@mavperikal
|
(63) Yasak Aşkın Meyvesi
Yemek oldukça sorunsuz geçmiş, hamilelik hakkında birkaç soru cevaplamış ve sonrasında eski anılardan konuşulmuştu. Neyse ki ipin ucu beni teğet geçmiş ve şu olmuştu hatırlıyor musun sorularına maruz kalmamıştım.
Şimdi ise Adeline ile birlikte bahçedeki çiçeklerin arasında geziyorduk. Durup durup yüzüme bakıp gülümsüyor ve sesli bir iç çektikten sonra devam ediyordu. "Anlat bakalım ne anlatacaksın?"
"Bu da nereden çıktı?"
Yeme beni der gibi baktım. "Öyle kıvranıyorsun ki söyle de kurtul artık?"
"Ablam olman beni bu kadar iyi tanımanı gerektirmiyor?" Bunun ablası olmamla değil iyi bir gözlemci olmamla ilgisi vardı ama ufak bir detayı atlasak da olurdu. "Tamam, pekala. Burada mutlu musun abla? Yani gerçekten mutlu musun?"
"Mutluyum elbette bunu da nereden çıkardın?"
"Evden çıkmadan önce bazı korkuların vardı, Harvey'ler arasında kendine yer bulamazsan diye?"
"Buldum Adeline, onlar fena değiller. Yani tamam Layla Harvey bazen biraz şey ama," diye fısıldarken kıkırdadı.
"İşte bunu biliyordum. Bir keresinde anneme senin hakkında pek olumlu olmayan şeyler söyledi ama inanamazsın, Regina Garcia senin onun kızı olduğunu, bazıların hadlerini bilmesi gerektiğini ve senden iyisini bulamayacakları konusunda uzun bir konuşma yaptı."
"Vay canına işte bu şaşırtıcı."
Yeniden çekinerek güldü. "Peki sen ve Alex abi, birbirinize alıştınız mı?"
Ah Adeline, Lily'yi soruyorsan saçma bir şekilde anlaşıp gidiyoruz ama Valeri'yi soruyorsan karnındaki bebekten yola çıkabilirsin, diyemedim tabii. "Evet o sıcak kanlı ve koruyucu biri." Biraz daha içini rahatlatmam gerektiğini anladım. "Uçuş günleri ben tehlike altında olmayım diye birlikte uçuyoruz, onun ejderhasıyla."
"Vay canına işte bu beklenmedik bir bilgi. Canlılara çift biniş yapılabiliyor mu?"
"Özel bir durum söz konusu, yaptık ve oldu. Ayrıca canlı dediğin koca bir ejderha."
"Ejderhalar hakkında pek bir bilgim yok, unuttun mu ben su grubuyum?"
"Elbette unutmadım, ee sen anlat bakalım son zamanlarda neler oluyor?"
Alex ona sorular sorup kenara çekilmemi söylemişti, sormadığım her an beni sıkıştıracak gibi hisettim.
"Abla Grefiam Su Akademisi mükemmel. Her şeyin tamamen saf sudan oluştuğunu görmek mutluluğuma mutluluk katıyor. Hem orada saf büyü olduğu için kendimi daha güçlü hissediyorum." Demek Adeline su grubundandı, masada yapılan sohbet buna bir değinme olabilirdi.
"Eğitmenler çok nazik, arkadaşlarımda öyle," derken gözlerini kaçırdı işte bunda bir gariplik vardı."
"Arkadaşların sana zorbalık mı yapıyor?"
"Yok öyle değil."
"Nasıl öyleyse?"
"Bir tane çocuk var, benimle ara ara sohbet ediyordu ben de arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm ama sonra alay ettiklerini öğrendim. Üzülme artık onlarla konuşmuyorum."
"Niçin seninle alay ediyorlar?"
"İşte yeni geleni tavlama şakası, aptal erkekler tarafından eğlence mezeleri."
Gördüğüm bir bankın üzerine onu oturttum ve arkasına geçip bozulan kurdelesini düzeltmeye çalıştım. En sonunda tamamen bozup örmeye çabaladım. "Erkekler aptaldır evet, hem de bazen kelimenin tam anlamıyla. Sana bir abla tavsiyesi Adeline, asla kendini onlardan dışlama ve öcünü al."
"Nasıl yani?"
"Oldukça güzel bir kızsın, isteyince yapamayacağın şey yoktur." Kurdelesini takıp yanına otururken ona göz kırptım birkaç tane de Lily White tavsiyesi verdim. Eh, Valeri ve ne durumda olduğunu bilmediğim kalbi olmadığı için benimle yetinecekti. Artık hava iyice karardığında ayrılıp odalarımıza çıkmaya karar verdik. Bu geceyi atlatmıştım ama birkaç gün burada kalacakları için biraz tedirgindim.
Odaya girdiğimde Alex'i birkaç kalın kitabı karıştırırken buldum. "Nasıl geçti?"
"Olağan üstü sıradan."
"Harika, Adeline oldukça sevimli ve iyi kalpli bir kızdır, bariz görse bile bir şeylerden hemen şüphelenmez."
"Evet çok tatlıydı ama Valeri'nin annesi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim," dediğimde sırıttı. Eh onun da kaynanası oluyordu sonuçta. "Baksana Henri Garcia hep mi böyleydi?"
"Sevecen ve dobra olmasından mı bahsediyorsun?"
Ona şaşkın bir şekilde baktım. Bunu ima etmediğimi biliyor ve benimle dalga geçiyor gibi görünüyordu. "Elbette adamın çökmüş olmasından bahsediyorum. Kadın bir tanrıça gibi dururken o neden hademe gibi duruyor?" Tamam hademe diyerek biraz saygısızlık yapmıştım ama gerçek düşüncelerim bunlardı. Sonuçta bu adam da eski alfaydı.
"Alfalığı sırasında böyle değildi tabii, son yıllarda daha bitkin düştü. Bir hastalığı olduğundan şüphelensem de bunun için bir belirti göstermiyor."
"Yani siz evliyken böyle değil miydi?"
"Daha bakımlıydı diyelim."
Onu kuşkuyla süzdüm. "Bence bu işin altında bir şey olabilir. Hiçbir kanıtım olmasa bile bu kadının adamı yanında böyle dolaştırmasına bile kafayı takabilirim. Bilerek derli toplu olmayan bir görüntü verdiğini düşünmüyorum," dedikten sonra hemen yeni bir soru daha beynime dolandı. "Baksana her alfa böyle görücü usulü mü evleniyor? Yani kendine uygun olanı başkasının seçmesiyle."
Elindeki kitabın kapağını kapattıktan sonra bana baktı. "Genelde evet, çünkü doğadaki dengeyi bir yerlerden korumaya çalışıyorlar. Bu yüzden biz aşkı hayatımızda oldukça geri planda tutarız. Çünkü birine aşık olduktan sonra onaylanmaz ve başka biriyle evlenmek zorunda kalırsan bu üç kişinin de hayatını cehenneme çevirir." Bakışları gözümden bir saniye bile ayrılmadan bunu söyledi.
"Daha önce böyle bir şey yaşanmış mıdır?" Sorarken duymak istediğimden tereddütlüydüm ama bir anda ağzımdan çıkmıştı.
"Evet, bundan yıllar önceymiş. Toprak alfasının oğlu daha alfa olmadan evinde çalışan yardımcı bir kıza aşık olmuş. Kız başta diretmiş, kaçmış ama zaman içinde daha fazla karşı koyamamış. İkisi de birbirine öyle aşık olmuş ki tüm tabularını yıkmışlar. Üstelik bunu gizli saklı da yapmamışlar. Sonra alfanın eşi ayan beyan ortada olan bu ilişkinin daha fazla ortalığa dökülmemesi için oğluna hemen bir gelin bulmuş. Çocuk elbette itiraz etmiş ve sevdiği olduğunu söylemiş ancak sevdiği kadın onların dengi olmadığından bunu reddetmişler."
"Neden bu denklik meselesine bu kadar çok takıyorlar ki?"
"Çünkü nasıl ki doğacak olan bebeğe genlerini aktarıyorsan, güçlerini de aktarırsın. Alfanın oğlu ileride potansiyel bir alfa adayı olacağı için güçsüz olması seçenekler dahilinde bile olamaz. Soy güçten gelir."
"Peki sonra ne olmuş ayrılmışlar mı?"
Hikayenin kalanını anlatıp anlatmamak konusunda kararsız gözüküyordu. Dinlemeye meraklı olduğumu anlaması için yanına oturdum. Hatta elbisemin eteklerini düzenleyip bir bacağımı da kalçamın altına alarak daha iyi bir dinleme pozisyonu oluşturdum. Bu halime hafifçe gülümseyip devam etti.
"Birlikte olamayacaklarını anladıkları an birbirlerine son kez veda etmek istemişler, bedenlerine son kez sahip olmuşlar. Soyluların evlilik öncesi ilişkiye girmesi hoş karşılanmaz."
"Umarım bunu sadece kadın soylular için dile getirmiyorsundur. Tanrım burada bile cinsiyet ayrımına uğramak zorunda mıyız? İkidir fantastik bir evrenin geri kafalı ve adaletsizine denk geliyorum."
"Kural kuraldır Lilium, elbette soylu erkekler için de geçerli. Yoksa uçkuruna sahip olamayan herkesin sağda solda haberi bile olmadığı çocukları bulunur. Bu ileride inanılmaz karmaşaya yol açar ve kimse bu yaşansın istemez."
"Tamam cinsiyetçilik yoksa devam edebilirsin. Gerçi bu olmasa bile burjuva sınıf ayrımı yapıyorsunuz ya neyse... Soylulara yasakmış da soysuzlara serbestmiş bıdı bıdı bıdı."
O bu halimi garip garip izleyip gülümserken bir yandan daraldığım için saçlarımı çözmeye başladım. Gözleri örgüme şöyle bir bakıp ayrıldı. Aklına Valeri'nin gücüyle onu nasıl gördüğümü söylediğimin geldiğine emindim. Boğazını temizleyip devam etti.
"Bu vedadan sonra ayrılan onlar olmuş ama bedenlerinde birleşen başka bir şey varmış."
"Birleşme derken sperm ve yumurtadan mı bahsediyorsun? Çocukları mı olmuş?" Saçımı çözmeyi bırakıp iki elimle birden ağzımı kapattım. Sanki çok heyecanlı bir kitabın konusundan bahsediyordu...
"Evet çocukları olmuş ama yardımcı kız bunu hemen anlamamış, belirtilerini ise üzüntüden kahrolmasına yormuş çünkü hala o evde olduğu için törenlerini ve birlikte geçirdiği tüm zamanları görüyormuş. Herkesin hamilelik öyküsü kendine özeldir burada, o yüzden kiminin karnı çok geç büyür kimininki erken. Erken büyüyenler daha erken doğum yapabilir, geç büyüyenler de tüm yılın dolmasını beklerler."
"Eee kadın doğurmuş mu çocuğu? Peki neden oradan ayrılmayı düşünmemiş?"
"Ayrılamaz çünkü herkes bir anlaşma yaparak girer evlere. Evet gizli saklı doğurmuş ama gelin bunu anlamış. Ona hiç ihanet etmemişler zaten bunu biliyormuş ve öncesi için üzüntüden başka bir şey duyamamış. Rivayete göre yardımcı kadını doğurtan da oymuş. Kadın acılar içinde ormana giderken onu takip etmiş, yardım etmiş ve doğurtmuş ama bunu yaparken acılı gözyaşları bir bir toprağa damlamış. Gelin de terraların önemli isimlerinden olduğu için toprak onun sessiz ağıtını dinlemiş ve yeni doğan bebeği altına almış."
"Hii, altına almış da ne demek, öldürmüş mü?"
"İçine çekmiş, elementler yaşama son vermeyi sevmezler ancak çocuk artık toprağın sayılmış. Gelin yine yalvarmış yakarmış geri vermesi için ama bunu mümkün kılamamış. Gelin çocuğu geri almak için büyüyle o kadar uğraşmış ki yanındaki kadın için yardım edecek zamanı kalmamış. Evladının acısı, aşkının acısı, kan ve göz yaşıyla birlikte oracıkta son nefesini vermiş. O saatten sonra zamanı kıramayacağı için yardım edememiş ama kendi iç büyüsüyle acısını kocasına gönderip onu da bulundukları yere çağırmış. Gelinin güçlerinden biri toprağın üzerinde yaşanan her şeyi istediği kişinin zihnine olduğu gibi aktarabilmesiymiş."
O anlattıkça dehşet ve üzüntü içinde kıpırdamadan dinliyordum. "Peki aşığı ne yapmış onu öyle görünce?"
"Çocuktan haberi olmadığı için sarsılmış. Yardımcı kız bu evliliği geri alamayacağı gibi ortalığın karışıp da bebeğini de ondan almalarından korkmuş ve söylememiş ama diğer türlü de sonuç değişmemiş. Kadının alnına ve hiç tanımadığı çocuğunun büyüdüğü yer olan karnına bir öpücük bırakmış ve gözyaşları eşliğinde gelininin elini tutmuş. Yardımcı kadına birlikte son kez bir iyilik yaparak toprak büyüsünü kullanıp kadını da altına almasını sağlamışlar. Onlara göre ikisi de toprağın altında buluşup huzura erdiler."
"Yani her seferinde bize bir ağacının dalından meyve sunan toprak bu sefer yasak aşkın meyvesini kendi yedi öyle mi?" diyerek hamilelik duygusallığımı sabaha kadar kullanıp gözyaşlarımdan önümü göremedim. Daha da korkuncu ise ben de bu evliliğin yasak meyvesiydim...
|
0% |