11. Bölüm

11. Bölüm

Medine karaman
medinekkaraman

Sena, alarmın inatçı sesiyle gözlerini araladı. Birkaç sefer açıp kapattıktan sonra, bakışlarını pencereden dışarıya çevirdi. Daha hava bile doğru düzgün aydınlanmamıştı. “Neden bu saate alarm kurdum?” diye düşündü. Aklına gelen, Derya’ya verdiği sözle gözlerini kapatıp örtüyü başına çekti.

“Of Derya of. Şu saatte senin yüzünden uyandım ya. Ben daha sana bir şey demiyorum!” diye söylenerek yataktan kalktı. Banyoya doğru giderken sinirle saçlarını çekti. Üzerine okul formasını giyip, telefonunu ve defterini aldı yanına. Çantaya gerek yoktu. Nasılsa bu sınavdan sonra lise hayatı bitmiş olacaktı. Okulla tek ilişiği Haziran ayında alacağı karne olacaktı.

Hazırlanıp kahvaltıya inmesi on beş dakikasını almıştı. Aşağıya indiğinde etrafta kimse yoktu. Söylenmekten geri kalmadı. “Tabi bu saatte kalkınca, sen haricinde ki herkes uyur. Zavallı Sena da bu saatte okula gitsin.”

Sinirle mutfağa geçti. Etrafta gözlerini gezdirdi. Ardında da buzdolabının kapağını açtı. Gördüğü peynir kutusuyla hemen ekmek arası hazırladı. Eline alıp arkasını dönmesiyle Sina’yı karşısında görmesi bir oldu. Kaşlarını çatıp baktı. “Hayırdır sabah sabah niye kalktın sen?” dedi asabice.

Sina yavaşça yaklaştı yanına kardeşinin. Elinde ki sandviçten bir ısırık aldı. Munzur bakışını takındı. Elini kalbinin üzerine koydu. “Aşk olsun alınacağım bak. Ben başarılar demeden, sen ne zaman sınava girdin? Hem beklediğim tepki bu değildi haberin olsun. Sabahın bu saatinde sırf sana başarılar dilemek için kalkmışım. İnsan bir “Teşekkür ederim canım ikizim. Sen olmasan ne yaparım, nasıl nefes alırım?” falan der. Nerede sen de öyle ince düşünce?”

Sena şaşkınca açtı gözlerini. “Şaka ediyorsun...”

Sina gayet doğal bir şekilde cevap verdi. “Yoo..”

“Sırf bunun için mi kalktın? Manyak mısın kızım sen? Git yat.”

Sina’nın yüzündeki gülümseme yavaşça silindi. “İnsan bir teşekkür eder. Senin için kalkmışım, sırf ablacığım sınavda başarılı olsun diye dua etmişim, senin şu dediğine bak. İnşallah sınavı kaçırırsın.”

Sena başını iki yana salladı. “Sınavdan iki saat önce gidip, sınavı nasıl kaçıracağım çok merak ettim. Olağanüstü bir şey olması lazım bence.”

Sina bakışlarını kaçırdı bir an için. “Doğru saçma oldu. O zaman şöyle düzelteyim. Tamamını yalayıp yuttuğun kitabın, uyuyakaldığın için çalışamadığın son beş sayfasından sorar inşallah. İnşallah yapamazsın.” İki elini göğüs hizasında kaldırdı. “Allah’ım sınavda bildiklerini yaptırma, yapamadıklarını attırma, attıklarını tutturma. Çok amin...” diye ardı ardına saydırmaya başladı.

“Ne beddua ediyorsun be deli? Bende seni düşünüyorum. Bu saatte uykunu böldün diye… Ama suç bende tabi. Ne düşünüyorsun ki sen? Uykusuz kalıyorsa kalsın. İşte benim aklım bu kadar çalışıyor.” diye sinirle cevabını verdi kardeşine.

Sina hemen yelkenleri suya indirdi. Sena’nın dibine kadar girip yanaklarını okşarken incelttiği sesiyle konuşmaya başladı. “Canım kardeşim beni de düşünürmüş. Oy ben seni yeri...”

Sena eline yavaşça vurup, ittirdi. “Çek ellerini. Senin sahte sevgine benim karnım tok. Gösteriş yapacaksın diye beni kullanıyorsun yine. Uzak dur benden, çekil önümden de… Yine lafa daldım. Derya asacak valla beni. Gidiyorum ben.” dedi. Kapıya doğru birkaç adım atmıştı ki, Sina arkasından seslendi. “Sahte mahte seviyor muyum, sevmiyor muyum?”

“Seviyorsun Sina.. Bende seni seviyorum. Hadi görüşürüz.” diyerek kapıyı açtı. Ayakkabılarını giyerken Sina’nın sesi doldu kulaklarına.. “Başarılar..”

Kapıdan çıkarken kardeşini aklında evirip çevirmeye başladı. Çatlaktı, kaçıktı.. Çoğu zaman kavga eder, zıtlaşırlardı.. Ama kardeş olmak buydu. Hangi kardeş kavga etmezdi ki? Bu kavgaların altında, ikisinin de birbiri için bir an bile düşünmeden vereceği can vardı. Sina için, kendi canı değersiz olabilirdi ama Sena için hayatta ki en değerli şeydi. Bir keresinde hasta olup, yataklara düştüğün de babası hastaneye götürmüştü. Elini bir an bile bırakmamıştı kardeşinin Sena. İğne olurken de yanındaydı, gözleri dolduğunda da… Sina’ya iğne battığında başını çevirişi, yüzünü buruşturuşu canlandı gözünde. Cadıydı madıydı ama iyi ki kendi kardeşiydi…

Kulaklığını takıp dışarıya çıktı. İlk işi Mehmet Amcasının dükkanına bakmak oldu. Sabahın bu saatinde haliyle kapalıydı.

Dinlediği müziğin sesini sonuna kadar açtı. Şu anda bir şey düşünmek istese bile mümkün değildi. Sanki boş bir sinema salonunda konsere katılmıştı. Müzikler arasında gezinirken, sevdiği şarkı başlayınca gezinmeyi bırakıp telefonu cebine koydu.

Geç kalmamak için adımlarını biraz daha hızlandırırken Narin Teyze’nin evine gelmişti bile. Bugün dizinden randevusu vardı. Gitmiş miydi acaba hastaneye? Kolunda ki saate tekrar baktığında çoktan gittiğini düşünüp yoluna devam etmeye karar verdi.

Dinlediği müziğe mırıldanarak eşlik ederken, şarkının bitişe yaklaşmasıyla sesi kısılmaya başladı ve sonunda yerini yeni bir şarkıya bırakmak için sustu. Sınavdan önce güzel moral olmuştu en sevdiği şarkıyı dinlemek. Yüzünde müthiş bir gülümseme oluştu. Ama o gülümsemenin bir anda solmasını hiç beklemiyordu.

Kulaklıkta ki senin kesilmesiyle yeni bir ses doldu kulaklarına. Dikkatini verdiğinde duyduğu adım sesleriyle kaşlarını çattı. Önce adımları durdu ateşe basmışçasına bir hızla. Kulaklığı kulağından çıkarttı. Sonra arkasını döndü. Karşısında tanımadığı bir adam duruyordu.

Bölüm : 15.04.2025 11:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...