@mavperikal
|
(71) Saç Örgüsü
Birkaç gündür balkonda elmas gibi parlayan gökyüzünü izleyerek uyuyakalıyordum. Bu görüntü beni öyle büyülemişti ki eğer geldiğim yere dönebilirsem bir daha bunu yaşayamayacağım için zihnime bol bol kaydetmek istiyordum. Keşke güzel bir resim yeteneğim olsaydı ve onu çizseydim diye hayran hayran düşünürken uyukluyor ve sabahında gözlerimi yumuşacık yatakta açıyordum. Yine Alex'in iki parmağını tutmuş bir şekilde ve aramızda koca bir yastıkla. Evet uzun zamandır bulduğumuz en güzel çözüm buydu.
Başka odalara kaçmış ve yumuşak bir nesneye battaniye diye sarılmışken Valeri'nin kaynanasına yakalanmış o da beni diğer oğluyla ağır bir iftiraya maruz bırakmıştı. Rezil düşünceler nerede olursanız bitip tükenmiyordu çünkü özümüz insandı, hasetlik, kin, hadsizlik bizim özümüzde vardı. O yüzden başka bir evrende diyerek kendimizi kandırmadan özümüzle tanışsak iyi olurdu. Ben ise sevginin ve dostluğun gücünü sürekli tartmaya çalışıp daha düzgün bir yaşam sürmek istiyordum.
Bu birkaç gün içinde öz savunma dersine art arda girmiş ve Profesör Laith'den oldukça uzak durmuştum. Bana olan öfkeli bakışları biraz daha yatışmış görünüyordu. James ise adamı öve öve bitiremiyor ve onu kendine örnek aldığı için konuyu soframıza kadar taşıyordu. Yani evde bile bana rahat yoktu.
Biyokimyada ejderhalarla ilgili müthiş detaylar öğrenmek bilgiye aç ruhuma şifa gibi geliyordu. Profesör Agatha'nın yüzündeki ejderha derileri gittikçe şekil değiştirir gibi durup ilgimi çekiyordu.
Bilimsel deneyler yaptığımız simya ve eliksir bilimi dersi eğitmeni biraz kaçık bir adam olan Profesör Ethan ise bizi oldukça eğlendiriyordu. Burnunun üzerindeki küçük gözlüğün içinden bizi görebilmek için sürekli başı bir aşağı bir yukarı sallanıyordu. Bunu yaparken aklıma istemsiz olarak başı oynayan araç içi oyuncaklar geldiği için gülmemi zor bastırıyordum.
Bu sıralar favori Profesörüm ise Bayan G.G. olmuştu. Gabriel Geysis, onu dinlerken huzur buluyor ve suyla ilgili bir sürü yeni bilgi öğreniyordum. Son derste gölün içinde oturduğumuz nilüfer yaprakların üzerindeyken suyla zihin temizleyip meditasyon yapmıştık ve feci işe yaramıştı. Düşünün bir, aklınızı dolduran bir dünya bok çuvalı şeyleri hortumla su tutup pislikleri temizler gibi temizliyor ve zihniniz berraklaşıyordu. Suyu kullandığınız için kendinizi hafiflemiş hissediyordunuz. Buna bayılmışım, Bayan Layla beni her daralttığında bunu yapmayı aklıma koymuştum ama şimdilik suyun üzerindeyken daha etkiliydim.
Ortalıklarda gözükmeyen ejderham ise bu sıralar fazla sessizdi. Aklımdan onu uzaklaştırmam ise bebeğimin fazla sesli olmasına borçluydum. Evet, tekmeleri ve tepkileriyle artık uslu durmuyor bana kendini iyiden iyiye belli ederken içimdeki mucizeye sürekli tanık oluyordum.
Yine kristal bir gökyüzü altında gözlerimi açtığımda yatağın sağ tarafında uyuyan Alex'i gördüm. Sanırım duş almış olmalıydı ki saçları açıktı. Onu ilk defa örgüsünü bozmuş bir şekilde gördüğüm için garipsedim. Eh, uzun saçlı erkeklerin saçları genel olarak sürekli işlem görmediği için daha canlı ve bakımlı duruyordu. Saçının yarısı kazınmış bile olsa bir şey fark etmiyordu. Tam saçına uzanıp merakımı giderecekken gözlerini açtı ve suç üstü yakalanan çocuklar gibi sırıtmaya çalıştım.
"Ne, ne oluyor? Yüzümde bir şey mi var?"
"Yoo," dedim utana sıkıla saçma bir tavırla. Beni boş verip gözlerini geri yumduğunda ise dürüst olmaktan bir şey çıkmaz diyerek konuştum. Neticede o benim kader arkadaşımdı. "Saçını ilk defa açık görünce merak ettim, o yüzden."
"Örmek ister misin? Örgü biliyor musun?"
Bu beni neden bir çocuk gibi sevindirdi anlamazken hızla başımı salladım. "Eh, senin bir Ella'n yok tabii."
"Benim bir Ella'ya ihtiyacım yok çünkü kadınlar bunu eşleri için yapmaktan hoşnut olurlar. Ayrıca Ella'nın gelip beni giydirdiğini saçımı başımı yıkayıp ördüğünü düşünebiliyor musun?" dediğinde şokla sarsıldım. Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Ella'sının olmaması iyiydi. Öğürür gibi şakadan bir ses çıkardığımda gülümsedi. "Ben de öyle tahmin etmiştim."
Yataktan çıkıp banyoya gitmesi ve giyip kapının önünde beklemesi sadece üç dört dakika sürmüştü. Elinde tarağıyla bana bakınca bir hevesle peşinden gittim. Eh odaya saç baş dökmektense banyoda taramak daha mantıklıydı tabii. Erkeğin uzun saçlısı da tüy döküyordu böyle ama neyse ki evde çalışanlar vardı ve bu dertten ben muzdarip olmamıştım.
Uzun zamandır kendi saçımı bile kendimin taramadığının bilincine şu an erişmiştim. Bu yüzden fırçayı musluğun altına tutup hafifçe ıslattım. Tararken canı acısın istemezdim. Fırçayı saçlarına geçirdiğim an hiçbir engele takılmadan kolayca bir ipek gibi aşağı indi. "Doğruyu söyle önceden tarayıp hazırladın mı yoksa saçların hep bu kadar mükemmel mi?
"Saçlarım hep bu kadar mükemmel ama sen gelmeden bir kez taramıştım."
Şu an nasıl bir ortamın içindeyim diye düşünürken kalbimde ufak bir arzuya, hayale kapılmadığımı gördüm. Şu an kardeşinin saçını tarayan bir abla kadar sevgi doluydum ona karşı. "Nasıl öreyim istersin? Balık sırtı mı mısır mı?"
"Ne? Balık ne?"
"Ne demek ne? Böyle yukarıdan toplayıp geliyorsun işte yavaş yavaş."
"Sırt kol bilmem ben, normal ör işte ama sımsıkı olsun."
"Anlaştık." Keşke söylemeden örseydim. Ancak tüm saçı olmadı için bu zevkimin yarıda kalacağını hatırlayıp üzüntümü nefesimle belli ettim. Köşede duran bir sıvıyı örgü bitiminde bana uzattı ve saçının ucuna sürmemi söyledi. Böylece tokaya gereksinim duymadan saç oraya yapışıyor ve açılmıyordu.
"Harika, mis gibi oldun bak bakalım bana."
Ters bakışları omzunun üzerinden bana dönerken sırıttım. Ona yetişemeyeceğim için dizlerinin üzerine çökmüştü. "Tamam kalk hadi yoksa yine Ella gelecek ve bu kez bambaşka bir şey anlayacak. Her gün kuduruk gibi şey yaptığımızı düşünecek?"
"Ney yaptığımızı?"
"Beni utandırmanın hoşuna gittiğini biliyorum Alexander Harvey ama kes şunu!" O sabah kalçamı tutması hakkında tek bir yorum yapmadan ayrılmış ve bir daha bu konu hakkında konuşmamıştık. Teknik olarak karısının kalçaları olduğu için çok dert etmiyordum ama burada lanet olası şeyi hisseden yalnızca bendim.
"Bir yandan iyi oldu, ona ufak açıklar veriyoruz ki bizden asla şüphe etmiyor. Çalışanların dili bazen sakız gibi süner. Eminim bunu aşağıdaki herkes öğrenmiştir. Bazen akıl karıştırıcı hareketlerin olduğu ortada, bununla bu tarz şeyleri ortadan kaldırmış oluyoruz işte."
Hayretle ona bakarken yerden kalktı ve ellerini yıkadı. "Şaka yapıyorsun." Aynadan göz göze geldiğimizde ise yanıldığımı anladım. "Hayır yapmıyorsun," diye sessizce mırıldanırken başını salladı.
"Evli bir çift için bu doğal bir şey, yüzünün kızarmasına gerek yok çünkü kimse senin Valeri olmadığını bilmiyor, gevşe. Çünkü bugün onu görmeye gideceğiz, gergin olman işimize yaramaz." Bunu derken çenemi parmağıyla kaldırmış ve ona bakmamı sağlamıştı. Sonra da teminat alır gibi gözleriyle onayladı ve banyodan çıktı.
Evet bugün akademi yoktu ve biz bebeği görmeye gidecektik, günün olayı buydu. Aslında bu kadar büyülü dünya içinde bunun sık olması gereğini düşünmüştüm ancak buldumcuk delisi gibi sürekli kontrole gitmenin hoş karşılanmadığını öğrendim.
Ella gelip beni hazırlarken üzerime hoş bir elbise geçirdi. Kolları balon gibi inen elbisenin omuz kısmı açıktı. Aslında elbise diyemezdik çünkü iki ayrı parçası mevcuttu. Ella bunun hamile kadınlar için özel olarak tasarlandığını ve Alex'in benim için yeni getirttiğini söyledi. İkiye ayrılan elbise uzun ve yırtmaçlı etekle birleşince hassas kumaşından dolayı sanki bir bütün gibi gözüküyordu. Mıknatısın kendini çekmesi gibi elbisenin kumaşı birbirine çekilip bütünleşiyordu. Daha önce elbette böyle bir şey görmemiştim. Üst kısmı ayırınca çıplak karnıma daha kolay erişildiği için kontrolde bir sıkıntı yaşamayacaktım.
Rengi beyazdı, bu tarz kontrollere tüm saf duygularınla gitmeli ve bunu temsilen üzerinde bir şey taşıman gerektiğini de yine Ella'dan öğrendim. Bu bilgiyi bilmememi Valeri olmamama değil, ilk kez hamile olduğum için cahilliğime vermişti.
Beyaz tuhaf elbisem ve dalgalı kızıl saçlarımla kahvaltıya inerken hayran gözlerin üzerimde dolanması kendimi bir şekilde kutsanmış gibi falan hissettirdi. İlk defa bu kadar güzel enerjiyi bir arada alıyor ve bedenime yayıyordum. Bakalım kontrol esnasında ne gibi şeyler hissedecektim ve geldiğim yerdeki gibi ultrason aletleri yerine neyle karşılaşacaktım? |
0% |