Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@mavperikal

(23) Zümrüdüanka Tüyü

 

Üstünlük yalnızca canlıda değil türünde de vardır. Ejderha dikeni, denizkızı pulu, anka kuşu tüyü ve yılan derisi mucizevi büyülere yol açabilir. Kimin eline nerede ve nasıl geçeceğine dikkat edilmelidir.

 

Tristan Filib Gibson/ Resmi Günlük

 

Seni de ben seçtim.

 

"Bu da ne demek yani? Beni burada bile yokken nasıl seçmiş olabilirsin?"

 

Bu şimdilik bende kalsın.

 

Lily'nin zihni soru yağmuruna tutulurken Greinner bunu duymamak için aralarındaki bağlantıyı küçülttü. Öğrenebileceği bir şey değildi. Bazı gerçekleri ona söylerse bu Valeri'nin hayatını riske atabilirdi. Ne yazık ki bir süre herkes buna alışmak zorundaydı.

 

Ejderha eğitimi bittiğinde akademiye döndüler. Karma derslerden biri olan ön savunma dersine girdiklerinde Lily etrafa bakıp incelememek için kendini zor tutuyordu.

 

Yere küme halinde boks ringi gibi minderler serilmişti ve karşılıklı olarak dövüşmeleri isteniyordu. Profesör Laith Gladius içeri gelince büyük bir sessizlik oldu. Oldukça uzun siyah sakalı olan adam onları ara ara minik tokalarla tutturmuştu ve bebek saçı gibi görünüyordu. Tabi sakal tellerinin kalın ve mısır püskülü gibi olması dışında. Sürmeli kara gözleri Lily'ye ürkütücü falcıları hatırlattı. Adamın bakışları bile bana yaklaşma diyordu.

 

Göz göze geldikleri o saniye bir şey oldu. Havada bir kağıt şakladı ve gelen görüntü yanıp kül olmadan önce adamın kendisine çok yakın bir mesafede durduğunu ve kulağının altını ıslak diliyle öptüğünü gördü. Profesör ona bakarken Lily dehşet verici bir şekilde öğürmeye başladı.

 

Olivia onu oradan hemen çıkarırken "Sakın kusma çünkü saçlarına kusmak istemiyorum," diyerek motive etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Taş yapıdan çıkar çıkmaz köşedeki ağacın içine midesinde sabah yediği o lezzetli kahvaltılığın durmasına izin vermedi.

 

Bu görüntü geçmişten mi yoksa gelecekten mi geliyordu? Valeri bu adamla flört etmenin ötesine mi geçmişti yoksa geçecek miydi? Bir an hala onun bedenindeyken bunu kendisinin yapacak olmasından korktu. Başını şiddetle sallarken hayır ben hamileyim, önümüzdeki bir yıl boyunca bu çocuğu taşıyacağım bunun olması mümkün değil diye geçirdi içinden.

 

Adamın ıslak dilini boynunda gerçekten hissediyormuş gibi eliyle boynunu ovmaya çalıştı. Yetmedi küçük su havuzuna doğru koşar adımlarla gidip kendini bir güzel yıkamaya çalıştı. O şehvetle dolu aç bakışları çok net görmüştü.

 

Tanrım ne olur beni bu meselenin içinden çıkart.

 

Olivia arkadaşının hormonlardan kaynaklı bir değişime uğradığını düşünerek onun adına üzülüyordu. Tekrar dövüş ringine geldiklerinde bir daha asla Profesör Laiht'e bakmadı ve tüm odağını savaşanlara verdi.

 

O sırada aquaların alfası Ran kendini bir uçurumun dibinden aşağıdaki derin denize bıraktı. Onu hisseden canlısı ise hemen yanı başında bitti. Kulağına dolan basınç bile zihnindeki sesleri susturmaya yetmemişti.

 

Gerginliğin dalgalar halinde bana yayılıyor, neler oluyor Ran?

 

"Ters giden bir şeyler olduğunda ne yapmak gerekir Kai?"

 

Durup düşünmek ya da seni bu düşünceden uzaklaştıracak aktivitelerde bulunmak. İstersen hemen dönüşebilirsin?

 

Aquaların alfası Ran aynı zamanda bir deniz kızına dönüşebiliyordu. Suyun gücü onda olduğundan da fazlaydı. Kai ise onu bir an bile yalnız bırakmayacak olan, bağ kuran deniz erkeğiydi. Bu haliyle değil ama dönüştüğü an aralarındaki bağ farklı çekimlere yol açıyor ve ara ara kendilerini ne yazık ki tutamıyorlardı. İkisi de bundan rahatsız olmadığı için ana göre yaşamaya karar vermişlerdi.

 

Kai, alfası rahatlasın diye omuzlarına ufak dokunuşlar yapmaya başladı.

Hadi anlat bana.

 

"Birinin kendi bölümümde olduğunu daha kimse anlamadan anlayabiliyorum. Aramızdaki suyun çekimi yoğun bir şekilde belli oluyor. Ancak ateş olduğunu bildiğim ve daha önce böyle bir frekans almadığım birinden yakınlarda su dalgası hissettim. Hafifti ama o dalga bana çarptı Kai."

 

Sence Tanrı'nın yanıldığı olabilir mi? Belki ateş olmada yeteri kadar iyi değildir ve...

 

"Bu yüzyıllardır duyduğum en saçma şey ama sonuç ortada, ayrıca bir ejderhası var ateş olmayan biri bir ejderle bağ kuramaz. İşte bu yüzden gerginim."

 

Ben senin gerginliğini alırım alfam diyen Kai, Ran'ın kafasını boşaltmak için bazı taktiklere baş vurmak zorunda kaldı. Ran elbette onun alfası değildi ve ona hükmedemezdi. Hiçbir canlıya (elementlerin hayvanları) sahibiymiş gibi davranamazdınız. Kai sadece onun egosunu okşamayı seçiyordu. Öyle zamanlarda sünen bir kaşar peyniri kadar lezzetli bir kıvam alıyordu çünkü.

 

Ran tekrar suya batıp çıktığında artık mavi pullarda dolu bir kuyruğu vardı. Kai'nin kuyruğu siyahtı ve siyah kuyruklu bir deniz erkeği sürüde nadir bulunurdu. Ellerini mavi pullarda gezdiren Kai dokunması gerektiği yerleri iyi biliyordu. Ran kuyruğundan saçına kadar ürperdiğinde derin bir iç çekti. Denizkızına dönüşürken sadece kuyruğu oluşmuyordu, göğüsleri daha iri ve dik oluyor, saçları daha canlı duruyor ve alımlı haline daha çok kadınsılık katıyordu. Bu durumda Kai'nin yapması gereken tek bir şey kalıyordu.

 

Kuyruklarını birbirine dolayarak dudaklarını birleştirdiklerinde aldıkları hazla birlikte suyun dibine daldılar. Kaçıp kovalamaca oynarken kayalara çarpıp kaçan Ran ihtiras dolu gözlerle canlısına baktı ve yeniden dudaklarına kapandı. Tenine çarpan ıslak saçları ikisinin de aklını başından alıyordu. Ay ışığı suyun yüzeyinde gözükene kadar birbirlerini bırakmadılar ve sonunda ıssız karaya çarpıp soluklandılar. Artık Ran'ın zihni o kadar da yoğun değildi... sonuç işe yaramıştı.

 

Aerin yani havanın alfası Boreas Patrice anka kuşunun üzerinde uçarken kumsala çarpan kuyruklu bedenleri gördüğünde küçümseyici bir bakış attı. Ardından gıcıklık olsun diye havayı biraz serinletti ki sudan yeni çıkan bedenleri sert rüzgardan nasibini alıp ürpersin istedi. Boreas tam olarak bir savaşçı erkeği gibiydi. Alfa olmanın kolay olmadığı herkes tarafından bilinirken bunu en hak eden kişi kendisiydi.

 

Kazınmış saçları esmer teni ve parlak mavi gözleriyle olan bitenin ardını hemen seçiyor gibi bakıyordu. Ran'ın ise kalın kaşlarının altındaki gözleri denizdeki dalgalar gibi oynardı sürekli ve sabit bir rengi olmazdı. Hatta bu yüzden bazılarına ufak çaplı hipnozlar bile yapabiliyordu. Kemikli burnu yüzünün güzelliğini saklayamazken tıpkı gözleri gibi saçlarında da su dalgası gibi hareket eden bazı tutamlar vardı. Canlı ve hareket eden saç tutamları...

 

Terraların alfası Soil North ise siyah uzun saçlarının arasında daima ona bağlı çiçeklerle gezerdi. Bazen duygu durumuna göre tüm çiçekleri solar ya da canlanırdı. Onu çekici kılan şey hiç şüphesiz dudaklarındaki koyu renk rujuydu. Genelde toprağa çekilip kendini maranlarına adardı. Maranlar onun haberci iri yılanlarıydı ve son birkaç gündeki görevleri topraktaki kanın kime ait olduğunu öğrenmekti.

 

Bilinmeyen şey şuydu ki gece göğü çöktüğünde ormanın içinde akan kandan herkesin haberi olmazdı. Bu yüzden maranları işi oldukça uzamıştı. Valeri'nin bozulur bozulmaz nasıl bir kan büyüsünü yaptığını öğrenmeleri gerekiyordu. Profesör Mara böyle bir şeyin olurunun yalnızca kan büyüsüyle olacağına emindi.

 

Boreas anka kuşuyla havada uçarken özelliğiyle bilinen zümrüdüanka kuşu tüylerinden birini ormanın derinliklerine döktü ve bundan haberi olmadan oradan uçup gitti...

 

 

 

Loading...
0%