@mavperikal
|
Aşklarım selam
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Öpücükler 😘 😘
(38) Simya ve Eliksir Bilimi
Bazı simyagerler yasal olmayan deneyler yaptığı için gerezanın boş hücrelerini doldururlar.
Inkseer (Mürekkep Görücüsü) (Haberci Parşömen Gazete Yorumcusu)
Morgana Lyra Scrollweaver
Düşüncelerin gücü üzerime çöktüğünde kendimi hiç bu kadar karmakarışık hissetmemiştim. Yürüdüğüm yeri bile göremeyecek kıvamdayken Olivia'nın kolumu tutmasıyla irkilip kendimi geri çektim. Bu halime o da şaşırmış olacak ki bir adım geri çekildi.
"Üzgünüm, dalmışım..."
"Bu sıralar bir garipsin Val, bebek senin duygularını çabuk değiştiriyor anladığım kadarıyla."
"Sanırım öyle zeytinim, baksana zeytin deyince acıktığımı hissettim. Ne zaman yemek yiyeceğiz?"
"Sıradaki dersten sonra."
"Tamam sanırım sabredemezsem yemeğe senden başlarım, teyzesi olarak bunu sorun etmezsin ya?" diye sorup kıkırdadım ama Olivia olduğu yerde kaldı.
"Teyzesi mi?"
Hay aksi! Burada akraba kavramı bulunmuyor muydu yoksa? Ne diyecektim şimdi. "Ben şey, aa..."
"Tanrım, Val! Bundan ilk defa bahsettin. Seninle çok yakın arkadaşız ama beni gerçek bir kız kardeş gibi gördüğünü yeni öğreniyorum, elbette onun teyzesi olurum." Gülümseyip sıcak bir sarılıştan sonra ayrıldık. Teyze olmanın nasıl sorumlulukları olduğunu bilmiyordum ve akşam, şayet utancımdan ölmezsem Alex'e soracaktım.
"Sıradaki dersi tamamen unuttum ah bu hormonlar aklım beş karış havada!"
Koluma girip neşeyle şakımaya başlayan bu kıza merakla baktım. Gerçekten mutlu olmuş görünüyordu. "Ben sana büyük bir arzuyla özet geçerim kızıl ateşim," dediğinde dikkatle dinlerken onu kandırmanın huzursuzluğunu hissettim. Saf ve temiz hislerini alenen karalayan ben değildim ama suçluluk duygusu tıpkı saçlarım gibi yüzümü bir anda kızartmaya yetti. Neyse ki o bunu fark edemeyecek kadar meşgüldü.
"Sıradaki dersimiz simya ve eliksir bilimi. Bay Ethan bu konuda oldukça iyi biridir, hatırlarsın," deyip alaya vurduğunda kıkırdadım. Yeniden akademinin başka bir kulesine geçerken söylediklerini can kulağı ile dinliyordum. Arada bunun olması saçmalık diye yorumladığım konuları gerçek düşünceleriyle yanıtladığı için birçok cevabı o fark etmeden ondan çekebiliyordum. Üzgünüm zeytinim ama arkadaşın da çok mağdur...
Akademinin en büyük dört sivri kulesini, dört elemente özel olarak ayırmışlar. Dört elementi simgeleyen bölüm eğitmenlerinin, eğitim sınıfına ayrılan bu kuleler büyük bir ayrımcılık gibi gözükse de yaşadıkları zorluklar düşünüldüğünde bunun çok basit bir şey olduğu ortaya çıkıyordu. Meraklı yanım daha çok bilgi isterken aç bir vampir gibi Olivia'nın beynine pipet takıp içmeyi düşünürken duraksadım. Yakayı ele vermemem için sakin kalmam lazımdı.
Aer grubunun yani havanın baş eğiticisinin bulunduğu kuleye çok farklı bir yoldan girdik. Duvarları saran sarmaşıkların arasından çıkan çiçekler sanki bizim geldiğimizi hissedip kulaklarını kabartıyor gibiydi. Asansör boşluğu gibi bir yere geldiğimizde büyük ve kalın bir sarmaşık yaprağı kımıldadı.
"Hadi bakalım, çıkalım ve ihtiyar bugün bize neler söyleyecek öğrenelim."
Olivia'nın neşeli sesine eşlik eden adımları sarmaşığın üzerine çıktı. Aynılarını tekrar ederken, sarmaşık yaprağı sarmal bir merdiven gibi dönerek bizi yukarı taşırken hiç olmadığım kadar tedirgindim. Tanrım, ben asansöre binerken bile fenalık geçirecek gibi oluyordum, özellikle yüksek katlara çıkarken. Sarmaşık ayaklarımızın dibinden ayrılıp saniyeler içinde kaybolunca bizi bitkilerden oluşan bir merdivene getirdiğini anladım. Tırmanıp yukarıda gözüken boruya girmemiz gerekiyordu anlaşılan.
Çocuk oyun parkından bir farklı olmayan sınıf girişini yalnızca bana mı anormal geliyordu. Merdivenin iplikleri dokunduğum an elimi sarar gibi yumuşacık hissettirirken tırmandım ve nihayet borunun içine girdim. Biraz ilerledikten sonra asıl yere geldiğimi anlayınca dünyalar benim oldu. Bir parkuru daha kaldırıp kaldıramayacağımdan emin değilim çünkü.
Saksısı olmayan ancak şekilli toprakların üzerindeki farklı bitkiler ilgi çekiyordu. Zemindeki mozaik taşların desenleri farklı iksir şişelerine ait gibiydi. Sanki her birinin bir anlamı var ama kaçırıyormuşum gibi hissettim.
Duvarları ve şişeleri incelemekten kendimi alıkoyamazken içerideki devasa güllerle birlikte çaktırmadan etrafa baktım. Bu kadar büyük gülleri ne yapıyorlardı öyle? Dersin eğitmeni gelse de merakımdan çatlamasam diye düşünürken Olivia güllerden birinin üzerine gitti ve oturdu. Evet oturdu! Gül ona yaklaştığı an yapraklarından birkaçını bir oturak gibi eğdi ve anında koca bir sandalyeye dönüştü.
Heyecanlandığımı fark ederek hızla diğer gülün yanına gittim. Beni gören gül tıpkı az önceki gibi açıldı ve üzerine oturmamı istercesine büküldü. Devasa güllerin ders için kullanıldığını düşünürken bu amaçla kullanılmasına feci derecede şaşırdım. Üstelik dokusundan bir şey kaybetmediği için yumuşacık ve pürüzsüzdü. Oturduğum an beni sarması inanılmaz hoşuma gitti.
Sınıf nihayet yavaş yavaş dolarken tanıdık tanımadık birçok yüz ile karşılaştım. Sonra nihayet merak ettiğim o ihtiyar yüz ağır adımlarıyla sınıfa girdi. Cübbesinin envai çeşit cebi vardı ve her cebinde farklı bir bitki bulunuyordu. Belindeki deri kemer biraz yıpranmış gibi gözükse de minik ve yapıları farklı iksir şişelerini buradan seçebiliyordum. Kırlaşmış saçları ve burnunun üzerindeki yuvarlak minik gözlükleri onu sempatik ama çekici bir yaşlı yapıyordu. Yani yaşına göre hala gideri vardı.
Elindeki leke izleri için bu kadar bitki arasında bir krem üretememiş mi diye düşünürken sanki beni duyar gibi göz göze geldik. Hafifçe güldükten sonra utanır gibi yapıp başımı eğdim. Elindeki kalın kitabı önünde açılan başka bir sarmaşığa koyduğu an havaya kalkan toz öğrencilerin burun kıvırmasına neden oldu, tabii benim de.
Boynundaki madalyonun üzerinde duran sembolü bu uzaklıktan seçemiyor olsam da hareket ettiği an görmeyi umut ettim.
"Evet, bana parlayarak bakan gözleriniz nihayet en sevdiğiniz dersin geldiğini anlatıyor değil mi?" diye soran yaşlı sesine birkaç kişi gülerek cevap verdi. Açıkçası simya bilimi hep ilgimi çeken ve zihnimin kıyılarında gizemini koruyan bir konuydu. Deney tüpleriyle yeni şeyler keşfetmek için sabırsızlanıyordum.
"Bugün çocuklar, bayağıdır üzerinde çalıştığım bir deneyden bahsedeceğim size. Eğer yeterli kaynakları bulur ve bunları doğru kullanırsak yapacağımız şey bir mucize olacak."
"Nedir bu profesör?" diye sordu Olivia. Adamın gizemli ses tonu beni hemen ele geçirmişti. Kalın kitabının eski sayfalarını karıştırıp bir yerinde durdu.
"Hücre yenileme, bu basit bir yarayı iyileştirmekten çok kemikleri yönetmeye yarayacak. Yani doğuştan gelen hastalıklar üzerinde iyileştirici bir etkisi bulunabilecek."
Aklıma gelen şeyle birlikte gözlerimi kısıp Profesör Ethan'a dikkatlice baktım. "Böyle bir şey mümkün mü?"
"Bayan Harvey, doğru malzeme miktarını tutturduğumda sizi temin ederim ki mümkün olacaktır ve elbetteki tamamlayıcı maddelerle." Cevabını nefesimi tutarak dinlerken saçımdaki anka kuşunun tütüne baktığı dikkatimi çekti. O bir havaydı ve canlısı olan anka kuşunun tüyünün özelliğini elbette biliyordu. Bakışlarından bunu şüpheli bulduğu anlaşılıyordu. Ben bu tüyü nereden bulmuştum?
"Başlıca en gerekli malzemeler; hünnap, ginkgo biloba, kemikotu, kırkkilit otu ve en önemlisi dev pullu parmak ve hançer pençeli cassowary kuşunun kemik dokusu."
Saydığı malzemeler ne anlama geliyor bilmiyordum ama kuşun adını söylediği an sınıftaki herkes gerilmişti... |
0% |