Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@mavperikal

Aşklarım selam oy ve yorumlarınızı esirgemeyin öpücükler❤️

 

 

 

(17) Alfanın Kızı

 

Damlat bir suya, bu su aqua olsun ama.

Sor gerçeği, göstersin tüm berraklığıyla sana.

Gaston Passel Büyü Rehberi Kitabı

 

Kocanın ailesiyle tanışmaktan daha kötü bir şey varsa o da seni zaten tanıyor olmalarıydı, asıl sorun senin onları tanımıyor olmandaydı. Hastalığı için ilgili gözlerle Lily'ye baktıklarında ne yapacağını bilemeden hafifçe gülümsedi. Alexander Harvey sandalyesini çekip oturduğunda duyduğu sese doğru yöneldi.

 

"Valeri, nasıl oldun kızım? Dün biraz tatsız geçmiş?"

 

"Daha iyiyim teşekkür ederim."

 

"Torunumuz seni şimdiden zorluyor demek Valeri? Şimdiden böyleyse on üç ay nasıl geçecek?"

 

Su bardağına uzanmış bir yudum alacağı sıra duyduklarıyla su boğazına takıldı. Elbette onların dünyasında dokuz hatta sekiz ayda doğan bebekler, Basillan'da on üç ayda doğuyordu.

 

"İyi misin Valeri?" diye soran James hareketlerinde bir gariplik olduğunu sezmişti.

 

"İyiyim evet, sanırım heyecan yaptım."

 

"Bir süre ejderha eğitimine katılamayacaksın sanırım ama akademiye gitmen hakkında bir sorun görmüyorum, sen de istersen tabii," diyen anne Harvey'e baktı bir süre. Kayınvalide terörü mü yaşıyordu yoksa onun yararına mı konuşuyor anlamıyordu Lily.

 

"Anneciğim şu birkaç günü dinlenerek geçirse çok iyi olacak gibi. İyi hissettiği an eğitimine devam eder."

 

"Elbette öyle oğlum tüm gün odada sıkılmasın diye söyledim," diyen Layla Harvey'e yeniden baktığında gözünün önünde bir kağıt şakladı ve göz açıp kapayıncaya kadar tutuşup söndü. Kısacık görüntü de ise kadının kucağında bir bebek tuttuğunu ve Valeri'ye attığı küçümseyici bakışları görebilmişti.

 

Bu görüntülerin ne anlama geldiğini bulması lazımdı. Gerçek Valeri'nin bu kişilere olan hisleri miydi yoksa yaşanmış ya da yaşanacak olandan bir haber miydi?

 

Genel bir sohbet olan aile kahvaltısı kızların beyaz uzun gömlek ve bel korselerini giymesi ve akademiye gitmesiyle devam etti. Kahvaltı salonundan çıktıktan bir süre sonra geri dönen James'in üzerinde deri ve süet karışımı savaşçı kostümü vardı.

 

"Bugünkü planın nedir James?"

 

"Öz savunma dersim var baba. Profesör Laith Gladius ile kılıç üzerine çalışacağız."

 

"Aferin oğlum, soyumuza güçlü oğlanlar yakışır. Abinden sonra senden de aynı gücü bekliyoruz," dediğinde James saygıyla başını eğdi ve sonra evden tamamen çıktı. Gözünde kırılan minik bir noktayı yalnızca Lily görmüştü.

 

"Hayatım, istersen bahçede biraz dolaşalım? Açık hava bebeğimize de iyi gelecektir."

 

Alex'e başını sağlayan Lily sofradan öylece kalktı. Eğer kocası elini tutmamış olmasaydı gidecekti bile.

 

"Anne, baba," diyerek hafif bir baş selamı verdiğinde o da aynısını taklit etti, bunu ne kadar saçma bulsa da...

 

Nihayet kapının ardında baş başa kalmışlardı. "Gerçekten baş eğmeden girip çıkınca ne oluyor? Bana sakın kralın önünde diz çöküyoruz falan deme asla yapmam!"

 

"Sakin ol güzelim biraz hava almaya ihtiyacımız var," diyerek konuyu uzatmamış ve koluna girdiği karısını dışarıya çiçeklerin içine çıkarmıştı. Valeri çiçekleri her zaman severdi. Ancak Lily oradan geçtiğine pişman oldu. Sanki çiçek bahçesi değil ahıra girmiş gibi hissetti.

 

"Sen burayı seversin aslında?"

 

"Sevmiyorum kötü kokuyorlar."

 

"Kötü mü? Hangi çiçeği seviyorsun peki?" diye sordu ama cevap alamadı. Demek ki güllerden hoşlanmıyordu. Alex havayı kokladı ama kötü bir koku almadı. Lily son anda hatırlamış olacak ki geri döndü ancak kocasını burnunun dibinde bulmayı beklemiyordu. Biraz geri gideceği sırada ayağı takılmasın diye belinden tutuldu. İkisi de birbirinin gözlerine bakarken "Bir hamilelik nasıl on üç ay sürer? Bu bebek kaç aylık peki? Ben beş ay varsa geriye dört kalmıştır diye seviniyordum."

 

Bu sözlerden sonra yüzü düşen Alex ne diyeceğini bilemedi. İşler o kadar karışıktı ki karısı bebeğini istemiyor olarak görüyordu.

 

"Bebek daha bir aylık Valeri," dedi kısık sesle.

 

"Ne? Tam bir yıl bu bebeği mi taşıyacağım yani?"

 

"Normal şartlarda bunu zaten biliyordun?"

 

"Ama şartlar normal değil."

 

"Haklısın ve bir alfa olarak elim kolum bağlı olmanın ne demek olduğunu anlayamazsın!"

 

"Sana bir şey söylemem gerek," diyerek yürümeye devam ettiklerinde bahçenin köşesindeki bir halkanın içinde olan salıncağı görünce durdu. Sessizce oturdu ve kendi kendine sallandı ama bu sanki çok doğal bir şeymiş gibi Alex arkasına geçti ve onu sallamaya başladı.

 

"Dinliyorum."

 

"Bazen ilk göz göze geldiğim biri hakkında bir şeyler görüyorum."

 

"Nasıl şeyler?"

 

"Bir kağıt açılıyor görüntü geliyor ve ardından tutuşup kül oluyor. Mesela dün yanıma gelen kıza bakınca kutlama yaptığımızı gördüm, eğleniyorduk."

 

"Olivia mı? O senin en yakın arkadaşın sana bir şeyler söyledi mi?"

 

"Pek sayılmaz."

 

"Peki başka ne gördün?"

 

"Annene bakınca kucağında bir bebek ve bana, yani Valeri'ye olan küçümseyici bakışlarını gördüm."

 

"Öyle mi? Ailemle aranın iyi olduğunu sanıyordum."

 

"Belki de değildi, bu işlerle ilgilenmelisin?"

 

"Emredersin alfam," dediği an Lily ona dönüp gerçek anlamda gülümsedi. Sonunda daha sağlıklı iletişim kurabildiklerini gören Alex bunun peşini bırakmadı. Bir yanı ona asla inanamazken diğer yanı ya öyleyse diye içi içini yiyordu. Bu yüzden her ihtimali düşünüp sormaya başladı.

 

"Geldiğini söylediğin yer... nasıl bir yerdi?"

 

Lily sallandığı yerde duraksayarak omzunun üzerinden ona baktı. "Bana inanıyor musun?"

 

"Bunun benim için ne kadar zor olduğunu lütfen unutma. Şöyle düşün; yolunda giden bir evliliğin var ve kocan bir sabah uyanıp -yaşadığınız o özel ana rağmen- senin kocan olmadığını ruhunun değiştiğini söylüyor. Üstelik böyle bir şeyi ilk kez duyuyorsun, büyülerle dolu bir yerde olmana rağmen."

 

Lily bunu daha önce hiç düşünmediği için kaşlarını çattı. "Dışından söyleyince korkunçmuş, hey, söylesene benden korkuyor musun? Ben olsam korkardım."

 

Karısının daha önce hiç yapmadığı mimikleri sergilediğini görmek gözlerini yüzünde gezdirmesini sağladı. O genelde, öfkeli, sakin ya da zafer dolu yüzüyle dolanırdı ona göre. Elbette bazılarının masum durduğunu söyleyen bir tarafı da vardı ama karısında şeytan tüyünün bulunduğuna inanırdı hep. Şimdi ise yüzünde şaşırmış ve sevimli bir ifade vardı. Bu Harvey'in dile getirmese bile hoşuna gitmişti.

 

Onu sallamaya devam ederken "Hayır senden korkmuyorum," diye fısıldadı.

 

"Peki ya gece yatarken seni boğarsam?"

 

Harvey gür bir kahkaha atınca Lily tebessüm etti. Başına gelenleri elbette yadırgıyor ama daha beterini yaşadığı için biraz daha uysal duruyordu. Önce neler olduğunu anlamalı sonra da buradan kurtulmanın bir yolunu aramalıydı. Lily şimdilik sakindi.

 

"Sanırım bunu yapacak olsan söylemezdin ha? İşte şimdi senden korkmaya başladım."

 

"Evet, seni boğup veliahtınla birlikte tüm mal varlığının üzerine konacağım ve gül gibi yaşayacağım," diyerek dalga geçmeye devam etti.

 

"Sanırım söylemeyi unuttum, bilmediğin ara ara aklımdan çıkıyor," hatırlamadığın diyecekken son anda dilini ısırmıştı. "Sen bir alfanın kızısın. Baban eski bir ignis alfası ve hem kocadan hem babadan zenginsin."

 

"Babam mı?" diye fısıldayan Lily yeni bir dehşete sürüklenirken omuzları düştü. Salıncağın önüne geçip göz teması kurmak için dizlerinin üzerine çöken Alex "Bak her şey çok karışık duruyor biliyorum ama ben yanındayım. İstersen bu akşam geldiğimde bir liste hazırlayalım ve kimlerin hayatında olup olmadığını öğren. Bunu yaşadığın için çok üzgünüm ve geçmesi için elimden geleni yapacağım, sen istediğin sürece," diyerek diz kapağını öptü ve geriye Lily'den şefkatli bir bakış kazandı.

Loading...
0%