@mavperikal
|
henüz bölümlerin etkileşimini göremiyorum ama okunma sayısı sürekli artıyor lütfen okuduğunuz bölümlere oy verin teşekkürler 😍
(76) Ejderlerin Atası
Basillan'a gelişim sıradan bir sebep üzerine değildi. Bir sabah kalkmış ve birileri hadi şu kızı Basillan'a getirelim dememişti. Ben Basillan'a kutsal dedikleri o kitabı gördüğüm hatta belki açıp okuduğum için gelmiştim. Öncesinde zamanda geriye gitmem bir yanlışlıktan ibaret olabilir miydi?
Hormonlarımdan dolayı duygularımı doruklarda yaşadığım için hüzün, şaşkınlık, içimdeki o boşluk gittikçe büyüyor ve karşımdaki ejderhama tüm kırgınlığımla bakıyordum.
"Bana her şeyi en baştan anlatmalısın Greinner! Neden sustun, bunu neden söylemedin?"
Söyledim, ama altındaki manayı anlamadığın için havada kaldı. Şimdi ise bir şeyleri çözmeye başladığın için parçalar yerine oturdu.
"Bu bir bahane değil." Zihnine fısıldadıktan sonra ejderhasına yaslanmış Olivia'ya döndüm. "Bu günlük bu kadar gezi yeterli sanırım, bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim zeytinim. Onunla konuşmam gereken bazı şeyler var."
"Tamam, ejderhalar ve onların sırları, bir tane daha öğrendin demek. Bazı şeyleri öylece bize söyleyemiyorlar biliyorsun, sebep her neyse ona çok kızma olur mu?" Kollarını boynuma dolayıp yanağımı öptükten sonra gülümsedi. "Ben de kapışırız havada diyordum, başka sefere artık."
Evet hiçbir derdim olmasa ben de ejderha yarışı yapmak isteyebilirdim şu an. Gülümseyerek el salladıktan sonra hızla ejderhasına tırmandı ve göğün içinde kayboldular. Kollarımı birbirine kavuşturup bir taşın üzerine küskünce oturdum ama anında geri kalktım.
"Bu kahrolası taş neden bu kadar soğuk?"
Şimdi hallederim.
Ağzından çıkardığı ateşle taşı ısıtması çok sevimli bir hareketti ama buna kapılmayacaktım. Zihnimdeki soru işaretlerine bir an önce son vermek zorundaydı.
Taşa geri oturduğumda ısınmış olması beni hem sevindirdi hem de rahatlattı. Eh mabadım bir yerde kıymetliydi sonuçta.
"Evet seni dinliyorum, en baştan al lütfen."
Doğduktan sonra,
"Greinner şirinlik yapmaya çalışmadan anlat, Valeri kendi bedenindeydi bir büyü yaptı sonrasında bedeninden ayrıldı ve ben bir şekilde ruhumu bedenimden ayrılmış ve onun bedeninin içine girmiş buldum. Bu nasıl mümkün diye kafayı yedik günlerce ya. Neden sustun?"
Beni vedalaşmak içim çağırana kadar yaptığı şeyden haberim olmadı çünkü aramızdaki bağı ne zaman kaldırıp indirmesi gerektiğini biliyordu. Beni ormana çağırdığında bir yolculuğa çıkacağını, geri dönüp dönemeyeceğinden emin olmadığını ama yapması gereken tek şeyin bu olduğundan bahsettiğinde neden söz ettiğini anlamadım. Toprağa bazı şekiller çizerken de amacını tam çözemediğim için müdahale edemedim. Büyüyü mühürledi için bir yerden sonra zaten müdahale edemezdim.
Bu anı yeniden yaşar gibi öfkelendiğinde ağzındaki ateşi köşedeki otlara savurdu. Ormanı yakmayacağını düşünüp kendimi rahatlattım ve dinlemeye devam ettim. Karşımda oturduğunda ise sakince karşılıklı bir sohbet içinde olduğumuza ise hayret ettim.
Yere çizdiği o göze kadar ve kanıyla mühürlemeye çalıştığı ana kadar bu kadar korkunç bir şey yapacağını düşünmemiştim. O an anında bir müdahale yapmalıydım yoksa başımıza daha korkunç şeyler gelebilirdi. Ejderha gözyaşı çok önemli büyüleri bozabilir ya da onda bir zedeleme yapabilir. Gözyaşımı toprağa bıraktığımda kanıyla bağladığı büyüde bir çatlak oldu. Yaşadığımız anla başka bir evrende yaşadığımız her an aynı değil. Geçmişte dolandığım bir saat burada bir saniye edebilir. Bu yüzden enerjimi gönderip seni buldum. Boşlukta duran bir ruha ihtiyacım vardı yoksa Valeri'nin bedenine girecek şey şeytanın bizzat kendisi olacaktı. Onu nasıl kandırdı ya da ne gördü bilmiyorum. Öylece ilk gördüğüm ruhu da alamazdım, o zaman yine şeytandan bir farkı kalmazdı yaptığım şeyin.
O sırada tüm ruhların içinden aklında kötülüğün kol gezinmediği en sıradan kendi halinde olan ruh seninkiydi. Ama önce oradan kurtulman lazımdı, bunun için ise kötü kalpli birinin eline düşmemen. Yine aynı yöntemle sana Ruddy'i işaret ettim ve gerisi kendiliğinden geldi. Işığımla seni buraya çektim.
Dehşete düşmüş bir halde ona bakakaldım. "Ne yani başıma gelen tüm bu şeyler iyi bir insan olduğum için mi? Greinner benim bir hayatım vardı, okulum, ailem, geleceğim vardı. Şimdi hepsine özlem duyan bir kimseden ibaretim. Kutsal kitabı gördüğüm için buradayım sanıyordum."
Kutsal kitapla benim bir alakam yok. Ama sana zaten biri bu şekilde dokunmuş, hayatına dokunmuş. Bunun sebebini bilemiyorum, kitabı görmesen bile bir süre sonra ışığım seni buraya getirecekti. Seni seçmemin asıl önemli yeri ruhunun boşlukta olmasıydı, dediğin gibi geçmişe gitmendi. Kendi zamanında olsan senden haberim bile olmayacaktı. Onlar kanlı büyü yapıp kuralı bozdular ben de bu açıklıktan yararlanıp onların kuralını kırdım. Valeri'in içinde şeytanın olduğunu düşünsene bir. Soylu bir ailede yaşıyor ve alfanın eşi, giremeyeceği kapı yok, karıştıramayacağı iş yok. En önemlisi içinde bebeği vardı Zambak. O nasıl bu hataya düştü bilmiyorum ama kendisi bu kadar kararmış kalpli biri değildi, öyle olsaydı onu seçmezdim.
Bu bebeği benden başkasının taşıdığını düşünmek istemedim. Hele ona her türlü kötülüğü yapabilecek bir şeytanın asla taşımasını istemezdim.
"Ne zaman geri dönecek?"
Geri dönmenin yollarını arıyor ama şu an dönemez.
"Ne demek dönemez?"
Duyduğunuz gibi dönerse tek dönmeme ihtimali var. Bu yüzden onu engelliyorum ve bir süre daha engellemeliyim.
"Bunu sen mi yapıyorsun. Bizi o aptal mağaraya göndermek zorunda değildin madem büyüyü biliyordun neden gönderdin?"
Sinirli bir homurtuyla yeniden etrafı tutuşturdu. Artık bağırarak konuşma evresine geçmiştik.
Çünkü bazı şeyleri insanların kendi çabalarıyla bulması gerek. İnsanlarla aramızda bağ kurarken ejderlerin atasına buna bağlı bir yemin veriyoruz. Herkes hata yapmalı ve hayatı bir yerden tutup öğrenmeli. Bazı anlara müdahale edip etmemek bizim inisiyatifimizde değil.
"Ne zaman geri dönecek?" Biraz da korkarak sormuştum bu soruyu. Gördüğüm o anı zihnimi sürekli meşgul ediyordu.
Bu çocuğu senin doğurman ve senin emzirmen lazım. Basillan'a gelecek olan önemli bir soyun devamı şeytan sütüyle beslenirse damarlarında ondan izler bulunursa buranın sonunu getirir.
"Ataların bu şeyi öylece oturup neler olacak diye izlemeyi tercih ediyor yani öyle mi?"
Bu yüzden benim seçimime ve müdahaleme karışmadılar.
Aklımdaki soruların en büyüğü bana kimin dokunup hayatıma kutsal kitabı dahil ettiğiydi? Bu bilgiye nasıl erişebilirdim? Herkesin hayatta bir varlık amacı vardı, ben bunu çocuk doğurup emzirerek mi yapacaktım yani?
"Madem şimdi anlatabiliyorsun bu konuşmayı biraz daha öne çekebilirdin Greinner, sana çok kırgınım."
Bir şeyleri anlamadan açıklayamazdım. Az önce atalarım olduğunu öğrendin, bazıları insanlara kinli ve domino taşı gibi bilgileri biriktirip dokunmadığı müddetçe taşların yıkılmasına izin vermiyorlar. Zaten kolay şeyler yaşamadın ve bilgiyi bir anda hiçbir sağlıklı insan zihnine yükleyemez. Alışma oranı doğru olmalı yoksa aklını kaybedip deliliğe doğru kışkırtır insanı.
Orada durup daha ne kadar konuştuk ne konuştuk zihnim allak bullak olmuştu. Öfkelenmiş, kırılmış ve zedelenmiştim. Bir damızlık olarak görev yerime gelmiş ve başıma gelen felaketlerle ekstradan uğraşmak zorunda kalmıştım. O taşın üzerinde ne kadar zaman geçirdim bilmiyorum. Hareket etmek bile istemezken hava soğumaya başladığında Greinner alttan ateşi hafifçe yeniden ısıtıyor ve orada oturmama biraz daha müsaade ediyordu.
Zambak artık gitmeliyiz, akşam yemeği saati geldi ve saatlerdir bir şey yemedin. Bunun senin için ne kadar zor olduğunu anlıyorum, bu saate kadar acını yaşamana izin de verdim ancak iki canlı olduğunu hatırlamanın vakti geldi.
Gözlerimi süzerek ona baktım. "Benim bedenim nerede?"
|
0% |