@medineuluer
|
Formidable- Stromae
Dağra
Koridorlarda normal bir şekilde yürüyordum. Yavaş adımlarım koridorda ses çıkarırken etrafı gözetliyordum. Onun odasına gelmiştim. Alev'in. Benim hayatımın en önemli dönüm noktası olan o kadının odasına. En son onu odasına gitmesi için uyarmıştım biraz itiraz etse de gitmeyi kabul etmişti acaba gerçekten de gitmiş miydi? Kapıyı açıp baktığımda gördüklerim karşısında ufak bir şok geçirdim. Yavru bir kedi gibi büzülmüş tir tir titriyordu. Gözleri kapalı ama yaşlar oldukça fazla akıyordu. Acı bir ifade vardı ama kendini zar zor tutuyor acıyı engellemeye çalışıyor ama olmuyordu. Hemen Anıl'ı aradım. Ellerim nedense titriyordu içimde değişik bir duygu vardı uzun zamandır olmayan o duyguyu iliklerime kadar hissediyordum. Bunu umurdamadım normal bir şeydi onun ölmemesi gerekiyordu bu yüzden oluyordu başka bir anlamı olamazdı zaten. Bekletmeden telefonu açmıştı Anıl.
"Efendim kardeşim? " dedi sakince.
"Acil hastane bölümünü açın doktorlara haber verin hasta geliyor"
"Ne oluyor olum? " dedi merakla bir o kadar da korkmuştu.
"Gelince görürsün " deyip telefonu kapattım. Hemen onu kucağıma aldım. İncitmemek için elimden geleni yapıyordum. Çok masum bir şekilde duruyordu. Kriz geçiriyordu ama neden? Bir hastalığı mı vardı? Krizi nasıl geçirmişti acaba?
Artık adımlarım yavaş ve sakin değildi. Hızlı ve sert adımlar atıyor hastaneye yetişmeye çalışıyordum. Adımlarım o kadar sert olsada kucağımda ki kadına oldukça yumuşak davranıyor incitmemek için uğraşıyordum. Başını boynuma gömmüştü. Nefesini boynumda hissediyordum. Düzensiz ve hızlı bir nefes veriyordu. Hastane bölümüne gelip kapıyı sertçe tekme atıp açtım. İçerde bizimkiler ve doktorlar vardı. Kapıyı açış tarzım onları korkutmuştu ama bu sikimde değildi tek umurumda olan onun yaşamasıydı. Hızlıca onu sedyeye bırakıp doktora doğru döndüm. Ona attığım bakış korkmasına ve gözlerinin kaçırmasına sebep oldu. Zaten herkes attığım bakış yüzünden korkuyorlardı ve benim yaptıklarımdan da korkuyorlardı. Bir tek o kadın korkmuyordu...
"Onun yaşaması gerek " dediğimde doktor hızlıca kafasını salladı.
"Yaşayacak merak etmeyin " demişti ama ben hala şüpheleniyordum. Krizi çok büyüktü. Ona bir şey olursa zaten herkes biterdi. Oğur'a doğru döndüm.
"Defne'yi acilen buraya getir " dediğim anda kapıdan çıkması bir oldu .
Ne olur ne olmaz onunda bakması lazımdı. İşimizi sağlama almalıydık. Onun yaşaması benim için çok önemliydi. Can sıkıntısından cebimden çıkardığım paketten bir dal sigara çıkarıp yakmaya başladım. Ciğerlerime dolan sigarayla nefesimi verdim. Ağzımdan çıkan dumanı izlemeye ve düşünmeye başladım. Nasıl bu hale geldi? Yediği bir şey mi dokundu? Kabus mı gördü? Kendine zarar mı verdi? Ne olmuştu?
Bunları düşünüyorken kaçıncı dalı bitirdim sayamamıştım. Ama bütün bir paket bitmişti. Keşke kamerayı çıkarmasaydım. Defne geldiğinde yüz ifadesinden anlamıştım. Oğur ona anlatmıştı. Yüzünde korku ve endişe vardı. Bana baktığında kafamı salladım. O da hemen anlayıp içeri girdi.
"İyi misin oğlum? " dedi Oğur.
"Tabi oğlum nolcak bana "
"Ne bileyim avukata bir şey olunca gözünde uzun zamandır görmediğim bir korku vardı ilk defa seni öyle gördüm hem sen sigarayı sadece kendini kötü hissettiğinde içersin ve o da bir dal ama şimdi bakıyorum da bütün bir paket bitmiş."
"Sana öyle gelmiştir avukatın ölmemesi gerek amacıma ulaşmam gerek bu savaşı benim kazanmam onun acı çekmesi gerek bize yaptıklarını ödemesi gerek "
"Dikkatli ol bu yol pürüzlü her şey olabilir amacından sapar ondan etkilenirsen her şey biter onun için yaptığın bu hapishane, kurduğun bu örgüt bile... " dediğinde gözlerim siyaha büründü bunu hissediyordum. Herşey onun için hazırlanmış ve planlanmıştı. Kaç kere onu kaçırmayı denemiş ama başarısız olmuştum onun teknoloji ve zekası beni uğraştırmıştı. Ama eninde sonunda o benim yerimdeydi. Ve gitme gibi bir şansı asla olmayacaktı.
"Her şey planlı kazanan ben olucam hem öyle çatlak, deli, manyak, birine aşık olmam benlik değil. " dediğimde kahkaha attı.
"Senlik olan ne peki? " dediğinde dalga geçer gibi bana bakıyordu. Biraz düşündükten sonra hiç bilmiyordum ama avukatın tam zıttı olduğu kesindi.
"Benim dediğime uyan, uslu, masum, saf, tatlı biri " dediğimde şaşırdı.
"Ooo Dağra bey birileri mi var yoksa? " dedi.
"Saçmalama oğlum bu durumda bir de o işlerle uğraşamam "
"He var yani" dedi dalga geçer gibi keyfi oldukça yerindeydi. Ve bu benim sinirlerimi bozmuştu benim keyfim hiç yerinde değildi.
"Yok dedim ya zorlama istersen " diye sinirle çıkıştım.
"Tamam tamam bir şey demedik " dediğinde kafamı sallayıp çıkıp gittim.
15 dakika sonra doktor ve Defne odadan çıktı. Oturduğum yerden kalkıp tam karşılarına geçtim.
"İyileşti mi doktor? " demiştim. Kafasını sallayıp
"Evet" dediğinde kafamı Defne'ye çevirdim herkese hemen güven olmazdı onun da evet demesi gerekiyordu ama o tedirgin duruyordu bir şey saklıyor gibiydi birşey olmuş gibiydi.
"Ne oldu Defne kötü bir şey mi var? " dediğimde yapmacık bir gülümseme ile kafasını iki yana salladı. Yalanı beceremeyen biri daha avukat birinci sıradaydı ama.
"Hayır her şey mükemmel gidiyor, o iyi "
"Umarım öyledir yoksa unutma bu örgütte olduğunu bir şey varsa söyle yoksa ne olacağını biliyorsun " dediğimde arkamdan bir ses geldi.
"Bir şey olsaydı söylerdi zaten değil mi Dağra zorlama kızı zaten korkuyor elinden geldiğince bize yardım ediyor bir şey olsaydı bizde bilirdik zaten " diyen Oğur'un sesini duydum Defne hızla kafasını sallarken arkamı dönüp Oğur'a baktım. Daha yeni gelmiş bir kıza mı güveniyordu bu? Ben kimlerle sınanıyordum.
"Daha üç günlük kızlara hemen güvenme istersen kardeşim biz burda seninle uzun zamandır tanışıyoruz" dedim.
"Evet biliyorum ama sadece mantıklı ve objektif davranıyorum"
"Objektif davranan tarafın kalbin heralde " dediğimde yutkundu o an anlamıştım. Bu da Anıl gibi saçma bir aşka kapıldı ya da öyle sanıyordu yakında Eren'e de bir şeyler olur. Bu işte de yine yalnızsın Dağra. O anki sinirle avukatın odasına girdim. Neden bilmiyorum ama şuan bunu yapmak istedim ani olmuştu.
"Şimdi odaya giremezsiniz " diyen Doktor'un sesini duymuştum ama bunu umursamadım ölmediği sürece sorun yoktu. Ve ben her dediğimi ve istediğimi yaparım.
İçeri girip kapıyı kapattım. Avukat gözleri kapalı, masum bir şekilde yatıyordu. Ama asla masum değildi. Zehirli bir yılanı bile kendi zehri ile öldürürdü. Sinirle koltuğa kendimi atmıştım. Onu incelemeye başladım. Yüzünün her detayını inceliyordum. Bunu yaptığımı fark ettiğimde ise gözlerimi onun üzerinden çekip pencereye doğru baktım. Uzun ağaçlar. Gecenin karanlığı. Ayın parıltısı. Ayın pencereye vuran ışığı. Avukatı o ışıkla aydınlatması...
Ne saçmalıyorum yine kendime gelmeli ve odaklanmalıydım amacıma odaklanmalıydım. Amacım sadece Orhan Ertekin değildi tabiki adamı tanımıyordum bile sadece oyunun bir piyonuydu. Oyunun görünen yüzüydü. Avukatın hayatını iyice araştırmış ve kendi hayatımı ona göre yazmıştım. Buradaki her şey farklıydı amacım onun hiç beklemediği bir şeydi. Benim amacım...
Gözlerini yavaş yavaş araladı. Etrafa baktı. Teker teker tüm her yeri inceledi. Yorgun bakıyordu. Sonra kafası bana doğru döndü. Beni fark etti. Bu şaşırmasına sebep oldu. Ama şuan bir şey fark etmişti sanki aklına bir şey gelmiş ve paniklemişti. Gözlerine ve kulaklarına dokundu. Bunu neden yapmıştı ki.
"Ne oldu? " dedim ilk konuşan taraf ben oldum. Birden benim varlığımı tekrardan fark etti biraz beni inceledi ve sonra.
"Bulanık görüyor ve az duyuyorum naptınız bana? " dediğinde kaşlarımı çattım ne saçmalıyordu bu. Doktor her şey iyi demişti. Yalan mı söylüyordu?
"Emin misin? " dediğimde sinirle bana baktı.
"Krizimden faydalandın ve beni bu hale mi getirdin ne derdin vardı benimle ha ne istiyorsun benden? " bu dedikleri daha da şaşırmama sebep oldu.
"Gerçekten göremiyor musun? "
"Bu senin için çok mu önemli şuan, belki de işine geliyordur ben ne diyorum sen ne diyorsun? " dedi bağırarak hemen ayağa kalktım ve odadan çıktım. Kapıyı sertçe açtığımda hepsi bana doğru baktı.
"Defne ve doktor avukata bir şeyler olmuş gidip bakın "sinirle dediğimde hızlıca içeri girdiler...
Alev
Gözlerim yavaş yavaş açıldı. Kendime geldiğimde etrafa bakmaya başladım burası benim odam değildi. Heryeri incelemeye ve aklıma kazımaya başladım. Küçük bir odaydı etrafta ilaçlar ve aletler vardı Herhalde hastanenin pansuman yapılan yeriydi burası . Gözlerim etrafa bakmaya devam ederken onu gördüm. Tam konuşacağım sırada aklıma lens ve kulaklığın olmadığı geldi. Bu nasıl olurdu. Onlar benden gitmişti. Bu benim için felaketti. Bu burada ki sonumdu. Bu özgürlüğümün bittiği bir andı. Onları benden kim almıştı. Emin olmak ister gibi gözlerime ve kulaklarıma dokundum. Orada olup beni şaşırtsalar çok güzel olurdu ama yoktular. O aldıysa bitmiştim.
" Ne oldu? " diyen bir ses duydum. Bu Dağra idi onun burada olduğunu unutmuştum. Bunu soruyor ise o almamıştı. Biraz rahatlasam da bu yerde ki herkes tehlikeliydi. Anlamasın diye bir yalan uydurdum.
"Bulanık görüyor ve az duyuyorum ne yaptınız bana? " diye sinirle çıkıştım.
"Emin misin? " dediğinde daha da sinirlendim.
"Krizimden faydalandın ve beni bu hale mi getirdin ne dersin vardı benimle ha ne istiyorsun benden? " dediğimde şaşırmıştı.
"Gerçekten göremiyor musun? " dedi hayretler içinde.
"Bu senin için çok mu önemli şuan, belkide işine geliyordur ben ne diyorum sen ne diyorsun? " diye bağırdım. Bir şey demeden odadan hızlıca çıktı. İnanmışa benziyordu.
Tek derdim lens ve kulaklıktı. Bana tekrar gelmeleri gerekiyordu. Onlara ihtiyacım vardı.
Bir kaç dakika sonra odaya Defne ve doktor girdi. Doktor hızlıca yanıma gelip.
"İyi misiniz? " dediğinde daha da sinirlendim niye herkes bunu soruyordu sanki çok umurlarındaymış gibi tek derdim lens ve kulaklıktı. Bir an önce kim aldıysa onu bana vermeliydi.
"Az görüyor ve duyuyorum " dedim sinirle. Hızlıca kafasını sallayıp bir kaç şeyler almaya gitti. Bu sırada Defne yanıma yaklaştı. Ellerinde bir şey vardı. Avucumu açıp bana bir şey bıraktı. Bu onlardı. Lens ve kulaklıktı. Sevinçle kahkaha atabilirdim şuan. Kalktım evet bunu yaptım çünkü kendimi çok mutlu hissediyordum. Sanki savaş daha başlamadan ben kazanmış gibiydim. Canım acısada kalkıp ona sıkıca sarıldım.
"Çok korktum. Yanlış kişilerin eline geçti sandım" dediğimde içten gülümsedi.
"Sen bize çok yardımcı oldun bu seninkilerin yanında hiç bir şey onlar ne ise yarıyor bilmiyorum ama senin için önemli olduğunu düşündüm ki zaten öyleymiş. Sana sonuna kadar güveniyorum bizi burdan çıkaracak tek kişi varsa o da sensin. " dediğinde tekrar gülümseyip ona sarıldım. Doktor gelip bu halimizi görünce şaşırsada bir şey demedi ve bize doğru geldi. Gözlerime ve kulaklarıma baktı.
"Gayet iyi duruyor cidden kötü müsünüz? "
"Şuan gayet iyiyim yeni uyandığım için oldu heralde " dediğimde gülümsedi.
"Bencede kesinlikle o yüzdendir şuan gayet iyisiniz değil mi? "
"Evet teşekkür ederim mükemmelim" dediğimde güldü.
"Normal bir kriz olduğu için tekrar eskisi gibi yürüyebilirsiniz odanıza da gidebilirsiniz. " dediğinde kafamı salladım ve ayağa kalktım. Odadan Defne ile çıktık herkes bize şaşkın şaşkın bakarken Dağra sinirle baktı. Sanki adam öldürmüşüm gibi bakıyordu. Gözleri sanki siyaha bürünmüştü.
"Neden ayağa kalktın? "
"İyiyim çünkü"dedim umursamaz bir şekilde.
"Biraz daha dinlen"
"Sanane doktor istediğini yap dedi hem bensiz bu hastanenin tadı çıkmaz yoksa kim burada olup sıkıntı çıkaracak ki"
"Bakıyorum da keyfin yerine gelmiş. "
"Benim keyfim her zaman yerindeydi. Sen fark edememişsin" deyip ordan tek başıma uzaklaştım.
"Nereye? " demişti.
"Odama "
"Güzel" dediğinde gözlerimi devirip cevap vermedim. Niye güzel demişti şimdi bu? Her tarafta kamera olduğu için odamda rahatça takabilir ve hastane kamerasını etkisiz hale getirip her şeyi temizleyebilirdim.
Odama geldiğimde hızlıca kapıyı kapattım tam çıkarıp takacağım sırada kamera olduğunu fark ettim siktir. Bu nasıl olurdu? Bir kriz yüzünden olmayan şey kalmadı her şey bok yoluna gidiyordu. En azından tuvalette kamera yoktu oraya gidip lens ve kulaklığı taktım. Açelya burada mısın?
Merhaba Alev hanım 1 gün oldu en son kriz geçirdiniz nasılsınız?
İyiyim teşekkürler lütfen kameraları açar mısınız?
Tabiki
Dediğinde kameraların hepsi lenste gözüktü. Hastane odasının kamerası 1236 numaralı kameraydı. Burada toplam 10 bin kamera vardı. Açelya 1236 numaralı odanın kamerasını sil ve kaydı ortadan kaldır.
Emin misiniz Alev hanım?
Evet lütfen.
Peki.
Deyip silinmeye başladı. Silindikten sonra sevinçle yerimde zıpladım bu harika bir şeydi. İstediğim herşeyi yapar istersem rahatça burdan kaçardım ama şimdi olmazdı.
İsteğiniz yerine getirildi başka bir isteğiniz var mı Alev hanım?
Hayır teşekkürler görüşürüz
Görüşürüz Alev hanım
Dediğinde gülümseyerek tuvaletten çıktım. Yatağıma rahatça uzandım derin, yavaş ve sakin nefes alış verişimi takip ediyordum. Sanki herşey düzelmiş gibi rahattım eğer o lens ve kulaklık onun eline geçseydi o zaman bu benim sonumdu o zaman saati de öğrenirdi. Ve her şey başlamadan biterdi. Ama korktuğum olmadı Defne'ye güvenemiyorum kimseye güvenemiyorum bu benim elimde değildi. Kendimden başka kimseye güvenmezdim. Bu benim kalıbımda vardı. Sakince gözlerimi yummuş olanları düşünüyordum. Keşke kriz olmayıp şu kamera takılmasaydı ama yapacak bir şey yoktu. Tam bu sırada kapı açıldı. Gözlerimi açmamıştım. Karşı taraf konuşmadan hareket etmek istemiyorum.
"Yemekhaneye avukat" diyen Dağra'nın sesini duydum. Gözlerimi hala açmadan
"Aç değilim" dediğimde sınırlı bir nefes verdi.
"Sana aç olup olmadığını sorduğumu hatırlamıyorum burası benim yerim, burası benim örgütüm yabancı olan sensin dediğimi de yapacaksın" dediğinde gözlerimi açtım ve yataktan kalkıp tam karşısına geçtim.
"Peki ben bunu sikliyor muyum hayır şimdi çık şu odadan dinlenmek istiyorum"
"Birincisi küfür etme bir kadına hiç yakışmıyor "
"Ne yapayım sen böyle konuşunca şiir okumamı falan mı bekliyordun. Yemek istemiyorum Dağra Artık beni bir sal ya Hayat oldukça kısa Benimle uğraşma " dediğimde dudağının kenarına kıvrıldı. Hoşuna gitmiş gibi duruyordu şiir okumam. Bu adam ne istiyordu? Gerçekten şiir okumamı falan mı bekliyordu?
"İkincisi lafımı kesme ben konuşmamı bitireyim ondan sonra rahat rahat bana yazdığın şiirini okuyabilirsin". Bu adam resmen benimle kafa buluyordu.
"Sana hiç bir şey söylemeyeceğim be söyleyeceksen söyle sonra git şiir de ilk ve söndü haberin olsun "
"Büyük konuşma belki bir gün bana şiir kitabı bile yaparsın " dediğinde kusacak gibi oldum ona bir şiir kitabı mı yazacaktım bu imkansızdı.
"Ne diyeceksen de " dedim dişlerimi sıkarak.
"Yemek soğuyacak herkes aşağıda bizde inelim normalde geç kalmazdım ama beni oyalıyorsun hiç doğru değil" dediğinde tam ağzının payını verecekken aklıma o üç katil geldi onları görmem lazımdı. Göz teması kurmam lazımdı. Gülümsemeye başladım.
"Haklısın hadi gidelim geç kaldık " dediğimde oldukça şaşırmıştı.
"Fikrini değiştiren şey ne oldu? "
"Senin inadın " dediğimde bir kaç saniye beni süzmeye başladı sonra da gülümsemeye.
Aşağı inmiştik herkes bize bakıyordu. Benim gözlerim ise onları arıyordu. Masalarını bulduğum anda dikkatlice üçüne baktım üçüde bana normal bir şekilde baktı sonra üçünün de gözleri Dağra'ya kaydı ona da baktıktan sonra hemen kafalarını yemeye eğip yemeye başladılar. Bir anda nolmuştu. Kafamı ona çevirdiğimde göz göze geldik.
"Ne bakıyorsun? "
"Dikkat çekiyorsun avukat haberin olsun"
"Ben olduğum her ortamda dikkat çekerim tüm gözler üzerimde olur sen rahatına bak beni düşünme " dedim ve sonra tatlı ama bir o kadar da itici ve yabancı bir gülümseme ekledim sonra da onun önünden geçip kendime yemek almak için ilerledim. Yemek yerine geldiğimde tabak alıp sırayla doldurmaya başladım. Yemeğimi aldıktan sonra kızların yanına geçtim. Dağra ise erkeklerin yanındaydı önünde hiç yemek yoktu. Onun yemek yediğini hiç görmemiştim bu garipti ama umursamadım. Sanki benim için yemek yemiyordu. Bananeydi ki. Kızların yanına geldiğimde hepsi içten bir gülümseme ile karşıladılar beni.
"Merhaba " dedi Defne.
"Merhaba hepinize" diyerek masaya oturdum. Hepsi teker teker merhaba dedikten sonra yemeye geçtiler bende yemeye başladığımda gözlerim bir anda o üç katillere kaydı hepsi sert bir şekilde bana bakıyor ve bir şeyler konuşuyorlardı. Beni tanıma ihtimalleri yoktu o gece beni görmemişlerdi görseydiler burada olmazdım zaten . Ailemin yanında rahatça yatardım o soğuk mezarda, sert toprakta... Keşke onların yanında olsaydım sert ve soğuk olması umurumda olmazdı içim onlarla ısınırdı en azından...
Bunları kafamdan attım çünkü bir kriz daha kaldıramayacaktım. Yemeğim bittiğinde kalkıp odama gitmeye hazırlanıyordum ama daha ayağa kalktığım ilk an Hayal bileğimden tutup beni tekrar yerime oturttu. Bu durum benim beklemediğim bir şeydi gözlerim 'ne oldu' der gibi Hayal'e bakarken
"İlk başta Dağra konuşmasını yapacak ondan sonra örgüt üyeleri gidecek " dediğinde güldüm.
"Ama ben örgüt üyesi değilim ben de ayrıcalık var hem ondan da korkmuyorum " deyip tekrar ayağa kalktım.
Herkes tekrar bana bakıyordu yine gözler benim üzerimdeydi. Niye herkes ölücekmişim gibi bakıyordu tam bu sırada
"Odama avukat " diyen Dağra'nın sesini duydum. Arkamı döneceğim sırada
"Avukat gittikten sonra herkes odasına geçebilir " dediğinde o soğuk ve sert sesi tekrar kulaklarımda yankılandı. Arkamı döndüm ve bana bakışını gördüm. Bu öyle bir bakıştı ki yutkunmama sebep olmuştu. Yavaş ve bir o kadar da kendimden emin bir şekilde odasına doğru yürüdüm odasının önüne geldiğimde onu bekledim arkamdan sert ve hızlı adımlar duymaya başladım. Korkmuyor ama olacakları merak ediyordum. Benim en son ki korkum son kutladığım doğum günümdü. O günden sonra korkuyu bırakmıştım ve acımı da belli etmeyip kendime bir duvar örmüştüm. Bu duvar düşüncelerimi, duygularımı ve kendimi herkesten gizliyordu. Arkamı dönmemiştim ama tam arkamda olduğunu boynumdaki sıcak nefesten hissetmiştim. Eli kapının anahtar deliğine gitti. Anahtarı yavaşça çevirdi ve açtı. İçeri girip arkamı döndüğümde kapıyı kapattığını gördüm. Bana doğru dönüp üzerime yürümeye başladı. Olduğum yerde hareketsizce kalmıştım ne ilerlemiş ne de geriye doğru kaçmıştım. Tam önümde durdu ve bana doğru eğildi. Boyu benden uzundu bu yüzden tam göz göze gelemiyorduk. Bunun için eğilmiş ve tam gözlerimin içine bakıyordu. Konuşan ilk taraf ben oldum.
"Ne istiyorsun? "
"Bunu sana sormak lazım"
"Bilmece gibi konuşmaktan vazgeç ne diyeceksen düzgün ve açıkça de "
"Peki o zaman" dedi ve tekrar bana doğru ilerledi. Yüzümüz oldukça yakındı. "Amacın ne, neden ben beklemeden ayağa kalktın bunun yapılmaması gerektiğini bilmiyor muydun? " dediğinde nefesini dudaklarımda hissediyordum. Bu dikkatimi dağıtıyordu.
"Ben örgüt üyesi değilim o yüzden istediğimi yaparım bundan sanane" deyip işaret parmağımla onu biraz geriye doğru itmiştim.
"Ölmek istiyorsun heralde bunu bana yapan kişi çoktan ölmüştü çünkü"
"Öyle mi peki bende canıma susadım ölmek istiyorum napıcaksın? " dediğinde elini boynumda hissettim. Beni duvara doğru sertçe yasladı. Boynuma uyguladığı baskı nefesimi kesiyordu.
"Sana çok merhametli davrandım şuan fark ediyorum da seni de herkese yaptığımı yapıp asıl Dağra kimmiş göstermek lazım" dediğinde boynuma uyguladığı baskı artarken kahkaha atmaya başladım. Nefesimi kesik kesik aldığım için kesik kesik bir kahkaha attım.
"Göster lütfen bana da herkes gibi davran lütfen görmek istiyorum ama şunu unutma ben kinci bir insanım bana yapılanı unutmam ve daha fazla bir şekilde ona karşılığını veririm. Her ne yaparsan yap ben asla yıkılmam ve düşmem " dediğimde gözleri sanki bir şey ararmış gibi gözlerime bakıyordu. Bir süre sonra kendine gelip beni bıraktı. Derin nefes alıp başımı her zaman ki gibi dik tuttum.
"Kurallar var avukat, sınırlar var avukat burası senin sandığın bir yer değil yavaş yavaş acı çeke çeke bunu sana göstereceğim bundan emin olabilirsin"
"Zevkle o zamanı bekleyeceğim " dedim ve arkamı dönüp gidecekken.
"Gitmeni söylemedim"
"Bende senin söylemen ile hareket edeceğimi söylemedim "
"Sınırları zorlama avukat" dedi dişlerini sıkarak tam bu sırada
Karşı tarafta sizi rahatsız eden biri var Alev hanım onu yok etmemi ister misiniz?
Diyen Açelya'nın sesini duydum. Nasıl cevap verebilirdim ki
"Hayır" dediğimde Dağra şaşkınca bana baktı.
Peki Alev hanım
"Ne hayır? " diyen Dağra'nın sesini duydum bir yalan uydurmam lazımdı hemde hemen.
"Zorlamıyorum yani onu söylemek istedim " dediğimde kahkaha attı.
"İlk öldüreceğim kadın sen olacaksın bunun sözünü sana veriyorum bundan emin ol ve her gün seni öldürebilirim bu yüzden dikkatli ol" dedi. Yapmacık bir korku ile iki elimi de kaldırdım.
"Yapma lütfen acı bana yapma Dağra ben ölmek için çok gencim daha kurmam gereken hayallerim var yapma bunu bana " dediğimde kahkaha atmaya başladım ve iki elimi de indirip kahkaha atmaya devam ettim. Dağra bana delirmişim gibi bakarken bunu umursamadım ve kapıdan çıkıp gittim. Arkamdan gelen sesini umursamadım. Odama gittim ve yatağıma uzandım. Yorganı örttüm kafama kadar ve 1 saat beklemeye başladım. Bu gece mükemmel şeyler olacaktı. Bu gece mükemmel bir isyan çıkacak ve katilleri öldürecektim o büyük gece bu gece olacaktı. Uyumamaya çalışıyordum ki kapı açıldı sıkıca gözlerimi kapatıp uyumuş numarasını yapıyordum. Yorgan kafamın altından alınmış ve üstüme doğru örtülmüştü. Yorganın altında sadece kafam dışarı çıkıyordu. Gelen kişinin kim olduğunu o sert kokusundan tanımıştım. Gelen kişi oydu. Bir süre öyle beni izlemeye başladı bir ara bana mı aşık oldun diyecektim ama kendimi zor tuttum. Bu gece o işi tamamlamalıydım. Biraz daha beni izleyip odadan çıktı. Bir süre böyle kalmış sonra arkama dönmüştüm kameranın yüzümü göremeyeceği tarafa dönüp saati çıkardım kalbim ağzımda atıyordu. Hareket etmemeye çalışıyordum. Saati çıkarıp klavyeyi açtım. Hapishanenin tüm kameralarını ve ışıklarını kapat ve tüm odanın kapısını kilitle benim odam hariç Açelya dedim.
Peki Alev Hanım
Diyen sesini kulaklıkta duymuştum heyecanla beklerken hemen dediğim şey oldu ve ışıklar gitti. Arkama dönüp kameraya baktım onunda ışığı kapalıydı. Saati tekrar içime koydum ve oradan çıktım. Elimede yemekhaneden gizlice aldığım bıçak vardı. Üç katilin odasının önüne gelmiştim tam odalarını açıp işi tamamlayacağım sırada hiç beklemediğim bir şey oldu, her şey ters gitmişti, her şey boka batmıştı işte şimdi sıçmıştım ölmem garantiydi.
Işıklar birden açıldı arkamdan adım sesleri geldi.
"Yakalandın avukat " diyen sesi duydum bu Dağra'nın sesiydi gözlerimi yumdum ve ona doğru döndüm. Gözlerimi açtığımda gülerek bana baktı. Elleri ile elimdeki bıçağı işaret etti.
"Onu alayım avukat " diyen keyifli sesi tam şuan bu bıçak ile boğazını kesme hissi uyandırdı mantıklıydı da ama ben o üç katilden başka kimseyi öldürmemek için kendime söz vermiştim. Bıçağı sertçe ona uzattığımda keyifle aldı. Ellerinden tutup kelepçeledi burada kelepçenin ne işi var diye düşünecekken aklıma hapishane olduğu gelmişti. Kameralara baktığımda tekrar aktifti ama bu nasıl olurdu?
Alev Hanım bunu hiç beklemiyordum kendime güncelleme ekledim tekrardan kapatmamı ister misiniz?
Dediğinde derin bir nefes verdi iş işten geçmişti artık içine sıçmıştım her şeyin tekrar kapatması hiç bir işe yaramayacaktı.
Yok dedim
Peki Alev hanım
"Ne yok? " diyen Dağra'nın sesini duydum.
"Ölüm yok"
"Kendine bunu mu inandırmaya çalışıyordun? "
"Hayır zaten ölmeyeceğim"
"Buna nasıl bu kadar eminsin? "
"Çünkü benden daha istediğini almadın " dediğimde durdu.
"Ne isteyebilirim ki senden? "
"Sen daha iyi bilirsin " dedim keyifle her ne olursa olsun asla keyfimi bozamazdı. Bu dediğim onun sinirlenmesine sebep oldu hiç bir şey demedi ama elleri bileklerimi sertçe sıkmaya başladı. Bu umurumda değildi acı çekmiyordum onu çoktan bıraktım. Her ne olursa olsun gülen taraf ben olacaktım. Sorgu odasına geldiğimizde Eren, Anıl, Oğur, Defne,Asena, Hayal vardı. Onlara tek tek bakıyordum erkekler meraklı bir şekilde kızlar ise korkmuş bir şekilde bana bakıyordu ama ben gülümsemeye başladım gülüşüm onları rahatlatmıştı. Masaya sertçe oturttuğunda
"Yavaş ol kiminle uğraştığını unutma " dedim dişlerimin arasında ama bu onun gülümsemesine sebep oldu.
"Bunu eli kelepçeli ve benim yerimde olan zavallı bir kadın mı söylüyor " dediğinde hızlıca ayağa kalkıp masaya doğru eğildim tam karşısına doğru eğildim.
"Güçlü bir kadın diyecektin heralde çünkü daha bu kadını bile öldürmüyorsun onu bile beceremiyorsun. Asıl zavallı olan kimmiş biraz daha düşün " dediğimde sanki bu cümleleri hiç dememişim gibi uzunca bana baktı. Dün akşam söyleyemediğimi şimdi söyleyebilirdim hem konuyu değiştirip dikkat dağıtırdım. Ne işime yarayacak bilmiyorum ama denemekten zarar gelmezdi. Şansımı deneyip
"Ne o bana mı aşık oldum o bakışlar ne öyle" dedim keyifle bu onunda gülümsemesine sebep oldu.
"Hiç sorma aşkından ölüyorum madem biliyorsun azıcık bana pas versene "
"Verdim ama sen tutamadın suç bende değildi"
"Onları nasıl yaptın? " dedi evet zurnanın zırt dediği yere gelmiştik.
"Neyi? " dedim salağa yatarak
"Sen daha iyi bilirsin" dedi beni taklit ederek
"Yok bilmiyorum hatırlatsana " dediğimde ayağa kalktı ellerini masaya koyup bana doğru eğildi.
"Kameraları kapatıp, ışığı kesip, odaları kitledin bunu soruyorum nasıl yaptın? "
"Film gibi yaptım " dediğimde bu onun sinirlenmesine sebep oldu. "En heyecanlı yerindeydim taki sen gelmeseydin neyse reklamlardan sonra artık "
"Oraya sonra geleceğiz merak etme sen soruma cevapla şimdilik"
"Ben yapmadım " dediğimde kahkaha atmaya başladı.
"Aynen avukat ben yaptım sende kaçtın"
"Kesinlikle "
"Dalga geçme düzgünce cevap ver " diye bağırdı yalandan korkmuş ve ağlamaya başladım.
"Üstüme gelme ben yapmadım diyorsam yapmadım neden zorluyorsun belki de gerçekten sen yaptın suçu bana atıyorsun ne de olsa bugün öldürmek istediğim ilk kadın senin olmanı istiyorum zaten diyen de sendin belki de beni öldürmek için bahane arıyorsun " dediğimde bir kaç dakika dikkatlice baktı.
"Timsah gözyaşlarını herkese inandırabilirsin ama bana asla " dediğinde kahkaha atıp akıttığım gözyaşlarımı silmeye başladım.
"Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun önceden tanışmış mıydık? " deyip lafı değiştirmeye çalışıyordum.
"Bilmem olabilir" diyen sesi oldukça netti. Acaba önceden tanışıyor muyduk? Bu söyledikleri kafamda dolu dolu sorular oluşmasına sebep oldu. Tam cevap vereceğim sırada benden önce davranan biri oldu.
"Hapishane yanıyor " diyen Anıl'ın sesini duydum. Dağra hemen kafasını ona doğru çevirdi.
"Ne!? " dedi
"Aşağısı yanıyor" deyince herkes dışarı çıktı bende dahil olmak üzere. Aşağısı gerçekten yanıyordu her yer yanmıştı. Erkekler hemen söndürmeye başlarken biz kızlar izleyen taraf olduk. Biraz uğraşıp yangını söndürmeye başlamışlardı. Tam bu sırada elimdeki kelepçe açıldı arkama döndüğümde açan kişinin Hayal olduğunu gördüm.
"Anahtarı nasıl aldın? "
"Bizde bir şeyler biliyoruz Alev hep sen bilmek zorunda mısın? " dedi gülerek.
"Teşekkür ederim" dedim bende gülerek.
Yangın 1 saat içinde sönmüştü. Ama herşey tuz buz olmuştu. Yanmış ve kömür olmuştu. Kül olmuştu. Alev olmuştu.
Dağra sinirli bir şekilde bana doğru bakmıştı benim yaptığımı düşünüyordu. Ağzını açıp konuşacağı sırada hepimizin duyacağı bir ses gelmişti. Ses hapishanenin hoparlöründen geliyordu. Yapay zeka sesiydi. Mekanik bir sesti. Ses basbaya arama motorundan gelen kadın sesi gibiydi. Off telefonumu özlemiştim bu sesi duymayalı uzun zaman olmuştu. Telefonum yanımda olsaydı her şey kolay olurdu evimde ve telefonumda da kendi çapımda yaptığım icatlarım ve yeniliklerim vardı. Evime kimse giremezdi yüksek teknoloji ile kurmuştum benden başka kimse giremezdi. Telefonum ve diğer önemli şeylerim evin içindeydi güvendeydi bu yüzden rahattım. Ama duyduğumuz ses ve söyledikleri herkesin sessiz ve bir o kadar da korkmuşa çevirmişti. Herkes duyduğu ses ile gözlerini benden çekmişti artık şüpheli ben değil o sesti...
"Herkese merhabalar ben Katmer. Evet bu en sevdiğim tatlı o yüzden bu ismi verdim çok sorgulamayın asıl sorgulamanız gereken şey sonunuz, burada ki herkesin sonunu ben yazacağım. Yakında sizinle uğraşmak için gün sayıyorum. Bugün ki olayların hepsinin sorumlusu benim kameralar, ışıklar, kapılar , yangın hepsini kendim yaptım ve bu hapishanenin içinde yada dışında da olabilirim bunun hakkında bir şey demeyeceğim sadece hak eden acısını çekecek bunu bilin yeter. Katmer ayakta bile duramayan bir örgütün içinden geçmeye o örgütü ayakta bile tutamayan örgüt liderini yontmaya geliyor. Yakında görüşürüz... "
|
0% |