@mavperikal
|
(64) Elemental Meditasyon ve Manipülasyon
Köpüklü küvetin içinde uyanmaya çalışan bedenim sürekli yeniliyor gibi hissediyordum. Ella ara sıra süngeri etime daha sert bastırıyor ve dalmamı engelliyordu. Gözlerimi açıp ona baktığımda ise masumca gülümsüyordu. Onun narin parmaklarımı boynumu ve ensemi ovarken nasıl mayışmadan durabilirdim anlamıyorum.
Kapının hızla açılmasıyla tüm uykum kaçmış ve yerini canlı bakan gözlerim almıştı. "Anne! Burada ne arıyorsun? Mahremiyet denen olaydan haberin var mı senin?"
"Sen çık Ella!" Buram buram emir kokan cümleden sonra yardımcımın gözleri bana takılınca yavaşça yumup açtım ve ardından sessizce odadan ayrıldı.
"Bence sen de çıkmalısın anne. Durulanıp geliyorum ve yaptığın bu rezaleti kınıyorum," dediğim an keyifli bir kahkaha attı.
"Demek kınıyorsun? Aylardır bana bir haber bile vermemeni asıl ben kınıyorum Valeri!"
"Neden bahsettiğini anlamıyorum?" dediğim an suyun içine elini sokup karnıma dokundu.
"Bizi kendinden ve bebeğinden mahrum etmeni neye borçluyuz diyorum?"
"Hangi ara bu kadar ilgili bir anne olmaya karar verdin, ben dadı dadı gezerken aklın neredeydi?" Alex'in bu konuyla ilgili kulağıma çıtlattığı şeyler işe yarıyordu. Eli karnımda gezerken gerildi.
"Sürecin böyle olduğunu biliyorsun."
"Sürecin nasıl olduğu umurumda bile değil Regina Garcia! Çocuğuma dokunmayı bırak ve dışarıya çık," sözlerimin ciddiyetini anlasın diye suyun üzerinde minik bir ateş çemberi oluşturup elini uzaklaştırdım. Tanrıça güzelliğine eklenen öfkeyle birlikte nihayet banyodan çıktığında elimi tavana doğru salladım ve suyun kendiliğinden akmasını sağladım. Tekrar çıplak yakalanmamak için hızla durulanıp ince havluya sarıldım ve içeri geçtim. Ancak korktuğum gibi içeride beni beklemiyordu.
Derin bir nefes alıp giyinmeye başlarken bebeğimi sakinleştirmeye çalıştım. Fark ettiğim şey ben ne zaman gerilsem karnım bir top gibi sertleşiyordu. "Annen çok iyi canımın içi, sadece anneannen biraz huysuz. Burada böyle denildiğinden emin değilim gerçi ama ne yapalım."
Hazırlandıktan sonra karnımı okşayarak her zaman söylediğim ninniyi söylemeye başladım. "Benim annem güzel annem beni al kollarına, kucağında okşa beni ninniler söyle bana..."
Kahvaltı salonuna indiğimde gergin bir hava sezmedim ama herkes saman altından su yürütüyor gibiydi. Alex işi olduğu için erkenden çıkmıştı. Ben de kurtların arasında tek bir kuzu olarak kalmıştım. Pardon bir de tini mini masum Adeline vardı.
"Ablacığım kahvaltıdan sonra birlikte Raegiams Rasa'ya gider miyiz?"
"Aslında," diye başlayan Bayan Harvey'in sözünü "Elbette gideriz canım, değişiklik olur," diyerek kestim. Bayan Harvey çatalına taktığı börülce gibi bir sebzeyi bana bakarak ısırdıktan sonra gülümsedi. Saygısızlıktan hoşlanmıyordu evet ama bende hoşlanmıyordum. Adıma kararlar alıp hakkımda konuşması ise benim açımdan büyük bir saygısızlıktı.
Sabah yine Alex'e yatağın iki ucunda ve parmaklarının ikisini avucumun arasına sararak uyanmıştım. Onunla yüz yüze gelmediğim her an böyle şeyler daha kolay geliyordu. Akademide onu görecek olma düşüncesi hakkında bir şey hissedemeden ayaklandım. Artık kendime bunu yapmama izin vermeyecektim. Ona karşı arkadaşça olmayan en ufak bir duyguyu bile besleyemezdim ama içinde bulunduğumuz durumda ise ufak yardımlar almakta bir sakınca görmüyordum. Valeri de kusura bakmasındı artık.
"Adeline gel güzelim."
Garcia ve Harvey kadınlarını kızdırdıktan sonra sofradan neşeyle kalkınca içimdeki minik canavar tarafından darbe yedim. "Benim yanımda olduğunu biliyorum bebeğim." Anne Garcia'nın benimle konuşmak istediğini gözlerinde görüyor ama cesaret edemiyordum.
Violet ve Rayna da ardımdan odadan kaçtıklarında kıkırdadım. Herkesi bunaltıp iki keçi sonunda baş başa kalmışlardı. James nerelerdeydi bilmiyordum.
Hamilelikte yürüyüş önemliydi ancak waps ayının tehlikesi yüzünden faytonla akademiye gidiyorduk. Pardon benim bir gidip üç gitmediğim akademiye... Zaten son dönemlerde olanların böyle bir ayrıcalığı olduğunu öğrensem de ben hem hamileydim hem de alfanın eşiydim, istisnalar asla bozmuyordu.
Adeline ile okulun girişine geldiğimizde büyülenir gibi baktı. Soruları art arda gelirken geçiştirici ve genel cevaplar vermeye dikkat ettim. En çok merdivenlerdeki heykeller dikkatini çekmişti. O etrafı incelerken ben de elimdeki defterin üzerinde bulunan çarkı çevirdim. Bizdeki ders programının ultra gelişmiş haline burada akademi çarkı diyorlardı, çevirip bir sonraki dersimizin ne olduğunu öğreniyorduk. Günün ilk talihli dersi ise daha önce hiç girmediğim elemental meditasyon ve manipülasyon dersiydi. Bakalım bu dersin eğitmeni kimdi ve bize neler anlatacaktı? Dahası benim biricik rehberim zeytin gözlü kızım nerelerdeydi?
"Ee hadi gidelim abla, beni de derse götüreceksin değil mi?"
"Elbette, umarım bu sorun teşkil etmez."
"Ederse çıkarım üzülme." Pozitif ve tatlı Adeline hiç üzülmeden sıradaki sorusunu sordu. "Peki hangi derse gidiyoruz?"
İyi ki önceden bakmıştım. "Elemental meditasyon ve manipülasyon."
"Şahane, henüz seviyem bu dersi almaya yetmiyordu, araya kaynarsam süper olur," deyip kıkırdadı. Bugün saçlarına taktığı kurdelenin rengi pembeydi, gökyüzüyle kombin yapmış gibi olması gülümsetti. Çevreyi tekrar gözden geçirdim. "Neye bakıyorsun sen öyle, ilk kez gelen benim sen değil." Alayla kurduğu cümle ne yazık ki derin bir ironiden ibaretti.
"Olivia'ya bakıyorum, üstelik kocamı da özlemiş olabilirim."
"Sanırım aşk böyle bir şey, sevgili kocanı görmedim," dedikten sonra büyük taş kolonların ardından içeriye doğru yürüdük. Tam o sırada Victor'u görmemle dünyalar benim oldu. "Hey selam nasılsın?"
"İyi sen?"
Kaba ve geçiştirir tavrını umursamadım. "Alex'i göremedim, yerini biliyorsan-"
"Sağdan ikinci kapı." Arkasını dönüp gittiğinde bu hallerine anlam veremesem de dediği yere doğru döndüm. Önemli olan sonuçtu.
"Bu da kim böyle, ne kadar itici bir adam?"
Koyu renkli kalın kaşlarını çatıp arkasından bakan Adeline'nın kaşlarını elimle düzelttim. "Sorun yok pıtırcık, mizacı öyle. O Alex'in kolu Victor Simon."
"Demek alfanın yardımcısı, o yüzden mi öyle sert bakıyordu? Uğraşacağı bir dolu işi olmalı," diyen Adeline kendini hemen empati merkezine alıp sakinleşmişti. Bir süre sonra Alex odadan birkaç arkadaşıyla dışarı çıktı ve beni görünce şaşırdı.
"Güzelim, nasılsın bir sorun mu var?"
"Yok, kocamı göreyim ve günüm daha güzel geçsin istedim," dediğimde elini belime koyup hafifçe sarıldığı sıra kulağına fısıldadım. "Olivia gelmedi, bir süredir görmüyorum da. Elemental meditasyon dersinin yerini de bilmiyorum."
"Öyleyse güzel karıma eşlik edeyim," deyip yüzüne hoş bir gülümseme kondurdu. "Olivia'yı öğrenirim dert etme, kötü bir şey olsa haberi gelirdi," dediğinde başımı salladım. Dert edeceğimi biliyordu çünkü gece hiç tanımadığım insanlar için kalbime bir öküz oturmuş ve sabaha kadar ağlamıştım. Bir de sözde en yakın arkadaşıma zarar gelmesine dayanamazdım. Valeri'nin en yakınıydı evet ama Olivia'yı seviyordum.
Dört büyük kubbelerin birine ilk defa tırmanmadan dümdüz yürüyerek girdik. Boş bir kemer gördüğümüzde ise "İşte ayrılık vakti, bebeğimize ve kendine dikkat et, çok ıslanma," deyip elimin üzerini öptü ve gitti.
"Çok ıslanma da ne demekti?" diyen kardeşime şöyle bir baktım ve gergince gülümseyip sürpriz olduğunu söyledim. Cevabı ise kemerin altından geçerken öğrendim. Şelale suyu tıpkı o çeşmedeki gibi beni içine almış ve komple ıslatıp öyle içeriye sokmuştu. Yüzümdeki suları kurulamaya çalışırken ardımdan giren Adeline "Vay canına," deyince bezgin bir nefes verdim. Genç olmak her şeye hayran olmak demek miydi? Saçımın sularını iyice sıkıp şöyle bir baktım.
Gölün kenarında dev sukulent ve bitkilerin olduğu bir alana gelmiştik. Öğrenciler etrafa saçılmış sohbet ediyorlardı. Bir iki kişi daha içeri ıslanıp girdiğinde dersin eğitmenini merak etmeye başladım. Gözüm kapıda oyalanırken duyduğum sesle birlikte odağım değişti çünkü dersin eğitmeni bizzat gölün içinden çıkıyordu...
|
0% |