Yeni Üyelik
16.
Bölüm

🍷16

@mefmera

Evimizin verandasında İzmir'in güzel havasının tadını çıkarıyordum. Sonbahar yaklaşıyordu, İzmir bana mısın demiyor hala bizi ısıtıyordu. Bütün gün burada oturmak güzel olsa da belli bir yerden sonra sıkıyordu.

 

Geleli 1 hafta olmuştu. Babamla sadece akşam yemeklerinde, ailecek ettiğimiz sohbetler sırasında konuşuyorduk. Telefonumu geri istememiştim. İstanbul'a dönmekten de bahsetmemiştim. Ailemin yanında olmak güzeldi. Her ne kadar güzel bir sebepten gelmemiş olsam da.

 

Demir'le ara sıra Esma'nın telefonundan konuşuyorduk. Esma okula gittiğinden sürekli alamıyordum telefonunu. Demir de ben yazmadan yazmıyordu zaten. Belki de onun için de iyi olmuştu.

 

Sonuçta onun da bir ailesi vardı. Bunca yıl magazinlere hiçbir skandal vermemişti. Şimdi ise benim yüzümden, çoğu yerde sildirmiş olsa dahi Berkay'ı dövdüğü videolar geziyordu. Onun için bir sıkıntı olup olmadığını hiç sormadığımı fark ettim.

 

"Ne yapıyorsun anneciğim?" annem elinde dumanı tüten iki kahve kupasıyla gelip yanıma oturdu. Babamın aksine o hiç kızmamıştı. Her şeye rağmen arkanda bir annesinin olması iyi geliyordu insana.

 

"Ne yapayım, sıkılıyorum. Anne, İstanbul'a ne zaman döneceğim?" annem derin bir nefes çekerek arkasına yaslandı. Babamın inadı söz konusu olduğunda o bile yumuşatamıyordu onu.

 

"Gece'm, babanla hiç konuşmadınız bu mevzu hakkında. Bence senden bir özür bekliyor." kahvemden yudumladıktan sonra yönümü anneme çevirdim.

 

"Biliyorum anne. Utanıyorum, nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum." annem kaşlarını çattı.

 

"Utanacak bir şey yok meleğim. 25 yaşındasın. Erkek arkadaşların olabilir, gece dışarı çıkabilirsin. Bunlar normal şeyler."

 

"Biliyorum. Babamın buna kızmadığını da biliyorum. Berkay'ın söylediği sözler yutulacak cinsten değil. Hangi baba kızını öyle bir konumun içinde görmek ister?"

 

"Baban seni anlıyor. Yanlış tercihler yapabiliriz, biz insanız. Sadece biliyorsun, yıllardır aramayan amcan arayıp 'bizim kızları seninkilerle görüştürmeyerek çok doğru karar vermişim ' deyince neye uğradığını şaşırdı adam." ellerimi utançla yüzüme kapattım. Hiçbir şey benim suçum değildi ancak bütün fatura bana kesilmişti.

 

Annem devam etti. "İstanbul'u sevdiğini biliyorum. Ama okulun bitti kızım, seni oraya bağlayan bir şey kalmadı. Buradan bir iş bulalım sana, bizimle yaşamaya devam et."

 

"Sadece okul için orda değildim anne. Kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeyi istediğim için orada yaşıyordum." annem bir şey söylemedi, kahvesini içmeye devam etti.

 

Babamın eve geliş saati yaklaşmıştı. Esma dershaneden dönmüş, bizi bahçede yakalayıp yanımıza oturmuştu. Biraz havadan sudan sohbet ettikten sonra sofrayı hazırlamak üzere hep birlikte mutfağa geçtik.

 

Yemekleri ısıtıp masaya yerleştirdiğimde kapının açılma sesini duydum. Babam gelmişti. İçeri girip önce beni gördü. Elindeki poşeti bana uzatırken yüzünde hiçbir ifade yoktu.

 

"Şambali aldım, sen seversin." bu benim için bir adımdı, biliyordum. Tatlıyı elinden alıp masaya bıraktım.

 

"Sarılabilir miyim?" derken sesim bir çocuktan farksız çıkıyordu. Babam bir şey söylemek yerine kollarını açmayı tercih etti. "Biraz konuşabilir miyiz baba?" diye devam ettim.

 

Babam salondaki koltuğa oturduğunda karşısındaki berjere yerleştim. Annem mutfak kapısından bizi gördü ancak yanımıza gelmedi. Başbaşa konuşmamızı istiyordu anlaşılan.

 

"Dinliyorum kızım." dedi babam.

 

Derin bir nefes alarak söze girdim. "Baba, biliyorum bana kızgınsın. Haklısın, hiç hoş şeyler değildi gördüklerin. Bir anda gelişti, biz sadece dışarıda bir gece eğlenmek istedik Ela'yla. Kötü bir niyetimiz yoktu."

 

"Mesele dışarıda vakit geçirmen değil Gece. İstanbul'da yaşarken, her gece evde kuzu kuzu oturduğunu düşünmedim. Öyle olmasını da istemedim. Elbette eğlenecek elbette gezeceksin. Ben sana ne zaman karıştım?" cevap bekliyor muydu bilmiyordum ancak sessiz kaldım. O da konuşmaya devam etti. "Sana hep güvendim. Annen burada kalman için ısrar ettiğinde bile seni tek yaşaman için cesaretlendiren bendim. Ben sana bir gece dışarıda eğlendiğin ya da erkek arkadaş edindiğin için kızmıyorum. Kendini bu duruma düşürecek kadar aptal olmana kızıyorum."

 

"Yanlış insanlarla tanışmak benim suçum mu baba?"

 

"Elbette değil. Yanlış olduğunu anladığın an ondan uzaklaştığına eminim. Senin suçun, onu orada görebileceğini bildiğin halde oraya gitmek."

 

"Onun söylediklerine inanıyor musun?" diye sordum bir çırpıda. Bunun cevabı benim için çok önemliydi.

 

Babam kaşlarını çattı. "Benim yetiştirdiğim kızı bana mı soruyorsun? Elbette inanmıyorum. Ancak inananlar oldu. Kimse senin nasıl biri olduğunu, olayın haklı olan tarafını düşünmeden seni bu şekilde yaftalayacak bundan sonra. Yarın bir gün çalışmak istediğin iş yerinde bu önüne gelmeyecek mi? O zaman hiç üzülmeyecek misin böyle bir durumda olduğuna?"

 

"Haklısın. Ama Demir açıklama yaptı, sen de gördün."

 

"Ben Demir'i tanımam kızım. Seni bilirim, sana inanırım. Demir istediğini söylesin, böyle aşağılık durumlardan zevk alan çok insan olacak. Demir'e değil o şerefsizin söylediklerine inanacak."

 

"Ne yapacağım peki? Size yük olmamak için başka şehre taşındım ben. Şimdi sizinle yaşamaya geri mi döneceğim?"

 

"Bize yük değildin hiçbir zaman. Sen benim kızımsın Gece, ömrümün sonuna kadar seni desteklemeye hazırım. Hayatına karışacak değilim ancak ne yapmam gerektiğini ben de bilmiyorum. Şimdilik burada kalmanı istiyorum. Baban olarak hatırım varsa beni dinlersin. Yoksa gitmekte hep özgürsün."

 

Babam kalkacak gibi oldu ancak onu durdurdum. Kendime kolları arasında bir yer bulduktan sonra başımı omzuna yasladım. "Senin söylediğin her şeyin benim iyiliğim için olduğunu biliyorum. İstediğin kadar burada kalmaya razıyım. Ama aynı evin içinde bana yabancı gibi bakma, buna katlanamıyorum."

 

Babam sonunda, üzerinde eğreti duran o buzdan halkayı eritti. Başımın üzerine bir öpücük bıraktı. "Seni üzmek istemedim baba. Özür dilerim." dedim.

 

Babam beni göğsüne iyice yasladı. "Ani ve aşırı tepki verdiğim için ben de senden özür dilerim kızım." Neyseki aramızdaki sorunları çözmüştük. Benim için önemli olan da buydu.

 

🎶🍷🎶

 

Ertesi gün her şey daha güzeldi. Ailecek yaptığımız kahvaltı, bu kez babamla aramız iyi olduğu için eskisi gibi kahkahalarla geçmişti. Babam işe gitmiş, gitmeden evvel telefonumu bana geri vermişti. Esma ile çekindiğimiz bir fotoğrafı instagramda paylaşırken Demir'in son gönderilerini stalklamayı unutmamıştım.

(Instagram gönderileri medyada.)

Demir'in fotoğrafına gelen yorumları okurken hayret ediyordu insan. Adam resmen globale açılmıştı. Bunca kadının yanında benim şansım olduğunu zannetmiyordum. Ne zamandan beri bir şansım olsun istiyordum, onu da bilmiyordum.

 

Fotoğrafıma yapılan bir yorumu beğenmişti. Yanlışlıkla yaptığını sanmıştım ama beğeniyi geri çekmedi. Bu konuyu acilen Ela'yla konuşmalıydım.

 

"Annem markete gidiyorum. Bir şey istiyor musun?" annem seslenince Ela'yı dışarda aramaya karar vererek ayaklandım.

 

"Sen alınacakları bana mesaj at, ben gideyim markete." annem başını sallayarak onayladığında ben çoktan dışarı çıkmış ve Ela'yı aramıştım.

 

"Ben de tam seni arayacaktım. Yorumu söyleyeceksin değil mi?!" Ela'nın resmen çığlık atan sesine güldüm.

 

"Evet! Ay çok heyecanlandım görünce. Yanlışlıkla mı beğendi sence?"

 

"Sanmam. Bariz belli bu adam senden hoşlanıyor."

 

"Ya Ela bilmiyorum. Konuşalı ne kadar oldu ki? Of kızım, konuşuyoruz ama samimi miyiz değil miyiz onu da bilmiyorum ki! Biraz değişik biri."

 

"Resmiyete alışmış gibi sanki. Olsun olsun, zamanla açılır. Hızlı ilerlemek istemiyordur belki?"

 

"Demir?" derken şaşkınlıktan neredeyse ağzım açık kalacaktı.

 

"Demir'den bahsediyoruz ya? Başka birini mi anlatıyordun?" Ela'nın sesini duyduğumda bir anlığına onunla konuştuğumu unutmuştum.

 

"Hayır, hayır! Ela ben seni sonra arayacağım." Ela itiraz etmeye kalktı ancak telefonu kapatmak zorunda kaldım. Zira karşımda gülümseyen bir adet Demir Yağızoğlu duruyordu!

 

"Merhaba Gece." dedi sanki tesadüfen karşılaşmışız gibi. Adam evimin önündeydi yahu!

 

"Senin ne işin var burada?" derken kabalığıma içimden sövdüm. "Yani bir anda görünce, şaşırdım." diyerek yumuşatmaya çalıştım.

 

"Seni merak ettim, iyi misin diye görmek istedim." dedi sakince. Çığlık atıp Demir'e sarılmak istesem de kendimi tuttum. "İstersen gideyim?" benim sessizliğimi yanlış anlamıştı belli ki. Oysa ben çığlığımı içimde tutmaya çalışıyordum.

 

Aceleyle konuştum. "Hayır, hayır! Ne diyeceğimi bilemedim Demir ben çok şaşırdım." evin yakınındaydım, arada arkama bakıyor annem dışarıda mı diye kontrol ediyordum.

 

"Bir yere mi gidecektin? Bırakayım seni." hızla başımı sallayıp arabasına geçtim. Annem görsün istemiyordum.

 

"Markete gidecektim ama onu sonra hallederim. Aşağıdaki sahile inelim mi?" Demir başıyla onaylayıp arabayı çalıştırdı. "Neden haber vermedin?" diye devam ettim konuşmama.

 

"Gelmek isteyince itiraz ediyorsun çünkü." gülümsedim. Şu an inanılmaz tatlıydı, farkında mıydı? "Telefonunu almışsın, babanla aranızı düzelttiniz mi?" zaten eve yakın olan sahile gelip arabayı park ettik. Sahile kadar biraz yürümemiz gerekecekti çünkü park yerleri doluydu ve biraz uzağa park etmiştik.

 

Heyecandan hızlanan kalbimin atışını umursamamaya çalışarak arabadan indim. "Düzeldi sanırım. Bu sabah verdi telefonu. İstanbul'a dönme konusuna pek sıcak bakmadı ama."

 

"Kız babası olmak zordur eminim. Benim de bir kız kardeşim var. Babam onu yurt dışına okumaya gönderdikten sonra bir ay ölü gibi dolaşmıştı evde." kıkırdadım. Bazı babaların kız çocuklarına olan aşkı bambaşkaydı gerçekten.

 

"Kız kardeşin olduğunu bilmiyordum. Hiç fotoğraf paylaşmamışsınız birlikte."

 

Demir tek kaşını kaldırarak bana baktı. "Beni derinlemesine araştırıyorsun anlaşılan." yaptığım gafın farkına varıp dudaklarımı ısırdım.

 

"Yani, öyle demeyelim de. Tanımak istiyorum diyelim. Günlerdir konuşuyoruz ama hala birbirimiz hakkında bir şey bilmiyoruz." diyerek sıkıntımı belli ettim.

 

Sonunda sahile varmış, sakin bir köşe bulup kumların üzerine oturmuştuk. "Haklısın. Çok absürt bir şekilde tanıştık. Sonrasında da talihsiz şeyler yaşandı." dedi.

 

Ellerimi arkama uzatıp denizin tuzlu rüzgarının yüzüme vurmasına müsaade ettim. "Demek bir kız kardeşin var. 2 kardeş misiniz?"

 

Demir başını salladı. "Evet. Kardeşimin adı Derin. Yurt dışında güzel sanatlar okuyor. Fotoğraf konusuna gelirsek de Derin biraz özgür ruhlu bir kız. Kameraların karşısında olmayı pek sevmez. O yüzden yurt dışına çıktı zaten. Burada her hareketinin takip edileceğini biliyordu."

 

"Anlıyorum. Yağızoğlu olmak zor iş anlaşılan."

 

"Öyle, maalesef. Bazen ben de bu soyadından sıyrılıp özgürce dolaşmak istiyorum ama birinin kendini feda edip işlere el atması gerekiyordu."

 

"Mutlu değil misin ki? Yani sürekli kamera önünde olmak pek iyi bir şey değil anlıyorum ama bu yaşta bunca başarı elde etmek harika bir şey."

 

Demir bana gülümsedi. Onu takdir etmem hoşuna gitmiş olmalıydı. "Öyle. Mutluyum da elbette. Bu işin olumsuz birçok yönü var. Onlardan birine şahit olmak zorunda kaldın."

 

Omzumu silktim. "Olsun. Eminim bir çok kadın şu an benim yerimde olmak istiyordur." derken gülüyordum. "Özel bir soru olmayacaksa, hiç sevgilin olmadı mı?"

 

"Bu kadar tanınmadan önce oldu evet. Şimdiyse etrafımda kim varsa ün ve para peşinde. Bu yüzden hayatıma kimseyi almayı düşünmedim uzun zamandır." Bir süre sessizce denizi izledim. Onun bakışlarının üstümde olduğunu biliyordum. Ben şu an hayatının neresindeyim diye sormak istedim. Ancak önce kendim cevap bulmalıydım, Demir benim hayatımın neresindeydi?

 

"Sahi sen benim evimi nerden buldun?" derken bu detayı geç hatırladığıma şaşırdım. Demir'i karşımda görmek aklımı başımdan almıştı belli ki.

 

"Esma'dan öğrendim. Sabah mesaj attım onun telefonuna. O da ablam telefonunu aldı sana yazar kendisi deyince babanla sorunlarınızı hallettiğinizi düşündüm. Geri dönersin diye de seni almaya geldim aslında." şaşkınlıkla ona baktım. Arabam İstanbul'da kalmıştı. Gerçekten bunu düşünüp gelmesi inanılmaz tatlıydı.

 

"Nasıl bir adamsın anlamıyorum gerçekten. Çok şaşırtıyorsun beni."

 

"Bunu iyi anlamda mı anlamalıyım?"

 

Gülümsedim. "Çok incesin. Konuşma tarzın, davranışların o kadar kibar ki! Hayatımda senin gibi birini tanımamıştım hiç."

 

"Sana hak ettiğin gibi davranan insanlarla karşılaşmadığın için üzgünüm." utanarak başımı denize çevirdim.

 

"Yıldızlar ne kadar güzel değil mi?" dedim konuyu dağıtmaya çalışarak.

 

Demir yıldızsız gökyüzüne bakarak güldü. Gerçekten mi Gece? Deniz ne kadar güzel desen olmuyordu değil mi?

 

"Utanınca çok sevimli oluyorsun."

 

Bir süre daha konuştuk. O kendi ailesinden, ben kendi ailemden bahsettik. Ne ara çocukluk anılarımıza geçmiştik anlamamıştım ama telefonum çaldığında gülmekten yanaklarım ağrıyordu.

 

Annemin aradığını görünce telaşla ayağa kalktım. "Hii! Ben markete diye çıkmıştım evden. Akşam olmuş neredeyse." Demir de ayaklandı.

 

"Ben bırakayım seni markete, sonra da evine bırakırım." başımı sallayarak telefonu açtım.

 

"Nerdesin yavrum saat kaç oldu?"

 

"Annecim sahilde oturuyordum biraz. Saati fark etmemişim. Hemen geliyorum." deyip telefonu kapattım. Demir beni yakındaki markete bıraktı. Israr etmeme rağmen arabada beklememiş benimle birlikte markete girmişti.

 

Annemin istediği birkaç parça eşyayı aldıktan sonra poşetlerimi arabaya kadar taşımıştı. İtiraz kabul etmediğini söylememe gerek bile yoktu. Beni evimin önüne kadar bıraktığında biraz acele ediyordum. Babam her an evde olabilirdi.

 

"Demir çok teşekkür ederim. İnanılmaz eğlendim. Seninle konuşmak çok zevkli." Demir poşetleri önüme bıraktı. Önümde eğildiğinde saçlarından burnuma yayılan kokuyu içime çekmemek için direndim.

 

"O zevk bana ait. Ben buralardayım birkaç gün. Görüşmek istersen haber etmen yeterli." gülümseyerek poşetleri aldım ve elimi sallayarak eve yürüdüm. Arada arkama bakıyordum, Demir hala bekliyordu.

 

Anahtarımla kapıyı açmak üzereyken kapı bir anda açılınca düşmemek için önüme çıkan kişiye tutundum. Babama!

 

Babam bir bana bir de hala orda olmaması için dua ettiğim Demir'e baktı. Düz bir surat ifadesiyle arkasına döndü ve konuştu. "İçeri gel. Arkadaşın da gelsin."

 

Gerginlikten dudaklarımı ısırarak arkamı döndüm. Demir arabanın önünde bana bakıyordu. Babamı duymuş olmalı ki eve doğru yürümeye başladı. Kapının önüne geldiğimizde, "Sorun yok. Ben de babanla tanışmak istiyordum zaten." dedi. Gerginliğim yüzümden anlaşılıyordu belli ki.

 

İçeri girdiğimizde annem mutfaktan çıkıyordu. Demir'i görünce şaşırsa da kısa sürede toparlandı. "Hoş geldin oğlum." diye gülümseyerek sıcak bir karşılama yapmayı ihmal etmedi.

 

"Hoş buldum efendim." diyen Demir'in sesi gayet sakindi. Bense burda heyecandan patlayacaktım neredeyse!

 

Babam sofrada yerini almıştı. Esma'da şaşkınca Demir'e bakmış, bir şey söylemeden yerine oturmuştu. Babam Demir'e dönüp karşısındaki yeri gösterdi. "Otur oğlum." dedi sakince. Demir kendinden emin yerini aldığında ben telaşla mutfağa koştum.

 

"Niye geç kaldığın anlaşıldı şimdi." diyen annem gülüyordu.

 

"Anne, ben ne yapacağım şimdi? Zaten yeni düzeltmiştik aramızı babamla." annem fırın tepsisini elime tutuşturdu.

 

"Akışına bırakalım, bakalım baban neden davet etti Demir'i eve." dudağımı büzdüm. Derin bir nefes alarak tepsiyi içeri taşıyıp masaya bıraktım ve yerime oturdum.

 

Annem çorbaları servis etti. Allah'ım bu an gerçek miydi? Demir ailemle yemek yiyordu!

 

"Efendim, bu şekilde tanışmak zorunda kaldığımız için üzgünüm." babam Demir'in konuşmasına elini kaldırdı.

 

"Efendime gerek yok oğlum. Ahmet abi diyebilirsin." Babamdaki sakinlik şaka mıydı yoksa fırtına öncesi sessizlik miydi emin olamıyordum.

 

"Tabi Ahmet abi." diyen Demir çorbasını içmeye koyuldu. Ben gerginlikten yemekleri bile görmüyordum!

 

"İçsene annem çorbanı. Beğenmedin mi yoksa?" babamın dikkati bana çevrilince hemen başımı önüme eğip tabağımı karıştırmaya başladım.

 

Sessizlik içinde yemek yiyorduk. Sessizliği annemin, "Kızım yemek koysana arkadaşına." deyişi bozduğunda ben önce babama baktım. Babam benimle ilgilenmiyordu bile.

 

Demir'e baktığımda gülümsüyordu, tabağını uzattı. Heyecandan titreyen ellerimle Demir'in tabağını aldım. Yemeği servis ettikten sonra servis kaşığı elimden kayıp tencereye düşünce. "Pardon!" dedim telaşla. Annem kıkırdadı.

 

Demir'e tabağını uzatıp yerime oturdum. "Bana servis yaparken de bu kadar heyecanlanacak mısın, yoksa sana güvenebilir miyim kızım?" babam alaycı tavrıyla tabağını bana uzattığında utancın yanaklarımı kızarttığını biliyordum.

 

Sakince babama da servis yapıp tekrar yerime oturdum. İmdat diye bağırmak istiyordum şurda!

 

Neyse ki yemeğin devamında babam benimle uğraşmadı. Yemekler bittiğinde Demir söze girdi. "Elinize sağlık, çok lezzetliydi her şey." annemin yüzü ışıl ışıl bir gülümsemeyle kaplandı. Yemek yapmaya bayılırdı ve yemeklerine iltifat edilince inanılmaz mutlu olurdu.

 

Yemekten sonra salona geçip oturduk. Annem kahve yapıp getirdiğinde babam nihayet söze girdi. "Bak oğlum. Temiz bir delikanlısın belli. Ben dar görüşlü bir adam değilim. Kızımla elbette görüşebilirsin. Ancak seninle görüşmesi üzerinde böyle kötü şöhret bırakacaksa bu işe müdahale etmek benim görevim."

 

"Çok haklısınız. Ben sizden ne kadar özür dilesem faydasız. Amacım asla Gece'ye zarar gelecek bir şey yapmak değildi. Durumu öngörüp müdahale etmem gerekirdi ama geç kaldım."

 

"İnsanlık hali, beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz elbette Ahmet'cim." diyen annem ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Ona minnetle gülümsedim.

 

"Tabi. Yine de kızımın onurunu korumak için çabaladın, bunun için teşekkür ederim. Bu duruma hiç düşmemesini tercih ederdim ama olan oldu."

 

"Bunun bir daha gündeme gelmemesi için elimden gelen her şeyi yapacağım size söz veriyorum. Bir de haddimi aşmayacaksam bir şey rica etmek istiyorum sizden."

 

"Dinliyorum."

 

"Burada kızmanız gereken en son kişi Gece. Benim yüzümden İzmir'de kalsın istiyorsanız ben sizi temenni ederim bir daha karşısına çıkmam. Önü çok parlak, iş bakımından İstanbul'da daha şanslı olacak." içimi kaplayan korkuyla Demir'e baktım. Babam istemese gerçekten benimle görüşmeyecek miydi?

 

"Senin yüzünden burada kalsın istesem bile belli ki engel olamayacakmışım. Şimdi burada olduğuna göre?" Demir bir eliyle ensesini kaşıdı. Gerginliğini belli eden tek hareketi bu olmuştu.

 

"Çocukların üstüne gitme artık hayatım. Koca koca insanlar, elbette yüzyüze görüşecekler." babam teslim olurcasına elini kaldırdı.

 

"Benim gerçekten kötü bir niyetim yok. Belki bana dair ön yargılarınız vardır. Niyetim hiçbir zaman Gece'yi incitmek olmadı. Ben müsaadeniz olursa kızınızla görüşmek istiyorum evet. Rızanız olmadan bir şey yapmak istemem." Allah'ım neler duyuyordum? Heyecanlanmamaya çalışıyordum. Sonuçta sadece arkadaş olarak da görüşmek istiyor olabilirdi benimle.

 

"Ben uyarımı yaptım evladım. Bir daha böyle bir durumun içinde görmek istemiyorum kızımı. Gerisi size kalmış."

 

Sohbet bir süre daha devam etti. Babam konuyu kapatmıştı, havadan sudan genelde Demir'in işinden bahsediliyordu. Benim heyecanım da nihayet yatışmıştı. Babamın maganda gibi Demir'i dövmesini beklemiyordum elbette ama yine de ters bir şey söyler korkusu vardı içimde.

 

Bir ara babam sigara içmek için verandaya çıktı, Demir de ona eşlik etti. Dışardan gülüşme sesleri geliyordu.

 

"Evlilik görüyorum hocam." Esma'ya dik dik baktım. Annem yanımızdayken söylediği şeylere bak.

 

"Ablanı biraz daha evlendiremezsem sana kısmet aramaya başlayacağım zaten çocuğum." Annemin attığı taşı hiç üzerime alınmadım. Demir bu evdeyken evlilik konuşulmasındı!

 

Demir ve babam gülüşerek içeri girdiler. "Çok yaşa sen oğlum. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim." artık babama ne anlattıysa yüzünde güller açıyordu.

 

"Ben müsaadenizi isteyeyim Ahmet abi, epey geç oldu. Çok memnun oldum sizinle tanıştığıma." Demir babamın elini sıktı. Ardından annemin elini kibarca öptü. Annem bu hareketine tatlı tatlı gülümsedi.

 

"Yine gel oğlum, çok sevdim ben seni." anneme dik dik baktım. Ben gideyim de Demir sizin oğlunuz olsun demek istiyordum.

 

"Mutlaka gelirim. O nefis yemeklerden yine yemek isterim." tamam, annem gerçekten Demir'e hayran olmuştu. Demir de nereden vuracağını gayet iyi biliyordu.

 

"Ben geçireyim seni." derken babama baktım. Başıyla verdiği onayı alıp Demir'e kapıya kadar eşlik ettim.

 

"Gerilince parmaklarınla oynuyorsun." elimin parmak uçlarımı sıktığını fark edince durdum. Haklıydı, gün boyu parmaklarımla oynamıştım. Demir bütün gece beni mi izlemişti?

 

"Çok iyi idare ettin. Seni böyle bir duruma soktuğum için üzgünüm." Demir kaşlarını çattı.

 

"Ben çok keyif aldım. Ailenle tanıştığım için de çok mutlu oldum."

 

Gülümsedim. "Teşekkür ederim Demir. İyi ki geldin."

 

"İyi ki Gece." gülümsedi. "Görüşmek üzere, laf olsun diye değil. Birkaç gün burada olacağım. Artık baban da bildiğine göre, mutlaka görüşeceğiz."

 

Başımı sallarken buldum kendimi. "İyi geceler."

 

"İyi geceler, güzelim." o arabasına binene kadar onu izledim. Omzumu kapıya yaslamış gülümseyerek onu izliyordum. Bana ilk güzelim deyişi değildi ama ilk kez sesinden duymuştum. Hülyalı hülyalı ona bakarken o bana el sallayıp arabasını çalıştırdı.

 

Hala ona baktığımı arkamda öksüren annem sayesinde fark ettim. "Ya çocuğun peşinden git, ya eve gir kızım."

 

Kıkırdayarak içeri girerken çok mutluydum. Bugünün böyle biteceğini kim bilebilirdi ki? Demir sürpriz gibi girmişti hayatıma. Onunla her an beni şaşırtacaktı, buna emindim.

🍷🍷🍷

Loading...
0%