Yeni Üyelik
18.
Bölüm
@mefmera

Bölüm şarkısı; Kaleo - Way Down We Go

🎶🍷🎶

 

"Çocuğum kapı çalıyor. Elim işte açın biriniz!" Annem mutfaktan seslendiğinde ben koridorun aynasında fotoğraf çekmekle meşguldüm.

 

"Duyuyorum anneciğim." derken gülerek kapıya yöneldim. Demir'in gelmesini bekliyordum. Ancak elinde koca bir buket beyaz gülle gelmesini beklemiyordum. İnstagram'a attığı çiçekler benim için miydi?

 

"Şaka yapıyorsun!" derken uzattığı çiçeği aldım.

 

"Niye şaşırdın, görmedin mi fotoğrafı?" diye güldü.

 

"Gördüm ama çiçeklerin bana olacağını düşünmemiştim." çiçeğimin mis kokusunu içime çekerken konuştum.

 

"Kime olacaktı başka? Senden başka biriyle mi flörtleşiyorum ben?"

 

Sanki havadan sudan bahsediyormuş gibi sorduğu soru beni heyecanlandırırken sakin tutmaya çalıştığım sesimle sordum. "Flörtleşiyor muyuz biz?" derken bir kaşımı meraklı bir edayla havaya kaldırmıştım.

 

"Flörtleşmiyorsak bile bu çiçek flört etmeye başlamamız için bir adım." deyip göz kırptı.

 

"Baban mı geldi kızım?" annem ellerini kelebekli mutfak önlüğüne silerek koridora çıktı. Kapıdaki Demir'i ve kollarımdaki kocaman buketi görünce yüzü ışıldadı.

 

"Hoş geldin oğlum." Demir gülümsedi. Kendi çiçeğime odaklanmaktan fark edemediğim küçük kasımpatı buketini anneme uzattı. Annemin gülümsemesi daha da genişledi. "Ay oğlum çok naziksin. Çok teşekkür ederim."

 

"Sizin çiçeğinizin yanında sönük kalır ama yine de kabul edin." derken bana bakmıştı. Utandım. Çok tatlıydı gerçekten.

 

"Ben bunları vazoya koyayım." deyip kaçarcasına uzaklaştığımda Demir arkamdan gülüyordu.

 

Çiçeklerimi vazoya koymadan önce hızlı bir fotoğraf çekindim. Demir'in hayranları bugün profilimi coşturacaktı. Kıkırdayarak annemlerin yanına döndüm. Ayaküstü koyu bir sohbete dalmışlardı.

 

"Biz gidelim Melek abla müsaaden olursa." annem başını salladı.

 

"Tabi oğlum, dikkat edin birbirinize." annem bizi birbirimize emanet ettikten sonra evden çıktık. Kapıda Demir'in arabasını görmeyi beklerken siyah bir yarışçı motoruyla karşılaştım.

 

"Oha! Bu senin mi?" derken inanılmaz heyecanlanmıştım. Demir bana cevap niteliğinde, motora asılı kasklardan küçük olanını bana uzattı. "Sever misin motorla gezmeyi?"

 

"Şaka mı, bayılırım! Küçükken hep motor sürmeyi hayal ediyordum ama büyüdüğümde cesaret edemedim." kaskı başıma geçirdiğimde Demir bana yaklaşarak kaskın kemerini bağladı. Vizörü kapattığım için gözlerimi de gözlerimdeki ona hayran bakışı da görmüyordu. "Teşekkür ederim." dedim sesimin titremesine engel olamayarak.

 

Gülümseyerek bana baktı. "Rica ederim güzelim. Yakıştı." deyip göz kırptı ardından üzerindeki ceketi çıkararak omuzlarıma bıraktı. "Üzerindeki çok ince, üşürsün."

 

Ceketi üzerime giydim ancak, "Sen üşüyeceksin bu sefer. Evden bir hırka alıp geleyim." demeyi de ihmal etmedim.

 

"Gerek yok. Bırak kokun sinsin ceketime." yüzündeki ifade öylesine normaldi ki sanki günlük sohbet ediyorduk birbirimizle. Oysaki benim kalp atışları 180'e ulaşmıştı.

 

Demir üzerime giydiğim ceketin fermuarını kendi elleriyle kapatıp kaskını takarak motora yerleşti. Erimekten asfalta yapışacaktım, haberi var mıydı? "Atla bakalım, hayatının en güzel turunu attıracağım sana."

 

Sana sarılarak yolculuk yapacağım için zaten hayatımın en güzel turu diyecektim ancak cesaret iksiri içmemiştim bu sabah. O yüzden sustum ve arkasına geçerek kollarımı beline sardım. Güzel kokusu daha da yoğun bir şekilde burnuma dolduğunda içime çekmeden duramamıştım bu kokuyu.

 

Demir motoru çalıştırdı. Dudaklarımdan ani bir çığlık firar etti. "Sen beni mi kokladın az önce?" diyen Demir gülüyordu. Görmeyeceğini bilsem de utanan yanaklarımı saklamak için başımı sırtına yasladım. Sırtının gerilimi benim yanımdayken heyecanlandığını gösteren ilk belirtiydi.

 

"Hiç ama hiç yaşanmadı öyle bir şey." Demir kahkaha attı. Rüzgarın sesinden birbirimizi zor duyduğumuz için bağırarak konuşuyorduk.

 

"Tabi Gece. Eminim öyle olmuştur."

 

Kıkırdadım. "Seni duymuyorum!" Demir motora biraz daha hız verdiğinde gülerek kollarımı daha sıkı sardım beline. Nereye gidiyorduk bilmiyordum. Umurumda da değildi. Şu an düşündüğüm tek şey ona hep böyle sıkı sıkı sarılmak istediğimdi.

 

🎶🍷🎶

 

"Tut beni ne olur. Düşeceğim yoksa." motordan indiğimizde ayakta durmakta bile zorlanıyordum. Eğlenceliydi evet ama biraz daha inmeseydik Demir'in üzerine kusacaktım.

 

Demir bunu dememe fırsat bile vermeden ellerini belime koymuştu. Bir eliyle belimden destek olurken diğer eliyle kaskımı çıkardı. Aramızdaki mesafeyi korumaya dikkat ediyordu. Belki de ondan rahatsız olacağımı düşünüyordu.

 

"Demir." dedim hülyalı bir sesle. Pür dikkat işine odaklanmıştı.

 

"Hm?" derken hızlı bir hareketle kasktan dağılan saçlarımı düzeltti. Sanki bebeğiyle ilgilenir gibi davranıyordu.

 

"Şimdi sana sarılacağım." deyip kollarımı boynuna doladım. Güldükten sonra kollarını belime sarıp aramızdaki mesafeyi kapattı.

 

Başım göğsüne yaslıyken dünyanın tüm gürültüsü durmuş gibi hissetmiştim. Konuşmadan öylece durduk bir süre. Sonra kendimi hafifçe geriye çektim.

 

"Sarılmadan hep böyle haber mi vereceksin?" diye güldü.

 

Kendime gelmeye çalışırken yüzüme havalı olmasını umduğum bir ifade yerleştirdim. "Yok. Aniden sarılınca düşüp bayılma diye söyledim." Demir güldü.

 

"Sana bir ayna tutabilsem de ne kadar tatlı olduğunu görsen keşke." kıkırdadım. Demir'le konuşurken gülmekten yanaklarım ağrıyordu zaten.

 

Nihayet anın büyüsünden sıyrılıp etrafa baktım. Çok işlek olmasa da kalabalık olan bir caddeye gelmiştik. Yol üzeri kafelerle doluydu.

 

"Bir şeyler içelim mi şurada." derken dışarda ahşap masaları olan bir kafeyi gösterdi. "Orası benim en sevdiğim yerlerden biridir." başımı salladım. O seviyorsa ben de severdim.

 

Dışardaki ahşap masalara yerleştiğimizde hızla yanımıza gelen garsona kahve siparişi verdik.

 

"Babamla ne konuştunuz?" dedim merakla.

 

"Allah'ın emriyle seni istemeye gittim." güldüm.

 

"Madem öyle burdan sonra gelinlik bakmaya gidelim."

 

"Ha, seni vereceğine eminsin yani bu kadar."

 

"Dünden önce sorsan bu soruyu hayır derdim. Ama dün ailemi inanılmaz etkiledin. Şeytan tüyü var sanırım sende." garson kahvelerimizi masaya bırakmaya geldiğinde sohbetimiz bir anlığına bölündü.

 

Ardından kahvesinden bir yudum alan Demir konuştu. "Seni de etkiledim mi peki?"

 

Kahvemi içerek sorudan kaçmaya çalıştım. Demir'in gülümseyen gözleriyle attığı bakışlar ısrarcıydı. Bazı şeylerin açıkça ifade edilmesini beklediğini biliyordum. Sonuçta 28 yaşında bir adamdı. Ciddi bir ilişki yaşamak niyetinde olabilirdi.

 

"Çoktan girdim ben senin etki alanına." diyerek cesurca bir itirafta bulundum.

 

Ardından aklıma sabah çekindiğim fotoğraf geldi. Galerimden hızla fotoğrafı açarak Demir'e gösterdim.

 

"Ben şimdi bunu instagramda paylaşacağım. Tabi senin için sorun olmazsa."

 

"Sorun olacak olsa sana çiçek alır mıydım? Paylaş tabi, beni de etiketle." heyecanlanarak instagrama girdim.

(Medyada)

 

Demir'in anında attığı yorumu görünce başımı ona çevirdim. Bana bakıyordu. "Lütfen tatlı olmayı bırakır mısın? Kalp var bende." dedim. Güldü ve telefonu masaya bıraktı.

 

"Kalbini seveyim senin."

 

Utanarak ellerimi yüzüme kapattım. "Demir!" dedim i harfini uzatarak. Kahkaha attığında yüzümü hızla açıp gülüşüne baktım. Çok güzel gülüyordu vicdansız.

 

"Tamam tamam. Her ne kadar utanınca çok güzel oluyor olsan da seni çabalatmayacağım."

 

Sonrasında sohbet etmeye devam ettik. Onunlayken zaman öylesine hızlı geçiyordu ki hava ne ara kararmıştı anlayamamıştım. Yanından gidesim gelmiyordu hiç. Ama mecburen eve dönmek zorundaydım.

 

Oturduğumuz kafede akşam ettik ancak ben bundan hiç rahatsız olmadım. Onunla olduğumda konumun bir önemi olmadığını fark etmiştim. Maalesef eve dönmek üzere motora yerleştik.

 

Bu kez yolculuk kısa sürdü. Motordan inmeme yardımcı olan Demir kaskımı çıkardı. "Güzelim, ben bu gece İstanbul'a geri dönüyorum. Birkaç gün içinde toplantılarım var."

 

"Ya." derken dudaklarımı büzdüm.

 

"Sonra geri dönerim. Hatta baban fikrini değiştirirse seni almaya gelirim. Olur mu?" gülümsedim. Bana bebeği gibi davranması çok hoşuma gidiyordu.

 

"Olur. Ben yine ısrar edeceğim dönmek için."

 

Demir başını salladı. "Şimdi seni öpeceğim. Düşüp bayılma diye önden bilgilendireyim." cevap vermemi beklemedi. Dudaklarını nazikçe yanağıma değdirip kendini geri çekti.

 

"Çok geç, bayılacağım." dedim gülerek. Başını geriye atarak tatlı bir kahkaha attı.

 

"Hem tatlılık yapıyorsun hem de utandırma diyorsun. Nasıl yapacağız onu?" omzumu silktim gülerek. Biraz daha burda durursa babamı falan unutup Demir'le İstanbul'a dönecektim.

 

"Özleyeceğim seni. Gidince yaz, merakta bırakma."

 

"Yazarım, dikkat et kendine. Kendimi çok özletmeden dönmüş olurum." yanağımdan bir makas alarak motoruna atladı ve ben arkasından bakakalırken yola koyuldu.

 

Keşke bunu da haber verseydi! Şimdi düşüp bayılsam beni tutacak bir Demir de yoktu. Yüzümdeki şapşal gülümsemeyle eve yürüdüm. Şimdiden Demir'i özlemiştim bile.

🍷🍷🍷

Loading...
0%