Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@mavperikal

(29) Hissedilen Hareket

 

 

 

 

Mara'nın evinden çıktıktan sonra sessizce malikanenin yolunu tuttuk. Gökyüzünde bu kadar yıldız görmek harika bir duyguydu. Alexander'ın beni izlediğini görünce ona döndüm.

 

"Nasıl hissettiğini hiç sormadım, nasılsın?"

 

Bu soru beni şaşırtmış mıydı? Evet.

 

"Yaşıyorum işte. Onun dışında karmakarışığım. Büyüsüz insanlara ne diyorsanız tam olarak ondanım."

 

"Büyüsüz insan diye bir şey yoktur ki. Başlarda olan tavırlarım seni kırdıysa üzgünüm. Korkunç gerçeğin kıyısında durduğumu anlayınca gerçeği itiraf etmeliyim ki ben de korktum. Bu durum ikimiz için de kolay değil."

 

"Evet değil, Valeri tekrar bedeniyle bütünleştiğinde bana ne olacağını merak ediyorum. Bir de ya gelmezse... o zaman ne olacağını daha çok merak ediyorum."

 

"Bazı teorilere göre bedeninle en son bulunduğun yere gidebilirmişsin."

 

"Nasıl? Tanrım umarım bu olmaz, köle olarak satıldığım bir yere gitmeyi asla istemem. Evime ve sessiz sakin hayatıma geri dönmek isterim. O dönemde kağıt üzerinde de olsa evliyim bir de, kocam var inanamıyorum. Nereye gidersem gideyim bir koca bulmayı nasıl başardım acaba?"

 

Bu aklını karıştırmış gibi kaşlarını çattı. "Peki ya geri dönemez bu bedende kalırsan, o zaman ne olacak?"

 

"Sanırım Mara'nın dediği gibi ikinci şansımın tadını çıkaracağım. Bedavadan çocuğum olacak," diyerek burnumdan bir nefes verip güldüm. Bedavadan bir kocam da olacaktı aynı zamanda... ama onunla asla o anlamda olamazdık. Bir gün Valeri'nin gelme ihtimali vardı. O yüzden Alex'ten nefret etmem, çocuğuna ise çok bağlanmamam lazımdı. Lanet olası belirsizlikle yaşamak çok zordu.

 

Kendi evrenimde en fazla sınavlarım için endişelenirken, şimdilerde gözümün önünde ejderha kafası kopuyordu. Ejderhaları bir şekilde onaylamıştım vampirleri bile onaylayabilirdim ama vampir ejderhanın tüyleri diken diken eden koca bir vay anasını vardı.

 

Malikaneden içeri girene kadar hiç konuşmadı sonrasında ise "Sen odaya çık ben birazdan geleceğim," diyerek beni tek başıma gönderdi. O gelmeden ihtiyaçlarımı giderip ipek geceliklerden en kapalısını bulup giyindim. Bunun bile yanlarında yırtmaç vardı. Benim için not aldığı deftere şöyle bir göz atayım derken kapı açıldı ve içeri girdi. Hem de elinde koca bir tepsi yemekle birlikte.

 

Kokusu tüm çevremi sardığında başımı uzatıp tepsiyi görmeye çalıştım. Büyüyle yakınlaştırdığı sehpanın üzerine koyup tam önüme ittiğinde gözlerime bayram ettirdim.

 

"Teşekkür ederim zahmet etmişsin."

 

"Ne zahmeti, size hizmet etmez benim asli görevlerim arasında," diyerek gülümsedi ve yanıma oturdu. Pane harcıyla kaplı olduğunu düşündüğüm çıtır tavuk parçalarını çatallarken gözlerimi kapattım. Bu lezzet inanılmazdı.

 

"Bak şu sos onunla çok güzel gider mutlaka dene," diyerek önüme pembe sosla dolu bir tabak koydu. "Biraz daha acı seversen bu da var."

 

Ağzım dolu konuşmamayı elbette öğrenmiştim ama sosları iyice önüme çekip denerim demeye çalıştım. İnce uzun çubuklar peynir eritmesi gibi gözükürken onların da tadına baktım. Hepsi hayali bir derece tatlıydı.

 

Yediğim yemeklerin sonunda gökkuşağı gibi bir tatlıyı da kaşık kaşık mideme indirirken bir şey oldu. Karnımda bir baskı hissettim. Kusacak mıydım? Bu garip bir burkulma gibiydi. Anlamlandırmak ister gibi tekrar dinledim ve hissettiğim minik hareket karnımı içime çekmeme neden oldu. Gerginlikten parmak uçlarımı bile kıvırmıştım.

 

Bir kaşık daha tatlı yediğimde yine aynı olayı yaşayınca büyük bir aydınlanma yaşadım. Alexander'a dönüp öyle büyük gülümsedim ki şaşırdı. Elini hızla alıp karnıma koyduğumda "Tekme attı, inanamıyorum babası baksana?" dedim ve gözlerinin şaşkınca açılışını izledim. Sadece elini değil onu da kendime biraz fazla çektiğim için daha yakın bir pozisyonda duruyorduk.

 

Karnıma koyduğum avucunun tam ortasına minik bir darbe yediği an gözlerindeki heyecanı gördüm. "Hissettim, hissettim evet," derken gülümsüyordu.

 

"Bu kadar çabuk mu hareket ediyor burada bebekler? Normalde en erken üç buçuk dört aylık olduğunda hareket eder diye biliyorum," derken biraz düşünür gibi yaptım. "Sanırım bunu bir dergide okumuştum." Gerçekten bu bilgi neden benim hafızamdaydı. Kilitli bir çekmeceyi daha açıp bilgiyi önüme sunan zihnime teşekkür ettim.

 

Elini çekmeyip hala beklediğini gördüğümde "Sanırım bitti," dedim. Boğazını temizleyerek geriye doğru çekildi.

 

"Tatlıyı çok severek yiyor gibiydin belki de ona tepki vermiş olabilir, bilmiyorum bu benim ilk çocuğum. Hareket etmesi kötü bir şey mi?"

 

"Hayır değildir sanırım. Ama şey, tekme atabilmesi için önce minik ayaklarının oluşmuş olması gerekmiyor mu? İki yıl da anca doğurunca ben geç tamamlanıyor sandım."

 

"Tamamlanmak mı? Sence de bu ürkütücü bir terim olmadı mı?"

 

"Oldu sanırım, bilmiyorum. Gelişiyor mu demeliydim? Üzgünüm bebek, ben biraz acemiyim hoş gör olur mu? Şimdi senin için bir tatlı daha yiyeceğim." Gerçekten tatlı yedikten sonra hareket etti. "Sanırım o da tatlıyı seviyor. Tekrar teşekkür ederim," diyerek banyoya uğrayıp elimi yüzümü yıkadım. Artık bu kova akvaryumun nasıl kullanıldığını öğrenmiştim o yüzden eskisinden daha rahat duş alabiliyordum. Ya da komik ama Ella beni yıkıyordu. Görevinin bunlar olduğunu ve ondan utanmamam gerektiğini çok gez açıklamıştı.

 

Yatağa geçerken çoktan büyüyle bulaşıkları ortadan kaldırdığını gördüm. Beni rahatsız etmemek için eline bir kitap almış onu karıştırıyordu ya da gerçekten araştırma yapıyordu bilmiyorum. Bunu düşünmemeye çalışarak örtüyü aldım ve üzerime örttüm.

 

"İyi geceler Alexander."

 

"Tatlı rüyalar Lilium."

 

***

 

Sabah uyandığımda her şey fazla sıcaktı ve bunu biraz olsun dağıtmak için kımıldadım. Gözlerimi açtığımda ise gördüğüm görüntü şoka uğramamı sağladı. Adamın başını hangi ara kollarımın arasına almıştım. Göğüs boşluğuma çarpan ılık nefesi beynime bir balyoz darbesi vururken hareket edemedim. Bacaklarımın arasındaki sıcaklık tek bacağını sardığım içindi.

 

Başını hareket ettirirsem uyanır ve rezil olurdum. Ayrı yatakta yatmanın bir yolunu bulmalıydım. Ona kötü davransam o da bana kötü davranır mıydı? Başkasının kocasıyla aynı yatakta yatmak yeteri kadar rezil bir hareket değilmiş gibi bir de sarılıp uyuyordum. Kollarımı yılan hızında kaydırıp uyanmadığını görünce derin bir nefes verdim. Bacağını çekerken de kan ter içinde kalmıştım. Bu adam bu kadar kilolu muydu?

 

Banyoya gidip ellerimi aynanın önüne koydum ve bir süre kendimi inceledim. "Ben Valeri Harvey değilim, ben Lily White'ım. Bunu yapmaya hakkım yok lanet olsun! Bir başkası yerime gelip kocamla yatsaydı ne hissederdim? Bunu daha fazla sürdüremem. Düşün Lily düşün bir şeyler düşün." Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında korkunç durumumun bana olan etkileri gözlerimin önüne geldi. Kendime gelmeli ve bu inişli çıkışlı hayatımı bir düzene sokmalıydım, işe önce yatakları ayırmakla başlayacaktım.

 

 

Loading...
0%