@mavperikal
|
(43). Biyolüminesans Işıkları
Onu günlerdir görmüyordum. Bıraktığı büyülü not dışında başka hiçbir şekilde haber alamamıştım. Büyülü notu ise uyandığım an tenime ateşle yazılmış bir yazıydı.
Birkaç gün sonra başlayacak zamador turnavası için antrenman yapacağım, beni merak etme kendine ve ona çok iyi bak. Sevgilerimle A.H.
Valeri bir ignis olduğu için neyse ki ateş tenimde bir iz bile bırakmadan kaybolup gitmişti.
Bu sabah ateş püskürten ejderhalı saatim sayesinde uyandım ve sağıma soluma gerindim. Tekrar ve tekrar, sonra komodinin üzerinde duran bir buket çiçek dikkatimi çekti. Paketi, kurdelesi ve kendisi her şeyi beyazdı. Beyaz zambaklar, adım ve soyadım...
Bana Lilium diyordu, varlığımdan korksa da kısmen kabullenmiş şekilde. Lily demeye korktuğunu çok sonra anlamıştım. Onun için bana Valeri dışında bir isimle seslenmek bile çok zordu. Bazen hak veriyor ama çoğunda çileden çıkıyordum. Şimdi ise beyaz zambakları göndermekle beni kabullendiğini ifade ediyordu. Beyaz zambak bendim. Ortalıkta olmadığını bu şekilde telafi ederken, senin de farkındayım demek büyük bir incelikti.
Satene benzer bir kağıda sarılmış zambak buketini elime alıp kokladım. Yüzümde açan gülücüklerin karşıdaki aynaya yansıdığını görmesem farkına varmazdım. Tekrar kokladım ve tekrar sarıldım. Sonra kapı hafifçe tıklanarak açıldı, Ella mutluluğumu görmüş olmalı ki genişçe gülümsedi. "Günaydın efendim."
"Günaydın Ella, bugün nasılsın?" Artık onunla sohbet edip konuşmama şaşırmıyor ve içten cevaplar veriyordu.
"Bugün Turnuva başlıyor çok heyecanlıyım, siz nasılsınız?"
"Mutluyum," dedim tebessümüm daha da büyürken. Çünkü artık kabullenmiştim, nasıl mutlu olmazdım ki. "Lütfen bugün saçıma bu çiçekleri takar mısın?"
"Elbette, jeste jest yaparız." Onu dikkatle izledikten sonra bana okul forması yerine korseli bir elbise üzerime ise turuncu pelerin giydirmişti. Pelerinin üzerinde okulun amblemi de vardı. R.R. Raegiams Rasa. Turnuva sandığımdan daha önemliydi sanırım. Bugün akademiye gitmeyeceğim için sevinçle üzerime baktım. Bu evrende bile okulu asmanın bir yolu oluyordu işte.
Kahvaltıya indiğimde Harvey ailesi tek bir eksikle yerindeydi. Alex, özellikle annesiyle konuşmuş olmalı ki bana ufak bir laf bile sokmuyordu. Sadece rahatsız edici bakışları James ve benim aramda gidip geliyordu. Tanrı aşkına Valeri bu kadınla ne yaşamıştı öyle?
Herkesin sırtındaki turuncu pelerin bizi aynı taraftar yapıyordu. Sanıyordum ki dünyamızdaki futbol maçları kadar ilgi çekici ve çekişmeli geçen bir maç olacaktı.
Vernon Harvey gözlerini biraz üzerimde gezdirdikten sonra "Bebek nasıl Valeri onu hissedebiliyor musun?" diye kibar bir şekilde sordu. Didiklediğim peyniri çatalla bir köşeye itip bakışlarımı ona çevirdim. "Evet efendim ara ara hissediyorum."
"Artık daha çok hissetmen gerekiyor, gittikçe gelişecek," diye soğuk bir şekilde konuşan Layla Harvey'e samimi olmayan bir şekilde gülümsedim. Bir bebek taşımanın ne olduğunu bile bilmezken, farklı bir evrende iki yıl boyunca sürecek bir gebeliğin nasıl sonuçlanacağını da elbette bilemezdim. İşin kötüsü tecrübe sahibi olmayan Alex de bu konu hakkında sessizdi.
"Herkes iyiyse bugünkü enerjinizi turnuvaya saklayın bayanlar baylar." Bir anda ayağa kalkan James peçetesini nazikçe kenara bırakarak anne ve babasına başını eğerek selam verdi. Sonra da bana dönüp nazikçe kolunu uzattı "Sayın Valeri, bugün size benim eşlik etmemin bir mahsuru yoktur umarım."
"Memnuniyet duyarım, siz de bize eşlik etmek ister misiniz kızlar?"
Violet ve Rayna buna şaşırşalar da bir an önce masadan kaçmak için anında başlarını sallayıp ayaklandılar. Topluca bir selam senfonisinden sonra niyahet dışarı çıkabildik. Hâlâ ogle ayında olduğumuz için yıldızlı gökyüzü altında nasıl bir yarışma olacak çok merak ediyordum.
Kapıdan çıkınca gördüğüm ve lüks olduğu belli olan faytona dikkatle baktım. Yürüyerek gidilebilecek mesafedeydi ama sanırım kurallar bu şekildeydi. Bilmediğimi bozuntuya vermeden diğerlerinin ardından faytona bindim. Atlar o kadar sağlıklı ve parlak duruyordu ki geçerken yerlerini okşamadan edemedim. Faytonun içindeki çıkıntılı motifler dikkatimi çektiğinde parmağımla üzerinden gittim.
"Şimdi de hiç görmemiş gibi davranıyor?" Kısık sesle, örgülü saçlarıyla oynarak homurdanmasını ne yazık ki duydum.
"Saçların ne kadar tatlı olmuş Layla. Faytonun desenleri benim dokunuşumdan daha kıymetli demek."
"Altın varaklı onlar seni şapşal!"
"Layla! Kendine gel ve abinin eşinden derhal özür dile! Laflarını da tartmadan konuşma, küçük olman bunu her zaman sineye çekeceğimiz anlamına gelmez." James'in bu çıkışından sonra gözlerini devirmemek için zor duran kız, mırıldanarak özür diledi. James tekrar ağzını açacağı sırada kolunu tutarak gözlerimi kapatıp açtım. Benim açımdan bir mahsuru yoktu, çocukluğuna verebilirdim. Valeri ile anlaşamıyor olmasının ardındaki nedeni bilmiyordum neticede. Violet bu hareketime garip bir ifade ile baktı.
Yolun kalanında dışarıyı izleyerek ve sessizce geldiğimiz için çabuk geçmişti. Layla yol boyu abisine bakmamayı tercih etmişti. Fayton yavaşlayıp durduğunda James önden inerek hepimizin tek tek inmesine yardımcı oldu. Yumurta topuk olan bu ayakkabılara hâlâ tam anlamıyla alışamamıştım. "Birbirinden güzel üç kadına eşlik etmek benim için bir onurdur hanımlar. Buyurun lütfen," derken bunu küçük kardeşinin gönlünü almak için yaptığını anladım. Onu tuttuğunda hafifçe kıkırdamıştı çünkü.
Bu arenaya ilk kez gelmiştim ve böylesine devasa olmasını beklemiyordum. Ancak ejderhaları düşününce gayet mantıklı geldi. Devasa arenanın öyle güzel ışıklandırılması vardı ki bakarken hayran olmuştum.
"Valeri?"
"James?"
"İlk kez görüyormuş gibi büyülendin bakıyorum da?"
"Her gördüğümde aynısı oluyor evet," dedim ama James bakışlarını üzerimden çekmedi.
"Anladım. Biyolüminesans ışıklarını bilmeyen yoktur, kendine böyle hayran bıraktırır, geçen yıl olan zamador yarışlarında da bunu kullanmışlardı. Bu kadar büyük bir turnuva için onları ikna etmek kolay olmadı." Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım. Demek biyolüminesans ışıkları, bunkar hakkında daha önce okumuştum. Havada binlerce ateş böceği vardı demek, bu muhteşem. Bakışlarımı James'e değdirmeden ve eskisi kadar hayran olmadan bakmaya çalışırken Violet ile göz göze geldim. Ona hafifçe gülümsedikten sonra gözüm çevreyi taradı. Yolda gelirken gördüğüm turuncu pelerinli herkes bu hizada dururken, karşı taraf masmavi bir deniz gibi sıralanmıştı. Arena taraftarlarla ikiye bölünmüştü. İster istemez içimde oluşan kıpırtı beni gittikçe heyecanlandırdı.
Sağ köşede yaşlı ve siyah cübbeli bir adam gördüm. Sakalları uzun ve küçük küçük örgülüydü, işte bu oldukça ilginçti. Basillan erkeklerinin örgüye tuhaf bir zaafları vardı, umarım başka yerlerini de örmüyorlardır diye düşünüp kendi kendime kıkırdarken bir anda göklerde toplanan tüm ateş böcekleri üzerimize doğru akın etmeye başladı ve biyolüminesans ışıkları her tarafa dağıldı, panikle olduğum yerde kalakaldım. |
0% |