Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@mavperikal

(8) Kırmızı Eski Defter

 

Kendi zamanından kopup oldukça eski bir zamana savrulan Lily'nin umudu günden güne solarken elinden hiçbir şey gelmiyordu. Çeşitli büyülerin olduğu bu saçma zamanda bile kahin bozuntuları bir şey anlamamıştı. Üstelik kendilerini kötülememek adına bunu gizli tutuyorlardı.

 

Bir gün Lily yine ormanda gezintiye çıktığında onu takip eden şekilli ışığı gördü. Tıpkı bir tavşan gibi zıplayarak peşinden gitmek istese de bu çok yanlış anlaşılırdı. Çünkü artık önemli biriyle evliydi. Ruddy oldukça zengindi bu yüzden bu durum kıyafetine hatta mücevherlerine de yansımıştı.

 

Sırf sakat olduğu için babası onun evini ayırmış ve kapısına da yardımcılar dikmişti. Sakat soy, çürük soy demekti ve bu dönemde kabul edilmiyordu. Tüm bu saçmalığın içinde ona iyi gelen tek şey Lily'nin arkadaşlığı olmuştu. Korktuğu başına gelmiş ve karısından hoşlanmaya başlamıştı. Lily bu duruma hiç sesini çıkarmıyordu. İkisi de fırsatını bulduklarında geri gideceğini biliyordu ama Ruddy'nin hasta bedeni bu dünyadan göçmeden aşkı tatmak istiyordu. Bu yüzden tüm olanağını ve sevgisini karısına aktarmak istiyordu.

 

Lily ışığı takip ede ede bir kayanın önünde durdu. Sorun şuydu ki ışığı ondan başka gören yoktu. Kayanın çevresini dolandıktan sonra bir de altına bakmak istedi ancak kaldıramayacağı kadar ağırdı.

 

"Lütfen kayayı kaldırır mısınız?"

 

İlk gün ona kaba davranan herkes şimdi karşısında el pençe duruyordu. Hemen istediğini yaptılar ve kayanın altından çıkan şey Lily'nin nefesini kesti. İç çekerek kalbini tutup bir adım geri çekildiğinde emin olmak için gözlerini kısarak baktı. Bu kitaplarının arasına karışan kırmızı deri kaplı eski kitabın aynısıydı.

 

Buraya gelmesinin nedeni bu kitap mıydı yani? Bu çok anlamsızdı. Elleri heyecan ve korkudan titreyerek üzerine solucanlar tırmanmış kitabı aldı ve silkeledi. Nihayet dönüş biletini bulmuş olabilirdi. Ruddy adına üzülecekti fakat hiçbir şey onu bu zamanda daha fazla tutamazdı.

 

Daha önce kitabın adını okuyup okumadığından emin değildi. Ama şimdi büyük harflerle BASİLLAN yazdığını görüyordu. Acaba bu ne demek diye düşündü, başına gelecek yeni olayı bilmeden. Açtığı ilk sayfada daha önce okuduğu o yazı hala duruyordu.

 

Yapılır anlaşmalar

 

ödenir bedeller

 

kanlı anlaşmayı yalnız kan bozar

 

bilinmeyen evrenler

 

birbirine değerler

 

ışığı yalnız ışık açar

 

Lily baştan aşağı anlayana kadar tekrar tekrar okudu. Işığı yalnızca ışık açar derken ona gözüken ışıktan mı bahsediyordu acaba diye düşündü. Ancak etrafını yeniden kontrol ettiğinde ışığa dair bir şey bulamadı.

 

Başka bir kayanın üzerine oturup kitabı kontrol etti ama garip ve karmaşık şekillerden başka yazıya denk gelmedi. Belki de bir oyun bölümü gibi sırayla açılacaktı. Elle çizildiğini düşündüğü kara kalem çalışmalarından birinde ejder başlı yılan gördüğüne emindi. Hatta kuyruklu bir kadın, kanatları geniş ama cılız bir kuş, ağzından alevler püskürten bir hayvan...

 

Çizimler son derece ürkütücü duruyordu. Masum olduğunu düşündüğüm denizkızı bile kara kalemle çizildiğinden şeytani bir gözle bakıyor gibi hissettiği için hemen kapağını kapattı. Şimdi bunu Ruddy'ye söylemek kalmıştı.

 

At arabasıyla yeniden eve dönüp, ona kendi dönemine ait yemeklerden yaptı. Bunları yaparken kocası da onu tekerli sandalyeden izliyor, bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Ruddy bu taştan dört duvar arasında yeterince yalnız kalmıştı, şimdi yanında keyif alabileceği biri varken her saniyesini değerlendirmek istedi. Hatta yardım da etmek istemişti ama Lily ona izin vermemişti.

 

Mutfağı saran şahane kokular ikisinin de midesini kazımıştı. "Sanki bir kurtçuk varmış ve beni içeriden kemiriyormuş gibi hissediyorum," dediğinde Ruddy'nin o tatlı gülümsemesini duydu yine.

 

"İnanılmaz iştahı olan bir kadınsın. Eh, yediklerin yarıyor da."

 

"Sen bana kilolu musun demek istiyorsun?"

 

"Nihayet evliliğimizin ilk tartışmasını yapıyoruz," derken gözleri parladı Ruddy'nin. Kendini gittikçe anlaşmalı evlilik yaptığı karısına kaptırıyordu. Lily bunu onun yüzüne vurmazken gülümsedi.

 

"Demek benimle savaşmak istiyorsunuz Ruddy Bey?"

 

Dili, aslında sevişmek istiyorum diyemediği için "Evet savaşmak istiyorum, benimle nasıl savaşacağını merak ettim doğrusu," derken hin bir şekilde gülen tek kişi kocası olmamıştı.

 

"Bunu seni yıkayarak yapacağım sevgili Ruddy," dediğinde Ruddy'nin heyecanı yüzünden belli oluyordu.

 

"Memnuniyet duyarım kraliçem, emirlerin benim için daima öndedir."

 

"Ah, şöyle seslenmesene... köle diye aldığın kadına kraliçem diyemezsin."

 

"Seni hiç o manada yanıma almadım ve davranmadım biliyorsun. Benden yardım isteyen sendin. Sahi neden o kadar adam arasında benden yardım istedin?"

 

"Senin üzerine ilahi bir güç tarafından işaret konuldu," dedi Lily sırıtarak. Doğruları söylüyor ancak ona inanan olmuyordu. Bulduğu kitabı da uyurken söyleyecekti çünkü güzel bir yemeğin ardından banyo yaptırıp rahatlamasını umuyordu.

 

Ruddy, hassas bir kalbi olan insandı, bu yüzden onu kırmak isteyeceği son şeydi. Yemeklerini yedikten sonra hiç gocunmadan topladı oraları. Ardından taş odaya götürüp mini kuyunun içine sığamadığı için sandalye değişimi yaptılar.

 

Lily kovalar dolusu sıcak suyu içeriye taşıdıktan sonra kocasını bir güzel soydu. Ruddy öyle arsızdı ki yükselmesi için Lily'nin ona bakması bile yetiyordu. İşte şimdi söz konusu asıl savaşa gelmişti. Eline aldığı örgü bezin üzerine biraz sabun sürüp köpürttükten sonra Ruddy'yi kuru yeri kalmayacak şekilde köpükledi.

 

Erkekliğinin üzerinden geçerken bilerek oyalanıyor ve bastırıyordu ki Ruddy savaşın alasını görsün. Gözleri ona bakmaktan çekinmiyordu artık. Köpüklü bezi her oradan geçirdiğinde Ruddy derin bir nefes alıp veriyordu. Diz kapaklarının problemli olup yürüyememesi ona diğer taraflardan hiçbir şey kaybettirmemişti.

 

Genç ve sağlıklı bir erkekti, bu karısını memnun etmesi anlamına da gelebilirdi, Lily her defasında bunun kâğıt üzerinde bir evlilik olduğunun altını çizmeseydi. Ancak şimdi köpüklü bez oradan her geçtiğinde sanki onun parmakları gibi heyecanlanıp geriliyordu.

 

Yeniden üzerinden geçerken elini, kadının elinin üzerine bastırdı. Dizlerinin üzerinde duran kadın aklına delice şeyler getirirken, arada köpüklü bez varken o eli yavaşça hareket ettirmeye başladı. Bunu yaparken gözleri bir an olsun birbirinden ayrılmıyordu.

 

"Eğer sen de istersen sevgili karım, bu savaşı bir temasınla daha da alevlendirebilirsin?" Kibarca sorduğu soruya rağmen reddetse bile üzülmezdi. Oldukça cesur bir şekilde attığı adım nihayet elinde patlamadı. Lily elini çekmedi ama bezi de çekmedi.

 

"Beni bir kez bile olsa bu savaşta mağlup etmek istiyorsan, fazlalıkları kaldırır atarsın," dediğinde kadının susmasından cesaret alıyordu. Bu olay da Lily için ilkti. Ancak kocasını daha önce defalarca yıkadığı ve büyüyen organını gördüğü için garipsememişti. Derin bir nefes alıp verdi, tamam o kocasıydı ve bir kerelik bir ödülden bir şey olmazdı.

 

Örgüyü aradan çekip sıcak parmaklarıyla bir anda onu kavrayınca Ruddy'nin genizden gelen sesi taş duvarlara çarpıp kulaklarına doldu. Ona istediğini verirken aldığı haz çok hoştu. Kendini daha kadın gibi hissediyordu, evli bir kadın gibi.

 

Köpüklü eli kayarken Ruddy'nin kendinden geçişlerini aşağıdan ona diktiği gözleriyle bakarak izledi. En sonunda bir lav gibi akmaya başlayan kocasıyla göz göze geldiler. Baş parmağıyla kadının bileğini okşadıktan sonra "Teşekkür ederim, bana bu kadar iyi geldiğin için," dedi ve arada rahatsız etmeyen bir sessizlik oluştu. Banyonun kalanında gözlerini kapatarak beklemiş ve hızlıca kurulanıp diğer sandalyesine geçmişti.

 

Lily, o yüzyılın teknolojilerinden bihaber oldukları için bazı kurtarıcı aletler icat etmişti. Bunlardan biri Ruddy için daha modern bir sandalye olmuştu. Ruddy, Lily'den gelen her şeyi büyük bir emanet gibi karşılıyordu, evet bir gün gideceğini bilerek.

 

O gece dile gelemeyen cümleler gözlerden akmış ve Ruddy kenarda duran kitabı görmüştü. Lily bir şeyler söyleyeceği zaman ise ona sarılıp uyumayı tercih etmişti. İçten içe her gün korkarak bu günü beklemiş olan Ruddy bir an olsun gözlerini ondan almak istemiyordu, hoşlanması boyut atlayınca onu bırakmak bile istememişti ancak bu koca bir haksızlıktı.

 

Son anları buysa şayet üzülerek geçirmek yerine huzurla sarılmayı tercih ederdi.

 

Ertesi sabah, kollarını doldurup, kalbini ve yatağını ısıtan kadının ardındaki koca boşlukla karşılaşmak Ruddy'yi derin bir sessizliğe kavuşturdu. Her şeye rağmen kalan ömrünü onunla geçirdiği için Tanrı'ya minnettardı. Son zamanlarına kanatsız bir melek gibi değmişti ve bir gün belki ona geri döner diye ümit etmekten başka bir şey yapamazdı.

Loading...
0%