39. Bölüm

37.BÖLÜM

Maviş
mavissrgt

Bölüm sarkısı;ÖYKÜ GÜRMAN:Kül oldum

          

Ayy bol ağlamalı ve romantik sahnelere hazır olun derim. Gece yazdım bu bölümü ve genelde gece yazdığım bölümler depresif oluyor bende demesi. 😅

İyi okumalar...❤️

*******

"Sen bana bunu nasıl yaparsın Buket? Ben sana bu kadar aşıkken nasıl başka birini seversin? Nasıl başka birini kalbine alırsın. Söyle bana nasıl yapabildin. Hiç mi kalbin acımadı? Hiç mi sevmedin beni ben sana naptım. Allah benim belamı versin herşey o iki kelime yüzünden mi? Söylesene neden?" Omuzlarımdan tutup sert bir şekilde sarstı. Ben ise yaptığıma çoktan pişman olmuştum. Ama çok geçti dönüşü yoktu artık.

 

Yağmur araya girip Mert'i benden uzaklaştırdı.

"Mert tamam sakin ol."

"Bırak Yağmur canını yakarım yoksa." Sesin de ki öfke evreni yakacak cinstendi.

Acı dolu bedenle iki adım sendeliyerek geriledi. Ellerini saçlarının arasına geçirip saçlarını dağıttı.

 

"Ne zaman? Ne zamandan beri? Söyle ne zamandan beri seviyo-" devamını getiremedi sert bir şekilde nefesini verdi. Arkasını dönüp odanın içinde ileri geri gidiyordu. Bir anda köşede ki sandalyeyi alıp duvara fırlattı. Bu hareketi yerimden sıçramama sebep olmuştu. Korkudan Yağmurun arkasına saklanmıştım farkında olmadan.

 

"Ne zaman lan ne zaman cevap ver bana?" Bir anda üzerime yürüyünce Yağmur beni arkasına aldı.

 

"Sakın cevap verme sakın?" Diye fısıldadı.

 

"Mert hadi gel biz seninle bir hava alalım bak bir yanlış daha yapma sonra pişman oluyorsun. Derin derin nefes al ilacın nerede ilacını iç kendine gel o zaman sağlam kafayla daha iyi konuşursunuz."

 

"Sen ne diyorsun lan, o gelmiş bana seni hiç sevmedim diyor. Zaten o eve de Savaş için gitmiştir bu. Doğru ya senin o evde ne işin vardı Savaş'la? Sen niye gittin o eve ben seni eve bıraktım sanırken sen beni kandırıp sevgilinle o evdemi buluşuyordunuz? O evde ne yapıyordunuz siz. Keç kere girdin o piçin koynuna. Benimle de o piç kurusu Onur için mi birlikte oldun. Sen aslında beni hiç sevmedin değilmi hepsi bir oyundu. Onur ortadan kalkınca o puştla rahat rahat gezip tozacak aşkınızı yaşayacaktınız." Sinirden ağzından tükmükler çıkıyordu. Gözlerinden öfke, nefre ve aşalayıcı bir bakış vardı. O gözlerde beni bin defa öldürüyordu. Aramızda sadece Yağmur vardı.

Gözlerim dolmuş göz yaşlarım ardı ardına akıyordu. Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. O gün filim şeridi gibi aktı gözümün önünden. Silah, o adamların iğrenç halleri ve kan! Çok kan vardı. Midemin bulunmasıyla başımın dönmesi bir olmuştu. Ayaklarımı bir anda hissedemedim. Olduğum yere düşüp hıçkıra hıçkıra ağlama başladım. Bana ikinci kez aynı muameleyi yapıyordu. Bir yarayı kapatmadan yeni bir yara açıyordu.

 

Sırtımı yatağa dayayıp dizlerimi karnıma çekip ellerimle o iğrenç sesleri duymamak için kulaklarımı kapadım.

("Seninle öyle güzel ilgileneceğim ki ölmek isteyeceksin ama ölmeyeceksin.")

"Hayır hayır yapma nolur uzak dur. Vallahi uslu duracağım. Hiç yerimden kalkmayacağım."

 

"Buket Buket bana bak."

 

"Hayır bak kalkmıyorum ne olur dokunma bana yalvarırım dokunma."

 

Gözlerim sıkıca kapalıydı. O anı tekrar tekrar yaşamak beni öldürüyordu. Bir ileri bir geri salanıyordum.

 

"Doktoru çağır krize giriyor. Dedim sana çık şu lanet odadan diye. Emre çıkar şunu."

 

Beynim uğulduyordu. Canım acıyor ruhum acıdan çığlık atmak istiyordu. Yavaş yavaş andan soyutlanıyordum. Buna engel olamıyor ve çok korkuyordum. Bu korku beni deli edecek cinstendi. Omuzuma dokunan elle bir anda yerimden hızlıca kalkıp gözlerimi açtım. Allah kahretsin yine o evdeydim. Pis pis sırıtan o yüzler.

 

"Gel bakalım buraya birazda biz tadına bakalım."

 

"Dokunama bana nolur uzak dur." Hıçkırarak ağlıyordum bana acımaları ve dokunamamaları için ama olamamıştı yine kurtulamadım. Üzerime gelen dört adam kıyafetimi parçalayan iki kisi ve diğer bir kisi iki elimi arkadan tutunca nefesim kesildi. Ben çırpındıkça onlar zevk alıyordu bu halimden. Ensemde hissettiğim acıyla yine aynı şekilde karanlığa gömülmüştüm. Bitmeyen kabusum ömür boyu benim lanetim olacaktı.

 

 

*******

 

 

"Anne baba ne olur gitmeyin bende gelmek istiyorum. Ne olur beni de alın yanınıza.

Anneee.." yerimden sıçradığım da her taraf karanlıktı. Annemi babamı yine görmüştüm. Hep aynı rüyaydı. Olanlar aklıma ok gibi saplanmıştı. Sert bir şekilde üzümü ovuşturdum. Gözlerime akın eden yaşlar artık normal karşılar olmuştum.

Uzun zamandır gelmeyen ataklar tekrar gelmeye başlamıştı. Bi bu eksikti zaten.

"Gelin bir siz eksiktiniz zaten."

Baş ucum da ki gece lambasını açtığımda duvarda ki saate baktım. Gecenin üçüydü.

 

 

Çok susamıştım. Etrafa bakındığımda su olmadığını görünce sesli bir şekilde aldığım nefesimi geri verdim. Yataktan kalkıp odadan çıktım. Acaba Mert nasıl oldu? Ayy banane o beni kırarken düşünüyormuydu beni. Etrafa göz atıp merdivenlerden indiğimde bir şarkı duydum. İstemsizce ayaklarım beni o yöne götürüyordu. Aralık bir kapıdan ses geliyordu.

 

 

"Düşledikçe yandım kül oldum.

Bir görünüp bir kaybolup beni düşürdün derde.

Bakışların gözlerime bilmem yüreğin nerde?

Anladığım duyduğuma göre sevdiğin varmış."

 

 

Mert elinde içki kadehiyle cam kenarına sandalyeye yaygın bir şekilde oturmuş bu şarkıyı söylüyordu.

 

"Bu yürek seni unuturmu?

Hayata son vermek olurmu?

Anlamadım yandım kül oldum.

Bir görünüp bir kaybolup,

Beni düşürdün derde."

 

Ağlıyormuydu? Kapıya daha çok yaklaştım. Aralık olan kapıdan sessizce girdim. Arkası bana dönüktü. Şarkıyı içli içli söylüyordu. Sesi titriyordu. Mert'i ilk defa ağlarken görüyordum. Gözlerim yerdeki içki şiselerine kaydı. Gözlerim dolmuştu. O benim canımı yakarken hiç canı yanmıyor sanarken geceleri o can acısını misli misli çıkarıyormuş kendisinden.

 

Ailemin ölümüyle ilgisi olamamsına inanmayı o kadar çok istiyordum ki.

 

Sol gözümden akan bir damla yaşı silip sessizce Mert'i izledim.

 

"Olmadığın yerler diyar mı?

Gülüşüne yürek doyarmı?

Hayalden vazgeçmek kolay mı?

Düşledikçe yandım kül oldum."

 

Nefesim kesilmişti. Yanına gidip sıkıca sarılmak istiyordum. Ona ihtiyacım vardı ama yapamazdım. Aileme kendime ihanet edemezdim. Canım yana yana son kez darma dağın olan adama bakıp yönümü kapıya çevirdim. Sessizce oda dan çıkmak için bir adım atmıştım ki, "Gitme ne olur gitme. Kal yanımda olmaz mı?" Derin bir nefes alıp sert bir şekilde nefesini geri verdi. "Beni sevemezmisin?" Burada olduğumu biliyordu. Arkası dönüktü camın yansımasıdan bana bakıyordu. En başından beri biliyordu hemde. Utançtan yerimde rahatsızca kıpırdadım.

 

"Sensiz olmuyor be kızım anla artık bunu. Seni kaybetme düşüncesi bile beni deli etmeye yetiyor." Ayağa kalkıp yanıma gelmek için bir adım atmıştı ki ayağı yerde ki boş şişelere takılıp tam düşecekken son anda dengesini sağladı.

Yerdeki boş şişelere yarı baygın şekilde bakıp, "bunlar bile seni unutmamı sağlıyamıyor." Aklına birşey gelmiş gibi düşündü.

"Ben seni bir türlü bir saniye bile aklımdan kalbimden çıkaramıyorken sen nasıl oluyor da kalbine bir başkasını alabiliyorsun?"

 

Yalvaran gözlerle gözlerinin içine baktım."Yapma ne olur." Titreyen sesimle kelimeler zar zor ağzımdan çıkıyordu.

 

"Asıl sen yapma beni cezalandırmaktan vazgeç." Sendeleyerek yanıma kadar geldi. Elimi tutup kalbinin üzerine koydu.

 

"Bu atan kalp varya." Elimi kendi kalbinin üzerinden çekip benim kalbimin üzerine götürdü.

"Bu durduğu an durur. Ve sen bugün benim kalbime bir kurşun sıktın. Can çekişiyorum neden görmüyorsun?"

 

Arkamda ki lambayı açıp bakışlarını gözlerime sabitledi.

Gözleri bir anda doldu sanki bir anı canlanmıştı gözlerinin önünde.

 

"Sen o nalet gecede o siktiğimin otobanın da gözümün önünde kanlar içinde yerde yatıyordun." İki elini açıp ellerine baktı.

"Ellerimde senin kanın vardı. Sevdiğim kadın benim yüzümden yerde kanlar içinde yatıyordu. Ben ilk o zaman öldüğümü anladım. İkincisi ne zaman oldu biliyormusun? Senin kalbinin durduğunu duyduğum an. Sen yoktun artık benim nefesim yoktu artık." O anı sanki tekrar yaşıyor delirmiş gibi ürkütücü bir şekilde ellerine bakıyordu.

 

"Üçüncüsü ne zaman oldu peki, orada kafama sıktığımda ama beceremedim. Ben sevdiğimin canını almıştım ama kendi canımı alamadım. O puşt Emre varya o bırakmadı." İçli içli bana bakıyordu. Gözüm başında ki yaraya kaydı. Saçları uzanmıştı ama o yara azda olsa görünüyordu. Bunu gerçekten yapmıştı.

 

Ne diyordu bu? Şoktan fal taşı gibi açılan gözlerle Mert'i dinliyordum. Ne yani benim için kendini mi öldürmeye çalıştı. Yoo yoo bu kadarını yapmamaz. Beni sevmiyor sadece takıntılı bana. Şuan ona sıkıca sarılmak ve ikimizin yaralarını da sarmak istiyordum. Ama aramızda ki öyle bir engeldir ki hiç bir güç o engeli aşamayacaktı. Bizim aşkımız da dahil. Yanan canıma benzini döküyor her kelimesiyle beni daha çok yakıyordu.

 

"Ve en beterine geldik sevgilim."Yüzünde acı bir gülümseme oluştu. Kollarını iki yana açtı. "Dördüncüsü ise bugün evet evet bugün. Uğruna dünyayı yakacak olan benim sevdiğim kadın. Onunda beni sevdiğini sanmıştım. Meğer oyunun bir parçasıymışım. Hahahah ben yaa ben tüm yer atlı mafyaları karşımda düğmesini ilikleyip saygı duruşunda beklediği o kişi. Tek bir ters bakışlarında bile tüm sülalerini sileceğim bilip benden ölesiye korkar göz teması bile kuramazlarken benim bu hayatta tek güvendiğim asla bana ihanet etmez dediğim gözünün içene baktığım sevgilim yaptı. Ama gel gör ki bir kadına yenildim. İhanetine rağmen affetim. Ama o beni tam dört kez öldürdü. Öldürmeye de devam edecek gibi." Ayakta zor duruyordu. Eli yanağıma gitti. Baş parmağıyla yanağımı okşadı. Bu yaptığı inanılmaz derecede iyi gelmişti. Bana dokunmasını istemezken bir yanımda tam tersini ısrarla istiyordu. Dokunuşuyla gözlerimi kapadım. Eli hayla yanağımdayken bir anda durdu. Gözlerimi açtığımda donuk bir ifadeyle gözlerimin içine bakıyordu.

 

"Ne dersin sevgilim. Beşinci ölümüm ne zaman gelir. Ama şunu bilmelisin benim öyle sonsuz bir canım yok." Bir adım gerileyip acıyla dolu bir kahkaha attı.

 

"Bir daha ki son darben olacak gibi. Çünki bende insanım o kadar acıyı kaldıramaz bu beden." Yüzünde ki ciddi ifade beni dumura uğartmıştı. Tamam acı çekiyordu. Ama benim çektiğim acılar kadar değildi. Benim acılarımı görmezden gelemezdi.

 

Acıyla dolu kahkaha atma sırası bendeydi.

"Hahahaa sadece sen mi acı çekiyorsun? Ben bir gecede herşeyimi kaybettim. Annemi babamı sevdiğim adamı kaybettim." Son dediğimi idrak ertmeye çalışıyordu. Evet onu sevdiğimi bilmeli en azından o gece kadar onu sevdiğimi bilmeli. Onu aldatmadığımı bilmeli.

 

"Beni en büyük yaramdan vurdun sen. En acısıda ne biliyormusun? Artık iki dünya bir araya gelse bile seninle ben diye birşeyin olamayacağı. Beni öyle bir yaktın ki annemin babamın acısını bile geçti bu acı. Sen ve baban benim hayatımı kabusa çevirdiniz. Birde gelmiş benim sana acı çektirdiğimi anlatıyorsun. Sen benim çektiğim acının binde birini bile çekmiyorsun."

 

Tam kapıda çıkacakken kolumdan tutup beni duvarla arasına aldı.

Napıyorsun dercesine ters bir bakış attım.

 

"Gitme kal burada sana ihtiyacım var görmüyormusun?" Kalmak istesemde kalamam onun yanında durduğum süre zarfında kendime ve aileme ihanet ediyor ve onun büyüsüne kapılıyordum.

 

"Alkolüsün sen, bu kafayla konuşmayalım bırak odama gideyim yoksa işler daha kötüye gidecek."

 

"Bu gece yanımda kalmazmısın. Sadece senin kokunla uyumak istiyorum. Başka hiç bir şey olmayacak sana söz veriyorum."

Gözlerinde ki o muhtaçlık beni kahrediyordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. Konuşarak verebileceğim bir cevap değildi çünkü ki.

 

"Uyuyamıyorum Buket tam iki buçuk aydır uyuyamıyorum. Narkozla bile bir kaç saat anca uyuyabiliyorum. O kabuslar beni uyutmuyor. Belki senin kokun beni uyutur. En azından ben uyuyana kadar yanımda kalamazmısın?"

 

Şok olmuştum o gözlerinde ki kızarıklık bembeyaz olan suratı bundanmıydı yani.

Kalbim bu acıya daha fazla dayanamıyordu onu böyle görmek kalbimi acıtıyordu. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes alıp verdim.

 

"Sadece sen uyuyana kadar ama sonra odama giderim." Söylediklerimle gözlerinde ki o mutluluk yüzümde istemsizce gülümseme oluşturmuştu.

Elini uzattı tutmam için. Bu gece onun istediğini son kez yapacaktım. Bu da ona olan sevgimin hatrınaydı. Elini tuttuğumda beni yatağa yönlendirdi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. O kadar hızlı atıyordu ki nefes alamıyordum.

 

Yatağa uzandığında bende baş ucuna oturdum. Yanını göstererek, "Yanıma uzansan olmazmı?"

 

"Şansını zorlama istersen." Dedim imalı bir sesle.

"Tamam tamam böylede olur."

 

Yönünü bana doğru dönüp başını dizlerimin üzerine koymasıyla vücudum kasıldı. Bu hareketini beklemiyordum.

 

"Napıyorsun?" Dedim şaşkınlıkla.

"Şiitt uyumaya çalışıyorum." Çoktan mayışmıştı bile.

 

Olduğum yerden bırak kıbırdamayı nefes bile alamıyordum. Bu hareketi beni şaşırtmıştı.

 

Başı ayaklarımdaydı. Bir eli belimi sarmış diğer eli ise iki bacağımın üzerindeydi. Ellerim havada kalmış nereye koyacağımı bilemez bir haldeydim.

 

"Kasma kendini rahatla yemem seni." Mayışmış halde dedikleri beni güldürmüştü.

 

"Ya yersen?" Dedim imalı dolu sesle.

 

"Onu da o zaman düşünürüz. Şimdi rahatla sadece uyumak istiyorum."

Sesi çok kısıktı. Tuttuğum nefesi verip ellerimi yanlarıma koydum. Uyumasını beklemeye başladım. Gözlerimi yüzünden ayırmıyor her santimine kadar ezberlemek istiyordum. Çünki bu son yakınlaşmamızdı.

Nefesi düzene girince uyuduğunu anladım. Tam dalmasını beklesem iyi olacaktı. Ellerim istemsizce başında ki kurşun yarasına gitti. Kulağının biraz üzerinde uzun bir çizgi şekilde yara vardı. Saçları uzamıştı ama yara ona rağmen gözüküyordu. "Beni bu kadar severken neden canımı acıtmadan durmuyorsun?"

 

Elimle saçlarını sevmeye başladım.

"Keşke seninle çok farklı tanışsaydık. Ama olmadı işte bizden bu kadarmış sevgilim. Özür dilerim yapacaklarım için çok özür dilerim." Sessizce kurduğum cümleyle birlikte gözlerimden akan yaşlar Mert'in saçlarına damlıyordu.

 

 

"Bizim de hikayemiz yarım kalanlardanmış sevdiğim..."

 

 

Herkese merhaba arkadaşlar bu bölümü yazarken ağlamadım desem yalan olur. İnsan kendi yazdığı bölüme ağlar mı? Ben ağlıyorum valla.😅 Neyse canlarım ben kendime gelip yeni bölüm yazmaya gidiyorum. Yeni bölümlerde görüşmek üzere.🥰

 

SEVİLİYORSUNUZZZZ...❤️

Bölüm : 22.11.2024 19:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...