
İKİ HAFTA SONRA....
"Buket yapma böyle güzelim. Sana daha kaç defa anlatacağım ben sana öyle hissettirmek istemedim. Ben seni her halinle kabul ediyorum bunun aksini nasıl düşünebilirsin!" Önümde ki tabağa odaklanmış onu görmezden gelerek yemeğimi yiyordum. O beni istememişti bunun bedelini ona çok kötü ödetecektim ve ödetiyordum da zaten. İki haftadır yapmadığım eziyet kalmadı. Ama nedense hepsini anlayışla karşılıyordu.
Ben hamileydim ve bu benim için mucizeden de öte birşeydi. İçim içime sığmıyor düşük tehlikem olmasa kalkıp dans edecektim. Mert bana ilk haberi verdiğinde sevinçten ona sarılmış sonrada onun yaptıkları aklıma gelince ondan uzaklaşıp yüzüne tokatı geçirmiştim. Belkide bebeğim olmasa benden boşanacaktı. Her ne kadar iki haftadır benden özürler dileyip evi hediyelerle doldursa da onu asla affetmeyecektim. Bu hamilelik sürecimi burnundan getirecektim. Bunu hak etmişti aslında onu terk edecektim ama düşük tehlikem çok yüksek olduğu için bırak gitmeyi yerimden bile kalkmam yasaktı. Ben de ilk dört ayı mecbur böyle geçirecektim bebeğim sağlıklı olsun da ben doğana kadar böyle beklemeye razıydım. İşin tuhaf tarafı Yazgı'ydı benim onun ikizi olduğumu biliyormuş ama biliyorsa bana neden kötü davranmıştı. Birde bana kanını vermiş. Mert bana haberi yokmuş sonradan haberi olmuş demişti. Annemi de göremeyecektim en çok ta buna üzülüyordum. Yine yüzüm asılınca elimde ki kaşığı önümde ki tepsiye bıraktım. Ellerimi önümde birleştirip yüzümü astım. Anneme çok ihtiyacım vardı.
Mert bana endişeyle bakıyordu.
"Ne oldu sancın mı var?" Ona sinirle bakıp önüme döndüm. Onunla tek kelime bile konuşmak istemiyordum. Beni cidden çok ama çok kırmıştı.
"Cem!" Diye bağırdı kapıda hazır olda bekleyen Cem hemen içeri girdi. "Doktoru ara hemen Buket'in sancısı var acil!" Duyduklarımla şaşkınlıkla Mert'e döndüm. Gözlerinde ki korku canımı acıtmıştı. Doğru ya bey efendinin bebeği ilk sırada geliyordu.
Öfkeyle Cem'e baktım.
"Cem iyim çağırma ona söyle çok değerli bebeğine birşey olmasına izin vermem onun için benden bile önemli olduğunu biliyorum." Yatak odasının kapısında bekleyen Cem tam ağzını açıp Mert'e söyleyecekti ki Mert ona nasıl baktıysa derince yutkunup hemen odadan çıktı. Bana olan sinirini korumalardan ve Cem'den çıkarıyordu ve bu umrumda değildi.
Önümde ki tepsiyi tam kaldırmak için almıştım ki Mert benden önce davranıp tepsiyi elimden alıp komidinin üzerine koydu. Onu umursamadan dikatli bir şekilde uzanıp ona sırtımı döndüm. Aşırı uykum vardı ve onunla konuşmak istemiyordum ona hayla kırgınım. Ama yanımdan da ayrılmasın istiyordum.
"Sevgilim ilaçlarını iç öyle uyu aksatmaman gerekiyor biliyorsun." Ona başımı çevirip ters ters baktım.
"Seni görmek istemiyorum Mert ve ben ilaçlarımı kendim alırım sanane bundan." Dedim ters bir şekilde.
"Buket yapma böyle ne olur bu yaptığın bildiğin bana işkence beni kendinden mahrum etme. Seni sevmediğimi nasıl düşünebilirsin. Ben senin için neleri göze aldım. İnan bana bebeğimiz olmasa bile bu benim umrumda olmazdı. Benim kızdığım nokta benden saklamandı. Çünki sen benden sürekli birşeyler saklıyorsun. Ben seninle ilgili hiçbirşey bilmiyorum özelikle o lanet olası on altı ay boyunca ne yaşadın hiç bilmiyorum. Bu da beni deli ediyor. Yani konu senin bebeğin olmaması değil konu benden bunu saklaman. Bende salak gibi yaranı deşiyor yaranı daha çok kanatıyordum benim sinirli olmam bu yüzdendi. Artık bırak bu tavırları lütfen yanında olmama izin ver. Sen benim canımdan bile değerlisin bunu bu zamana kadar anlayamadın mı?" Sesi o kadar kırgın ve can çekişir bir tondaydı ki ama o bakışı hayla gözümün önünden gitmiyordu. O bakışı beni yakmış yok etmişti. Gözlerim dolunca hemen gözlerimi kapadım. Onu kolay kolay affedemiyecektim. Bu şımarıklıktan değildi bu can acısındandı.
"Çık odadan uyuyacağım." Dedim titreyen sesimle. Gözlerim kapalı bir şekilde odadan çıkmasını bekledim. Ayak sesleri tam baş ucumda durdu. İlaçları ve suyu baş ucuma koydu dudakları yanağımı bulunca içim titredi.
"Sen iyi ol gerisi önemli değil." Soluğum kesilmişti. Ona çok ihtiyacım vardı. Ama canımı çok yakmıştı. Tam on dört gecedir ben uyuyunca gelir yanımda uyur ben uyanmadan kalkardı yanımdan. Ben ise o uyurken ona sokulur o hasret kaldığım kokusunu doya doya içime çekerdim. Onsuz kalmak çok zordu ama canımın acısı hep bunun önüne geçiyordu.
Kapı sesini duyunca gözlerimi açtım gitmişti.
"Cem doktoru eve getir Buket'in doğumuna kadar bu evde kalacak ekstra iki hemşire de getir onlar da bir saniye bile yanlız bırakmasınlar. Beni görmeye tahammülü yok ben ona iyi gelmiyorum. Biraz uzak kalsak iyi olacak." Hayır ben onun gitmesini istemiyordum.
"Abi eminmisin!" Dedi Cem.
"Evet yine evde olacağım ama beni görünce kötü oluyor sinir stresten uzak durması gerek. Oda da ne eksikse yapın bir dediği iki olmayacak en ufak sinirlenirse senden bilirim. Odayı konforlu bir hale gelsin."
"Tamam abi sen merak etme. Zaten doktor yolda sesini duyar duymaz aramıştım. İki hemsireyi de hemen ayarlıyorum."
"Tamam bir sorun olursa haberim olsun." Çok mu üzerine gitmiştim acaba. Ben onu görmeden yapamazdım ki ama. Aman banane yaa göresi yok işte bahane uyduruyor bildiğin. Onu düşünüp bebeğimi hiç tehlikeye atamazdım. Ellerim karnıma gitti.
"Ne olursa olsun seni korumak için elimden gelenin en iyisini yapacağım birtanem. Yeter ki beni bırakma olurmu? Sana çok ihtiyacım var." Onu hissetmek o kadar müthiş bir duyguydu ki sanki nefes alsam bile ona zarar verecek gibi geliyordu bana. Sakin ve güzel bir dönem geçirmek istiyordum bebeğim için bunu yapacaktım.
🤰🦋💫
"Buket hanım uyanın lütfen." Duyduğum sesle ağırlaşan gözlerimi zorda olsa aralamıştım. Başımda dikilen kadını görünce ne oluyor dercesine baktım.
Kadın bu bakışımdan ne olduğunu anlamış olacak ki hemen açıklama yaptı.
"Ben sizin hemşirenizim ilaç saatiniz geçiyor ve uzun zamandır birşey yemediniz birşeyler yemeniz gerekiyor uyanın lütfen." Gözlerimi ovuşturup yerimden dikkatli bir şekilde doğruldum. Dikişlerim de acıyordu hayla. Ama ağır hareket etmemin en büyük nedeni bebeğimdi.
Odayı görünce şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Kocaman bir sinama televizyonu tam karşımda duruyordu. Ve odanın bir köşesinde ecza dolabı yapılmıştı. Bakışlarım banyo tarafına kayınca gardolabın yanında bir buzdolabı vardı. Eminim içi tıka basa yiyeceklerle doludur. Koskocaman oda da bu kadar şey bile küçük bir yer kaplamıştı. Ayriyeten baş ucumda bir tekerlekli sandalye vardı. Bu ne alakaydı şimdi. Hem bu kadar şeyi ben uyurken mi yapmışlardı ki benim uykum çok hafiftir.
"Bunlar ne ara yapıldı?" Dedim hemşireye şaşkınlıkla bakarak.
"Siz uyurken yapıldı olabildiğince ses çıkarmamaya özen gösterildi. Bu sandalyede canınız sıkılırsa gezmeniz için yada özel ihtiyaçlarınız gidermek için." Dedi tekerlekli sandalyeyi göstererek. Ne yani Mert beni kucağında götürmeyecekmiydi. Bu kadar çabuk vazgeçmesi beni şaşırtmıştı. Demek bu kadar çabuk pes ediyordu. Öyle olsun bende ona göre davranırdım ozaman.
"Tamam teşekkürler." Dedim düz bir ifadeyle. Hemşire önüme yemeği ve ilaçları koydu. Midem almıyordu ama yemek zorundaydım. Bir kaç kaşık çorbadan bir kaç kaşıkta diğer yemeklerden aldım ama hepsini bitiremedim midem ağzıma geliyordu resmen. Hemşire beni anlamış olacak ki hemen tepsiyi önümden çekti. Pencereyi açıp perdeleride açınca içim açılmıştı resmen. İlaçlarımı içtikten sonra hemşire oda da ki en köşede oturup eline bir kitap alıp okumaya başladı benim yine çok uykum vardı. Başımı yastığa koyup gözlerimi kapadım. Midemin bulantısı uyuduğum için az da olsa geçiyordu.
Tam uykuya daldığım sırada onun sesini duydum.
"Nasıl yedi mi yemeğini?" Pislik sesine bile muhtaç bıraktırıyordu.
"Evet efendim ama midesi kötü fazla yiyemedi. İlaçlarını içti ama."
"Ne demek fazla yiyemedi. Ben size o kadar parayı boşuna mı veriyorum. O zaman midesine iyi gelecek şeyler verin. Neden hayla uyuyor?" Sesi kısık ama bir o kadara sinirli ve endişeli geliyordu.
"Bu aylarda normal efendim."
"Ne demek normal hep böyle mi olacak yani?" Sesinde ki şaşkınlık dolu ton neredeyse güldürecekti beni.
"Sadece bir kaç ay mide bulantısı olur efendim. Bebek geliştiği için anne otomatikman yoruluyor ve bunu da uyuyarak telafi ediyor bedeni."
"Tamam yemek için ise ne istiyorsa onu yapın aç aç kalınmaz."
"Merak etmeyin efendim ben ilgileniyorum." Adım sesleri baş ucumda durduğunda kalbimin ritmi değişmişti adeta. Saçlarımın arasına buse kondurup tekrar adım sesleri duydum. Kapı kapanma sesini duyunca gözlerimi açtım. Uyku falan kalmamıştı bende. Benim gönlümü almaya çalışacağına yaptığı şeye bak.(Ay Buket adama kök söktürdün ne yaptıysa burnundan getirip pişman ettin. Yapacak birşey mi bıraktın adamda.) İç sesimi duymazdan gelip gözlerimi araladım. Banane pes etmeyecekti ben haklıyım o değil.
Yerimden doğrulup dolu dolu gözlerle kapıya baktım.
"Beni hiç sevmiyor." Hemşire yanıma gelip tebessümle elini omuzuma koydu. Bu davranışı zoruma gitmişti.
"Hayır tam aksine size çok düşkün."
"Hayır o karnımda ki çocuğunu seviyor beni değil." Hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu evden gitmek istiyordum. Onun bu haline dayanamıyordum artık. Aklıma gelen şeyle telefonumu aradım.
Komidinin üzerinden telefonumu alıp sosyal medyaya girdim. Yazgı'nın profilini bulup ona yazdım. Gelip beni buradan almalıydı. Numarası bende yoktu ama sosyal medyadan ulaşabilirdim. Hem bana "ne zaman ihtiyacın olursa her zaman yanındayım" demişti. Bir işe yarasın sözde ikizim.
"Merhaba ben Buket yani Duru. Beni gelip bu evden alırmısın kendimi hiç iyi hissetmiyorum." Hemen görüldü oldu.
Telefona bildirim sesi gelince mesaja girdim.
"Duru herşey yolunda mı yoksa o herif mi birşey yaptı sana." Sevilmediğim yerde kalacak değildim. Yazgı'nın yani buradan daha iyidir.
"Beni sevmiyor Yazgı kendimi çok kötü ve yanlız hissediyorum. O beni değil karnımda ki bebeğini seviyor." Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum.
Hemşire endişeyle bana bakıyordu.
"Buket hanım ağlamayın lütfen Mert beyi çağırmamı ister misiniz?" Öfkeyle hemşireye baktım.
"Beni sevmeyen adamın yanımda ne işi var ancak canımı daha çok yakar. Beni rahat bırak ve çık odadan ondan gelen hiç birşeyi istemiyorum." Hemşire bağırmamla hızla ayağa kalktı ve odadan çıktı.
Telefonun titremesiyle hemen gelen mesaja girdim.
"Bu numaram kaydet. Yarım saate oradayım. Merak etme alacağım seni oradan. Sakın o tatlı canını sıkma olur mu?" Yüzüm de istemsizce tebessüm oluştu.
"Tamam çabuk gel ama olur mu?" Mesajı gönderip gönderdiği numarayı kaydettim.
İçeri giren Mert'i görmemle gülen yüzüm düştü.
"Ne işin var odada çık dışarı." Dedim öfkeyle.
"Buket neyin var neden ağlıyorsun?" Dedi dediklerimi önemsemeden yanıma gelip yanıma oturdu. Ona öfke ve kırgınlıkla bakıyordum. Cevap vermeyince öfkesini kontrol etmek için gözlerini kapayıp derin nefes alıp verdi.
"Bak güzelim hormonlarından dolayı böylesin o yüzden bana olan bu tavrından vazgeç artık. Yaa benim hiç bir suçum yok. Kendi aklından kurup ona inanıyorsun. Yeter yoruldum artık bırak bu çocuksu halleri." Sakin ama bir o kadar öfkeli ses tonu gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Ne bekliyordum ki beni sevmeyen biri beni mi anlayacaktı?
Bakışlarımı ellerime çevirdim.
"Haklısın ben kimim ki zaten merak etme nazımı çekmek zorunda ve beni görmek zorunda kalmayacaksın zaten sevmediğin birine katlanıyorsun doğuma kadar annem de kalacağım ve doğumdan sonra da-" Bakışlarımı gözlerine kitledim.
Bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Senden boşanacağım. Benim o uğruna öleceğim adam çoktan ölmüş benim haberim yokmuş bundan. Merak etme çocuğunu istediğin zaman görebileceksin. Şimdi çık odadan daha fazla ağlamama şahit olma gına gelmiş ya dayanamıyormuşsun ya defolup gidebilirsin." Dedim hem öfkeli hem kırgın çıkan sesim ağladığım için kesik kesik çıkıyordu kelimeler.
"Buket ne saçmalıyorsun sen, hiç bir yere gitmiyorsun. Ya ben ne yaptıysam olmadı. Sen söyle seni sevdiğimi kanıtlamak için ne yapmalıyım. Çünki ben her yolu denedim ama sen inanmak istemiyorsun."
Sesinde ki haykırış isyandı.
"Senin bana olan aşkına inancım kalmadı Mert. Senin o bakışın bana olan hislerini çok net anlattı. O bakışını asla unutmayacağım." Sesimde ki hayal kırıklığı çok netti. Canım acıyordu. Karnımda hissettiğim acıyla elim karnıma gitti. Mert'in gözleri karnıma kaydı.
"Allah benim belamı versin ben sana asla öyle bakmadım bakmam da Buket o bakışım nefret değil sana olanlar benim canımı yakıyordu o bakış canımın canı yandığı içindi, ne olur yapma böyle bak bebeğinize de zarar geliyor böyle. Kafama mı sıkayım onu mu istiyorsun benden?"
"Sadece biraz yanlız kalmak istiyorum. O yüzden Yazgı beni almaya geliyor." Bağırarak söylediklerim karnımda ki ağrıyı biraz daha arttırmıştı.
"Buna asla izin vermem anladın mı beni asla. Sen benimsin ve seni benden kimse alamaz. Dışarıda daha kim olduğunu bile bilmediğimiz düşmanım varken seni asla bu kapıdan dışarı çıkarmam. Lütfen sende beni anla." Öfkeyle ayağa kalkıp dışarı çıktı.
"Doktoru odaya gönder çabuk." Tüm öfkesini içeri giren Cem'e bağırarak çıkarmıştı. Karnımda şiddetini arttıran ağrı git gide daha çok kendini belli ediyordu. Doktor Mert'i dışarı çıkardı. Ama yüzünde ki o korku çok netti. Dışarıdan kırılma sesleri geliyordu.
Sakin ol bebeğim için sakin olmalıydım Acıdan iki büklüm olmuştum. İçeri giren doktor hemen beni dikkatli bir şekilde uzandırdı.
"Sakin olun lütfen strese girmemeniz gerekiyor bunu sizde biliyorsunuz. Şimdi utrasondan bakacağım." Acıdan bağırdım bağıracaktım. Dişlerimi öyle bir sıkıyordum ki kırılacaklardı neredeyse.
Doktor karnıma jel sürüp elinde ki şeyi kasıklarımda gezdirmeye başladı. Uzun bir süre dikkatlice inceledi. Ben ise iki büklüm olamamak için kendimi zor tutuyordum. Bakışlarımı zorda olsa doktora çevirdim. Yüzü bir anda kreç gibi olunca vücudumda ki kan çekildi resmen. Kesin bebeğime birşey oldu.
Hıçkırarak ağlamaya başladım. Onu koruyamamıştım. "Ona birşey oldu değilmi doktor." Ama doktor cevap vermiyor. Ekrana dikatli bir şekilde bakıyordu.
"Birşey söyle dedim sana ona birşey mi oldu?" Bağırmamla kapıda olduğunu bile bağırmasıyla fark ettiğim Mert yüzünde ki saf öfkeyle doktora bakıyordu, iki adımda doktorun yanına geldi.
"Karım sana soru soruyor cevap versene lan." Öfkeyle kadın doktorun yakasından tutup havaya kaldırdığı an benim ağlamam daha da şiddetlendi.
"Sakin olun lütfen bebeklerin durumu gayet iyi." Tuttuğum nefesi geri verdim. Mert'in de benden farkı yoktu. Elim karnıma gitti.
"Teşekkür ederim bebeğim beni bırakmadığın için." Bir dakika bebekler derken. Mert ile aynı anda birbirimize baktık.
"Ne demek bebekler?"
"Ne demek bebekler?"
İkimizde aynı anda doktora dönüp aynı soruyu sorduk.
"Sürekli kanamanın olması düştükten kaynaklı değilmiş evet hayla düşük riskin var ama bu ikiz gebiliklerde sıkça rastlanan bir durum. Ufak bir sürprizimiz varmış ikiz gebeliklerde bu çok normal. Tabi bu demek olmuyor ki strese maruz kalabilirsiniz ikiz gebeliklerde hamilelik süreci biraz daha sıkıntılı olabiliyor o yüzden çok dikatli olmalısınız." İçeri giren Yazgı ikimizin suratını ve Mert'in doktorun yakasına yapışmış şekilde görünce yüzünü korku kapladı.
Ben ise şok olmuş bir şekilde ekranda ki iki keseye bakıyordum. Bu sefer mutluluktan ağlıyordum. Benim ikiz bebeklerim mi olacaktı yani. Bakışlarım Mert'e kaydı o da benim gibi şaşkın bir şekilde ekrana bakıyordu.
"Neler oluyor burada?" Yazgı'nın öfkeli sesi tüm odayı doldurmuştu. Mert onu duymuyordu bile şaşkın yüzü git gide yerini kocaman bir gülümsemeye bırakıyordu. Kadın doktorun yakasını bıraktı.
İkimizde nasıl tepki vereceğimizi şaşırmıştık. Yazgı yanıma gelip doktora baktı.
"Neler oluyor doktor kardeşim iyimi?" Doktor gülümseyerek cevap verdi.
"Gayet iyiler ufak bir sürprizimiz varmış bende onu söylüyordum. Tebrikler kardeşiniz ikizlere hamile." Yazgı şaşkınlıkla ağzı açık kaldı. Bakışları bana kayınca dolan gözlerimle ona baktım.
Elim karnıma gitti. Yazgı yanıma oturup bana sıkıca sarıldı.
"İki tane yeğenim mi olacak benim şimdi hemde ikiz." Benden uzaklaşıp gülümseyerek baktı. Dolu dolu gözlerle başımı gülümseyerek olumlu anlamda salladım.
Mert yanıma oturup o da bana sıkıca sarılınca havada kalan ellerimle bana sarılmasını izledim. Ama içim de ki o ses onu affetmemi ve bunun bir adım olduğunu haykırıyordu. Dayanamadım kalbim yine galip geldi. Bende ona sıkıca sarıldım. Sarılmamı hissettiği an bana daha sıkı sarıldı. Ben onsuz yapamıyordum. O iki hafta da bunu çok iyi anlamıştım.
"İkiz bebeklerimiz olacak Mert birbirinin aynısı iki tane çocuğumuz." Dedim sevinçten titreyen sesimle.
"Senin gibi güzel senin gibi merhametli tıpkı sinin gibi inatçı iki çocuk Allah'tan daha ne isteyebilirim ki sevgilim." Dedi ve boynumdan kokumu içime çekerek öptü.
"Yanlız iki kese var yani tek yumurta değil çift yumurta ikizi. Yani bire bir aynı olmayacaklar."
"Olsun fark etmez sağlıklı olsunlarda önemli değil. Peki cinsiyeti öğrenebilecekmiyiz doktor hanım." Doktor anlayışla gülümsedi bana.
"Daha çok erken daha altı haftalık yani bir buçuk aylık cinsiyet gelenlde on dördüncü haftalarda belli olur. Biraz daha sabırlı olmalısınız." İçimi heyecan kaplamıştı. Mert'in gözünde ki ışıltı o kadar netti ki bu hali beni çok mutlu ediyordu. Ama ona içimde bir yerde hep kırgın kalacaktım.
"Şuan iyi değilmi eşim yani her hangi bir sorun kalmadı?"
"Evet gündelik hayatına dönebilir. Ama vereceğim ilaçları günü gününe saati saatine kesinlikle almalı. Verdiğim ilaçlara devam. Bu gibi gebeliklerde düşük riski olabiliyor ki zaten geçirdiği kazadan dolayı bu risk var. Bebeklerin gelişimi ve kendi sağlığı için de ilaçları düzenli bir şekilde kullanması şart. Ani hareketlerden özelikle ağır kaldırmayacaksınız. Sinir, stres, üzüntü kesinlikle yasak. Bebekler anne karnında annenin tüm duyguları hissederler." Dedikleriyle şaşkına döndüm.
"Ne yani benim ne hissettiğimi onlarda hissedermi?" Dedim şaşkınlıkla.
"Tabi ki hatta belirli bir aydan sonra sizi duyabilir ve size tepki bile verebilirler." Mert şaşkınlıkla bana baktı.
"Umarım çocuklarımıza beni kötülemiyorsundur karıcım." Dedi imalı bir sesle. Ona iğneleyici bir şekilde baktım.
"Emin ol iki haftadır sana saymadığım tek bir anım bile olmadı. Hem bana yaptıklarını çocuklarımda bilsin ki babalarının ne kadar acımasız biri olduğunu annenelerini nasıl üzdüğünü bilsinler. Tanıştığımızdan beri çektirmediğin şey kalmadı hatırlatırım." Doktor odadan çıkmıştı. Yazgı ise merakla bizi dinliyordu.
"Ben seni sevmekten başka birşey yapmadım ki güzelim. Ne yaptıysam sana olan tutkumdan ve aşkımdan yapmışımdır." Elini karnıma koydu ve başını karnıma doğru eğdi. Bana çektirdiği o kabus günleri unutmuş olamazdı değil mi?
"Piştt ufaklıklar ben annenizi hiç üzmedim. Eğer yaptıysam da bilmeden yapmışımdır. Sizde anneniz gibi tripli ve inatçı olmayın olur mu ben biriyle bile baş edemezken bunu üçlemeyin lütfen." Dedi sitemle. Bu hali beni güldürmüştü.
"İlk tanıştığımız zamanlar bana yaşattıklarını unuttun galiba senin yüzünden kaç defa ölümün eşiğine geldim."
"Nasıl yani siz nasıl tanıştınız cidden böyle iki manyağın nasıl tanıştığını merak ediyorum cidden." Yazgı'nın meraklı ve iğneleyici sesi benim bu sefer kahkaha atmama neden olmuştu. Tam konuşacakken Emre'nin sesiyle sustum.
Ne ara gelmişti bu tam bir sessiz adamdı.
"Valla öyle bir tanışmaydı ki bana bile o zamanlar konunun buralara geleceğini söyleseler siktir git derim yani o derece. Hayat işte karşına ne çıkaracağını nasıl bir hayatının olacağını asla tahmin edemezsin." Yazgı Emre'ye anlamayan bakışlara bakınca Emre konuya girdi direk. Tekli koltuğa oturup rahat bir pozisyonda oturdu.
"Bunlar düşmanlardı bildiğin birbirlerini gördüğü an bir kaşık suda boğuyorlardı.
Hele şu psikopat varya bakma böyle sakin ve hanımcı olduğuna en sevdiği tek şey düşmanlarını beslediği vahşi hayvanlarına düşmanlarını canlı canlı yedirmek." Histerik bir şekilde güldü. Yazgı'nın yüzü kreç gibi olmuştu.
"Ama şu haline bak Buket onu kuzuya döndürdü." Dedi dalga geçerek.
"Siktirtme lan belanı sensin kuzu." Dedi Mert öfkeyle.
"Valla hiç karşı gelme oğlum ilk zamanlar Buket'i sevdiğini kabulenmiyordun aşkı nefret sanıp kıza yapmadığın eziyet kalmıyordu sonrada yaptığın için kendine kızıyordun. Yağmur'la gözünü açacağız diye neler çektik. Şuan ki şaheserini ben ve Yağmur'a borçlusun kardeşim." Dedi omuzlarını dikleştirerek egolu bir şekilde yerinden doğruldu.
"Hem aldım güzel haberi bir değil iki deli kopyanız geliyormuş. Yandık desenize ikinizle zor baş ediyordum şimdi dört oldunuz başıma." Dedi elini anlına vurdu.
Yanımda duran telefonu alıp hızla ona fırlattım. Son anda ani bir şekilde eğilip kurtuldu pislik.
"Bana bak bebeklerim hakkında düzgün konuş o dilini keserim sensin asıl bela." Öfkeyle Mert'e baktım. "Kocam bu adam bebeğimize laf ediyor baş belası diyor sende böyle sessizmi kalacaksın."
Bu halime gülmemek için zor tutuyordu kendini.
"Emret karım ne yapayım bu ibneye?"
Sinsice Emre'ye baktım. Bakışımı gördüğü an yutkunarak ayağa kalktı.
"Abartma yenge şaka yaptım sadece. Onlar benim canım ciğerim."
"Vur onu kocam." Dedim sinsice gülerek.
Mert belinden silahı çıkarıp Emre'yi nişan aldı.
"Emrin başım gözüm üstüne sevgilim." Emre ışık hızıyla odadan kaçtı. Mert kapanan kapıya ateş edince kapının tam ortasında delik açıldı.
"Manyaklar, ruh hastaları, sizi bir araya getiren benimde Allah belamı versin. O karı doğurana kadar bu eve gelmiyorum. Hormonları onu iyicemen ruh hastası yapmış." Diye bağırarak uzaklaştı. Yazgı kahkaha atıyor ikimize ciddimisiniz diye bakıyordu.
"Cidden vuracakmıydın?" Dedi Mert'e.
"Yani vuracaktım ama kolundan öldürecek halim yoktu. Karım vur dediği için vuracaktım." Dedi sanki normal bir şeyden bahseder gibi konuşuyordu. Silahı tekrar beline koydu.
"Cidden tencere kapak olmuşsunuz. Benim seni dinleyip gelmem hata Duru." Başını sen ifla olmazsın dercesine olumsuz bir şekilde iki yana saladı.
"Neyse ben gideyim haberleşiriz. Kardeşim sana emanet ona iyi bak. Gelirim zaten annem evde tek onun yanına gitmem gerekiyor." Onu çok özlemiştim. Kesin camın kenarına oturmuş beni bekliyordu.
"Bende seninle geliyorum." Dedim ayağa kalkmaya çalışarak. Mert kolumdan tutup bana korkuyla baktı. Tabi ya yanlış anladı gideceğim sanmıştı.
"Hayır sadece annemi görmek istiyorum iki hafta oldu Mert beni bekliyor eminim. Hrm onu çok özledim."
"Buket dışarı çıkamazsın hele ki iki canlıysan. Çok kötü bir şey atlattık. Gizli bir düşmanımız var ve kim olduğunu hayla bulamadım. Ama annen buraya taşınabilir istersen burada bizimle kalsınlar. En azından tehlike ortadan kalkana kadar." Dedikleriyle asılan yüzümde kocaman gülümseme oluştu. Bakışlarım direk Yazgı'ya döndü.
"Ne olur Yazgı annemle burada benimle kalın. Hem bu senin içinde iyi olur dışarı çıkarken gözün arkada kalmaz. Ona en iyi şekilde bakarım."
"Ne yani ben anneme iyi bakamıyormuyum bunu mu demek istiyorsun?"
"Hayır anneme çok iyi bakıyorsun. Sadece senin kadar iyi bakarım demek istedim. Sende kalırsın beraber kaybolan yılların boşluğunu dolduramasakta az da olsa telafi edebiliriz Yazgı hem diğer kardeşlerimde gelir çok güzel olmaz mı?"
Bana uzun bir süre baktı.
"Duru senin tek kardeşin benim. Diğerleri seni kabul etmiyor. Kardeşi olarak görmüyorlar ne seni ne de beni. Bundan sonra onların adını anma olur mu?" Sesinde ki acı beni dumura uğratmıştı.
"Neden neden ki onlar da benim kardeşlerim değil mi? İnsan öz kardeşini sevmez mi Yazgı?" Dedim şaşkınlıkla.
Yazgı acıyla gözlerini kapadı. Birşey vardı bana söylemediği birşey vardı.
"Duru zorlama canım bu konuyu açmayalım bir daha olurmu senin tek ailen ben ve ennemiz tamam mı?"
"Yazgı neler oluyor ne saklıyorsun benden?"
Dedim endişeli bir sesle. Umarım düşündüğüm şey değildir.
"Şuan değil Duru şuan değil. Ne olur soru sorma. Tamam annemle geleceğiz yeter ki şu konuyu deşme artık." Artık çok geçti bu konu açılmıştı.
"Yazgı anlat!" Dedim çaresizlik içerisinde.
"Neyi anlatım Duru beni deli etme." Dedi acı dolu bir haykırıştı bu.
"Hopp yavaşşş ağır ol lan karıma sesini yükseltme." Sinirli bir şekilde öldürücü bakışlarını Yazgı'nın gözlerine kitledi.
Yazgı arkasını dönüp acı dolu bir nefes alıp verdi.
"Peki öğrenmek istiyorsan bu iğrenç gerçeği sende öğren ozman. Biz seninle bir tecavüzünün çocuğuyuz. Piçiz yani anladın mı? O yüzden diğerleri bizi hiç kabul etmediler. Varya o evde seninle birlikte beni de bıraktılar ama beni Aysu son anda çekip almış oradan seni de alacakken o adam odaya girince bırakmak zorunda kalmış. Biliyormusun Duru bazen diyorum keşke beni de orada bıraksaydı. Bana yaptığı tek iyilik oydu ve bunu her fırsatta yüzüme vuruyor. Zaten Kaan babasının oğlu." Histerik ve acı içinde güldü. Ben bunları biliyordum ama o bildiğimi bilmiyordu. Neler çektin böyle sen gözlerinde ki acı canımı yakmıştı.
"Zaten Elif desen tam bir zengin avcısı bırak beni ailesini bile görmezden geliyor." İşte buna şaşırmıştım.
"Annemden nefret ediyor. O yüzden benim tek ailem sen ve annemsin Duru. Lütfen bir daha bu konu açılmasın. Ben eskileri hatırlamak istemiyorum." Dedi acı dolu bir haykırışla. Yataktan kalkıp birkaç adımda yanına gidip ona sıkıca sarıldım.
"Sana hepsini unutturacağım sana söz veriyorum yanında olamadığım tüm o acı anları unutturacağım sana kardeşim." Bana sıkıca sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Mert birşey demeden odadan çıkıyordu. Bir erkeğin en zayıf anının çok hassas olduğunu biliyordu çünki.
"Duru o cani benim canımı çok yaktı. Annemi o hale getiren de o şerefsizdi." Bana sıkıca sarılıyor ve ilk defa bana bu kadar yakın ve rahattı. Onun hakkında daha doğrusu tüm ailem hakkında araştırma yapmıştım ama Yazgı'nın duygularını yaşadıklarını bu kadar tranvalı olduğunu bilmiyordum.
"O adam senin yokluğunun sinirini benden ve annemden çıkardı hep sanki tüm olanlar onun yüzünden olmamış gibi Duru. Anneme dua etsin yoksa çoktan öldürmüştüm o şerefsizi."
"Tamam sakin ol Yazgı Allah'ından bulsun elini kana bulamaya değmez bile. Neler yaşadığını bilmiyorum ama bundan sonra o adam canını canımızı yakamayacak. Kardeşlerime gelirsek onlar bizi sildiyse benimde senden başka kardeşim yok demektir." Kendimden uzaklaştırıp elini karnıma koydum.
"Ve ailemiz büyüyor dayısı." Dedim sevinçle.
Bu yaptığım gözlerinde ki kederi bir anda sildi. Gözlerinin içi gülüyordu.
"Ben onlara yaşayamadığım o hayatı vereceğim Duru. Mutsuzluk nedir bilmeyecekler." Tebessümle elimi yüzüne koydum.
"Onlara çok iyi bir dayı olacağına adım kadar eminim kardeşim." Son dediklerimle bana öyle bir baktı ki bu duygunun tarifi yoktu o bakışta kendimi o kadar huzurlu hissettim ki anlatılmaz yaşanır derler ya işte tam olarak öyleydi. Sonunda mutluluk beni de bulmuştu...
DÖRT AY SONRA...
"MERTTTT YAA ANNE ŞUNA BİRŞEY SÖYLE ELİMDE KALACAK." Öfkeyle evin içinde Mert'i arıyordum.
"Ya bir insan hamile karısını çok yiyor diye mutfağın kapısını kitler mi? Zalimsin Mert bu çocuklar senin de biliyorsun değil mi, keyfimden yiyorum sanki. İki can taşıyorum yaa iki can." Sona doğru ağlamaktan sesim kısılmıştı. Annem yanıma gelip bana anlayışla gülümsedi.
"Kızım çok kilo aldın bebekler de öyle doktor yemeği biraz kısmalısın dedi Mert senin ve bebekleri için bu önlemi aldı. Hem zaten düzenli bir beslenme şeklin var zaten."
Anneme alınganlıkla baktım.
"Ne yani ben çirkin mi oldum Mert beni böyle sevmez mi?" Gözlerim yine dolmuştu.
"Hayır tabiki de benim karım her haliyle çok güzel." Mert'in sesi bir yerden geliyordu ama onu göremiyordum. Nereye saklanmıştı yine.
"Çık karşıma da öyle konuş." Dedim ağlamaktan kısılan sesimle.
"Çıkim de beni ödür değil mi?" Dedi alaylı bir sesle.
Ses salonun balkonundan geliyordu.
Dikkatli adımlarla o tarafa doğru yürüdüm. Annem tam konuşacakken onu susturdum.
Şu dört ayda annemin sağlık durumu çok iyiye gidiyordu. Yurt dışından gettirttiğimiz doktorlar tedavisinde baya ilerleme kat etmesine neden olmuştu. Neredeyse bizim gibi normal gibiydi.
"Sen utanmıyormusun cimrilik yapmaya."
Elimi kendini oldukça belli eden şişik karnıma koydum.
"Duydunuzmu kızım ve oğluşum babanız bu kadar cimri işte milyon dolarları var ama konu sizi doyurmak olunca size yemek vermemek için mutfağın kapısını kitleyip bizi aç bırakıyor. İkisi de aynı anda tekme atınca kahkaha attım.
"Beni onaylayacağınızı biliyordum. Bu tekmeleri evet olarak kabul ediyorum." Dedim tebessümle gülerek. Bir daha ikisi aynı anda tekme atınca gülümsemem genişledi.
"Neden çocuklarımı manipüle ediyorsun. Ben sizin sağlığınız için yapıyorum. Hızla balkondan çıkıp yanıma geldi ve eğilip yüzünü karın hizama indirdi. Eliyle karnımı okşadı.
"Sakın bu yalancı annenize inanmayın canlarım. Sizin sağlığınız için buna mecburum. Bu ananız olacak kadın sizi düşünmüyor. Onun yerine ben düşünüyorum. Siz hele bir doğun o zaman istediğiniz herşeyi alacağım. Anladınız mı beni? Ben haklıyım değil mi canlarım?"
Sol tarafımda tekme geldi ama sağ tarafımdan gelmeyince şaşırdım.
"Biri attı diğeri atmadı tekme." Dedim gülümseyerek.
"Bak sen şu yaramaza biri anneci biri babaci olacak desene." Dedi Mert yapmacık bir sinirle. Sağ taraftan tekme gelince ben bu sefer kahkaha attım. Evet bir kızımız bir de oğlumuz olacaktı. Bunu iki hafta önce öğrendik. O zamana kadar ikisininde sırtı hep dönük olduğu için cinsiyetlerini öğrenememiştik. Ama Mert meraktan patlamak üzere olduğu için kontrole gideceğimizin gecesinde iki saat karnımda ki bebeklere derdini yanıp durdu. O halleri çok komikti. Hem azarlıyor hemde yalvariyordu cinsiyetlerini göstermeleri için. İşin tuhaf tarafı ise utrason günü iki bebeğin de yüzler dönüktü ve gülüyorlardı.
Mert'in o anki mutluluğunu kayda almak istemiştim. Cinsiyetini öğrendikten sonra karnımın iki tarafını da öpüp "aferin benim prensesime ve aslan parçama baba sözüne dinlerlermiş." Diye sevinçten havalara uçmuştu.
Açlıktan midemden sesleri geliyordu canım inanılmaz derecede hamburger çekiyordu. Ama doktor hazır gıdalardan uzak durmamı söylemişti. Tam bir aydır yiyemiyordum. Bıkmıştım artık benim acilen bu evden çıkıp dışarıdan yemem gerekiyordu ama nasıl. Evden çıktığı yoktu ki çıksa bile Yazgı başımdan ayrılmıyordu. Şu gizli düşman her kimse onu kendi ellerimle parçalamak istiyordum. Onun yüzünden doğru düzgün dışarı bile çıkamıyordum.
Yüzümün asıldığını gören Mert bakışlarını daha dikkatli bir şekilde dolan gözlerime odakladı.
"Yine ne oldu gözlerin dolu dolu olmuş." Sesinde ki merhamet ve sitem çok netti.
Burnumu çekerek konuştum. "Sanki söylesem hemen yapacaksın."
"Sen yeter ki söyle birtanem ben imkansızlıkları bile imkan haline getiririm." Dedi burnuma işaret parmağıyla dokunarak.
Babasından en zor şeyi isteyen o masum kız çocuğuna büründüm istemsizce.
"Canım hamburger çekiyor ama sen bana onu da vermezsin." Dedim kırılgan bir sesle.
"Aşk olsun o kadar da vicdansız değilim. Ama hazır degil ben yapacağım sana onu." Dedikleriyle gözlerim daha da doldu.
"Ama aynısı gibi olmaz ki. Ben bol soslu böyle pufuduk pufuduk ekmeği olandan istiyorum. Sen öyle yapabilirmisin?" Göz yaşlarımı silip yüzümü avuçlarının arasına aldı ve dudaklarıma derin bir öpücük kondurdu.
"Canım çok kötü hamburger çekiyor kocam." Dedim çaresizce.
"İstediğin şekilde olana kadar yaparım bende hadi gel çok ayakta kalma bende Cem'e siparişleri vereyim alıp gelsin." Yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu.
Heyecanla salonda ki koltuğa oturup Mert'in bana hamburger yapmasını beklemeye başladım. Elim karnıma gitti.
"Bak babanız sizin ve benim için hiç bilmediği halde hamburger yapacak umarım zehirlenmeyiz." Dedim kıkırdayarak.
İçeri giren Yağmur yanıma oturup karnımı okşadı.
"Ne yapıyormuş benim biricik yiğenlerimin biricik annesi." Dedi şen şakrak sesiyle. Bu kızda ki enerji hiç mi bitmez ya valla hayret ediyordum Yağmur'a.
"İdare eder Yağmur hoş geldin." Dedim gülümseyerek. Otomatikman çevresindekileri de o enerjiyi veriyordu.
"Hoş buldum canım Mert nerede?" Dedi gözü salon da Mert'i arıyordu.
"Ne oldu bir sorun mu var?" Dedim endişeyle. Çünkü bu soru tarzını biliyordum.
"Ayy yok yaa genelde dibinden ayrılmıyor ya ondan sordum."
"Mutfağa gitti bana hamburger yapacak." Dedim gülerek. Yağmur şok olmuş bir şekilde dediklerimi algılamaya çalışıyordu.
"Mert ve yemek mi? Hayatta inanmam." Dedi şaşkın bir sesle.
"Canım hamburger çekti o da malum beni bu ara çok kısıtlıyor bende ağlayınca ben yaparım dedi. Umarım zehirlenmem." Dedim yapmacık bir endişeyle.
"Umarım ben şuna bir bakayım olmadı yardım edeyim de en azından zehirlenme ihtimali kalkmış olur." Dedi gülerek. Onu başımla onaylayınca yanımdan kalkıp mutfağa doğru gitti. Annem nerelerdeydi yine kaybolmuştu ortalıktan. Yerimden dikkatli bir şekilde kalkıp tam üst kata çıkacakken dış kapının açık olduğunu fark ettim. Kapıyı kapatmak için tam hamle yapmıştım ki kapıda ki hediye paketi gibi süslenmiş kıpkırmızı cipi görünce nutkum tutuldu.
Karnımda hissettiğim kollarla gülümsemem daha da genişledi.
"Mert bu çok güzel." Dedim hayranlıkla.
"Doğum hediyelerinden biri karıcım. Duyduğuma göre arabaları çok seviyormuşsun. Birde yarışları ama sakın ola bu halde hızlı kullanayım deme fena bozuşuruz anlaştık mı?" Boynumdan öpüp beni kendine çevirdi.
"Senin hakkında bir şey daha öğrendim. Madem bu kadara hız tutkunusun neden bunu bana söylemedin hiç." Dedi sitemle.
"Ben unuttum yani böyle bir hobim olduğunu. Senin yokluğunda kafamı dağıtmak için aklıma ne gelirse onun eğitimini almıştım. Ama bu araba tutkusu bende cidden bir başka. Biliyormusun katıldığım tüm yarışları birincilikle kazandım. Genelde keskin virajlarda hata yaparlar ama ben o hileyide çözdüm. Direksiyonla arkadaş gibi olmalısın ve o milimetrik pozisyonu doğru acıda yaptığın an sondan öne bile geçirebilir seni ama bunu kimse fark edemiyor." Heyecanla anlattıklarımı gülümseyerek izliyordu.
"Biliyorum bir kaçını izledim. Ve cidden baya iyisin. Ama lütfen bundan sonra yavaş kullan olur mu hem benim için hem kendin için hem de bebeklerimiz için." Eli karnıma gitti. Elini her karnımda hissettiğimde bebekler hareket ediyordu. Bu onunda hoşuna gidiyordu.
"Merak etme artık kaybedecek çok şeyim var." Dedim silik bir gülümsemeyle. Eski ben değildim. Artık bu hata bağlanmak için çok önemli sebeplerim vardı.
"Peki biraz sürsem söz fazla uzaklaşmayacağım yemek hazır olana kadar dönmüş olurum. Bu güzelliği denemek istiyorum." Dedim heyecanım bedenime ve sesime yansımıştı. Şuan alacağı diğer hediyeler umrumda değildi bu hediye benim için yeterdi. Kısa bir süre düşündü. Gözlerimde ki hevesi görünce beni kıramayacağını anladım.
"Tamam ama bir kaç koruma da seninle gelecek ve Cem de ancak öyle gidebilirsin." Şuan herşeye evet diyecek moda olduğum için hemen başımla olumlu anlamda salladım. Gülümseyerek cebinden arabanın anahtarını çıkardı. Ama verdiğim sözleri uygulamayı sevmem bunu da birazdan öğrenecekti.
Anahtarı elinden alıp yanağına öpücük kondurup hızla arabaya ilerledim.
Bir an bile beklemeden arabaya binip arabayı çalıştırdım. Evden öyle bir hızla çıkmıştım ki arkamda büyük bir toz bulutu oluştu. Bu arabayla hız yapmasam içimde kalırdı. Korumaları baya geride bıraktım. Telefonumun çalmasıyla arabanın hızını düşürüp cebimde ki telefonu aldım. Tabi ki Mert arıyordu. "Efendim aşkım." Dedim neden aradığını çok iyi biliyordum o hızı görünce eminim korkudan nefesi kesilmiştir.
"Buket daha bir dakika olmadı söz vereli hani hız yoktu." Dedi öfkeyle.
"Ama kocam hız yapmadım ki normal bir şekilde gidiyorum. Ama varya araba çok iyi seni ne kadar çok sevdiğimi daha önce söylemişmiydim." Dedim sevinçten ve adrenalin patlaması yaşıyordum. Bu duyguyu özlemişim.
"Buket hemen eve dönüyorsun. Doğuma kadar da araba falan yok sana." Sesinde ki endişe modumu düşürmüştü.
Ama dönmeye niyetim yoktu.
"Çek- mi- yo be- sen-i ara-rım." Diyip telefonu kapattım. Yüzümde oluşan sinsi gülümsemeyle dikiz aynasından baktım. Çoktan yetişmişlerdi ama bu onları arkamda bırakmayacağım anlamına gelmiyordu.
"Hazırmısınız bebeklerim. Annenizle bu adrenalin duygusunu çok seveceğinize eminim." Ehliyet kemerimi takip gazı kökledim. Arabanın tekerleklerinin çıkardığı lastik sesi bile içimde ki hız tutkusunu arttırıyordu. Mert'i öldü sandığım zamanlar ölümüne sürerdim yarışlara da belki ölürüm diye katılırdım. Diğer yarışçılar tek amacı eğlenceyken benim amacım ise ölümüne sürmekti.
Ama şimdi benim amacım da eğlenceden ibaret olmuştu. Otobana girdiğimde arabaların arasından zikzak yaparak geçiyordum. Yan aynadan baktığımda korumalardan eser yoktu. Telefonum sürekli çalıyordu şuan o telefonu açıp moralimi bozamazdım.
"Canlarım hazır evden ve o sıkıcı kurallardan kurtulmuşken bir ziyafet yapalım mı ne dersiniz?" Dedim gülerek.
Karnımda hissettiğim tekmeyle gülümsemem çoğaldı.
"O zaman istikamet hamburgerci." Dedim kahkaha atarak. Mert beni öldürecekti ama canım çekiyordu ne yapayım. Olmadı eve geçince de yerdim. Doyma hissim yok olmuştu resmen. Ne kadar yersem yiyeyim doymuyordum.
Bir alışveriş merkezinde durup arabayı park ettim. Tam alışveriş merkezine girecekken telefonum bir daha çaldı. Arayan Yazgı'ydı.
"Efendim Yazgı." Dedim bıkkın bir sesle.
"Aşk olsun ikizim bensiz kaçış planlıyorsun ve ben yokum darıldım bak şimdi." Dedi yapmacık bir alınganlıkla gelen sesi beni rahatlatmıştı.
"Ayıp ettin Mert'e ispiyonlamayacaksan yerimi söylerim." Dedim ciddi bir sesle.
"Aşk olsun ne zaman sattım seni ben." Cidden hiç satmamıştı beni. Ara ara dışarıdan Mert evde yokken sipariş verebiliyordum.
"Tamam konum atıyorum gel acıktım da yemek yiyeceğim sonra yarış yaparız seninle ne dersin." Dedim heyecanlı ve meydan okuyucu sesim ona kahkaha arttırmıştı. Tabi ki de yarış yapmayacaktım. Sadece takılıyordum.
"Sen ve yarış öylemi birde hamile halinle güldürme beni Allah aşkına yaa." Beni tanımıyordu ama hamile halimle de yarışacak değildim. Eğer gaza gelirsem kaza yapma olasılığım çok yüksek olurdu ve bu da bebeklerimi riske atmam demekti.
"Doğumdan sonra senin ifadeni alacağım o zaman da böyle konuşabilecekmisin bakalım. Neyse ben çok açım başım dönüyor açlıktan attığım konuma gelirsin. Ama Mert'e tek kelime edersen seni buraya gömerim. Her türlü azarı yiyeceğim zaten bare tadını çıkarayım."
"Merak etme zaten peşine yolladı beni yoldayım. Yani yanına geleceğimi biliyor."
"Tamam görüşürüz." Diyip telefonu kapattım. Şuan nedenleri soramazdım. Hızlıca alışveriş merkezine girip ilk boş bulduğum yere oturdum siparişi verip sürekli çalan telefonumu kontrol ettim. Hepsi Mert'en di. Otuz tane mesaj elliye yakın arama vardı. Eve gittiğim an doğumu bırak bir daha bana araba kullandırtmayacağına emindim.
Yabancı bir numaradan gelen mesaj dikkatimi çekmişti. Mesaja girip gelen mesajı okumamla kanım çekilmişti.
"Buket ben Hayal ne olur yardım et beni kaçırdılar. Nerede olduğumu bilmiyorum. Bu telefonu da beni kaçıranlardan gizlice aldım. Buket bunlar çok tehlikeliler. Seni kafaya takmış bir manyak var, beni senin önüne yem olarak atacaklar. Ne olur ne duyarsan duy inanma. Babama haber ver ona ulaşamadım. Bir aydır esirim burada, dağın başındayım. Çok korkuyorum kardeşim. Sakın gelmeye çalışma, beni sen gelsen de gelmesende öldürecekler. Başıma bir şey gelirse şunu unutma ne yaptıysam senin iyiliğini düşündüğüm içindi. Hatalarım olmuştur evet ama inan bilerek yapmadığım şeylerdi onlar. Ne olursa olsun sakın ama sakın gelme sana ulaşmaya çalışacaklar gelme bu tuzağa. Yiğenime iyi bak olur mu bu numaraya geri dönme sakın. Hakkını helal et kardeşim. Benim az da olsa hakkım varsa helal olsun Hoşçakal...
Elimden düşen telefonla boş olan elime bakakaldım. Gözlerimden akan yaşlar ardı ardına akıyor ben ise donmuş bir şekilde okuduklarımı algılamaya çalışıyordum. Yere düşen telefonu hızla yerden alıp mesaj gelen numarayı aramak için elim arama kısmına gitti ama elim havada kaldı. Onların hedefi ben ve bebeklerimdi. Ben bunu bebeklerime yapamazdım. Peki ya Hayal ona ne kadar sinirli olsam da onu ölüme terk edemezdim.
Hızla arama tuşuna basıp telefonu kulağıma götürdüm. Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı. Bir erkek sesiydi.
"Alo kimsin?" Diyordu. Arkadan gelen çığlık sesiyle yerimden fırladım. Bu bu Hayal'in acı dolu çığlığıydı.
"ONA BİR DAHA DOKUNURSANIZ O KEMİKLERİNİZİ TEKER TEKER KIRARIM." Öyle bir bağırmıştım ki herkes bana bakıyordu ama bu umrumda değildi. Masama gelen garson çekingen bir şekilde önüme yemeği koyup hızlı adımlarla uzaklaştı.
"Ooo Buket hanım seni gökte ararken yerde bulduk. Nerelerdesin sen yaa." Dedi alaylı bir sesle.
"Arkadaşımı hemen bırakın yoksa sizi maf ederim." Dedim öfkeyle. Karşı tarafta kısa bir sessizlik oluştu. Bana endişeyle koşarak gelen Yazgı'yı görünce ona sus işareti yaptım. Neler oluyor dercesine baktı. Masada ki hamburgerimi alıp ona dışarıyı işaret ettim. Karşı taraf telefonu sessize almıştı. Bu ani aramam onları şoka sokmuştu.
"Cevap versenize benim sesimi duyunca kuyruğunuzu sıkıştırıp kaçıyormusunuz yoksa." Dedim onları kışkırtarak.
Arabaya binince telefonu hoparlöre alıp hamburgerimden kocaman bir ısırığı ard arda ısırarak yedim. Açtım ne yapim. Aç ayı oynamaz değil mi? Yazgı telefonu sessize alıp, "Neler oluyor Duru kim onlar."
Dolan gözlerimle ağzımda ki lokmayı yuttum. "Hayal'i kaçırmışlar peşimde olan adam bir aydır esir tutuluyormuş. Bana mesaj attı Hayal tuzağa çekecekler seni sakın düşme bu tuzağa şeklinde mesaj yazmış gizlice birinden telefonu almış."
"Bunun ailesi yokmu neden onlara değil sana yazıyor." Dedi tam cevap verecekken karşı taraftan ses gelmesiyle sus işareti yaptım.
"Bir planım var sakın ses çıkarma." Planım falan yoktu bodoslama dalacaktım ama onu ne olursa olsun ölüme terk etmeyecektim.
"Konu belli açıklamaya gerek yok. Sen gel bu çok sevdiğin arkadaşını bırakalım." Telefonun diğer ucundan duyduğum sesle tüylerim diken diken oldu.
"Sakın gelme yoksa seni asla affetmem Buket. Geldiğin an kafama sıkarım anladın mı beni."
"Susturun şu kaltağı. Sen merak etme buna izin vermeyiz sonuçta bizim özel misafirimiz kendileri." Hayal'in sesiydi çok kötüydü. İşkence çektiği çok netti.
"Konum at geliyorum." Dedim hızlıca yediğim hamburgerin poşetini Yazgı'ya uzattıp arabayı çalıştırarak.
"Sen tek geleceksin kimse olmayacak yanında eğer planı bozarsan bizim sözde yarıda kalır. Sana arkadaşının tümünü değilde kellesini göndermek zorunda kalmayalım değil mi?" Dedi yapmacık bir üzüntüyle.
"Onun kılına dokunursan yeminle senin soyunu kurutmakla kalmaz seni yaşayan ölüye çeviririm anladın mı beni sadece bir gövde ve başla yaşamak zorunda kalırsın." Öfkeyle bağırdığım anda karnıma giren ağrıyla kasılmam bir oldu. Yazgı tam konuşacakken ona sus işareti yaptım. İyim dercesine gülümsedim.
"Sen sözünde durursan bende dururum."
"Konum at geliyorum." Dedim ve telefonu adamın suratına kapattım. Arabayı sağa çekip arabadan aşağıya indim. Yazgı da arkamdan indi. Sakin olmalıydım bir plan yapmalıyım adamlar tam bir seri katile benziyordu. Basit birileri olmadığı kesindi. Ve baya bir tedbir aldıklarına da emindim. Mert'i ararsam onun için kılını bile kıbırdatmazdı. Ali amcayı arasam iyi olacaktı. Hemen aradım onu da uzun zamandır arayamıyordum. Tüm olanları öğrenmiş beni silmişti. "Ailenin katiliyle evlenmeyi nasıl miden alıyor bunu ailene nasıl yaptın." Bu gibi bir çok ağır kelimeler söylemiş beni silmişti. Çok ağır gelmişti hatta bu yüzden kanamam bile olmuştu. Evet o sıra hamileydim ve hamile olduğumu bile bile bana bu ağır kelimeleri söylemişti. Telefon çaldı ama açmadı. Mesaj attım.
"Hayal ile ilgili acil." Mesajı görür görmez aradı. Direk konuya girdim.
"Hayal bana mesaj attı sana ulaşamamış. Yerlerini öğrendim ama tek kurtaramam onu hayatını tehlikeye atmak istemiyorum. Bana yardım et amca." Uzun bir süre ses gelmedi.
"Amca orada mısın?"
"Aaa aşk olsun hani anlaşmayı bozmak yoktu." Kanım çekilmişti. Başımdan aşağıya soğuk sular dökülmüştü adeta. Onu da mı rehin almışlardı? Telefonu kendimden uzaklaştırıp ekrana baktım. Geri kulağıma koyup tüm öfkemle bağırdım.
"Sizi öyle bir hale sokacam ki beni öldür diye yalvaracaksın bana. Sizin acı çekişinizi zevkle izleyeceğim piç kuruları." Başımın dönmesiyle Yazgı'nın son anda beni belimden tutmasıyla düşmekten son anda kurtulmuştum.
"Sana son bir şans eğer tek kişiye dahi haber verirsen elinde iki kişinin idam videosundan başka birşey kalmaz."
"Tamam tamam Allah belanızı versin tamam geliyorum." Telefonu kapatıp Yazgı'ya ne yapacam dercesine baktım.
"Ben biliyorum ne yapacağımızı. Ama bana kızmak yok. Seni hayatta o adamın yanına tek göndermem." Bende bile bile ölüme gitmeye niyetim yoktu zaten ama amcam ve kardeşim o pisliklerin elindeydi.
Yazgı tam konuşacakken bir anda sayamayacağım kadar araba bir konvoy halinde durdu yanımızda gördüğüm kişiyle öfkeli bakışlarımı Yazgı'yı buldu.
Bana valla ben haber vermedim dercesine bakıp ellerini teslim olurcasına yukarı kaldırdı.
Mert endişeyle koşarak yanıma geldi.
"Seni hayatta oraya göndermem. Sen kafayı mı yedin kendini düşünmüyorsan karnındakileri de mi düşünmüyorsun hiç."
"Nereden haberin oldu senin?" Dedim şaşkınlıkla.
"O arabayı sana verirken öylece verebileceğimi düşünemeyen şaşırtı beni. İçerisinde dinleyici ve takip cihazı var ve tüm konuşulanları duydum. O kız senin başına getirmediği şey kalmadı ama sen yine de ilk kötü bir şeyde ona gözü kapalı gidiyorsun." Tabi ya bunu akıl edememek benim salaklığımdı.
"Mert amcam ve Hayal'i öldürecekler. Onları kurtarmam gerek anla beni lütfen. Benim yüzümden o haldeler."
"Sen gidince ne olacak öylece bırakacaklarını mı sanıyorsun sen, önce onları sonra da se-" devamını getiremedi. Öfkeden deliye dönmüştü. Ani fren sesini duymamla Mert bir anda beni arkasına aldı Yazgı da Mert'in yanına geçip benim önüme etten duvar örmüşlerdi.
"Yavaş lan it öyle gelinirmi?" Gelen Emre'ydi yüzü kreç gibiydi. Önümden çekilen ikiliyle Emre'nin ağladığını fark edince onun o haline ağlamam daha da şiddetlendi.
Emre bana öfkeyle bakıyordu. Beni suçluyordu.
"Neredeymiş? Hadi gidelim."
"Bir sakin ol sen nereden öğrendin?"
"Başlatma lan sakininden evdekilerden öğrendim. Beni terk etti gitti sanıyordum. Lan ben ona bir aydır bir kere bile aramadım. O orada acılar çekiyorken ben onun için kılımı bile kıbırdatmadım. Beni terk etti diye şu siktiğimin gruruna engel olamadım. Ya onu da kaybersem yaşayamam Mert."
"Ona hiç birşey olmayacak onu kurtaracağız. Ve bunu siz değil ben yapacağım. Kimse de gelmeyecek benimle." Mert, Emre, Yazgı ve Cem aynı anda, "Hayır bunu unut." Diye bağırdılar.
Bağırmalarıyla irkilmiştim.
"Sen o piçlerin yerini bize söylüyorsun bizde gidip onları gebertiyoruz." Emre'nin öfkeli sesiyle başımı hızla iki yana salladım.
"En ufak bir şüphede onları öldürürler."
"Merak etme kim kimi öldürüyor gösterecem ben onlara." Mert bana sıkıca sarılıp, "ağlama artık sana söz onları sağ salim kurtaracağız. Ama sen bizi evde bekleyeceksin ve o evin penceresinden bile kafanı çıkarmak yok." Ona sen ciddimisin dercesine baktım.
"Sence ben bunu yaparmıyım." Dedim hayretler içerisinde ondan ayrılıp öfkeyle ona baktım. Tam konuşacakken telefonumun çalmasıyla herkes cebimde ki telefona kitlendi.
Hızlıca telefonu arka cebimden çıkarıp ekrana baktım yabancı bir numaraydı.
"Kesin onlar arıyor telefonu aç ve o yere çok uzak olduğunu ve oraya gitmen üç saati bulacağını söyle. Senden Konum isterse tamam de o işi Emre halleder. Ve sakın birşey belli etme. Onu başımla onaylayıp arabaya bindim. Telefonu hoperlere aldım.
"Ne var?" Dedim öfkeyle.
"Nerede kaldın gözlerim yollarda kaldı."
"Attığın Konum bulunduğum yere çok uzak. Ancak üç saatte gelebilirim." Dedim sinirli sesimi koruyarak.
"Yalan söylüyormuşsun gibi bir his var içimde nedense."
"Söz konusu sevdiklerimse asla yalan söylemem tam tersi söylediğim her kelime harfi harfine doğrudur. Mesela seni ölmekten beter edeceğime ettiğim yemin gibi."
"Hahahaha bak bu iyiydi işte." Alaylı sesi bir anda ciddileşti.
"Hayal kurmayı kes ve bana konumu ve etrafını videoya çek at hemen şimdi iki dakikan var vee süren başladı." Dedi ve telefonu kapattı.
"Telefonunu ver hemen." Emre telefonu elimden hızlıca çekip birşeyler yapmaya başladı.
"İlk konumu atalım. Hah oldu şimdi de o konumdan arabada bir video atalım. Tamamdır attım. Şimdi o seni bir daha arayacak ve sesini biraz kötü çıksın. Ses değiştirici kullanmış. Yenilgiyi kabul ettin sansın ki beklentisi küçük olsun." Telefon çalınca şok olmuş bir şekilde Emre'ye baktım. Aşırı ciddi bir şekilde bana bakıyordu.
"Aç şüphelenmesin." Dedikleriyle bir robot gibi hemen dediğini yaptım.
"Aferin sana akılı kadınları severim. Şimdi kimseyi peşine takmadan buraya. Gel özellikle Yazgı ve Mert hiç birşey bilmemeli. Anladın mı beni annen gibi salak değilsindir umarım." Son dedikleriyle öfkem kontrolden çıkmıştı.
"Seni ben-" Dedim ve Emre'nin ters bakışlarıyla sustum hemen. Sakinleşmek için derin bir nefes alıp geri verdim.
"Tamam ne dersen o olacak ama ne olur onlara birşey yapma onlara birşey olursa yaşayamam ben bu suçluluk duygusuyla." Bu yalan değildi onlara benim yüzümden birşey olursa cidden yaşayamazdım.
"Aferin yola gel böyle acele etsen iyi olur. Konumuna göre iki saat kirkbeş dakikan var." Sesinde ki kibir beni deli ediyordu. Korkmuş gibi yaparak konuştum.
"Ta-Tamam olabildiğince hızlı geleceğim."
Dedim sesimi olabildiğince titrek çıkararak.
"Aferin sana." Diyip telefonu kapattı.
"Cem tüm adamları toplar ekstra en güvendiğimiz adamları gizli alana gönder Buket'in güvenliğini sağlayacaklar."
"Hey hey bende buradayım ya hani sana bende geleceğim dedim." Bıkkınca bana baktı.
"Buket sevgilim zorlama iki canlısın ve bu halde hiç bir yere gelemezsin. O adamlar seni istiyor oraya gelirsen onlar amaçlarına ulaşmış olacaklar. Sana söz veriyorum. Onları sağ salim kurtaracağım."
"Mert haklı hem ben o kişinin kim olduğunu biliyorum sanırsam. Nasıl böyle birşey yapar aklım almıyor." Yazgı'nın dedikleriyle mekanik bir şekilde bakışlarımız ona döndü.
"Ne demek kim olduğunu biliyorum ne diyorsun lan sen." Emre'nin çıkışıyla Mert hemen Yazgı ve Emre'nin arasına girdi.
"Sakin ol Emre onunla bir ilgisi yoktur. Tahmin etti işte." Emre Mert'in dedikerile sakinleşti.
"Evet Emre benimle bir ilgisi yok hem benim onlarla ne alıp veremediğim olabilir ki?" Cidden Yazgı hayatta böyle birşey yapacak biri değildi.
"Tamam abartım biraz özür dilerim. Kim olabilir aklında ki kim?"
"Babam!! Annem hakkında söylediği şeyi anneme sürekli söyler tabi bana da. Bu onun kelimesi ve ses tonlaması da aynı. Zaten iflas ettiği için para arayışında. Büyük ihtimal Duru'nun neyi var neyi yok üzerine alacak. Zaten Hayal'e de aynısını yaptığına eminim." Ne diyordu bu, bu kadar da zalim olamazdı degilmi. Ben neyden bahsediyordum. O para için beni organ mafyasına satmaya kalkmamışmıydı. Yüzümde acı bir tebessüm oluştu.
"Şaşırdık mı hayır beni organ mafyasina satan annemi piçlere peşkeş çekitiren âdi adamdan da bu beklenirdi zaten. Onu kendi ellerimle öldüreceğim. Bende geliyorum. Eğer amacı buysa bana hiç birşey yapamaz. Arabaya bindiğim an Yazgı da bindi arabayı çalıştırıp Mert'in birşey demesine izin vermeden gaza bastım. Aynadan baktığımda tüm korumalar aynı anda arabaya bindiler. Mert ise öfkeyle arabanın tekerleğine tekmeler atıyordu. Artık buna son vermenin zamanı gelmişti.
Dedikleri adrese gelmiştik ama iki kilometre uzağında durmuştuk. Mertin adamları deponun etrafını saracak Yazgı'nın adamları ise saldırıya geçecekti. Böylece onları çembere alıp kıstırmış olacaktık. Tabi ben burada üç araba dolusu adamla bekleyecektim. Bunu bebeklerim için yapıyordum. Beşinci ayımdaydım ve çok dikatli olmalıydım. Hayal ve Ali amcamı sağ salim görmek istiyordum. Adamlar çoktan yerini almıştı. O kadar hızlı gelmiştik ki bir saatlik yolu otuz dakikada gelmiştik. Bu da ekstra bir avantaj olmuştu. Onlara bir anda baskın yapıp afallatacaklardı. Mert her şeye karşı yanıma sırt çantasında ufak bir cephanelik bırakmıştı. Depoyu görebiliyordum uzaktı ama ağaçlık alanda azda olsa yeri belli oluyordu. Ama onların beni görmesi neredeyse imkansızdı ağaçların arasına gizlenmişti arabam. Ve yeni öğrendiğim şey ise bindiğim arabamın özel zırhlı bir araç olmasıydı. Bunu Mert depoya gitmeden önce söylemişti. Arabamın ne olursa olsun kilitli olmasını ve özel zırhlı olduğu için arabanın içerisinde olduğum sürece güvende olacağımı söylemişti. Bu benim içimi az da olsa rahatlatmıştı. Kendim için değil ama çocuklarım için güvende olmam içimi rahatlatıyordu. Ama bir yanım ise o depodaydı. İçim içimi yiyordu ya onlara birşey olursa ne yapardım ben. Duyulan silah sesleriyle korkum ve endişem daha da arttı. Eğer bunu yapan cidden o adamsa onu kendi ellerimle öldürecektim. Zaten beni hiç bir zaman kızı olarak görmedi. O hastane olayından sonra da hiç görmemiştim görmekte istemiyordum zaten.
Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama silah sesleri susmustu. Telefonum çalınca direk açtım.
"Buket." Bu ses Hayal'in sesiydi.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım iyiydi.
Peki ya Mert ve Yazgı iyimiydi?
"İyisin iyisin şükür Mert onlar iyi mi?"
"İyiler herkes çok iyi Buket sana doğru geliyoruz." Sesi çok kötü geliyordu.
"Sevgilim sana verdiğim sözü tuttum. Biz gelene kadar arabadan inmek yok tamam mı?" Mutluluktan ağlıyordum şimdi de.
"Seni çok seviyorum canımın içi."
"Ah şu sese şu söze bin defa girerim bu savaşa."
"Yok sen böyle tehlikeli şeylere girme ben sana istediğin zaman söylerim. Yeterki beni böyle korkunç bir duruma koyma yeter sevgilim."
"Ama böyle durumlarda daha bir sesksi geliyorsun gözüme karıcım o ne olacak." Dedikleriyle tüm o korkular bir anda uçup gitti resmen.
"Mert karınla oynaşma işini evinizde mi yapsanız?" Emre'nin alaylı sesi beni güldürmüştü.
"Sanane lan kıskandın mı beni. Bak yanındakiyle evlen sende benim gibi ol."
Büyük bir sessizlik oluştu. Mert'in kahkaha sesini duyunca Emre duyamadığım bir küfür savurdu.
"Tamam karıcım geliyoruz." Tam kapatacakken, "Mert?"diye seslendim.
"Efendim aşkım." dedi
"O adamı yakaladınız mi?" Dedim modum düşmüştü.
"Kaçtı serefsiz ama merak etme Yazgı nerelere gideceğini biliyor biz düşmanı öğrendik gerisi kolay karıcım." Oydu yani beni öldürmeye çalışan cidden oydu. Bir umut değildir diyordu kalbim ama yine yanılmıştı kalbim.
"Tamam bekliyorum sizi." Dedim ve telefonu kapattım.
Arabanın kilidini açtığım da camı da açtım nefes alamıyordum. Ve çok acıkmıştım, ben neye üzülüyorsam bana babalık mı yaptı öz babam bile değildi. Hayır o âdi için kendimi üzmeye değmezdi.
Dikiz aynasından korumaları baktığımda hepsi yerde hareketsiz yatıyordu. Tam kapıyı kitleyecekken yan kapı açılmasıyla yan koltukta ki çantayı hemen alıp ayağımın dibine koydum.
"Sevgili kızım nasılmış bakim?" Alaylı bir o kadar da korkunç ses tonu yutkunmama sebep olmuştu. Bacak aramda ki silaha gitti elim ama hemen geri çektim. Çünkü elinde ki silahı tam karnıma bastırmıştı.
İşte bu olmamıştı.
"Biliyormusun mızıkçılık yapan insanları hiç sevmem. Özellikle o kişi benim en sevdiğim oyunumu bozarsa o zaman onu büyük bir ceza bekliyor olur. Ve sen en sevdiğim oyunumu bozdun." Tehlikeli bir şekilde güldüm.
"O zaman bende sana kendimle alakalı bir şey söyleyeyim mi BABACIM!" Son kurduğum cümleyi iğrenircesine gözlerine bakarak söyleyince yüzünde afallama gördüm. Ama hemen kendini topladı.
"Konu sevdiklerim olunca özellikle şuan doğrultuğun yer ise inan bana şuan kendi ayaklarınla cehennemine geldin. Senin aksine ben çocuklarımın kılına bile zarar gelirse dünyayı cehenneme çevirir o kişiyi de o ateşte cehennemi yaşatırım. Ve sen çok şanslısın şimdi sana uygulamalı göstereceğim. Bu arabaya bilmekle kendi ayağına sıktın." Ona nasıl baktım bilmiyorum ama derince yutkundugunu gördüm.
Gülümsemem daha da büyüdü.
"Hazır ol çünki şuan bindiğin bu araba varya tam bir delinin kullandığı araba ve şansa bak bu deli hızı çok seviyor."
Gör bakalım sana neler yapıyorum bu arabadan inmeyi bırak camdan kendini atacaksın....
💫❤️🦋
İki yaşında bir oğlunuz varsa zaman kavramınız yok oluyor. Kusura bakmayın arkadaşlar biraz geç geldi ama iki yaş sendromunda bir oğlum var kitaba başladığım an asla o bölümü bana yazdırmıyor. Aşırı kıskanç ve ilgi arsızı. Bölümü anca düzenleyebildim.
Ayyyy geldimmmm vee çok beğendiğim bir bölüm oldu. Yeni bölümlerde görüşmek üzere canlarım.
SEVİLİYORSUNUZZZ 💫🌸❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 33.68k Okunma |
4.35k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |