Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@medinekkaraman

HASRET

 

Hava çok güzeldi. Ne yakan, ne de üşüten bir havaydı. Tam kahvenin lezzetine lezzet katacak bir hava. Gözlerini gökyüzüne çevirdi. Yer yer beyaz bulutlar bir pamuk gibi serilmişti. Yağmurun olmasa da, huzurun müjdesini veriyordu.

Kahverengi hareleri karşısında ki kapıya döndü. İlginç bir kapıydı. Daha önce hayatında böylesini görmediğini düşündü. İhtişamı metrelerce öteden kendisine sesleniyordu. Ahşap kapı belli ki yeniydi. Pırıl pırıl parlıyordu. Kahverengi gözlerini ahşabın her bir oyuğunda uzun uzun gezdirdi. Üzerinde ki şekillerde anlam aramaya başladı. Yavaşça elini uzattı. Parmaklarının altında verilen emeğin mükafatını hissediyordu. Kapının ardında ne olacağını hiç bilmiyordu. Ama müthiş bir merak vardı şu anda içinde. Elini yavaşça kilide uzattı. Kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı.

Derin bir nefes çekerek kapıyı açtı. Karşısında yemyeşil bir dünya vardı. Renk renk çiçekler aynı bulutlar gibi serilmişti yeryüzüne. Gözleri heyecandan iyice büyümüş, gördüğü güzellik karşısında içleri parıldamıştı. Bir adımla eşiği geçti. Sanki başka bir dünyaydı burası. Hiç insan eli değmemiş, hiç kirlenmemiş bir dünya.

Sahi neden hiç kimse yoktu etrafta. Başını hızla geriye çevirdi. Kapı kapanmıştı bile. Şaşkınlıkla kaşları çatıldı. ‘Hayret!’ dedi istemsizce. ‘Ben mi kapatmıştım kapıyı?’

İlk anın şaşkınlığı kendisini terk etmişti şimdi. Hızla etrafta birilerini aramalı ve nerede olduğunu bulmalıydı. Bu gizemli ama müthiş yer neresiyse, belki kocasını ikna etmeyi başarır ve buraya yerleşirlerdi. Çok güzeldi..,

O ana kadar ayaklarının çıplak olduğunun farkında bile değildi. Ayaklarının altında ezilen yumuşacık her bir çimen, hızla tekrar doğruluyordu.

İleride iki tane çocuk gördü. Gözlerinden minik bir buğu anlık geçerken, içinden ettiği duaya, dışından “Amin!” demişti bile. Onların yanına doğru hızlı adımlarla yaklaşırken içine çektiği her nefes ciğerlerine bir ferahlık veriyordu. Çocukların yanına geldiğinde yüzüne bir gülümseme kondurdu. İki kız çocuğu birlikte oyun oynuyordu. Anlaşılan ikisi kardeşti. Birbirlerine benzerlikleri su götürmez bir gerçekti.

“Merhaba çocuklar.” dedi sevimli sesiyle. “Burası neresi biliyor musunuz?”

Çocuklar şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Sonra meraklı gözlerini karşılarında duran bu güzel kadına çevirdiler. “Ne?” dedi büyük olan şaşkınca.

Hasret doğruldu yavaşça. “Aslında kolay bir şey sormuştum ama niye bu kadar şaşırdınız? Anne babanız nerede sizin? Tek başınıza mısınız burada?”

“Anne iyi misin sen? Ben bir şey anlamadım?”

Hasret kaşlarını çattı. “Ne! Anne mi?” Küçük çocuk şimdi birazda kızgınca bakıyordu annesine. “Anne sen iyi misin? Hani yemek getirecektin Asel’e? Unuttun mu?”

Hasret artık kekelemeye başlamıştı. “Be…Ben şey… Unutmak değil de.”

Dizlerinin üzerine çöktü. “Sen bana anne derken ne demek istedin?”

Ecrin bir kaşını kaldırdı hayretle. “Ne mi demek istedim? Anne demek istedim. Annenin başka anlamı var mı ki? Bana söylemedin onu ama.”

“Na… Nasıl yani? Sen benim kızım mısın?”

“Anne sen niye böyle konuşuyorsun? Şımardık diye mi? Yoksa babama mı kızdın?”

Genç kadın dolan gözlerini kırpıştırdı hızlıca. Ağlamanın hiç sırası değildi. Önce ne olduğunu anlaması gerekiyordu. “Babana mı? Ne yaptı ki baban?”

“Hani Asel’i alıp gidecek ya? O yüzden mi kızdın?”

“Yo…Yok kızmadım babana hiç kızar mıyım ben?”

Aklı bambaşka şeylerle meşgulken kendisine seslenen Barış’ın sesini duymadı Hasret. Sıkıca kendisine sarılan ve saçlarına öpücük konduran adamla kendisine geldi. Hızla gözleri kesişti. Tabi yaa kocası Barış, dünyam kızlarımdan ibaret dediği çocukları Ecrin ve Asel… Kendi çocukları, çocukluk düşleri. Barış’la her gece hayalini kurduğu mutlu yuvaları. Aklı bu ara neden bu kadar bulanıktı.

“Canım biz hazırız. Yola çıkabiliriz. Biraz ayrı kalacağız birbirimizden ama siz biz yokken idare edersiniz diye düşünüyorum. Yanlış düşünmüyorum değil mi? Eğer yanlışsam hemen iptal edeyim.”

Kolunu, kocasının belini dolarken yüzüne bir gülümseme kondurdu. “Yok canım idare ederiz sıkıntı etme sen. Asıl siz dikkat edin. Beni sürekli arayın tamam mı? Aklım sizde kalmasın.”

Barış gülümsedi sinsice. “Aklının kalmasını istemiyorsan ara sıra da sen bizi ara.”

“Ararım canım ararım ama sen küçük cadıyla gidiyorsun rahatsın. Ben büyük cadıyla ne yapacağım burada?”

Barış Ecrin’i kucağına alıp yanağına, kokusunu içine çekerek bir öpücük kondurdu. “Öyle deme benim kızıma. Nesi varmış? Sadece biraz şımarık o da her çocukta olur. Değil mi babacım? Anneyi üzmek yok tamam mı?”

Küçük kızın hoşuna gitmemişti bu konuşma. Kollarını bağlayıp başını başka tarafa çevirdi. “Ben annemi üzmüyorum baba. O beni üzüyor.”

“İkinizde birbirinizi üzmezseniz bu işi tatlıya bağlayabiliriz bence. Hadi geç kaldık, çıkalım artık. Gel bakalım babaya Asel Hanım.” Küçük adımlarla babasına koşup kucağına atladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

Hasret kızının çıplak koluna bir sürü öpücük kondurdu. Gözleri tekrar Barış’a çevrilmişti. “Dikkatli olun. Gidince haber verin.”

“Tamam canım. İner inmez arayacağım merak etme sen.” derken, adımları o görkemli kapıya yönlenmişti bile. “Ederim ben. Bir de yemek yedir. Asel acıkmıştı. Aç aç gitmesin yavrucum.”

“Tamam canım alırım. Hadi kaçtık biz.”

Kocasının ve kızının arkasından içinde büyüyen bir sıkıntı ile bakarken, avuçlarının içine küçük bir el sığınıverdi. Bakışları elini tutan kızına çevrilmişti. “Merak etme anne. Bizsiz de çok mutlu olacaklar.” Yüzüne minik bir gülümseme kondurdu. Bakışlarını kapıdan çıkan kocası ve kızına çevirdi. Her şey güzeldi, yolundaydı.

Peki içinde ki bu sıkıntı neyin nesiydi.

Herkese merhaba. Yepyeni platform, yepyeni hikaye.

Loading...
0%