Yeni Üyelik
81.
Bölüm

81. Bölüm

@mavperikal

(79) Tanrıça Hera'nın Burcu

 

 

 

At arabasıyla birlikte baş başa bir yolculuğa çıkarken elimin üzerini okşayıp geri çekildi. "İyi misin, nasıl hissediyorsun?"

 

"Doğrusunu istiyorsan karışığım ama iyiyim. Heyecanlıyım da... sonrasını düşünmezsem her şey mükemmel ilerliyor."

 

"Zamanı geldiğinde bedenine dönebileceğini artık biliyorsun."

 

"Ya dönemezsem?"

 

Başını aşağı eğerek bilmediğini belirtti net bir cevabı yoktu ve bu ihtimal bir köşede öylece sallanıyordu. "Her şey için minnettarım, yaptığın ve katlandığın her şey için. İyi ki varsın, benim için her zaman iyi ki olarak kalacaksın Lilium. Bazı cevaplar verip seni kandırmak istemiyorum, ne olacağını hep birlikte göreceğiz," dedikten sonra iç cebinden şık bir kutu çıkardı. "Bunu senin için ateşimle dövdüm."

 

Bu hamile kadın figürü olan bir kolyeydi. Saçlarının örgülü olması, bu bebeği her zaman benim taşıdığım manasına geliyordu çünkü Valeri saçlarını hiç örmezdi. Kendi emeğiyle hazırladığı bu eşsiz kolyeye bakıp ona gülümsedim. "Teşekkür ederim, bunun anlamı çok derin."

 

"Sen de çok derin bir insansın, yapabileceğim şeylerin sınırsız olduğunu sanırdım ama bazı şeyler elimi kolumu bağladı. Yine de bunca ayı bir şekilde geçirdik. Bebeğimi taşıdın, onu doğuracaksın... Bunun benim için anlamını sana nasıl ifade etsem az kalır."

 

Elimdeki kolyeyi hala incelerken fark ettiğim bir detayla gözümden bir damla yaş düştü. Saç örgüsünün ucunda duran toka zambak şeklindeydi. Alex detaycı bir insandı ve benden bir parça bırakması beni çok sevindirdi. Evet belki ufak ama asla önemsiz değil...

 

At arabası bizi bir köşeye bıraktığında yavaşça indik ve gördüklerimle şok oldum. Uzun ve dar bir yolda sayısız dükkan vardı. Havada uçan kağıt uçaklar, kağıt çiçekler ve çeşitli origami çeşitleri vardı. Bir yerde renk değiştiren pelerin modellerinin olduğu küçük moda evi gördüm.

 

"Sana inanamıyorum buraya nasıl daha önce gelmedik?"

 

"Affedersin, alışverişi geç zamana bıraktıkları için hiç aklıma gelmedi."

 

"Benim de gelmedi, yani yol üstündeki küçük dükkanlar işinizi görüyor sanmıştım. Neticede çoğu şeyi büyüyle yapıyorsunuz."

 

Başını sallayıp beni onayladıktan sonra girişte büyük bir tabela gördüm. Zaranya sokağı... Bu sokağa şimdiden bayılmıştım. Bir dükkanın önünden geçerken kürenin üzerindeki el tırnaklarıyla küreye vurdu ve dikkatimi çekti. "Gel ve geleceğini öğren."

 

Alex'e baktığımda gülümseyerek elimi tuttu. "Büyülü ses o, hareket hissettiğinde konuşur." Burası tıpkı geldiğim yerdeki çarşı pazarlar gibiydi. Bayram alışverişi yapacak kadar kalabalık ve neşeli gruplar vardı. Hiçbir şey almasan bile insanın içi açılırdı.

 

Başka bir dükkanın önünden geçerken kocaman bir iskelet kafa dişlerini takırdatıp dikkatimi çekti. "Bu da ne?"

 

"Kardinal kafatası, büyülendiği zaman seninle konuşuyor hatta öğüt bile veriyor. Oyun arkadaşı gibi bir şey."

 

"Bununla dertleşiliyor mu yani?"

 

"İstersen dertleşirsin tabii."

 

Çok ilginç ve güzeldi ama göz çukurları boş olduğundan biraz tedirgin bakmıştım. İleride bir tahtaya kendiliğinden vuran çekicin önünden çektik ve dükkana girdik.

 

"Sayın alfam, sevgili eşi, hoş geldiniz efendim. Buyurun şöyle geçin lütfen."

 

Şatafatlı koltuklara oturduğumuzda Alex konuya girdi. "Beşik bakacağız, siz herhangi bir öneri yapmadan önce eşimin tüm modelleri görmesini istiyorum," diyerek lafı adamın ağzına tıktı ve önüme tıpkı menü gibi kartlar geldi. Sanki fikirleriyle beni kandırmasını istemez gibi susturmuş ve benim beğenmemi beklemişti. Kartın yanlarındaki minyatür beşikler dönüyor, içinde bebek yatıyor, geri çıkıyor ve tekrar dönüyordu.

 

Sayfaların arasında kaç dakikamı harcadım bilmiyorum ama hoş bir tane bulup gösterdim. "Bu nasıl?"

 

"Bakalım ne amaçla kullanılıyormuş?" diyerek satıcı adama döndü. Adam seçtiğim modele gülümsedi.

 

"Bu annenin geceleri sık sık ayağa kalkmaması için özenle hazırlanmış bir model efendim. Sizin yatağınıza yarım bir ek yapıyoruz, bu korumalardan dolayı kaysa bile düşmüyor. Annenin yanında yatıyor gibi ama aynı zamanda ayrı bir kısımda, istediğiniz zaman içine katlanan bariyeri çekip aranıza engel koyabiliyorsunuz. İçine sesinizi kaydedebileceğiniz oyuncaklar var. Sizin kokunuzu hissedebilsin diye yumuşak bir el gibi onu saran bu yastıklar mevcut. İşiniz olduğunda kolaylaştırıyor."

 

"Beğendin mi hayatım?"

 

"Kulağa gayet makul geliyor," dedikten sonra Alex küçük, daire, süngerimsi bir dokuya parmağını bastırdı. "Burada odamızın dizaynı var, ona göre tasarım yaparsın." Hafızasındaki odayı parmağıyla süngerimsi dokuya mı aktardı yani? Pes!

 

"Elbette alfam, ne renk olsun istersiniz?"

 

***

 

Tüm detayları konuşup oradan çıkmamız saatlerimizi almıştı. Ayrıyeten bakımı için ekstra bir mobilya yaptırmıştık. Doğal ve ona iyi gelecek otların da içinde bulunduğu ahşap oyuncaklar sipariş etmiştik. Katalog üzerinde gördüğüm her şeyi didik didik edip en sağlıklısını bulmaya çalışmıştım. Diş çıkarma döneminde soğukta bekleteceğimiz ama ağzına aldığında ona iyileştirici etkisi olan o çubuklara varana kadar almıştım.

 

Kıyafet mağazasında kendimi tutarım sanmıştım ama gördüğüm her şeye bayılıyordum. "Ne almak istiyorsan alabilirsin bugün alışveriş ve keyif günümüz. Parayı dert etme." Elbette etmiyordum adam soylu bir alfaydı. Cicili bicili etekler, tulumlar aldıktan sonra organik pamuklardan yapılmış düz şeyler de tercih ettim. İçine girince inanılmaz eksiğinin olduğunu hissediyordun. Minicik ayaklarına çorap alırken bir yandan kızımla konuşuyordum. "Anneciğim bak sana bunları aldım, severek giyeceğiz tamam mı, üzerine kusmak yok," dediğim an karnımdaki darbesini hissettim. "Bu umarım evet demektir bebeğim."

 

Bu keyifli ve yorucu günün ardından şık bir yere yemeğe gideceğimiz an aldıklarımızı at arabasına koyup onları önden eve yollamaya karar verdik. O sırada göz göze geldiğim Scarlett beni görünce başını eğdi ve hızla ilerledi. O laf sokan alaycı tınısı birden bire kendini kapatmıştı. Kuşkulandım ancak irdelemedim. Bugünümü bozmasına izin vermeyecektim.

 

***

 

Aylar hızla ilerledi. Sanki beni bekleyen korkunç bir gelecek yokmuş gibi bu bedene de düzene de alışmıştım. Heyecanla bebeğimi bekliyordum. İnsanoğlunun bir şeye alışması için yirmi bir güne ihtiyacı olduğunu söyleyenler halimi görse ne derdi bilmem. Bu süre zarfı içinde akademi de bir sürü yeni büyü öğrenmiş bir çoğunda başarılı olmuştum. Bayan Gabriel benimle özel olarak ilgileniyordu, bebeğimi de artık o kontrol ediyordu. Tütsülerim bittikçe gidip annesinden alıyordum.

 

Şu an Uranüs ayındaydık. Bu ay tanrıça Hera'nın burcu olduğu için bereket ayı olarak geçiyordu. Evlilikler düzene girer çoğu gencin dövmesi bu ay belirir ve ülkedeki en güzel zambaklar bu ay açardı. Bunun için ayrı tepeler bile vardı özenle korudukları. Uyuyamadığım geceler boyunca Alex'ten öğrendiğim yeni bilgiler bunlardı. Hera aynı zamanda doğum tanrıçasıydı ve bu ay itibariyle karnımda ciddi kasılmalar meydana geliyordu.

 

Doğuma normal şartlar altında belki beş ay daha vardı ama şifacı kadına göre gelişimi önde ilerlediği için tanrıça Hera'nın ayında doğması onun için en verimli olanı olacaktı. Benim içinse zambaklar açarken doğmasını büyük bir gururla taşıyacaktım. Bazı küçük detaylar derin manalar taşırdı. Boynumda babasının verdiği, onu benim taşıdığım anlamına gelen kolyeyi hiç çıkarmamıştım. Bir de içime gizlediğim, ejderhamın verdiği elmas kalp kolyem vardı. Onun koruyuculuğundan bahsetmişti ve takmak için güzel bir sebebim olmuştu.

 

Olivia beni sık sık ziyaret ediyor ara ara birlikte şöyle bir dolaşıyor ve malikaneye geri geliyorduk. Bana beni anlıyor gibi bakıp dostluk kurması çok özeldi. Violet ile arayı oldukça toparlamıştık. Bana kurduğu imkansız aşk sözcüklerinden sonra elini karnıma koyup bir hayali kurar gibi kızımı seviyordu.

 

James her akşam yeni tatlılar getirip yeğeninin coşmasını sağlıyordu. Rayna ona özel büyülü oyuncaklar hazırlıyordu. Evde herkes bebeğin geleceğini anlıyor ve ona göre heyecanlanıp beni yatıştırmaya çalışıyordu.

 

Ben ise benim olmayan bir bebeği doğurmaya hazırlanıyordum. Sabah yürüyüşlerime Bayan Gabriel eşlik ediyor ve birlikte bazı meditasyonlar yapıyorduk. Bunların en güzeli ise suda olanlarıydı. Suya olan özel ilgimi anlamış ve beni oraya yönlendirmişti.

 

Bu sabah uranüs ayı ayrı bir parıldıyordu. Ejder gözlerinin parladığı bazı anlarda gökyüzü tuhaf bir hal alıyor ve ardından değişik duygular hissediyorduk. Geceleri ara ara Alex'i yataktan attığım için elimle yoklayıp varlığından emin oluyordum.

 

Ben aşağıda James ve Violet ile gizli gizli tatlımı yerken karnım birden top gibi kıvrıldı. "Benim biraz dinlenmem gerekiyor gençler. Siz delilleri ortadan kaldırırsınız," dedim tatlı tabaklarına nazaran. Sevgili Layla hanım buna pek sıcak bakmıyordu çünkü.

 

Biraz dinlesem iyi gelir dediğim için zorlukla geceliğimi giyip yatağa uzandım. Alex günün yorgunluğuyla ve geceleri onu uyutmamamla gelir gelmez uyumuştu.

 

Yatağa yatıp derin bir nefes alacaktım ki top gibi toplanıp kasılan karnımdan şiddetli bir acı girdi.

 

"Siktir! Doğum sancısı bu mu?"

 

Loading...
0%