Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12- "Bizim Gibi"

@may350

Şaşkınlıkla çevrelenmiş bu hava dağılmamakta kararlı bir şekilde , etrafımızda süzülüyordu. En çok şaşkın olan kişi de , Yaprak olmuştu. Aslı ismini duyduktan sonra , Yaprak bir şey diyene kadar konuşmama kararı almıştık sanki. Gizli bir anlaşma yapmışızcasına , kimseden çıt çıkmıyordu. Çıkan tek ses , Soykan'ın yerde kıvranma sesleri ve kesik kesik aldığı nefeslerdi.

 

Yaprak konuşmaya başlamadan , Soykan yeniden konuşmak için bir güç buldu. "Burnunun dibinde , sizin gibi gücü olan biri vardı. Farkına varmadın." ve yeniden güldü. Herkesin sinirini bozmaya yetecek bir gülüştü bu da , diğer gülüşleri gibi.

 

"O gece , o yüzden ağlıyordu." Yaprak sonunda şaşkınlığın onda bıraktığı sessizlikten kurtulmuştu. "Hangi gece?" diye sordum. "Arda'nın Hera ile karşılaştığı gece." diye cevap verdi Yaprak. Bir elini kafasını koymuş , diğer elini de beline koymuştu. Ortalıkta yürümeye başlamıştı.

 

"Aslı'yı getirelim. Yoksa gerçekten ölecek." Arda bunu söylemiş ve Soykan'ı işaret etmişti. Hiç iyi görünmüyordu. "Siz ikiniz gidin. Biz burada kalalım." diyen Kuzey , Soykan'ın tam başında durmuştu , Arda ve Yaprak'ı işaret ediyordu. Vakit kaybetmeden garajdan ayrıldılar.

 

Artık ağzından kesik kesik nefesler dışında , çığlıklar kopmaya başlayan Soykan'ın yarasına bastırmak için bir bez parçası aramaya başladım. Emir'in açtığı dolaba ilerledim ve içerisini karıştırdım. "Burada hiçbir şey yok. Yarasına bastırmamız gerek." Emir'e baktım. Az önce Soykan'a ateş eden o değilmişçesine bir rahatlık ile duruyordu. Benim arayışım ile Kuzey de etrafa bakmaya başlamıştı , ama Emir yerli yerindeydi. Sanki Soykan ölürse , katil olacak olan o değilmişçesine.

 

"Yok mu hiçbir şey burada?" diye sordum Emir'e. "Bilmiyorum." Kısa ve net konuşmuştu. Kuzey de eli boş bir şekilde garajın diğer ucundan gelirken , ceketimi çıkardım. İçimdeki kısa kollu ile kalarak , kazağımı çıkardım. İkinci ateşin oluşturduğu büyük yaraya bastırmaya başladım. Benim ardımdan Kuzey de uzun kollu tişörtünün üzerine giymiş olduğu gömleği çıkartıp , diğer yaraya bastırmaya başladı.

 

Gerginlik içerisinde orada , o şekilde durmaya başladım. Her ne kadar Soykan da diğerleri gibi bizi öldürecek olan olaya yardım edenlerden olsa da , onlara benzemek istemiyordum. Onun ölümüne sebep olmak istemiyordum. Bu düşünce yüzünden içim içimi yiyordu.

 

"Aranızı düzeltmişsiniz." dedi Kuzey. İsim vermemişti ama kimden bahsettiğini anlıyordum. "Evet." dedim.

 

"Sevindim. Bana karşı da fikrini değiştirmeye çalıştığını görüyorum. Teşekkür ederim. Pişman olmayacaksın." , "Umarım." Bilincinin yerli yerinde olduğundan şüpheli olsam da , Soykan buradayken bunları konuşmak istemiyordum. En ufak bir cümle sadece ona değil , onlara ulaşırdı ve Aslı onu iyileştirince elimizde ne kadar tutabileceğimiz konusuna da güvenemiyordum.

 

Orada öyle ne kadar süre durduğumu hatırlamıyorum , fakat bir süre sonra hiçbir şey yapmamaya devam eden Emir iyice gözüme takılmaya başladı. Biz Arda ve Yaprak , Aslı'yı buraya getirene kadar Soykan'ı yaşıyor halde tutmaya çalışırken , o sadece duruyordu. Arada içeride dolanıyor. Başka şeylere dikkat kesiliyordu , veya duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Şu an olduğu gibi.

 

Ona Hera'dan bahsetmeye çalıştığım ilk gece kendini gayet net bir şekilde anlatmış olan Emir'in , bizimle birlikte çalışmak istemesi sonucunda böyle şeylerle karşılaşmamız normaldi aslında. Sadece bu normallik onun açısından bile fazla gelmişti. Katil olmaya birkaç adım uzaklıktaydı , ve bu umrunda değildi. Ya da öyle görünmesini istiyordu.

 

Emir'e kilitlenmiş bir şekilde bakmaya başladım. Bakışları başka yerlerde gezerken , o da bana bakmaya başladığında , herhangi bir şey demedi. Sadece dümdüz baktı. "Buraya da bastırabilir misin?" Kuzey kafasını salladığında ona , elimde kana bulanmış olan kazağımı teslim ettim. Ellerime de bulaşan kanlara kısa bir süre baktıktan sonra , ayağa kalkarak Emir'in yanına ilerledim. Onu garajın bir diğer ucuna doğru çektim ve tam karşısına geçtim.

 

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Duraksadım. "Ya da , neden bir şey yapmıyorsun?" , "Bir şey yapmak zorunda değilim. Ben üstüme düşeni yaptım." Ona inanamayarak baktım. Hareketlerine bir noktada alışmış olmam gerekirken , yaşadığım olaylar hiç yardımcı olmuyordu.

 

"Bu şekilde olmaz." , "Gayet olur. Benim ölmemi isteyen , bunun için uğraşan birinin canı için endişelenemem." , "Katil olacak olsan bile mi?" Omuz silkmekle yetindi. Duvara konuşmakla aynıydı onunla konuşmak.

 

"Biz onlar gibi değiliz..." , "Hayır. Siz onlar gibi değilsiniz. Kendimi kurtarmak için birini öldürmem gerekirse , bunu yaparım. Sizinle birlikte çalışacak olmam , aynı olduğumuz anlamına gelmiyor. Hareketlerimi sorgulamaktan vazgeç."

 

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. "Sorumsuzca hareket edersen , hareketlerini sorgularım. Tek el ateş yeterdi , bile isteye ikinciye vurdun." Bu sefer sesli bir şekilde nefesini dışarı veren o oldu. Konuşacak gibi oldu ama buna müsaade etmedim. Yeniden konuştum.

 

"Benim olduğum yerde sorumsuzca davranmana izin vermem , müdahale ederim. Başka yerde nasıl olduğun beni ilgilendirmiyor. Bu hepimizin meselesi." , "Bana göre sadece benim meselem. Siz birer aracısınız." Kafamı iki yana sallamakla yetindim. Gerçekten de duvara konuşmuş olsam daha iyi anlardı beni. Ne söylesem o bildiğini okumaya devam ediyordu.

 

Ona son bir bakış atarak , yerde yatan Soykan'ın yanına döndüm.

 

***

 

Aslı kafasını yastığından kaldırdı. Biraz olsun kendini daha az yorgun hissetmeyi umdu , ama bu pek mümkün görünmüyordu. Mental olarak yaşadığı yorgunluk , içinin doluluğu , onu yorgun bir hale büründürmüştü. Ne yapsam diye düşünerek geceyi geçiriyor , buna verecek mantıklı bir cevap bulamayarak uykuya dalıyordu. Ertesi sabah geç saatte uyanıyor , dersine gitmeyi düşündüğü bir önceki günün aksine , gözünü açar açmaz evde kalmayı tercih ediyordu. Bir iki gündür rutine dönüşmeye hazır olan halleriydi bunlar.

 

Yeniden kendisini yatağına bıraktı. Sabah uyanmıştı , üstünü başını değiştirmiş ve yatağını toplamıştı. Zar zor bir şeyler yemiş , ardından odasına geri dönmüştü. Bütün bunlar olurken kendiyle baş başa olmaya devam ederek , düşünmeye devam ediyordu. Ev arkadaşları evde yoktu. Gerçi olsalar da pek iletişim halinde olmazdı. Evden biriyle en son konuşması o gecenin sonrası , sabah olmuştu.

 

Yaprak bariz bir şekilde gece , yan odadan ağlama seslerini duymuş olacak ki , ona meraklı bakışlarla okula beraber gitmeyi teklif etmişti. Aslı ise tam o an , okula gitmemeye karar vermişti.

 

Kendinin ve elindeki gücün bir süredir farkındaydı. İlk kez farkına vardığında , parmağında ufak bir kesik meydana gelmişti. Refleks ile parmağını geri çektiği zaman , diğer eliyle üzerine bastırmış , bir süre sonra yaranın kaybolduğunu görmüştü.

 

Bunun neden olduğunu asla anlayamadan geçirdiği uzun sürenin ardından , karşısına onlar çıkmıştı. Hera adındaki kadın ve diğerleri. Neyin içine bulaştığını hâlâ daha anlayamıyordu.

 

Bazen yarı zamanlı olarak dosyalamada ve hasta kayıtta yardım ettiği kasaba hastanesinde , kimsenin haberi olmadan kötü durumda olan hastalar üzerinde gücünü kullanmaya başlamıştı. Bir süre sonra dikkat çekmeden bunu bırakmak isterken , müdahale etmek istemezken , onu gafil avlayan kişiler olmuştu.

 

Onu zorla götürüp , karşısında bile isteye yaraladıkları kişiyi gözünün önüne getirdi. Onun için korkunç bir an olmuştu. Oradan ayrıldığında , kan içinde ellerini gizleyerek eve gelmiş ve kendini temizlemeden önce ellerine bakakalmıştı.

 

Dış kapının açılma sesi geldiğinde , dikkati düşüncelerinden koptu. Bakışlarını kendi odasının kapısına doğru götürmüştü. Aradan çok zaman geçmeden , Aslı'nın kapısı açıldı. Ev arkadaşlarından birinin geldiğini düşündüğü ve gelen kişinin onun odasına gireceğini hiç düşünmediği için , şaşırmıştı. Yeniden , kafasını yastığından kaldırdı ve yatağında oturur pozisyona geldi.

 

Kapı açıldığı zaman ilk önce Yaprak ile göz göze geldi. Gayet yavaş hareket ederek içeri giren Yaprak'ın ardından , Arda da görününce Aslı kaşlarını çatmadan edemedi. Yarasını iyileştirdiğini kişiydi bu.

 

"Sen..." diyebildi Aslı. Karşısında onu görmek bir yana , yanında Yaprak ile birlikte gelmesi ekstra bir sorgulama gerektiriyordu onun için. Ağzından başka bir şey çıkmadı Aslı'nın , ikisinden duyacağı herhangi bir şeyi merakla beklemekle yetindi.

 

"Aslı , seninle ilgili gerçeği biliyorum , gücünü." Yaprak başlamıştı konuşmaya. Onun hemen ardından Arda konuştu. Adını , Hera ve diğerleri onu yakaladığı zaman , yanında konuştuklarında öğrenmişti. "Senin yerini öğrenmek için birini yaraladık , onu iyileştirmen lazım. Zamanımız kısıtlı." Fazlasıyla hızlı bir giriş olmuştu bu. Daha gücü hakkında , kabataslak da olsa öğrendiği bilgileri sindirememişti. Hera adındaki cadının ona ve kendisi gibi olan diğer birkaç kişiye bu gücü verdiğini , bu güçleri onlardan alacağını , bunu yaparken de muhtemelen onları öldüreceğini öğrenmişti. Son bilgiyi ondan ne istediklerini sorduğu esnada , orada bulunan adam vermişti.

 

Şimdi ise ondan gücünü kullanmasını isteyen başka insanlar vardı. "Ne kadarını biliyorsun bilmiyorum , ama biz de senin gibiyiz. Sana zarar vermeyeceğiz." dedi Arda. "Senin de benim gibi olduğunu biliyorum , duydum." dedi Aslı. O gün duyduğu başka bir bilgiydi bu da. Şaşırdığı bir diğer şey ise , Yaprak'ın da gücü olmasıydı.

 

"Bunu yapamam." , "Eğer yardım etmezsen ölecek-" Yaprak'ın sözünü kesti. "Bu cümleyi en son kimden duyduğumu biliyor musun?"

 

"Eğer yardım etmezsen..." bu sefer Arda araya girdi "bizim gibi olan biri , katil olacak." diyordu. Arda'nın karşısında yeniden , gücünün kaynağını yeni öğrenmiş biri vardı. Farklı tepkiler alabileceği bir durumdu fakat birçoğunda bariz olan bir şey vardı. Bundan uzak durmak istemeleri.

 

Aslı da bundan kaçmak istiyordu. Ne yapacağını bilmediği bir hale girmiş , kendini eve kapatmıştı adeta. "Kendini eve kapatarak bundan kaçamazsın. Sende bu güç var , senin gibi olan , farklı güçleri olan insanlar var. Bir arada olmalıyız ve sen şimdi bizimle gelip , seni bulmak için yaraladığımız kişiyi iyileştirmelisin."

 

Keşke diye düşündü Aslı. Keşke gücümü kullanmak yerine , onun varlığını unutsaydım. Oysa ki tek gayesi , insanları iyileştirmekti. Ne zaman bulaşmış olduğunu , neden bulaşmış olduğunu bilmediği bu işin onun başına neler getireceği konusundaki endişeleri , kaynayan bir su gibi taşmaya başladı.

 

Ondan bir hamle bekleyen Yaprak ve Arda'yı daha fazla bekletmedi. Bir şey demeden yatağından kalktı ve onların öncülüğünde evden çıktı.

 

***

 

Garaj kapısı çaldığında , ses çok uzaklardan geliyormuş gibiydi benim için. Ne kadar zaman geçtiğini yine bilmiyordum. Soykan'ın başından ayrılıp Emir ile konuşmamın ardından , Soykan'ı hayatta tutmaya çalışmaya geri dönmüştüm. Bir süredir de Kuzey ile elimizden geleni yapmaya çalışıyorduk. Her yer kan içindeydi. Emir ise yardım etmemekte kararlı bir şekilde ayakta durmaya devam ediyordu. Garaj kapısını açmaya gitmesine bile şaşırmıştım artık.

 

Kapı açıldığında , Arda , Yaprak ve Aslı olduğunu anlayabildiğim kız içeri girdi. Anında ayağa kalkarken , Aslı'nın ona müdahale etmesi için yer açtım. Üstümün başımın kan olmasının yanı sıra , soğumaya çoktan başlamış olan havalarda terlemiştim. Bunun en büyük nedeni de , korkudandı. Silahı kullanmış olan kişinin umrunda olmasa dahi , planı ortaya atmış olup da bir insanın ölmesine sebep olma ihtimalim kafamda dönüp duruyordu. O insanın kim olduğu umrumda değildi , onun ölümüne ben sebep olmayacaktım.

 

Aslı Soykan'a doğru iyice yaklaştı. Onun yüzünü görür görmez ise , gözlerinde şaşkınlık belirtisi yakaladım. "Kurtarmamı istediğiniz kişi o mu?" Etrafına dizilmiş olan bize şöyle bir baktı. Kafasını iki yana sallarken , yere eğilmiş ve açıp baktığı iki yaraya , ellerini yerleştirmişti bile. Soykan birkaç dakikadır gözleri kapalı bir şekilde duruyordu yerde. Nabzını kontrol ettiğimizde yavaş da olsa hala atıyordu ama bu iyice panik olmamı sağlamıştı.

 

Aslı'nın daha deminden beri beklediğim eylemi gerçekleştirmesinin üzerime yerleştirmiş olduğu rahatlık ile , sanki nefesimi uzun süredir tutuyormuşçasına dışarı bıraktım.

 

"İyi misin?" Arda yanıma yanaşmıştı. Bunu , sesini çıkarana kadar anlamamıştım. O sırada Aslı'yı çok dikkatli bir şekilde izlemekle meşguldüm çünkü.

 

Arda'nın sorduğu soru karşısında önce ona baktım , sonrasında bakışlarım üzerimde gezindi. Kan içindeki ellerimi iki yanda duruyor , üzerimdeki kıyafetlere yer yer bulaşan kanlar da kendini çok net belli ediyordu. Alnıma da terden dolayı birkaç tel saçın yapıştığını hissediyordum. Yüz ifademin nasıl gözüktüğünü bilmiyordum ama , iyi gözükmediğinin farkındaydım.

 

"Şu an..." dedim gözlerimle Aslı'yı gösterirken , "iyiyim."

 

Geriye kalan zamanda orada dikilmeye devam ettik. Çok hızlı bir şekilde , aniden aklıma gelen bu planı , yine hızlı bir şekilde uygulamaya koymuştuk. Düşünürken o kadar korkunç gözükmeyen , gerçekten tehlikeli olan bu plan soğuk terler döktürmüştü bana. Şimdi ise istediğimiz sonuca ulaşmıştık.

 

Aradan uzun dakikalar geçti. Aslı'nın iyileştiren elleri sayesinde , Soykan'ın gözleri açılmaya başlamıştı bile. Acısının azalmaya başladığı yüz ifadesinden belliydi. Kurşun delikleri yavaştan kapanmaya başlamıştı bile.

 

Bundan sonrası için ne yapacağımızı bilmiyordum. Bildiğim tek şey , yaralı olmayan bir Soykan ile baş edebilecek kişinin , Kuzey olduğuydu. Kısa bir süre daha geçtikten sonra , yeniden Soykan'ın başına geldi Kuzey. Bize bakarken konuştu.

 

"Yarası iyileşince buradan gidin siz. Soykan ile ben ilgilenirim. Onu burada tutmaya çalışırım." Ve Emir'e döndü. "Garajın anahtarını bana ver. Bu kadarını yaparsın herhalde." Emir gözlerini devirirken , elini ceketinin cebine attı. Garajın anahtarını çıkardı ve Kuzey'e doğru fırlattı. Tek kelime dahi etme zahmetine girmedi. Kuzey de anahtarı yakalamış ve bir şey dememişti.

 

Burada geçirdiğimiz süre boyunca birçok kez yaptığım gibi , yeniden Emir'e ters bir bakış atmıştım ben de. Önüme dönüp , tekrar Aslı'ya bakmaya başlarken Aslı ellerini Soykan'dan çekti. Eş zamanlı olarak ayağa kalktı. Soykan'dan olabildiğince hızlı uzaklaşmak istiyordu anlaşılan.

 

Soykan hareketlenmeye başladığında , hiçbirimiz bir şey demeden , Kuzey'in bize az önce söylediği şeyi uyguladık. Garajdan çıkarak , Kuzey ve Soykan'ı orada bıraktık.

Loading...
0%