@mavperikal
|
Bölümü oylamayı unutmayın😘
Kitabı beğendiniz mi, nereleri beğendiniz merak ediyorum düşüncelerinizi aktarmaktan lütfen çekinmeyin. Dilerseniz sonra yorumunuzu silebilirsiniz ya da panoda konuşabiliriz.
Öpücükler💅🏻
(30) Bakır Tuzağı
Durgun tavırlarıma arada bir iyi misin sorusunu soruyor ve bir şeyleri çözemiyor gibi bakıyordu. Evet karnımda bebeği vardı ve karısının bedenindeydim, beni incitmek istemiyordu fakat bir yerde durmazsam kötü şeyler olacağının bilincindeydim.
Aptal bir kadın değildim ve böyle ilgili davranmaya devam ederse ondan etkilenmeye başlayabilirdim, bu korkunç olurdu. Bu tüm korkutucu kelimelerin toplamının daha üstü olurdu ve dayanamazdım. Hayır, kesinlikle bunun olmasına müsaade etmeyecektim.
Yeniden Profesör Agahta'nın teras kattaki eğitim alanına giderken sessizdik. Sanırım kadının boyu ve ejderhalarla ilişkisi onu terasta eğitim vermesine itmişti. İçeri girdiğimizde demir sandalyelere oturmadan önce köşede duran kitapların yanına gittim. Agahta gelene kadar yalnız ve sesiz durmak istemedim.
Kitapların bazıları dün bahsettikleri ejderha pullarıyla kaplıydı. Hatta deri kaplı olanlara tedirginlikle dokundum. Bu derileri onlardan nasıl çıkarıyorlardı acaba?
Ergenlikten geçtiğimiz dönem bizim için sancılı olur. Derinin altından daha sivri kabuklar çıkarak üstteki deriyi iter. Komple değil elbette bazılarımızın sırtında dikenler çıkarken oluşuyor bu, bazılarının kuyruk kısmında. Sonra böyle değerlendiriyorlar fırsatı.
Greinner'ın sesi zihnime dolduğunda gülümsedim. Aslında sandığım kadar yalnız değildim değil mi?
"Acıyor mu peki çıkarken?"
Hayır acımıyor tüylerin uzaması gibi düşünebilirsin.
"Peki kendi kendinize mi çıkartıyorsunuz? Ne bileyim dağa taşa sürtünerek falan?"
Zihnimde bir homurtu işittiğimde bunun saçma bir soru olduğunu anladım. Kendi çıkarsa böyle dümdüz olmazdı herhalde.
Bu işlem kaşıntı verdiği için bir an önce rahatlamak isteriz. Bağ kuranlar sahibinden ister, kurmayan bir profesöre kendini gösterir.
"Bilgi için teşekkür ederim."
Kitapların üzerini okumaya başladığımda değişik sembollerin olduğunu gördüm. Kullanılan alfabe bizim harflerimiz gibi daha uzun daha kısa ve tombul yazılsa da biraz odaklanınca çözüyordun. En azından ben çözmüştüm ya da Valeri sayesinde çok değişik gelmiyordu.
Ejderha kanlarının iyileştirici özelliği, kan rengi sembolleri, mide ve ateş püskürtme, iksir ve potentler, ejderha tükürüğü, tırnak ve pul tozları... Liste gittikçe uzuyordu ve garip bir şekilde bilgi almak istiyordum. Eğer buradan gidersem onlar hakkında sahip olabildiğim kadar bilgiye sahip olmalıydım. Hatta bir kere bile olsa Greinner'e binmek ve bu hissi tatmak isterdim.
Bunu zihnimde kısacık bir geçirirken utandım ve beni duyup duymadığını anlamadığım için başka şeyler düşünmeye başladım. Agatha içeri girdiğinde elinde duran poşetleri ufak bir el hareketiyle masalarımızın önüne koydu. Ardından masalarımız hiç ayrılmamış gibi birleşti ve uzun dikdörtgen bir şekil aldı. Yeni bir el hareketiyle artık deney tüplerimiz ve laboratuvar malzemelerimiz olmuştu.
"Evet gençler merhaba, bu önemli derste herkes biyokimya kitabının kan bileşimi bölümünü ve sayfa yedi yüz onu açıyor. Miktarlar kitapta yazıyor, sizden bir şifa iksiri oluşturmanızı istiyorum. Bilene ise ödül olarak ejderha tırnağı vereceğim," diyerek elini çırptı. Uzun boyu onu sandığından fazla otoriter biri yapıyordu.
Herkesin bireysel çalıştığını bir tane cam malzemeyi önüne çekince anladım. Agatha'nın yeni hareketi karşı duvardaki görünmez örtüyü kaldırmak oldu. Vay canına orada neler saklanıyordu öyle? Tahtadan soğutucu bir dolap gibi duran rafların arasında herkes kayboldu ve iksir için gerekli malzemeleri bulmaya çalıştı. Bunun için önce kitabımın olması lazımdı.
Alexander az önceki kitaplığa gidip benim içinde bir kitap getirdiğinde teşekkür ettim. Sayfayı bulup yazan malzemelere bakarken "İstersen ben senin için de alıp gelirim?" derken biraz çekingendi.
"Teşekkür ederim kendim uğraşmak istiyorum eğlenceli olacak."
"Pekala." Tek bir kabulleniş ve sonrası omuzlarını düşürerek gitmek oldu. Ona üzülemezdim, üzüldüğüm tek kişi kendim olmalıydım. Her şey bittiğinde o karısı ve çocuğuyla aile hayatına devam ederken ben koca bir boşluk ve yaşanmışlıklarla kalacak ve kaybolacaktım.
Mor saçlı kızın geçerken koluma çarpması ve yan taraftan gelen Olivia'nın elindeki şişeyi yanlışlıkla ona dökmesi bir oldu. Çarparken ağzını yaya yaya "Pardon görmedim," dediği için Olivia da üzgün bir ses tonuyla "Pardon şekerim görmedim," diyerek onu yanıtladı. Scarlett'e kalan gözlerini yuvarlayarak uzaklaşmak oldu.
"Yakın bir arkadaş bazen her şeye bedeldir," deyip ona gülümsediğimde eliyle bana kalp yapıp malzeme listesini bulmaya devam etti. Benim için birileri püskürttüğü için ona çok ısınmıştım. Elbette Valeri içindi ama yine de tatlıydı.
Üzerini okuduğum kutularla bitkileri bulmak oldukça eğlenceliydi ama bunu zaten biliyormuş gibi yapmak zorlayıcıydı.
"Adını mı ezberliyorsun Val, alsana işte?"
"Evet alacağım sadece içinden ismini tekrar edince bir garip geldi."
"Absinthium, absinthium, absinthium... evet gerçekten saçma gibi duruyor," deyip dudaklarını buruşturarak yanımdan ayrıldı. Harika, kendimi haklı çıkaracağım diye kızında beynini yakmıştım. Elimdeki plastik ve minik bölmeleri bulunan kaba gereken malzemeleri koyduktan sonra geri döndüm. Cam şişe bir hortum sarmalı gibi ilerliyor ve ucu ampul gibi genişliyordu.
Herkes gibi üzerime önlüğümü giyip, eldivenlerimi ve gözlüğümü taktığımda hazırdım. Sanırım bu deney yapma işini sevmiştim. Uzun cımbıza benzer aletle kabın içinden sırasına göre koyduğum her şey cam borunun içinden kıvrımlı bir şekilde kayıyor ve yine bağlantılı olan ampulün içine birikiyordu. Katı olarak attığım otlar bile tepkimeye girip anında köpürüp sıvılaşıyordu.
İgnislerin yarısı iksiri hazırlamış ve Agatha'ya sunmuştu. O da kökleri ölmüş bir bitkinin üzerinde deneyip tutup tutmadığına bakıyordu. Heyecanla son malzemeyi cımbızla tutup cam boruya atacağım an Alex'le göz göze geldik ve "Dur," diye panikle yanıma geldi. Ancak zaten ucunu tuttuğum malzeme çoktan elimden kayıp borunun içine düşmüştü. Büyük bir merakla bu sefer kırmızı köpürüp siyaha dönen iksire baktım. Diğer ignislerin iksiri siyah değildi. Borudan tırmanmaya başladığı ana Alex'in gelip beni çekmesi ve ampulün büyük bir gürültüyle patlaması bir oldu.
"O bakırın sende ne işi vardı?" diye soran Alex'e panik dolu gözlerle baktım.
"Liste de bakır yazmıyordu ki?"
Scarlett gözlüklerini büyük bir yavaşlıkla çıkarıp "Basit bir iksiri yapamayacak kadar beceriksizsin Valeri," dedi ve Alexander'a gözlerini süzerek ilerledi. Ben de geçtiğim en son bölümden onun çıkmasıyla kutuları karıştırdığını anladım. Sırf iksiri tamamlamayım ve beni herkesin içinde küçük düşürüp kocama iş atması için planladığı aptal bir tuzaktı.
"Tamam, neyse iyi ki yüzüne gelmedi."
"Gelse ne olurdu?"
"Değdiği yerde kalıcı bir iz oluşabilirdi," dediği an kollarının arasından çıktım.
"Tamam teşekkür ederim." Bu aptal kız sinirlerimi oynatmayı çok iyi becermişti. Üstelik yakınımda olanların ampulleri de patladığı için bana kötü kötü bakıyorlardı. "Lütfen kusura bakmayın dalgınlığıma geldi," dediğimde bakmayı kestiler. Neden kendi yüzümde ampul patlatmayı tercih edecektim ki? Ne vardı biraz anlayışlı olsalar?
"Evet talihsiz bir kazadan sonra kontrollere devam ediyorum. Geçmiş olsun Bayan Harvey, iyi misin?"
"İyiyim profesör teşekkür ederim."
Geri yerime oturduğumda gözlerinde intikam oluşan iki kişi vardı; biri ben diğeri en yakın arkadaşım zeytin gözlü Olivia.
Bir derse daha girdikten sonra nihayet malikaneye geldiğimiz için mutluydum. Üstelik yemekte hiçbir vukuat çıkmadan doyup kalkmıştım da. Şimdi sırada aynı katta varsa eğer boş bir oda bulamaktı. Herkes uyuduktan sonra gideceğim ve uyanmadan Alex'in odasına geçeceğim bir yere ihtiyacım vardı. Aşağıda olduklarına emin olduğum aile üyelerine yakalanmadan bir kapıyı açıp baktım. İçinde yaşayan biri vardı.
Diğer oda da aynı şekildeydi. Köşede kalan yeri de kapıyı tıklamadan açtığım için görmemem gereken bir şey gördüm ve panikle geri çekildim. James üstünü değiştiriyordu... |
0% |