Bölüm müziği; ÖYKÜ GÜRMAN / Kül Oldum
Acılar hayatımızın her anında bizimledir. Mutluluğun zirvesinde bile olsak o acı hep bizimle, kendini bir şekilde gösteriyordu. Tıpkı bugün olduğu gibi. Ben birşeyleri yoluna koymak isterken hayat hep o acıyı kafama vura vura bana hatırlatıyordu. Hayal'in son söylediklerinden sonra diyecek bir kelime bulamadım. Kafamı cam tarafına çevirip gözlerimden akmaktan bıkmayan yaşlarımı bu sefer durdurmadım. Mert benim içimde koca bir ukteydi. Onunla yaşamak isteyipte yaşayamadığım o kadar anı vardı ki. Ama hiçbirini yaşayamamıştık. Nefesim kesilmişti ve nefes alamadıkça boğazım da ki yumru büyüyordu. Elim boynuma gitti gömleğimin ilk iki düymesini açtım.
"Murat sağa çek biraz yürüyeceğim. Siz geçin eve bir saate gelirim." Murat arabayı durdurunca Hayal'e bakmadan arabadan indim. Haklıydı hemde çok haklıydı ama haklı olması benim kabullenmemi sağlamıyor onun yaşadığını bir şekilde hissediyordum. Çok tuhaftı ama onun ölmüş olması bana inandırıcı gelmiyordu.
"Buket bekle bende geliyorum." Hayal'in titreyen sesiyle arkamı ona döndüm.
Arabadan iniyordu. Elimi kaldırıp durması için hareket yaptım. Yaptığım hareketle bir anda durdu.
"Şimdi değil Hayal ne olur biraz beni benimle bırak. Yanlız kalmaya ihtiyacım var." Cümlemin bitmesiyle gözümden yaşlar daha da arttı. Derin bir nefes alıp verdi.
"Tamam ama telefonun açık olsun aradığımda ne olur aç telefonu kardeşim aklım sende haberin olsun." Buruk bir tebessümle başımı onaylar derecesinde aşağı yukarı salladım.
Hayal arabaya binince bende sahile doğru yürümeye başladım. Hava kapalıydı. Yağmur yağmak üzereydi. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp o şarkıyı açtım. Onu ilk ve son kez ağladığı gece dinlediği şarkı. Öykü GÜRMAN; Kül Oldum. Kaybetme korkusunu dibine kadar yaşamıştı. Beni kaybetmekten korkmuş sevdiğini kaybetmenin ne olduğunu yaşamıştı. Ama ben bilmiyordum. Kötü birşeydi onu biliyordum. Ama bu kadar acı verici olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Çok zordu. Ölümü isteyecek kadar. Ölmek istiyorsun ama ölemiyorsun. Bu şarkı onu kaybettiğimden beri dinlediğim tek şarkıydı. Beni bizi o kadar iyi anlatıyordu ki. Dinledikçe canım daha çok yanıyor. Kalbimde ki sancı daha da artıyordu. Dizlerim titremeye başlayınca tutunacak yer aradım ama bulamadım. İleride ki banka kendimi zorlayarak ilerledim. Kaldıramıyordum bu yaşadıklarım bana çok ağır geliyordu. Mutluymuş rolü yapmak çok zordu.
Zar zor kendimi banka attım. Yağmur hafiften atıştırmaya başlayınca yüzümde silik bir gülümseme oluştu. Gökyüzüne bakışlarımı çevirdim.
"Yoksun yanımda ama ne zaman kötü olsam bir şekilde kendini hatırlatacak birşeyler buluyorsun Mert." Acı dolu bir kahkaha attım. "Beceremiyorum değilmi. Oysa senin benden tek istediğin şey yüzümün gülmesiydi. Vasiyetinde ki mektupta benden sadece bunu istemiştin. 'Yuzun gülsün ve yaşamaya devam et demiştin. Onu bile beceremedim."
Yağmur git gide şiddetini attırdığında gözlerimi kapayıp başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Yağmur damlaları yüzüme her değdiğinde yüzümde acı bir tebessüm oluşuyordu. Bu yağmur bana hep onu hatırlatıyordu. Üzerimde ince bir gömlek ve mini bir kalem etek vardı. Üşüyordum ama bu bile bana iyi geliyordu. Belki hasta olursam gelirdi. Bulurdu beni. Yine o gün ki gibi bakardı bana.
"Gelirsin değilmi sevgilim."
Titreyen sesimle ağlamam daha da şiddetlendi. Gelmeyecekti hemde hiçbir zaman. Ama ben ona gidebilirim. Bunu yapabilirim. Ne zaman bunu denesem hep birileri engel oluyordu. Tıpkı o son olayda Vitali'nin beni son dakika bulup hastaneye götürmesi gibi. Evren yaşamam için direniyordu ben ise ölmek için savaşıyordum. Omuzlarım ağlamaktan sarsılmaya başlamıştı. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdim.
Beynim de ki kişiler yine konuşmaya başlamıştı. Ölüm; beni kendine çağırıyordu. Yaşam; ölümle kavga ediyor onu susturmaya çalışıyordu.
Boşvermişlik; Herşeyi salla zamana bırak diyordu.
Zaman ise; Hangi zamandan bahsediyorsun senin için zaman o an durdu diyordu.
Umut; Belki herşey düzelir diyordu.
Ve en acısı konuşuyordu. O hepsinin daha çok konuşmasına ve kavga etmelerine sebep oluyordu.
Gerçekler; kendini kandırma Buket hiç bir zaman normale dönemiyeceksin herşey senin suçun hak ettin bunları diyordu.
Ve o kafamın içindeki sesler birbirine girdi beynimde koca bir uğultu vardı. Bu beni deli ediyordu.
"Yeter susun artık susun bıktım sizden yeter." Ellerimle kafama ard arda vurdum. Müziğin sesini sonuna kadar açtım susmaları için başıma şiddetli bir ağrıya girince hemen geri kıstım. Susmaları için yapmıştım ama olmadı bu sefer hepsi aynı anda gülmeye başladılar. Vurmam daha da şidettlendi. "Susun artık susun bıkt-."
İki elimin tutulmasıyla bir anda durdum.
"Yapma bunu kendine ne olur." Bu ses! Hızlıca başımı kaldırdım. Dolu dolu gözlerle o hasret kaldığım iki çift göz bana acı, özlem ve anlamlandıramadığım o duyguyla bakıyordu. Gördüğüm kişiyle acı dolu bir kahkaha attım. Ayağa kalkıp iki adım geriledim. Kulağımda ki kulaklığı sert bir şekilde çıkarıp yere attım. Parmağımı ona tehditkar bir şekilde salladım. Beynimdekiler 'işte geldi hadi sarılsana gitsene ona. Onu özlemedin mi bizi susturmanın yolu oydu iste geldi. Hahhaa noldu yine Allah bullak oldun değilmi. Sen koca bir aptalsın gerçeği ayırt edemiyorsun.' Daha bir sürü şey daha ama onları görmezden gelerek önümde ki hayale odaklandım. Bu gercekmiydi. Hayır bu aklımın bana koca bir oyunuydu. Benimle oynuyorlardı.
"Yo yo bu sefer izin vermeyeceğim buna bu sefer izin vermeyeceğim. Sen gerçek değilsin bu benim zihnimin bir oyunu. Sen gerçek değilsin. Onlar evet evet onlar benimle oynuyorlar." Geri geri gittiğim her adımda o bir adım daha yaklaşıyordu bana.
"Buket sevgilim benim Mert buradayım işte." Ellerini bana doğru uzatınca başımı iki yana salladım. Hayır hayal görüyordum.
"Sen gerçek değilsin. Evet Buket o gerçek değil ilacımı içmeyi unuttum ve açsın da ondan böyle şeyler görüyorsun. Ne demişti doktorum. İnkar et onun gerçek olmadığını kendini inandır. Evet evet şimdi gözlerimi kapatacağım. Senin gerçek olmadığına kendimi inandıracak ve gözlerimi açtığımda sen olmayacaksın bu kadar işte yapabilirim." Bana olan bakışları onun varlığına inanmam için en büyük etkendi. Karşımda duruyordu. Yine buradaydı.
Gözlerimi kapadım derin derin nefesler alıp verdim. Sakinleşmem gerekiyordu. "Bir iki üç dört be-" saymamı bölen ise bana sarılan bir beden olmuştu gözlerimi dehşetle kocaman açıldı.
"Özür dilerim çok özür dilerim sevgilim. Affet beni olurmu. Seni bu kadar geç bulduğum için çok özür dilerim. O berbat günleri yanlız atlatmak zorunda kaldığın için çok özür dilerim." Bana sıkıca sarılıyordu. Saçlarımın arasına buseler konurup kokumu çekiyordu. Ben ise öylece dona kalmıştım. Tepki veremiyor nefes dahi alamaz olmuştum. Ellerim havada kalmış kocaman açılan gözlerle öylece kalakalmıştım. Beynimde ki sesler bile şoka girmişti. Gözlerimin önünde uçuşan kırmızı sarı noktalar git gide görme yetimi kaybetmeme neden oluyordu. Kokusu gerçekti tenine dokunabiliyordum. Yüzüm onun göğüsüne yaslıydı. Bana daha da sıkı sarılıyordu. Her öpüşünde kokumu derince çekiyordu. Ama ben sadece taş kesilmiş gibi kala kalmıştım neler oluyordu. Bu bu gerçekmiydi.
Umut;'Evet evet gerçekti. Ne duruyorsun sende sarıl onu ne kadar çok aradığını beklediğini anlatsana.'
Zaman; 'Şimdi dona kalmanın zamanı değil.'
Yaşam; Evet evet gerçekti.
Ölüm;Yok ya değildir.Ya geçekse.
Boşvermişlik; Yine başladık valla salla gitsin nasıl olsa başa döneceğiz. Ne drama yaptın haa.'
Hepsi bir anda boşvermişliğe bağırıp 'sen sus' dediler. Bencede susmalıydı ama hepsi.
Aklımdakiler yine konuşmaya başlamıştı.Ama bu olanlar başımın dönmesine sebep olmuştu. Duyduğum o koku aşırı iyi gelmiş beni mayıştırmıştı.
Bilincimin kapanmasıyla bana sarılı olan kollarına bıraktım kendimi. İlk defa kendimi bu kadar güvende hissetmem normalmiydi? Beynimin içinde ki savaş beni alt etmişti. Bana çok kötü oyun oynuyordu. O özlediğim sesini duymak için bilincimi açık tutmaya çalışıyordum ama olmadı yapamadım.
"Buket ne olur aç gözlerini bak ben geldim sevgilim. Ne oldu sana böyle. Ben naptım sana böyle. Allah benim belamı versin."
Dediklerine değil ses tonunu zihnime kazımak istiyordum. Çünki onun sesini unutmaya başlamıştım. Birşeyler daha diyordu ama duymamış bilincim tamamen kapanmıştı. Son hissettiğim şey ise o hasret kaldığım kokusuydu.
********
"İlaçlarını atlamamanızı söylemiştim. Bu gibi krizlerin olacağını da. Tek kalmamalıydı. Özellikle böyle kriz anların da intihara ne kadar çok meyilli olmasını size anlatmama gerek yok şahit oldunuz da zaten."
"İyiydi uzun zamandır çok iyiydi. Ama bugün bir anda böyle oldu. Sonra düzeldi sakinleşti. Tek kalacağını yanlız kalmaya ihtiyacım var diyince bende izin verdim. Vermez olaydım. O iyi olacak değilmi doktor bey."
"Ağır bir kriz geçirmiş uyanmasını bekleyeceğiz uyandıktan sonra nasıl bir yol izleyeceğimize karar vereceğim."
Kapı kapanma açılma sesini duydum. Gözlerimde ki ağırlıkla zar zor gözlerimi aralayabildim. Neler olmuştu? Nerdeydim ben? Gözümü açtığımda tavana kısa bir süre baka kaldım. Olaylar beynimde filim şeridi gibi geçti. Bir anda yattığım yerden doğruldum ve bana kızgın ve endişeli gözlerle bakan Hayal'e göz göze geldik. O baba sayfadan benim ona olanları anlatmam gerekiyordu. Yoksa konuşmama asla izin vermiyordu. Titreyen sesimle kısık çıkan sesime rağmen kendini anlatmaya çalıştım.
"Biliyorum yine kızacaksın ama bu sefer çok gerçekti Hayal. Diğerleri gibi değildi. Onun kokusunu aldım. O o ya o bana ilk defa sarıldı. Normalde biliyorsun hep anlattığım gibi bana dokunmaz benimle konuşmazdı." İlk önce şaşırdı kaşları çatıldı sonra gözlerinde o sevmediğim bakışı gördüm. Acıma duygusu. Ağır adımlarla yanıma gelip oturdu. Bana sarıldı ve saçlarımı oksamaya başladı.
"Ama bu sefer hem sarıldı hem konuştu. Hayal ben onu ilk defa hissettim." Gözümden bir damla yaş aktı. Hayal konuşmuyor sadece bana sarılıyor ve saçlarımı okşuyordu. Başım onun göğüsüne yaslıydı. Ne diyersem diyeyim beni anlamayacak ve bana inanmayacaktı değilmi.
O da biliyordu konuşursa canımın çok yanacağını. Ara ara burnunu çektiğini duydum ama başımı kaldırmadım. Ben kendi halime o benim haline ağlıyordu. O an binlerce kez gözümün önüne geliyordu ve içimde ki o tarif edemediğim duygu beni çok rahatlatıyordu onu bu kadar yakından hissetmek çok güzeldi.
Ve beyimde ki o umut konuştu. 'Belki yaşıyordur. Gizlenmesi gerekiyordur. Bir sebebi vardır mutlaka. O yaşıyor Buket.' Diyordu bana ama Hayal'in bu hali herşeyi inkar ediyordu.
"Ne olur Hayal inan bana o yaşıyor. Bak ben bankta oturuyordum sonra aklımdakiler yine kavga etmeye başladı. Bende susun diye onlara kızıyordum. Başıma ağrı girdi. Bende onlar sussun diye başıma vurmaya başladım." Son dediklerimle saçlarımı okşayan eli bir anda durdu vücudunun gerildiğini anladım. Belkide beni anlamaya başlıyordu.
"Sonra biri kollarımdan tuttu. 'Yapma bunu kendine gec kaldığım için özür dilerim beni affet' dedi. Başımı bi kaldırdım oydu. Hayal onu ilk defa benimle konuşurken gördüm. Bana dokundu. Ama ama ben hemen inanmadım. İnkar ettim doktorun dediğini yaptım ama ondan uzaklaştım. Sakinleşmeye çalıştım o bana sıkıca sarıldı. Bana dedi ki, 'özür dilerim seni geç bulduğum için.' Dedi Hayal. Sonrasını hatırlamıyorum. Ama onun kokusunu hatırlıyorum Hayal oydu kalbim onu tanıdı. Tamam aklım karma karışık hiçbirşeyi ayırt edemiyor ama kalbim onu tanıdı Hayal." Ondan uzaklaşıp gözlerine baktım. Bana inansın diye. Ama olmadı bana yapma dercesine bakıyordu. Yutkundum ama o yutkunma ilk nefesimi kesti. Sonra boğazımı ardından ciğerlerimi yaktı. Sol gözümden akan yaşı elimin tersiyle hızlıca sildim. Yüzüme yalancı bir tebessüm kondurdum. Burnumu çekip derin bir nefes aldım.
"Şaka yaptım ki öyle birşey olmadı. Sadece başım döndü bayılmışım. Seni denemek istedim. Ama yedin değilmi doğru söyle." Ufak bir kahkaha attım. Ama bu kahkaham ağlamaya döndü.
Bu sefer o güldü ama acı bir gülümsemeydi. Mahcubiyetin verdiği acı bir tebessüme dönüştü ve bakışlarım ellerime çevirdim. "Olmadı değilmi. Yemedin."
Beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Olmadı be kanka ama olsun ben buradayım ne olursa olsun hep yanındayım bunu sakın unutma. Her zaman iyi kötü anlarında çekinmeden bu kollarıma gelebilirsin bunu biliyorsun degilmi. Aklından hiç çıkmasın bu, saat zaman farkketmez. Beraber atlatacağız. Bak bana ben atlattım. Sıra sende, sende atlatacaksın başarabilirsin buna inanıyorum. Zor ama başaracağız." Bu dedikleri beni o kadar rahatlatmıştı ki. Beni yargılanıyor beni anlıyordu. Bu da beni çok iyi hissettiriyordu.
Bende ona sıkıca sarıldım.
"Peki bana ne oldu Hayal ben neden öyle oldum." Derin bir nefes alıp verdi. Bi soruyu sormak benim için çok zordu ama buna alışmam gerekiyordu.
"Seninde anlattığın gibi işte. Orada kriz anında bir adam geliyor senin iyi olmadığını anlamış yardımcı olmak istemiş sen yaklaştırmamışsın yanına. Geri geri giderken denize düşmek üzereyken adam seni sıkıca tutmuş. Sende o an kriz de olduğun için çırpınmışsın. Sonrada bayılmışsın adamda seni acile bırakıp durumun hakkında bilgi verip iyi olduğunu öğrenince gitmiş. Sonra beni aradılar işte bende hemen geldim. Doktorunla konuştum. İlaçlarını aksalttığın için sana biraz kızacak gibi haberin olsun." Sona doğru sesi alaylı çıkınca bende istemsizce güldüm.
"Alıştık sürekli fırça yemeğe zaten adam tedavimi ediyor fırçamı kayıyor belli değil ki. Hep kızıyor bana. Yanii tamam inat biriyim az da dik başlı olabilirim ama napim sevmiyorum onun dediklerini yapmayı. Neymiş meditasyon yap. Ya bana desin birilerini döv eyvallah derim en azında stres atarım. Ama yok ben iki saat bağdaş kurup ommm mu diyecem hayatta yapamam." Sinirlenince Hayal'den ayrıldım o da gülmemek için kendini zor tutuyordu. Göz göze gelince kahkaha attık. Aklımıza deli hapishanesinde kaldığım sırada çıkardığım isyanlar gelince daha çok güldüm.
"Hayal hatırlıyormusun Raziye teyze diye biri vardı. Dünya yok olacak diye kaçmaya çalışırken onu ve diğerlerini gaza getirdim. Hastaneyi yaktırmıştım. Sonra salak gibi içeride kilitli olduğumuzu son anda aklıma gelmişti ama çok geçti. Sonra Raziye teyze 'ee düşmanın inini yaktık komutanım ama kapılar kilitli biz nasıl çıkacağız diyince bana akıl ozaman gelmi-." Hayal'in gülümsemesi bir anda soldu. Kafama bir tane geçirince konuşmam yarıda kalmıştı. Elimi acıyan kafama götürdüm. Sinirle ona baktım. Ne dedim şimdi ben yaa.
"O isyanı intihar etmek için yapmıştın yastığının altında doktorlar sonradan mektubu bulup babama vermişler bende babamdan aldım okudum. Sana çok sinirliyim o konuda Buket. Dua et delilerin içindeydin ve aklın yerinde değildi. O yüzden de ayık kafada değildin yoksa saçını başını yolardım senin." Yüzünde ki kaybetme korkusu ve sinir çok netti.
Dedikleri beni hem şaşırtmış hemde üzmüştü. Ben onları yaparken aklım yerinde değildi. Hayal daha bilinçsizce yaptığım ne kadar şeyi benden saklıyordu hiç bilmiyordum. O akıl hastanesin de kaldığım süreleri neredeyse hiç hatırlamıyordum. Sadece gördüğüm hayaller ve halisinasyonlar dışında. Gerçeklik algımı kaybettiğimi iyileşmeye başladığım o son bir ay da anlamıştım. Ara ara gerçeklikle hayal arasında gidip geliyor ama gerçeklikte kalamıyordum. Kalmakta istemiyordum zaten çünkü hayal dünyamda çok mutluydum. Sevdiklerim oradaydı. Ne zaman hayal dünyasından gerçekliğe döneceğimi anlasam o kişilerin ölümünü tekrar görüyor o acıyı tekrar ve tekrar yaşıyordum. Aklıma geldikçe gözlerim doluyordu. Hayal bana az çok üstü kapalı anlatmıştı o zaman yaşadıklarımı ama tam olarak neler olduğunu hatırlamıyordum. Tek bildiğim uzun süre hatta günlerce hic kıpırdamadan boş gözlere sabit bir yere bakmammış. Ara ara bilincim açılınca isyan gibi yada kavga çıkarmak gibi eylemlerde bulunuyormuşum. Bunuda bana Hayal söylemişti. Zeten bunu pekte merak etmiyordum.
Düşüncelerimden sıyrılıp Hayale baktım iyi ki vardı her anım da her zor günümde, her zaman yanımdaydı. Bu süreçte bana çok destek oldu. Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Oda benim tebessümüme aynı şekilde karşılık verince bir anda sessizlik sardı odayı. Neler düşündüğümü anlamıştı herzamanki gibi. Bazen konuşmadan da anlaşabileceğin birinin olması çok güzel bir duyguydu. Bu süreçte benim en büyük destekçimdi.
Tebessümüm yavaş yavaş yok olurken. Sadece aklımda tek bir kişi vardı. Gerçekti gördüm, dokundum. Bundan emindim adım kadar emindim. Her ne kadar inkar etmek istesemde olmuyordu başarılı olamıyordum.
Hayal yüz ifademden anlamış olacak ki, yüzünde ki gülümseme silindi.
Saçımı okşayarak kırgın sesiyle "Biliyorum zor çok zor hem de ama öldü Mert bunu kabul et. Kabul edince herşey daha güzel olacak birtanem." Dolu dolu gözlerle başımı ağır ağır iki yana salladım. Bana inansa belki benim için daha kolay olurdu ama inanmıyordu. Haklıydı ama bana inansın istiyordum. Artık birinin bana inanmasını istiyordum. Çok araştırma yapmıştım. Mert'in ölmediğine dair ama tek bir iz bile yoktu o tarihten sonra Mert diye biri hiç var olmamış gibiydi. Zaten Hayal de fazla araştırmama izin vermiyordu. Daha kötü olurum diye.
Çatallaşmış sesimle Zoraki bir şekilde konuştum "Ölmedii. Gördüm.. Hayal." Sol gözümden bir yaş yanan kalbimden süzülüp gözümden usulca aktı."Dokundu sarıldı yemin ederim ki Hayal diğerleri gibi değildi. Bak ben iyiyim. Sende biliyorsun son bir kaç aydır gayet iyiydim. İşlerimi daha odaklı ve hayatıma kaldığı yerden devam ediyordum. Ama o-" sustum. Gerçekliğini zihnim de tekrar sorguladım. Çok zordu hemde çok zor. Offf Allahım sen yardım et.
Hıçkırarak ağlamam şidetlendi. Artık neye inanacağım bilemez haldeydim.
Hiçbir şey demeden Bana hızla sarıldı saçımı öperek okşadı.. "Mezarına götürdüm seni Buket kendin gördün. O gitti ve bir daha da gelmeyecek." Birşey daha diyecek gibi oldu ama sustu derin bir nefes alıp yüreğime hançeri sapladı.
"Sen kendin dedin o gün gideceğim sırada kalbine silahı dayadı sensiz yapamam. Eğer bu kapıdan çıkarsan ömür boyu çıkarım hayatından diyen oydu Buket. Yapmış işte. Çok üzgünüm ama gerçeklerle yüzleşmen gerekiyor." Sarılması daha da sıkılaştı. Sanki söylediği her kelime için kalbimde ki yarayı sarmak istercesine.
İnanmıyordu.. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.. En çokta hiç kimsenin bana inanmadığına canım yanıyordu. Ben deli değildim.
Hayal'den ayrılarak
Sulu gözlerle hayale baktım "Ölmedi.. Biliyorum onları bana söyledi ama ondan sonra seni bulacağım asla bırakmam seni de dedi. O bensiz yapamaz onu ne kadar çok sevdiğimi biliyordu Hayal. Ben ona seni çok seviyorum ama seninle olamayız da dedim. Onun gözlerinde ki hayatı gördüm ben. O bana bu acıyı yaşatmaz Hayal ben ona o acıyı yaşattım ama o yaşatmaz. Çünki o yaşadı ve bunun ağırlığını biliyor. Kaldıramayacağımı da biliyor." Yamapazdı yapmazdı biliyordum. O benim bir damla göz yaşıma dünyayı yakardı. Beni o yangında bırakamazdı.
Bana hayal kırıklığıyla ve buhulu gözlerle baktı. Bu bakışı kalbimi paramparça etmişti
Kırgın sesiyle "Ben çıkış işlemlerini halledeyim. Bekle sen" dedi. Bu da bu konuyu tekrar kapandığının açıklamasıydı. Beni ikna edemeyeceğini o da biliyordu.
Bu sefer hayal kırıklığıyla bakma sırası bendeydi.. Hayal kapıdan çıktığın da daha da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım..
Kimse bana inanmıyordu.. Ama yemin ederim ki görmüştüm sarılmıştım. Özür diledi. Buradaydı gelmişti işte..
"ÖLMEDİ O, BİLİYORUM. NEDEN KİMSE İNANMIYOR BANA NEDEN!" İçimde ki acı öfke bir türlü dinmiyor. Kimsenin bana inanmaması beni deli ediyordu. Ben deli değildim beni deli eden bana inanmayanlardı. Babam ve annemin ölümünü nasıl kabullendim peki. Çünki onlar gerçekten gitmişlerdi. Kalbimde hissetmiştim girişlerini. Keşke onlarda yaşasaydı ama olmadı işte.
Şimdiye kadar içime atmıştım. Artık Sinir patlaması yaşıyordum..
Ayağa kalkarak Yatağın üstünde ki pikeyi yere attım. Feryadım tüm odaya yayılmıştı.
"O GETİRDİ BENİ BURAYA BİLİYORUM. ÖLMEDİ YALAN SÖYLÜYORSUNUZ."
Hıçkırıklarım arasından beni daha fazla taşıyamayan ayaklarım beni yere düşürmüştü. Sırtımı yatağa yasladım ellerimi saçımdan geçirerek sessizce mırıldandı. "Ölmedi ölmedi" dedim.
Kapı açılma sesiyle tarafa bakacak halim bile yoktu. Kapı kapanınca hiç bir ses yoktu. Ben ise sakinleşmeye çalışıyordum.
"Daha iyimisin." Bu doktorumun sesiydi.
Başımı olumlu anlamda salladım. Adım sesleri yanımda durunca elini uzattı.
"Hadi kalk bakalım. Biraz sohbet etmek istermisin Buket." Sahte bir tebessümle Sinan beye baktım.
"Bana inanmayanlara artık hiç birşey anlatamayacağım. Nasıl olsa anlıyorum diyip geçiyorsunuz. Ama anladığınıza dair her hangi bir çabanız yok." Yerimden kalkıp yatağıma oturdum.
"Bunu sana düşündüren nedir?" O da karşımda ki sandalyeye oturdu.
Omuz silktim. Burnumu çekip derin bir nefes aldım.
"Yoruldum artık savaşmaktan da mücadele vermekten de. Herkes beni dinliyor fikirlerini sunuyor. Yeri geliyor yargılıyor. Kınayan ve hor gören bile var. Ama kimse beni gerçekten anlamıyor bu da beni çok yordu Sinan. Ben onu gördüm. Bana dokundu onu hissettim. Benimle konuştu ki hiç konuşmuyor dokunmuyordu. Ben onu hep uzaktan izlerdim bir anda kaybolurdu. Ama bugün olanlar çok farklıydı. Diretmem bundan. Onun kokusunu aldım. O bana sarıldı onu hissettim ilk defa. Ve o yaşıyor buna adım kadar eminim. Ama kimse bana inanmıyor. En yakınım Hayal bile." Gözlerimden ardı ardına akan yaşları elimin tersiyle sildim.
"Madem gördüklerim gerçek değil. Söylesene doktor bu delirmenin kaçıncı evresi." Gözlerine çaresizlikle ve tükenmişlikle bakıyordum.
"Seni gerçekten anlıyorum Buket. Senin derdini de senin içinde ki fırtınayıda anlıyorum. Ve ben sana o yolda yol göstermek için yanındayım. Senin görmediklerini görüyor sana yol gösteriyorum bunun için senin yanındayım. Beni senin dediklerinden başka birşey ilgilendirmiyor. Yaşıyor diyorsan yaşıyordu. Onu bulalım ozaman. Ve bu sadece ikimizin arasında kalsın. Ama oldu ki iz bulamadık ozaman ne yapacağız?" Dedikleriyle yüzümde ki hüzün dağılmış yerini kocaman bir gülümseme yer almıştı.
"Yaşıyor bulacağım onu ama Hayal izin vermiyor. Onu ne zaman araştırmaya kalksam hep bir engel koyuyor önüme."
"Merak etme ben seni seans için çağıracağım. Ve sende geleceksin o sıra da Mert'i bulmak için birşeyler yapacağız. Hayal de anlamayacak bunu. Ama senden tek bir ricam var o da ilaçlarını lütfen saati saatine al olurmu." Başımı hızla olumlu anlamda salladım.
"Anlaştığımıza sevindim şimdi üç gün sonra seni bekliyorum." Ayağa kalkıp elini bana uzattı. "Görüşmek üzere Buket yada Alina Renata mi diyeyim sen hangisini daha çok seviyorsun." Yapmacık meraklı bakışı beni gülümsetmişti.
"Benim Buket ismimi sevdiğimi biliyorsun. Hem o ismi sen bulmuştun bana unuttun mu yoksa." O günü çok net hatırlıyordum. Kendimden nefret ettiğimi söylemiştim. O da bana öyleyse baştan başla hayata ismini bile değiştir yeniden doğ demişti. O da benim gibi Türkiye de sevdiğini kaybetmiş ve ülkeyi terk etmişti. Bana yaptığı şeyi kendinde yapmış ve işe yaradığını söylemişti. Belkide beni kandırıyordu bilmiyordum. "Buket dememde de sorun yok ozaman." Başımı olumlu anlamda sallayarak onu onayladım. Bunu her kötü olduğum zaman mutlaka yapardı bende onu bozmaz cevap verirdim.
"Peki o halde üç gün sonra görüşmek üzere. Her hangi bir durum olursa saat farketmeksizin beni arayabilirsin. Unutma her zaman seni dinler seni anlarım." Tebessümle başımı aşağı yukarı salladım. Bana göz kırp odadan çıkıp gitmişti. Adam işinin hakkını veriyordu cidden beni sakinleştirmenin bir yolunu buluyordu. Beni sakinleştiren en güzel şeyde Mert'i bulmama yardım edecekti. Ya Hayal haklı çıkarsa işte o zaman kendime asla gelemezdim. Bu sonuç aklıma geldikçe nefesim kesiliyor kalbim sıkışıyordu.
Nefes alamadığımı hissettim de sanki bir el nefes almamı engelliyordu. Zorla yatak kenarından destek alarak kalkıp pencereye doğru gittim.. Pencereyi açtığımda Derin bir nefes aldım istemsizce gözlerimden yaşlar akıyordu. Hayal'in söyledikleri çok mantıklıydı. Benimde gördüklerim. Ama Hayal bana asla yalan söylemezdi. Hâlâ yağmur yağıyordu karanlık Gökyüzüne bakarak titriyen dudaklarımla konuştum "Biliyorum.. Buradasın" Boğazımda ki yumruyu yok etmek için defalarca yutkundum.. Ama geçmiyordu..
Yine yanımda olduğunu hissetmemi bir şekilde sağlıyordu. "Bu yağmur aslında sendin değilmi. Seni bulacağım sevgilim sana söz veriyorum." Gözlerimi gökyüzünden ayırmamla ağaçların arasında o iki çift gözle karşılaşmamla zaman bir anda durdu. Elleri montunun cebinde bana bakıyordu. Yine gülümsüyordu. Ben deli değildim o buradaydı.
Mert buradaydı işte.. Yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu.
Hızla odadan çıkarak hastaneden çıktım.. Buradaydı benim yanımda yanıma gelmişti.
Hastaneden çıktığım da onu gördüğüm ağaçların oraya baktım, gözlerim Mert'i aradı ama yoktu. Yine gitmişti o da benim aklımla oynuyordu. İçimdeki Hayal kırıklığı sinire ve öfkeye dönüşmüştü.
Vücudumda ki sinir ve öfkeyle tüm gücümle etrafa bakınarak "MERT!" dedim. Etrafımda ki insanları umursamadan her yere koşarak Mert'i aradım.. Bastığım su birikintisiyle ayağım kaymasıyla dizlerimin üstüne düştüm.
Omuzlarımı düşürerek Çaresizce "Gidemezsin buradasın bana geldin biliyorum " dedim.
Artık mecalim kalmamıştı.. Kendimi yere attım hıçkıra hıçkıra Ağladım..
Ne kadar öyle kaldım bilmiyorum ama. tanıdık bir sesle kendime geldim.
"Buket Hanım!"
Kafamı kaldırıp baktığım da bunun Meriç Ata olduğunu gördüm.
Endişeli sesiyle "İyi misin? " dedi elimden tutarak kaldırırken
İyi miydim gerçekten? Her zaman ki yalanımı söyledim "İyiyim." Dedim titreyen sesimi düzene sokmaya çalışarak. Eğik olan başımdan fırsat bularak hızlıca göz yaşlarımı sildim.
Aynı sesle "yerdesiniz, bu haliniz nedir. Cidden iyimisiniz?" dedi. Sesinde endişe vardı.
Aklıma gelen ilk yalanı söyledim. " Anlık gözüm karardı ve yerde ki su birikintisini görmedim ayağım kaydı ve düştüm."
Koluma girerek beni ayağa kaldırmak istedi. "Buyrun evinize bırakayım isterseniz." dedi.
Aklıma gelen kişiyle duraksadım endişeyle "Hayal, hayal nerede?" Etrafıma bakındım gözlerim Hayal'i aradı.
Hayal'in bana doğru geldiğini görmemle derin bir nefes aldım.
Hayal gözü dönmüştü adeta sinirli bir şekilde yanıma gelip, " NEREDESİN SEN NASIL KORKTUM BİLİYOR MUSUN BİR ANDA YOK OLAMAZSIN BEN SANA BENİ BEKLE DEMEDİM Mİ?"
Pürüzlü sesimle "Özür dilerim" dedim.
"Özür m-" cümlesinin devam ettirememesinin nedeni yanımda ki Meriç beydi.Yeni fark etmişti ve çok utanmıştı. Bu haline kahkaha alabilirdim normalde ama şuan o modda değildim.
Hayal şüpheci ve utangaç bir şekilde "Siz ne zaman geldiniz?" dedi.
Meriç bey "Bir tanıdığımı rahatsızlandı onu getirdim tam dönecekken Buket hanımı gördüm." Endişeli ve olayı anlamaya çalışır gibiydi. "Buket hanımı da yer de görünce yardıma ihtiyacı vardır eve bırakayım dedim." Sonu söylememeliydi. Hayal kocaman açılan gözlerle bana baktı ama hemen topladı kendini.
Meriç bey eliyle arabayı işaret ederek arabayı gösterdi binmemiz için.
Hayal hemen yelkenleri suya indirip "Sağ olun bizde eve geçiyorduk zaten Buket'in de ufatk bir tansiyon sorunu vardı. Ama şuan toparladı." dedi.
Arabaya doğru ilerlerken kapımızı açtı vale
"Teşekkürler" diyerek arabaya bindik. Ben arka koltukta Hayal ise yolcu koltuğunda oturuyordu. Meriç beyden sürücü koltuğundaydı.
Yol boyunca sessizlik vardı. Arabanın penceresinden dışarıyı izliyordum.
Hayal doğru mu söylüyordu. Ölmüş müydü? Ama mezarlığına götürmüştü beni Peki bana sarılması? Sarılmasını hissetmiştim. Kokusunu hissetmiştim. Veya hissetmemiş miydim beynimin bir oyunu muydu bu?
Kafamda bir ton tilki vardı..
Araba'nın durmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Etrafa baktığım da eve gelmiştik.
Hayal en cilveli haliyle " Teşekkürler Meriç bey. İsterseniz buyrun bir kahve ısmarlayayım." dedi.
Meriç bey, "Ben bu akşam ki yemekle telafi ederiz diye unmuştum ama Buket hanımın durumu pek iç açıcı durmuyor gibi biz en iyisi onu yarına erteleyelim."
"Yok cidden iyiyim ben bir kaç saat var daha hazırlanıp anlaştığımız yerde buluşalım. Ben gayet iyim." Omuzlarımı dik tutup ciddi bir yüz ifadesi takındım.
"Olsun siz bugün dinlenin benim için sorun değil. Yarın kutlama yemeğini yaparız."
İçten bir tebessümle "Teşekkürler anlayışınız için. dedim.
Meriç bey, "Ne demek sen yeter ki iyi ol" dedi.
Hayalin yüzü düşerken, ben ise kafamı aşağı yukarı salladım.
İnmeden önce "İyi akşamlar" demeyi ihmal etmedim. Hayal de benimle beraber inmişti.
Hayal, "Kahve teklifim hayla geçerli." Dedi cilveli bir sesle. Meriç bey ufak bir tebessümle, "Çok teşekkürler acil bir işim vara ama bunu daha sonra telafi ederiz Hayal Hanım olurmu." Hayl'in yüzünde ki tebessüm genişledi.
"Tamamdır aldım sözü ozaman diyince Meriç bey baş selamı verip yanımızdan hızlıca uzaklaştı.
Hayal "Ben bir telefonla konuşup geliyorum." Diyerek konuşmama fırsat vermeden yanımdan uzaklaşmıştı.
Sitemle "Islanırsın havaya baksana" dedim.
Ama beni umursamayarak arkasını dönüp ilerlmişti bile. Bende daha fazla üşümemek için eve girdim.
Eve girdiğim de hemen kendimi sıcak duşa attım. Ondan önce eve güzel bir yemek siparişi vermiştim. Duştan çıkana kadar gelirdi.
Kafamdakilerden uzaklaşmak istedim. Biraz olsun beynimi dinlendirmek istedim.
Duştan çıktığımda saçımı havluya sardım akşam olduğu için açık olan perdeyi tam çekecektim ki, gördüklerimle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Buda hayal olmazdı. Kafamı cama daha da yaklaştırıp daha dikatli baktım. Uzun uzun gözlerimin gördüğünü beynime ve kalbime kanıtlamak istercesine dikatlice inceledim. Evet yanlış görmüyordum.
Çünkü gördüğüm şey bir bankta hararetli bir şekilde konuşan. Emre ve Hayal'di. Hayal Emre'ye kızıyor Emre de onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Neler oluyordu. Bunlar da ne demek oluyordu. Emre ve Hayal ne alakaydı. Hemde burada Moldova'da.
Allahım sen aklıma mukayyet ol....
Yeni bölümde görüşmek üzere canlarım. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
SEVİLİYORSUNUZZZ...💋🥰
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.69k Okunma |
845 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |