Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Sözsüz Savaşlar

@maximoff

BÖLÜM 4:SÖZSÜZ SAVAŞLAR

Çok şey vardı anlatılacak ,
o yüzden sustum.
birini söylersem diğeri yarım kalacaktı.
Sen duydun mu sustuklarımı ??

Duymadı.Belki de duymak istemedi.
Gözlerime çok güzel bakardı ben de sanardım ki duyuyor Agah Arslan beni.
Yanılmışım.Ben onu sustuklarında tanımışım da o benim konuştuklarımda anlayamamış.Şimdiyse sustuğum için kızıyordu.Hiç mi gelmiyordu aklına konuşmaktan yorulduğum?

Hastaneden çıkmış kendi evime gidiyordum.Kabanıma daha da sarılırken telefonum çaldı.

"Efendim abicim"

"Abisinin güzeli ne yapıyorsun?"

"Nöbetten çıktım az önce eve geçiyorum."

"Akşam annemlere git yavru."

"Döndün mü?"

"Yemeğe yetişirim anneme sürpriz olacak İnci ağzından kaçırma sakın."

"Tamam Ege Bey,merak etmeyin siz."

"İnci be..."

"Ne istiyorsun abi?"

"Kek yapsana bana.Böyle bol tarçınlı."

"Kek yaparım ama tarçın katmam.Annem çaya kesin Melek teyzeleri çağırır."

"Ve Arslan Bey tarçın sevmez değil mi İnci Hanım?"

"Abi..."

Abim derin bir nefes aldı.Telefonun ucunda sessizce onu bekliyordum.Ne diyebilirdim ki?Abim her şeyi biliyordu.Ne bana kızmıştı ne de Agah Arslan'a.

Agah Arslan onun en yakın arkadaşıydı ve ben bu şehirden giderken abimden en yakın arkadaşını da almıştım.Çünkü ben gittikten sonra Agah Arslan da gitmişti.Ankara'ya geldiği zamanlarda da abime kendiyle ilgili hiçbir şey anlatmamıştı.Biliyordu Agah Arslan,ondan haber almak için konuşacağım tek insanın abim olduğunu biliyordu.

"Yazık ettin abicim.Sen ona da kendine de yazık ettin."

"Neyi yazık etmişim abi ben?Ortada yazık edilecek bir şey mi vardı?Bana oldu ne olduysa.Arslan sevdi abi.Arslan birine aşık olabildi.Gönlüne birini alabildi.Var mı bundan ötesi?Şimdi de gittim diye duvar ördüm diye beni suçluyor."

Birkaç saniye ses gelmedi abimden.Ben sinirle yürümeye devam ediyordum.Bir yandan dolan gözlerimi silmekle meşguldüm.

"Nasıl bu kadar eminsin İnci?Arslan ya sevmediyse kimseyi ya sana olan hislerinden korktuğu için böyle yapmışsa."

"Eğer senin dediğin gibiyse Arslan korkağın teki demektir abi.Her neyse ben gittim o gitti.7 sene geçti abi.Geçmişin bize katacağı hiçbir şey yok;hayal kırıklığından başka.Eve yaklaştım kapatıyorum şimdi.Arabamı güzel kullan."

"Tamam güzelim tamam.Gelince elbet konuşacağız.Görüşürüz akşam.Seviyorum seni."

"Ben de."

Kapıyı çaldığımda İdil açmıştı kapıyı.Demek ki Melek teyze bizdeydi.Zaten ya biz onlarda ya onlar bizdeydik.

"Naber güzelim?"

"İyidir İnci abla senden?"

"İyidir yavrum.Çay var mı?"

"Var var sen geç salona getiririm ben."

Mutfağa ilerleyen İdil'in arkasından baktım gülümseyerek.Büyümüş,çok güzel bir kız olmuştu.Ama hiç çizgisini bozmamıştı.Saygısından,davranışlarından asla ödün vermemişti.

Salona girdiğimde annemin bakışları bana döndü.Gelmemi beklemiyordu.

"Hoş geldin Melek'im."

Yanına gidip bir öpücük bıraktım yanağına,ardından annemi de yanağından öpüp koltuğa geçtim.

"Sen de hoşgeldin kuzum."

"Sen niye geldin bakayım?"

"İki gün nöbetim yoktu.Hem sen demedin mi gel diye?"

"Dedim dedim de-"

"Aman komşum kızın özlemiş gelmiş boşversene gerisini."

Annem tatmin olmasa da üstelemedi.O sırada İdil elinde iki bardak çayla girdi salona.İkisini de benim önümdeki sehpaya bıraktı.

"Diğer bardak kimin kızım?"

"Abim geldi ya anne.Ellerini yıkamaya çıktı yukarı."

Ben buna şaşıramadan Agah Arslan girdi salona.Üzerinde koyu gri bir gömlek vardı.Açık olan iki düğmesinden künyesi sallanıyordu.

"Hoşgeldin oğlum."

"Hoşbuldum Elif teyzem."

Benim yanıma oturdu.Sehbadan bardağına uzandı.Bense hala ona bakıyordum.Hissetmiş gibi bakışları ilk defa bana döndü.Gülümsedi,göz kırptı.Çayını içmeye devam etti.

Annemler kendi arasında konuşurken İdil telefonu çaldığı için mutfağa geçmişti.Agah Arslan bana döndü.

"Balkona çıkalım mı?"

Cevap beklemeden çayını aldı,balkona doğru ilerledi.Başımı onaylamaz halde iki yana salladım.Hiç değişmemişti.

Yine de çayımı alıp peşinden çıktım balkona.Balkonda karşısındaki sandalyeye oturdum.

"Ege geliyormuş."

"Evet aradı az önce eve geç diye."

"Ne istiyormuş senden?"

Kaşlarım çatıldı.

"Anlamadım."

"Puşt,her gelmeye bir şey istiyordu senden.Şunu yap İnci,bunu yap İnci.Bu defa da istemiştir kesin."

Gülmeden duramadım,gerçekten bunu mu hatırlıyordu?Aklıma gelenlere daha çok gülmeye başladım.

"Sen de abime yaptığım her şeyi abimden fazla yiyordun.Kızdırıyordun abimi."

Biten sigarasını kül tablasına gelişi güzel söndürürken güldü.

"İyi oluyordu ona.Ben kıyamıyordum ders çalışıyorsun diye o da maaşallah benim istemediklerimi de istiyordu."

Bir şey diyemedim,sadece gülümsedim.Kıyamadığını söylemişti.Birkaç dakika sonra iç sesim beni yenmiş ola ki konuşmaya başladım.

"Bu akşam çaya gelirsiniz muhtemelen.İstediğin bir şey varsa,yaparım Arslan."

"Gerçekten ne istersem yapacak mısın?"

Bakışları değişti.Öyle güzel gülümsedi ki ne isterse gerçekten yapacağımı hissettim.Başımı onaylarcasına salladığımda konuşmasına devam etti.

"Bana Agah demeye devam edecek misin?"

Gülüşüm yavaşça solarken bir ismin benim üzerimde bu kadar etkisi olmasından nefret ettim.Mırıldanmaktan başka bir şey gelmedi elimden.

"Bunu seneler önce konuşmuştuk Arslan."

Gülen ifadesi gitti yüzünden.

"Evet sen konuştun ben dinledim.Ne dediğini hatırlıyor musun?Bne unutamıyorum çünkü.Ben herkes oldum dedin.Herkes olmak."

Sinirle ayağa kalktı,masanın üzerinden sigarasını ve çakmağını aldı.

"Ne var biliyor musun İnci?Şu siktiğimin dünyasında sadece sen yıkabilirdin beni.Yıktın da.Helal olsun Güngüzelime."

Arkasını döndü,balkondan çıkacağı sırada dayanamadım daha fazla.

Neydi bu?

Beni mi suçluyordu giden yıllar için?

"Beni mi suçluyorsun?Sen düşündün mü hiç 7 senedir bu kız niye yaptı bunları diye?"

Hırsla döndü bana,iki adımda yanıma gelirken konuşmaya başladı.

"7 senedir her gün.Her gün İnci.Aklımda neler dolandı.Sizin yüzünüzden mi gitti diye sormadığım insan kalmadı.Sebebin bendim.Ben bununla başa çıkmaya çalıştım.Her ihtimali düşündüm.Bir ihtimal kaldı İnci,seni tamamen kaybetmemek için sustuğum tek ihtimal.Ama uzun sürmez İnci.Sana yemin ediyorum aramızdaki duvarları üzerime yıkmam uzun sürmez."

Agah Arslan önce balkondan saniyeler sonra da evden çıkıp gitti.

4 SAAT SONRA

"Az daha pilav koyayım mı annem?"

"Yok anne doydum."

"Yemek koyayım."

"Doydum annem doydum."

"Böre-"

Daha fazla dayanamadım."Anne yemiyor anne doymuş abim anneee."

Abim bu çıkışıma gülerken elini saçlarımın arasına daldırdı ve karıştı saçlarımı.Ben onun eline vururken o benim saçlarımı karıştırmakla meşguldü.Klasik bir abi kardeş kavgasıydı.Tek sorun birimiz 32 diğerimiz 29 yaşına girmek üzereydik.

"Hiç büyümüyorsunuz siz.Oğlum bıraksana kızın saçını!"

Canım babam.Hiçte kıyamazdı bana.Abime zaferle gülümsedim.

"Benim canım abim babamı duydun çek elini güzel saçlarımdan."Abim elini saçlarımdan çekti.Sonra görüşeceğiz bakışını bana atarken ayağa kalktı.Babam çoktan masadan kalkmıştı.

"İnci git çaya Melek teyzenleri çağır hadi kızım."Gözlerimi devirdim.Masadaki tabakları tezgaha koydum."Arasana anne ne diye kapılarına gidiyorum?"

"Kızım gitmediğin yer mi Allah aşkına işim var işte git çağır.Şu balkondan çıkıcaksın alt tarafı."

Terliklerimi giyip kapıyı çektim.Hemen karşı evin kapısına vurup beklemeye başladım.Bir yandan da konuşmadan duramıyordum.

"Hayır yani gitmediğin yer diyor.10 sene olmuş ben böyle kapıya gelip insan çağırmayalı.Ah anne ah-"

Bakışlarım bir anda açık duran kapıya döndü.Ne zamandır açıktı bu kapı?Daha önemlisi Agah Arslan kaç dakikadır kapıda bekliyordu ve niye gülüyordu bu kadar?

"İnci kapıyı kapatayım sen devam et istersen?Kapıyı yanlışlıkla mı çaldın?"Gülerek söyledikleriyle daha da sinirlendim."Kapat tabi Arslan beni sizin kapı kadar dinleyen anlayan yok zaten."

Düşen yüzüyle bana cevap vereceği sırada terliklerimi çıkarıp kapıdan girmek için tek elimle ittim Arslan'ı.Normalde olsa bir santim bile oynatamazdım ama söylediklerim onu afallatmış olacak ki geçmeme müsaade etmişti.

"Melek teyzeee"

Melek teyze elinde havluyla ıslak ellerini silerek geldi antreye."İnci hoş geldin güzel kızım,geçsene salona yavrum."

"Hoş buldum Melek teyzem,ben hiç geçmeyeyim içeri.Annem çaya çağırdı sizi."

"Dur yavrum ben bi Arslan amcana sorayım hemen."Melek teyze Agah Arslan ile beni antrede bırakıp salona gitti.Melek teyzenin salona girmesiyle Agah Arslan kolunu kapıya doğru uzattı ve beni kapıyla kendi arasına sıkıştırmış oldu.Eli kafamın üzerinden kapıya dokunurken bense yaslandığım kapıya biraz daha sinmiştim.Bu neydi şimdi?Kasılan kolunda gerilen kasları fark etmemek mümkün değildi.Saçlarının düzenini önüne düşen saç tutamları bozuyordu.Sakalını yeni kesmişti,kullandığı traş losyonunun kokusunu almak zor değildi.Gamzesi yoktu ama yüzünde öyle güzel bir gülümseme vardı ki etkilenmemek elimde değildi.

Allah'ım ben aklımı zor topluyorum zaten.Bir de Agah Arslan'ı verdin zar zor topladığımı dağıtsın diye.Yazık değil mi aklıma?Yazık değil mi kalbime?

"Ne var Arslan,çekilsene dikildin tepeme?"

Hala gülümsüyordu.Sanki birkaç saat önce bana kızan,kırılan o değil gibiydi.Dengesiz halleri beni de dengesizleştiriyordu.

"Telefon mu yoktu Güngüzeli evde?Kapıma kadar gelmişssin.Çok mu özledin?"

Sağ gözünü kırparken onu ilk defa böyle gördüğümü fark ettim.Alenen beni deniyordu.Aklındaki o ihtimalin doğru olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.Ama bilmediği bir şey vardı,9 senedir ona aşık kız kendini çok güzel saklıyordu.

"Evet o kadar özledim ki.Şu burnumu görüyor musun?Heh orda tüttün Arslan.Ayrıca telefon bizim aklımıza hiç gelmemişti tebrik ediyorum seni.Annem tutturdu balkondan git de çağır iki dakika diye hayır annem teknolojiden uzak diye ben seni niye özlemiş oldum.Bir de kapıma kadar diye abartman yok mu?Bizim kapıdan zıplasam sizin kapının önündeyim zaten."

Sustuğumda bana bakan bakışları daha da derin bakıyordu ya da bana öyle gelmişti,emin değildim.Benim aksime çok daha sakin bir tonda sıraladı cümlelerini.

"Döndüğünden beri ilk defa bu kadar uzun konuştun benimle,eskisi gibi İnci"

Agah Arslan söyleyene kadar bunun farkında değildim ve bunun farkında olmamak daha da korkuttu beni.Arslan'a yeniden alışıyor olmak anlamına geliyordu bu.Söyleyecek bir şey aradım kendime,kaçacak bir yol aradım.

Melek teyze geldi.Annesinin adımlarını hangi ara duymuştu emin değildim ama annesinin göz hizamıza girmesine saniyeler kala çekmişti elini kapıdan.Fark ettirmeden derin bir nefes alırken gülümseye çalıştım.

"Tamam yavrum geliriz akşam namazından sonra."

Belli belirsiz salladım kafamı."Ben gideyim."

Melek teyze gülümserken ikimize baktı.Bakmasa şaşardım çünkü Agah Arslan bakışlarını asla çekmemişti yüzümden.Daha fazla kalamayacağımı anladığımda arkamda duran kapıyı açıp terliklerimi giydim.

5 adımda bizim evin kapısının önündeydim arkamı döndüğümde Arslan'ın kapyı hala kapatmadığını fark ettim.Annemin kapıyı açmasıyla göz temasımıza son vererek kapıyı kapadım.Annemin bir şey demesine müsaade etmeden mutfağa ilerledim."Namazdan sonra geleceklermiş.Ben kek yapacağım bir de midye börek yapacağım."Bir yandan konuşuyor diğer yandan malzemeleri çıkarıyordum.Annem ilk defa beni kendinden daha telaşlı görmüş olacak ki tamam deyip çıkmıştı mutfaktan.Annemin çıkmasıyla rafta aldığım kapartma tozu paketini tezgaha fırlattım.

Çok kızgındım.Bana yaklaşıp kafamı karıştırdığı içi, başkasını sevdiği için,7 sene için,boynunda bana vereceğine söz verdiği ama vermediği künye için,kızgındım.Kendime daha çok kızgındım.Ama Agah Arslan'a kızmak kendime kızmaktan daha kolaydı.

"Düşünme kızım düşünme."

Kendimi telkin ederek keki ve böreği yaptım.Ben onlarla uğraşırken yaklaşık 20 dakika önce gelmişlerdi.Mutfaktan çıkıp salona gözükmeden odama gittim.Görselerde yabancı değillerdi ben sorun etmezdim ama anneme göre biz hariç herkes misafirdi ve misafirin karşısına ev kıyafeti ile çıkılmazdı.Hızla kıyafetlerimi değişip kaküllerimi düzelterek indim merdivenlerden.Salona girdiğimde babamların ikili koltukta tavla oynadıklarını gördüm.Annemler kendi aralarında konuşurken Agah Arslan abimle sohbet ediyordu.İdil Zümra gelmemişti.

"Hoş geldiniz."

Arslan amca gülümseyip göz kırpmıştı."Hoşbulduk İnci gel sana bir şey soracağız biz."Melek teyze beni yanına çağırırken Agah Arslan hala bana bakıyordu.Onu görmezden gelmeye çalışarak sandalye çektim annemlerin yanına.

"İdil nerede Melek teyze?"

"İpek'le çıktılar.Arkadaşlarının doğum günü mü ne varmış."

Başımı salladım.Daha sonra annemin bana uzattığı telefonu aldım elime,Melek teyzenin telefonunu.Bir kız vardı ekranda,benim yaşlarımdaydı muhtemelen.Kızıl saçları vardı,kahverengi gözleri ve buğday tenli bir kız.

"Kim bu anne?"Annemden önce Melek teyze cevap verdi soruma.Sessiz konuşuyordu üstelik.

"İsmi Selvi,2 sene önce taşındılar mahalleye,ilkokul öğretmeni."

Anlamıştım ve anladıklarımdan sonra kalbimin sıkışmasına engel olamadım.Bir el mengeneyle sarmıştı kalbimi.Agah Arslan'a bakıyorlardı bu kızı.Titrediğini hissettiğim bacaklarımın beni taşımasını umarak ayağa kalktım.Hala bana bakan annemlere zoraki bir gülümse sundum.

"Çay olmuştur.Ben bir bakayım."

Hızlı adımlarla mutfağa girdiğimde gerçekten nefes alamadığımı hissediyordum.Balkona çıkıp derin nefesler almaya başladım.Bir yandan da akmaya çalışan yaşlarımı geri göndermekle meşguldüm.Böyle olmamalıydı.Hiç dönmemeliydim.Ne yarım kalabiliyordum ne tamamlayabiliyordum ne de gücüm yetiyordu bir son vermeye.

Arafta değildim artık;yangının tam ortasındaydım.

Agah Arslan geldi.Konuşmadı ama hissettim varlığını.Çakmak sesi geldi önce kısa süre sonra da sigara dumanı yayıldı gökyüzüne.

"Ne gösterdi annem sana?"

Güldüm.Ama içten bir gülüş değildi."Ne gösterdiğini bilmiyor musun gerçekten?"

Ona döndüğümde kaşları çatılmıştı,sigarasını içmeye devam ederken konuştu."Bilsem sana neden sorayım İnci?"

O an fark ettim Agah Arslan gerçekten bilmiyordu.Melek teyze Agah Arslan'ın haberi olmadan böyle bir şeye asla girişmezdi.Melek teyze ona sormadan neden bana sormuştu?Hala bana bakan Agah Arslan'ı daha fazla cevapsız bırakmak istemedim.

"Yok bir şey sana öyle gelmiştir Arslan.Hadi bitirdiysen sigaranı geç içeri sen.Çayları getireyim ben de."

Birkaç saniye daha baktı bana Agah Arslan ama üstelemedi daha fazla.Tezgahın üzerindeki tepsiyi gördü Arslan.Hızla bana dönen bakışlarını gördüm önce,yemin ediyorum gözlerinin içi parlamıştı.

"Siktir!İnci harbiden mi?"

Küfrüne mi kızsam tepkisine mi gülsem bilemedim.Agah Arslan da benden bir tepki beklemeden böreklerden birini eline aldı,sıcak olmasını umursamadan yemeye başladığında.Bugünkü İnci ondan bir tepki beklemezdi belki ama 19 yaşında Agah Arslan'a aşık olan o kız deli gibi bir tepki bekliyordu ondan.

"Ulan İnci...çok güzel olmuş.Yine çok güzel olmuş."

19 yaşındaki kızdı Agah Arslan'dan bir cevap bekleyen ama aldığı cevaba sevinen bendim.Çok normal bir konuşmaydı belki.Hatta günlük hayatta insanlar birbirlerine nezaketen bile kurardı böyle cümleler.Ama bu cümleleri sevdiğinizden duyunca değişiyordu kalp ritminiz,engelleyemiyordunuz işte.

"Afiyet olsun.Hadi git içeri ben çayları getireyim."Çay tepsisine baktı önce daha sonra tepsiyi aldı eline.

"Ben çayları götürürüm,sen tabakları getir İnci."

"Ben götürürdüm Arslan..."

Beni duymazdan gelerek mutfaktan çıktığında ben de beklemeden tabakları alıp peşinden çıktım.Agah Arslan çayları dağıttıktan sonra tabağına uzandı ve keke bakmadan börekleri yemeye başladı.

"Kızım çocuk sigara içmeye çıkmıştı çayları vermişsin."

Ben açıklama yapamadan Agah Arslan konuştu."Ben aldım Elif teyze tepsi ağırdı."

Agah Arslan anneme söylediklerinden sonra sessizce mırıldandı ama abime duyurmak ister gibiydi."İt.Anca yiyor.Kalk yardım etsene lan kıza."

Abimse duyuyordu ama hiç takmadan önündekileri yemeye devam ediyordu.Aralarındaki arkadaşlık hep böyle olmuştu.Aradan geçen senelerde Agah Arslan kendini anlatmamıştı belki ama abimi hep dinlemişti.Arkadaşlıklarındaki tek boşluk benimle ilgiliydi.

Annem tekrar bir şey diyeceği sırada Melek teyze" Aman komşum taşısın işte boşver sen."diyerek annemin odağını yeniden kendine çekmişti.Melek teyze bir şey yapmaya çalışıyordu ama tam yerli yerine oturtamamıştım henüz.Bu yüzden şimdilik düşünmemeye karar vermiştim.

Babam ve Arslan amca yatsı namazı için camiye gitmişti.Sohbet devam ederken çay doldurmak için kalktığımde Arslan'ın da çayının bittiğini gördüm.

Onun bardağını da alıp doldururken söyleniyordum."Bakma artık be adam bütün akşam baktın zaten annen sana gelin bakıyor sen hala bana bakıyorsun."

Çayları alıp mutfaktan çıktım Arslan'ın bardağını önüne bırakıp yerime geçeceğim sırada zil çaldı.İdil gelmişti."Hoşgeldin güzelim gel içeri."

Kafasını olumsuz anlamda sallarken Arslan da kapıya gelmişti.Elindeki anahtarı kız kardeşine uzattı.

"İpek de gitti mi evet?"

"Fotokopi çekmesi gerekiyormuş kırtasiyeye döndü sokağın başında."

"Tamam anahtar var bizde kapının arkasında bırakma güzelim."

"Görüşürüz İnci abla."

İdil arkasını dönü birkaç adımda evlerine girdi.Kapıyı kapattığım sırada Arslan'ın hala beklediğini gördüm.

"Perde takmışsın."

"Evet taktım,olması gereken oydu çünkü."

"Kime göre olması gereken oydu?"

"Bana göre Arslan,bana göre.İkimizde kocaman insanlar olduk perde yüzünden kavga mı edelim?Taktım bitti işte."

Bakışları daha da sertleşti,yüzüme meydan okur gibi baktı birkaç saniye.Sözsüz bir savaş başlatmıştı aramızda ama bilmiyordu ki ben o savaştan mağlup ayrılalı çok uzun zaman olmuştu.Bu yüzden onu arkamda bırakıp salona geçtim.Arslan'ın peşimden geleceğini düşünürken birkaç dakika sonra bir gürültü geldi yukardan.Herkes oturduğu yerde irkilirken ne olduğunu ilk anlayan abim olmuştu.Gülerek konuşmaya başladı.

"Perde mi taktın kız sen odana?"

Şaşkındım bu yüzden sadece başımı sallayarak bir onay verebildim.Herkesin bakışları bendeyken özellikle Melek teyze benden öte bir ben görüyor gibi bakıyordu.Kısa süre içinde Agah Arslan salona girdi.Elindekileri görmemle,gözlerimi kapadım yavaşça.Gülmekle kızmak arası bir noktadaydım.

Agah Arslan'ın elinde perdem vardı,hayır sadece perdem yoktu korniş de elindeydi.

Onu nasıl sökmüştü?

"Allah senin iyiliğini versin Arslan ne yaptın sen?"

Annem bir şey diyemezken abim hala gülüyordu.

"Lan Arslan perde yetmedi işi kökünden mi sökeyim dedin?"

Arslan önce bana döndü bak gördün mü dercesine.

"Bir daha tak bakayım.Hadi tekrar tak İnci."

Elindekileri sesli bir şekilde yere bıraktı,ardından kapıya ilerledi."Tekrar taktığında gör bak o camın da pencerenin de nasıl amına koyuyorum."

Bunu mırıldanarak söylemişti ama ben duymuştum.Annemlerin yanında bu tavrına bir şey demek istemiyordum ama şansını zorluyor gibiydi.

Bu akşamın son cümlesi bu olmuştu.Agah Arslan o cümlelerden sonra işinin çıktığını ve gitmesi gerektiğini söylemişti.Evdekiler inanmış mıydı bilmiyordum ama Melek teyze ve annem eski muhabbetleri geri dönmüşlerdi.Arslan amca ve babam geldikten sonra kalkmıştı Melek teyzeler.Ben de sessizce odama geçmiştim.Duvara baktığımda gerçekten her şeyi söktüğünü görmüştüm,yine karşı karşıyaydı odalarımız.

Ama kalplerimiz hangi konumdaydı bilemiyordum.Duvarların üzerime geldiğini hissediyordum,dayanamayıp camı açtığımda tanıdık bakışları hissettim üzerimde.Gözlerim odasını bulduğunda ışığın yanmamasına rağmen onu bulmuştu gözlerim.

Üzerinde hiçbir şey yoktu künyesi göğsünde sallanırken elinde yine bir sigarası vardı.Bir yandan sigarasını içine çekerken önceki gece yaptığını yapmak için telefonunu çıkardı.Bir şeyler yazıp telefonu tekrar cebine koyarken sakince sigarasını içmeye devam etti.

Agah Arslan Demir:Ördüğün,örmeye çalıştığın ve öreceğin bütün duvarları bugün yaptığım gibi teker teker yıkmadan ve kırmadan durmayacağım Güngüzeli.

Mesajı okudum gözümden düşen tek damlayı sildim.Ardından parmaklarım gezindi telefonda.

Mesajı gönderdikten sonra daha fazlasını beklemeden içeri girdim.

İnci Günhan:Kırdığın her duvarın altında can vereceğim Arslan.Senin savaşının kazananı ben olamam,yapma.


Loading...
0%