@may350
|
Karşıdaki bir noktaya odaklanmayı sürdürüyordum. Artık alevler ve çıkardığı duman görüş açımı minimuma çekse dahi o tarafa bakmaya devam ediyordum. Kız hala orada duruyordu. Bir yandan çevredeki insanlar itfaiye gelmeden müdahale etmeye çalışıyorlardı.
"Arda , bir baksana." Sonunda Arda'ya seslenmiştim. Birkaç adım ötemde duruyordu. Ona seslenmem ile birlikte bana döndü. Onun yanına yanaştım ve daha deminden beri baktığım yeri gösterdim. "Şurada bir kız var , yangının başında." Gösterdiğim yere bakmış , kızı o da görmüştü. Onun bakmasıyla eş zamanlı olarak gittikçe yakınlaşan itfaiyenin siren sesleri geldiğinde , kız bakışlarını yukarı kaldırmıştı sonunda.
İtfaiyenin gelişi onu hareketlendirmeye yetmiş , koşar adım uzaklaşmıştı alevlerden. "Peşinden gidelim." Arda'yı harekete geçirmeye yeten cümlemin ardından koşmaya başladık. Beni sorgulamadan , benimle birlikte koşuyordu. Alevlerden dolayı geçilmez olan bu sokaktan dolayı bir sonraki araya kadar gitmiş , ardından az önce kızın gittiği yan sokağa geçebilmiştik.
Koşmayı bırakmış onu sokakta görmeye çalışırken bulmamız çok uzun sürmedi. Anlaşılan kaçmak için çok bir çaba sarfetmiyordu. Bir tane duvarın dibine oturmuştu. Gözleri kapalı bir şekilde durmuş , kafasını duvara yaslamıştı. Yan sokaktaki yangının o panik sesi gitgide azalırken , birkaç mekandan gelen müzik sesleri dışında ortalık sakin gözüküyordu. Az önceki kaosun en büyük şüphelisi olan bu kız , buna rağmen tüm sakinliğiyle sokakta oturuyordu.
Ona doğru yürümeye başladık. Yanına vardığımızda ayak seslerimizi duymuş olacak ki biz konuşmadan gözlerini açtı. "Merhaba?" dedi gülerek. "Az önce kaçtın." dedim elimle yangının olduğu tarafı göstererek. "Yakalandım sanırım." dedi tekrardan gülerek. Artık sarhoş olduğundan şüphelenmeye başlamıştım. Arda ile birbirimize baktık. Adeta içinde bulunduğumuz durumun ne denli saçma bir halde olduğunu birbirimize bakışlarımızla söylüyor gibiydik.
Kız duvara tutunarak ayağa kalktı , kalkar kalkmaz da sendeledi . Sarhoş olduğuna emin olmuştuk.
Arda ani bir refleksle onu tuttu. "Ne yapacağız?" , "Bilmiyorum." diye cevap verdim. Ayakta duramayacak kadar sarhoş olan bu kıza sorular sorup düzgün cevaplar almak şu an için pek beklenemezdi. Arda'nın onu tutmasıyla birlikte adeta ayakta uyur gibiydi. "Eve götürelim diyeceğim ama...." Acele edip onun hakkında bir hüküm vermek istemiyordum. İlk bakışta aklıma gelen şey bu alevleri onun , gücüyle çıkartmış olduğu ihtimaliydi. Her ne kadar bunun güçlü bir ihtimal olduğuna neredeyse emin olsam da , yangından dolayı dışarı çıkmadan hemen önce gücü olan bir başkasıyla yaşadığım diyalog acele etmemi engelliyordu.
Arda'ya sunduğum fikir sonucunda ikimiz de onu tutmuş , eve götürüyorduk. Yürümeye devam ettikçe iyice kendini bize bırakıyordu. Eve doğru iyice yaklaştığımızda bir kolunu omzuma atmış vaziyetteydim.
Eve vardığımızda yarı uyanık halde olan kızı en yakın odaya yatırmıştık. Benim kaldığım odaya.
Salona geçip kendimi koltuğa bıraktım. Olaylı geçen günün ardından yorgun düşmüştüm. Emir ile aramızda geçen konuşmayı yeni bitirmişken ortaya çıkan başka bir olay Arda'ya olan biteni anlatmamı engellemişti. "Evet , dinliyorum." diyerek karşıdaki koltuğa oturduğunda derin bir nefes aldım. "Ne konuştunuz Emir ile?"
"Düşmanlarımız diye bir liste yapmak istersen onu da bu listeye rahatlıkla yazabilirsin." Kaşlarını çatarak bana baktı. Kafamı yasladığım koltuk başlığından kaldırıp dik otururken , her şeyi ona tek tek anlatmaya başladım. Kafamda böyle hayal etmemiştim. Her ne kadar küçükken sadece gördüğüm bir çocuk olarak aklımda var olsa da , bunun üzerinden onunla güzel bir iletişim kurabileceğimi düşünmüştüm. Tamamen yanılmışım. Sahip olduğu gücün fazlasıyla farkında olup , her istediğini ne olursa olsun sadece kendi çıkarı için yapabilecek biriydi. Verdiği izlenim tamamen böyleydi.
"Geçen hafta Avlu'da onu görmüşüm. Gücünü kullanırken , ama bana unutturmuş." Arda bir şey demedi. Sessiz bir şekilde oturuyor , düşünüyor gibiydi. "Kendi çıkarından başka bir şeyi düşünmeyecek biri o. Dediğim gibi umrunda olmadığını yoluna çıkmamamızı söyledi."
"Yarın tekrar konuşalım , bu sefer beraber." Arda'nın söylediği şey karşısında derin bir of çektim ardından tekrardan kafamı koltuğun başlığına yasladım. "Ne yapmayı düşünüyoruz ki , hepsini tek tek bu evde toplamayı mı? Bu işin sonu nereye varacak ben gerçekten anlamıyorum." Kendimi zayıf halka olarak görmeye başlıyordum. Önce Arda , sonra Emir , şimdi de her ne kadar kesin olmasa da içeride mışıl mışıl uyuyan kız , hepsi normal bir şekilde hayatlarına devam etmiş gibiler. Ben ise kendimi insanlardan soyutlamış , evin içine hapsetmiştim. Tek başıma.
"Şu an için istediğim herkesi bulmak. Bunu da başarıyoruz bir şekilde." Eliyle içeriyi , kızın kaldığı odayı işaret etmişti. Bakışlarımı tavandan çekip , karşı koltukta oturan Arda'ya çevirdim. İki elini birleştirmiş , öne eğilmiş bir şekilde oturuyordu. Bakışları ortadaki masaya doğru dalmıştı. Kısa bir süre sadece onu izlerken ona olan bakışlarımı farketmiş , kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Göz göze geldiğimizde bakışlarımı ondan çekmedim. "Neden bana böyle davranıyorsun?" diye bir soru sordum. Kendimi koltuğa bırakmışken , yorgun düşmüş ve uykulu bir haldeyken , nereden geldiğini anlamadığım bir şekilde bu soru çıkmıştı dudaklarımdan.
"Nasıl davranıyorum?"
Üzerine çok fazla düşünmedim. Az önce soruyu bir anda sormam gibi , aklımdan ne geçiyorsa dökmeye başladım. "Beni kolluyorsun. Benimle birebir olarak yeni tanıştın , ama beni evine aldın. Bana bir oda verdin. Uzun zamandır ailemden , arkadaşlarımdan uzakta yalnız yaşıyorum. Bana en az onlar kadar yakın davranman , ne bileyim nedenini sorguluyorum bazen." Yüzüne bir gülümseme yerleşti.
"Evet , birebir olarak yeni tanıştık ama ben seni gördüğüm o rüyalarda , kehanetlerde seni tanımaya başladığımı hissediyorum. Yaşayacağın , yaşadığın anları gördüm. Hissettiklerini anlamaya çalıştım. Kendini yalnız olmaya mahkum hissettin , tanışacağımız günü bekledim karşına çıktım. Bu yolda beraberiz , yalnız değilsin. Sen bana güvenmeyi seçtin , ben de o güveni boşa çıkarmayacağım." Gözlerimin yavaştan dolduğunu hissettim , sadece söyledikleri değildi asıl mesele. Birikmiş bir göz dolmasıydı bu. En son ne zaman ağlamıştım ki?
Yaşların akmasına izin vermeden toparlandım. Bakışlarımı tekrar tavana dikmiştim , dolu gözlerimi görmesine izin vermemiştim.
"Biz şimdiden başkalarını bulmuşken , Hera'dan bir hamle gelmiyor. Sanki bilerek bir şey yapmıyorlar gibi hissediyorum." Konuyu kapatıp , bir başka aklımda olan konuyu açmıştım.
"Bunu zamanla öğreneceğiz." , "Yakında demişti notta , çıkar belki ortaya." Hera hakkında konuşmamız şu an için bildiklerimizin sınırlı olmasından dolayı kısa sürüp havada adeta asılı kalırken , gözlerimin yavaş yavaş kapanmaya başladığını hissediyordum. Sessizlik içinde koltukta oturmaya devam ederken daha fazla karşı koymadan kendimi uykuya bırakmıştım.
***
Alevlerin oluşturduğu çemberin içerisinde kalmıştım. Bilincimi kaybetmişim de yeni ayılmışım gibi , bulunduğum odanın tamamı yanıyordu ama ben yeni farkına varmıştım her şeyin. Tüm gücümle dışarıya sesimi duyurmaya çalışıyordum. Bir yandan da nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum. Biri beni buraya getirmiş olmalıydı , haberim olmadan.
Bağırışlarıma devam ederken dumanın ciğerlerime dolmasıyla öksürmeye başladım. O sırada dışarıdan gelen bir takım sesler duydum. Seslere kulak kesilerek tanıdık bir ses duymayı umuyordum. Öksürmelerim gitgide sıklaşıp duyduğum sesleri bastırıyordu. Kendimi bir şekilde tutup tekrar seslere odaklanırken yavaş yavaş uzaklaştıklarını fark ettim. Panik tüm vücuduma iyice yayılırken bağırıyordum. "İmdat! Kurtarın beni." Nefes almam gittikçe güçleşirken bir şeyin kırılma sesi geldi.
Gözlerimi açtım. Çok gerçekçi rüyamdan beni uyandıran sesin geldiği yöne bakmadan önce , az önce gördüğüm şeylerin rüya olduğunun ayırdına varmak için birkaç saniye verdim kendime. Dün geceki yangın bilinçaltıma işlemiş diye düşündüm. Koltukta oturur pozisyona geldim. Karşımda gördüğüm manzara sesin nereden geldiğini açıklamaya yetmişti. Mutfak tezgahının kenarında dikilmiş dün buraya getirdiğimiz kız ve hemen önünde yerde bulunan kırık cam parçaları. "Selam?" dedi kız aklı karışmış bir şekilde. Bir elini başına götürüp yüzünü buruşturdu. Etrafına göz gezdiriyordu bir yandan. "Neresi burası?"
Adam akıllı cevap vermeden önce ayağa kalkmıştım. Dün gece en son yorgunluktan koltukta uyuyakaldığımı hatırlıyordum. Beni koltuğa düzgünce yatırıp üzerimi örten kişi Arda olmalıydı.
"Seninle bir şey konuşmak istiyorduk ben ve-" tam zamanını bekliyormuşçasına dış kapı açıldı ve içeri Arda girdi. Ufak bir bakışmanın ardından konuşmaya devam ettim. "Çok sarhoştun , sokakta öylece oturmuştun yere. Eve getirdik seni." Hiçbir şey demedi. Bir süre üçümüz de ayakta boş boş dikilirken kızın yere eğilip camları toplamaya başlamasıyla Arda olaya el attı. "Ben toplarım sen geç otur." Kız itiraz etmeden koltuğa otururken ben de az önce kalktığım koltuğa tekrardan oturdum. Konuşmadan önce Arda'nın da bize katılmasını bekliyordum , kız da buna ayak uydurarak sessizce oturuyor , etrafı incelemeye devam ediyordu.
Pencerenin olduğu tarafa doğru bakıp ardından bana dikti gözlerini. Bunu birkaç kere daha tekrar etti , bir o tarafa bir de bana değdiriyordu gözlerini. Neden bunu yaptığını anlamam çok uzun sürmedi. Tuvalin üstünde örtü yoktu , benim resmimi görmüştü.
Arda yerdeki kırık cam parçalarını tek tek toplamış ardından yanıma oturmuştu. "Dün geceyi hatırlıyor musun?" diye sordu kıza. Kız bir noktaya gözünü daldırmış , düşünüyor gibiydi. Az önce yaptığı gibi tekrardan elini başına götürdü. Dün gecenin ona etkisi baş ağrısı olmuştu anlaşılan.
"Size neden anlatayım? Kimsiniz ki siz , tanımıyorum sizi." dedi dün geceden beri burada olmasına rağmen adını dahi bilmediğimiz kız , haklı olarak. Arda bir şey söylemek için hazırlanıyorken ona kalmadan lafa girdim. "Ben Birce , o da Arda. En azından tanışma faslını geçelim."
"Yaprak." dedi. İsmi buydu. "Neden size anlatmamı istediğiniz sorusuna dönelim." Bakışlarını bir bana bir Arda'ya çeviriyor , dilimizden dökülecekleri meydan okurcasına bekliyordu. Sessizliği hangimizin bozacağını merak ediyordu.
Yerimde kıpırdandım. Bundan saatler önce Avlu'da bar masasında oturmuş , potansiyel dört kişiden biri olduğunu düşündüğümüz birine yaptığım konuşmanın adeta devamı gibi bir konuşma yapmaya hazırlandım. O potansiyelin doğru adres olduğunu öğrenmenin üzerinden yirmi dört saat geçmemişken karşımızda yeni bir potansiyel vardı. "Seni dün gece alevlerin başında gördüm. Alevleri sen çıkarttın." Yaprak kaşlarını çattı. "Orada beni görmen bu düşünceye mi itti sizi?"
Onun hakkında acele bir hüküm vermek istemediğimi söylemiştim değil mi? Emir ile konuşmamın hemen ardından. Şimdiki durumda ise tam tersini yapıyordum. Karşısına geçmiş , onu sorguluyordum.
"Evet. Senin başka yollarla çıkardığını düşünüyoruz o yangını. Özel bir güç ile." Önce gözlerini devirdi. Ardından şaşkınlıkla bize bakarak konuştu. "İnanmıyorum ya. Hemen arkadaşlarına mı yumurtladı yanımdan ayrılıp. O nerede?" Tahminimden çok farklı bir karşılık almanın üzerimde bıraktığı şaşkınlık etkisinin , gözlerimden okunduğuna emindim. Arda ile birbirimize baktığımızda benzer bakışları onun gözlerinde de görmüştüm.
"Neyden bahsediyorsun?" diye sordu Arda. "Dün gece büyücü bir çocukla tanıştım. Siz..." yüzlerimize ölçüp biçercesine bakıyordu adeta. Bahsettiği şekilde olmadığını anlaması için bunu yapması yetmişti. "Nereden biliyorsunuz o zaman?"
İtiraz etmek yerine biraz pot kırarak olsa da hızlı bir şekilde ağzından dökülebilmişti gerçek. Konuşmanın geri kalanında Arda aynı bana ilk anlattığı zamandaki gibi gücümüzün nasıl ortaya çıktığını anlatıyordu ona. Bu konuşmayı daha kaç kere dinleyeceğimi ya da birilerine kendim anlatacağımı bilmiyordum ama şimdiden sıkılmıştım bile. Aradan çekilmiş , onun anlatmasını izlerken kafamdan birtakım sorular geçiyordu. Bir gecede iki tane gücü olan insanı bulmuşken Hera neden bir hamle yapmıyordu? Bu fırtına öncesi bir sessizlik miydi? Bunu düşünmek bile mideme kramp girmesine neden olmuştu. Soğukkanlı bir şekilde içinde bulunduğum duruma ayak uydurmuş gibi görünsem de içimde bir korku hep vardı.
"Bahsettiğin büyücü kim?" Arda'nın Yaprak'a yönelttiği soru ile dikkatimi yeniden onlara verdim. "Soykan diye biri. Muhabbet ilerledi , bu konulara geldi. Birkaç numara gösterdi. Büyücü olduğunu , bu kasabada çok fazla böyle insan olduğunu söyledi. Ona kendi gücümden bahsettim. Eğlenelim biraz dedi. Çok içmiştim zaten."
"Eğlenmek için yangın çıkardın?" Gözlerimi devirdim. "Konumu da o mu seçti?" diye sordum.
"Aslında evet. Avlu hareketli bir yer. Biraz dağıtalım dedik." Yüzünde bir anlığına küçük bir sırıtma yakaladım. Dün gecenin , onların tabiriyle eğlenceli görüntüleri gözünün önüne gelmişti herhalde. Saniyelik süren bu sırıtmayı yüzünden hemen sildikten sonra ise sinirli bir ifade ile konuştu. "Beni orada tek başıma bırakıp kaçmış ama."
"Hera'nın adamlarından biri olabilir mi?" Arda sorduğum soruya karşı omzunu silkti. "Bilmiyorum. Öyleyse bile neden yakınımıza getirsin Yaprak'ı?"
Yerimde rahatsızca kıpırdandıktan sonra ayağa kalktım. Bir sağa bir sola giderken konuştum. "Sana söyledim , sessiz olmaları ne bileyim , şüphe uyandırıyor içimde."
Kafamdan geçen düşünce silsilesinden mantıklı bir şey arıyordum. Yaprak'ı bizim bulmamızı istemesi ihtimalinin mantıklı bir açıklamasını.
"Oturup acabalarla vakit geçirmeyelim. O büyücüyü bulalım." Yaprak'a döndüm. "Görsen tanırsın onu değil mi?" Kafasını salladı. Hararetli bir şekilde konuşmaya devam edecekken dış kapının açılmasıyla bakışlarımı o yöne çevirdim. Arda ve Yaprak da kapıya bakıyordu. İçeriye giren orta yaşlı bir adamdı. Arda'nın ev hakkında dedikleri kafamda yeniden canlanmıştı. Eve kimsenin o getirmediği sürece giremediğini söylemişti. Amcasının eve koruma büyüsü yaptığını söylemişti. İçeriye girip kapıyı ardından kapatan bu adamın kim olduğunu anlamak çok zor değildi. İçeriye girebilen bir diğer kişi koruma büyüsünü yapanın ta kendisi olmalıydı.
Biraz sonra Arda'nın sesini duydum. "Amca?" diyordu. |
0% |