@mavperikal
|
Görselleri yapay zekaya yaptırdım ve ben Naiads'a düştüm arkadaşlar imdatt
(37) Aqua Erişim Çeşmesi
Canlılar, insanlarını seçer ve bundan önce bol bol gözlemler.
Buradaki hayatım büyük bir koşuşturmadan ibaret değilmiş gibi koşar adımlarla koridordan çıktım. Akademinin büyük köprüsünün önüne gelince elimi geniş kolona koyup biraz soluklandım. Birinin lanet yaşantısına adapte olmak hiç kolay değildi. Profesörün aklı oldukça karışmıştı, ne yaşadıklarını tahmin etmek istemeyen bedenimi biraz daha yürümeye zorladım.
Diğer köşede Scarlett ile Alex'i gördüğüm an öfke yeniden bedenime nüksetti. Bu kadın ne istiyordu ondan? Bir elimle kolyemi tutup olası bir güç topunu etrafa dağıtmamak için sakin adımlarla ona ilerledim. Alex beni gördüğü için şaşırmış görünüyordu.
"Henüz dersinin bitmemiş olması gerekiyordu hayatım?"
"Senin de burada olmaman gerekiyordu hayatım?"
"Sanırım benim de burada olmamam gerekiyordu," diyen mor saçlı deli kadın ise dudaklarını yalayarak hoşça kal dercesine Alex'in koluna dokundu ve gözümde bir yılan gibi kıvrılarak uzaklaştı.
"Ne konuşuyordunuz?"
"Ben onun alfasıyım,"
"Ve ben de senin karınım!" diyerek yanından geçeceğim sıra kolumu narin bir dokunuşla kavradı. Bu az önce mor saçlı şeytanın dokunduğu koluydu. Diğer elimle kolunu kavrayıp aynı yere dokunduğumda ise ateş gücüm elimle birlikte koluna geçti. Ateş, bir ignisi yakmazdı bunu biliyor ve sadece aptal gövde gösterilerinden birini yapıyordum.
Hızla oradan ayrılıp kendime güvenli bir köşe bulmaya çalıştım. Aptal, aptal Lily... Ben senin karın değilim diye bas bas bağırdıktan sonra nasıl ben senin karınım dersin? O mor saçlı şeytan ona dokununca öfkelendiğim gerçeği bu hamleme yol açmıştı. Peki Alex'in gözlerinde gördüğüm o parıltı da neydi öyle?
Bir çeşmenin önüne geldiğimi fark ettiğimde, denizkızı heykelinin saçlarından fışkıran su bedeninde süzülerek kuyruğuna dolanıyor ve aşağı damlıyordu. Tüm derdimi unutturacak kadar güzel olan bu heykel sadece bir taştan ibaret değil gibiydi. Serinlemek isteyen bedenimi suyun yüzünde parmaklarımı gezdirerek dindirecektim ki parmağım suyla temas ettiği an suyun içinden bir şelalenin yamacına düşüverdim. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken başımdan aşağı akmaya devam eden su beni asla rahatsız etmiyor ya da nefes almamı engellemiyordu aksine tam da istediğim gibi oluyordu, ferahlıyordum. İçimin öfkesini yatıştırıyor ve durumu dinginleştiriyordu.
Tüm bunlar çeşmeye dokunduğum için bir halüsinasyon muydu yoksa gerçekliğin tam ortasında mıydım? "Kimse var mı? Neredeyim ben?" diye bağırdım ancak bir cevap alamadım. Buranın bana iyi geldiğini anlayıp bulunduğum alana oturdum ve tepemden akan suları izledim. Bir yağmur damlası gibi yüzüme vuran damlacıklar bana zerre kadar rahatsızlık vermeden tenimi ferahlığıyla okşayıp aşağı düşüyordu. Gözlerimi kapatıp bir süre bu anın tadını çıkardım.
Derin bir nefes alıp verdiğimde öfkenin tozu bile artık bedenimde bulunmuyordu. Üzerimden akan su zihnimdeki tüm kirleri de alıp götürmüştü. Fark etmeden gülümsediğim yüzümle kızıl saçlarımın geriye doğru estiğini anladım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm şeyle ani bir çığlık atarak geriye doğru bir hamle yaptım.
"Ne? Sen de kimsin?" Bu tuhaf ürkütücü bakışlı adamın bir gözü turuncu bir gözü ise buza yakın renkte mavinin bir tonuydu. Beyaz kısa kesilmiş saçları çehresine biraz daha farklı bir hava katıyordu. Saçının bir köşesinde ise gümüş incecik bir örgü seçiyordum. Karşımdaki suyun içinde yüzerken gözleri hiç ılımlı bakmadığı için biraz tereddüt ediyordum. Ben buraya nasıl gelmiştim sahi?
"Ben Naiads, burada yaşıyorum."
"Anlıyorum ancak buraya nasıl geldiğim hakkında bir fikrim yok, en son çeşmede-"
"Buraya herkes giremez kızıl saçlı ve turuncu korseli kadın!"
Korsemin rengine neden vurgu yapıyordu? Irkçı mıydı bu adam? Saçmalama Lily... Bana doğru yüzmeye başladığı an geriye doğru bir adım daha attım ancak artık o da şelalenin ortasında duruyor ve sular tepesinden aşağı akıyordu.
"Sizi rahatsız ettiğimin farkındayım, hemen gidiyorum, isteyerek olmadı sadece biraz nefes almak istemiştim."
Şelalenin bitimine geldiği an duvardan destek alıp kendini yukarı doğru itti ve şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından çıkacak gibi oldu. Bu adam aslında bir denizerkeğiydi. Masmavi ve turuncunun en açık tonunun gezdiği gümüşümsü pullarının parıltısına hayran gözlerle bakarken acaba bu tacize girer mi diye kısaca düşünüp gözlerimi hemen çektim. Ancak bu sefer de sıkı vücuduyla göz göze geldim. "Nesin sen günaha davet falan mı?"
Sert çehresinin hafiften kırılmasıyla bunu sesli düşündüğümü anladım. "Tekrar kusura bakmayın," deyip arkamı döndüğüm an beni durduran garip çekimli sesi oldu.
"Yeniden nefes almak istediğinde buraya gelebilirsin garip kadın," deyip kendini duvardan geriye doğru attı ve kuyruk darbesiyle birlikte suyun içinde kaybolup gitti. Bu da neydi böyle? Adımlarımı geri geri takip ederken bir su dalgası yüzümü yaladı ve kısa bir süre sonra bir lastik gibi sündüğümü hissedip çeşmenin önüne geldim.
Ben bir çeşit yolculuk mu yapmıştım? Elimi yeniden suya batırdım ancak tekrarı olmadı, hâlâ akademinin bir köşesinde tek başına duruyordum. Garip kadın demişti ve cevap bile verememiştim. Tanrım hayatımda kaç tane denizerkeği görmüştüm ki? O ilkti, dilimin tutulması normaldi.
Pulları... ne kadar güzeldi öyle. Gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim. Pulları, örgüsü, göz rengi bile bana değişik hissettirmişti. Garip, bu öyle şehvetli bir tutku gibi değildi, daha sıcak ve samimi bir duyguydu. Oraya yeniden gideceğimden emin gibi bir hali vardı. Zira nasıl ferahladığımı düşünürsek koşa koşa geleceğimden ben de emindim.
Akademik geleceğim -yani Valerinin- ne durumda ve sonrasında neler olacak ilgimi pek çekmiyordu. Tamam aslında çekiyordu, matematikten ve edebiyattan sıyrılıp sırlarla ve büyüyle dolu bir okula gelmek kimin ilgisini çekmezdi ki? Bilgi... daha çok bilgi için gözlerimi dört açarak gezmem gerekirken korumam gerektiği itibarımı düşünmek zorundaydım. Ayrıca ek olacak içimde bir şey vardı ve kesinlikle acıkmıştı. Acaba Valeri bebeğinden şey diye bahsetdiğimi duysa ne tepki verirdi?
Onu seviyordu.
Grienner'ın zihnime kurduğu bağlantı bedenimi kısa bir an titretti. Artık yüksek tepkiler vermiyordum çünkü alışmıştım.
Tamam bir daha demem. Söylesene Greinner bu tuhaf görünümlü adam, pardon deniz canlısı, ıı neyse işte gördün kıvrandırma, kimdi?
Bunu sana söyleyemem Lily, bazı bağlantıları kendin bulmalısın, hazıra konma!
Sencede bağlanacak bir dünya şey yok mu?
Bence hiçbir şey köle pazarında satılmaktan zor değildir. Kendine çok yükleniyorsun biraz keyfini çıkar didikle, öğren, eğlen. Bu hayatta bir kez başına gelen bir fırsat ve kimse seni satmaya çalışmıyor.
Realist bir yorum oldu, yerimde olsan aynı şeyleri söyleyebilir miydin acaba bay ejderha?
Bay ejderha mı? Neredeyse güleceğim...
Gür bir kükreme duyulduktan sonra zihnimden gittiğini hissettim. Bu da bir garipti. Şaka!
Duyup da başıma iş açmasın şimdi...
Ruddy Bennet! Aklıma gelen isimle birlikte güçlerimdeki ateş damarlarımda dolanıyor gibi bir ısı hissettim tüm bedenimde. Vitobria gezegenindeki nikahlı kocam... Ömrünün az kaldığını söylediği ve yürüyemeyen kocam.
O iyi bir insandı, başta sadece iyilik olsun diye yanına almıştı ama bana olan duyguları yadsınamaz bir gerçeklikti. Kısacık anda ona alışmak bir yana minnet duygum doruklarda gezmiştim.
Her gezegende bir kocam vardı ve Basillan'daki kocama, Vitobria'daki kocamdan yeniden bahsetsem acaba nasıl karşılardı? |
0% |