@mavperikal
|
(40) Aynanın Ardında
"Ufak bir yanlış anlaşılma Violet, büyütecek bir şey yok."
"Demek o yüzden abimin de olaydan haberi yoktu?" İmalı sözleri gülümsememe yol açtı.
"Abimi gün içerisinde hiç göremiyorum desem bana inanır mıydın? Biliyorsun o alfamız var ilgilenmesi gereken bir evren sorunu var. Buna mor saçlı kızlarla köşe başlarında konuşmaları da dahil," dediğimde Violet yürürken bir anda dönüp bana baktı. Sanki bir şeyleri yeni idrak ediyor gibi görünmesi garipti.
"Profesör Laith seni çok azarlamadı ya?"
Konu değişimi beni şaşırtsa da Scarlett yüzünden daha fazla irdelememe kararı almış gibiydi. "Aslında biraz ürkütücüydü ancak hamile olduğumu ona hatırlattım ve bazı büyü kontrollerimin istemsiz geliştiğine ikna oldu."
"Sevindim öyleyse, çünkü neredeyse tüm okul senin iyi bir azar yediğini ve Laith'in sesinin kulelerin başından duyulduğu konusunda hemfikir."
"Ah, çok talihsiz bir denk geliş. Her şeyi ne zamandan beri böyle abartır olmuşlar?"
"Bilemiyorum, haberci kuşlarımın kulağını bükme zamanım gelmiş ya da," deyip gıcık bir gülümseme eşliğinde masadaki yerine oturdu. James hariç tam kadro buradaydı. Mavi keskin gözleri ve iki yandan örülmüş siyah saçlarıyla bakışlarını ok gibi gözlerime saplayan Rayna Harvey'e baktım. "İyi akşamlar," deyip hepsini selamladıktan sonra dil çıkarıp önüne döndü. Tanrı aşkına Valeri küçük bir çocukla ne alıp veremediğin olmuş olabilir? Hayır burada tüm cefayı ben çekiyorum. İnsan bir tane bile müttefik bulundurmaz mı şu evde?
Sessizlik içinde geçen yemek sürecinde tabağıma az miktarda yemek koydurduğum için çatılan kaşları bir daha düzelmedi Alex'in. Tabii ben huzuru temsil eden bir sessizlikte yemek yiyeceğimizi tahmin edemediğim için tıka basa dolduğum için bir lokma daha yiyemiyordum.
"Nasıl gidiyor evlat, aşamadığın bir sorunun var mı?" diye sordu Vernon Harvey.
"Yok baba, her şey kontrol altında," diye verdiği cevabın derinliklerini yalnızca ben biliyordum.
"Ee akademi nasıl kızlar? Büyüleriniz ne alemde?"
"Ben tüm sınavlarımdan a aldım babacığım," dedi Rayna gururla.
"Aferin kızım, ya sen Violet?"
Violet'ın gerilmesi yolunda olmayan bir şeyler olduğunu gösteriyordu. Bunu yalnızca ben mi anlıyordum bilmem, herkes aynı seyrinde konuşmaya devam etti. "Olması gerektiği gibi babacığım."
"Ya sen Valeri?"
"Harika gidiyor efendim." Tek düze cevabımı gerip geriye yaslandığımda bundan memnun olmuş gibi gülümsedi. Çocuklarıyla konuşan Layla Harvey bana hiç bulaşmadan yemeğini bitirmişti. Sanki bu sohbet öylesine açılmış ve prosedür gereği konuşuluyor gibiydi. Çünkü Violet'in hoşuna gitmeyen şeyler vardı, tıpkı James'in gönül koyduğu şeyler gibi. Alex'in ise karısının kaybolan ruhu her şeyi çıkmaza sokuyordu ancak nasılsın sorusuna iyiyim diyen otomatik robotlara dönmüştük.
İyi değildik, hiçbir şey yolunda değildi, insanlar birbirini sevmiyor ve kuyusunu kazmak için fırsat kolluyordu. Dünyada böyle olmakla bitmiyor evrenin her yerine aynı şey işliyordu. Yok muydu mutluluktan deliren bir evren?
İptal, iptal, iptal.
Düşüncelerinde bile dilini tutmalısın Lily! Sabah bir uyanır başında huni ile gezersin yoksa. En azından buradaki düşene bir nebze de olsa alışmıştım. Çözülmesi gereken gizemlerim de vardı, onları çözmeden buradan gitmek istemiyordum; mesela bu bebeğin annesini bulmak gibi.
Odaya çıkarken peşimden gelen sessiz adımlarını hissediyordum. Belime yeni bir ağrı girdiğinde elim istemsizce oraya doğru gitti. Daha iki yıla yakın bu bebeği taşıyacaksam şimdiden bu ağrılarla işimiz vardı. Belki de iki yıldan önce buradan kurtulur ve bir sabah gözlerimi kendi evimin tavanına açardım.
Kapıdan içeri girdiğimde tül perde hafifçe uçuştu. Anlaşılan Ella benden sonra odayı bir güzel toparlamış ve temizlemişti. Burnuma değen kokular ilginç bir şekilde hoşuma gitti. Ne yapacağımı bilemediğimden pencerenin önündeki yerime geçtim.
"İyi misin belin ağrıyor gibi görünüyor?"
Alex'in sorusuyla gözlerinin içine baktım. Bugünle ilgili tek kelime etmeyip beni utandırmayacaktı demek. O halde konuşabilirdim. "Biraz ağrıyor evet, ilginç bir biçimde bugün ikinci ve aynı yerden giriyor ayrı."
O zaman senin için özel masaj kumunu hazırlayım," deyip banyoya gitti. Masaj kumu da ne oluyordu? Soru bile sormadan gözden kaybolunca ben de ne hali varsa görsün diye irdelemedim. Hem Ella da elleri hakkında bir takım şeyler söylemişti. Madem yeteneği vardı biraz da benim için kullanabilirdi, neticede onun çocuğunu taşıyordum.
Elindeki malzemelerle birlikte odaya girip kitaplığın önünde durdu. Saatin kadranını eliyle çevirdikten sonra on ikiye getirdi ve kilit açılır gibi bir ses duydum. Kitaplıktaki raftan bir kitap çekip ardından gelen bir ipin ucundan anahtar aldı. Aldığı anahtarı da başka bir kitaba taktı ve karşısında bir ayna açığa çıktı. Ben büyülenmiş gözlerle onu izlerken elini bana doğru uzattı.
"Vay, canına... Bu da ne böyle içeri de kum havuzu falan mı var? Daha da kötüsü bu kadar teferruat bir kum için mi?"
Hafifçe gülümseyince cevap vermeyeceği anladım. "İçeriye girmeden ne olduğunu göremezsin." Tamam bu ikna için yeterli bir cümleydi, ağrımı sızımı unutup bu değişik gizemin peşinden zaten koşacaktım. Uzattığı elini anlık bir refleksle tutup aynanın önüne geldim. "İki saniye nefesini tutmanı isteyeceğim, bunu yapabilir misin?"
"Çocuk gibi sürekli yönerge vermekten ne zaman vazgeçersin?" diye sorduğumda ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ve anlık olarak elimi tutup çektiğinde söylemese bile şaşkınlıktan gerçekten nefesimi tutacaktım. Beğenimde hissettiğim metalimsi doku birkaç saniye sonra geçerken ben bir aynanın içinden başka bir odaya geçiş yapmıştım.
"Siktir! Bu da neydi böyle? Aynanın..."
"Evet, bir çeşit gizleme büyüsü. Bu aynanın başka marifetleri de var ancak onları sonra söylerim artık, bugünlük bu kadar şok yeter. Hemen hazırlıyorum."
Neyi hazırladığını göremiyordum çünkü içerisi karanlıktı. Bir aynanın içinde miydim yoksa bu bir oda mıydı emin değildim. Tek tek yanan mum ışıkları sorumu cevaplarken ortada bir yerde uzun rahat sedye tarzı bir yatak gördüm. Eliyle başından ucuna kadar dokunduktan sonra büyü yaptığını ancak anladım. Nereden geldiğini bilmediğim su sesi insanı rahatlatıyordu.
"İşte şimdi hazır, yapman gereken tek şey yüz üstü buraya uzanman."
"Ama bebek var nasıl uzanayım?"
"Bu kumun özelliği vücudunun kıvrımlarına yer açmak ve seni rahatlatmak. Yani sen yattığında karnın şekillenecek ve bir boşluğa girecek, üzerinde yatmamış olacaksın."
"İlginçmiş," dediğimde yeniden elimi tuttu. "Yardım ister misin?" Sorgusuzca elimi uzatıp beni sedye tarzı bu masaj yatağına yatırmasına yardım ettim. kum gözükmese bile dokunduğun anda hissetmeye ve görmeye başlıyordun. Gerçekten dediği gibi karnım ve göğüslerim inanılmaz bir rahatlık içinde boşlukta salınmıştı.
"Şimdi biraz masaj yapacağım ki ağrıların azalsın, canını yakarsam söylemekten çekinme. Bazı otlar yanmaya başlayacak, kokusunu sevmediğin olursa haber ver," dedikten sonra bayağıdır onun sevmediğim kokusunu hissetmediğini fark ettim. Hoşuma gitmiyor diye sürdüğü o şeyleri sürmeyi bırakmış olabilir miydi?
Karanlığın içinde mumların aydınlattığı odadan süzülen ince dumanları gördüm. Bunlar hoş bir bitkinin esansıydı. Elleri saçlarıma dokunduğunda ne tepki vereceğimi bilemedim. O da zaten hızlıca toparlayıp bir tokayla tutturdu ve çekildi. Elbisemin tülleri belimi ovarken acıtır mı diye içsel bir münakaşa yaparken "Bu güzel elbiseye veda edeceğiz gibi görünüyor, tüh halbuki rengini sevmiştim," dedi.
Neydi bu elbisesini atmaya kıyamayan kadın tavırları anlamadım. "Neden veda ediyoruz?"
"Çünkü özel bitki karışımları süreceğim ve direkt tenine temas etmeli."
|
0% |