Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Ahon Ve İstekler 2

@maysaberran

Özlediniz mi? Ben özlemişim. Keyifli okumalar ve lütfen Ahon'a kızmayın onun hakkından Şifa gelecek. :)

***

Ahon'un sözleriyle herkes şaşkınca birbirine bakmaya başladı. Şifa ise ellerini yumruk yapmış, Oniks 'den önce Ahon'un üzerine atlamaya hazırlanıyordu. Bu adam her seferinde nasıl onu öfkelendirebiliyordu. Hayatında sinirlenip, öfkelendiği anlar çok azdı ama bu adamla her seferinde sınırlarının üstüne çıkıyordu.

"Sen ne dediğini sanıyorsun? Seninle asla kalmam." Onunla kalmak mı? Asla! İlk başta suçlu durumundaydı ama şimdi her şeyi anlatmıştı. Bu yüzden onun dediklerini yapmak zorunda değildi.

Ahon alayla karşısında öfkelenen küçük kadına baktı. Bu ufak bedene bu öfke fazlaydı.

''Seni rahat bir şekilde kaçman için tek başına bırakacağımı mı sanıyordun?''

''Kaçmayı düşünmedim.'' Şifa doğruyu söylüyordu. Kaçmayı düşünmemişti. Pekala ilk başlarda düşünmüş olabilirdi ama artık düşünmüyordu. Hem nereye gidecekti ki? Az çok bu insanları tanımıştı. Ya karşısına daha kötü insanlar çıkarsa? Ayrıca Oniks'e de zarar vermeye çalışabilirlerdi. Bu riski göze alamazdı.

''Sana güvenmiyorum.'' Bu kadın ne zannediyordu. Elbette onu tek başına bırakmayacaktı. Arkasında duran şaşkın dostlarına ise hiç güvenmiyordu. Onlara hala sinirliydi zaten.

''Ben de sana güvenmiyorum. Seninle asla kalmam.'' Şifa'nın sözlerine Oniks hırlayarak destek oldu.

''Sana daha önce de söyledim, çelimsiz ve küçük kızlar ilgimi çekmiyor.'' Şifa'nın yüzü hem utançtan hem öfkeden kızardı. Bu küstah adam, haddini aşıyordu.

Ahon karşısında, kırmızıya dönen kıza sırıtarak baktı. Sonra da onu baştan aşağı süzdü. Doğrusunu söylemek gerekirse küçük vücudunun aksine dolgun hatları vardı. Çok ince olmayan ama kalın da olmayan bir bel ve onu tamamlayan dolgun hatlara sahip kalçaları vardı. Göğüsleri vücuduyla orantılı büyüklükteydi. İri kahverengi gözlerini çevreleyen uzun kirpikleri, ince yüz hatlarını çevreleyen uzun açık kumral rengi saçları, kalın, pembe dudakları, özenle yerleştirilmiş küçük bir burnu ve o yuvarlak çenesi her zaman dikti. Aslında itiraf edemese de, kadının kendine has bir çekiciliği ve güzelliği vardı. Ahon düşüncelerinin gittiği yönü anladığında içten bir silkelenmeyle kendine geldi. Yüzündeki alaylı sırıtmanın gidip yerine ciddi ve karanlık bir ifadenin geldiğini bile fark etmemişti. Düşünceleri kısa bir anlığına çok tehlikeli bir yöne gidiyordu. Hayır! Kesinlikle kadını öpmek istemiyordu. Kesinlikle! Ama kısa bir an o kalın pembe dudakların tadını merak etmişti. Acaba onu aç bir şekilde öptüğün de o çenesi hala dik bir şekilde duracak mıydı?

''Lider! Eğer kendine gelirsen, sorumuza cevap vermeni bekliyoruz.'' Sahn sırıtarak Ahon'a bakıyordu. Aslında tüm konuşma boyunca onu izlemişti ve gördükleri onu fazlasıyla eğlendirmişti. Lider kızla ilgilenmeye mi başlamıştı? İşte bu ona büyük bir malzemeydi.

Ahon, Sahn'a dik dik baktı. Pislik herifin gözünden hiçbir şey kaçmıyordu. Ayrıca ne sorusuydu? Lanet olsun! Öyle dalmıştı ki hiçbir şey duymamıştı.

''Şifa, Liya ile kalabilir. Eğer için rahat olacaksan biz de nöbet tutarız. Hem kaçmayacağını söyledi zaten. Olmaz mı?'' Ahon dik dik tekrar soruyu soran Khan'a baktı. Khan boğazını temizleyerek diğerlerine döndü. Alt üstü bir soruydu, neden onu öldürecekmiş gibi bakıyordu?

''Olmaz.'' Tek ve net bir şekilde verilen cevapla Liya bir adım öne çıktı.

''Ama neden Lider? Her şey ortaya çıktı zaten. Neden kaçsın ki?'' Liya kısa bir an Şifa'ya baktı. Bu kızın sadece gözleri değil davranışları da kız kardeşine çok benziyordu ve gittikçe kıza içi daha da ısınıyordu. Yaptığı ve düşündükleri saçmaydı ama kendine engel olamıyordu. Özellikle kardeşinin kendisi yüzünden öldüğünü düşününce, canı daha da çok yanıyordu. Bu vicdan azabı bir şekilde gitmeliydi. Belki bu kıza yardım eder ve onun yanında olursa biraz olsun rahatlardı.

''Peki benim size güvendiğimi nereden çıkardınız? Kafanıza göre iş yapıyorsunuz. Sizi o zindandan çıkarttıysam affettiğim için değil, ne olduğunu öğrenin diye. Şimdi gidin ve bu konuyu araştırın.'' Ahon'un sesi sonlara doğru arttığında hiç istemeseler de gitmek için hareketlendiler fakat Şifa'nın sesiyle tekrar durdular.

''Ya sen kimsin de benim hakkımda emir veriyorsun? Kalmayacağım dedim. Gücün yetiyorsa durdur beni.'' Şifa öfkeyle bağırarak Oniks'e doğru ilerledi ve sırtına binmek için hareketlendi. Fakat beline sarılıp onu geri çeken kuvvetle ne olduğunu anlayamadı.

''Eğer dediğimi yapmazsan ejderhayı, tıpkı daha önce yaptığım gibi, aynı yere gönderirim ve oradan çıkmayacağını garanti ederim.'' Ahon bu kadında ki cesarete her geçen dakika şaşırıyordu. Bu kadın onun Lider olduğunun farkında değildi herhalde. Ama ona anlatacaktı, ister güzellikle ister zorla. Ahon, Şifa'nın kolunu tutmak için hareketlendiğinde, sağ tarafında hissettiği güçle yerinden sallandı.

Şifa bu adamdan nefret ediyordu. Ne kadar barbar bir adamdı. Bir de onu, Oniks'le tehdit ediyordu. Böyle bir şeyi gerçekten yapabilir miydi? Daha önce yapmıştı ve bu konuda risk almak istemiyordu. Çünkü karşısında duran bu adam oldukça ciddiydi. Kendisi olsaydı sonuna kadar giderdi ama konu Oniks olunca mantıklı düşünmeliydi. Ne yapacağını düşünürken, Oniks ondan hızla çıkmıştı. Kuyruğunu hızla Ahon'a savurduğunda Şifa büyük bir çığlık attı. İşte şimdi sonları gelmişti.

Ahon darbenin etkisiyle sallandıysa da devrilmedi fakat ilk bir kaç dakika şaşkınlıktan da cevap veremedi. Gözlerini yerden yavaşça kaldırıp elleri ağzında, gözleri kocaman açılmış bir ona bir de ejderhaya bakan kadına baktı. Diğerlerinden zaten çıt çıkmıyordu. Şu anda ona sadık olan bir zamanlar babasının, yani bir önceki Lider'in ejderhası olan Axi hızla Oniks'e doğru atıldı. Fakat aynı anda Şifa'da Oniks'e doğru atılınca kadın, iki ejderhanın arasında kalmaktan son anda Ahon'un verdiği tepkiyle kurtuldu.

''Axi! Dur!'' Axi derin ve öfkeli hırlamaları arasında Ahon'un dediğini yaptı. Fakat gözlerini Oniks'den çekmedi.

Şifa neredeyse korkudan bayılacaktı. Oniks'e biraz daha sıkı sarıldı. Ya ona bir şey olsaydı? Şu, Axi denilen ejderha çok tehlikeli duruyordu. Zaten en başından beri de Oniks'e düşmanmış gibi davranıyordu. İlginç bir biçimde gözleri dışında tıpatıp aynıydılar. Sadece Axi daha büyük duruyordu. Şifa olayların bu kadar büyümesini istemiyordu. Şimdilik bu barbar adamın dediğini sadece Oniks zarar görmesin diye yapacaktı.

''Tamam kabul ediyorum. Ama Oniks'de benimle kalacak.'' Şifa hala Oniks'e sarılı haldeyken başını kaldırıp Ahon'a baktı. Hala biraz şaşkın ve fazlaca öfkeli duruyordu. Çene kasları sıkılaşmış, gözleri kısılmış ve elleri yumruk olmuştu. Başını çevirip diğerlerine baktı ve bir baş hareketi ile gitmeleri gerektiğini söyledi. Biraz tereddütlü bir şekilde herkes bu emre uydu ve uzaklaştı. Şayet bir şey demeye kimse cesaret edememişti. Kara Ejderha kadınla birlikte olduktan sonra ona zarar gelmeyeceğini anlamışlardı. Ejderha kesinlikle kadının yanındaydı ve Ahon, ejderhayı istiyorsa önce kadını yanına almalıydı. Ama diğerlerinin bilmediği bir şey vardı ki Ahon bunun farkındaydı ve önlemini çoktan almıştı.

***

Karanlık çökmek üzereydi ve güneşin son ışıkları sessiz odadan yavaşça çekiliyordu. Üç öfkeli göz birbirine bakıyordu. Oniks ve Şifa, Ahon'a bakarken, Ahon da gözlerini dikmiş Şifa'ya bakıyordu. Oniks derin nefesleri arasında hareket ederek Şifa'nın önüne geçti ve sırtın Ahon'a dönerek oturdu. Artık Ahon sadece ejderhanın pullu ve dikenli derisi ile bakışıyordu. Görüşünü tamamen kapatmıştı. Oniks daha fazla Ahon'un annesine bakmayasına tahammül edememişti. Ahon öfkeyle homurdanarak ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

''Nerede kaldı bu yemekler?'' diye koridora doğru bağırdı.

Şifa, Ahon'un sesiyle kısa bir an ona bakmak istese de Oniks buna engel oldu ve başını ona sürtmeye başladı. Şifa gülerek Oniks'i uzaklaştırmaya çalıştı.

''Oniks boynumu gıdıklıyorsun.'' Oniks'in sıcak nefesi Şifa'nın boynuna doğru süzülerek onu huylandırıyordu. Oniks daha belirgin nefesler alarak Şifa'yı huylandırmaya devam etti. Sanki az önce ölümcül bakışlar atan o değilmiş gibiydi. Yüzünde şapşal bir ifadeyle Şifa ile oynuyordu. Şifa da gülerek bu oyuna dahil oldu. Bedeni kasılmaktan ağrımaya başlamıştı ama şimdi Oniks ile beraber eğlenirken rahatlıyordu. Ta ki Ahon'u duyana kadar.

''Eğlenmenize arar verirseniz yemek yiyin. Açlıktan bayılmanla uğraşamam bir de.'' Şifa kaşlarını çatarak Oniks'in izin verdiği kadar Ahon'a bakmaya çalıştı. Ahon yine karşısına oturmuş ve sabah gelen kadınlara, ellerinde tuttukları tepsileri masaya koymalarını işaret etmişti. Kadınlar afiyet olsun dedikten sonra çıkmışlardı. Ahon boğazını temizleyerek,

''Hadi yiyin. Yarın zor bir gün olacak.'' dedi sırıtarak. Şifa tek kaşını kaldırarak önce bir sürü yemek ile donatılmış masaya sonra da Ahon'a baktı. Kesinlikle gurur yapmayacak ve yemeklerin hepsini yiyecekti. Oniks'e de et getirmişti. Fakat normalde asla yemeden duramayan ejderha şimdi yemiyordu. Şifa onun da aç olduğunun farkındaydı ama kendisi yemeden ve ona onay vermeden Oniks'in yemeyeceğinin farkındaydı. Başıyla Oniks'e işaret verdikten sonra Şifa da eline çatalı aldı ve önünde çıtır çıtır duran kızarmış ete batırdı. Bir yandan da sordu.

''Neden yarın zor bir gün olacakmış?'' Şifa'nın hiçbir şey umurunda değildi yarın Oniks ile beraber tüm gün keyif yapmayı düşünüyordu.

''Yaptığımız anlaşmayı unuttun mu? Yarın senden ne istediğimi söyleyeceğim.'' Ahon sırıtarak elinde çatalıyla kalan kadına baktı. İşte şimdi eğlenmeye başlıyordu.

''Sana hiç güvenmiyorum. Ya yapmak istemeyeceğim bir şeyse?'' Şifa eti hırsla ısırarak çiğnemeye başladı ve anlık olarak olduğu yerden soyutlandı. Bu nasıl lezzetli bir şeydi böyle? Çok aç olduğu için mi lezzetli gelmişti, yolsa gerçekten lezzetli miydi? Cevabını bilmiyordu ama hiç umurunda da değildi. Bu et harikaydı. Hızla bir çatal daha aldı.

''Daha önce de söyledim. Yapacaksın! Ben risk alıp istediğini yaptıysam sen de yapacaksın.'' Şifa yüzünü buruşturarak Ahon'a baktı ve bir şey demeden yemeğin tadını çıkarmaya devam etti. Aslında bir yanda doğru söylüyordu. Sonuçta aylardır aradığı ejderhayı bulmuştu ama sırf Şifa inat ettiği ve onunla anlaşma yaptığı için ejderhayı serbest bırakmıştı. Yine de Şifa körü körüne istediği şeyi yapacak değildi. Özellikle istediği şey Şifa'nın hoşuna gitmeyecek bir istekse.

Bir süre sessizce yemek yediler. Şifa sonunda doyduğunda çatalını bıraktı ve arkasına yaslandı. Başını pencereye çevirip, karanlık gökyüzünde parlayan yıldızlara ve aya baktı. Karanlık gökyüzü artık ona hep o geceyi hatırlatıyordu. Evinin yandığı ve her şeyin değiştiği geceyi. Orada sevdiği ya da arkasında bıraktığı kimse yoktu ama yine de özlemişti. Küçük ama sıcak evini, büyük bir hevesle topladığı bitkileri sattığı pazarı, evine yakın ormanı ve en önemlisi Oniks ile beraber sessiz, kısmen sakin geçen günlerini özlemişti. Üstelik aradan aylar ya da haftalar bile geçmemişti. Sadece bir kaç gün geçmişti. Yine de belki böylesi daha iyi olmuştu. Sonuçta kendisi önemli değildi o her yerde yaşardı ama Oniks bir ejderhaydı ve onu daha ne kadar o köyde tutabilirdi bilmiyordu. Fakat şimdi burada kendi türüne ait bir sürü ejderha vardı. En önemlisi ise Oniks zaten buraya aitti. Evet, kesinlikle böylesi daha iyi olmuştu. En azından insanlardan kaçarak yaşamak zorunda kalmayacaklardı. Derin bir nefes alıp önüne döndüğünde gri gözlerle karşı karşıya kaldı.

Ahon yemeğini yiyip bitirdiği andan beri Şifa'ya bakıyordu. Neden bu kızdı? Neden başka biri değil de bu kızdı? Ne özelliği vardı? Şüphesiz, hiç geri adım atmayan bir cesareti ve pervasızca konuşup duran bir çenesi dışında, nasıl bir özelliği vardı? Ahon kadınla karşılaştığı andan beri bunu düşünüyordu. Tek başına zayıf bir beden ve yalnız başına nasıl Kara Ejderha ile başa çıkmıştı? Söylediğine göre yaşadığı yerde hiç ejderha yoktu. Peki nasıl korkmadan bir ejderhaya bakabilmişti? Daha da önemlisi onu nasıl bunca zaman saklayabilmişti? Ahon anlayamıyordu. Belki de kız düşündüğünden güçlüydü. Sonuçta güç her zaman bedenle alakalı olmuyordu. Bazı insanların ruhları güçlü olurdu. Belki de kızın ruhu güçlüydü ve bu yüzden Kara Ejderha'ya bakabilmişti.

''Nerede yatacağım?'' Şifa'nın sesiyle Ahon düşüncelerinden sıyrıldı ve yüzüne yine sinir bozucu gülümsemesini takındı.

''Bura da yatacaksın.'' Şifa gözlerini kısarak,

''Peki, sen nerede yatacaksın?'' diye sordu. Ahon'un yüzündeki gülümseme daha da aratarak cevap verdi.

''Bende bura da yatacağım.'' Ahon'un söyledikleri ile pençesini yalayan Oniks durarak gri, kısılan gözlerini Ahon'a dikti. Hırlamaya başladığında ise Şifa,

''Oniks!'' diyerek uyardı. Odaya girdikleri anda kısa bir ara Oniks ile tek kalmıştı ve o arada Oniks'i, etrafa ve insanlara zarar vermemesi için uyarmıştı. Tabi bu uyarının içine bu adam da giriyordu. Oniks ona zarar vermeye çalıştıysa da başaramamıştı. Bu adam normal değildi! Fakat yine de her türlü Oniks zararlı çıkabilirdi. Bu yüzden en azından fiziksel olarak bir zarar vermeye çalışmaması için Oniks'i uyarmıştı. Tabi Oniks bir süre bu uyarıya homurdanıp durmuş ve fevrileşmişti ama yine de Şifa'nın dediklerine uyuyordu. Yani en azından uymaya çalışıyordu. Oniks homurdanarak ona baktı ve tekrar Ahon'a döndü. Şifa adamın ne yapmaya çalıştığını anlıyordu. Aklı sıra onu zor duruma düşürmeye çalışacaktı. Fakat Şifa bu sefer bu oyuna düşmeyecekti. Ayağa kalkarak,

''Ama bu nasıl olacak?'' diye sahte bir şaşkınlıkla sordu. Karşısında ki adam gülerek ayağa kalktığında ise Şifa ona hiç fırsat vermeden konuşmaya devam etti.

''Sen bu koltuğa nasıl sığacaksın?'' Şifa gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu. Çünkü Ahon'un duraksayarak, şaşkınlıkla ona bakması oldukça komikti ve o yüzünde ki küstah gülüşte gitmişti.

''Sana yatağımı vereceğimi düşünmüyorsun herhalde.'' Ahon gözlerini kısarak süpürgesi olmayan cadıya baktı. Bu kadını hafife almaması gerekiyordu.

''Benim burada kalmamı sen istedin. O zaman sonuçlarını da kabul edeceksin. Yatakta ben ve Oniks yatacak.'' Şifa gülerek saçlarını savurdu ve yatağa doğru ilerledi. Hemen arkasından da Oniks onu takip ediyordu. Şifa yatağa oturarak üzerinde zıpladı.

''Çok da rahatmış.'' Dudaklarını birbirine bastırarak gözleri kısılmış her an onu boğazlayacakmış gibi bakan Ahon'a baktı.

''Ama istersen yatağın diğer tarafına geçebilirsin.'' Şifa kısa bir an durup tek kaşına kaldıran adama alayla bakarak devam etti.

''Ah! Doğru ya, sen küçük ve çelimsiz kızlardan hoşlanmıyordun değil mi? Bu yüzden benimle aynı yatakta yatmaktan da hoşlanmazsın.'' Şifa gülerek yatağın örtüsünü açtı ve rahatça içine yerleşti. Oniks'de tehlikeli bakışlarını Ahon'un üzerinden çekmeden Şifa'nın yanına yattı. Yatak Oniks'in ağırlığıyla gıcırdayarak esnedi. Neyse ki, Oniks'i taşıyabilecek sağlamlık ve genişlikteydi. Oniks'in kuyruğu yatağın dışına çıkarken kanatlarından birini açarak Şifa'nın üstüne attı ve iyice yerleşti. Şifa da Oniks'e doğru sokularak gözlerini kapattı ve hala odanın ortasında onlara bakan adama hitaben konuştu.

''Mumları söndürürsen rahatlığım bir üst seviyeye çıkacak.'' Şifa kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Bir süre hiç ses gelmese de sonra küçük bir 'tık' sesiyle oda karanlığa gömüldü.

Ahon bu olanlara inanamıyordu. Resmen kendi sözleri ile vurulmuş bir de yatağından olmuştu. Derin bir nefes alıp koltuğa oturdu. Buraya sığmasının imkanı yoktu. Yani uykusuz ve rahatsız bir gece onu bekliyordu. Kendine ne kadar itiraf edemese de bu kadın onun hakkından geliyordu ve kadının ona baş kaldırması ise ilginç bir şekilde artık o kadar da sinirlerini bozmuyordu. Hatta neredeyse hoşuna bile gittiğini düşünebilirdi. Düşüncelerinin gittiği yeri ve yüzünde oluşan anlamsız tebessümü hızla yarıda kesti. Bu kadın gerçekten ayarlarını bozuyordu. Fakat asla altta kalmayacaktı.

''Bakalım yarın da bu kadar cesaretli olabilecek misin?'' Şifa tam uykuya dalmak üzereyken duyduğu alaylı sözlerle kısa bir an vücudu gerildi. Lanet olsun! Ondan nasıl bir şey isteyecekti ki, kendine bu kadar güveniyordu. Şifa cevap vermedi ve yarını düşünmeyi de kesti. Şimdi yapacağı tek şey Oniks'in sıcak bedenine sarılıp uyumaktı. Başka da hiçbir şey düşünmeyecekti.

Şifa derin bir uykuya daldı, Oniks sadece gözlerini kapattı ve annesini her türlü korumak için uyumamayı seçti. Ahon ise yüzünde tekrar oluşan gülümsemeyle yarını düşündü. Bugün anlamıştı ki verdiği karardan asla pişman olmayacaktı.

***

İşte bölümümüz hazır. Bu sefer biraz daha uzun yazdım. Çünkü çok beklediniz. Bunun için tekrar özür diliyorum. Benim için çok yoğun ve üzücü bir haftaydı. Yine de tekrar yazdığım için mutluyum.

Kendinize ve sevdiklerinize çok dikkat edin. Asla hastalığı küçümsemeyin ve benim aileme bir şey olmaz demeyin. Çünkü biz de öyle diyorduk. Acı bir şekilde ise öyle olmadığını anladık.

Hepinizi öpüyorum.

Loading...
0%