@mefmera
|
☂️ 1 hafta sonra...
"Anne kapat şu perdeyi Allah aşkına!" kafamı battaniyenin altına gömerken konuşmaya çalıştım.
"Kızım yarasa mısın sen karanlıkta yaşıyorsun kaç gündür. Kalk artık şu yataktan!"
"Anneciğim, ne var beni rahat bıraksan?" Yatakta doğrulup etrafa baygın bakışlar attım. Odam harabeye dönmüştü.
Yerlerde peçeteler, abur cubur paketleri ve resim çizip kafa dağıtmaya çalışırken her seferinde Alparslan'ı çizdiğim buruşuk kağıtlar duruyordu. Annem elindeki çöp poşetini açıp yerleri toplamaya başladı.
"Tamam anne bırak, ben hallederim." annem bir süre sessizce bana baktı ardından odadan çıktı.
Artık kendime gelmem gerekiyordu, biliyordum. Ancak içimdeki boşluk günden güne büyürken bunu başaramıyordum. Kafamı dağıtmasını umarak etrafı temizlemeye başladım.
Yarım saat sonunda işim bittiğinde Fulya içeri girmişti. "Anne! Evcil ayımız kış uykusundan uyanmış." bağırarak geçti ve yatağıma oturdu.
"Hayırdır nereye gidiyorsun?" Hazırlandığını görerek merakla sordum.
"Gitmiyorum, gidiyoruz." itiraz etmek için ağzımı açıyordum ki elini kaldırdı. "Sus! Ben gelmiyorum diye bir şey kabul etmiyorum. Hem seni konuştuğum çocukla tanıştırmak istiyorum." O kadar heyecanlıydı ki reddetmek gelmedi içimden.
"Peki, tamam. Giyineyim." Dolaptan siyah bir elbise çıkararak üzerime geçirdim. Altına da beyaz sporlarımı giyecektim.
"Makyaj yapalım mı biraz?" Fulya cevap vermeme müsaade etmeden beni makyaj sandalyesine oturttu.
"Ya ne gerek var makyaja falan. İyiyim böyle." cildime kremi ciddiyetle yaymaya başladı. Ona laf yetiştirmek mümkün değildi.
Biraz sonra makyajımı bitirmiş saçlarıma geçmişti. Allah'tan çok bir şey sürmemişti. Güzel bir eyeliner ve kahverengimsi bir ruj sürmüştü. Güzel gözüküyordum.
Saçlarımın uçlarına dalga verip elleriyle dağıttı. "Hazırsın, hadi gidelim. Emre kapıda bekliyor."
Heyecanla dışarı çıkarken ben de peşinden gittim. Kapıda annem bir çocukla konuşuyordu. Emre bu olmalıydı. Bizi görünce Emre gülümseyerek elini bana uzattı. "Merhaba, sen Mahperi olmalısın. Ben Emre."
Elini sıktım. "Memnun oldum Emre. Gidelim mi artık?" annem Emre'yle vedalaştıktan sonra dışarı çıkıp arabaya bindik.
Elim sürekli telefona gidiyordu. Sanki hiçbir şey olmamış da Alparslan mesaj atacakmış gibi geliyordu.
"Ee siz nereden tanışıyorsunuz?" düşünceler ağır gelince, kafamı dağıtmak için sohbete karıştım.
"Hastaneden tanışıyoruz. Emre doktor." Hastane deyince, işini ona Alparslan'ın ayarladığı aklıma geldi. Of, her şeyde aklıma geliyordu. Biri işese, Alparslan da işiyordu diye ağlayacaktım neredeyse!
"Geldik." Emre'nin sesiyle birlikte arabadan indik. Karaoke bara gelmiştik.
"Ne işimiz var burda Fulya? Şarkı mı söyleyeceksin?" dedim gülerek.
"Sen söylersin belki, kafan dağılır." gözlerimi devirerek içeri girdim.
Pembe, mor ve griden oluşan bir mekandı. Hafif bir neon ışık yansıyordu tavandan. Kalabalıktı ancak rahatsız edecek gibi değildi. Sahnede şarkı söyleyen biri vardı.
Emre, ablamın beline sarılarak masaya yönlendirdi. Ben de peşlerinden gittim ve masaya oturduk.
"Kızlar benim bir arkadaşım daha gelecek ama sorun olur mu?" Emre'nin sorusuyla bakışımı Fulya'ya çevirdim. Gayet de memnun görünüyordu.
Tabi ya, şimdi anlamıştım. Buraya beni biriyle tanışıp Alparslan'ı unutmam için getirmişti. Umursamadım, eminim niyeti kötü değildi. Şimdi burda, sevgilisinin yanında tartışma çıkarmayacaktım.
"Yok sorun olmaz." Emre'nin hala cevap beklediğini fark edince konuştum.
İçecek bir şeyler söyledik ve beklemeye başladık. "Gelmiş bile. Şarkı söyleyecek bakın." Emre'nin sesiyle bakışımı sahneye çevirdim.
Karşımda, yüzünde buruk bir tebessümle bana bakan Alparslan duruyordu.
"Fulya! Ne yaptın sen?" Fulya masumca bana baktı.
"Mahperi ne yapayım? Çok ısrar etti, yalvardı. Dayanamadım." konuşmak üzereyken yüksek sesli melodi doldurdu etrafı.
Başımı sahneye çevirdim, hala bana bakıyordu.
"Tut elimi burdan gidelim, olmaz demeden dinle beni bi. Rüzgarım söndü, dindi ateşim. Ah bebeğim ben hala deliyim." Sanki her şey durmuş da sadece o ve ben var gibiydik.
"Sen yokken ne gece gündüz ne ay var ne tek bir yıldız her yer karanlık ve ıssız göremiyorum." Sesi o kadar güzeldi ki. Dinlerken tüm olanları unutmak, koşup ona sarılmak istemiştim.
Nakaratı tekrarladı ve şarkıyı bitirdi. Etraftaki çoğu kişi alkışlarken o hala bana bakıyordu. Emre ayaklandı, Alparslan transtan çıkmış gibi irkildi ve yanımıza yöneldi.
Tam karşıma oturdu. Bakışlarımız hala birbirimizin üzerindeydi. "Mahperi, dinleyecek misin beni?"
Şarkıya alıntı yaptığında alayla güldüm. "Hayır, sen beni dinleyeceksin." ve kalktım. Kendimden emin adımlarla sahneye yöneldim.
Mikrofonu elime aldım, müzik başladığında Alparslan'ın gözlerinin içine bakarak şarkıyı söylemeye başladım.
"Bazıları acı sever Bazıları bela çeker Bıçağın kestiği yeri Yara izlerini sever
Bazıları sonları sevmez Bazıları bağlanmak ister Eski bir kasete kopmuş bandı Yapıştırıp tekrar dinler" pür dikkat beni izliyordu. Gülümsedim, gözümden yaşlar akmasına rağmen gülümsedim.
"Ben sana nasıl uyduysam aşkın yalanmış Aşkın yalanmış Kollarında uyumuşum hepsi rüyaymış Hepsi rüyaymış" ayağa kalkmak istedi, elimi uzattım durması için.
"Bazıları kurşun asker Yakıp yıkıp esmek ister Kara kanatları omzunda Günahı içine çeker
Bazıları mazide gezer Bazıları hasret özler Çoktan ölmüş bitmiş aşkı Mezardan çıkarıp öpmek ister
Ben sana nasıl uyduysam aşkın yalanmış Aşkın yalanmış Kollarında uyumuşum hepsi rüyaymış Hepsi rüyaymış"
Söylediği şarkının sözlerini hatırladım, ben hala deliyim diyordu değil mi?
"Delisin senin kadar ben de deliyim, deliyim. İpin ucuna sürüklersin beni gelirim, gelirim."
Şarkıyı bitirdim ve kimseyi umursamadan masadan çantamı alarak çıkışa koştum. Buraya hiç gelmemeliydim.
Koşarak burdan uzaklaşmaya çalışırken korna sesi duydum. Ardından acı bir fren sesi. Etrafta yankılanan son ses benim çığlığımdı. "Alparslan!" ☂️
|
0% |