Yeni Üyelik
27.
Bölüm

🍷27

@mefmera

 

🍷🎶🍷

Gece açık bıraktığım camdan kuş cıvıltıları kulağımı doldurduğunda uykumu yeterince almış olduğumu hissederek uyandım. Bakışlarım önce tavanı buldu ardından sağ tarafıma çevirdim bakışlarımı. Demir'in gülümseyerek bana baktığını gördüğümde şaşkın bir çığlık atmamak için zor tuttum kendimi.

 

Gece telefonda görüntülü konuşarak uyuyakalmıştık. Demir'in telefonu hala kapatmamış olmasına sevinsem de uykudan kalkmış halde nasıl gözüktüğümü bilmemek beni tedirgin etti. Umarım salyalarım akmamıştı!

 

"Demir? Günaydın." dedim gülümsemeye çalışarak.

 

"Güzel kızım, günaydın. Hayatım boyunca hiç bu kadar güzel bir manzara izlememiştim." utanarak yerimden doğruldum ve telefonu elime aldım.

 

"Uyumadın mı sen?" dedim beni izlediğini ima ettiğinde.

 

"Birkaç saat oluyor uyanalı." saate göz attığımda iş saatine az bir zaman kaldığını gördüm.

 

"Uykunu alabildin mi ki?" dedim elimi ağzıma kapatıp esneyerek.

 

"Aldım bebeğim merak etme. Bu arada çok güzelsin."

 

"Ya Demir! Bu kadar tatlı olman beni çok zorluyor." dedim kıkırdayarak.

 

Gülümsedi. "Geleyim mi seni almaya?"

 

"Yok zahmet etme. Ters düşüyor sana zaten boşuna yoruluyorsun."

 

"Seni 10 dakika daha fazla göreceksem hiç de kendimi yormak olmaz bu." gülümsedim.

 

"Yerim seni. O zaman hemen hazırlanayım da erkenden şirkette olayım." başını salladı.

 

"Tamam güzelim, görüşürüz." telefonu kapattığımızda iç çekerek ayaklandım.

 

Hızlıca hazırlanmaya başladım. Bir an önce Demir'i görmek için hayatımın en hızlı hazırlanmasını gerçekleştireceğim kesindi.

 

🍷

 

Otoparkta Demir'in arabasını göremedim. Yolda kahvaltı yaptın mı diye mesaj atmış, geri dönüş yapmamıştı. Asansöre bindim. Tam kapı kapanacakken araya bir ayakkabının girmesiyle kapı tekrar açıldı. Demir, elinde iki kahve ve pastane poşetiyle bana göz kırptı.

 

"Fıstık içim, beni beklemeden mi gidiyorsun?" gülümsedim.

 

"Hoş geldin. Arabanı göremeyince yukarı çıkayım dedim." asansöre girip beni alnımdan öptü. Arkasından Derin'in geldiğini gördüm.

 

"Fıstık içim mi? Ay çok tatlısın abi!" Derin gülümseyerek bana sarıldığında karşılık verdim.

 

Birlikte en üst kata çıktık. "Ofisin hazır bu arada." dedi Demir. Heyecanla ofisimin önüne geldim. Kapıda ismim yazıyordu. Gülümseyerek içeri girince şok oldum. Demir'in odasıyla benim odamın tam ortasına bir camekan yapılmıştı. Çalışırken birbirimizi görebilecektik.

 

"Ya inanmıyorum sana." dedim gülerek.

 

"Seni sürekli görmek istiyorum derken şaka yapmıyordum Gece."

 

"Allah'ım abimin bu hallerini de mi görecektim?" Derin kendini deri koltuklardan birine bıraktı.

 

"Ben 5 dakika aşağı iniyorum. Gelirim birazdan, siz kahvaltınızı edin." dedi Demir.

 

Dudağımı büzerek ona baktım. "Sen?" dedim üzgünce.

 

"Haftalık raporlara bakmam lazım bir tanem. Hemen döneceğim."

 

"Bekliyorum o zaman seni. Birlikte yapalım kahvaltımızı." gülümseyerek başını salladı ve bana yaklaşıp saçlarımdan öperek odadan çıktı.

 

O çıktığında Derin sırıtarak bana bakıyordu. "Ne?" dedim istemsizce gülerken.

 

"Canım yengem ya! Çok sevdim ben seni." kıkırdadım.

 

"Derin ya! Yenge deyip durmasana. Hem daha sevgili miyiz değil miyiz onu bile bilmiyorum."

 

Derin gözlerini devirdi. "Abimin sana bir karıcım demediği kaldı. Hala soruyor musun?"

 

Omzumu silktim. "Bir şey soracağım." dedim, dün Ela'nın söyledikleri aklıma gelince.

 

"Sor tabi."

 

"Ya şöyle ki bunca zaman hep abin adım attı bana. Sence ona çıkma teklifi etsem komik mi olur?"

 

Derin gülünce dudağımı büzdüm. "Ay hayır, çok tatlı olur."

 

Gözlerim ışıldadı. "Gerçekten mi?"

 

"Evet. Hep erkekler mi teklif edecek?" Ela'yla aynı kafada olması beni güldürdü.

 

"O zaman bu akşam Amaris'te teklif ediyorum." deyip heyecanla kahvemi yudumladım. Ben nasıl bir şey yapacağımı düşünürken Demir içeri girdi.

 

"Hadi bakalım çifte kumrular, siz kahvaltınızı edin ben alışveriş merkezine uğrayacağım. Akşam görüşürüz." Derin abisini öpüp bana göz kırparak odadan çıktı.

 

Demir karşı koltuğuma geçerken ben de ortadaki masaya Demir'in pastaneden aldıklarını çıkardım. "İstersen kafeye gidip düzgün bir kahvaltı da yapabiliriz." dediğinde ben omzumu silkip simidimden bir parça kopardım.

 

"Benim için dünyanın en leziz kahvaltı sofrası bu." dedim gülümseyerek.

 

"Güzelim benim." dedi iç çekerek. "Ben bir yandan şu maillere göz atsam sorun olur mu?"

 

Başımı salladım. "Hayır tabi ki. Sen keyfine bak."

 

Demir elindeki tablete odaklandığında arkama yaslanarak onu izlemeye başladım. Ara sıra kaşlarını çatıyor, ciddileşiyordu. İşini önemsediği belliydi. Gerçi ne kadar başarılı olduğu ortadaydı. İşini önemsemese bu şirket bu halde olmazdı.

 

Kahvaltım bitmişti ama ben hala onu izliyordum. O kadar mükemmeldi ki... Sadece dış görünüşü değildi mükemmel olan. Öyle güzel davranışları öyle güzel sözleri vardı ki şimdi karşısında otururken bile ona uzak hissediyordum kendimi. Sürekli dibinde, sımsıkı sarılıp kalmak istiyordum onunla.

 

Demir elindeki tableti bırakmadan kahvesine uzanmaya çalıştığında bardağını önüne uzatarak ona yardımcı oldum. Ellerimiz çarpıştığında bakışlarını bana çevirdi. Gülümsedim. Derin bir nefes aldı ve tableti bırakıp az önce dokunduğu elimi tutarak dudaklarına götürdü.

 

"İşler çok yoğun. Her şeyi boş verip sadece seninle ilgilenmek istiyorum."

 

"Yardım edebileceğim bir şey varsa seve seve yardımcı olurum sana."

 

"Oluyorsun zaten." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Konuşmaya devam etti. "Senden önce içi boş bir kabukta yaşıyormuşum sanki. Hayatıma girdikten sonra her şey güzelleşti. Sanki yaptığım her şeyi senin için yapıyormuşum gibi hissediyorum. Bana ne kadar güç veriyorsun bir bilsen."

 

"Yaptığın her şeyi o kadar güzel yapıyorsun ki sana hayran olmamak elde değil. Sana hayran olan tek kadın olmadığım için de inanılmaz sinirlendim şu an."

 

Güldü. "Hiç kimse umurumda değil. Benim için gerçek olan sensin. Başka bir şeyle ilgilenmiyorum."

 

Gülümsedim. "Biliyorum. Benimle ilgilenmen gerçekten çok hoşuma gidiyor."

 

"Güzelim, sana seni sevdiğimi söylemiştim hatırlıyorsun değil mi? Bu durumda senden başka bir şeyle ilgilenmem mümkün bile değil."

 

"Hatırlıyorum. Ben de seni seviyorum Demir." Demir elimi bir kez daha öptü. Kapı tıklatıldığında kendimi geri çektim.

 

Demir'in komutuyla içeri bir adam girdiğinde ayaklandım. "Ben işime döneyim. Molada görüşürüz." diye müsaade isteyerek ofisime geçtim. Sanki ayrı kalacaktık. Zaten camekandan Demir'i rahat rahat izleyebiliyordum.

 

Kendi kendime gülerken bilgisayardaki dosyalarla ilgilenmeye başladım. Ne kadar zaman geçtiğinden bihaberken cam tıklatıldı. Başımı kaldırdığımda Demir bana gülümsüyordu. Elimle gel yaptığımda içeri girdi.

 

"Yorulmadın mı fıstığım? Kafanı hiç kaldırmadın bilgisayardan." göz ucuyla masa üstündeki saate baktığımda molaya girmiş olduğumuzu fark ettim.

 

"Dış görüşme metinlerini çeviriyordum. Baya birikmiş." yazıcıya çevirdiğim belgeleri gönderdikten sonra ayağa kalkarak kaslarımı esnettim. "Uf, tutulmuş her yerim."

 

"Öpeyim de geçsin." dediğinde güldüm ve kendimi Demir'in kollarına bıraktım.

 

"Öp de bakayım geçiyor mu?" dedim cilve yapmaya çalışarak.

 

Demir elini sağ yanağıma koyup okşarken diğerine dudaklarını kondurdu. Beklediğim öpücük bu değildi ama olsun bu da olurdu.

 

"Hadi seni yemeğe götüreyim." başımı salladım ve her ne kadar bu kollar arasında sonsuza kadar kalmak istesem de çantamı alarak Demir'in peşine takıldım.

 

Şirketin karşısındaki oldukça şık bir restorana girip terasta bir masaya oturduk. Deniz ayaklarımızın altında gibiydi. Manzara nefes kesiciydi. Hoş, benim manzaram 1.90 boylarında, kaslı, hafif kirli sakallı ve inanılmaz yakışıklı biriydi.

 

Yemeklerimizi beklerken etrafı izliyordum. "Güzelim bir şey soracağım." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Acaba bana çıkma teklifi mi edecekti?

 

"Derin birkaç güne Amerika'ya geri dönüyor. İster misin beraber gidelim?"

 

"İş için mi?"

 

"Bir iki firma var görüşmek istediğim. Ama asıl isteğim seninle vakit geçirebilmek. Sorun olur mu?"

 

"Tabi ki olmaz. Çok sevinirim hatta." dedim gülümseyerek.

 

"Süper o zaman. Vize ya da pasaport konusunda bir sıkıntın var mı?" olumsuz anlamda başımı salladım.

 

"Birçok ülkeye vizem var şu anda. İstediğin her yere gidebiliriz."

 

"Nikah dairesi?"

 

"Ha?" dedim alık alık.

 

Güldü. "İstediğim yer orası. Nasıl yapalım?"

 

Güldüm. "Demir ya!" biz gülüşürken yemeklerimiz de geldi. Amerika konusunda sohbet ederek yemeklerimizi bitirdik. Çok geçmeden tekrar şirkete döndüğümüzde Demir toplantıya gittiği için sıkılarak ofisimde takıldım. Bir an önce akşam olsun diye heyecanla bekliyordum.

 

🍷

 

"Hazır mısın Ela?" Demir'in toplantısı uzadığı için akşam eve erken dönmüştüm. Biraz sonra Amaris'te buluşacaktık. Ela benim dolabıma dadanmış kendine elbise seçiyordu. Ben siyah mini bir elbise giymiştim. Sırtındaki dekolte belli olsun diye saçlarımı tepeden at kuyruğu yapmış, kırmızı rujlu bir makyajla hazırlığımı bitirmiştim.

 

"Hazırım bebek." Ela'yı göz ucuyla süzdüğümde koyu mor bir elbise giydiğini gördüm. "Güzel olmuş muyum?" etrafında döndüğünde güldüm.

 

"Olmuşsun aşkım. Ayaz bayılacak sana." gözlerini devirdi.

 

"Ayaz'a mı süslendim sanki? Gıcık herif."

 

Kaşlarımı çatıp. "Ne oldu ki?" diye sordum. Bu aralar sürekli benden bahsediyorduk. Ela'ya hiç derdin var mı diye sormadığım için kendime kızdım.

 

"Aman boş ver ya. Şimdi tekliften önce tadın kaçmasın."

 

Çantalarımı alıp evden çıkarken ısrar ettim. "Anlat bebeğim, kaçacaksa senin için kaçsın."

 

"Ya ben bunu Demir gibi efendi bir şey sandım. Geçenlerde dışarı çıkalım mı dedim, halsizim evde dinleneceğim dedi. Ben de kendim çıktım. Sonra bir baktım gittiğim restoranda yanında bir kızla sarmaş dolaş oturuyor."

 

"Ne!" dedim neredeyse çığlık atarak. Arabaya binmiş çoktan yola çıkmıştık.

 

"Aman, öyle işte. Ben de bir daha mesaj atmadım kendisine."

 

"Hiç öyle biri gibi durmuyordu oysaki. Vay şerefsiz." Ela omzunu silkti.

 

"Sarışın erkeklerden nefret." dediğinde güldüm. Neyse ki benim Demir'im halis muhlis esmerdi.

 

"Var mıydı aranızda bir şeyler?"

 

"Yok kız ne olacak? Tavırları biraz tuhaftı zaten. Her gülden bir nefes almakmış derdi belli ki."

 

"E şimdi yüz yüze gelmek zorunda kalacaksınız. İstersen eve geri dönelim. Başka bir gün görüşürüz biz Demir'le."

 

"Gece, deli misin yavrum sen? Bir erkek için planlarımı bozduğumu ne zaman gördün?" güldüm. Haklıydı, karakterinde yoktu böyle bir şey.

 

Amaris'e vardığımızda arabayı vale çocuğa teslim edip biraz da bahşiş bırakarak içeri girdim. Lobiyi geçip içeri adım attığımızda tavandan aşağı gül yaprakları döküldü. İrkilerek geri çekildim ve sahnede oturan Demir'i gördüm. Ela yanımda değildi.

 

Müzik çalmaya başladı. Demir'in önünde mikrofon vardı. Şarkı mı söyleyecekti.

 

(Burada medyayı açıp Demir'in sesi gibi hayal edebilirsiniz. Şarkı sözlerinin Türkçesini yazacağım.)

 

Demir eliyle bana gel işareti yaptığında sahneye yaklaştım. Demir o anda şarkıya başladı.

 

Bebeğim, bu aşkın bitmesine asla izin vermeyeceğim.

Hiç kimse karışamaz ama denediklerini görmek isterim.

 

Ben senin dokunuşun için deliren bir adamım.

Kızım, kontrolümü kaybettim.

Bunun sonsuza dek sürmesini sağlayacağım.

Bana imkansız olduğunu söyleme

 

Çünkü seni sonsuz seviyorum.

Seni sonsuz seviyorum.

Çünkü seni sonsuz seviyorum

Seni sonsuz seviyorum.

 

Devreye tekrar müzik girdiğinde ben transa girmiş gibi Demir'e bakıyordum. Gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmadan şarkıya devam etti.

 

Ah sevgilim, benim ruhum

Biliyorsun seninki için acı çekiyor

Ve sen doğduğundan beri bu boşluğu dolduruyorsun.

 

Çünkü sen kadere inanma sebebimsin.

Sen benim cennetimsin.

Ve senin aşkın ya da kurbanın olmak için her şeyi yaparım.

 

Çünkü seni sonsuz seviyorum.

Seni sonsuz seviyorum.

Çünkü seni sonsuz seviyorum.

Seni sonsuz seviyorum.

 

Şarkı sonlandığında etraftan alkış sesleri yükseliyordu. Demir oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Aramızda santimler kala durdu, bir elini belime sardı. "Demir." dedim sesim titreyerek. Diğer eli yanağımı bulup okşamaya başladı.

 

"Hayatımın hiçbir anında romantik bir adam olamadım. Güzel sözler söylemeyi beceremem belki. Ama senin için her şeyi yapmayı, denemeyi göze alabilirim. Ne kadar zor olursa olsun. Yürüyeceğimiz yolda karşımıza ne çıkacak bilemem. Ama senin yerine çıkan her taşı sırtlanabilirim. Gece, senin için dünyanın en romantik adamı olabilirim. Yanımda olacağın fazladan bir saniye için her şeyimi veririm. Güzel kızım, kalbimin içini açıp göstermek mümkün olsaydı sana karşı neler hissettiğimi anlayabilirdin. Belki diyeceksin ki tanışalı ne kadar oldu da bana karşı bunları hissediyorsun. İnan bilmiyorum. Sanki ben doğduğumdan beri seni tanıyorum. Bunca zaman seni beklemiş kalbim. Bana hiç yaşamadığım hisleri yaşattın. İsterim ki senin hayallerindeki adam olabileyim. O kadar güzel bir insansın ki her şeyinle seviyorum seni. Seninle bir yola başlamak istiyorum. Adını ne koymak istersen koy. Yolun sonu seninle bir ömre çıkana kadar da seni sevmekten vazgeçmeyeceğim. Tabi izin verirsen Gece. Nasıl bir adamım gözünde bilmiyorum. Ama izin verirsen bu adam gücü yettiğince senin yanında olmak istiyor."

 

Demir tek bir kelime etmeme izin vermeden gözlerimin içine bakarak konuştuğunda ben neredeyse ağlayacaktım. "Allah'tan romantik bir adam değilmişsin." dedim kıkırdayarak. "Demir, o kadar mükemmelsin ki ağlayacağım. Ben sana teklif etmek için gelmiştim buraya ama çok şaşırttın beni."

 

Gülümsedi. "Ben varken hiçbir şeyi üstlenmek zorunda değilsin. Sevgili olmayı da ben teklif ederim, evlenmeyi de. Sen sadece beni sev yeter."

 

"Seni zaten çok seviyorum. Evet çok kısa bir zamandır tanışıyoruz ama ben hiçbir zaman, senin yanında olduğum anlardaki kadar mutlu hissetmedim kendimi. Sanki birbirimiz için yaratılmışız gibi hissediyorum. Hani derler ya eğer insan kaderinin birlikte yazıldığı kişiyle tanışırsa kalbi bunu hisseder. Biliyorum, seni her gördüğümde içimin bu denli heyecanla, mutlulukla dolmasının sebebi bu. Seni seviyorum Demir. Her zaman senin yanında olmak istiyorum." Demir sözlerimin bitmesiyle bana öyle bir sarıldı ki sanki beni kalbinin içine sokmak istiyor zannettim. Omzuma sayısız öpücükler kondururken etrafta kim var kim yok susmuştu. Sanki bu anın içine hapsolmuş, sadece o ve bendik.

 

"Güzel sevgilim. Sana sevgilim diyebilmek o kadar güzel ki." dediğinde kendimi biraz geri çektim ancak kolları arasından çıkmadım.

 

"Şu an şu dakika hiçbir şey umurumda değil. Seni öpmek istiyorum." ve öptüm. Bu ilk öpüşmemiz değildi, son da olmayacaktı. Ama onu her öptüğümde böyle hissedeceğimi biliyordum.

 

O an etrafımızda kaç flaş patladı, kaç fotoğraf çekildi bilmiyorum. Yarın belki de magazin dergilerinin en ön sayfasında çıkacaktık ama bu da umurumda değildi. Demir'in kolları benim cennetimdi. Cennetimin tadını çıkaracaktım.

Loading...
0%