@meelcnmel
|
Ahu Maran KAYA Kapıyı sessizce kapatırken bir yandan da karanlıkta ilerlemeye çalışıyordum. Çünkü şu an ne anneme ne de babama yakalanacak ruh haline sahiptim. Henüz saat erkenken şirketten çıkıp eve geçmiş ve üzerimi değiştirerek arkadaşlarımla her zamanki kulübe gitmiştik. Bütün gün işleri kovaladığımdan eğlenmeyi hak ettiğimi düşünmüştüm fakat sanırım eğlenme işini fazla kaçırmış olmalıydım. Çünkü güneş bir iki saate doğacaktı! Eve girmeden önce çıkarıp elime aldığım topuklu ayakkabılarımla parmak uçlarımda ilerlerken bir süre sonra gözüm alışmış, merdivenleri seçebilmiştim. Elimi duvara yaslayıp sessizce ve düşüp bir yerimi kırmamaya özen göstererek basamakları çıkmaya başladım. Tam o anda evin tüm ışıkları yandığında attığım adımım havada kaldı. Evet, korktuğum şey başıma gelmişti. Şimdi yukarı çıkıp uyumak varken babamdan fırça yiyecektim. Gözlerimi yumup içimden bir küfür savurduğumda arkama dönmeye cesaret edememiştim. "Nereden geliyorsunuz bu saatte küçük hanım?" Babamın sesi kulaklarıma ulaşırken derin bir nefes aldım ve usulca ona doğru dönerek şirin olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim. "Nereden geleceğim babacığım? Şirketten geliyorum tabii ki!" Sözlerimle birlikte gözlerinde alaylı bir ifade oluşurken baştan aşağı beni inceledi. Bakışları üstümdeki parıltılı gece elbisesinde durduğunda gülümsemem solmuştu. "Bu kılıkta mı?" Ellerimi hafifçe iki yana açarak omuz silktim. "Yeni kreasyon bu, baba." Ben onun yumuşamasını umarken aksine bakışları sertleşti ve elini kaldırıp salondaki koltukları gösterdi. "Geç otur Ahu, konuşacağız!" dediğinde yanağımın içini dişledim ve az önce binbir güçlükle çıktığım merdivenleri usul usul indim. İşte asıl şimdi babamın karşısında binbir güçlük çekecektim. Babam arkamdan gelirken ben de geçip koltuğa oturdum. Ayakkabılarımı yere bıraktığımda üzerindeki sabahlığı ve elindeki su bardağıyla mutfaktan çıkan annemle göz göze geldik. Bana gülümsediğinde onun babam kadar sinirli olmadığını anlamıştım. Zaten hep böyle olurdu. Babam olduğundan fazla sinirli, annem de olması gerektiğinden fazla sakin olurdu. Aslında bu, bir noktada işime yarıyordu. "Ne konuşacağız, babacığım?" dedim, annem de babamın yanına otururken. "Ne kadar sürecek bu, kızım?" Mavi gözlerimi kırpıştırarak masum bir ifade takındım ve babamın, tıpkı aynaya bakıyormuşum gibi hissettiren gözlerine baktım. "Ne, ne kadar sürecek?" dedim, anlamazdan gelerek fakat onu daha da sinirlendirmiş olacaktım ki kaşları çatıldı. "Sabaha kadar dışarıdasın! Her gün başka bir olayla geliyorsun bana Ahu! Lütfen kendine çeki düzen ver artık." dediğinde anneme baktım. Arkasına yaslanıp omuz silktiğinde dik omuzlarım düşmüş, yavru köpek bakışlarımı atmaya başlamıştım. "Hiç bana bakma, Maran. Baban haklı." Annemin bana yardım etmeyeceğini anladığımda masum ifademi çabucak bir kenara bıraktım ve kaşlarımı çattım. Bu sefer kendi kendimi savunmam gerekiyordu. "Gündüzleri şirketteyim zaten baba. Kendime vakit ayırıp, eğlenmek benim de hakkım sonuçta." "Sorun kendine vakit ayırman değil. Sadece sabahlara kadar dışarıda kalmanı doğru bulmuyorum. Üstelik olaysız geçen bir gecen bile yok!" dediğinde geçen gece barda dövdüğüm adama gönderme yapmıştı. Adamın biri, hemen yan tarafımda kendi halinde oturan kadına asılıp onu rahatsız etmişti. Doğal olarak ben de onu rahatsız etme isteğiyle dolup taşarak olaya müdahale etmiştim. Açıkçası çok bile dayandığım söylenebilirdi. Tabii o esnada da kameramanların kapıda olduğundan bihaberdim. Bu olayı da yalan yanlış medyaya aktarıp beni lekelemeye çalışmışlardı fakat bir açıklama yapma gereği ş aldım. Tam kalkacağım sırada babam ayağa kalkmış ve gözlerimi üzerine dikmeme neden olmuştu. "Otur şuraya! Bitmedi daha!" Yükselttiği sesiyle bir kedi gibi koltuğa sinmiştim. "Turgay'ı tanıyorsun." dediğinde başımla onu onaylamıştım. Turgay amca, babamın çok eski bir dostuydu ve geçen ay şirketleri birleştirme kararı almışlardı. Çok tanımazdım ama bir iki kere şirkette karşılaştığımızda babam tanıştırmıştı. "Onun oğlu, Kenan. Birkaç gün önce İtalya'dan döndü." Düz bir ifadeyle babama bakarken bu Kenan denen herifin şu an konumuzla ne alakası olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Onunla bir yemeğe çıkmanı istiyorum. En azından görüşür, birbirinizi tanırsınız." Mavi gözlerim irileşirken anneme baktım. O da benim gibi şok olmuş bir şekilde babama bakıyordu. Gerçekten bir bu eksikti! "Saçmalama, Adnan! Kenan'ı tanırım, efendi çocuktur ama Maran'la çok zıt karakterlere sahipler." Annemin sarf ettiği kelimeler göz devirmek istememe neden olsa da bunu yapmadım. Sonuçta annemdi, çarpılabilirdim. "Ya anne! Ne diyorsun sen Allah aşkına? Şu an sorun zıt karakterlere sahip olmamız mı gerçekten?" dediğimde annem dudaklarını aralamıştı ama babam ona müsaade etmeden konuştu. "Konu tartışmaya kapalı! Tanışırlar sadece, fena mı?" derken anneme dönüp bakmıştı. Sinirlerim gerilirken dakikalardır koruduğum sakinliğim de birden yok olmuştu. Benim biriyle tanışmak istediğimi de nereden çıkarmışlardı? "Kusura bakma baba ama ben kimseyle tanışmak falan istemiyorum," Babamın çatık kaşlarının altındaki bakışları bana dönerken ben de ayağa kalkmıştım. Bence bu kadarı yeterdi. "Ve istememem de senin bunu kabul etmen için yeterli bir sebep. Bu durumda da konu açılmadan kapanmış oldu." diyerek konuyu kendimce kapattığımı sanarken eğilip ayakkabılarımı aldım ve gülümsedim. "İyi geceler, anneciğim ve babacığım." Arkamı dönüp merdivenlere yönelmiştim ki babamın gür sesi, evin duvarlarında yankılandı. "Ahu!" Dişlerimi hafifçe dudağıma geçirip bir kez daha arkama döndüğümde babamın sert bakışlarıyla karşılaşmıştım. Onun bakışları altında ezilmekten hoşlanmayarak gözlerimi ondan kaçırdım ve gerisin geri tekrar koltuğa oturdum. "Dinle beni," dedi, sesini alçaltırken. "Kenan'la tanışırsan bir şey kaybeder misin bilmiyorum ama ikinizin de bir şeyler kazanacağı açık. Turgay benim eski dostum ve beraber iş yapıyoruz. İtalya'da bağlantıları var, Kenan da oradaki şirketle ilgileniyor zaten. Sen de mantık evliliği istemiyor muydun? Al sana fırsat işte." Gözlerim irileşirken dudaklarım da şaşkınlıkla aralanmıştı. Kesinlikle babamın bu kadar açık konuşmasını beklemiyordum. Eminim ki kendi kafasında çoktan beni o herifle evlendirmişti bile. Hatta böyle istikrarlı devam ederse bu gerçekleşebilirdi de. "Ne?" dedim, carlayarak. Yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes alarak sakinlikle konuştu. "Ortada henüz bir şey yok. Tanışırsın sadece," Bir anneme bir bana bakıp omuz silkti. "Belki ondan hoşlanırsın, belli mi olur?" Burnumu kırıştırdım. "Ne münasebet ya? Anne bir şey söylesene sen de!" Bakışlarımı çaresizce anneme çevirdiğimde ellerini iki yana açarak bana baktı. "Az önce de söyledim, ikiniz de beş dakikadan fazla yan yana duramazsınız zaten ama küçük bir yemekten de bir zarar gelmez." "Ben o yemeği yemek de istemiyorum ama!" "Ahu," dedi, babam bir kez daha. "Şımarıklığını bir kenara bırak ve sözümü dinle. Sadece tanışmanı istiyorum! Eğer birbirinizden hoşlanmazsanız bir daha görüşmezsiniz, bu kadar basit." "Gerisinde zorla olacak olan hiçbir şey yok. Sadece normal bir tanışma olacak ve sonrasını siz belirleyeceksiniz." Bunu söyleyen anneme baktım. Bakışlarım yumuşarken bu defa da babama baktım. "Ya bana aşık olursa?" dedim, tek kaşımı kaldırarak. "Ki bu kesin olacak bir şey. O zaman ne olacak?" Büyük bir özgüvenle yönelttiğim soruya annem gülmeye başladığında babamın da çatık kaşları normal hâline gelmişti. "O da onun sorunu olur, kızım." diyerek sorumu yanıtladı ve merdivenleri gösterdi. "Şimdi çık uyu, sabah erkenden de şirkete gel. Öğlen gelmenden bahsetmiyorum ama Ahu, dediğim gibi 'sabah' gel." derken annem yine gülmüş ve ben de yine göz devirmemek için zor durmuştum. "Pekâlâ," Asık suratımla onlara doğru yaklaşıp ikisinin de yanağına kocaman birer öpücük bıraktım. "İyi geceler." Onlar da bana aynı şekilde karşılık verdiklerinde bir kez daha arkamı dönerek salondan çıktım. Az öncekinin aksine hızlıca merdivenleri tırmanıp odama geçtiğimde ayakkabılarımı odanın bir köşesine fırlatıp üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Duş almaya üşenip giyinme odasına girdim ve dolaptan siyah gecelik takımımı çıkardım. Üstümü giydikten sonra saçlarımı toplamış makyajımı temizlemiştim. Çantamdan telefonumu çıkarıp tekrar odama geçtim ve yatağa uzandım. Tam o sırada çalan telefonum, uykulu gözlerimi kırpıştırmama neden olduğunda kimin aradığına da bakmış bulundum. Sinan'dı. Onun ismini gördüğümde oflayıp yanıtlamamayı tercih ettim ve alarmımı kurup telefonu sessize aldım. Ters bir şekilde komodine bıraktım ve diğer tarafa dönüp gözlerimi yumdum. Anında uyku beni çağırırken itiraz etmeyip kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
🐤🐤🐤 Gözlerimi ağır ağır açarken bir yandan da uyumadan önce kapatmadığım perdenin pişmanlığını yaşıyordum. Güneş ışığı beni rahatsız ederken homurdandım ve yorganı kafama kadar çektim. Tekrar gözlerimi kapattığım sırada babamın dün gece bana söylediği şey aklıma geldi ve hızla yatakta doğruldum. Komodine uzanıp telefonumu aldım. Saate baktığımda alarmı kaçırdığımı fark ettim. 11.18 Dün gece yeterince fırça yememişim gibi bir de şimdi bununla uğraşacaktım. Ayağa kalktım ve banyoya girip hızlıca işlerimi hallettim. Banyodan çıkıp giyinme odasına geçtim. Elime ne gelirse üstüme geçirip saçlarımı bir düzene soktum. Vaktim olmadığı için makyaj masamın üzerinden birkaç eşya alıp çantama attım ve kabanımı da alıp aşağı indim. Salonun bahçeye açılan kapısından gördüğüm anneme birkaç saniye baktıktan sonra o beni fark etmeden hızla evden çıktım ve arabama atladım. Aceleyle arabayı çalıştırdığımda bir yandan da telefonum çalmaya başlamıştı. Göz ucuyla telefonun ekranına baktım. Babam arıyordu. Biraz da olsa sinirini rahatlatırım umuduyla aramasını hemen yanıtladım. "Günaydın!" diye cıvıldadığımda arabanın hızını da arttırmıştım. "Neredesin sen? Ahu, ben seninle ne konuştum dün gece?" Alt dudağımı gergince dişledim. "Geliyorum baba, yoldayım." "Bir daha istemiyorum böyle bir şey. Bu sondu." deyip suratıma kapattığında sıkıntıyla ofladım. Allah'tan trafik yoktu da daha rahat ilerliyordum. Kısa bir süre içerisinde şirketin önünde durduğumda arabayı park ettim ve koşar adımlarla şirkete girdim. Sanki yeterince geç kalmamışım gibi bir de hızlı hareket ediyordum. Yavaş da hareket etsem her türlü azarı işitecektim sonuçta! Asansörün tuşuna basıp beklemeye başladım. Birkaç dakika içerisinde gelen asansöre binip tekrar tuşa bastım ve sabırsızca bir an önce odama çıkmayı bekledim. O sırada telefonuma gelen art arda mesajlar kaşlarımı çatmama neden oldu. Elimdeki telefonun ekranını aydınlattığımda mesajların ve aramaların olduğunu gördüm. Hepsi Sinan'a aitti. Onunla uğraşamayacağıma kanaat getirerek telefonu çantama attığımda asansörün kapıları da açılmıştı. Asansörden inip geniş koridoru yürümeye başladım. İleride arkası dönük olan babamı gördüğümde yanında da babamın çok eskiden beri dostu olan Turgay amcayı görmüştüm. Neyse ki Turgay Amca sayesinde azar yemeyecektim! "Merhaba." dedim, yanlarına vardığımda. Turgay amcanın gözleri beni bulurken o da gülümsemişti. Yeşil gözleri ve hafif beyazların düştüğü siyah saçlarıyla yaşına göre oldukça karizmatik bir adamdı. Ondan yaşça küçüklere taş çıkarırdı, buna emindim. "Maran? Nasılsın?" dedi, sevecen bir şekilde. Dudaklarım yukarı kıvrılırken gözlerim babama kaymıştı. Hâlâ bana öfkeliydi ve bunu bakışlarından bile çok net anlayabiliyordum. "İyiyim, siz nasılsınız?" Bakışlarımı babamdan alıp Turgay Amca'ya çevirdiğimde tam cevap vermek için dudaklarını aralamıştı fakat yanımıza gelen sekreteri, ona engel olmuştu. Gözlerim bu sefer de sarı saçlarını sıkı bir şekilde toplamış olan genç kızı buldu. "Turgay Bey, Kenan Bey odanızda arabasının anahtarını unutmuş." Turgay Amca'nın kaşları hafifçe çatılırken babamla bir kez daha göz göze geldik. Utanmasa gözlerinden kalpler fışkıracaktı! Adamın ismini duyduğu an, o öfkeli ifadesini bir kenara atmıştı. Bunu kesinlikle anneme bildirecektim. "Kendisi niye gelip almadı?" "Sigaramı söndürmeye değmez gidip alabilir misin, dedi." Turgay amca sıkıntıyla nefesini verirken gözlerimle etrafı tarıyordum. Açıkçası babamın tanışmam için bu kadar ısrarda bulunduğu herifi merak etmemiş değildim. "Lobide sigara mı yaktı?" deyip önünde olduğumuz odasını gösterdi. "Geçebilirsin." Genç kız odaya geçip birkaç saniye içerisinde tekrar çıktı ve koridorda gözden kayboldu. "Beş dakika erken gelsen karşılaşırdınız." diyen babama baktım. Gerçekten benim için çok çok önemli bir buluşma olurdu zaten! "Nasip değilmiş." dedim, bu duruma hiç üzülmediğimi belli ederek. "Aslında onu konuşuyorduk şimdi. Hafta sonu bizim klüpte bir yemek yersiniz," Turgay Amca'nın bakışları benimle babam arasında kısa bir an mekik dokuduğunda kaşlarını kaldırarak ekledi. "Eğer istersen tabii." Tabii ki istemezdim! Ben, bu teklifi kibar bir şekilde reddetmeyi planlarken babam benim yerime konuştu. "İster, ister. Sen akşam Kenan'la konuşursun, haberleşiriz." Babama ters ters bakarken Turgay amca da babamı onaylamış, işi olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı. Babam kendi odasına girerken ben de onun peşinden hızlı adımlarla odasına girmiştim. "Bana sordun mu baba?" Yerine otururken masadaki gözlüğünü alıp taktı ve dik dik bana baktı. "Dün konuştuk ya?" dediğinde derin bir nefes aldım. "Baba ben istemiyorum biriyle tanışmak falan. Hem bunun basit bir tanışmadan daha öte olduğunu düşünmeye başladım." derken masanın önündeki koltuklardan birine kurulmuştum. Babamın bakışları da beni takip etti. "Kenan, o sünepe Sinan'dan iyi en azından. Hem o Sinan denen herife de aşık olduğunu düşünmüyorum, Ahu. Bir evlilik yapacaksan buna değer biri olsun." Sinan, eski sevgilimdi ve babam sanırım ayrıldığımızı hatırlamıyordu. Halbuki söylediğimde fazlasıyla sevinmişti. Bunun aklından çıkması beni şaşırtmamış değildi. "Buna değecek kişi de Kenan yani öyle mi?" dedim, alayla fakat babam fazla ciddi bir şekilde beni onayladığında sinirlerim bozulmaya başlamıştı. "Baba, adamı tanımıyorum! Tanımadığım biriyle mi evleneceğim?" Kaşları çatıldı. "Sana git evlen demiyorum! Bu yemeği tanışmanız için düzenliyoruz zaten. Git bir yemek ye, neler olacağına bakalım. Belki anlaşırsınız." dedi, dirseklerini masaya yaslayıp. Bıkkınca ofladım ve bakışlarımı tekrar babama çevirdim. "O Sinan'dan da ayrıl bence." dedi, elini havada sallayarak. Bu tavrına her ne kadar gülmek istesem de canım yeterince sıkılmıştı. "Biz Sinan'la ayrıldık zaten baba." dediğimde ufak çaplı bir şok geçirdi. "Hadi ya?" dediğinde kıkırdadım. O da üzerindeki şaşkınlığı atıp keyifle güldü. "Neyse iyi haber bu." Kıkırtım kahkahaya dönüşürken ayaklandım. "Odama geçiyorum ben. Sonra konuşuruz ve lütfen sen de fikrini değiştir, baba!" Onun bir şey söylemesine fırsat vermeden odadan çıktığımda asansörden inerken çantama koyduğum telefonumu çıkardım ve Sinan'ın numarasını tuşladım. Çok geçmeden telefon açıldığında odama da girmiştim. "Hayırdır? Ne istiyorsun yine?" Selamsız sabahsız bir şekilde konuya girmem onun homurdanmasına neden olduğunda doğruyu söylemek gerekirse bu hiç umrumda olmamıştı. İstediği kadar homurdanabilirdi ama bunu benden uzakta yapması ikimiz için de hayırlı olurdu, "Niye açmıyorsun telefonlarımı?" Gözlerimi bayarak çantamı masamın üzerine bıraktım ve telefonu omzumla kulağımın arasına sıkıştırarak üzerimdeki kabanı çıkarmaya çalıştım. "Senin şu yüzsüzlüğüne bir hâl çare bulalım, olmuyor böyle. Beni arama demedim mi sana? Ne diye arayıp duruyorsun? Üstelik cevap bile vermiyorum." "Kusura bakma ama dün gece birden kayboldun! Başına bir şey geldi sandım, arıyorum açmıyorsun." dedi, sanki ona yüzsüz dememişim gibi. "Haber verseydin keşke gitmeden önce." Çıkardığım kabanımı asıp yerime otururken yüzümü buruşturdum. "Sen kimsin ki sana haber vereceğim be?" Bu söylediğimi duymazdan gelip devam etti. "Bizimkilerle plan yaptık, hafta sonu için. Şehir dışına çıkalım diyoruz. Sen de gelsene?" dediğinde derin bir nefes aldım. Hafta sonu herifin tekiyle yemek yiyeceğim maalesef ama yine de tanımadığım adamı Sinan'a tercih ederdim. "İşlerim var hafta sonu. Ki olmasaydı da gelmezdim." dedim, bilgisayarımı açarken. "Ne işin var?" Ofladım. "Kapatıyorum, Sinan. Son kez söylüyorum; beni bir daha arama!" Telefonu kulağımdan çekerek suratına kapattığımda sıkıntıyla nefesimi verdim. Artık şizofren olduğuna inanmaya başlamıştım. Sanki ayrılmamışız gibi hâlâ beni arıyor, benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Kısacası manyağın tekiydi. Son kez işlere gömülmeden önce telefonumu kısaca kontrol ederek sessize aldım ve masaya bırakıp önümde açık olan taslakla ilgilenmeye başladım.
🐤🐤🐤 |
0% |