Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6- "Tekin Amir"

@may350

Yaprak eğilip ayakkabısının bağcıklarını bağladı. Akşam olmuş , yeni bulduğu işteki ilk gününe gidiyordu. Okul için geldiği bu kasabada kendine uygun fiyatlı bir şekilde oda kiralamasına karşın , yarı zamanlı bir şekilde çalışması onun yararına olacaktı. Buradaki en işlek mekan olan Avlu'da garsonluk yapacaktı.

 

Ayakkabısını giyip ayağa kalktığında kapının üzerindeki anahtarı çantasına atarak kapıyı kapattı. Giriş katta yaşadığı için dış kapıya birkaç büyük adım ile ulaşırken bir yandan da kol saatine baktı. Saat akşam 9 olmuştu çoktan. Yarım saat sonra başlayacağı mesai için acele etmesine gerek yoktu.

 

Sokağa adımını atar atmaz gördüğü polis arabasına kısa bir bakış attı. Arabaya yaslanmış şekilde duran bir polis memuru vardı. Bakışlarını oradan çekip sağına dönmüş yürüyecekti ki adı ve soyadının seslenildiğini duydu. "Yaprak Erkin." Yürümeyi bırakıp arkasına döndüğünde , polis memurunun ona doğru yürüdüğünü gördü.

 

"Geçtiğimiz günlerde meydana gelen yangın hakkında seni sorgulamamız gerekiyor. Benimle gelmen gerek." Kafasından çoktan silip attığı yangın. Bunu yapması çok zor olmamıştı , zira o sırada yaptıklarını unutacak kadar sarhoş olmuştu bile o gün.

 

"Neden?" diye sordu. "Karakolda bilgi verilir." Memur arkasını dönüp arabaya doğru yürümeye başlamıştı çoktan. Arka kapıyı açıp kızın binmesini bekledi. O sırada Yaprak yangının çıktığı yerde kamera olmadığını kendine hatırlatarak içini rahatlatıyordu. Gerçi görseler bile orada sadece durması ve yangının çıkması gibi mistik bir olayı nasıl yorumlarlardı ki?

 

Normalde zorluk çıkararak neden götürüldüğünü öğrenmek için sorular sormaya devam edebilecek biriydi , fakat ne yaptığını bildiği için çenesini kapalı tutmaya karar verdi.

 

Arabadaki kısa ve sessiz yolculuğun ardından kasabanın girişinde bulunan karakola varmışlardı. Arabadan inip karakola varır varmaz Yaprak'ı küçük ve oldukça kasvetli sorgu odasına aldılar.

 

İçeride tek başına oturmuş birilerinin gelmesini beklerken içinden gelmesi muhtemel soruları düşünüyor , makul cevaplar veriyordu kendi kendine. Kamera var mıydı ki diye düşündü tekrardan. Gücünü kullanmak için rastgele bir ara sokak seçmişlerdi. Kamera olmadığı konusunda ise hem kendi göz atmasına hem de Soykan denen o çocuğa güvenmişti. Ne mal olduğu belli olmayan çocuğa.

 

Ne olursa olsun diye düşündü. Sonuna kadar inkar ederdi.

 

Kapı açıldı. İçeriye giren bir başka polis memurunun amir olduğu kanaatine kapılmıştı bile. Adamın verdiği enerjiyle ve çok ciddi yüz ifadesiyle alakalıydı bu. Yaprak bacak bacak üstüne atmış , adamın söyleyeceklerini , soracaklarını merakla bekliyordu. Karşısındaki kendi oturduğu sandalye gibi oldukça rahatsız olduğu belli olan sandalyeyi çekti adam. Sandalyenin bacaklarının yere sürtmesi Yaprak'ın kulaklarında yankılanırken ses onu oldukça gıcık etmişti.

 

"Ben karakol amiri Tekin." Adam sandalyesine otururken konuştu. Ardından ekledi. "Neden burada olduğunu biliyorsun."

 

"Hem evet , hem hayır." dedi Yaprak. "Yangın sırasında orada bulunduğum için mi sorgulanıyorum?" Amir içeri girerken beraberinde getirdiği , masaya bıraktığı dosyayı parmağıyla işaret etti. "Biz oraya vardığımızda alanda bulunan herkesin ifadesini aldık. Burası bir kasaba. Çoğu insan uzun yıllardır birbirini tanır. Böyle beklenmedik olaylar olduğunda kasabanın refahı için ince eleyip sık dokuruz. Herkesi sorgular , olayın nedenini buluruz." Konuşmasını bitirmeden önce kısa bir duraksama ile Yaprak'ın nabzını ölçtü adeta. Yaprak ona dümdüz bir ifadeyle bakıyordu. "Anlatabiliyor muyum?" diye ekledi amir.

 

"Anlıyorum. Bütün bunları neden anlatıyorsunuz?"

 

Amir sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi."Görgü tanıkları var. Senin yangının başında olduğunu görmüşler. Şüpheli durumundasın yani." Kamera konusunda yanılmamıştı anlaşılan. "Diğer herkes gibi?" diyerek cevap verdi Yaprak adamın söylediklerine karşı.

 

"Herkesten daha yakın bir şekilde ama. Alevlerin dibindeymişsin , şüphe uyandırıcı doğal olarak." Tekin denen amirin onu sıkıştıracak şekilde üsteleyeceği belliydi. Aklından bir sürü yeni soru türettiğine emindi Yaprak. İnkar etmeye devam edip alakasının olmadığını savunmak bir seçenekti ama bundan başka bir seçenek daha vardı. Gerçekleri anlatmak , neredeyse gerçekleri.

 

"Ben o gün arkadaşlarımla bir şeyler içmeye gittim. Çok sarhoştum , yani o kadar yaklaşmamın nedeni bu. Kafam yerinde değildi. Arkadaşlarım beni eve götürdü hatta." Adam önündeki dosyayı açtı. Sayfaları rastgele bir şekilde çevirirken kaşlarını yukarıya kaldırmıştı. "Birden fazla kişi senin şüpheli olduğun ifadelerde bulundu. Arkadaşların sana şahitlik edebilecek mi?" Kafasını salladı Yaprak. En son Birce ve Arda ile birlikteyken eve Arda'nın amcası olduğunu öğrendiği adam gelmişti. O zamandan beridir , yani iki gündür başka bir iletişimleri olmamıştı. Yine de onun için şahitlik yapabileceklerini biliyordu. Sonuçta onlar da Yaprak gibiydi. Aynı olayın sonuçlarıydı her biri.

 

Adam şüpheli bakışlarını bir an bile olsun onun üzerinden çekmeden konuştu. "Telefon et arkadaşlarına madem." Ardından dosyayı eline alarak ayağa kalktı ve odadan çıktı. Yaprak herhangi bir cevap vermemişti. Adam da cevap vermesini bekler bir havada değildi zaten.

 

Tekin amir çıktı ve kısa bir süre sonra başka bir polis geldi. Yaprak'a bir süre beklemesini söyledikten sonra ise onu yeniden sorgu odasında tek başına bıraktılar.

 

***

 

Ne kadar süredir koştuğumuzu bilmiyordum. Ayaklarımın koşmaktan yandığını hissedebiliyordum ama. Az önce olanların bünyemde oluşturduğu adrenalinin üzerine bu koşuşturma da birleşince kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Koşarken ne ara nefes alıp verdiğimi anlamadığım bir haldeydim , her şey o kadar hızlıydı ki. Emir'in evine girişimiz ve orada duruşumuz upuzun bir zamanda gerçekleşmiş gibi geliyordu fakat aşağı indiğimiz an ve sonrasında olanlar sanki bir saniyede gerçekleşmiş gibiydi.

 

En önde koşan Arda durduğunda ben ve Emir de onunla eş zamanlı olarak durduk. Delicesine koşuşumuzun ardından nefes nefese kalmışken nereye vardığımıza bakmak için etrafta gözlerimi gezdiriyordum. Arazi'nin sokaklarındaki uzun koşturmamız bizi ormanlık alanın yakınlarına getirmişti. Daha önce hiç uğramadığım yerlerdeydim.

 

"O cadıyı öldüreceğim." Emir ellerini dizlerine koymuş ve eğilmiş bir şekilde nefes alırken konuştu. "Tehlikeyle bizzat karşı karşıya geldin. Şimdi de diklenecek misin?" Ona bakarak ters bir şekilde konuştum. O sırada daha hiç konuşmamış olan Arda bu zamana kadar onu gördüğüm en sinirli haliyle orada durmuş bana bakıyordu.

 

"Bu gece neler olabilirdi farkında mısın?"

 

"İhtimalleri mi konuşacağız? Gerçekten mi? Hiçbir şey olmadı. Tabi Emir dışında-" soluma döndüğümde görmeyi beklediğim yüz yoktu. Şu an hiçbir şey demeden sırtını bize dönmüş ve uzaklaşmaya başlamıştı bile. Elim ile onu gösterecekken bu girişimim başarısız olduğu için elim havada kalmıştı. Elimi indirdim ve Emir'in arkasından hiç de şaşırmamış bir halde bakakaldım.

 

"Dikkatsiz davranıyorsun." Arda'nın söylediği cümle ile ona çevirdim bakışlarımı. "İçini mi döküyorsun şu an? Başka bir şey varsa söyle."

 

"Gerçekleri söylüyorum. Ona hiç gözükmeden oradan kaçabilirdik ama sen karşısına geçmeyi seçtin." , "Karşısına geçmedim , öyle gelişti-"

 

"Ne olmasını bekliyordun? Belliydi böyle olacağı." Derin bir şekilde oflayarak nefesimi dışarı verdim. Benimle alakalı söylediği şeylerin aksine , içimdeki bir parçam benimle gurur duyuyordu. Kendimle gurur duymuştum çünkü gücümü istediğim anda , istediğim şekilde kullanabilmiştim. "Her zaman senin planlarına uyup sana göre mi hareket etmemi istiyorsun?" Şimdi de o oflamıştı. "Yanlış yerlere çekiyorsun Birce. Dikkatli olmalıyız diyorum. Bugün gücünü kullanamasaydın çok başka şeyler olabilirdi."

 

Aramızda dönen bu ufak çaplı tartışmaya devam etmeye son derece niyetliyken telefonum çalmaya başladı. Birkaç saat önceki telefon çalmasının başlattığı kaosu düşünmeden edemedim. Zira telefonumu elime aldığım anda bu düşüncem kuvvetlendi. Arayan Yaprak olmuştu. Arda'nın amcasının geldiği gün gitmiş , o gitmeden önce haberleşebilmek adına numaralarımızı birbirimize vermiştik. O günden beridir ilk defa arıyordu.

 

Arda'nın az önceki söylediklerine olan sinirimi bir kenara kaldırmayı zor da olsa başarıp konuştum. "Yaprak arıyor." Ardından telefonu açtım. Açar açmaz konuşmaya başladı. "Karakola gelmeniz lazım." Duymayı beklediğim şey bu olmamıştı kesinlikle.

 

"Ne?" diyebildim sadece. Arda karşımda meraklı gözlerle bana bakarken telefonun hoparlörünü açtım. "Geçen gün çıkan yangından dolayı şüpheliymişim. O gün sizinle olduğumu , sarhoş olduğum için alevlere o kadar yaklaştığımı anlattım. Şahitlik etmek için gelmeniz gerekiyor." Ona hiçbir şey sormadım. Sadece geleceğimizi söyleyerek kapattım. Bizi karakoldan araması ve sesinden anlaşıldığı üzere yanında polis memuru olması , olası bir durumdu.

 

Bundan sonrası hızlı gelişti. Arda ile ayrı ifade vermemiz ihtimaline karşın söyleyeceklerimizi aramızda konuştuk. Koşturmamız ardından karakola epey yaklaştığımız için kısa bir yürüme sonucu oraya varmıştık. Yolda ifademiz hakkında konuşmak dışında ne Arda tek kelime etmişti ne de ben. Tartışmamız ertelenmiş ve o da ben de sonradan söyleyeceklerimizi içimizde tutuyor gibiydik adeta.

 

Karakola vardığımız gibi girişteki memurlara ne için geldiğimizi söyledik. İçeri girdiğimizde bizi karşılayan koridorun en ucunda oturmuş olan Yaprak ile birbirimizi uzaktan görmüş , yan yana gelemeden Arda ile ayrı sorgu odalarına alınmıştık. Söylediğimiz şeylerin tutarlı olup olmadığını ölçmek adına bizi direkt sorguya almaları mantıklı bir hareketti. Gerisi tamamen bize kalmıştı.

 

Yangının olduğu gün Yaprak'ın bir şekilde şüpheli durumuna gelmesi aslında beklenmedik değildi. Sadece buna biz , belki Yaprak da hazırlıklı değildi. Şu an için umduğum şey kamera kaydının olmamasıydı ki duruma bakılırsa yoktu. Kamera kaydını gören biri yangının nasıl çıktığını anlayamasa bile bunun sorumlusunun Yaprak olduğunu kolaylıkla anlardı.

 

Kapı açıldı. İçeriye giren orta yaşlı polis kendini tanıtır tanıtmaz hızlıca karşımdaki sandalyeye oturdu. Karakolun amiri , Tekin. İsmi buydu.

 

"Arkadaşın sizin şahitlik edeceğinizi söyledi. Seni dinliyorum." Pür dikkat karşımda durmuş , bana gözünü kırpmadan bakan amiri kafamla onaylarken başladım anlatmaya.

 

"O gün ben , Arda ve Yaprak Avlu'daydık. Yaprak içkiyi biraz fazla kaçırınca tabi , sarhoş oldu. Bizim de bir anlık boşluğumuza gelince ortadan kayboldu. Onu ararken aynı zamanda yangını gören insanların sesini duyduk-"

 

"Ne kadar olmuştu arkadaşın ortadan kaybolalı?" Bu kesinlikle Arda ile konuşmadığımız bir meseleydi. Kısa bir an afallamış gibi olsam da bozuntuya vermeyerek sorusuna verebileceğim en mantıklı cevabı vermeye çalıştım. "Tam hatırlamıyorum ama çok fazla olmamıştı." Mantıklıdan çok beklenilebilir bir cevaptı.

 

"Arkadaşın şu an bu yangındaki tek şüpheli. Belki bu hatırlamana yardımcı olur." Tekin amir kesinlikle sadece beni sorgulamak istemiyor , daha çok pot kırmamı bekliyor gibiydi. Onun eline verebileceğim herhangi bir açık için karşımda benim her mimiğimi inceleyip kanaat verdiğine yemin edebilirdim.

 

Oturuşumu iyice dikleştirdim. Ona istediği şeyi vermeyecektim. "Tam olarak ne zaman ortadan kaybolduğunu dakikası dakikasına bilmiş olsam onu kaybetmezdik zaten. Kısa bir anlığına , kaşla göz arasında gitmiş ama ortadan kaybolalı kısa bir süre olduğuna eminim. Daha sonra dışarı çıktık Arda ile. Ara sokakta alevler vardı. Başında da insanlar. O sırada onu yangına yaklaşıyor halde gördük. Sarhoştu dediğim gibi. Sonrasında uzaklaştı zaten , biz de peşinden gittik. Oturmuştu öylece sokakta , onu eve götürdük."

 

Tekin amir kollarını birbirine kavuşturmuş bir şekilde bir süre sessizce bekledi. Bu sırada önünde açtığı kağıda bir şeyler yazıyordu "Ekleyeceğin bir şey var mı?"

 

"Hayır."

 

"Umarım sonradan başka detaylar bulmayız." Minik bir tebessüm ile konuştu. Kimi kandırıyordu? Başka detaylar bulmayı istiyordu. İfademe inanmış gibi bir tavırda değildi asla. Yaprak bir numaralı şüphelisi , biz de ona yardım eden arkadaşları olmuştuk belki de gözünde.

 

Odadan çıkarken bana son bir bakış atmayı ihmal etmeyerek çıktı. Onun ardından içeri giren bir başka polis memuru çıkabileceğimi söylemişti. Sorgu odasından çıkar çıkmaz memurun yönlendirmesiyle şahitlik ettiğime dair imzamı attım.

 

Buraya girdiğimizde oturduğu yerde hâlâ oturmaya devam eden Yaprak'ın yanına doğru yürüdüğümde , önünden geçtiğim duvarlardan birindeki saate baktım. Saat gece yarısını geçeli epey olmuştu. Üst üste gelen olaylar sonrasında birkaç saat öncesine kadar ailemle yemekte olduğumuzu unutacaktım neredeyse.

 

Yaprak'ın yanına oturduğumda çok klasik bir soru sorarak konuşmaya başladım. "Nasılsın?" Burnumuzun dibinde bir sürü polis memuru varken asıl konu hakkında konuşmak son seçenek bile değildi. "İyiyim." Arda'yı beklerken konuştuğumuz tek şey bundan ibaretti. Geri kalan zamanda o da ben de gizli bir sessizlik yemini etmiş gibi orada konuşmadan oturduk. Buraya gelirken baktığım saat tam karşı çaprazımda olduğu için arada başımı kaldırıp oraya bakıyordum. Telefonumu çıkarıp bakmak yerine , kaç dakika geçtiğine bu şekilde bakıyordum.

 

Diğer bir baktığım yer ise az önce Tekin amirin beni sorguladığı odanın hemen yanındaki odaydı. Beni sorguladıktan hemen sonra oraya geçmiş , Arda'yı sorgulamaya başlamıştı. Benim bulunduğum odaya nazaran burada küçük kare bir cam vardı. Yüzü cama dönük olan Arda'yı buradan az da olsa görebiliyordum. Ona olan sinirim içimde bir yerlerde hâlâ vardı. Günlerdir onun yanındaydım. Hera'nın büyüsünün etki ettiği insanları bulmaya çalışıyorduk. Ben ona güvenip ona yardım etmeye çalışırken , tanıştığımız ilk gün olduğu gibi bir tehlike ile karşı karşıya gelince beni dikkatsiz olmakla suçlamayı seçmişti. Oysa benim istediğim bazı soruların cevaplarını bulmaktı. Tartışmamız hakkında kendime söylediğim şeylerdi bunlar. Hem gücümü kullanmam büyük bir gelişmeyken bunun hakkında tek kelime bile etmemişti.

 

Tekrardan sorgu odasına baktım. Tekin amir ellerini kullanarak hararetli bir şekilde konuşuyordu. Bu mesafeden gördüğüm kadarıyla , beni gerdiği gibi Arda'yı da gerdiğini söyleyebilirdim.

 

Benim ifademden daha uzun sürmüştü ve sürmeye devam ediyordu. Bunu sürekli baktığım saate tekrardan bakarak teyit etmiştim.

 

"Çıkıyorlar." Kısa bir süre sonra Yaprak'tan duyduğum ses ile kafamı sorgu odasına bilmem kaçıncı kez çevirdim. Arda kapıdan çıkıyordu. Bunu görür görmez onun yanına gittik. O da benim yaptığım gibi imzasını attıktan sonra ise karakoldan çıktık.

 

"Bu amir işin peşini bırakacak gibi durmuyor." Çıkar çıkmaz konuşmuştu Arda. "İfademiz onun gözünde bir şey ifade etmiyor."

 

"En azından şu anlık kurtuldun." Yaprak'a bakarak konuştum. "Amcama haber verdim. Bizi arabayla alır. Böylesi daha güvenli." Arda elindeki telefona bakıyordu. Zaten çağırmış olduğu amcası hakkında fikir belirtmeye gerek görmedim.

 

Buraya gelmeden önce ne yaşadığımızı bilmeyen Yaprak kaşlarını çatmışken ona kısaca açıklama yapmaya çalıştım. "Daha önce evime gelen cadıyı gördük. Ondan kaçtık." Aklıma gelen başka detaylar buna pek müsade etmedi tabi. "Arda Emir ile konuşmaya gitmiş , hani telkin etme gücü olan çocuk. Onu bir nevi rehin aldı , oraya gittim. O sırada dışarıda o cadıyı gördüm." Kafası iyice karışmış halde bana bakıyordu Yaprak. "Ne?" diyebildi sadece. Omuz silktim. Ona tamamen hak veriyordum.

 

Karakoldan çıkışımızdan itibaren yavaş yavaş yürümeye devam ediyorduk. Arda'nın amcası gelmeden önce Arazi'deyken sürekli yürüyerek bir yerlere ulaşıyorduk. Şimdi ise başka bir seçenek daha vardı. Az sonra gecenin bir yarısı olduğu için oldukça ıssız olan sokağı araba farları aydınlattı. Arabanın arkasına Yaprak ile binerken cama doğru çevirmiştim bile bakışlarımı. Zaten kısa sürecek olan yolculuğu olabildiğince sessiz geçirmekti hedefim. Arabaya binmeyip tek başıma yürümeyi bile tercih edebilirdim hatta.

 

Araba hareket eder etmez Arda amcasına olabildiğince kısa ve öz bir şekilde olanları anlatıyordu. 'Sus' demek istiyordum ona. Amcasının hain olma ihtimali teorisi hâlâ kafamın içindeyken ona yaşadıklarımızı anlatmasını istemiyordum. O an arka koltukta sessizce oturmuşken , bu adamın hain olup olmadığını bir an önce öğrenmeye karar verdim. Yanında gergin bir şekilde durmak , acabaları düşünmek istemiyordum.

 

Gerçeği öğrenmek istiyordum.

Loading...
0%