Yeni Üyelik
37.
Bölüm

35.BÖLÜM

@mavissrgt

 

Merhaba canlarım yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölüm şimdiye kadar ki en uzun bölüm oldu. Bol ağlamalı ve aksiyonlu ufakta romantizim serpitilmiş bölüme hazır olun. İyi okumalar...❤️

 

 

 

 

 

Buğulu gözlerle "Savaş " dedim. Uzun zamandır yine kaybolmuştu ve bu sefer gelmişti. Beni yanlız bırakmamış gelmişti.

 

Savaş yanıma gelip sıkıca sarılarak üzgün bir sesle "Başın sağ olsun." Dedi sesi titriyor kendini zor tutuyordu. Ama benim kadar kötü olamazdı.

 

Savaş'ın sarılması artık ağlama noktam olmuştu.

 

Daha fazla kendimi tutamamıştım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Canım öyle bir yanıyordu ki tarifi bile yoktu.

"Savaş ben bu- bu acıya nasıl dayanacağım?" dedim.

 

Savaş saçlarımın okşarken "Şşş tamam beraber atlayacağız hepsin, sana söz seni asla bırakmayacağım."

 

Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve konuşmakta zorlanıyordum.

 

"Savaş ben dayana-mam ki" dedim titreyen sesimle.

 

"Dayanacaksın ben ve hayal varız senin yanında."

Ayrıldığım da "İyi ki var-sınız." dedim hıçkırıkların arasında artık konuşamıyordum.

 

Omzumu dostça sıvazladı.. "Sen de iyi ki varsın." dedi.

 

Son kez anneme babama veda ettikten sonra mezarlıktan çıktım ama ölü bir bedenle çıktım. Ruhum annemle babamın mezarları arasına gömülmüştü. Tutulacak dalım kalmamıştı. Ruh gibiydim. Boş boş yere bakarak yürüyordum. Hiç bir şey düşünemiyordu zihinim.

 

Bir anda gözüm kararmasıyla dengemi kaybettiğim an yanımda ki Savaş'ın kolundan tutundum.

 

Savaş endişeyle "Buket iyi misin!? " dedi. Hayal de aynı endişeyle, "Buket canım iyimisin?" Demişti.

 

İyi-iyiyim sadece anlık gözüm karardı." Savaş'ın kolunu yavaşça bırakıp derin bir nefes aldım. Savaş hayla kolumu tutuyordu. Zoraki bir tebessümle " İyim merak etmeyin." Dedim. Kolumu bırakınca attığım adımla gözümün tekrar kararması bir olmuştu.

 

"Sen iyi değilsin Buket" endişeli yüzüne de yansımıştı. Haylade onu onlaylarcasına başını olumlu anlamda sallamıştı. Bir anda beni kucağına alıp, "itiraz istemiyorum hastaneye gidiyoruz muane edilmen gerekiyor. Birşey de yemedin zaten."

 

"Gerek yo-" karşımda gördüğüm kişi cümlemi tamamlayamamıştım.

 

"Olmaz öyle şey itiraz istemiyorum."

 

"Benim onca adamın artığı olan biriyle işim olmaz."

 

Aklıma istila eden kelimelerle gözlerim dolmuştu. Artık onu her gördüğümde bu kelimesi aklımı istila edecekti. Açtığın yaranın farkında bile değilsin Mert.

 

Mezarlığın çıkışında yolun karısında beni izliyordu. Beni Savaşın kucağında beklemediği çok belliydi. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Ellerini yumruk yapmış sinirden vücudunda ki tüm damarlar belirginleşmişti.

Anlamıyordum beni istemeyen biri neden beni seviyormuş gibi davranırdı ki. Ailemi katletmek yetmemiş olacak ki beni de ortadan kaldırmadan rahat edemeyecekti anlaşılan. Ama o evde o söyledikleriyle zaten beni öldürmüştü.

 

Mert bizi öyle gördüğün de tam bir adım atmıştı ki, bir an önünden araba geçtiği için durmak zorunda kaldı.

 

Onu görmek istemiyordum. Bu olanlardan sonra onu sevmek istemiyordum. Onu gördükçe aileme kendime ihanet edecektim çünki. Başımı Savaş'ın omuzuna yaslayıp kollarımı boynuna sarıp gözlerimi kapattım.

 

Savaş bir süre yürüdükten sonra durdu. Gözlerimi araladığım da beni dikkatlice yere indirip belikmde ki elini çekmemişti. Arabanın ön kapısını açıp binmemi bekledi. arabaya bindiğimde kemerimi bağlayıp hemen şoför koltuğuna geçip klimayı açtı. Hayal ise arka koltuğa oturmuş Savaşa birşeyler anlatıyordu. Ama benim onları duyacak halim bile yoktu vucudum titriyordu.Kasımın sonundaydık ve ben üşüdüğümü yeni anlamıştım. Ben klimadan dolayı mayışırken o ise üzerime ceketini ötmüştü.

 

Başımı cam tarafına çeviri ağırlaşan gözlerimle dışarıyı izliyordum. Bir anda ışıklarda durunca yanımızda bir araba durdu. Mert bana kan çanağına dönen gözlerle bakıyordu. Hayal ve Savaş fark etmemiş olacaklar ki hiç birşey dememişlerdi. Boş gözlerle, bana bakan Mert'e bakıyordum. Gözleri dolmuştu. Araba hareket edene kadar ona boş gözlerle bakmaya devam ettim. Araba tam hareket edecekken dudaklarını oynatıp bana birşeyler diyordu. Dudaklarını okuduğumda sol gözümden bir damla yaş akmıştı.

 

"Özür dilerim..." Bunun için artık çok geç kalmıştı.

 

Durmak bilmeyen göz yaşlarım yol boyunca devam etmişti. Ben bu olanların altından nasıl kalkacaktım.

 

 

Hastaneye gelmiştik. Rutin kontrolden sonra doktor iyi olduğumu bedensel bir sorun olmadığım gibi bir kaç şey söyleyip eve göndermişti. Savaş beni evine götürmek istesede ben kendi evime gitmek istedim. Ama Hayal kesinlikle red edip anne ve babasının beni beklediğini odamın bile hazır olduğunu söylemiş istemesemde şuan Hayal'in evindeydim.

 

Tüm eşyalarım buraya getirilmişti bile. Annem babamın olduğu resimlerimiz bile vardı. Hayal'in babası a dan z ye herşeyi düşünmüştü.

 

 

Bir fotoğrafı elime alıp yatağıma geçtim. İki sene önce yani babam ölmeden üç ay önce doğum günümde çekilen aile fotoğrafımız. Ben annemle babamın arasında babam ve annem sağım ve solumdalar. İksi de bana sıkıca sarılmış üçümüzünde yüzünde kocaman bir gülümseme. Cenin pozisyonu alıp fotoğrafı göğüsüme bastırdım. "Şimdiden çok özlüyorum sizi. Babam senin yokluğunu az çok annem bastırıyordu. Ama şimdi anne sende yoksun. Bu koca dünyada ne yapacağım siz olmadan." Boğazımda ki koca yumru nefesimi kesiyordu. Geçmeyecekti bu yüreğimde ki yangın.

 

Kapı çalınma sesiyle göz yaşlarımı silip oturur pozisyonuna geçtim.

"Gel." Titreyen sesimi kontrol edemiyorudum.

Kapı hafif aralandığında Ali amca kafasını uzatıp, "Müsaitmisin canım?" Yüzünde ki hüzün ve endişe çok netti.

 

Olumlu anlamda başımı sallayıp, "Evet amca."

İçeri girip kapıyı kapattı. Yanıma kadar gelip saçlarımı sevdi ve saçlarımın arasına minik bi buse kondurdu. Yanıma oturup o can yakıcı soruyu sordu.

 

"Nasılsın kızım?"

Gözlerim yine doldu sadece kafamı olumsuz anlamda sağa sola sallamakla yetindim. Konuşursam ağlamam şiddetlenecekti çünki.

 

Bana sıkıca sarıldı. Bende Ali amcanın sarılmasına karşılık verdim.

 

"Zor çok zor biliyorum Buket ama inan geçecek evet acın dinmeyecek ama alışacaksın. Bu süre zarfında hep yanında olacağım. Sen bana annen ve babanın emanetisin." Beni kendinden uzaklaştırıp yüzümü iki eli arasına alıp baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.

 

"Senin de kendini toparlaman lazım annen ve baban güçlü dik başlı Buket'i görmek ister değilmi. Onlar için güçlü olmalısın. Hayatına devam etmeli ve annen babanın istediği o güçlü inatçı kızları ol ki onları yanıltma. Sen güçlü olursan onlar mutlu olur."

Haklıydı ama yapamıyordum.

"Bi-biliyorum ama ol-olmuyor Ali amca canım çok yanıyor. Tükendim artık."

 

"Seni anlıyorum canım bu süreci hep beraber atlatacağız hemen toparlan demiyorum zaten ama çaba göstermelisin." Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda gözleri dolu doluydu.

 

Buruk bir tebessümle başımı olumlu anlamda salladım.

Aklıma gelen şeyle vücudumu hüzün yerine sinir kaplamıştı.

 

"Babamın katilini buldum Ali amca." Dediklerimle Ali amcanın yüzü kreç gibi olmuştu.

 

"N-ne nasıl buldun?"

 

"Sana söyleyemem şuan elimde kanıt yok. Ama inan bana onlara bunun bedelini ödetmeden rahat bir nefes almayacağım."

 

"Buket bu söylediğin çok önemli bir şey. Kim o kişi söyle bana bende kapsamlı bir araştırma yapayım."

 

"Ama benim haberim olmadan tek bir şey bile yapmayacaksın amca her şeyden haberim olacak sözmü?"

 

"Söz Buket hadi söyle kim ve nasıl buldun?"

 

"Asaf Korkmaz." Söylediğim isimle dumura uğramıştı. Bütün olanları en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım.

 

"Asaf Korkmaz babanın eski bir ortağıydı Buket nasıl olur bu babanla arası çok iyiydi. Babanın cenazesinde en çok üzülen ağlayan da oydu. Ve baban adına bir sürü bağış yapmıştı. Şerefini siktiğimin puştu. Demek hepsi bir oyundu. Ben senin tüm sülaleni yok etmezsem banada Ali Bolatlı demesinler." Tam ayağa kalktığı sırada kolundan tuttum.

 

"Amca inan senin kadar bende onların soyunu kurutmak istiyorum ama bunu yaparsak benim içim soğumayacak bana bırak intikamımı ben alayım. Senden tek ricam o adamın ve oğlunun bütün kirli işlerini ortaya dökecek belgeler bul ve bana getir onları öyle bir hale koyacağım ki tüm dünya ne kadar rezil olduklarını görecek."

Odanın içinde ileri geri gidip gelmeye başladı. Elleriyle saçlarını karıştırdı.

"Tamam ama bir şartla atacağın her adımı bileceğim. Ve tüm planlarını bana da anlatacaksın ben güvenli bulursam öyle devreye sokacağız. Ben senide kaybedemem Buket." Sol gözünden bir damla yaş aktı.

 

Acı bir tebessümle başımı olumlu anlamda salladım.

 

*******

 

 

"Hayal valla aç değilim ne olur bi rahat bırak yaa. Uyumak istiyorum."

 

"Olmaz dedim bu tabaktakiler bitmeden şuradan şuraya gitmiyorum. Bir haftadır su dışında birsey yiyip içmiyorsun."

"Yaa Savaş şuna birşey söyle kusacağım artık. İkinci tabağı zorla yediriyor. Yedim ya bir tabak yeter."

 

"Valla ben karışmıyorum Hayal haklı daha seninle dışarı çıkacağız çok güzel planlar yaptım. Yemeğini çabuk yede daha hazırlanmanı mı bekleyeceğim. Beklemeyi sevmem bilirsin." Çapkın gülüşü beni deli etmişti.

 

"Ya nedir benim sizden çektiğim. Ben depresyonumla gayet mutluyum. Defolun odamdan şimdi avazım çıktığı kadar bağıracağım."

 

İkisi aynı anda kahkaha attılar.

 

"Zaten bunu günde bir çok kez yapıyorsun alıştık kanka." Hayale sinirle bakıyordum.

 

"Valla kaç gündür depresyonda olmana izin verdik zaten hadi kalk bugün buna son veriyoruz." Savaşa yalvaran gözlerle bakıyordum. Bir yandanda Hayal ağzıma kaşık dolusu yemeği takıyordu.

 

Ağızım dolu olduğu için konuşamıyordum.

 

"Bon hoç bur yero gelmuyorom."

 

"Anlamıyoruz seni haa tamam tamam hazırlanmanı bekleriz kankacım hiç sorun yok." Hayal hınzırca gülüp daha lokmam bitmeden, "buda son lokma aç ağzını hooopp." Daha konuşmama izin vermeden kaşığı ağzıma tıkadı. Bıkkın gözlerle Hayale bakıyordum.

 

"Ben tepsiyi mutfağa bırakıp hazırlanıyorum sende hemen hazırlan yoksa seni ben hazırlarım ki benim tarzımı iyi biliyorsun canım arkadaşım. Yani ben seni hazırlamayı daha çok isterim ama benim tarzım sana pek uymuyor malum."

 

"Ayy aman Allah korusun tamam tamam ben hazırlanırım anlaşılan sizden kurtuluş yok.

 

İkiside zafer kazanmış ifadeyle gülüyorlardı.

 

"Ama öyle çok durmam diyeyim sadece bir saat fazlasını benden beklemeyin."

 

"Çok güzel bir kafe açılmış içerisine bayılacaksınız rengarenk çiçekler ayıcıklar falan var ve tatlıları müthiş oraya gidelim mi?" Hayal anlatırken bile oradaymış gibi heyecanlı ve mutluydu. Yerinde zıplayıp alkış yaparak heyecanını aşırı derecede belli ediyordu. Onu bu halde görmek yüzümde tebessüm oluşturmuştu.

 

"Iyyy iğrenç benim ne işim var öyle kokoş yerde çok güzel bir bar açılmış mekan mükemmel olaya götüreceğim sizi. Çok iyi kafa dağıtırız." Savaş Hayal'in istediği yeri kabul etmeyince Hayal'in yüzü düşmüştü.

Ama benim bunları yapacak halim yoktu.

 

"Bu saate bar mı olur yaa oraya akşama doğru gideriz hem saat daha akşamın yedisi. İlk benim dediğim yere gideriz on bir gibi de senin dediğin yere olurmu?"

 

Savaş düşünür gibi yapıp bana baktı.

"Tamamdır anlaştık gece daha hareketli olur orası."

 

"Sağolun ya bana sorma zahmetinde bile bulunmadınız. Ben gelmek istiyormuyum acaba o dediğiniz yerlere."

 

"Sana kalsa bu dört duvar arasında aylarca çıkmazsın. O yüzden kararı biz veriyoruz. Plan yapılmıştı. Ben hazırlanmaya gidiyorum. Yarım saatin var kardeşim yoksa gelip ben seni hazırlarım büyük bir zevkle haberin olsun. Öyle üsten hazırlanayım deme sakın beğenmezsem yine ben hazırlarım seni benden demesi."

 

"Ne kadar zorba olduğunu sana söylemiş miydim acaba?"

 

Kocaman bir gülümsemeyle, "Hemde bir çok kez."

 

"Iyi çık şimdi odamdan." Yanımda ki yastığı alıp ona fırlattım ama o çoktan kahkaha atarak odadan çıkmıştı.

 

"Bende seni çok seviyorum canım arkadaşım." Koşarken dediği şeyle gülsem mi sinirlensem mi bilememiştim.

 

Savaş, "Olduu ozaman bende senin gazabına uğramadan aşağıya iniyorum." Diyip koşarak oda dan çıkmıştı. Bu halleri beni güldürmüştü.

 

"Delisiniz ama seviyorum sizi." Kendi kendime konuşmayı bırakıp lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım dolaba yönelip dizimin biraz üzerinde bordo rengin de bir elbise aldım. Hem sade hem şıktı. Vücudumu saran elbiseyi giyip makyaj aynamın önüne geçip düz olan saçlarımı hafif dağınık bir şekilde topuz yaptım.

 

Makyaj yapmayı sevmediğim için kremimi sürüp rumelimi de sürdükten sonra ardından solgun yüzüme biraz canlılık vermek için allık sürdüm. Glosuda dudağıma sürünce dolaptaki montumu ve çantamı aldım çok yüksek olmayan siyah topuklu ayakkabımı da giydikten sonra aynadan kendime baktım. Ölü gibiydim bir türlü toparlayamamıştım kendimi. Asık suratıma yapmacık bir gülümseme ekledim.

 

"Kendini topla artık Buket annen ve baban için." Derin bir nefes alıp verdim.

 

"Hadi Buket! Yoksa bu hala yatakta mı?"

 

"Bir kaç dakika daha bekleyelim gelir birazdan. Sende çok sıkıyorsun şu kızı."

 

"Napim onun için yapıyorum."

 

Merdivenlerden inerken ayak seslerimi duymuş olacaklar ki ikiside sunmuştu.

 

Savaş gözlerini benden alamayarak ıslık çaldı.

"Vayyy işte şimdi benim Buket'im. Çok güzel olmuşsun canım." Merdivenin son basamağında elimi tutup etrafımda bir tur döndürdü.

 

"Ben beğenmedim o elbiseye o saç oldumu hiç. Makyaj da yapmamış zaten."

 

"Bana bak bir daha ağzını açarsan kendimi odaya kilitlerim görürsün." Hayal dediklerimle ağzına hayali bir fermuar çekerek, "sustum tamam bu da birşey."

 

"Çok güzel olmuşsun bence bakma sen bu Hayal'e."

 

"Teşekkürler Savaş Hayal'e hiç bir şey beğenmez ki zaten."

 

Hayal söylene söylene evden çıkmış bizde arkasından homurdanarak peşinden gidiyorduk.

 

 

Yol boyunca Hayal durmadan konuşuyordu. Ama ben radyoda çalan hareketli şarkıya rağmen dolu dolu gözlerle yolu izliyordum.

 

Annemle hafta sonları alışveriş günümüzdü. Babam iş çıkışı bizi alışveriş merkezinden alır hep beraber akşam yemeği yer sohbet ede ede eve giderdik. Annem çay demler babamla ben ise salonda oturur gün boyu yaptığımız şeyler hakkında konuşurduk. Babam işlerini asla eve taşımaz ve iş konusunu asla açmazdı.

Zaten iflasın eşiğinde olduğunu da eve gelen belgelerle öğrendik.

Annem elinde ne var yoksa vermişti. Bende biriktirdiğim tüm paramı ve takılarımı vermeme rağmen yetmemişti. Ne olduysa o günden sonra o belgenin eve gelmesinden sonra oldu zaten.

 

 

Hayal'in benim omuzuma dokunmasıyla kendime gelmiştim.

"Canım hadi inelim geldik. " Dönüp Hayal'e baktığımda gözlerinde ki hüznü gördüm. O da benim için üzülüyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Zoraki bir tebessümle onu onayladım.

Savaş kapımı açıp, "buyurun efendim."

 

"Mersi bayım." Dedim tebessümle. Onlar benim için bu kadar uğraşırken benim kendimi bırakmam olmazdı. Kendimi toparlamalıydım.

 

 

 

Hayal'in bol kahkaha ve bol fotoğraf çekinmeleri bir türlü bitmiyordu. Kafeye geleli üç saat olmuştu. Ve hala her köşede fotoğraf çekiniyor kafade ne kadar yiyecek varsa hepsini yiyordu. Savaş'la hayretler içerisinde Hayal'i izliyorduk.

 

"Savaş Allah aşkına git hesabı öde gidelim daha fazla rezil olmak istemiyorum."

 

Savaş önce yer kalmayan masaya sonra Hayal'e ardından bana baktı.

 

"Ben o aç boğazın yediklerini ödemek zorunda değilim. Gitsin kendi yediklerini kendi ödesin."

 

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

"Çok ayıp sen kızın lokmalarınımı sayıyorsun?" Kınayan ses çıkarıdım.

"Valla en son yirmi üçten sonrasını sayamadım. Hem bu kadar yiyip hem nasıl bu kadar zayıf kalabiliyor hayret ediyorum."

 

Son dediğine dayanamayıp kahkaha attım.

 

"Bu kadar yediğine bakma sıkı bir spor yapıyor normalde. Ondan böyle zayıf. Şuan bu kadar çok yemesi stres ve üzüntüden dolayı." Sesim git gide kısılımıştı.

"Belli etmese de o da benim kadar üzgün. O yüzden geldiğinde sakın bana dediklerini söyleme ona olurmu."

 

Dediklerimle onunda yüzü düşmüştü.

"Tamam söylemem düşünemedim böyle hiç. Neyse ben hesabı ödeyelim daha mekana geçeceğiz."

 

"Bu günlük bu kadar yeterli olsa söz yarın devam ederiz."

"Hayatta olmaz bu mekan yoktu ortada zaten benim için çıkacaktık. Ama fazla kalmayız söz iki saat takılır döneriz."

 

"Tamam ozaman çabuk hallette bir an önce kalkalım."

 

******

 

Mekana gelmiştik ama gecenin biri olmuştu ve bizimkilerin eve geçmeye niyeti yoktu.

 

Müzik başımı ağrıtmıştı. Hayal içtiği içkilerden çoktan kendinden geçmişti.

Savaş ise bir kızla sarmaş dolaş ufak ritmik hareketlerle derin sohbetlerdeydi.

 

Ben ise yine en ucra köşeleriden birine geçmiş üç saattir yudum yudum içtiğim içkimi içiyordum. Burada nasıl meyvesuyu olmaz anlamıyordum. Bıkkın bir şekilde etrafı izlerken Hayal yanıma gelip, "hadi ama kalk biraz eğlenelim. Geldiğinden beri oturdun oraya kalkmak bilmedin."

 

"Daha ayakta duramıyorsun hadi eve gidelim ben oynamak falan istemiyorum. Çok sıkıldım." Bıkkın gözlerle bana bakıyordu.

 

"Tadını çıkaramıyorsun çünki kalk hadi bana takıl çok eğleneceğiz."

 

"Hayır beni rahat bırak."

Oflayıp yanımdan ayrıldı.

 

Sinirle geriye yaslandığım da dört masa ileride birini bana baktığını fark ettim. Geldiğimden beri oradaydı. Ve hiç yerinden kalkmıyordu. Yüzüne dikkatli bakmaya çalıştım ama içkiden dolayı hafiften başım döndüğü için adapte olamıyordum. Elimi yüzümü yıkasam iyi olacaktı. Önümde duran içkiyi elimin tersiyle ittim. Tadı da iğrençti zaten.

 

Kalkıp lavaboya doğru ilerledim. Lavaboya girip buz gibi suyu elimle temas ettirip sonra elimi enseme götürdüm. Çok iyi gelmişti. Kapı açılma sesi ardından kapanma sesi duyduğumda, "işim bitti çıkıyorum hemen." Dedim çünki lavabo tek kişilikti. Zaten koskoca mekanda niye tek kişilik lavabo yaparlar anlamadım gitti.

 

Arkamı döndüğümde gördüğüm kişiyle kanım çekilmiş kalbim yerini sevmemiş gibi göğüs kafesimi zorluyor deli gibi çırpınıyodu. Hem çok özleyip bir o kadar da insan nefret edermiydi ben ediyordum.

Ama özlemim ağır basıyordu. O dediği laflar beynimde uğuldamaya başlamıştı. Gözlerime akın eden yaşlarlı engellemek için başımı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım.

 

"Ne işin var burada?" Dedim sesimin mesafeli çıkması için zorluyordum.

 

Duvara yaslanmış öylece beni izliyordu. Birşey söylemeyince yanından geçip gidecekken beni kolumdan tutup duvarla arasına aldı.

Şaşkın bir o kadarda korkmuş gözlerle ona bakıyordum.

 

"Bana öyle bakmaktan vazgeç."

"Nasıl bakıyormuşum?" Dedim sinirle.

"Korkmuş ve iğrenir gibi. Kendimi bok gibi hissediyorum zaten. Sen böyle bakınca dayanılmaz bir hal alıyor."

"Nası-" dudaklarıma kapanmasıyla nefesim kesilmişti adeta. Derin ve uzun öpüşü karşısında dona kalmıştım. Yavaşça benden ayrılıp gözlerini gözlerime sabitledi. Gözlerindeki o yoğun tutku sebepsizce beni heycanlandırmıştı. Dudaklarını dudaklarımdan çekmişti ama hayla konuştuğunda dudakları dudaklarıma temas ediyor buda yüzümün kıpkırmızı olmasına neden oluyordu. Hayır Buket sakın kapılma ona.

"Çok özledim seni."

"Fahişe olarak gördüğün birini özleyemezsin."

"Konuşma böyle ne olur."

"Yoksun benim için artık. Senin hiçbir duygun benim umrumda değil. Çekil yolumdan." Bir anda sıkıca sarıldı bana.

Kokumu kendine hapsetmek istercesine derin bir nefes aldı.

 

"Özür dilerim çok özür dilerim ben öyle demek istemedim. Bir anlık sinirle çıktı ağzımdan o siktiğimin lafları. Ne olur beni kendinden mahrum bırakma."

 

Sol gözümden bir damla yaş aktı.

"Bazı şeylerin telafisi olmaz senin yaptıkların gibi. O yüzden bırak beni bitti anla artık anla bunu ben seni istemiyorum." Tüm gücümle Mert'i ittim. Bir iki adım gerileyerek sendeledi.

Yanından geçip kapıya doğru bir kaç adım atmıştım ki kolumdan tutup beni duvarla arasına tekrar hapis etti.

 

"Ben bitti demeden bitmez sen benimsin. Sorunu halletmeden beni affetmeden benden gidemezsin." Beni omuzuna atıp kapıdan hızlıca çıktı.

 

"İndir beni napıyorsun sen yaa. Seni sevmiyorum diyorum neyini anlamıyorsun."

 

Baş aşağıya sarkmış şekilde omuzunda gidiyordum resmen.

 

"Sevgilimi kaçırıyorum. Beni durduracak yürek yemiş kim varsa durdursun bakalım durdura biliyorsa ."

 

 

 

 

Arkadaşlar kitabın yeni ismiyle karşınızdayım. Nasıl sizce beğendiniz mi?

Yeni bölümde görüşmek üzere...💖

 

Seviliyorsunuzzz...💋❤️

 

Loading...
0%