Bölüm sarkısı. AMO988 ÜZGÜNÜM
Bu aralar bu şarkıya fena taktım arkadaşlar sizde takın biraz.😅 Kaç gündür dilime dolandı. Ama bölümle baya uyumlu bu şarkıyla okumanızı tavsiye ediyorum.
Seviyorum sizi iyi okumalar. ❤️
*******
"İmdat yardım edin. Bırak beni dedim sana." Omuzun da çırpınıyor sırtını yumrukluyordum. Benim bunca sinirime ve çırpınmama sadece gülüyordu. Bu hareketi beni daha çok sinir ediyordu.
"Ne yüzle gülüyorsun sen indir dedim yoksa çok fena olur."
"Senin bu hallerini bile özlemişim sevgilim."
"Ben senin sevgilin değilim."
"Sen benim hem sevgilim hem her şeyimsin. Bu hiç bir zaman değişmeyecek güzelim."
"Mert ben senden o gece vazgeçtim. Seven sevdiğinin en ağır yarasına tekrar hançeri saplamaz. Sapladığı zamanda hiç sevmemiştir. Senin duygun aşk değil takıntı. O yüzden daha fazla zorlama indir beni." Sesim git gide kısık çıkmış ve gözlerim dolmuştu.
Dediklerimle vücudu gerildi. Olduğu yerde bir anda durup derin bir nefes aldı. Bir kaç saniye durduktan sonra bir ses onu kendine getirdi.
"Mert hadi biri görecek şimdi."
Bu ses Emre'nin di. Ne yani bunlar beni kaçırmak için plan mı yapmışlardı.
"Yok artık eşkiyamısınız siz ya. İmdat yardım edin kaçırılıyorum." Mert hızlı adımlarla yürümeye devam etti.
"Herkes hata yapar hatasız insan yoktur. Tıpkı senin bana ihanet ettiğin gibi. Ben nasıl seni affetiysem sende beni affedeceksin. Aşk ihaneti bile affetiyse herşeyi affeder. Şimdi bin şu arabaya." Beni omuzundan indirdiği an başım çok kötü dönmesiyle sendeledim. Kendime gelmemi beklemeden açık olan arabanın kapısına alelade bindirdi beni. Hemen yanıma oturduğu an Emre de şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
"Bırak dedim beni adam kaçırmak nedir ya dağ ayısı."
"Bak işte bunu doğru bildin güzelim bir dağ ayısı olarak seni dağa yani evime kaçırıyorum."
"Nee ayy Allahım kafayı yiyeceğim." Kapı kolunu uzağımda arabanın kapısı açıldığı an Mert sıkıca belimden tutup beni kendine çekti.
"Sende ne meraklıymışsın yaa hep ölümün kıyısında dolaşmaya. Valla ben sevmiyorum bu huyunu acilen bu huyundan vageçmen gerek." Beni bırakmadan Emre'ye dönüp, "Lan piç kapıları niye kitlemiyorsun. İlla herşeyi ben mi sana diyeceğim."
"Ne bilim lan unuttuk işte abartma sende kitledim al." Mert'en kurtulmaya çalışıyordum ama halinden çok memnunmuş gibi belimde ki elini çekimiyordu.
"Çek şu elini üzerimden dokunma bana!"
Yüzü sinirden kastkatı oldu.
"Bana dokunmanı istemiyorum." Derin bir nefes aldı geri verdi. Sakinleşmek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Benim ise hayla başım dönüyor resmen Mert'i iki kişi olarak görüyordum. Daha bir kadehi bile bitirmemiştim bu kadar sarhoş olamazdım. Salak Buket sen hiç ömründe alkolmü içtin ki. Hep o Hayal'in yüzünden kesin en ağır içkiyi verdi kafam dağılsın diye.
"Sen benim sevgilimsin sana sarılıp sana dokunmak kadar normal birşey yok güzelim. Şuan bana kızgınsın ondan bu lafların ama söz sana kendimi affetireceğim."
Pis katil birde konuşuyordu yüzsüz. Yüzüne tokat atmamak için kendimi zor tutuyordum. Ben niye kendimi tutuyorsam.
"Bırak dedim beni." Sinirli gözlerle Mert'e baktım.
Yüzünde munzur bir gülümseme belirdi.
Birde gülüyor yaa.
Sert bir tokat attım sağ yanağına. O kadar sertti ki Emre arabayı durdurup arkaya baktı.
Attığım sert tokatla Mert'in başı sol tarafa düştü. Ne yaptığımı yeni fark ederek ondan olabildiğince uzaklaşmamak için yoğun bir çaba harcıyordum. Attığım tokatla dumura uğramıştı. Emre fal taşı gibi açılan gözlerle bana ve Mert'e bakıyordu.
Yavaşça başını olduğu yerden kaldırıp bana baktı. Allah kahretsin dudağı kanıyordu. Direk bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bakma Buket sakın bakma.
"Peçete ver Emre." Sesi o kadar sinirliydi ki sesi boğuk çıkıyordu. Sakin kalmak için yoğun bir çaba harcıyordu adeta. Ama hak etmişti. Benim ailemi yok etmişti onun babası belkide o da bu işin içindeydi.
Kısa bir süre sessizliğin ardından omuzumdan tutup yönümü ona çevirmemi sağladı. Yanağın da attığım tokadın izi vardı. Ufak bir yara bandı yapıştırmıştı dudağının köşesinde ki kanayan yere. İçim acımıştı. Kalbim bir anda sıkıştı. Ben ona en ufak zararda bu kadar canım acırken o ailemi yok ederken hiç mi canı yanmamıştı. Babam yaşasaydı annem hayatta olurdu. Bende bu durumda olmazdım. Yüzümde ki ifadeyi bir anda değiştirip acımasızca ona bakmaya devam ettim. Bu ani yüz ifademi fark etmiş olacak ki beni anlamaya çalışır gibi gözlerini hafif kısıp bana bakmaya başladı.
"Senin bana olan nefretin sadece o gece o evde olanlar değil Buket değil mi? Başka şeylerde var." Gözlerin de ani bir korku endişe belirdi ama tekrar o hissi saklamayı başarmıştı.
Emre birşey demeden arabayı tekrar çalıştırdı.
Ben birşey demeyinc, "Biliyordum bu kadar nefretin başka bir açıklaması olmalıydı da zaten. Hepsini konuşacağız sevgilim."
"Bana sevgilim demekten vazgeç ben senin sevgilin değilim. Konuşacak birşeyde yok."
"Tamam demem güzelim."
"Güzelim de deme."
"Demem ömrüm." Yüzünde ki o gülümseme tekrar geri gelmişti. Bir insana gülümseme bu kadarmı yakışırdı.
Kendime gelip sinirli bir şekilde Mert'e baktım.
"Ben senin hiçbirşeyin değilim. Anla artık bunu."
Arkaya yaslanıp başımı cama doğru çevirdim. Başımı koltuğa yasladım. "Konuşma benimle ben senin sesini bile duymak istemiyorum çünki."
Başım dönüyordu ve uykum gelmişti. Ama bu adamdan da kurtulmak istiyordum gözlerim daha fazla dayanamadı ve kapandı. Kurtulamıyordum Allahım sen yardım et içimde ki bu aşkı sök al yerine nefret ve intikam ateşi koy ki babamın intikamını alabileyim. Yoksa kendimi asla affedemem.
Mert birşeyler diyordu ama o kadar uykum vardı ki cevap verecek halde değildim. Pislik hayla beni sinir etmek için elinden geleni yapıyordu.
"Bunu yanına bırakmayacağım." Mırıldanarak hayla ona olan öfkemi kusmaya devam ediyordum. Ama beni duyduğuna emin değildim. Kendi sesimi bile duyamayacak kadar sessiz söylüyordum. Söylediklerimin farkında olamayacak kadar da zihnimi kontrol edemiyordum. Aklıma geleni düşünmeden söylüyordum. Bir daha asla içmeyecektim.
Saçlarımda gezinen elle rahatsızca yerimden kımıldandım.
"Çek elini Katil." Saçlarımda ki el bir anda durdu.
O kadar öfke doluydum ki ne söylediğimi bile idrak edemeyecek kadar sarhoş ve ne söylediğimi bilemeyecek kadar zihnim bulanıktı.
Son duyduğum ise Mert'in, "Özür dilerim sevgilim." Diyişiydi.
Ne demek oluyordu bu?
******
Başımda ki şiddetli ağrıyla elimi başıma koyarken acıdan inliyordum resmen. Bu ne biçim ağrıydı yaa. Acıdan yüzümü buruşturduğum da gözüme vuran güneş ışığından aşırı derecede rahatsız olmuştum. Diğer elimi gözüme siper ettim.
Gözüm bir süre sonra güneşe alışınca elimi gözümün önünden çekmemle çığlık atmam bir olmuştu. Hızla yataktan çıktım.
Mert tam karşımda oturmuş kan çanağına dönen gözlerle sabit ve donuk bir şekilde bana bakıyordu. Bir dakika bir dakika ben nerdeydim. Hızlıca etrafıma bakınıp yataktan bir hışımla ayağa kalktım.
"Neredeyim ben senin burada ne işin var? Ve benim burada senin yanın da ne işim var?" Sinir ve korkunun karıştığı bu duyguyu kontrol edemiyordum.
Soğuk ve donuk bakışlarını hayla üzerimden çekmiyordu. Bu bakışı beni korkutuyordu. Ama hayır onun benden korkması lazımdı. Yada benim, o bir katildi.
Offf napacağım ben yaa.
"Ne bakıyorsun cevap versene?" Kendim de ki sinire hayran kalmıştım. Karşımda ki kişiye ihanet etmiştim. Üstüne üstelik bir psikopat ve katil biriydi. Bende ki bu cesarete hayran kalmamak elde değildi. Ama cahil cesareti.
Sakin ve ağır hareketlerle ayağa kalkıp ağır adımlarla yanma gelmeye başladı yatağın diğer tarafından onun attığı her adımla ben bir adım daha geriye gidiyordum. Kapıya ufak bir bakış attığım da kaçma fikri çok cazip gelmişti. Kapıya bakışımı görünce soğuk sesiyle, "Sakın aklından bile geçirme."
"Uzak dur benden. Benim ne işim var bura da."
Aramızda ki mesafeyi kısaltmış sadece bir adım vardı aramızda. Ben geri geri giderken o benim üzerime yürüyordu. Sırtım soğuk duvarla buluşunca korkudan kaçacak delik aradım ama bulamadım.
Korkudan titremeye başlamıştım.
Bunu fark etmiş olacak ki bir anda durdu.
Vücudu kaskatı oldu. Gözlerinde ki o endişe anlık belirip kaybolmuştu.
"Benden korkuyormusun?" Şaşkın bakışları beni dumura uğratmıştı.
"Beni niye kaçırdın ve ne ara kaçırdın? Neredeyiz biz? Ben eve girmek istiyorum."
Sorusunu cevaplamak istemediğim tek soru olabilir. Çünki ondan hem korkuyor hem nefret ediyor hemde deli gibi seviyordum. Bunu ona söyleyemezdim.
"Soruma cevap ver." Emri vaki ses tonu beni sinirlendirmişti.
"Sana cevap vermek zorunda değilim. Sen ilk önce benim sorularıma cevap ver."
Beni baştan aşağıya süzdü. Bu hareketi beni utandırmıştı. Yanaklarımın kızarmaması için dua ediyordum.
Bakışları gözlerimi bulunca yüzünde hınzırca bir gülümseme oluştu.
"Yani şimdi sen dün gece olanları hatırlamıyorum diyorsun öylemi?" Tek kaşını kaldırmış yarım bir gülüş oluşmuştu dudaklarında. Bir insan bu kadar güzel gülebilirmiydi?
"Evet." Titreyen sesimi engel olamamıştım. Allah kahretsin ki beni etkisi altına çabuk alıyordu. Bir anda kolumdan tutup beni ayna karısına götürdü.
"Bak bakalım bu halin sana bir şey hatırlatacak mı?"
Gözlerimi Mert'en çekip aynaya bakınca gördüğüm şeyle ağzımdan, "hiihh" diye bir ses çıktı iki adım geriledim. Bu halim de neydi.
Saçlarım dağınık göz makyajım akmış ve en kötüsü de üzerim de bir gömlekten başka birşey yoktu. Ve gömlek sadece kalçamın bir santim altındaydı.
"Bakama sakın dön arkanı."
Kocaman bir kahkaha attı.
"Gece böyle demiyordun ama." Nee ne diyordu bu. Korkudan fal taşı gibi açılan gözlerle ona bakıyordum. Hızlıca yatağa doğru gidip yatağın üzerinde ki örtüyü üzerime siper ettim.
"Ne diyorsun sen yaa ne gecesinden bahsediyorsun?"
Yüzünde ki gülümseme genişlemişti.
"Yazıklar olsun onca şeyden sonra olanları yok sayamazsın." Yüzünde kınayıcı bir ifade vardı. Utancımdan yerin dibine girebilirim şuan.
"Mert beni deli etme ne oldu anlat dedim."
"Eminmisin tüm detaylıca anlatayım mı?" Yavaş yavaş üzerime gelmeye başlayınca bende geri geri gitmeye başladım yine.
"Ama ben anlatırsam senin açından hiç güzel şeyler olmaz güzelim."
"Ta-tamam an-anlatma."
Kendime geldikçe olanlar aklıma hücum ediyordu.
"Bir dakika şimdi hatırladım. Sen dün beni bardan kaçırdın."
"Hımm başka ne hatırlıyorsun anlat bakalım kendi sorunu kendin cevapla." Aramızda mesafe yok denecek kadar azdı. Her adım da ayağı benim ayağıma çarpıyordu ve bu durum düşünmemi engeliyordu.
"Uzak dur benden. Düşünemiyorum sen böyle dibimde olunca."
"Düşünmeyelim artık hiç birşeyi akışına bırakalım daha iyi olmazmı sevgilim." Bu adam beynime hüküm ediyordu resmen. Sırtım duvara değince elimde ki örtünün düşmemesi için büyük bir savaş veriyordum adeta. Kendime gelmek için başımı sağ tarafa çevirip derin bir nefes aldım. Olanları hatırla Buket o ailenin katili. Sinirli bir şekilde gözlerimi Mert'in gözlerine sabitledim.
"Mert dün gece beni kaçırdığını ve araba da içkinin etkisinden uyuyakaldığımı hatırlıyorum başkada birşey hatırlamıyorum. O haldeyken benden faydalandığını sanmıyorum. O kadar da kötü biri olmazsın değil mi?"
Benim yüz ifadem değişince Mert'in de yüzünde ki gülümseme yavaşça silindi. Ciddi bir ifadeye bürünüp iki adım geriledi ve arakasını döndü. Kapıya doğru ilerleyip arkası dönük bir şekilde bir anda durdu.
"Dolapta senin için kıyafetler aldım. Üzerini değiştir aşağıya gel karnını doyur sonra baş ağrın için ilaç içersin." Bir kaç saniye durup derin bir nefes alıp verdi.
"Savunmasız birine özelikle sevdiğim kadına dokunacak kadarda karaktersiz bir yapıda değilim. Bana bir daha sakın tecavüzcüymüşüm gibi bakma." Hızlıca odadan çıkıp gitmişti. Olduğum yerde dona kalmıştım. Ben ona o şekilde mi bakıyordum. Allah kahretsinki aklımdan geçen herşey yüzüme ve bakışlarıma yansıyordu. O olaydan sonra kimseye fark ettirmesemde en ufak bir olay beni tetikliyordu.
Herkes düzeldim sanıyordu ama ruhum paramparçaydı. Gözlerime akın eden yaşlarla olduğum yere çöktüm. Ani gelen ağlama krizlerime engel olamıyordum. En ufak bir şey bile beni saatlerce ağlatabiliyordu. Kapı çalınma sesiyle dizlerime yasladığım başımı kaldırıp hızlıca göz yaşlarımı sildim.
"Noldu kibarlığınmı tuttu." Kapı açılınca Yağmur'u görmeyi beklemediğim için şaşırmıştım.
"Müsaitmisin gelebilirmiyim?"
Üzerimde ki şaşkınlığı atıp ayağa kalktım.
"Tabi gelebilirsin Yağmur."
Yağmur içeri girerken bende dolaba yönelip elime geçen siyah kot pantolon ve balıkçı yaka bir kazak aldım. Yağmur yatağa otururken bende lavaboya girip hızlıca üzerimi değiştirip saçlarımı at kuyruğu yapıp yüzümde ki akan makyajımı temizleyip lavabodan çıktım.
"Nasılsın?" Bu soruyu aniden beklemediğim için afalladım.
"Kimsesiz biri nasılsa öyleyim işte." Yüzümde buruk bir tebessüm oluşturdum.
Yağmur'un yanına oturum ellerimle oynamaya başladım.
"Burada olduğunu bilmiyordum. O manyakla tek olduğumu sanıyordum."
"Korkuyormusun Mert'en?"
"Hem evet hem hayır." Derin bir nefes alıp geri verdim. "Bende bilmiyorum ama onun yanında olmak istemiyorum. Canım yanıyor onun yanında onunla aynı ortamda olunca."
"Bak Buket Mert seni çok seviyor. Tamam dengesiz sana dediği kelimele çok ağır ama inan Onur'la iş birliği yaptığını öğrendiği an kafayı yiyecek dereceye geldi. Senden beklemiyordu. Benden beklerdi ama senden beklemiyordu. Mert'in sinirli halini hiç görmedin sen, seni öldürecek sandık. Ama sen onu öldürdün Buket. Mert ihanetine rağmen seni affeti. Biliyormusun Mert ilk defa birini ihanet karşısında affeti. Buraya da kendini affettirmek için getirdi seni. Sen istemediğin sürece sana asla dokunacak bir yapıda değil."
"Ben bu saaten sonra onu istesemde sevemem Yağmur. Mert ve ben artık olamayız bu imkansız. Evet bir hata yaptım ama ailemi korumak için yaptım o adamın dediklerini yapmasaydım annemi sevdiklerimi öldürecekti." Boğazımda koca bir yumru oluştu. Acı bir tebessüm oluştu yüzümde. Gözlerim dolmuştu.
"Koruyamadım da zaten annem öldü babam öldü sevdiğim adamda o gece annemle birlikte öldü. Ben kimsesiz kaldım. Ama o gece de benim ruhum öldü. Yaşamak için çırpınan ruhum o gece öldü. O yüzden bana gelip Mert"le ilgili şeyler anlatma lütfen. Beni az birşey düşünüyorsan. O manyağa söyle beni bıraksın." Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ciğerlerime gitmeyen nefesi derince aldım.
Elini omuzuma koydu. Dostça sıvazladı.
"Beni buraya Mert çağırdı. Kendini yanlız hissetme diye. Mert'e olan tavrından dolayı yanlız hissetme diye geldim. İstediğin zaman bir arkadaş olarak dinlerim seni. Birde Mert'i dinle derim sana anlatacak çok şeyi var. İnan bana seni çok seviyor. Sana anlatmak isteyipte anlatamadığım o kadar çok şey varki ama Mert'e söz verdiğim için anlatamıyorum."
"Onula ilgili hiçbirşey beni ilgilendirmiyor. Geldiğin için teşekkürler ama sanada ihtiyacım yok yanlız kalmaya alışmak zorundayım. O psikopata da söyle beni bırakana kadar hiç birşey yemeyeceğim. Onun yüzünü dahi görmeye tahammülüm yok."
"Ona karşı bu kadar nefret neden peki?" Sesinde ki sitemi anlayabiliyordum. Sonuçta arkadaşıydı.
Derin nefes alıp tam konuşacaktım ki yerde ki gölgeyi görmemle çaktırmadan kapıya baktığımda Mert'in bizi dinlediğini gördüm. Aklıma gelen ani fikirle yüzümde belirsiz bir gülümseme oluştu.
Dikkatimi Yağmur'a verip, "Benim sevdiğim başka biri var. Mert bunu öğrenirse ona zarar vermesinden korkuyorum."
Yağmur'un yüzü bir an da kreç gibi oldu bakışları anlık kapıya değince bu konuşmanın planlı olduğunu anlamıştım.
"Kim ki sevdiğin kişi?" Sesi o kadar titriyordu ki Mert'in odaya dalmasından kokuyordu. Bende korkuyordum.
Yapabilirsin Buket hadi.
Derin bir nefes aldım gözlerimi kapayıp hızlıca o kelime ağzımdan döküldü.
"Savaş."
Kapının bir anda açılıp duvara sert bir şekilde çarpmasıyla Mert sinirden deliye dönmüş bir şekilde bana doğru hızlı adımlarla geliyordu.
"Sen hiç merak etme büyük bir zevkle öldüreceğim şerefini siktiğimin puştunu..."
Arkadaşlar yayınlama saati değiştirdim perşembe günü yine aynı ama artık 19:30 da yeni bölümler gelecek. Veee size bir sürprizim varr. Yeni bölümü bir seferlik yarın paylaşacağım. Çünki devamı aşırı merak uyandıran ve devam isteyen bir bölüm oldu bu bölüm. Sizi bir hafta bekletmek istemiyorum.
Bölüm nasıldı canlarım yorum ve oylarınızı bekliyorum.🥰
Bu arada canlarım kitabıma ait instegram sayfası açtım "Kalpyarasi12024" kullanıcı adım. Zaten kitap kapak resmi aynı. Oradan da yeni bölümlerden alıntı paylaşacağım bölüm paylaşmadan önce. Oradanda takip ederseniz çok mutlu olurum. Hem sohbette edebiliriz kitap hakkında.
SEVİLİYORSUNUZZZZ...💋
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
10.91k Okunma |
819 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |