Yeni Üyelik
65.
Bölüm

65. Bölüm

@mavperikal

 

 

(65) Demir Yağmuru

 

 

 

 

 

"Siktir," diye kendi kendime mırıldanırken etrafta uğultu olduğu için duyulmadığına sevindim. Aptal Lily, kendine gel ve ilk kez görmüş gibi tepki verme!

 

"Suyun mabedine hepiniz hoş geldiniz sevgili inisiyelerim," dediğinden gölden çıkan kadını inceliyordum. Ses tonu var ve yok gibiydi. Kulağıma gelen şekliyle duyuyordum ama ses dalgası değil su dalgası gibi çarpıyordu, bir an sonra ise bunu duyduğumdan şüpheleniyordum. Bunu bir tek ben mi böyle duyuyordum yoksa normal miydi? Cevabı için akşamı beklesem iyi olacaktı. Gözleri su gibi dalgalanan kadının saçları uzun ve dalgalıydı. Aralarında mavi-gümüş minik örgüler vardı. Cübbesi sudan çıktığı için mi akışkan duruyordu bilmiyordum ama üzerini deniz kabukları ve mercanlar süslemişti. Soluk teni ay ışığını yansıtan bir beyazlıktaydı ve bu bana ses tonunu anımsattı. Ses tonunu da görebiliyor olsak böyle göreceğimizden emindim. Yüzündeki mavi simler her hareket edişinde parlıyor ve daha fazla dikkat çekmesine yol açıyordu.

 

Hala suyun üzerindeyken büyüyle ilerideki nilüfer yaprağını kendine doğru çekti ve oturdu. "Lütfen yerlerinize geçin," dedikten sonra herkes sırayla suyun içine girdi ve yapraklara oturmaya başladı.

 

"Bu kadını tanıyorum, ününü duymuştum. Abla nasıl bana eğitmenin G.G olduğunu söylemezsin."

 

Ablam, bilmiyordum ki... G.G ne demek diye soramıyordum bile.

 

"Greinner burada mısın?"

 

Her zaman.

 

Ara ara onunla konuşmayı unutmamalıydım. Gerekli destek ve özgüven her daim ejderhamda vardı. Hırıltılı nefes sesi bile kendimi güvende hissetmeme yetiyordu.

 

"G.G ne demek, inisiye ne demek, bu kadın neden bu kadar büyüleyici?"

 

İstediğim sorudan başlayabilir miyim?

 

"Evet tabii, ejderhanın şakacı olanı durumu," deyip yüzümü buruşturdum. Umarım bunu görmüyordur.

 

Görmüyorum evet, hissediyorum. Gabriel Geysis kendisi aquaların baş eğitmeni. Suyla ilgili muazzam yetenekleri var ve sürekli seviye atladığından bedeninde ondan izler taşıyabiliyor. Mesela gözleri akışkan ve dalgalanıyor gibi görünüyor değil mi? Duyduğuma göre artık o gözler suyun bizzat kendisi olmuş ve kendisi suyun üzerindeyken altında olanları görebiliyormuş.

 

"Vay canına. Doğru bilgi kaynağı diye işte buna derim."

 

Rica ederim, teşekkürsüz insanoğlu.

 

"Bunu bu aralar çok sık duymaya başladım. Teşekkür ederim." Zihnime ulaşan kükreme sesinden sonra diğer sorumu cevapladı.

 

İnisiye siz öğrencilere verilen ad, herkes kullanmayı tercih etmiyor olabilir. Bilgeliğe giden yolda ilk adımlar alınan ilk kabuller demek. Tüm adımları kabul ettiğinizde uyanışa geçmiş olacaksınız ve bunu bedensel olarak anlayacaksınız. Yeni bilgiye ve güce uyandığınız zaman artık akademide eğitim görmenize gerek bile kalmayacak. Bunu uyananlar olarak adlandırırlar. Uyandıktan sonra bir seviye daha atlamak istersen dokuyucu olursun, yani eğitmen. İnisiyelerin hepsini bilgin ve güçlerinle tek tek dokursun.

 

Asıl buna vay canına. Basillan'ın gittikçe derinlerine iniyor ve her gün edindiğim yeni bilgiler sayesinde hayran oluyordum. Her şey bir örümcek ağı kadar pürüzsüz ve eksiksiz örülmüştü. Her şeyin bir nedeni vardı ve ben bunu er ya da geç öğreniyordum.

 

"Teşekkür ederim Greinner iyi ki varsın."

 

Sana hizmet etmek benim için bir zevk Zambak, kendine iyi bak.

 

Gürültülü bir hırıltı eşliğinde zihnimden çıktığında aydınlanmış bir şekilde eğitmene bakakaldım. Demek aquaların baş eğitmeydi. Baştaki konuşmaları kaçırsam da devamını dikkatle dinleme başladım.

 

"Aqualar suda daha kolay kontrol sağlarlar evet, ancak bu sizin hiç kontrol sağlayamayacağınız anlamına gelmiyor. Girişte suyu hissedip buraya geliyorsunuz, su size dokunmalı ve arınmalısınız ki elementle daha samimi bir bağ kurabilesiniz. Herkes kendi elementiyle bir kalkan kurabilir doğru, yine de su yanınızdaysa ondan istediğiniz yardımı geri çevirmeyecektir."

 

"Profesör Gabriel bir şey sormak istiyorum?" Çaprazımda oturan kızdan gelen soruyla oraya doğru baktık. G.G. narin bir hareketle elini öne uzatıp konuşması için onay verdi. "Merak ediyorum da diğer profesörler kendi elementleri hakkında pek bilgi vermek istemezler ama siz bize suyun derinliklerini anlatıyorsunuz, neden?"

 

Gabriel gülümsedikten sonra parmaklarını gölde gezdirdi ve havaya kaldırdığında damlacıklar orada asılı kaldı. Sonrasında ise onlarla oynar gibi tek tek dokunup patlattı. "Sevgili ateşin kızı, diğer eğitmenler muhakkak ufak bilgiler vermeyi es geçmiyordur ama bunu ne kadar almak istediğinize bağlı. Anlattıklarımla kimse bir aqua olamaz ama suyun gücünü sezer. Sizleri bilgilendiriyorum çünkü benim amacım bu, verdiğim eğitim bu. Duygular yoğunlaştığında kimse kimseden üstün olmamalı," derken gözleri beni buldu ve uzunca baktı.

 

"Aslında özümüzde her elementten bir parça vardır, biz yalnızca ön plana çıkmış olanla yetinip ilerlemeyi tercih ediyoruz." Derin bir nefes verdikten sonra su damlacıklarını yeniden havada tuttu. "Bugün suyu havayla temas haline getirmeye çalışacağız."

 

Keşke parmak kaldırıp soru sorabilseydim. Mesela neden bu seviyede insanlar hala bu kadar basit bir şeyi yapamıyor diye sorabilirdim. Çünkü o saçma mağarada suyu kullanıp bizi korumuştum. Ben mi ilerideydim onlar mı gerideydi bilmiyordum. Belki de dediği gibi herkes kendi elementiyle ilgilenip diğerlerini boş veriyordu. Zaten ben de tehlike ve stres anları dışında çok kullanamıyordum.

 

Dersin sonuna doğru öğrenmiştim ki bunu yapmak oldukça zordu. G.G. diğer öğrencilere denetirken benden tarafa hiç bakmamıştı bile. Beni görmezden geldiği için seviniyordum ta ki en sona beni bıraktığını anlayana kadar. Adeline yanımda sessizce duruyor ama merakını gizleyemiyordu.

 

Profesörün söylediği büyüyü yapmaya yakınlaşan olmuştu. Söylediklerine göre bir eşyayı havada tutmak kolay ve basit bir büyüydü. Zor olan başka bir elementi harekete geçirmekti. "Evet Valeri, zihnini akıt, dalgaları hisset, nemi ve yüzüne değen suları hisset. Gözlerini kapatıp parmaklarını suyun yüzeyinde gezdir. Avucuna aldığın su artık senin, kontrol edebilirsin, düşün, hisset ve havada bırak. Havayı nazikçe okşa ve izin al, elementler hiçe sayılmaktan hoşlanmazlar. Zihnindeki akışkan maddeye havayı ekle şimdi, suyu damlacıklar halinde havayla kapla ve bırak, artık bırakabilirsin."

 

Gölde oluşan sessizlik gözlerimi açmamı sağladığında Adeline'nın yanımda ağzını kapattığını gördüm. Profesör Gabriel'in su dolu gözleri bana odaklanırken içimi görmesinden korktum. Sırrım ellerimin arasından kayıp gidecek diye çok korkuyordum. Bir saniye bile çekmediği gözlerini havadaki su damlalarına çevirdi ve alkışlamaya başladı. Odağımı kaybettiğim için damlacıklar bana doğru patlarken gülümsedim. Diğerleri de alkışlıyor ve bazıları inanamazmış gibi bakıyordu. Gölün içindeki suyun dalgalanmasıyla nihayet ders sona erdi ve oradan hızla uzaklaştım. Boş kemerin içinden geçerken yeniden ıslanmış ama karşı tarafa adım attığımda kupkuru çıkmıştım. Unuttuğum bir gerçek vardı; Olivia derse gelmemişti.

 

"Neden biraz okulu keşfetmiyorsun?" diye Adeline'a bir soru yönelttim ve gülümsedi. "Bugün derste çok başarılıydın abla, benim bunu yapmam günlerimi almıştı. Baksana belki de atalarımızın su genleri sende de gizlenmiştir."

 

"Ben de bundan şüpheleniyorum kardeşim, görüşürüz." Uzaktan bir öpücük attım ve bu devasa taş okulda zeytinimi aramaya başladım. Önüme çıkan herkese onu soruyor ama bir cevap alamıyordum.

 

"Greinner, Olivia'nın ejderhası Borteaux'la iletişime geçebiliyorsan tam sırası. Olivia ortada yok ve onun için endişeleniyorum.

 

Kıvırcık onunla birlikte bir keşfe çıkmışlar sesi yorgun geliyordu.

 

Verdiğim derin nefesle birlikte neden bunu daha önce yapmadığımı düşündüm. Sonrasında guruldayan midem bana açlığımı hatırlattı ve öncesinde bebeğimi doyurmayı tercih edip yemekhaneye girdim. Adeline, Alex'in yanında oturuyor ve çevresine bakınıyordu. Ben onu ararken bu kadar zaman geçmiş miydi gerçekten? Yemekhane tıklım tıklımdı çünkü.

 

Yemekte makarnaya benzer uzun bir boru duruyordu. Alex'e baktığımda gözlerini yumarak sevebileceğim bir şey olduğunu onayladı. Çatal be bıçağı elime alıp doğramaya başlayınca bir çeşit mantı gibi olduğunu anladım. Kenarda duran sosu yeni görüyordum ama onu görünce bile ağzım ekşidiği için kullanmamayı tercih ettim. Çok acıkmıştım ve yiyemeden çıkarmayı istemezdim.

 

"Greinner yaklaştıklarında haber eder misin onu görmeden eve gitmek istemiyorum," dediğimde zihnime düşen homurdanma onayladığına dairdi. Bir ejderhanız varsa hayat bazen çok kolay olabiliyordu.

 

Yemekhaneden çıkıp ayrıldığımız sıra yoğun bir endişe hissettim.

 

Zambak bir sorunumuz var.

 

Ardından ise pembe gökyüzünün gittikçe daha pembe bir hal aldığını, giderek koyulaştığını gördüm. "Olivia gökyüzünde mi kaldı Greinner? Söyle nerede?"

 

Yaklaştılar ama yetişemeyebilirler.

 

"Neye?" diye sorduğum an koyu pembe görünümü giderek arttı ve korkutucu bir griye dönüştü. Ardından yağmurun yağmasıyla öğrencilerin birbirini iterek kaçışını izledim. Adeline kolumu çekiştirirken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Waps ayının şirin göründüğüne bakma demişti Alex, aynı zamanda bir tehlike ayıdır. Şu an anladığım tehlike ise üzerimize yağan demir yağmurunun olmasıydı. Kötü haber Olivia havada kalmıştı...

 

Demir yağmuruna.

 

Loading...
0%