Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@mavperikal

Yorum yapmayı unutmayın öpücükler😘

 

(32) Yumuşak Tişört

 

Dudağımın üzerinde gördüğüm ben ne anlama geliyordu? Korku sivri bir buz sarkıtı gibi en derinime saplanırken geçirdiğim ruhsal kan kaybı hafızamı yokladı. Yavaş yavaş kendi bedenime geçip en sonunda Valeri olmadığım öğrenilirse ne olacaktı? Başıma gelecek türlü türlü felaketlere hazır değildim zira burada bir köle ticareti yoktu... gereza adında korkunç bir hapishane vardı.

 

Ağarmamış göğün altında malikanenin loş ışıkları eşliğinde koridora rüzgar gibi uçtum. Kimse uyanmadan bu konuyu onunla konuşmam gerekiyordu. Kendi korkuma rağmen onu korkutmamak adına kapıyı sessizce açıp odasına girdim ancak yatağın başlığına yasladığı kafasını görünce uyumadığını anladım. Beni mi beklemişti? Yokluğumu anlayıp uykusu mu kaçmıştı?

 

Sözsüz bakışmamızdan sonra aklımı yeniden toparlamak için odadaki boy aynasına gittim. Ondan önce kendimi buna yeniden ikna etmem gerek gibi hissettim. Ancak aynaya baktığımda dudağımın üzerindeki benden eser yoktu.

 

"Nasıl olur? Az önce buradaydı."

 

Koşarak diğer aynaya gittim, el aynasını aldım, banyoyu kullandım, havuzun camına bile baktım ancak ben falan yoktu. Sırtımı yasladığım havuzdan yavaşça aşağı kayıp çökerek olduğum yere bakmaya başladım. Benliğimi özlediğim için mi böyle oluyordu? Tanrım düşündüğüm şey mi oluyordu?

 

Yalnız olmadığımı hissetmek için elimi karnıma götürdüm. Sanki bana güç vermesi gerekiyormuş ama bir şey hissetmediğim için kalbimde koca bir oyuk açılıyor gibiydi. Onun yanına gitmememe rağmen bana gelen o oldu. Senin için değil elbette Lily, çocuğu var burada...

 

"İyi misin?"

 

"Değilim," derken sesimde çıkan o sakin çaresiz tınıyı hissetti mi bilmem.

 

"Yaşadığın problemleri içselleştirmeden bana anlatırsan sana yardımcı olabilirim, böylece oda oda kaçman gerekmez." Yaptığı sitem o kadar umurumda değildi ki...

 

"Ben sanırım halüsinasyon görmeye başladım."

 

"Ne, bu da nereden çıktı?" derken endişeli gözüküyordu. Eğer bu doğruysa karnımdaki bebek için beni bir an bile yalnız bırakamazdı.

 

"Az önce... az önce sandım ki... dudağımın üzerinde bir ben oluştu. O ben aslında benim gerçek bedenimde var, küçüklüğümden beri. Orada gördüğüme eminim ama sana göstermek için geldiğimde aynaya baktım ve kayboldu. Ben de bedenim yavaş yavaş bana dönüşüyor diye korktum."

 

Bakışları dudağımın üzerinde oyalandığında gözlerini bir müddet kapattı. Ben olsam ben de bu kadar problemden sıkılırdım. Ama madem buranın alfası o, uğraşmalıydı. Eh, neticede bir rütbe kolay alınmıyordu.

 

"Aslında gerçeği görüyorsun."

 

"Ne?"

 

"Özür dilerim, sen paniklersin diye bunu söylemeyi bir süre ertelemiştim."

 

"Yani sen? Tabii ya geçen gün o yüzden bu kadar dikkatli bakmıştın. Peki aynalar?" diye sorduğum sorunun komedisi bana tüm dişleriyle sırıttı. Büyülü bir evrende ne beklenirdi ki? "Büyüledin değil mi? Seni kahrolası! Delirdiğimi düşündüm," diyerek içimde çoğalan öfkeyi ona yöneltmek isterken kafamda cızırdayan bir şeyler hissettim. Kolyemin ucunu elime verdiğinde ise artık cızırtı yalnızca bir noktadan geliyordu.

 

Enerjimi sıfırlamak öfkemi de yok etmişti. Hayır, bunu hiç sevmemiştim. Tam kavga esnasında olacak iş miydi bu?

 

"Beni kandırdın, sana olan güvenimi sarstın?"

 

"Yalnızca buna hazır olmadığını düşündüm."

 

"Ya neye hazır değilim tam olarak neye? Ejderha gördüm ben, elimden alev çıktı, saçma sapan bir yerdeyim neye hazır değilim? Benim hakkımda bir daha asla kararlar alma tamam mı asla?"

 

"Ben sen panikleme diye-"

 

"Düşünme, delirdiğimi düşündüm, delirdiğimi düşündüm..." Sessiz yakarışlarım saçlarımı ellerimin arasına alıp sıkmamla devam etti. Aynaya bakıp göremediğim o an bana ne hissettirdiği konusunda zerre kadar bir bilgisi yoktu.

 

"Çık yanımdan!"

 

"Üzgünüm, özür dilerim. Seni bu kadar yıpratacağımı-"

 

"ÇIK!" diyerek tüm yılların birikimiymiş gibi ağlamaya başladım. Hiç ağlamamış gibi kopup geliyordu içimden feryatlar. Duygularım, psikolojim berbat bir haldeydi. İleri geri sallanırken aynı kısır döngünün içinde dönüp duruyormuşum gibi hissettim. Başladığım noktaya gelmekten ne zaman sıkılacaktım acaba?

 

Benimle paylaşmadığı şeyler bana daha çok acı veriyordu. Cahil ve tecrübesiz olduğum bu evrende yetmiyormuş gibi bir de güvenebileceğim tek kişi de güvenimi parçalıyordu. Karnıma giren hafif sancıyla yerimle doğruldum.

 

"Ne, ne oldu? Dur, dur özür dilerim bu kadar ağlamayacağım bir daha. Anneni terk etme bebek lütfen." Bu sefer ki yakarışım onaydı. Benim gel gitlerim bir cana mal olamazdı. Kendime çoktan hakim olmam gerekirdi ama onun da hormonları beni feci derecede etkiliyordu.

 

"Bugün bir yere gitmeyeceğim," diyerek onun yatağının içine girdiğimde sessizce kapıyı kapatıp çıktı. Aşağıdakilere söyleyecek bir bahane elbette bulurdu.

 

Neden bu kadar mutsuzsun?

 

Zihnimle bağ kuran Greinner beni şaşırtıyor ve bir yerde ona alışmamı sağlıyordu.

 

"Valeri olmak hoşuma gitmiyor, özgürce ağlayamıyorum bile."

 

Ne oldu?

 

"Valeri'nin dudağının üzerinde benim benim oluştu."

 

Çok güzel, beden ruhu kabul ediyor demek, doğru bir tercih olmuş.

 

"Kabul etmezse ne olurdu?"

 

Bebek ve Val ölürdü, sen de özgür kalırdın.

 

"Tanımadım insanlar için fedakarlık yapmak zorunda mıyım?"

 

Özgür kalırdın dedim, nerede özgür kalacağını söylemedim.

 

"Ruhlar alemine mi? Çok motive edici bir konuşma oldu sağ ol."

 

Rica ederim.

 

Off hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Saatlerce bu boş duvar mı izleyecektim böyle? Canım feci halde sıkılırken kime ne faydam olabilirdi ki? Greinner'ın bağlantısı koptuğunda söylediklerini yeniden düşündüm. Beden ruhumu kabul ediyordu. Ya beni sarar ve bir daha kurtulmama izin vermezse ne olacaktı? Düştüğüm müşkül durum kimin umurundaydı? Ben bir bebek doğuracaktım, kendi tercihim değilken...

 

Yeniden kalkıp müdavimi olduğum uzun pencerenin önüne gittiğimde Alex'in tıpkı kendisi gibi bir adamla konuştuğunu gördüm. İkisinin de kaşları çatık olduğu için ne konuştuklarını merak ederken adamın gözleri pencereyi buldu. Ense kısmı kazınmış siyah saçları bir örgü halindeydi. Yıldızların eşliğinde gözüken Kara gözleri çözülemeyen bir bilmece gibi beni inceliyordu. Tek bir hareketle başımı sağa doğru eğip neden baktığını sordum. Yaptığım çok garibine gitmiş olacak ki kaşları daha çok çatıldı. Kimdi bu adam acaba?

 

Daha önce tanıdığım biriyse ve sorarsam şüphelenirlerdi, bir tek Alex'en öğrenebilirdim ancak onunla da şu an küstüm. Yapacak hiçbir şey bulamayıp biraz dolabını kurcalamaya karar verdim, hatta belki şu tüylü elbiselerden giyip kendime bir defile yapardım.

 

Saçma sapan şeyler yapıp gün sonunu bir şekilde getirirken yemekten sonra direkt James'in odasına gittim. Artık oda oda kaçtığımı bildiği için bir sorun olmaz diye düşünürken sorunun alasıyla karşılaşacağımı o an bilmiyordum.

 

Yatağın üzerine bıraktığı yumuşak örtüyü avuçlarımın arasına alıp sarılarak yattıktan bir süre sonra kapı gürültüyle açıldı.

 

"Sen benim oğlumun odasında, onun tişörtüne sarılıp yatarak ne yapıyorsun Valeri?" Dehşetle açılan gözleriyle birlikte Layla Harvey her şeyi yanlış anlamıştı.

 

Loading...
0%