@mavperikal
|
(46) Pearlynine'la Uçuş
Havadaki sekiz ejderha aynı anda gökyüzüne doğru alev püskürttü ve sekiz alev bir araya topanıp devasa bir gürüldeme oldu. Bu da bizim kutlama sevincimizdi. Deplesmanda yenilmişlerdi, evimizde kazanmıştık...
Ev, yuva, aidiyet... Bu kavramların üçüne de uzak olduğum halde nasıl kalben benimsiyorum? Annem ve babam kızlarının yokluğunu nasıl karşıladı? Kendi çocukları için korkudan ve meraktan deli olduklarını hissedebilirdim. Ben de karnında benim olmayan bir çocuk için çabalıyordum. Onu koruma hissiyatı içimde git gide yükselirken ailem beni koruyamadığı için kendini perişan ediyor olmalıydı... Onları çok özlemiştim, annesinin dizine yatıp saçlarının okuşanmasını bu duyguyu tadan herkes özlerdi. Babasının güvenli kolları arasında olmayı da öyle.
Turnuva kutlamalarını izlerken başımı otobüsün camına koyar gibi düşüncelere daldığımı yeni bir ateş kelebeği ile fark ettim. İnsanı iki dakika kendi halinde bırakmıyorlardı. İgnislerin ejderhaları gökyüzünde art arda uçup koca bir ejder treni oluştururken onları izledim.
Kutlama yapacaklar, ilk kutlama oyuncular ve onlara eşlik edecek yalnızca bir kişi ile olur. Bil bakalım bu kutlamaya uçmak için ne gereklidir?
Greinner zihnime konuşunca kolonya koklamış gibi kendime geldim. "Ne bana üzerine binip uçmayacağımı söyle."
Harvey'in seni seçtiğinden oldukça eminsin yani?
Sözleriyle bocalarken dürbünü aldığım gibi gözlerim onu buldu. Emin değildim ama kimi seçecekti o zaman. Sabaha kadar sürerse bu gece de eve gelmeyecek demekti. Ne hissettiğimi bir süre tarttım. Kahrolmamıştım elbette ama sevinememiştim de. Peleriniöin ucunu düzeltir gibi yaptım. "Haber verdiğin için sağ ol Greinner, tebriklerimi iletirsin."
Hamile duygusallığı mı yoksa bu?
"Hiçbir duygusallığım yok bunu da nereden çıkardın?"
O halde ruhuna bağlı minik kalbin neden kırıldı?
"Zıkkımın dibinden, duygularımın içinden çık ve kendi işine bak," deyiverdim sinirden ve karşılığında keyifli bir gürleme aldım. Bu kadar iç içe yaşamak normal değildi, ağız tadıyla yalan bile söyleyemiyordum!
Tamam sakin ol Harvey birazdan seni almaya inecek, arenanın içine gitmeni istediğini iletti, tabii sen de istiyorsan?
"Bunu sana nasıl iletmiş olabilir?"
Biz ejderhalar istersek kendi aramızda bağlantı kurabiliriz. Pearlynine rica etti.
"Sen de beyaz inciye kıyamadın demek. İnelim o halde."
James'in yanından geçerken nereye gittiğimi anlamış gibi önümden çekildi. Altın varaklı bir faytonun içindeki Harvey Ailesi yerine ejderhayla uçmayı tercih ederek iyi mi yaptım bilemiyorum.
"Üzerine nasıl çıkıp oturacağımı bile bilmiyorum. Sanırım oradan kaçmak için buna evet dedim ama-"
Herkesin içinde rezil olmayacaksın çünkü Harvey seni kendi önüne alacak. Ben sizi arkadan takip edeceğim. İnsanlara hamilelik nedeniyle yalnız uçmanın riskli olduğuyla alakalı bir parşömen uzunluğunda konuştu. Ne dediğini dinlemeyecek kadar çok sıkıldım umarım senin de ilgini çekmemiştir.
Derin bir nefes verip "Neden en başta söyleyeceğin şeyleri en son söyleme gereği duyuyorsun anlamıyorum?" dedim.
Hoşuma gidiyor seninle uğraşmak beyaz masum zambak.
Arenaya indiğimde önce onun yanına gittim. İçimde durdurulamaz bir özlem Greinner'a doğru akıyordu. Beden ve ruhun karışımı geçmiş hayatları da karıştırıp duyguları etkiliyor olmalıydı. Sert koyu gri derisinde ellerimi gezdirirken burnundan verdiği ılık nefes yüzüme çarptı.
"Neyle besleniyorsun sen?"
Otçul bir ejderhayım desem inanır mısın?
"Hayır. Hamile bir kadının yüzüne doğru üflememelisin," dediğimde zihnime bir gülümseme yayıldı ve başını bana doğru eğdi.
Miden bulanmıyor yalan söyleme.
"Evet bulanmıyor, sana dokunmayı çok özlemişim gibi geliyor." Ellerimi derisinde gezdirmeye devam ettim devas başını eğdiği için kırmızı gözlerinde kendi yansımamı görebiliyordum.
Bunu Valeri özlüyor, sen daha çok tedirgin olan tarafsın.
Söylediklerine kıkırdadım. "Elbette çekinirim, bizim dünyamızda ejderha diye bir şey yok. Dinozorların ise nesli tükeneli milyonlarca yıl oldu. Buna inanmak benim için oldukça güçtü."
Bir başkasının bedenine girmeye inanıp bana inanmaman oldukça kırıcı.
Bu sefer homurdanışını dinlemedim. Her yerden kendini belli eden bembeyaz rengiyle Pearlynine tepemizde uçtu ve yanınıza indi.
"Merhaba," deyip etrafa baktığında birçok gözün üzerimizde olduğunu fark edip elini belime koydu. Ben de bu işlemi sonlandırmak açısından "Merhaba, tebrik ederim," deyip gülümseyip yanağını öptüm ve geri çekildim.
"Teşekkür ederim Lilium. Ön kutlama yalnızca oyuncular ve seçtiği eşleriyle yapılır. Asıl kutlama yarın yapılacak." Anladığımı belli eder gibi başımı salladım. Beyaz ejderhasına tedirgin bakışlar attığımı gördüğünde gülümsedi. "Şimdi bu senin ilk denemen olacağı için riske atamayız. Bu tecrübesizliği bir şova dönüştürmemiz lazım. Bunun için sevinçli bir kutlama yapıyormuşcasına kucağıma çıkman lazım."
Bakışlarım çevreyi taradı gözler hâlâ üzerimizdeydi. Ejderhaya nasıl tırmanılır bilmediğim için beni onun taşıması oldukça doğaldı. Sırtına binsem tuhaf karşılanabilirdi. Eh, biz de karı koca olduğumuz için sevinç gösteri herşeyin olağan seyrinde ilerlemesini sağlayacaktı. Kısa bir düşündükten sonra Greinner'a baktım.
İstersen seni pençelerimin arasına alıp onun üzerine koyabilirim. Tabii bu çok ses getirir, eylemler ve sonuçları...
"Başkaları olmasaydı bunu yapmanı isteyebilirdim. Yine de teşekkür ederim, beni anladığın için."
Seni anlıyorum ve görüyorum Lily, ancak bazen yapılacaklar sınırlı kalıyor. Ya da öyle kalmasına izin veriyoruz
Derin bir nefes alıp sanki Alex'in kulağına gizli şeyler fısıldıyormuş gibi yapıp bir anda üzerine zıpladım. Kollarını kalçalarımın altına sarıp düşmeyeceğimden emin olduktan sonra etrafımda gülerek bir kaç tur attı. Ardından hiç beklemeden kucağında benimle her gün yapıyormuş gibi Pearlynine'na tırmandı.
"İyi misin?"
"Atlattık," derken hem gülmüş hem de nefes nefese kalmıştım. Bu açıdan çok yakındık ve yolculuk boyunca böyle duracak olmak beni tedirgin etti. Ayrıca karnımın sıkışmasını da istemiyordum.
"O zaman son bir şey kaldı."
"Nedir?" dememle birlikte kolumun altından tuttuğu bedenimi kaldırıp ters çevirdi ve aynı anda altımdaki ejderha hareket edip kanatlanınca çığlıklarım herkesin kulağını yıkamış oldu.
"Sakin ol güvendesin, seni tutuyorum."
Kulağıma fısıldanan cümleyle birlikte bağırdım. "Neden haber vermedin çevireceğini ve uçacağımızı?"
"Çünkü panikleyecektin ve zaman kaybedecektik. Gözlerin kapalıysa aç."
"Kapalı," diyerek kavgacı tonlamamla yeniden bağırdım. Ejderhanın sırtındaki pütürlü yerlere alışık değildim ama tam ön kısmımda sabit kalmamı sağlayan bir çıkıntı vardı. Sırtım ise tamamen Alex'e yaslanmıştı. Gergin geçirdiğim birkaç dakika bunun farkında değildim. Gidecek yeri olsa biraz daha geriye giderdi değil mi? Ayrıca at üstünde gitmiyorduk, hâlâ bir ejderhanın üzerinde uçtuğuma inanamıyorum! Sadece iç sesim değil dış sesimle de çığlık çığlığa kaldıktan sonra belime sardığı kolu biraz gevşetti. Diğer eli rahatlatmak ister gibi kolumda gezindi ve dudaklarını yeniden kulağımı buldu.
"Lütfen gözlerini aç ve şu manzara bak."
Sakince gözlerimi açtığımda tırnaklarımın belime sarılı koluna geçtiğini fark ettim. Gördüğüm manzarayla içli bir nefes aldım. Bu, burası harikaydı. "Basillan ayaklarının altında." Gerçekten öyleydi. Altımdaki denizin bir tarafında ejderhalar serinlerken diğer tarafında sayısızca deniz canlısı gördüm. İçim onları yakından görmek için tutuşsa da bunu şu an gerçekleştiremeceğimi biliyordum. Yıldızlı gökyüzünün altında oldukça minik ve sevimlilerdi.
Ağaçların üzerinde uçarken ormanın içinde yaşayan hayvanlara denk geldim. Sonra ise yükseldikçe yükseldik. Lunaparktaki o çılgın oyuncaklara biniyor gibi kalbim hop oturup hop kalkıyordu. Tırnaklarımı sapladığım koldan yavaşça çıkardım ve karnımı korumaya aldım. Uçarken bebek içimden uçup gidecekti değildi ama annelik içgüdüsüydü işte.
Sola doğru eğim verince pır pır atan kalbim yüzünden yeniden bir çığlık bıraktım. Arkamdan gelen utanmaz gülüşü duymazdan gelecektim. "Bugün giydiğin kumaş sihirliydi, ezel dokusu sayesinde ejderha sırtıyla temas ettiğinde birbine bağlanıyor ve bu da olası bir düşüşü önlüyor."
"İlk başta söyleyeceğiniz şeyleri neden en sonda söylüyorsunuz?" Sesimi duyurmak için ona yeniden bağırdım. Mantığı kavramaya çalışırken aklıma gelen tek şey ayakkabı cırtıydı, sihirle boy ölçüşecek değildim.
"Bunu şu an söylüyorum çünkü tam burada kollarını iki yana açıp kuş gibi süzüldüğünü hissetmeni istiyorum. Rüzgar tenine çarpıyor, gökyüzündesin ve uçuyorsun." Cesaret olması açısından kollarımı iki yana kaldırdı, zaten benim dilimin tutulmasından kımıldayacak mecalim bile kalmamıştı.
"Düşmeme izin verme."
"Asla."
Sımsıkı kapattığım gözlerimi yeniden açtım ve iki dağın arasındaki yamaçtan geçtiğimizi fark ettim. Dağlar o kadar dar gözüküyordu ki sanki Pearlynine arada sıkışıp kalacaktı. Yavaşça alçalmaya başlayınca "Denize dalmaz değil mi? Umarım kutlama dediğiniz bu değildir?" diye panikle sordum.
"Hayır sadece sana şov yapıyor." Gülümseyen sesi içimi rahatlatırken uzaktan gördüğüm dağların arası yakına gelince daha da açıldı yani sandığım gibi sıkışıp kalmayacaktık. Felaket senaryolarını zihnimden kovup bu kez gerçekten anın tadını çıkarmaya çalıştım.
Pearlynine pençesini suya değdirecek kadar alçalınca hızımızdan dolayı arkaya su sıçratarak ilerledik. Rüzgar o suları bize yaklaştırıp serinlememize izin verdi. Panikten arkamda olduğunu unuttuğum gri ejderham Greinner ise yanımızda gelip alçaldı. Pençesinden aldığı bir suyu bize doğru atınca kahkaha attım. Ejderhalar da eğlenceli olabiliyordu demek diye düşünürken zihnimde olduğunu unuttuğum için içten içe küfrettim.
Al sana eğlence.
Homurdanan dev bir çocuk gibi yeniden koca pençelerini su atmak için kaldırdı. Pearlynine de boş durmayıp onu ıslattı. Ancak rüyalarımda göreceğim bu garip durumu yaşarken kahkahalar içinde gülüyordum. Ama sonra gözlerimi kapatıp açtığım o kısa süre içinde çok garip bir şeyoldu. Daha önce çeşmenin içinde gördüğüm iki gözü de farklı renk olan adam, denizin içinden yine bana bakıyordu.
|
0% |