@mefmera
|
🎶🍷🎶 Kırmızı rujumu kusursuzca dudaklarımda gezdirdim. Tepeden sıkıca topladığım saçlarım, sadece ruj ve rimelden oluşan makyajım ve mavi ceketli etekli takımımla ilk iş günüm için hazırdım.
Beyaz çantamı omzuma astım, beyaz topuklu ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Merdivenlere ve ayakkabılarıma üzgün bir bakış attıktan sonra ilk adımı atmıştım. O sırada asansör kapısı açıldı. Merakla başımı asansöre çevirdim. Çünkü bu katta benden başka kimse oturmuyordu.
Yüzünü beyaz bir papatya buketiyle kapatmış bir adam gördüm. Ardından buket yüzünden çekildi. "Demir?" dedim şaşkınlıkla.
"Gece." dedi gülümseyerek. Asansörden çıkarak yanıma geldi. "İlk iş günün hayırlı olsun." gülerek uzattığı papatyaları aldım ve mis gibi kokusunu içime çektim.
"Çıtayı daha ne kadar yukarı çıkarabilirsin?" gülümsedi.
"Daha hiçbir şey görmedin."
"Bekle bu bebekleri suya koyup geleyim." diyerek eve girdim. Vazo bulamayacağım için çiçeğimi bir sürahinin içine koydum.
Demir kapıya yaşlanmış beni izliyordu. Kapıdan baktığında mutfak gözüküyordu. "Bir şeyler içmek ister misin?" diye sordum kibarca. Vaktimiz yoktu ama yine de ayıp olsun istememiştim.
"Yolda birer kahve alırız." başımı salladım ve onu fazla bekletmeden evden çıktım. Birlikte asansöre bindiğimizde beni yine kendisine çekti. Bu bizim rutinimiz olmuştu artık.
"Giriş kattan bir ev tutmayı düşündün mü?" güldüm.
"Hayır. Terasıma bayılıyorum."
"Mavi giyinmişsin." dedi gülerek. Dün geceyi hatırladığımda gülmeden edemedim. "Sen istemiştin."
"Çok yakışmış. İyi ki istemişim." gülümsedim. Arabanın kapısını benim için açınca teşekkür ederek oturdum. Bu kez kemerimi kendim bağladım. Demir'le fazla yakınlaşınca ateşim çıkıyordu çünkü.
Demir söylediği gibi yol üzerinde butik bir kahveciye girip iki orta boy kahve aldı. İstanbul'un trafiğinde beklerken sıkılıp müzik açmıştım.
"Çok heyecanlıyım Demir. Bugün ne yapacağım?"
"Bugün bir toplantıya katılacağız şirkette. Aylık raporları almam gerekiyor. Sen de bu sayede iş arkadaşlarınla tanışmış olursun." şimdi daha da heyecanlanmıştım. İlk izlenim önemliydi. Eminim ki Demir'in şirketindeki çoğu kişi instagramdaki yazışmalarımızı görüyordu. Umarım orada torpille çalıştığımı düşünmezlerdi.
Şirkete vardığımızda Demir arabayı otoparka park ederek kapımı inmem için açtı. Teşekkür ederek indim.
Önce onun olduğu kata çıktık. Demir odasının yanındaki kapıyı gösterdi. "Burası senin olacak. Kendin düzenlemek ister misin?" gülümseyerek başımı salladım.
"Sen nasıl beğeniyorsan öyle olsun."
"Zaten odayı güzelleştirecek olan sensin."
"Ya Demir!" dedim cilveli bir şekilde. Güldü ve kendi odasının kapısını açtı.
Kendi masasının yanına tek kişilik bir masa kurulmuştu. Masanın üzerinde saksıda orkide vardı. "Bu masa benim mi?" dedim benim olduğunu bildiğim halde.
"Evet."
"Üstündeki de benim mi?" dedim tatlı olmaya çalışarak.
Güldü. "Evet."
Çiçeğimi kucağıma alarak kokladım. "Evimi çiçek bahçesine çevirmek istiyorsun anlaşılan." derken çiçeği yerine bıraktım.
"Senden daha güzel çiçeği bulana kadar almaya devam edeceğim." gülümsedim. Yan yana olmamızı fırsat bilerek kollarımı boynuna doladım.
"Teşekkür ederim. Sen harika bir adamsın." saçlarımda hissettim dudaklarını. Bu onda alışkanlık olmuştu galiba.
"Sen harika bir kadın olduğundan sana layık olmaya çalışıyorum." lütfen Allah'ım, bir bahanem olsun ve Demir'i ısırayım!
"Odan pazartesiye kadar hazır olur. İki gün benimle çalışmak zorunda kalacaksın yani."
"Hiç acele etmeyelim. Ne kadar geç hazır olursa o kadar iyi." dedim kıkırdayarak.
"Tatlılığını yerim." dediğinde neredeyse eriyecektim.
Cevap vermeme kalmadan odanın kapısı tıklatıldığında hala kollarında olduğum Demir'den uzaklaşmak zorunda kaldım. Kapıdaki kimse ondan nefret ediyordum!
Demir gir dediğinde içeri, elinde dosyalarıyla sarışın bir kız girdi. "Günaydın Demir Bey. Herkes toplantı odasında hazır."
"Tamam Aysima Hanım, geliyoruz." Aysima gülümseyerek bana selam verdikten sonra odadan çıktı.
"Hazır mısın?" diyen Demir bana dönerek ellerini saçlarıma götürdü. Saçlarımı parmaklarına dolayarak düzeltti.
"Hayır, çok heyecanlıyım. Ben gelmesem mi?"
Güldü. "Olmaz. Sen benim en sevdiğim çalışanımsın." gülüşüne eşlik ettim. "Korkma, her şey harika gidecek." başımı salladım. Ona güveniyordum.
Toplantı için ikinci kata indik. Camekanla kaplı toplantı salonunun kalabalık olduğunu görebiliyordum. Sadece departman şefleri buradaydı ancak ona rağmen epey kalabalıktı.
Demir içeri girdiğinde herkes ayağa kalktı. Ellerim heyecandan terlemişti resmen. "Günaydın arkadaşlar, rahatınızı bozmayın lütfen." Demir'in sözleriyle herkes yerine oturdu. Birkaçı beni tanıyordu. Ancak diğerleri meraklı gözlerle bana bakıyordu.
"Sizlere Gece Hanım'ı tanıtayım. Herzberg'le olan anlaşmamızı kendisi sayesinde yaptık. Bu nedenle ona iş teklifi yaptım. Artık bizimle çalışacak. Tabi genel olarak benim tercümanım olacak. Ela Hanım?" masadaki kadınlardan siyah eşarplı olan cevap verdi.
"Efendim Demir Bey?"
"Gece Hanım benim tercümanım olarak çalışacak olsa da ihtiyaç olduğunda ondan yardım alabilirsiniz." Anlaşılan bu kadın tercümanlık departmanının şefiydi.
"Tabi. Memnun oldum Gece Hanım."
Gülümseyerek başımı salladım. "Ben de memnun oldum." resmiyetten bayılacaktım!
"Ekibe hoş geldin o halde." diyerek bana baktığında teşekkür ederek başımı salladım. Tek boş yer Demir'in yanındaki sandalyeydi. Başıyla işaret verdiğinde sakin kalmaya çalışarak yerime oturdum.
Onlar detaylı bir toplantıya başlarken ben sadece dinliyordum. Her departman kendi raporunu verirken sıra Ela'ya geldi.
"Tarık işten ayrıldığı için şu an Almanca tercüman eksiğimiz var. Baya bir dosya birikti Demir Bey. Nasıl yapalım?"
Demir bana baktı. "Yardımcı olabilir misin?"
"Tabi." dedim. Demir Bey demek çok tuhafıma geldiği için devamını getirmedim.
"O zaman toplantı bitiminde odama gelin Ela Hanım. Detayları orada konuşursunuz."
"Gece Hanım bizim ofiste çalışmayacak mı?" dedi Ela kafası karışmış bir şekilde.
"Hayır. Kendisinin ofisi bana yakın olacak." utanmıştım. Demir'in ilgisinin bende olduğunu fark etmemeleri mümkün değildi.
"Güzel ayrıcalık." masanın sonlarından bir fısıltı duyuldu. Bakışlar kızıl saçlı kadına döndüğünde kendisi bunun bir fısıltıdan fazlası olduğunu ancak fark etmişti. Dudaklarını ısırdı.
"Anlayamadım?" dedi Demir sakince. Bu masaya otururken bunun başıma geleceğini zaten biliyordum.
"Affedersiniz Demir Bey." dedi kadın.
"Şöyle yapalım o halde. Gece benim için çok özel biri. Bunu inkar edecek değilim. Ancak burada olma sebebi bu değil. Gözüm kapalı güvenebileceğim bir yardımcıya ihtiyacım vardı ve ondan daha iyi bir seçenek bulamazdım. Ayrıcalıktan bahsederken lütfen amcanız Halil'in ricası ile burada işe başladığınızı unutmayın Filiz Hanım." kadın adeta dumura uğrarken ben gerginlikten dokunsalar patlayacak haldeydim.
"Anlıyorum, tabi. Affedersiniz tekrardan."
"Benden değil, Gece'den özür dilemelisiniz."
"Müsaade eder misin?" dedim sakince. Başını salladı. "Özür gerektirecek bir durum yok. Ön yargılı olmanızı anlayabiliyorum. Pek çoğunuz beni Demir Bey'in yaptığı basın açıklamasından tanıyor olabilirsiniz. Burada çalışmayı istedim çünkü hangimizin hayatındaki fırsat değil ki bu şirket? Burada torpille çalıştığımı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak mesleğim konusunda yetkinliğim var ki pek çoğunuzun önünde bunu kanıtladım. O yüzden lütfen, kelimelerinizi özenle seçin çünkü hepinizin olduğu kadar burada çalışmak benim de hakkım."
Bakışlarımı her birinin üzerinde gezdirdim. Şahsıma yapılacak hiçbir hakareti kabul etmeyecektim. Demir gururlu bir yüz ifadesiyle arkasına yaslandı. Filiz denen kadının bakışları toplantı boyunca yukarı kalkmadı. Onun adına üzülmüştüm ama herkes haddini bilmek zorundaydı.
Toplantı bittiğinde çıkan herkes iş için tebrik ederek yanımdan geçti. Filiz'e bakmadım, o da bir şey söylemedi zaten.
"Ben dosyaları alıp geliyorum." Ela yanımızdan uzaklaştığında salonda Demir'le baş başa kaldık.
"Harikaydın." dedi bir çırpıda. "Canını sıkmadın değil mi?"
"Buraya gelirken bunların olacağını tahmin ediyordum zaten. Yüzüme karşı bir şey söyleyemeseler de çoğu böyle düşünecek. Önemli değil. Dediğim gibi ben burada alanımda başarılı olduğum için çalışıyorum."
"İşte bu güzelim. Seni sadece senden hoşlandığım için mi işe aldım sanıyorsun?"
"Anlamadım, ne?" dedim şaşkınca.
Güldü. "Hiç mi anlamadın Gece? Bakışımdan, dokunuşumdan, saçlarını sevip koklayarak öpüşümden?"
Kalbim saniyede rekora koşar bir şekilde çarparken ben aval aval bakıyordum suratına. Tamam anlamıştım da böyle ani bir şekilde itiraf edeceğini bilememiştim.
"Şu güzelliğine bir bak. Şaşkın suratının tatlılığına, kendinden emin duruşuna. Gece kendini benim gözümle gör bir. Senden hoşlanmaktan başka seçenek mi bırakıyorsun bana."
"Demir sus ne olur! Birisi duyacak şimdi." masanın altındaki elimi eline aldı.
"Duysunlar, kimin umrunda? Senin ne duyup ne söyleyeceğinden başka bir şeyle ilgilenmiyorum ben."
"Utancımdan kalkıp gitmekle boynuna atlayıp sımsıkı sarılmak arasındayım şu an. Bu kadar güzel konuşmasan olmaz mı?" dedim iç çekerek.
"Olmaz, bir daha duymak istersen söyleyeyim. Çok fena hoşlanıyorum senden. Ayrıca ikinci seçeneği seçmeni diliyorum."
"Sen insana kafayı yedirirsin gerçekten." dedim gülerek. "Çok tatlısın ama burada olmaz. Sonra sarılacağım sana söz." derken camları gösterdim bakışlarımla.
"Yavrum, bu camların perdesi var. Anında kapatayım sen iste." Yavrum deyişine eriyip yere karışmak üzereydim. Her saniye beni kendine hayran bırakmayı başarıyordu.
"Demir!" dedim sahte bir sinirle. Kahkaha attı.
"Kurban olsun sana Demir. Hadi geçelim odaya da Ela'yı gönderelim bir an önce. Sonra da sarılırız." gülerek ayaklanmasını izledim. Birlikte odasına çıkarken içimden bu adamla ne yapacağımı düşünüyordum.
Dediği gibi Ela'yı gönderdikten sonra cevabımı aldım. Bana sımsıkı sarıldığında dünya önüme seriliyordu sanki. O halde ben bu adama sarılacaktım. Sımsıkı sarılıp, hiç bırakmayacaktım.
🍷🍷🍷 |
0% |