Yeni Üyelik
22.
Bölüm

🍷22

@mefmera

 

🎶🍷🎶

 

Demir: Naber fıstık içi?

 

Gece: Yaa yerim. İyiyim, iş görüşmesine gidiyorum. Senden naber?

 

Demir: İş görüşmesi mi?

 

Gece: Evet, birkaç yere başvurmuştum. Görüşmek için aradılar bakalım.

 

Demir: Ah Gece ah.

 

Gece: Ne oldu?

 

Demir: Benimle çalış diye yalvarıyorum resmen sana. Neden bir şans vermiyorsun? Şirketi mi beğenmiyorsun yoksa?

 

Gece: Aa, hayır tabi ki.Senin teklifin hayatım boyunca alabileceğim en iyi iş tekliflerinden biri. Söyledim ya Demir, torpilli gibi gözükmek istemiyorum.

 

Demir: Güzelim, neden torpil olsun? Şirketin kemik kadrosunun önünde şov yaptın, aylarca uğraştığımız işi bir gecede aldık sayende. Ben de bunun üstüne sana iş teklifi yapıyorum. Ne var bunda?

 

Gece: Bilmiyorum Demir. Birlikte basına poz veriyorsunuz arkadaşlarınla. Sonra beni de görecekler, herkes konuşacak hakkımda.

 

Demir: Sence ben böyle bir şeye izin verir miyim?

 

Gece: Çok başın ağrıyacak.

 

Demir: Her türlü sıkıntıya değersin.

 

Gece: Teşekkür ederim, çok tatlısın.Utandırıyorsun ayrıca.

 

Demir: Utanma. Güzelim bak, sana değer veriyorum. Hem de tahmin edeceğinden fazla. Sürekli seni yanımda isterken buluyorum kendimi. Bilmiyorum sen ne hissediyorsun ama benim hislerim bu. Çok fazla iş seyahatine çıkıyorum. O süre zarfında seni görmezsem kafayı yerim. Birlikte çıkarız seyahatlere. Hadi bunların önemi yok dersen, çok başarılı olacağını biliyorum. Kendine güvenin, o geceki iş yemeğindeki tavrın gösteriyor bana bunu.

 

Gece: Demir...O kadar güzel şeyler söylüyorsun ki elim ayağım titriyor seninle konuşurken.

 

Demir: Benim de içim titriyor sana bakarken. Sadece bir deneme süreci kabul et. Eğer rahatsız olacağın bir durum olursa işi bırakmakta özgürsün.

 

Gece: Basın konusunu ne yapacağız?

 

Demir: İstersen bu geleneği iptal ederim. Benimle görülmek istemiyorsan sorun değil.

 

Gece: Saçmalama. Bundan bahsetmiyorum. Söyledim ya, biri bir şey söyler. Hakkımda bir gazetede haber çıkar. Babam görür sonra yine yanlış anlaşılmalar.

 

Demir: Konuşalım babanla. Fikrini alalım. Eğer istemezse söz veriyorum ısrar etmeyeceğim.

 

Gece: Sana hayır demenin mümkünatı var mı?

 

Demir: Lütfen olmasın. :)

 

Gece: Peki, tamam. Eğer şirketteysen geleyim. Babamı görüntülü arar fikrini sorarız, olur mu?

 

Demir: Çok güzel olur. Bekliyorum.🖤

 

 

🎶🍷🎶

 

Arabamı şirketin otoparkına park edip arabadan indim. Otoparktan yukarı çıkan tek yol asansördü. Dudaklarımı büzerek asansöre bakarken asansörün kapısı açıldı.

 

"Hoş geldin." Karşımda Demir'i görünce şaşkın bir ifadeyle ona baktım.

 

"Hoş buldum. Nereden bildin burada olduğumu?"

 

"Kameradan arabanın otoparka girdiğini gördüm. Asansörle tek başına çıkamazsın diye geldim." Allah'ım, şimdi suratını ısıracağım!

 

"Ya sen benim yolumu mu gözlüyorsun?" dedim şirince. Sakin kalmaya çalışıyordum ama o kadar hoş davranışları vardı ki çığlık atıp üstüne atlamak istiyordum.

 

"Evet Gece, özlüyorum seni." gülümseyerek ona baktım. Heyecandan ve utançtan ne yapacağımı bilemez haldeyken o iç çekti.

 

"Sana sarılmak istiyorum. Ama bir gören olursa rahatsız olacaksın biliyorum. Hadi odama geçelim." kıkırdadım ve açtığı asansör kapısından içeri girdim.

 

Bu birlikte üçüncü sefer asansöre binişimizdi. İlk iki seferde olduğu gibi gerilmiyordum bu kez. Varlığı beni sakinleştirmeye başlıyordu.

 

Asansör 7. katta durdu. Demir'in ofisinin en üst katta olduğunu düşününce bu katta çalışacaksam her gün asansöre binmem gerekecekti. Her defasında Demir bana eşlik edecekse bana uyardı.

 

Asansörün kapısı açıldığında sakin bir kat karşıladı bizi. Belki de burada sadece Demir'in odası vardı. Yandaki asansörün kapısı açıldığında başımızı oraya çevirdik ve Melisa'yı gördük.

 

"Aa Gece, merhaba." gülümseyerek benimle konuştuğunda aynı tavırla karşılık verdim.

 

"Merhaba Melisa, nasılsın?"

 

"İyiyim canım, sen?"

 

Başımı salladım. "Ben de iyiyim, teşekkür ederim."

 

"Bir şey mi oldu Melisa?" dedi Demir.

 

"Bir dosyaya imzan gerekiyordu da bizzat teslim etmek istemiştim. Müsait değilsen sonra geleyim." iletişimleri tamamen resmiyet içindeydi. Demir'in bana olan tavırlarını düşününce kendimi ayrıcalıklı hissettim.

 

"Çok uzun sürmeyecekse imzalayalım gel." derken bana baktı kaşlarını kaldırarak. Sanki onay ister gibiydi, bu nedenle başımı salladım usulca.

 

Üçümüz birlikte koridorun sonundaki odaya geçtik. Demir'in ofisi tamamen camekanla kaplıydı. İstanbul Boğazı'nın müthiş manzarası buradan gözüküyordu. İçerisi tamamen sade döşenmişti. Sonrasında öyle bir şey gördüm ki neredeyse çığlık atacaktım.

 

Demir'in masasının karşısındaki duvara birlikte çizdiğimiz resim asılmıştı. Yutkunarak ona baktım. Göz kırptı ve masasının önündeki karşılıklı berjerlerden birine oturdu.

 

"Otur lütfen Gece. Rahatına bak." karşısındaki koltuğa kurularak beklemeye başladım. Melisa elindeki dosyayı Demir'e uzattı.

 

"Sen ne iş yapıyordun Melisa?" dedim samimi görünmeye çalışarak. Dosyayı Demir'e uzattıktan sonra gülümseyerek bana döndü.

 

"Pazarlama direktörüyüm canım." dediğinde başımı salladım ve "Ne güzel." diye ekledim.

 

Demir tüm ciddiyetiyle işini hallettikten sonra dosyayı Melisa'ya uzattı. "Detayları sonra konuşuruz. Şimdilik onay verdiğimi bilin yeter."

 

"Tamamdır. Ben sizi rahatsız etmeyim, görüşürüz Gece'cim."

 

"Görüşürüz Melisa. Bıcırığı benim yerime öp." dedim kızı olduğunu bildiğimden. Başını sallayarak odadan çıktı.

 

Demir arkasından ayaklandığında merakla ona baktım. Melisa çıktıktan sonra kapıyı kilitleyince bu kez şaşırarak bakmıştım ona.

 

"Ne yapıyorsun?" dedim merakla.

 

"Sarılacağım Gece. Özledim diyorum, anlamıyor musun?" kıkırdadım. Bana sarılmak için yanıma yaklaştığında ayağa kalkarak ona karşılık verdim.

 

Saçlarıma bir öpücük bırakırken koklayarak, "Oh." deyince güldüm.

 

"Sen delisin biliyorsun değil mi?" gülümseyerek geri çekildi. Saçlarımı arkaya atarak boynumu açığa çıkardı.

 

Elini boynumun yukarısında tutup "Sorun olur mu?" dediğinde başımı salladım. Demir parmak uçlarını boynumda gezdirdiğinde tüylerimin şaha kalktığını biliyordum. Titredim ve bunu fark etti. Ancak bir şey söylemedi.

 

"Gece, çok güzel bir kadınsın sen. İnsanın sana bakarken içi açılır." başımı öne eğmek istedim, izin vermedi. Çenemden nazikçe kavrayarak beni engelledi. "Güzel gözlerini görmek istiyorum, izin verir misin?" bir şey söylemedim. Zaten o da cevap beklemedi.

 

"Gece.."

 

"Hı?" dedim sarhoş olmuş gibi. Çok yakındık bu tehlikeliydi. Kokusu burnuma dolmuştu buram buram. Vücudunun sıcaklığını bile hissediyordum bu mesafeden. En mühimi bana bu kadar güzel bakarken kendimi ayakta tutabilmekte zorlanıyordum.

 

"Çok şey söylemek istiyorum ama biliyorum erken. Kafanı karıştırmak istemiyorum ama senden uzak da duramıyorum. Seni her saniye yanımda görmek istiyorum. Bunun bir ismi var mı bilmiyorum. Ama seni arkadaş gözüyle görmediğimden eminim Gece. İlk gördüğüm andan beri sana hiç arkadaş gözüyle bakmadım."

 

Yutkunamadım. Gözlerime öyle dikkatli bakıyordu ki bakışlarının altında eziliyordum. Sözleri ruhuma nefes üflüyordu. "Demir, ben.." dedim ancak sözcükler ağzımdan çıkmadı.

 

Demir elini yanağıma bastırdı. "Bir şey söyleme, kendine zaman ver yeter. Ben 28 yaşındayım Gece. Kalbime birini alabilmek için biraz geç kaldım. Ama sonunda ulaşacağım sen olacaksan, bir 28 sene daha beklemeye razıyım."

 

"Demir, çok güzel şeyler söylüyorsun. Kafam karışık biliyorum. Umut vermek mi olur bilmiyorum ama ben de seni hiçbir zaman arkadaşım olarak görmedim." gülümsedi.

 

"Bu benim için yeterli fıstığım." son bir kez saçlarımdan öptü. Ardından konuştu. "Şimdi kapının kilidini açacağım. Biri gelirse yanlış bir şey düşünmesinler." başımı salladım. Demir kapıyı açarken ben eski yerime oturdum.

 

Bunlar çok büyük itiraflar değildi. Ama biliyordum ki bundan sonra aramızda bir şeyler değişecekti.

 

"Birlikte çizdiğimiz resmi buraya asmışsın." dedim

 

"Evet. Baktıkça birlikte geçirdiğimiz zamanı hatırlıyorum. Hoşuma gidiyor. Ama istersen senin eve götürebiliriz."

 

"Hayır, burada kalsın. Birlikte çizdiğimiz resim birlikte paylaşacağımız alanda olsun isterim."

 

Demir karşımdaki koltuğa oturdu. "Şimdi babanı arayalım bakalım." başımı salladım tekrar. Ardından telefonumu alarak babamı görüntülü aradım.

 

İkinci çalışta açtı. Yanında annem de vardı. "Güzel kızım." dedi babam. Gülümsedim.

 

"Nasılsınız babacığım?" dedim sevgiyle.

 

"İyiyiz annem. Sen nasılsın, ne zaman geliyorsun yanımıza?"

 

"İyiyim annecim. Siz gelin bana, özlüyorum sizi."

 

"Biz de özlüyoruz kuzum da kardeşinin okulu malum. Dur bakayım sana. Neredesin sen, neresi orası?"

 

Nihayet konuya gireceğim için heyecanlandım. Önce boğazımı temizleyip konuştum. "Ben de bunun için aramıştım sizi. Baba ben şu an Demir'in iş yerindeyim. Kendisi bana bir iş teklifi yaptı ama kabul etmeden önce sana sormak istedim." dedim. Kabul etmek istediğimi de ufaktan belli ettim.

 

Sonra telefonu masanın üzerine koydum. Demir'le yan yana koltuklara oturduk. "Merhaba Ahmet abi, Melek abla. Nasılsınız?" diyerek kibarca konuştu Demir.

 

"İyiyiz oğlum sağ olasın. Sen de iyisin maşallah. Bana sormanızı gerektirecek ne var anlayamadım." dedi babam merakla.

 

"Ahmet abi malumun daha önce başımıza bir olay geldi. Gece yine böyle bir durumun içinde kalmamak için iş teklifimi kabul etmek istemiyor. Kendisi geçenlerde bir iş yemeğinde bize katıldı. Sayesinde önemli bir işi almayı başardık. Bu yüzden de onunla çalışmak istiyorum." babam başıyla devam etmesini istediğinde konuşmaya devam etti. "Biliyorsunuz işim gereği maalesef basında ön plandayım. Gece de benim tercümanım olarak iş toplantılarında yanımda olacağından ekran karşısında olabilir. Bu durum sizin için sorun olur mu onu öğrenmek istiyoruz."

 

Babam alayla güldü. Ancak samimiyetsiz bir gülüş değildi. "Koca İstanbul'da senin şirketinden başka şirket mi yok oğlum? Belli ki birlikte çalışmak istiyorsunuz, buna engel olacak değilim. Kızımın başarılarının da ekrana çıkmasından gurur duyarım. Ancak sadece bu kadar. Patron ve çalışan olarak gözükeceksiniz ekran karşısında. Başka bir şey duyarsam birlikte çalışmanıza müsaade etmem."

 

"Merak etme Ahmet abi. Öyle bir şey olmayacak."

 

Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattık. Demir sırıtarak bana bakıyordu. "Ee?" dediğinde güldüm.

 

"Ne ee?"

 

"Şartları konuşalım o zaman." dedi muzurca.

 

"Home-office çalışacağım ben dedim."

 

Alayla kaşlarını kaldırdı. "Her saniye yanımda ol diyorum, home-office diyor. Güldüğümde konuşmaya devam etti. "Sürekli toplantı olmuyor zaten. Bazen iş seyahatine çıkıyoruz. Yurtdışına çıkmak senin için sorun olur mu?"

 

Başımı salladım. "Hayır, vizem olan her yere gelebilirim seninle."

 

"Güzel. Burada bir ofis ayarlayacağım senin için. Hemen yan odama."

 

"Herkesin ofisi var mı?"

 

Başını salladı. "Sadece departman şeflerinin."

 

"Ben diğer tercümanlarla birlikte çalışmayacak mıyım?" dedim merakla.

 

"Hayır, sen benim özel tercümanım olacaksın. Bizzat benim üzerinde çalıştığım işlerle ilgileneceksin."

 

"Demir.." dedim i'leri uzatarak.

 

"Gece, itiraz etme lütfen. Senden başka kimseye güvenemem. Daha önce çok olay geldi başımıza. Belgeleri başka şirketlere sattılar. O yüzden sen sadece önemli işlerle ilgilen istiyorum."

 

"Diğerleri bu duruma sıcak bakmayacak."

 

Omzunu silkti. "Umrumda değil. Hiç kimse hiçbir şey söyleyemez. Düşünmeye bile cesaret edemezler. Gece, seni yanımda istiyorum."

 

"Sana neden hayır diyemiyorum?" gülümsedi. Hala yan yana oturuyorduk. Kolunu koltuğun başına yasladı, parmakları saçlarımı buldu.

 

"Sen de yanımda olmak istiyorsun çünkü. Aramızdaki çekimi bizi ilk kez gören biri bile fark eder." başımı salladım. Haklıydı, ne diyebilirdim ki?

 

"Ne zaman başlıyorum o halde?"

 

"Hemen yarın başlayabilirsin uygunsa."

 

"Uygunum, başlayabilirim."

 

"Odan hazır olana kadar yanımda çalışırsın. Hatta odan hazır olduğunda da yanımda çalışabilirsin."

 

Güldüm. "İyice fırsatçı çıktın sen de."

 

Gülümseyerek baktı bana. "Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin."

 

"Bana bu kadar ilgi verirsen şımarırım ama haberin olsun."

 

"En güzelini hak ediyorsun her şeyin. Planın yoksa yemek yiyelim mi?"

 

"Olur, yiyelim."

 

Birlikte tekrar asansöre yöneldik. Bu kez ben adım attım ona. Kendime göğsünde güzel bir yer ayarladığımda kolunu belime sarmakta tereddüt etmedi. Birisi görür korkusu falan da umrumda değildi. Mutluydum işte!

 

 

🎶🍷🎶

 

Demir: Vardın mı eve güzelim?

 

Gece: Şimdi girdim.

 

Demir: Güzel. Ne yapıyorsun şimdi?

 

Gece: Ndbsfbbd yiyeceğim ya. Şimdi girdim balım, üzerimi değiştireceğim.

 

Demir: Ye. :) Birazdan arayayım mı?

 

Gece: Olur, ben ararım seni. ❤️

 

Üzerimi hızlıca değiştirip makyajımı silemeden yatağa oturdum. Demir'i aradığımda meşgule atınca kaşlarımı çattım. Ardından Demir beni görüntülü aradı.

 

Gülümseyerek telefonu açtım. "Güzel sesinle de yetinirdim ama seni görmek istedim."

 

"Bir saat önce ayrıldık." dedim gülerek.

 

"Bir saat uzun bir süreymiş Gece." utanarak gülümsedim. "Ne yapıyorsun?" diye devam etti.

 

"Ela'nın mesajlı tacizine maruz kalıyorum şu an." dedim gülerek. Bir yandan da Ela'ya mesaj yazmaya çalışıyordum.

 

"Ne diyor?"

 

"Arıyorum kiminle konuşuyorsun diyor. Yolda gelirken işe başlayacağımı söyledim de birlikte kıyafet seçelim falan diyor. Kızsal meseleler işte."

 

"Stilistin Ela mı?" dedi gülerek.

 

"Hahah, hayır. Ela'ya kalsa beni markete bile elbiseyle gönderir." deyip sırtımı yatağa yaslayarak rahat bir pozisyon aldım.

 

"Elbise yakışıyor sana. Özellikle kulübe geldiğin gün giydiğin kırmızı elbise." kıkırdadım. Bu tarz şeyleri aklında tutması çok tatlıydı.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Seçelim mi birlikte?"

 

Şaşırarak sordum. "Kıyafet mi?"

 

"Evet. Bu gecelik yeni stilistin ben olabilirim."

 

"Bak sen. Anlar mısın böyle işlerden?"

 

"Anlamam Gece. Senin için denerim ama." güldüm.

 

"Çok sevimlisin biliyor musun?" gülümsedi.

 

"Ekrana böyle bakarken sevimli olan nasıl ben oluyorum acaba?" bunu söyledikten sonra küçük ekranda kendime baktım. Gözlerim ışıldıyordu neredeyse. "Ee, seçiyor muyuz?" dedi hevesle.

 

"Böyle olmuyor bu işler ama. Senin benim dolabımdaki bütün kıyafetleri bilip bana öneride bulunman lazım." dedim gülerek.

 

"Hmm. Şuna ne dersin," dedikten sonra boğazını temizleyerek konuştu. "Ay Gece! Geçen gün aldığımız mavi elbiseyi giymelisin kesinlikle!" sesini incelterek söylediklerine kahkaha attım.

 

"Ya Demir!"

 

Gülümsedi. "Çok güzel gülüyorsun."

 

"Çok tatlısın, tam Ela gibiydin ama." güldü.

 

"Ne giyersen giy sana çok yakışacağı kesin."

 

"Teşekkür ederim Demir. Bininci söyleyişim biliyorum ama gerçekten çok tatlısın." dedim hülyalı hülyalı ona bakarken.

 

"Sen tatlısın Gece. Seninle konuşmak çok keyifli."

 

"Seninle de öyle. Bunu arada yapalım." dedim görüntülü konuşmayı kast ederek.

 

"Arada mı? Ben artık her akşam görüntülü arayacağım seni."

 

Güldüm. "Sabahtan akşama kadar iş yerinde göreceksin, bir de akşam eve gelip beni mi arayacaksın?"

 

"Sen söyledikçe kulağa daha da güzel gelmeye başladı." tekrar bir kahkaha attım. Gülmekten karnım ağrıyacaktı.

 

"Demir, iyi ki varsın gerçekten. Çok saçma sapan bir sebepten girdin hayatıma ama iyi ki girdin."

 

"Sen de iyi ki varsın Gece. Ben uzun zamandır kendim gibi hissetmeyi unutmuştum." gülümsedim.

 

Bir süre daha havadan sudan konuştuk. Ben kaçıncıya esnediğimi sayamazken, "Çok mu uykun geldi?" dedi gülümseyerek.

 

Başımı salladım. "Hıhı." dedim çocuksu bir sesle. "Sabah işe geç kalacağım ilk günden. Sonra patronum beni işten kovacak."

 

"Yok yok kovmaz. O kadar koştu peşinden seni işe alabilmek için. Senden vazgeçebilir mi hiç?" son cümlesi... İçimi öyle bir ısıtmıştı ki. İşten bahsetmediğini elbette biliyordum.

 

"Öyle, canım patronum. Ben de çok severim kendisini." gülümsedi.

 

"Sever misin gerçekten?" dedi tatlı tatlı.

 

"Severim tabi. Hayatım boyunca onun kadar sevilmeye layık birini tanımadım."

 

Derin bir iç çekti. "Çıkar gelirim yanına, sarılırım sımsıkı. Böyle güzel konuşursan saat geç olmuş falan dinlemem."

 

Güldüm. "Zaten sabah olacak birkaç saate. Az daha dayan."

 

"Dayanmaya çalışacağım." güldüm. Çok tatlıydı çok.

 

"Uyuyalım ama artık, gerçekten çok uykum geldi."

 

"Tamam fıstığım. Güzel gözlerinden öpüyorum çokça. İyi geceler."

 

"Ben de seni öpüyorum. İyi geceler." telefonu kapattığımda içimde öy

le bir boşluk oluştu ki... Demir benim hayatımın büyük bir bölümünü ele geçirmişti çoktan. Bundan şikayetçi değildim tabi.

 

Yarın giymek için mavi ceketli bir takım seçtim kendime. Madem mavi giymemi istiyordu, o zaman giyecektim.

 

🍷🍷🍷

Loading...
0%