Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9- "Avcılar Konseyi"

@may350

Yaprak aynanın karşısında kendisine son bir bakış attıktan sonra odasının kapısını açıp koridora çıktı. Öğleden sonra birde olan dersine gitmek için hazırlanmıştı. En son işe başlayacağı zaman işe gidemeden karakola götürülmesinin üzerine , dün Avlu'ya gitmiş ve tekrardan anlaşmıştı. Gece geç saatlere kadar çalışmış , uyanınca okula gidip gitmemek arasında bir savaş verip sonunda gitmeye karar vermişti.

 

Koridordaki askılıktan montunu alırken bir diğer odadan , ev arkadaşlarından biri olan Aslı çıktı. Bu evde yaşayalı beş ay olmuştu ama hiçbir ev arkadaşıyla arasında bir yakınlık olmamıştı. Zaten ne Yaprak ne de diğerleri bunu amaçlamıyordu. Onlar için önemli olan uygun fiyatlı bir şekilde kalacak yer bulmaktı.

 

"Günaydın." dedi Yaprak Aslı'ya. Ev arkadaşları arasındaki en içine kapanık olan ve hakkında en az şey bildiği kişiydi Aslı. Fakat diğer günlerden farklı olarak bu sabah bir merak içindeydi Yaprak. Dün gece işten eve yorgun bir şekilde geldiğinde odaları dip dibe olan Aslı'dan bir takım sesler gelmişti. Ağlama sesleri. Yaprak üstünü değiştirip yatağına girdiğinde uykuya hızlıca dalmıştı. Uyumadan önce Aslı'nın ağlama sesleri yerli yerindeydi.

 

"Günaydın." diyerek cevap verdi Aslı. Yaprak dün gece hakkında ona soru sormak yerine , tamamen zıt karakterlerde olduğunu düşündüğü bu kıza bir teklifte bulundu. "Okula gidiyorum , sen de geleceksen bekleyeyim." Arazi'de öğrenci evinde kalan birinin gittiği tek bir üniversite olabilirdi zaten. Kasabanın biraz dışında kalan okula gidiyordu hepsi.

 

"Yok. Evdeyim ben bugün." Aslı bunu dedikten sonra kendini adeta gülümsemeye zorlamış , ufacık bir tebessüm verip odasına dönmüştü.

 

Yaprak , ev arkadaşıyla yaptığı bu ufak konuşma sonrası evden çıktı. Aslı'nın ağlamasına neden olan şey paylaşmak istemediği bir şey olduğu için bunu merak etmeyi bırakmayı hedefliyordu. Zira kendisinin başında olan büyük bir tehlike varken , düşünmesi gereken şey , o tehlikeydi. Her ne kadar bu tehlike ile ilgili yangın dışında başka bir olayla karşılaşmasa da tehlikenin varlığı bakiydi.

 

"Yaprak." Apartmandan çıkalı beş dakika anca olmuştu ki Arda'nın ona seslendiğini duydu Yaprak. Sesin geldiği tarafa döndüğünde Arda'nın hızlı adımlarla ona yaklaştığını gördü. En son dün Arda onu aramış , Soykan'ın izini sürdüğünü ve görünüşünü ona anlatmasını istemişti.

 

"Birce'yi gördün mü buralarda?" Soykan hakkında bir şeyler duymayı beklerken , endişeli bakışlar eşliğinde sorduğu bu soruyla karşılaştı. "Dışarı çıkalı beş dakika oluyor. Görmedim." Nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi Arda.

 

Az önce düşündüğünün aksine yeni bir olay olmuştu anlaşılan. "Bir şey mi oldu?" Yaprak'ın sorusuna karşı önce kafasını salladı Arda. Ardından "Oldu." dedi. Kısa ve öz bir cevap vermişti.

 

Yaprak'ın sorgulayan bakışlarına karşılık konuştu tekrar. "Anlatacağım ama önce Birce'yi bulmam lazım. Sen de bir yere gidiyorsun herhalde. Akşam benim evde toplanalım." Tam gidiyordu ki Yaprak onu durdurdu. "Sence bu merakla gideceğim yere gidebilir miyim?"

 

Bir an duraksadı. Arda'dan çıt çıkmayınca tekrar konuştu. "Anlat işte! Çok mu kötü? Ne oldu?" Yüz ifadesinden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu ama nafile. Yine de kendini en kötüsüne hazırlamıştı.

 

"Soykan'ı buldum." Bu iyi bir haberdi.

 

"Hera ile birlikte bana pusu kurdular." İşte bu iyi değildi.

 

"Beşinci kişiyi bulmuşlar. İyileştirme gücü olan bir kız. Beni bıçaklayıp kızın gücünü üzerimde kullandılar. Hera bir şeyler söyledi bana. Birce bunları duyunca umutsuzluğa kapılıp , durumu kabullendi resmen. Şimdi izin verirsen Birce'yi bulmam lazım. Akşam ne yapacağımızı konuşmamız lazım." Bir çırpıda anlatıp bitirdikten sonra yeniden yürümeye başladı. Yaprak bu sefer onu durdurmadı. Okula gidip gitmeme konusunda verdiği savaş şu an yine açığa çıkmış , fakat çok çabuk sonuca varmıştı. Okula gitmeyecekti ama eve de dönmeyecekti.

 

Arda'nın peşinden yürüyüp ona yetişti. "Ben de geliyorum."

 

Arda itiraz etmedi. Sadece kısa bir bakış attı ve tekrardan önüne döndü. Artık beraber yürürlerken Yaprak konuştu.

 

"Hera ne söyledi sana?"

 

***

 

Evimdeyken her zaman yaptığım gibi camın önündeki tekli koltuğa oturuşumun üzerinden epey geçmişti. Sabahın erken saatlerinden beri uyanık olduğum için oldukça yavaş geçen zaman , anca öğle vaktine ulaşıyordu. Ormanda yürüyüş yapma isteğimin adeta sabotaj edilmesinin üzerine , yanıma aldığım anahtarı daha erken kullanmıştım.

 

Ormandan çıkıp direkt evime gelmiştim. Yanıma telefonumu almayıp , sabahın köründe evden çıktığım için Arda'nın meraklanacağını biliyordum. Fakat bu düşünce sabahtan beri aklımı çok meşgul etmemişti. Evime gelip koltuğa oturduğum zaman içerisinde zihnimde , beni meşgul edebilecek seviyeye anca gelmişti.

 

Gelgelim ki onu dün geceki düşen modum sonrası , sabah da ortadan kaybolmam ile endişelendirdiğimi bilsem de yerimden kalkmak için bir istek yoktu içimde. Zaten buraya geldiğimi tahmin etmesi çok zor olmayacaktı. Beni aramaya başladığı zaman ilk bakacağı yerlerden biriydi evim.

 

Yerimden sonunda kalktım. Mutfak tezgahına doğru ilerledim. Buzdolabının önüne geldiğimde ne için geldiğimi tamamen unutarak , en son tam buradayken gördüğüm notu düşündüm. Hera'nın ağzından yazılmış olan , muhtemelen evimdeki iki büyücünün yazmış olduğu not. Notta yazılan gerçek olacaktı , yakında görüşecektik. Bu artık kaçınılmazdı.

 

Aniden kapının tıklatılması ile bakışlarımı buzdolabından çekerek kapıya ilerledim. Kapıya olan kısa mesafeme rağmen , kapıdaki sabırsız kişi bu sefer de uzunca zile basıyordu. Kim olduğunu tahmin etmem zor değildi.

 

Kapıyı açtım. "Arda." Tahmin ettiğim kişiydi. Kapıyı açar açmaz ona baktıktan sonra , anca bir iki saniye sonra Yaprak'ı da gördüm.

 

"Birce seni ne kadar merak ettim haberin var mı?" İçeri geçerken konuştu Arda. Onun arkasından Yaprak da girince arkalarından kapıyı kapattım.

 

Ben Arda'nın söylediği cümleye herhangi bir şey söylemezken , oluşan birkaç saniyelik sessizliğin ardından tekrar konuştu. "Bak anlıyorum onların bizi izlemesi , bu kadar rahat olmaları , dün yaşananlar seni dehşete düşürdü." Onlar gelmeden oturduğum koltuğa tekrardan oturdum.

 

"Evet." dedim. "Diyeceklerini tahmin edebiliyorum ama bizim elimizde ne var onlara karşı? Hiçbir şey. Gücümüzü doğru dürüst kullanamıyoruz."

 

"Çalışacağız." diyerek araya girdi Arda. "Birlik olmamız lazım. Sen böyle yaparsan olmaz. Savaşmadan direkt teslim olamayız." Daha önceden düşünmüş olduğum bir düşünce yeniden ortaya çıktı. Zayıf halka olduğumu düşünmüştüm. Şu an yeniden bunu düşünüyordum. Savaşmadan teslim olmamalıydık ama ben savaşabilecek güce sahip değildim. Hissettiğim şey tam olarak buydu.

 

"Benim savaşabilecek gücüm yok."

 

Arda sadece bakakaldı. Zayıf halka olduğumu kabul edip vazgeçmesi ve beni burada tek bırakması olasıydı herhalde. O an içimde , derinlerde bir yerde ufak bir his belirdi. Vazgeçmesini istemeyen bir his. Ne istiyordum ben? Savaşmak istemiyor , boşa kürek çekeceğimi düşünüyordum. Arda beni bu umutsuzluk içerisindeki teslim oluşumdan çekip çıkarmak isterken ona direniyordum. Fakat vazgeçip gitmesini istemiyordum. Yalnızlığımdan yeni çıkmışken , yeniden kendimi yalnızlaştırıp tehlikenin gelmesini tek başıma beklemek istemiyordum.

 

Hera'nın Arda'ya söylediği cümle , bunca düşünce akışının arasından yeniden belirdi. Ve umutsuzluğum biraz da olsa azalmışken , yeniden canlandı.

 

"Araya girmek istiyorum." Daha deminden beri sadece kenarda durup bizi dinleyen Yaprak konuştu. "Arda bana da anlattı olanları. Evet , tehlike yaklaşıyor iyice. Buradan bunu çıkarabiliriz , ama Hera denen o cadı bize bu güçleri verdi. Kendi için de olsa verdi. Ona karşı kullanmadan teslim olmak olmaz. Oylama yapacak olursak , ben kesinlikle savaşmaktan yanayım." Çaprazımdaki ikili koltuğa oturdu.

 

"Benim oyum da belli." Arda'ya baktım. "Hem sana dediğim gibi , artık neyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi biliyoruz. Biz de ona göre adım atacağız. Zayıf noktalarını bulacağız."

 

Arda kendini iyice kaptırmışken konuşmaya devam ediyordu. "Emir'i de ikna edebiliriz. Sonra o kızı-"

 

"Emir gücünü onlara karşı kullanabilirse tabi." Arda'nın konuşmasını bölüp söylediğim cümlenin ne olduğunu , anca cümleyi bitirince idrak etmişken öylece kalakaldım. Bu cümleyi içimden söylemem daha mantıklı olurdu tabi. Benim bildiğim , onların bilmediği bu bilgi başka bir şeye de çıkıyordu haliyle. Arda'nın amcası Kuzey'e karşı Emir'in gücünü kullandırtmış olmama. Bunu Arda'ya söyleme niyetinde değildim kesinlikle.

 

"O niye?" diye sordu Arda. Tam olarak şu an , burada , Emir'in olması ve Arda'ya az önce kurduğum cümleyi unutturmasını isterdim. Zira daha dün yaşanmış olan ve onun bilmemesini istediğim olayı bu kadar çabuk duyacak olmasını istemiyordum.

 

"Söylesene." Arda sabırsızdı. Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. "Emir gücünü kullanamadı." , "Neden?" Soruyu soran Yaprak olmuştu. İkisi de meraklı gözlerle bana bakarken buradan kısa bir açıklamayla kaçamayacağımı anladım.

 

"Amcanın üzerinde Emir'in gücünü kullandık ama işe yaramadı." , "Nasıl ya?" diye sordu Yaprak. Arda ise kaşlarını çatmıştı. "Ne zaman oldu bu?" diye sordu.

 

"Dün." diye kısaca cevap verdiğimde az önce yaslandığı duvardan ayrılıp , salonun içerisinde adımlar atmaya başladı. "Arkadaşın ile buluşacağını söylediğin dün. Ne için kullandığını sormama gerek yok. Amcamın hain olup olmadığını öğrenmek istedin."

 

"Sen bilmeden halletmek istedim ama geri tepti. Güvenmiyorum , yapacak bir şey yok." Böylece kestirip attım bu konuyu. Daha demin konuştuğumuz konudan , ağzımdan aniden çıkan bir cümle yüzünden sapmıştık.

 

Bunu öğrenmesinin üzerine Arda'nın uğraşmayı bırakıp çekip gitmesini bekledim. Ufak bir tartışma üzerine aramızı düzelttikten hemen sonra ona yalan söyleyişimi hemen bir sonraki gün öğrenmişti. Elbette buna sinirlendiği belliydi. Arkasından iş çevirmiştim. Kendimi bu konuda haklı görsem bile onun amcasına olan bağlılığı beni hoş görmesine engel olacaktı.

 

Araya kısa bir sessizlik girdi. Birkaç dakika boyunca boş bir şekilde etrafıma baktım. En son gözüm halıya dalmışken Arda konuştu. Beklediğimden farklı bir tavırla. "Eve geri dönelim. Bu konuda seni ikna edebileceğim bir durum yok ama diğer konuda var." Amcası hakkındaki konuyu kapatmasına şaşırmamı bir kenara baktım. Ona sadece kafa sallamakla yetindim.

 

Kendimi düşürdüğüm umutsuzluktan hemen çıkabilir miydim bilmiyordum. Bildiğim şey , Arda'nın dünkü olayı öğrendikten sonra bile pes etmemi engellemeye çalışmasıydı. Buna karşılık olarak yanlarında durmam gerekiyordu.

 

***

 

Bir sonraki gün yine evden kendimi dışarı attım. Hava almaya bu aralar çok ihtiyacım oluyordu.

 

Dün oturup ne yapacağımızı konuşmamız bir nevi askıya alınmıştı. Yolda yürürken Arda eve girmemi dahi beklemeden elinde bulunan malzemeyi kullanmış ve bana laf çarpmıştı. "Ne yapacağımızı konuşmak için Emir'i de bekleyelim derim. Çok uzun sürmez zaten , Birce onu hemen getirir yanımıza." demişti. Ona cevap vermek yerine sessizliği tercih etmiştim.

 

Gün bir şekilde geçip giderken , sabah Yaprak ve Kuzey'in gelmesini beklemiştik Arda ile. Salonda karşılıklı oturmamız üzerinden çok geçmemişken kendisinden yeni bir laf çarpma çabası gelmişti. Aynı dün gece dediğine benzer olarak , "Sen de Emir'i getir boş durma." demişti. Cümlesini bitirir bitirmez yerimden kalkıp askılığa yönelmiştim. Ceketimi giyerken "Ben biraz hava alayım onlar gelene kadar." diyerek imalı şekilde bakmış ve evden çıkmıştım.

 

Şimdi de dükkanların yanından bir bir geçerken etrafı inceliyordum. Arda ile amcası konusunda ters düşmemiz aramızdaki kıvılcımların sebebiydi ve bu kıvılcımlar ne zaman azalır bilmiyordum. Her ne kadar dün sorun olmadığını düşüneceğim bir havaya bürünse de bunun doğru olmadığı belli olmuştu. Hem de çok hızlı bir şekilde. Emir'i ikna etme konusunda başarılı olmama sürekli atıfta bulunarak imalı sözler ediyordu.

 

Dükkanların yan yana dizilmiş olduğu sırayı bitirdiğimde sağa doğru dönmek için bir hamle yapmıştım ki , bu hamlem tek adımımı atamadan , o adımımı geri çekmemle son buldu. Kendimi duvar ile adeta bir bütün yaparak bir süre durdum. Ardından ellerimin avuç içleriyle tutmuş olduğum duvarda aynı şekilde durmaya devam ederek , kafamı az önce sapmayı planladığım yöne doğru çevirdim. Evet , kesinlikle oydu. Kendisi hakkında sınırla bilgiye sahip olduğum , en son Emir'in evinden çıkarken bizi köşeye sıkıştıran ve gücümü üzerinde kullanabilmeyi başardığım cadı.

 

Sokaktan benim olduğum tarafa doğru yürürken bir yere girdiğini gördüm. Onun nereye girdiğini görmek için oraya doğru gitmeden önce biraz bekledim. Ardından derin bir nefes alarak duvarın dibinden ayrılıp yürümeye başladım. Genelde peşimde olduğunu bildiğim , gördüğüm kişinin şimdi de ben peşine düşüyordum. Onunla karşı karşıya gelmem durumunda nasıl bir şeyle karşılaşırım bilmiyorum ama en son karşılaşmamızda onu kızdırmış olmalıydım. Yine de bu tehlike ihtimaline karşın , nereye gittiğini görmek için yürüyordum.

 

Kitapçının önüne geldiğimde durdum. Buraya girmişti.

 

İçeriye doğru bir bakış attığımda onun biriyle konuştuğunu gördüm. Kısa süren konuşmalarının ardından o , merdivenden aşağı inmiş , konuştuğu adam ise kasaya gidip sandalyeye oturmuştu. Şu an burada dikilip ne yapmayı hedeflediğimi bilmiyordum. Kendimi şimdiden Hera galip gelecekmiş gibi bir havaya sokmaya başlamışken Arda buna izin vermiyordu. Bundan sonra ne yapacağımızı ve son olanları bir durum değerlendirmesi özelinde konuşacaktık. Bunu yapmadan önce dışarı çıktığım zaman diliminde karşıma çıkan bu cadıdan beklediğim şey bir ipucuydu belki de. Elimize geçebilecek , koz olabilecek bir bilgi.

 

Bu sefer o benim peşimde değil , ben onun peşindeydim.

 

Kitapçının önünde gayet görünür bir şekilde dikilip , her an merdivenlerden geri çıkacakmışçasına bir gerginlikle bekledim. Gitsem mi kalsam mı muhakemeleriyle dolu , uzun bir süre boyunca bu bekleyişe devam ettim. Nereye inmiş olabileceğini tahmin etmekten yana oldukça bilgisizdim. Zaman geçmeye devam ettikçe orada ne olduğuna karşı içimdeki merak iyice doluyordu. Kendimle alakalı hiç değişmeyen özelliğim , ne eskiden ne de şimdi , kesinlikle meraklı olmamdı.

 

Telefonum çalmaya başladı. Dikkatimi kitapçıdan ayırırken telefonumu cebimden çıkarttım. Arayan Arda'ydı. Yaprak ve Kuzey eve gitmiş olmalıydılar. Ona cevap verip ne yaptığımı anlatmak yerine meşgule atmayı tercih ettim. Ardından telefonu cebime geri yerleştirirken derin bir nefes alarak kitapçıdan içeri girdim.

 

İçeri girer girmez kendi halimde takılıp kitapları incelemeye başladım. İçerideki tek müşteri bendim. Tabi bir de , eğer sayılıyorsa , az önce aşağıya inen kadın. Kasada duran adamın dikkatinin bende olmadığına iyice emin olduğum bir anda , ben de merdivenlerden aşağıya inecektim. Neyime güveniyordum bilmiyorum. Bu merakım , bir şey yakalama umudum tamamen geri tepebilirdi ama uzun süredir aşağıdaydı ve merakım giderek artıyordu. Madem geriye çekilip sonuma doğru sadece bekleyerek gitmiyorum , bu kadarını yapabilirdim.

 

İçeriye giren bir başka müşteri ile kasadaki adamın ilgisi tamamen başka tarafa yönelmişti artık. Şimdi tam zamanıydı. Rafların arasında dolaşmaya bir son vererek merdivenlere yöneldim. Aşağıya inmeye başladığımda kısa bir süreliğine arkamı döndüm. Adam yeni gelen müşteri ile ilgileniyordu.

 

Tahmin ettiğimden daha uzun ve dolambaçlı olan merdiveni inmeyi bitirir bitirmez bir kapı çıktı karşıma. Siyah bir kapıydı. Acele etmek yerine önce kapıya yaklaştım. Kulağımı kapıya yaklaştırarak içeriden herhangi bir ses duymayı bekledim. Bu süre zarfı boyunca içeriden bir ses gelmedi.

 

Biraz daha beklemeyi hedefliyordum ki bu sefer bir ses geldi. Gelen ses bir kuşun sesiydi. Ötüyordu. Kapıdan uzaklaştım. Hâlâ yukarı çıkıp , eve geri dönebilirdim. İçeride beni karşılayacak olan güçlü bir cadı olabilirdi. Tabi buradan başka bir yere gitmediyse. Kafamdan geçen bir başka düşünceydi bu. Kendi kendimi yatıştırmak için oluşan bir düşünce miydi yoksa mantıklı mıydı bunu bilmiyordum. Biraz sonra bunu öğrenebilirdim. Kapının kolunu yavaşça aşağı indirdim. Derin bir nefes daha alıp , kapıyı açtım.

 

Beni karşılayan yeni bir kapı olmuştu. Bu seferki sonuna kadar açıktı fakat boncuklu bir kapı perdesi ile taçlandırılmıştı. Daha fazla beklemeden az ilerideki diğer kapıya ilerledim. Kapıdan geçerken boncuklardan dolayı çıkan ses ile irkilirken , artık içerideydim.

 

Yukarıdaki kitapçı dükkanına kıyasla daha küçük ve daha boğucu bir yerdi burası. Şu an için kimse yok gibi görünüyordu. Bazı yerde raflar , bazı yerde masalar vardı. Çeşitli otlar , taşlar vardı. Duvarın birinde kocaman bir kazan vardı. Etrafa iyice bakarken bir köşede duran büyükçe kuş kafesini gördüm. İçinde bir papağan vardı. Olduğum yerde biraz ilerledim. Burasının ne çeşit bir yer olduğu konusunda bir tahmin yapabilmiştim. Burası , büyü dükkanı gibi bir yerdi.

 

"Nasıl yardımcı olabilirim?" Aniden arkamdan gelen bu ses ile adeta yerimde sıçradım. Arkamı döner dönmez karşımda duran kadından birkaç adım uzaklaştım. "Şey , ben..." diyebildim sadece. Ona ne diyecektim ki?

 

"Birini mi arıyorsun yoksa?" diye bir başka soru yöneltti bu sefer. Bir şey demedim. Etrafta gözlerimi gezdirdim. Söyleyecek bir şey arıyordum bunu yaparken. O cadının buraya geldiğini düşünürsek , buradaki kimseye güvenemezdim. Buna rağmen neden buraya indiğimi sorgulamaya başlamıştım bile.

 

Kadın , sessizliğime karşılık beni üstelemedi. O da benden uzaklaşıp üzerinde çeşitli eşyaların bulunduğu tezgaha yaslandı. Karşıda bir noktaya doğru bakarken daha deminden beri yüzünden hiç gitmeyen o rahat ve minik tebessüm yerli yerindeydi.

 

Bakışlarını yeniden bana çevirirken tekrar söze girdi. "Onu arıyorsan , bulamazsın." dedi. "Herkesin çekindiği bir şey var. Gizli kalması gerekiyor bazı şeylerin , şimdilik." Neyden bahsediyordu? Ona anlamayarak baktım. Bu bakışıma rağmen açıklama yapmak yerine , başka şeyden bahsetti. "Beni taraf olarak görme. Ben tarafsızım." Az önceki düşüncelerimi mi okumuştu bu kadın?

 

"Ben hiçbir şey anlamıyorum. Sen kimsin?" , "Ben seni tanıdım ama. Sen onlardansın , Hera'nın gücünün taşıyıcılarındansın. İçeriye girer girmez enerjini hissettim." Kaşlarımı çattım. Bu kadın ile ilgili anlayabildiğim tek şey cadı olduğuydu ki bunu anlamak için buraya bakmak yeterli olurdu.

 

"Neyin gizli kalması gerekiyor?" diye sordum. "Hera." dedi sadece.

 

Bir başka soru sordum. "Kimden çekiniyor?" Böyle bir şey mümkündü demekki. Umutsuzca , karşımdaki kadının söylediklerine inanmak dışında ne yapabilirdim. Bu olmasını istediğimiz bir şeydi ne de olsa. Hera'nın müritlerinden biri olan cadının buraya gelmesi ve adeta kaybolması konusundan dikkatimi çekmiştim.

 

Sorumun cevabını aldığımda , bunu aklıma adeta kazıdım.

 

"Avcılar Konseyi."

Loading...
0%