Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@mefmera

 

🍷🍷🍷

Demir'in kolları arasındaki yerim, sanki huzurun tanımıydı. Evet daha önce sarılmıştık. Hatta birbirimizi defalarca öpmüştük bile. Ama sanki şimdi her şey daha farklıydı. Biz Demir'le sevgiliydik...

 

Hayatım boyunca aldığım en güzel çıkma teklifini almıştım. Etrafın kalabalığına inat başbaşa gibiydik o an. Şimdi ise Demir'in üst kattaki locasında oturuyorduk. Yanımızda Derin ve Ela resim üzerine sohbet ediyorlardı. Ayaz ortalarda görünmüyordu. Amaris'te, bu gece ağır şarkılar çalıyordu.

 

Demir saniyede kaç kez saçlarımdan öptü sayamadım. Ben bu anın tadını doyasıya çıkaracaktım.

 

"İçeceğin bitmiş. Tazelesinler mi sevgilim?" Başımı Demir'in göğsüne iyice yasladım.

 

"Sevgilim diyen ağzını.." diye fısıldadım duymayacağını umarak.

 

"Ee, devamını da getirseydin ya." dudakları kulağımı bulduğunda neredeyse kedi gibi mırlayacaktım. Tüylerimi diken diken ediyordu bu adam.

 

"Tazelemesinler sevgilim." derken sevgilim kelimesinin üzerine iyice bastım. "Yeterince içtim. Yeter bugünlük." Hoş içtiğim şey alkolsüzdü ama olsun.

 

"Ben devamını getireceğim ama." dediğinde güldüm.

 

"Neyin?" dedim bilmiyormuş gibi davranarak.

 

"Sevgilim diyen ağzını yerim senin." utanarak tekrar ona sokuldum.

 

"Ay aman bunlar da iyice sarmaş dolaş gezecekler bizim yanımızda." Ela söylenerek bize döndüğünde ona çaktırmadan orta parmağımı gösterdim.

 

"Ama çok tatlılar. İnanılmaz yakışıyorlar!" Derin en iyi görümceler listesinde en başta geliyordu.

 

Göz ucuyla saati kontrol ettiğimde epey geç olduğunu gördüm. Yarın iş vardı ve burada oturmaya devam edersek işe gidemeyecektik.

 

"Kalkalım mı artık?" dedim Ela'ya bakarak.

 

"Olur, kalkalım."

 

"Yoruldun mu güzelim?" Demir'in kolları arasından çıkmak ne kadar eziyet gibi olsa da birbirimizden ayrıldık.

 

"Yorulmadım ama biraz daha oturursam sabah kalkamayacağım."

 

"Kalkma zaten. Uyu, dinlen güzelce." kaşlarımı çattım.

 

"Yoksa beni kovuyor musun?" dedim alayla. Gülümsedi.

 

"Hayır, seni alıkoyuyorum. Yarın bütün gün benimsin. Tabi ondan sonraki günlerde öyle olması en büyük temennim." kıkırdadım. Demir'in ağzı çok iyi laf yapıyordu. Her seferinde eriyordum söylediklerine.

 

"Ne yapacağız ki yarın?" dedim merakla. İşe gitmektense onunla fingirdemek işime gelirdi tabi.

 

"Sevgilim, senin canın ne isterse onu yapacağız. Eve geçtiğinde görüntülü konuşacağız zaten. O zaman detaylı bir plan yaparız." hayretle ona baktım.

 

"Sen gerçekten delisin, haberin olsun."

 

"O niye?"

 

"Bütün gün beni görmekten sıkılmıyor musun sen?" dedim gülerek.

 

"Sen benim gönlümün ihtiyacısın. Nefes almak neyse, sen de osun benim için. Nasıl sıkılabilirim senden?"

 

"Demir çok tatlısın ya! Vallahi bayılacağım artık tatlılığından." Demir alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"Hadi fıstık içim, seni eve bırakayım geç olmadan."

 

"Arabayla geldim ama." dedim dudağımı büzerek.

 

"Olsun. Senin arabanla bırakırım. Hoşuma gidiyor seni evine götürmek." kıkırdadım.

 

"Peki, öyle olsun bakalım." hep birlikte ayaklanıp dışarı çıktık. Vale arabamı getirmeye gittiğinde Ela'ya döndüm.

 

"Demir kullanacak aracı. Bize mi geçelim?"

 

"Balım ben bir taksi çağırır giderim eve. Siz takılın." Kaşlarımı çattım.

 

"Olmaz öyle. Geç oldu saat aklım sende kalır Ela."

 

"Ben bırakırım Ela seni. Sorun olmazsa tabi?" Derin konuştuğunda Ela omzunu silkti. Zaten gayet iyi anlaşmışlardı.

 

"Olur o zaman." benim de içim rahat ettiğinde ikisiyle de vedalaşarak arabaya bindim. Demir de şoför koltuğuna geçti ve aracı çalıştırdı.

 

"Sevgilim?" başımı Demir'e çevirerek iç çektim. Sevgilim diyen dillerini yiyecektim gerçekten.

 

"Efendim sevgilim?" dedim tatlı olmaya çalışarak. Gülümsedi ve boştaki eliyle elimi tuttu.

 

"Karnın aç mı? Bir şeyler yiyebiliriz istersen."

 

"Açım." ama sana diye devam ettim içimden. "Bizde yiyelim istersen. Ben sana hazırlarım bir şeyler."

 

"Yorulmaz mısın?" araba kullanan güzel ellerine odaklanmıştım.

 

"Yok. Hem hoşuma gidiyor sana yemek yapmak." bakışlarını yoldan çekmeden elimi dudaklarına götürerek kocaman öptü. Düşmüş müydüm? Evet!

 

"Sen nasıl istersen öyle olsun bebeğim benim." yolun geri kalanında havadan sudan konuşarak ilerlemeye devam ettik. Çok geçmeden eve varmıştık.

 

Eve çıktığımızda ortalık biraz dağınık olduğu için utanmıştım. Demir'in evinin temizliğiyle benim evim karşılaştırılamazdı bile. Bir de Demir başak burcuydu. Eğer ki düzen ve temizlik takıntısı varsa çok ayıp olacaktı.

 

"Ortalık biraz dağınık kusura bakma. Aceleyle çıkmıştık evden." dedim mahcupça. Demir kaşlarını çattı.

 

"Bir tanem. Senin olduğun herhangi bir yerde benim kusur aramam mümkün mü? Odaklandığım tek şey sensin şu an." başımı sağ omzuma yatırarak ona sevimli bir bakış attım. Gülümsedi. "Bakma öyle tatlı tatlı. Öperim." kıkırdadım.

 

"Öp bakayım nasıl öpüyormuşsun?" sanki bunu dememi bekliyormuş gibi dudaklarımızı birleştirdiğinde iç çekmeme engel olamadım. Demir dudağımı emerek geri çekildi ve tek kaşını kaldırarak bana baktı.

 

"Nasıl öpüyormuşum?" beni bir öpücükle böyle pelteye çevirdiğinin elbette kendisi de farkındaydı.

 

"Bilmem, pek anlayamadım sanki. Bir daha mı denesek?" Demir kahkaha atarak beni kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı.

 

"Güzel bebeğim benim. Her hareketin bu kadar güzel olmak zorunda mı?"

 

"Kapıda dikildik kaldık. Hadi içeri geçelim." birlikte salona geçip koltuklara kurulduk. Masadaki bir iki bulaşığı alarak mutfağa geçtim. "Ne hazırlamamı istersin?"

 

"Hiçbir şey hazırlamanı istemem. Gel dışarıdan söyleyelim. Ben de o sırada doya doya seveyim seni." omzumu silktim. Bana uyardı.

 

"Peki madem." az önce kalktığım koltuğa kurulduğumda Demir'in beni kolları arasına çekmesi uzun sürmedi. Sırtımı göğsüne yaslayarak ayaklarımı koltuğa uzattım.

 

"Ne yemek istersin?"

 

"Seni." dediğimde güldü. Başımı yukarı kaldırarak gülüşünün güzelliğini izledim. Başımın ona döndüğünü fark edip alnımdan öptü. İkimiz için pizza sipariş etti ve telefonu bırakıp elleriyle saçlarımla oynamaya başladı.

 

"Ay çok güzel." dedim mayışarak.

 

"Çok güzel kokuyor saçların." Demir saçımdan bir tutamı burnuna götürürken konuştu. Birinin kokuma iltifat etmesi çok hoşuma giderdi. Hele bir de bu kişi Demir'se...

 

"Teşekkür ederim." dedim. Birazdan uyuyakalacak gibi mayıştığımdan sesim kısık çıkmıştı.

 

"Gece?" Demir'in çok yakından gelen sesini duyduğumda hafifçe irkilerek gözlerimi açtım. "Hm?" dedim kafam karışık bir şekilde.

 

"Yemek geldi ama. Çok uykun varsa ben kalkayım mı güzelim?" yemek ne ara gelmişti? Demek ki gerçekten uyuyakalmıştım.

 

"Hayır hayır! Otur lütfen, birlikte yiyelim. Saçlarımla oynayınca içim geçmiş benim."

 

"Ben bize bardak falan getireyim o zaman." diye ayaklanıp mutfağa gittiğinde tıpış tıpış peşinden gittim.

 

"Ya niye zahmet ediyorsun? Ben hallederim." daha önce bu mutfakta birlikte yemek yaptığımız için eşyaların yerini hatırlıyordu. Raftan bardakları çıkardı.

 

"Neden zahmet olsun ki bebeğim altı üstü bardak çıkarıyorum."

 

"Olsun. Hem misafirsin sen." bardakları masamıza bıraktı ve kanepeye yerleşti. Elini yanındaki boşluğa vurduğunda yanına kuruldum.

 

"Yok, ev sahibiyim artık." gülümsedim. Tatlılığına dayanamayıp yanağından öptüm.

 

"Ben hala elbiseyle oturuyorum ya. Hemen çıkarıp gelsem olur mu?" başını salladığında ayaklandım. Birkaç adım ilerlemiştim ki aklıma gelenle yönümü ona çevirdim. "Demir?"

 

"Efendim?"

 

"Bugün burada kalsana." bir şey söylemesini beklemeden devam ettim. "Hem saat geç oldu. Zaten sabah görüşeceğiz. Boşuna gel git yapma."

 

"Sorun olmaz mı?" dedi düşünceli bir şekilde.

 

"Yok, neden sorun olacak? Korkma sabah annemler baskına gelmeyecek." dedim kinayeli bir şekilde.

 

"Bunu hep hatırlatacaksın değil mi?" dedi gülümseyerek.

 

Kıkırdadım. "Maalesef bebeğim. Kaçışın yok." gülerek başını iki yana salladı.

 

"Peki bakalım, bu gece burada kalayım." sevinçle ellerimi çırparak odama geçtim. Üzerime şortlu pijamalarımı geçirdim. Demir için de babamın bendeki şort ve tişörtlerinden birini aldım. Belki giymek isterdi.

 

"Geldim." dedim neredeyse cıvıldayarak. Elimdekileri kanepeye bıraktım ve artık karnımdan gurultular gelmeye başladığında oturup pizzamı yemeye başladım. "Sana da şort getirdim. Giymek istersen tabi."

 

"Teşekkür ederim."

 

"Ee, Amerika'ya ne zaman gidiyoruz?"

 

"Derin bir süre daha buralarda. Ama onunla birlikte gitmek istemezsen biz önceden de gidebiliriz."

 

"A, hayır. Derin çok tatlı bir kız. Çok sevdim onu. Hem bana evini gösterecek." gülümsedi.

 

"Öyledir o. Aslında başkalarına karşı çok sıcakkanlı değildir. Mesafe koyar hep ama seni çok sevdi."

 

"Bir de sürekli yenge demese." deyip güldüm.

 

"Alıştırsın kendini şimdiden. Daha uzun zaman yenge diyecek sana."

 

"Bir garip oluyorum nedense yenge dediğinde. Sanki evliymişiz gibi." dedim utanarak.

 

"Ne güzel işte. Sen de alıştır kendini, evleneceğim ben seninle." şaşırarak ona baktım.

 

"Ne?"

 

"Ne'si yok. Sen benim bir iki gün takılıp ayrılacağım bir kız değilsin. Ha dersen ki çok erken daha, tanışalı ne kadar oldu ki böyle söylüyorsun; ben 28 senedir seni bekliyorum. O yüzden geç bile. Bu yolun sonunda ben seninle evleneceğim."

 

"Annenin bu duruma hoş bakacağını sanmıyorum." tamam, anı bozmak istemiyordum ama ortada ciddi bir durum vardı. Demir'in annesi muhtemelen benden nefret ediyordu.

 

"Annemin bu konuda ne düşündüğü umurumda değil. Seni seviyorum Gece."

 

"Ben de seni seviyorum Demir." dedim gülümseyerek. Ayak üstü evlenme teklifi almıştım. Bu da evlenme teklifi sayılırdı sonuçta değil mi?

 

"Hayır demedin." dedi arkasına yaslanarak. Gülümsüyordu.

 

"Anlamadım?" dedim şaşırarak.

 

"Evleneceğiz dediğimde hayır demedin." kıkırdadım.

 

"Bunun bir teklif olduğunu bilmiyordum."

 

"Tam anlamıyla olmasa da teklif sayılır."

 

Güldüm. "Neden hayır diyeyim? Seni seviyorum. Tabi ki de seninle evlenme hayalleri kuracağım."

 

"Hayallerine kurban olurum senin. Hayal ettiğin her şeyi gerçekleştireceğim, söz."

 

"Hayal ettiğim her şey tam karşımda zaten."

 

"Bir de bana tatlı dersin. Seni öpmeden 5 saniye dayanabilmem bile mucize."

 

"Öp aşkım. Niye tutuyorsun kendini?" dedim cilveli olduğunu umduğum bir tavırla.

 

"Ben bir üzerimi değiştirip geleyim. Sen o zaman görürsün kim kendini tutuyor." kıkırdadım ve ona giyinmesi için banyoyu gösterdim. Ben de o gelene kadar hızlıca ortalığı toparlayıp bizim için bir film açtım. Tabi ki de filmi izlemeyecektik!

 

Demir geri döndüğünde üzerinde kendi tişörtü vardı. "Olmadı mı üzerine?"

 

"Biraz dar geldi." başımı salladım. Babam senin kadar kaslı olmadığı için üzgünüm Demir.

 

"Ne izliyoruz?" dedi kanepeye kurulurken.

 

"Karşıma ilk çıkanı açtım. Emin değilim ne olduğundan." dedim ve kolları arasındaki boşluğu doldurdum.

 

Saat epey geç olmuştu ama kimin umurundaydı? Ben yerimden oldukça memnundum. Demir tekrar saçlarımla oynamaya başladı.

 

"Uyurum ama böyle yaparsan."

 

"Uyu bebeğim. Rahatsız olma diye bir santim bile kıpırdamam." saçlarımdaki elini kendime çekerek öptüm.

 

"Olmaz. Sabaha kadar oturacağım seninle." derken esnemem bana çoktan ihanet etmişti.

 

"Daha çok sabahlarımız olacak seninle. Dinlen meleğim. Kıyamam ben sana."

 

"Sen benim odamın yerini biliyor musun?" dedim bir kez daha esneyerek.

 

"Biliyorum. Oraya mı götüreyim seni?" dedi şefkatle.

 

Gözlerim kapalıyken gülümsedim. "Hayır. Ben burada uyursam sen benim odama geçip uyu tamam mı? Kanepede yatma. Ben de sana kıyamam." güldü.

 

"Tamam bebeğim. Orada yatarım." başımı salladım. Demirin saçlarımdaki elleri, televizyonun hafiften gelen kısık sesi ve burnumu dolduran nefis bir koku varken uykuya yenik düşmemek imkansızdı.

 

🍷

 

Kulaklarıma birkaç tabak çanağın gürültüsü dolduğunda uykumu çoktan almış bir haldeydim. Gözlerimi açtığımda kendimi odamda buldum. İçerden sesler geliyordu. Güzel kokular da ulaşmıştı burnuma.

 

Ne ara odama geldiğimi bilmiyordum. Yataktan kalkıp odamdaki banyoda elimi yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verdikten sonra içeri girdim. Demir mutfaktaydı. Üzerine kendi kıyafetlerini giymiş bir şeyler pişiriyordu.

 

"Sevgilim?" diye seslendim.

 

"Uyanmış benim güzelim." yanına yaklaşarak ona bir günaydın öpücüğü verdim.

 

"Sen bana kahvaltı mı hazırlıyorsun ya? Kahvaltı yerine seni yerim ben." bir insan her işte becerikli olur muydu yahu?

 

"Evet. Kahvaltımızı yapalım sonra bütün gün seninim."

 

"Bir ömür benimsin." dedim gülümseyerek.

 

El birliğiyle sofrayı kurup karnımızı doyurduk. Sonra el birliğiyle etrafı toparladık. Hareketlerimiz böyle ufak bir işte bile birbiriyle o kadar uyumluydu ki onunla tam bir çift olduğumuzu hissediyordum.

 

Kahvaltıdan sonra ben üzerimi giyinip yanına geçtim. "Ee, ne yapıyoruz bugün?" dedim heyecanla.

 

"Canın ne istiyorsa onu yapacağız."

 

"Ne istersem mi?"

 

Başını salladı. "Öyle bir sordun ki korkmadım değil."

 

Güldüm. "Bence kork. Çünkü seni lunaparka götürüyorum."

 

"Hadi canım? Kamikazeye bineriz ama ha."

 

"Düşündüm de senin sayende asansör korkumu yendiğime göre, yükseklik korkumu da yenebilirim."

 

"Meleğim benim. Ben yanındayken hiçbir şeyden korkmana gerek yok."

 

"Biliyorum. O yüzden hadi biraz stres atalım." Dedim heyecanla. Demir güldü.

 

"Hadi bakalım."

 

Yarım saatin sonunda evime en yakın lunaparka geldiğimizde ben çoktan geldiğime pişman olmuştum.

 

"Şey, Demiir?" arabadan inen Demir yanıma gelip ellerimizi birleştirdi.

 

"Efendim?"

 

"Şimdi düşündüm de sen koskoca adamsın. E belirli bir statün de var. Şimdi seni burada görürler hakkında saçma sapan haberler falan yaparlar. Biz en iyisi gidelim." Demir öyle bir kahkaha patlattı ki yanımızdan geçen birkaç kişi kafasını çevirip bize baktı.

 

"Ya kızım sen nasıl bir şeysin? Bir insan bir insana her baktığında aşık olur mu be?" güldüm ve beni kollarına çekmesine izin verdim.

 

"Korktum ben. Hem de felaket korktum. Binemeyeceğim galiba. Gel biz başka bir etkinlik yapalım."

 

Demir kaşlarını kaldırıp başını salladı. "Olmaz. Bugün burada gördüğün her alete bineceğiz. Hayatında hiç eğlenmediğin kadar eğleneceksin söz veriyorum." dudağımı büzdüm. Sonuçta onu buraya ben getirmiştim. Sonuna kadar gidecektim mecbur.

 

"Peki tamam. Ama lütfen en az acılı olanla başlayalım." dedim etraftaki devasa aletlere bakarken.

 

Girişten jetonları alarak el ele aletlerin arasında dolaşmaya başladık. Demir bizi tsunamiye getirdiğinde dehşetle ona baktım. "Sevgilim bu mu en az acılı olan?"

 

Demir güldü. "Önce en zorunu tecrübe edersen diğerleri seni o kadar korkutmaz. Ben yanındayım ya bir tanem. Neyden korkuyorsun?"

 

"Düşersek ya?"

 

"Ben seni tutarım, üzerime düşersin korkma."

 

"E ya sana bir şey olursa?"

 

"Olmayacak güzelim. Sana zarar gelme ihtimali olan herhangi bir şeyi yapar mıyım ben?" o kadar tatlı bir dili vardı ki beni ikna etmesi hiç de zor olmuyordu.

 

Tsunamiden bir önceki binenler indiğinde yerlerimize geçip kemerlerimizi taktık. "Kalbim yerinden çıkmak üzere haberin olsun."

 

"Elimi tut. Ben yanındayım. Söz seni korururum her şeyden." elini tutarak gözlerimi kapattım. Alet yukarı çıktığında dudaklarımdan bir çığlık firar etti.

 

"Demir indir beni buradan ne olursun."

 

Demir elimi okşamaya başladı. "Güzelim, gözlerini açar mısın? Bana güven pişman olmayacaksın." derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Alet kendi etrafında dönmeye başladı. Önce hızlı bir dönüşün ardından yavaşladığında manzarayı görebilmiştim.

 

"Çok güzel gözüküyor." dedim heyecanla. Karşıdan denizi görebiliyorduk. Sanki bulutların üzerinde uçuyor gibiydim.

 

"Senin şu masum yüzünden daha güzel bir manzaram yok ki benim." iç çektim ve başımı ona çevirdim.

 

"Seni seviyorum." dediğimde gülümsedi.

 

"Ben seni daha çok seviyorum." cevap veremedim çünkü çığlık atmakla meşguldüm. Alet aynı hızla tekrar aşağı indiğinde daha az korktuğumu fark ettim. Tur bittiğinde Demir inmeme yardım etti. Kollarımı boynuna doladım ve kahkaha attım.

 

"Harikaydı. Hadi bir daha binelim." dediğimde güldü.

 

"Şimdi başka bir şeye bineceğiz." O beni aletlere doğru götürdü. Gün boyu çeşit çeşit oyuncağa bindik. Biraz güldüm biraz korktum. Ama gün sonunda gerçekten çok eğlenmiştim. Artık midem isyan bayraklarını çektiğinde lunapark maceramıza son verdik.

 

"Nasılsın?" diye sordu arabaya bindiğimizde.

 

"Çok iyiyim. Çok eğlendim sevgilim teşekkür ederim. Bunca zaman her şeyden korkarak hayattan mahrum bırakmışım kendimi."

 

"Güzel kızım benim. Kendini mahrum bıraktığın her şeyi yaşayacağız birlikte." elimi dudaklarına götürmesini izledim. Çok seviyordum çok.

 

Demir beni evime bıraktığında yukarı çıkması için ısrar etsem de gitmesi gerekti. Ona gitgide alışıyordum. Hiç ayrılmak istemiyordum yanından.

 

"Yarın işte görüşürüz. Seni çok seviyorum. Bugün için çok teşekkür ederim." dedim ona sıkıca sarılarak.

 

"Görüşürüz bir tanem. Ben de seni çok seviyorum." sarılmamıza istemeye istemeye son verdiğimizde Demir çağırdığı taksiye binerek gitti.

 

Eve geçtiğimde eve sinen kokusunu içime çekerek dudaklarımı büzdüm. Şimdiden çok özlemiştim onu.

 

🍷🍷🍷

 

Selammm! Çoğumuz gibi buraya Wattpad'den geldim. Orada yazılı 28 bölümü buraya geçirdim. Geçirmem gereken iki kitap daha var. Birisi tamamlandı, diğeri hala devam ediyor. Onları da geçirdikten sonra düzenli aralıklarla buraya bölüm atmaya devam edeceğim. Yorumlarınız benim için çok kıymetli. Bu paragrafın altına hikayenin bu bölümüne kadar ki düşüncelerinizi yazar mısınız? Hoşunuza giden ya da gitmeyen şeyler var mı? Ya da Demir ve Gece'nin yaşamasını istediğiniz bir seyler. Fikirlerinize çok önem veriyorum, sizi de çok seviyorum. ❤️

Loading...
0%