Yeni Üyelik
59.
Bölüm

59. Bölüm

@mavperikal

Aşklarım selam yeni bölümü yazar yazmaz attım. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpücükler. 😘😘

 

Kimler inkspired uygulamasına geliyor?

 

Bana yabancı kadın ve erkek isimleri önerebilirsiniz yeni karakterlerimiz için. Hatta anlamı da yazarsanız harika olur.

 

 

 

 

(59) Astral Seyahat

 

 

 

Akrep ve yelkovan hayatımda bir ileri bir geri giderken sırada saatin neyi göstereceğini beklemek vardı. Dünya'da her şeyden habersiz yaşarken bulduğum bir kitap yüzünden zamanda yüzlerce yıl geriye gitmiş ve bir köle olarak satılmıştım.

 

Ben Lily White, şimdi ise hiç bilinmeyen bir evrende hiç bilinmeyen bir nedenden ötürü bir başka kadının bedenine girmiş zavallı bir kızım. Bir başkasının kocasıyla aynı odayı paylaşıyor ve yine bir başkasının çocuğunu karnımda taşıyordum.

 

Pamuk şeker gibi gözüken pembe bir gökyüzünün altında yaşadığımız waps ayının sonlarına doğru gittiğimiz günlerde Basillan halkı endişeliyken onlar kadar endişelenemiyordum. Çünkü asıl felaket benim başımdaydı. Dev bir ejder başlı yılan toprağa sızan bilgiler karşılığında ruhumu koklamaya çalışmış ve elinden zor kurtulmuştuk.

 

Bu büyük sırrımızın arkasında her şeyi bilen boyutsal sihirler ve kehanet dersi, aynı zamanda terraların baş eğitmeni Mara Lawson vardı. Basillan'a dışarıdan giriş yapabilen ilk insanoğlu bendim ancak kendisi bilinmeyen gezegenlerin yan yana dizildiğini ve bir geçişin mümkün olduğunu düşünüyordu. Verdiği kehanet bilgileri arasında bunlar da mevcuttu. Şahmaran'ın mağarasına bizi gönderirken üç damla kanını bize vermiş ve üç kere onun sayesinde yolumuzu açmıştık.

 

Şimdi ise git gide belli olan karnımı ayna karşısında izlerken gözlerim dudağımın üzerindeki bene takıldı. Bu ben Valeri de yoktu. Söylediklerine göre beden ruhumu kabul etmiş ve bunun karşılığında bize bir işaret göndermişti. Aynada gözlerime bakmaya korkuyordum. Valeri'nin ela gözleri gerçek benliğimin kabusu gibiydi. Genelde camdan kızıl saçlı yansımamı izler ve seyre dalardım fakat şimdi aynanın karşısından gözlerime bakmak gibi bir hatada bulundum.

 

Bu kez gözlerimin önünde sadece bir kağıt şaklamadı veya bir fotoğraf belirmedi. Bu kez kuyuya düşer gibi hissedip içten içe çığlık çığlığa bağırıyordum. Çünkü bu kez görüntüye değil yaşanan ya da yaşanacak olan âna doğru gidiyordum.

 

Karşımda Valeri vardı, saçları hiç olmadığı kadar canlı ve gözünün birinin rengi değişikti, daha koyuydu. Ben onun içinde değildim ve onları dışarıdan izliyordum ancak içim acıyla kavruluyordu. Kucağında tuttuğu bebeğin yeni farkına varınca içime bir dehşet doldu. Duygularım ona karşı öyle yoğun ve hassastı ki benim kucağımda olmadığı için ellerimin sızladığını hissettim desem abartmazdım.

 

Alex yanlarındaydı ve ikisine birden gülüyordu. Çocuğu doğurmuştum, bunu içimde hissediyordum. Benim taşıdığım ve benim doğurduğum çocuğu sevmeye bile yaklaşamıyordum. Bu aile kadrajında yerim yoktu ama kalbimin acısı bedenime sızıp beni ölüm kadar fazla acıtıyordu. Neden? Neden bunu görmek ve bu acıya katlanmak zorundaydım?

 

Alex şu an umurumda bile değildi çünkü ona karşı olan hislerim bir arkadaştan öte değilmiş gibi hissediyordum ama çocuk... Canımdan bir can kadar seviyor bu haksızlığa göz yumamıyordum. Birbirlerine sarıldıklarını gördüğüm an gözlerimden aşağı damlalar süzüldü. Kimse üzerinde bir sevgi kırıntısı bile iddia edemezken hayatlarında bir hayalet olup yer kaplamış sonrada uçup gitmiştim.

 

Gözyaşım toprağa damladığında çıkan sesi yalnızca hayaletimin duyduğunu sanırken bir şey oldu. Alex, Valeri'nin yüzüne ilk kez bakıyormuş gibi farklı renkteki gözünü gördü ve irkildi. "Valeri?"

 

Nihayet onun ben olmadığımı anlamıştı ve göz rengi bir tek bana böyle gözükmüyordu. Valeri ona gülümserken Alex hızla etrafı taradı. Onlara uzak bir köşede ağacın yanından izlediğimi görse bile belki beni tanımazdı. Nasıl tanısın ki beni bilmiyor, daha önce görmedi bile. Bu yüzden rüzgar kumral saçlarımı dalgalandırırken onunla göz göze gelmeden hemen arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Her şey çözüme kavuşmuşken yeniden suyu bulandıramazdım bu yüzden buradan hemen gitmem gerekiyordu. Benliğimi bilen tek kişinin yanına, Mara'nın.

 

Adımlarım uzaklaşır uzaklaşmaz bana sesleneceğini düşünmemiştim. Bana adımla sesleneceğini düşünmemiştim. "Lily?" Fısıltısı imkansız gibi çıkarken onun ağzından bu ismi duymak için ne kadar çok çabaladığım günler geldi aklıma. Beyaz bir zambak almasına ya da yakın bir isimle bile seslenmesine sevinmiştim içten içe, kabulleniyorum diye. Ancak bunu ilk kez duyuyor olmanın beni derinden yaralayacağını bilmiyordum. Bu yüzden arkamı dönüp onun dehşet dolu yüzüyle yüzümü taramasını izlemeyecektim.

 

Koşar adımlarla ormana doğru gitmeye çalışırken karşıma oklu muhafızlar çıkmasıyla duraksadım. "Vatov'a giriş izni olmayan biri, yakalayın!"

 

Valeri Harvey'in korkunç ses tonuyla aylar geçirdiğim için dehşet içinde ona baktım. Onun çocuğunu korumuş, doğurmuş ve büyütmüştüm, karşılığı ilk hamlede beni sırtımdan vurmak mı olacaktı? Kendime fazla düşünme fırsatı vermeyip ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladım, muhafızlarda peşimden...

 

Korkuyu öyle yoğun hissediyordum ki damarlarım adrenalinle isyan edip patlayacak gibiydiler. Oklar yanımdan ıslık sesi çıkartarak geçerken bu büyülü dünyanın içinde tek başına kalmış zavallı bir insanoğluydum. Kaç kişiden kaçtığımı bile bilmeden hedef şaşırtıp sürekli zikzaklar çizerek ilerleye ilerleye yolun sonuna gelmiştim. Basillan'daki sonum korkunç işkencelerle anılan gereza hapishanesi mi olacaktı yoksa? Ben bunları hak etmemiştim.

 

Uçurumun önünde durup aşağıdaki denizden ne kadar yüksekte olduğumu hesaplamaya çalıştım çaresizce. Muhafızlar da peşimden yetişmişlerdi. Tüm oklar beni hedef almışken gözümden bir damla yaş daha akıp karıştı toprağa. "Teslim ol!"

 

Suçlular teslim olurdu ve ben suçlu değildim. Ağaçların arkasından gelen ses dikkatimi dağıttığında oraya doğru baktım ve Alex'in nefes nefese kalan görüntüsüyle karşılaştım. Acı dolu bir yüz ifadesiyle adımı fısıldadı. "Lily." Gözleri dudağımın üzerindeki bene takılıp hemen gözlerime çıktı. "Atla, Lily atla." Uçurumun kenarından arkamdaki denize baktım tekrar. Tereddüt ettiğimi gördüğü an aynı anda oklar da çekilmişti. "Bana güven."

 

Ona güveniyordum, benim buradaki en yakın arkadaşım olmuştu. Atladım.

 

Uçurumdan düşer gibi hissettiğim an görüntü bir kağıdın alevler içinde tutuşup küllerinin uçuşmasıyla son buldu ve aynanın karşısındaki kitlenmiş bedenime yeniden döndüm. Bir tür kriz geçirir gibi titrerken Alex'in bana seslendiğini ve aynı zamanda çığlık attığımı da duydum. Bunu ilk kez yaşamıştım. Bu korkunç fragman bir ihtimal miydi yoksa en sonunda yaşamak zorunda kaldığım bir gelecek miydi?

 

Çığlıklarım hala devam ederken zihnim parçaları birleştirmeye başladı. Profesör Mara'yı ilk gördüğümde gözümde canlanan görüntü dizlerine yaslanıp ağladığımdı. Aynı görüntüyü yeniden düşündüğümde ıslak elbise ucumu fark ettim ve bedenimin titreme şiddeti arttı. Her şey bir ihtimal olabilir diye kendimi kandıramazdım. Eğer yaşanacaksa şimdiden bir şekilde önlem almalıydım.

 

"Lilium, Lilium bana bak. Gözlerini aynadan ayır. Bana bak! Kes şu teması." Bunu yapmak kolaymış gibi konuşuyordu ama onun Squamea mağarasında girdiği şoka girmiştim. Duyuyor ama cevap verip gözlerimi bir saniye ayıramıyordum. O gün bana insanoğlu diye vurgu yapmıştı. Anın heyecanıyla bunun üzerinde durmasam da duyduğunu şu an fark ediyordum.

 

Yüzüme fırlattığı suyla beraber boğulur gibi bir sesin eşliğinde nefes almaya çalıştım ve nihayet gözlerim aynadan kurtulmuştu.

 

"Beni duyuyor musun? İyi misin?"

 

"Duyuyorum, değilim. Değilim ve bundan sonrasında da iyi olmama ihtimalim var Alex."

 

"Bu da ne demek?"

 

Beni yatağa oturturken gözlerine baktım. Ellerimin titremesi geçmediği için dudaklarıma uzattığı bardaktan birkaç yudum aldım ve boğazımı yırtar gibi geçti. Kendimi sanki astral bir seyahat yapmış gibi güçsüz ve yorgun hissediyordum.

 

"Valeri'nin özel gücünün ne olduğunu biliyorum. Karşılığında sen de bana söyler ve Valeri'nin zihninin kıyılarında bunu öğrenmesini kabul edersen söylerim."

 

Aksi halde bana inanmayabilirdi ancak benim olmayan bir sırrı da öylece ellerine teslim edemezdim. Bir pazarlığa oturmamız şart olmuştu.

 

Loading...
0%