Yeni Üyelik
29.
Bölüm

🍷29

@mefmera

🍷

Ofis bugün inanılmaz sıkıcıydı. Demir hafta başı raporu için departman şefleriyle toplantıya girerken ben bilgisayar başında çeviri yapıyordum. Demir'in yurt dışındaki şirketler ile olan mail görüşmelerini çevirip dosyalıyordum. Ama ben bu işi kabul ederken hiç böyle hayal etmemiştim ki!

 

Sıkıcı sessizliği telefonumun zil sesi böldüğünde irkilerek telefonu aldım. Derin arıyordu.

 

"Efendim bebek." dedim hemen. Birkaç haftadır baya sıkı fıkıydık. Ela, o ve ben sürekli benim evde toplanıyorduk. Ela'nın da onunla iyi anlaşması işime gelmişti.

 

"Ne yapıyorsun yengelerin gülü?" diye kıroya bağlayınca kusarcasına bir ses çıkardım. Güldü.

 

"Abini bekliyorum odada."

 

"Ayy! Ne odası kız? Fanfinifon işleri mi?"

 

"Ya Derin deli misin?" dedim kahkahalarımın arasından. "Ofisteyim kızım, çalışıyorum."

 

"Tüh ya. Bir an hala olayım diye çalışmalara başladınız sandım."

 

"Çok beklersin canım. Evlenmeden olmazcıyım ben." Derin kahkaha attı.

 

"Sizin keyfinizi mi bekleyeceğim ben? Abim koca herif oldu ne zaman çoluk çocuğa karışacaksınız siz?" görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim.

 

"Senin içine babaannem kaçmış Derin."

 

"Babaannen ne diyorsa doğru demiş. Evlenin bir an önce. Yoksa sıra bana gelmeyecek."

 

Kıkırdadım. "Tamam, derdin şimdi anlaşıldı senin."

 

Gülüşüme eşlik etti. Tam o sırada içeri Demir girdiğinde heyecanla ayağa kalktım. Yanıma yaklaşıp başıma hızlı bir öpücük kondururken, kimle konuşuyorsun diye dudaklarını oynattı sessizce.

 

"Sahi sen niye aradın Derin?" dedim kimle konuştuğumu anlasın diye.

 

"Abime ulaşamadım da. Yanındaysa bir verir misin diyecektim."

 

"Şimdi geldi. Dur, veriyorum."

 

Telefonu Demir'e uzattım. Elimden alıp hoparlöre aldı ve masaya koydu. "Söyle bakalım başımın belası. Yine ne oldu?"

 

"Pü sana. Abilik ölmüş." güldüm. Demir gülümseyerek bana baktıktan sonra konuşmaya devam etti.

 

"Bir şey istemediğin sürece aramıyorsun abicim, ne yapayım?"

 

"Ben istemiyorum bu sefer. Annem istiyor." Annesi ile hala barış imzalayamamıştık. Hoş o günden sonra bir daha karşılaşmamıştık da.

 

"Dinliyorum." Demir hiç umursuyor gibi görünmüyordu. Zira bütün odağını parmaklarıma çevirmiş, narince okşuyordu. İçimin gıdıklanmasına engel olamadım.

 

"Benim dönüşüm şerefine bir davet düzenlemiş. İstemiyorum diye ne kadar ısrar etsem de söz geçiremedim. Sen ikna edersin belki."

 

Demir ofladı. "Güzelim beni bu işlere hiç karıştırmasan olmaz mı? Cidden annemin inadıyla uğraşmak istemiyorum."

 

"Of abi ya. O zaman ben ilk uçakla Amerika'ya dönüyorum."

 

"Ya Derin saçmalama. Çok özlerim ben seni gidersen." dedim telaşla. Derin'i gerçekten çok sevmiştim.

 

"Valla gitmemi istemiyorsan ya anneme engel olmanın bir yolunu bulun ya da siz de gelin davete." diye kestirip attı.

 

"Ne davetiymiş, nasıl bir şey olacak?" diye sordu Demir.

 

"Klasik işte. Sosyetede kim var kim yoksa toplayacak." Demir bakışlarını bana çevirdi.

 

"Gece ne derse o. O kabul ederse ben de gelirim." topu bana attığında kızarak baktım ona.

 

"Sevgilim benim ne işim var? Anlamadığım bilmediğim değişik ortamlar. Bir de annenin orda görmek istemeyeceği ilk insan benim muhtemelen."

 

"Ya Gece ne olursun! Ela'ya da söyleriz. Biz şöyle uzak köşelerde takılır gıybet yaparız seninle. Hem sen bizim ailenin gelini olmayacak mısın? Gel de dost düşman gelin görsün." ağzı güzel laf yapıyordu da annesi orda ters bir şey söylerse ben kendimi tutamazdım.

 

"İyi dedin bak. Camiadakileri çok umursadığımdan değil ama güzel sevgilimi herkes görsün isterim." dedi Demir bana bakarak.

 

"Hem Gece, zaten sen gelsen de gelmesen de annem bir yolunu bulur abimi o davete götürür. Gelmezsen akbabalar üşüşür abimin tepesine." kaşlarımı çattım.

 

"Ne akbabasıymış? Kim üşüşüyormuş benim sevgilimin tepesine, hayırdır?" Vallahi içimdeki kenar mahalle dilberini ortaya salmaktan hiç de çekinmedim. Hayırdırdı yani!?

 

"Oho, senin hiçbir şeyden haberin yok. Orada kaç insan var kızlarıyla abimi baş göz etmek isteyen biliyor musun?"

 

"Derin." diyen Demir'in sesi uyarı doluydu. "Yok öyle bir şey güzelim. Öyle bir şey olsa bile benim gönlümün sahibi sadece sensin."

 

"Ben diyeceğimi dedim vallahi. Yengecim gerisi sana kalmış. Ya gelir abimin elinden tutar, aha da bu adam benim müstakbel kocam diye poz kesersin; ya da bir sonraki manşetlerde abimin müstakbel nişanlısını falan görürsün." deyip telefonu kapattı. Şaşkınlıkla telefona bakakaldım.

 

Demir koltuğunu benimkine yaklaştırdı. "Bakma sen ona. Seni ikna etmek için yapıyor." onu bunu bilmiyordum da eşeğin aklına karpuz kabuğu girmişti bir kere. İkna etmek için yaptıysa da ben gayet ikna olmuştum.

 

"Gidelim madem. Ben seni yalnız göndermem sırtlanların arasına." Demir güldü.

 

"Bebeğim benim. Sen gelmezsen ben zaten gitmem." omzumu silktim.

 

"Olsun. Yine de gidelim." başını salladı.

 

"Gidelim bebeğim." Odaya imza için bir çalışan girdiğinde Demir yanımdan uzaklaştı. Hemen üç kişilik grubumuza girdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Güçlü kaşarlar mutlu yaşarlar grubu)

 

​​​​Gece: Acil alarmı!! Çabuk bakın. @Elaleylim @Derin

 

​​​​​​Elaleylim: Ne oluyor? Doğuruyor musun?

 

​​​​​​Gece: Yav sizin aklınız niye hep böyle şeylere çalışıyor?

 

Derin: Jabdksbdjdbd

 

Gece: Derin ne zamanmış bu davet?

 

Derin: İki gün sonra. Geliyor musun?

 

Elaleylim: Ne daveti alo?

 

Derin: Annem sosyeteyi bir araya topluyor. Beni zorla sürüklediği için yanımda sizi de kurban edeceğim bebeklerim.

 

Gece: Geleceğiz biz Demir'le. Ela kuşum sen de gelirsin değil mi? Düşman hattına tek yollamazsın beni?

 

Elaleylim: Off! Kan, şiddet, kaos... Bayılırım!!

 

Derin: Ayy yaşasın.

 

Gece: Yalnız benim öyle davette falan giyecek kıyafetim yok. Acilen alışveriş yapmalıyız.

 

Derin: Tamam hemen şimdi gidelim alışveriş merkezine. Sen çıkabilir misin Gece, işin bitti mi?

 

Elaleylim: Ay sorduğun soru mu? İşi bitmese ne olur? İki naz iki cilve hop Demir hemen yumuşar.

 

Gece: Sus kız maaşlı çalışanım ben burda. Öpücükle mi çalışıyorum?

 

Derin: Muhtemelen sndbksfbjebd

 

Elaleylim: Ksbfksbdjd

 

Gece: Şerefsizler... İşim bitti sayılır. Hadi yarım saate buluşalım Mikomall'de.

 

Derin: Tamam, görüşürüz.

 

Elaleylim: Taksi beni bu trafik saatinde ta ebesinin nikahından getirir.

 

Gece: Tamam ben geçerken alırım seni. Üstüme rahat bir şeyler giymem lazım zaten.

 

Elaleylim: Tamam aşkuşum. Görüşürüz.

 

Telefondan başımı kaldırdığımda Demir'in gülümseyen yüzüyle bana baktığını gördüm. "Sevgilimm." diye neredeyse cıvıldayarak yanına yürüdüm.

 

"Buyur güzelim."

 

Saçımı elimle arkaya savurdum. Ne demişti Ela? İki cilve, iki naz... "Davet iki gün sonraymış. Kızlarla alışverişe çıkalım diyoruz. Bugünlük erken çıkayım mı?" dediğimde güldü.

 

"Bebeğim dükkan senin. İstediğin saatte çıkıp istediğin saatte gelebilirsin." gülümseyerek yanaklarına birer öpücük bıraktım.

 

"Şımartıyorsun beni." dedim gülerek.

 

"Bırakayım seni istiyorsan." dedi elini saçlarımda gezdirirken.

 

"Yok sevgilim. Zaten Ela'yı almaya gideceğim." Demir başımın üstüne bir öpücük bıraktı.

 

"Tamam güzelim. Bir şeye ihtiyacınız olursa bana haber ver." başımı salladım. Demir'e sarılarak vedalaştım ve adeta koşarcasına aşağı indim.

 

Şu hayatta en sevdiğim şeylerin başında, Demir'den sonra alışveriş geliyordu!

 

🍷

 

Alışverişe başlamadan önce kendimizi soğuk birer kahveyle ödüllendirmek için kafeye oturduk. Yorucu bir gün olacaktı, enerjiye ihtiyacımız vardı.

 

Derin bir yandan telefonundan eski davet gönderilerini gösteriyordu bize. "Yuh kızım ya. Bunlar nasıl kıyafetler altı üstü bir davet." diyen Ela'ya hak verdim. Davetlilerin giydiklerine bakıyorduk. Bazıları utanmasa gelinlik giyip gelecekmiş.

 

"Öyle ya. Bu davetler 2-3 ayda bir oluyor. E bütün sosyete bir araya toplanınca da herkes en güzel benim yarışına giriyor. Kendine sevgili arayan genç kızlar, ikinci eşleri mal mülk sahibi olsun diye arayışa giren kadınlar... Ne ararsan var." dedi Derin.

 

Kahvemden bir yudum aldım. "Affedersin Derin ama bok gibi bir ortam." dediğimde Derin kahkaha attı.

 

"Ne için Amerika'ya gittim sanıyorsunuz? Bunlardan uzak durmak için yıllardır ortada yokum ama annem bir yolunu bulup beni de dahil etmeyi başardı."

 

"Annenin benim geleceğimden haberi var mı?" dedim sıkıntıyla. Tatsızlık çıkmasını istemiyordum.

 

"Hususi olarak söylemedim ama abim geldiğine göre senin de geleceğini tahmin ediyordur."

 

"Ee, bir sıkıntı çıkar mı dersin?" konuşan Ela'ydı.

 

"O kadar kalabalık içinde skandal çıkarmaya cesaret edeceğini sanmıyorum. Ama canını sıkacak bir şeyler planlamıştır bundan eminim."

 

Dudaklarımı büzdüm, ardından sıkıntıyla ofladım. "Moralini bozma. Biz yanındayız ya. Hiçbir şeyin canını sıkmasına izin vermeyiz merak etme." diyen Ela'ya bir hava öpücüğü gönderdim.

 

"Aynen öyle. Hem sana öyle güzel bir elbise seçeceğiz ki abimin o güzelliğinle seni bir saniye bile bırakmaya yelteneceğini sanmıyorum." kahvelerimizi içip hesabı ödedik. Sonra mağazaları gezmek üzere harekete geçtik.

 

"Aklında bir renk var mı?" dedi Ela. Omzumu silktim.

 

"Ne renk ne de tarz hakkında zerre kadar fikrim yok. Ay Ela, buralar hiç bize göre ortamlar değil. Vaz mı geçsek?" Sağ kolumda Ela, sol kolumda Derin davet elbiseleri satan mağazalar arıyorduk.

 

"Ay saçmalamayın. Beni yalnız bırakmayın vallahi ağlarım şurda." Derin konuştuğunda güldük.

 

"Benim en abartılı elbiseyle gittiğim tek yer halamın kızının düğünüydü." dedim kıkırdayarak.

 

"Siz kendinizi bana bırakın. Bu davetin en güzel kızları üçümüz olacağız." çoktan bir mağazaya girmiş, rafların arasında kaybolmuştuk.

 

Her mağazada en az üç elbise denemiş, 2 saatte en az on tane mağaza gezmiştik.

 

"Ölüyorum ben imdat." dedim buzlu suyumu kafaya dikmeden önce. Kendimizi en yakındaki kafeye atmıştık.

 

"Al benden de o kadar ya. Çok yoruldum, ayaklarıma kara sular indi resmen." diye yakınmama eşlik etti Derin. Halinden en memnun görünen Ela'ydı. Çünkü o iflah olmaz bir alışveriş bağımlısıydı. Bıraksak bir on tur daha atardı mağazalar arasında.

 

"Değdi ama. Çok güzel şeyler seçtik." dedi Ela.

 

"Emin misiniz? Ben sanki çok abartılı olacakmış gibi hissediyorum kendimi." dedim gergince.

 

"Ay ne abartısı. Zaten gittin siyah elbise aldın. Senin göze çarpman lazım ki herkes abimin bir sevgilisi olduğunu görüp ümidi kessin."

 

"Yok yok. Annenin dikkatini ne kadar az çekersem o kadar iyi." dedim gözlerimi devirerek. Sipariş ettiğimiz yemekler gelince iştahla yemeye başladım. İnanılmaz acıkmıştım. "Yalnız benim adım atacak halim de yok araba sürecek halimde. Taksi çağırıp geçelim eve Ela." dedim. Derin kendi arabasıyla gelmemişti.

 

"Hiç gerek yok." dedi Derin. Merakla kaşlarımı kaldırıp niyeymiş o bakışı attım. "Çünkü beyaz atlı prensin geliyor şekerim." diyerek başıyla arkamı işaret etti. Başımı arkaya çevirdiğimde Demir'in telefonla konuşarak bize doğru ilerlediğini gördüm. Yüzündeki o ciddi ifadeyle ne kadar seksi gözüktüğünün farkında mıydı?

 

"Sen mi haber verdin?" diye sorduğumda Derin başını salladı. Demir masamızın önünde durduğunda ayağa kalkarak kollarımı boynuna doladım. "Hoş geldin sevgilim. Niye haber vermedin geleceğini?" dedim bir çırpıda. Beni boynumla kulağım arasındaki noktadan öperek, bütün tüylerimin şaha kalkmasını sağladı ve üzerimdeki etkisinin farkında değilmiş gibi oturdu.

 

"Telefonun kapalı güzelim. Ulaşamadım sana." telefonum çantamdaydı. Muhtemelen şarjı bitmişti. Demir kendine yiyecek bir şeyler söyledi. "Bakayım elbisene." dediğinde kıkırdadım.

 

Derinden bir itiraz sesi yükseldi. "Hayır sürpriz olacak."

 

"Niye uğursuzluk mu getirir?" dediğimde kahkaha attı.

 

"Hayır. Görmesin işte. Merak etsin. Sonra seni o elbisenin içinde görünce aklı başından gitsin." diye devam etti Ela.

 

"Gece'yi tanıdığım günden beri aklım başımda değil ki zaten." Demir konuştuğunda sanki bir kediymişim gibi ses çıkararak başımı göğsüne yasladım. Demir gülerek saçlarımı sevdiğinde kıkırdadım.

 

Ela'dan kusarcasına bir ses çıktı. "İğreniyorum sizden." dediğinde ona dil çıkardım.

 

"İşiniz bittiyse evlerinize bırakayım sizi." dedi Demir.​​​​​

 

"Bitti aşkım da arabayla geldim ben. Arabam kalmasın burda." Demir itiraz etmemize izin vermeden hesabı ödedi.

 

"Ben gönderirim evine güzelim, dert etme. Yorulmuşsundur bu şekilde araba kullanma." haklıydı, çok yorgundum. Şu trafikte eziyet çekemeyecektim hiç.

 

"İyi madem." dedim ve otoparka geçip arabaya yerleştik. Ön koltuk benimdi, söylememe gerek var mıydı? Demir önce Ela'yla bizi bıraktığında ona kocaman bir öpücük vererek vedalaştım. Bir an önce eve girip kendimi soğuk bir duşa atacaktım.

 

🍷

 

İki gün sonra...

 

Demir: Sevgilim, seni akşam ben alacağım. Haberin olsun.

 

Gece: Tamam birtanem. Biz şimdi kızlarla kuaföre geçiyoruz. Sen beni ordan alırsın. Konum atarım. :*

 

Demir: Çok güzel olacaksın değil mi?

 

Gece: Jwbfkebr o nasıl soru?

 

Demir: Çok güzel olacaksın ve ben aç bakışların sana dönmesine engel olamayacağım. Gel vazgeçelim şu davetten.

 

Gece: Ajdbwjhd ya yerim seni. Sevgilim ben seninle el ele gireceğim o salona. Kim cesaret edebilir bakmaya?

 

Demir: Etsinler de sikeyim belalarını.

 

Gece: Demiiiir. Ne biçim konuşuyorsun kwbdkwrj

 

Demir: Çok gerginim Gece. Seni çok seviyorum. Kendi ellerimle seni ateşe atıyorum resmen.

 

Gece: Ben de seni çok seviyorum. Ben senden daha gerginim. İstiyorsan iptal edelim.

 

Demir: Yok güzelim yok. Ne kadar heves ettiğini biliyorum. Gidelim de dünya üzerindeki en mükemmel eşin ben de olduğunu görsün herkes.

 

Gece: Eş?

 

Demir: Eş tabi. Her geçen gün sana daha fazla aşık oluyorum. Bu yolun sonunda seni nikah masasına oturtacağım. ;)

 

​​​Gece: Aşkım ya, çok tatlısın. 🫠

 

Demir: Aşkım diyen ağzını öpeyim. Güzel sevgilim benim hadi hazırlan da bir an önce geleyim yanına.

 

Gece: Tamam sevgilim. Seni çok seviyorum.

​​​​​​

Demir: Ben seni daha çok seviyorum. 🤍

 

"Kaldır artık başını telefondan. İyice müptela oldunuz birbirinize ha." dedi Ela.

 

"Aşkım sen beni kıskanıyor musun Demir'den?" dedim gülerek.

 

​​​​​"Kıskanıyorum çünkü en yakın arkadaşımı çaldı benden." gülerek başımı omzuna yasladım. Taksideydik. Derin bizi almayı teklif etmişti ama yolunu uzatmasın diye kabul etmedik. Akşam Demir'le gideceğim için kendi arabamı almamıştım.

 

Taksici bizi olabilecek en hızlı şekilde kuaföre ulaştırdığında Derin bizi kapıda karşıladı. "Hazır mıyız bebeklerim? Bugün bu salonu yıkacağız!" Derin'in konuşmasıyla Ela nerdeyse çığlık attığında birbirine bu kadar uyumlu iki deliyle nasıl baş edeceğimi düşünüyordum.

 

Randevumuz olduğu için hemen makyaja oturduk. Siyah bir elbise giyecektim. O yüzden kırmızı rujla kendini belli eden bir makyaj yaptıracaktım. Gözlerime koyu ama çok da abartı olmayan bir makyaj yapıldı. Bütün dikkati dudaklarım çekse de gözlerim de can alıcı gözüküyordu. Elbisem alttan giyilebilir olduğu için direkt saça oturdum.

 

Siyah, straplez bir elbise giyiyordum. Göğüs kısmı boylu boyunca siyah taştan ibaretti. Etek kısmı dizimin birkaç karış üstüne geliyordu. Belinden aşağı dökülen, uzun bir etek görünümü veren bir kuyruğu vardı. Siyah transparan eldivenlerle elbise tamamlanmıştı. Kendimi çok abartılı giyinmiş gibi hissediyordum ama Derin ve Ela bunun az bile olduğu konusunda hemfikirlerdi. Siyah taşlı topuklu ayakkabılarla kombinim tamamlanmıştı. Saçlarıma tepeden, dağınık bir at kuyruğu yapıldı. Şimdi boynum tamamen açıktaydı. Eldivenimin üzerinden yüzüğümü, boynum içinde taşlı siyah bir kolyeyi taktım. Aynadan bana bakan görüntü nefes kesici gözüküyordu.

 

Benim işim bittiğinde Ela da takılarını takmak üzere aynanın karşısına geçti. Kendine koyu mavi bir elbise seçmişti. Düşük omuzlu, omuzları taşlarla süslenmiş, uzun bir elbiseydi. Bir bacağı tamamen yırtmaçlıydı. Açıkta kalan bacağını halkalar şeklinde saran bir çizme giymişti. Omzundaki gümüşi taşların rengindeydi. Saçları tepeden sıkıca toplanmıştı çünkü kıyafetinin göğüs kısmı çok ihtişamlıydı. Toprak tonlarında bir makyajla tamamlanmıştı.

 

Derin ise kendisi için kırmızı bir elbise seçti. Elbisesi askılı ve derin bir göğüs dekoltesine sahipti. Eteği nispeten kabarıktı. Taş işlemeler göğsünün üzerinde ve yer yer eteğinin pilelerine serpilmişti. Saçı açık, arkaya yatırılmıştı. Gözlerini öne çıkaracak bir makyaj yapılmıştı.

 

Hazırlığımızın bitmesi akşamı buldu. Demir yaklaştığını söylediğinde son dokunuşları yaparak beklemeye başladık. Telefonumu ve rujumu küçük bir clutch içine koymuştum.

 

Demir'in arabası kuaförün önünde durdu ve içinden iki adamla birlikte Demir indi. Yanındakileri tanımıyordum ve umrumda da değildi. Demir tıpkı benim gibi siyahlara bürünmüştü. Siyah takım elbisesinin gömleği bile siyahtı. Üstten iki düğmesi açılmıştı gömleğinin.

 

Yanıma geldi. Bir eliyle elimi tutarak beni kendi etrafımda döndürdü. Eteğimi savurarak döndüm ve tekrar Demir'le yüzyüze durdum. "Gece.." dedi yutkunarak.

 

"Evet." dedim sakince.

 

"Bu kadar güzel olacağını ben bile tahmin edemezdim." dediğinde utandım. "Çok güzel olmuşsun. Seni şu duvara yaslayıp, şu güzel boynunun tadına bakmamam için bana bir sebep verir misin hemen? Kendimi tutmakta çok zorlanıyorum." sesindeki şehvet beni ayaklarımı yerden kesecek bir titremeye sürükledi.

 

"Etrafımızda insanlar var." dedim titreyen sesimle.

 

"Hiç sikimde değil. O boynuna adımı kazımak istiyorum dudaklarımla." Neyse ki diğerleri bizi duyamayacak kadar uzak bir mesafedeydi.

 

"Sevgilim, sakin ol yoksa düşüp bayılacağım şuraya." Demir belimden nazikçe tutarak beni kendine yasladı. Sonra yönümüzü diğerlerine çevirdik. Dokunuşu sanki elektrik yüklüydü. Bedenimi ayakta tutmakta zorlanıyordum bu yıldırım etkisinden.

 

"Seni en yakın arkadaşlarımla tanıştırayım. Kerem ve Cem. Kendileri bayadir yurt dışındaydı ama ne hikmetse davet var deyince gelmişler." Emir de Cem de umrumda değildi. Demiri de alıp evime gitmek istiyordum. Çünkü sadece sözleriyle beni bu hale getirmişti. Devamını istiyordum.

 

Yine de gülümsedim. "Hoş geldiniz. Gece ben, memnun oldum."

 

Önce Kerem elini uzattı. "Memnun oldum yenge." Ardından Cem de aynı cümleyle birlikte el sıkıştı benimle.

 

Sonra Cem, "Valla abi annem arayıp başımızın etini yedi. En son ne zaman sizinle yan yana gördüler beni deyip duygu sömürüsüne bağladığında dayanamadık geldik. " dedi.

 

"Kardeş misiniz?" dedim merakla. Aslında dikkatli bakınca hafif bir benzerlikleri vardı.

 

"Kardeşiz. Aslında çift yumurta ikiziyiz yenge." şaşırarak başımı salladım.

 

Ela'dan bir kıkırtı yükseldiğinde bakışlar ona çevrildi. "Affedersiniz. İsimleriniz çok hoş o yüzden güldüm."

 

"Sorma. Annem Keremcem'le aynı üniversitede okumuş. Çok yakın arkadaşlarmış. Oğlum olursa senin adını koyacağım falan diyormuş. Şansına iki oğlu oldu. O da bize böyle tatlı bir kelime şakası bıraktı sağ olsun." dedi Kerem. Bu hikaye benim de gülmeme sebep oldu.

 

"Ee fıstık? Dönüşün şerefine davet düzenlendiğine göre artık buralardasın?" konuşan Cem'di.

 

Derin cevap verdi. "Bilmem ki. Siz geri dönecek misiniz yurt dışına?"

 

"Demir'imle ortak bir proje yapmayı düşünüyoruz. Bir süre buralardayız anlayacağın." Derin Cem'e ışıldayan gözlerle bakıyordu. Kaşlarımı çatarak onlara baktıktan sonra bakışlarımı Ela'ya çevirdim. Aynı şeyi düşünmüş olacağız ki o da bana bakıyordu. İstemsizce güldüğümde Demir bakışlarını bana çevirdi.

 

"Ne oldu güzelim?"

 

Omzumu silktim. "Bir şey yok sevgilim. Ee gidelim mi artık?" dedim burada dikilmekten sıkılmıştım.

 

"Gidelim de bir an önce bitsin şu işkence." diyen Derin'di.

 

Derin arabasının anahtarlarını Cem'e verdi. Kerem, "Ben de onlarla gideyim abi." deyince konuştum.

 

"Bizimle gel istersen. Ben zaten bu elbiseyle önde oturamam. Sen öne geçersin biz de Ela'yla arkada otururuz." Derin'in bana öyle bir bakışı vardı ki.. Çaktırmadan ona göz kırptım. Kerem bizim arabaya geçtiğinde bir Ela'yla arkaya kurulduk.

 

Demir'le Kerem iş konuşmaya başladı. "Var mıdır bu yakışıklının bir yareni?" Ela kulağıma fısıldadığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

"Sorayım istersen." dedim. Ela gözlerini kocaman açarak bana baktığında bu kez gülmemi bastıramadım. Demir dikiz aynasından bana baktığında ona gülümsedim. Gülümseyerek sohbetine döndü.

 

"Pisliksin ya. Gizli saklı bir iş yapamayacak mıyız seninle?" Fısır fısır konuşmaya devam ediyorduk.

 

"Sorarız Derin'e gittiğimizde. Hem ona soracak bir hesabım daha var. Bize Cem'den hiç bahsetmedi." Ela bana hak vererek başını salladı.

 

Yol boyunca bir daha konuşmadık. Ara sıra Demir'le Kerem'in sohbetine dahil oluyordum. Davetin yapılacağı salona geldiğimizde etrafa baktım. Salon yerine saray desek daha münasip kaçacaktı gerçi.

 

Demir arka kapıyı açıp eğilerek bana baktı ve elini uzattı ."Yardım lazım mı çiçeğim?" gülümseyerek uzattığı elini tuttum.

 

"Şimdi değil ama içerdeyken yardımın lazım olacak." dedim gergince. Demir elime bir öpücük kondurdu.

 

"Yanındayım güzelim, gerilme." başımı salladım.

 

Ela'ya yardım etmek için arkamı döndüğümde onun Kerem'in yardımıyla çoktan dışarı çıktığını gördüm. Ela'ya sinsi bir bakış attığımda bana göz kırptı. Bizim arkamızdan Derin'in arabası da gelmişti.

 

"Çok kalabalık ya." dedim etraftaki arabaların salona yaklaştığını gördüğümde. Demir ellerini elime uzattığında gülümseyerek elini tuttum. Derin Cem'in koluna girmişti.

 

"Ben de sana eşlik etmek isterim müsaaden varsa." Kerem kolunu kırarak Ela'ya döndü. Ela gülümsedi kibarca. "Çok sevinirim." diyerek Kerem'in koluna girdi.

 

Önde biz, arkada onlar salona giriş yaptık. Girişte bizi karşılayan Demir'in annesi ve babası oldu. Annesinin gülüşü beni gördüğünde yüzünde dondu. Evet, dakika bir gol birdi.

 

"Hoş geldiniz." konuşan Demir'in babası Devrim amcaydı. Bana gülümseyerek baktığını görünce rahatlayarak bir tebessüm ettim.

 

"Merhaba Devrim amca hoş bulduk." el sıkıştık. Demir'in annesi Deniz hanım ben burda yokmuşum gibi davransa da ona elimi uzattım.

 

"Merhaba Deniz Hanım." dedim kibarca. Elime bön bön baktı. Yanımdan bir öksürük sesi geldi.

 

"Anne. Şu an şu dakika çıkar giderim buradan. Düşeceğin konum hiç umurumda olmaz." elimi çoktan indirmiştim.

 

Deniz Hanım hırsla oğluna baktı. "Bu kız için beni rezil mi edeceksin?"

 

"Anne! Bu kız dediğin benim her şeyim. Ya buna alış buna göre davran ya da bir oğlun olduğunu unut." Demir gitmeye yeltendi. Elimi bileğine sardım.

 

"Çok ayıp olacak herkese. Yapma, bugün değil." dedim sessizce.

 

"Oğlum, kızım. Deniz'in her zamanki halleri işte. Benim hatırım için içeri geçer misiniz?" dedi babası.

 

"Her zamanki hali değil işte. Ben de bu yüzden bu kadar kızıyorum ya." bileğimdeki elini Demir'in eline sardım. Elimi sıkıca tuttu.

 

"Sorun yok Devrim amca. Geçeceğiz şimdi içeri. Değil mi sevgilim?" dedim sevgilim kısmının üzerine basarak. Demir bana baktı, gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama başını sallayarak beni içeri yönlendirdi.

 

Biz içeri girerken arkamızdan Derin'in, "Çok kötüsün anne." dediğini duymuştum.

 

Derin bana yetişti. "Gece ya, çok pişman oldum seni zorla buraya getirdiğime."

 

"Sorun yok. Annen de zamanla alışır bana." Derin bizi bir kokteyl masasına yönlendirdi.

 

"Gece, gitmek istediğin ilk an buradan çıkıp gideriz sevgilim." Demir beni göğsüne çektiğinde kendime rahat bir yer buldum.

 

"Sorun yok diyorum ya. Aa, hadi neşelenin biraz. İki gündür bu gün için hazırlanıyoruz biz." dedim gerçekten samimi bir neşeyle.

 

"Olay ne? Biz Fransız kaldık." diyen Cem'di.

 

"Boşver kardeşim. Artık annemin kafasında neler dönüyorsa." dedi Demir.

 

"Deniz abla kaynana moduna girmiş işte oğlum. Neyini anlamıyorsun?" Kerem konuştuğunda güldük. Keşke iş o kadar basit olsaydı ama eminim kadının aklında başka meseleler vardı.

 

"Oy benim yakışıklılarım gelmiş!" şık bir elbise içinde bir kadın yanımıza yaklaşarak Kerem ve Cem'e sarıldı. Anneleri olmalıydı.

 

"Annem, bu ne güzellik?" Cem konuştuğunda annesi genç bir kız gibi utanarak gülümsedi. Aralarında sıkı bir bağ vardı anlaşılan. Sonra kadın bakışlarını bize çevirdi, Demir'le beni sarmaş dolaş gördü. İşte dedim, ikinci bir Deniz vakası geliyor....

 

"Demir? Oğlum bu güzel kız sevgilin mi yoksa?" ancak öyle olmadı. Kadın gülümseyerek bana elini uzattığında karşılık vererek elimi uzattım.

 

"Evet Suna abla. Gece, benim güzeller güzeli sevgilim." utanarak Demir'e baktığımda gülümseyerek bana göz kırptı.

 

"Seni burda görmeyi bile beklemezken sevgilinle gelmişsin. Aferin sana çocuğum. Bir an önce benim oğlanlar da getirse tanıştırsa gelinlerimle hiç fena olmayacak." Sonra gözleri Ela'yı buldu. Kerem'le yan yana duruyorlardı. Suna ablanın gözleri ışıldadı.

 

"Oğlum? Yoksa bu güzel kız da senin sevgilin mi?" Ela şaşırdığında kıkırdamama engel olamadım.

 

"Yok anne. Ela, Gece'nin arkadaşı." Suna abla kibarca Ela'yla da el sıkıştı.

 

"Kusura bakma kızım. Tüh, çok da güzelsin maşallah." Ela'nın düştüğü durum inanılmaz hoşuma gidiyordu. Keşke şu an onu videoya alabilseydim.

 

"Çok teşekkür ederim Suna Hanım. Siz de çok güzelsiniz. Yolda görsem iki çocuk annesi demem size." Suna abla gülümsedi.

 

"Ay kuzum benim. Hanıma da hiç gerek yok lütfen abla de. Hadi ben sizi yalnız bırakayım da eğlenmenize bakın." Suna abla yaşından beklenmeyecek cilveli bir yürüyüşle yanımızdan uzaklaştı.

 

Bir süre sonra Derin arkadaşlarıyla selamlaşmak için yanımızdan ayrıldı. Kerem ve Cem annelerinin yanında bir nevi akraba ziyareti yapıyorlardı. "Ben bir lavaboya gideyim." Ela kulağıma fısıldadı.

 

"Ben de geleyim." dedim.

 

"Yok balım. Sen sevgilini yalnız bırakma. Malum hunharca kesiyorlar çocuğu." demesiyle birlikte etrafa baktım. Gerçekten de pek çok bakış bu taraftaydı. Sessiz bir ya sabır çektim. Demir'in eli omuzlarımda, sırtım göğsüne yaslıyken bile nasıl bakmaya cesaret ediyorlardı aklım almıyordu.

 

Bir süre sonra yanımıza Demir'in annesi ve yanında genç bir kız yaklaştı. Demir yerinde kımıldandı, belimi daha sıkı kavradı.

 

"E oğlum, kimsenin yanına selamlaşmak için gitmemişsin daha?"

 

"İyiyim böyle anne." diye kestirip attı Demir.

 

"Ah, sen de haklısın tabi çocuğum. Çalışanını sevgilin diye getirdin, tanıştırmak istemiyorsun kimseyle." Demir'in annesine kocaman gözlerle baktım. Bu kadın nereden buluyordu bu aptalca fikirleri?

 

"Anne bu seni son uyarım. Bir daha Gece hakkında konuşurken kelimelerini seç de konuş." Annesi hiç umrunda değilmiş gibi elini sallayıp yanındaki kızı gösterdi.

 

"Bak Pelinciğim senin için kalktı geldi ta Amerikalardan. E malum, nasipse sözlün olacak." içtiğim su boğazıma kaçarken sinir de üstüne tuz biber ekiyordu.

 

"Merhaba Demir." kız benim burda olmam onu zerre kadar alakadar etmiyormuş gibi cilveyle konuştu. Deniz Hanım'ın yüzü gülüyordu. Tabi ya, benimle derdi buydu. Demir için başka bir eş adayı vardı kafasında.

 

"Deniz Hanım, sözlerinizin saçmalığına defalarca katlandım. Sırf Demir'in hatrı için. Ama bu kadar ileri gitmenize izin vermeyeceğim, hatır da bir yere kadar." Demir'le sımsıkı kenetlediğimiz ellerimizi masanın üstüne koydum. "Siz isteseniz de istemeseniz de Demir benim sevgilim. Karşıma yüz tane de Pelin çıkarsanız faydasız."

 

"Hem davet edilmediğin yere geliyorsun hem de saygısızlık yapıyorsun." dedi Deniz Hanım.

 

Demir cevap vermek istedi ama onu durdurdum. "Bizzat oğlunuz tarafından davet edildim buraya. Belli ki kendinize bambaşka bir gelin adayı hayal ediyorsunuz ama şansınıza küsün. Demir benim sevgilim, bu durumun ömrüm yettiğince süreceğini de garanti ederim." sonra yapmacık gülüşümle Pelin'e döndüm. "Ah şekerim, çok üzgünüm kurduğun hayalleri gerçekleştiremeyeceksin. Ama üzülme, seni düğünümüzün baş davetlisi yapacağım." elimle Pelin'in omzunu sıvazladım.

 

"Tabi, buldun zengin çocuğu yamayacaksın kendini." dedi Deniz Hanım. Sinirden bir kahkaha patlattım.

 

"Anne yeter!" Demir sesini öyle bir yükseltti ki etraftaki müziğe rağmen pek çok insan buraya döndü. Deniz Hanım durumu kontrol altına almaya çalışarak yüzüne sahte bir tebessüm kondurarak etrafa baktı. "Sana son uyarımı az önce yapmıştım. Benim geleceğimi kiminle kurmak istediğim, annem olsan bile seni ilgilendirmez. Şimdi, ya Gece'den özür dileyeceksin ya da ben bir daha senin olduğun hiçbir ortamda bulunmayacağım." Demir'in ses tonu normale döndü ancak sözleri öylesine keskindi ki bağırsa belki de bu kadar etkilemeyecekti annesini.

 

Annesi dumura uğramış bir ifadeyle, bir bana bir oğluna baktı. Elbette ki özür dilemeyecekti. Nitekim bunu Demir de anlamıştı. "Eyvallah anne. Senden hayatım boyunca tek bir şey istedim. Onu da bana çok gördün, eyvallah." Demir elimi nazikçe kavrayıp bana yolu gösterdiğinde ikiletmedim. Bu iğrenç ortamdan adım adım uzaklaşırken pek çok gözün üzerimizde olduğunu biliyordum.

 

En sonunda dışarı çıktığımızda Demir derin nefesler alıp kendine gelmeye çalışıyordu. "Sevgilim.." dedim ürkekçe.

 

"Güzelim, bugünü unutalım. Annemin söylediği her şeyi unutalım. Çok sinirliyim, ne olursun." başımı salladım. Vale arabayı teslim etti. Arabaya binip Ela ve Derin'e hızlıca durumu anlatıp Ela'dan onu yalnız bıraktığım için özür diledim. Ama şimdi sakinleştirmem gereken bir sevgilim vardı.

 

"Ben süreyim ister misin?" dediğimde başını salladı.

 

"Güzel kızım benim, sana kurban olurum. Geceni piç ettim yine değil mi?"

 

"Demir. Seninle yaşadığım, yaşayacağım her şeyi severim ben. Canını sıkma benim keyfim yerinde." Demir vitesteki elinin arasına elimi aldı. Sonra sinirle elime baktı.

 

"Güzelim çıkarır mısın şu eldiveni? Bütün gün güzel ellerinden mahrum bıraktı beni şu bez parçası." kıkırdadım ve eldiveni çıkardım. Demir elime sayısız öpücükler kondururken ben iyi ki de bugün bitti diye düşünüyordum.

 

"Tüh ya!" dedim bir anda. "Ben daha seninle dans edecektim."

 

"Edelim." dedi ve benim sormama bile müsaade etmeden direksiyonu kırıp dağ yoluna saptı. Ani hareketiyle kısa bir çığlık atsam da neyin peşinde olduğunu merak ediyordum.

 

Araba yolculuğu dağın tepesinde sonlandığında Demir arabadan inerek kapımı açtı. "Gel." ikiletmeden elimi uzattım ve arabadan indik

 

"Dur. Ben bunlarla yürüyemem." arabanın arka koltuğundan kuaföre giderken giydiğim spor ayakkabılarımı çıkarıp ayağıma geçirdim. Şimdi daha rahattım. Demir bizi az ilerideki düz araziye yönlendirdiğinde onu takip ettim.

 

Gökyüzü bugün inanılmaz yıldızlıydı ve ay da yanında yıldızlara eşlik ediyordu. "Bu çıkıyor mu belinden?" diyerek belimdeki eteği işaret etti. Kemer gibi bağlı olan kuyruğu belimden çıkarıp kenara fırlattım.

 

Demir telefonunu çıkardı. Evgeny Grinko'dan Valse şarkısını açtı.

 

"Şu yıldızlı gökyüzünden bile daha güzel gözlerin. Şu dünyada seni hiçbir şeyin, buna ben de dahilim, üzmesine izin vermeyeceğim. Evrendeki en güzel kadınla dans etmeme izin verir misin?" gülümseyerek, biraz da gözlerim dolu bir vaziyette ellerimi boynuna sardım.

 

Başını boynuma yasladı, derin derin çekti kokumu içine. Şarkı kaç kez tekrarladı, biz kaç dakika böyle sarmaş dolaş kaldık... Sayamadım. En sonunda biz, Demir'in altımıza serdiği ceketinin üzerinde uzanıyor ve gökyüzünü izliyorduk.

 

"Hayatımın en güzel gecesi bu. Demir seni çok seviyorum ben." dedim, göğsüne yaslı başımı biraz kaldırarak.

 

"Gece'm. Hayatıma girerek bütün dünyama aydınlık veren güzel sevgilim. Seni çok seviyorum, ömrümün sonuna kadar da seveceğim."

 

🍷

 

 

 

Loading...
0%