@mefmera
|
☂️ Hani olur ya, her şeyin durduğunu sadece önünüzdeki felakete bakakaldığınızı hissedersiniz. Etraftaki sesler uzak bir uğultu gibi gelir kulağınıza. Sadece kalbinizin atışını duyarsınız, korkuyla atışını.
"Hayır, hayır. Alparslan!" Çığlık attım, arka arkaya çığlıklar attım. Alparslan yerdeydi. Yerde, çarpan arabanın etkisiyle savrulmuş uzanıyordu.
Koştum, kalabalığı itekleyerek koştum ve dizlerimin üzerine çöktüm. "Hayır Alparslan, bana bunu yapamazsın." ne yapacağımı bilmiyordum. Deli gibi ağlıyor, gözümün önünü zor görüyordum. Başını vurmuş olmalıydı, kanıyordu.
"Alparslan, bu da planının bir parçası olsun ne olur! Affettim, yemin ediyorum affettim seni uyan ne olur." Etraftaki kalabalığa baktım. "Ne olur biriniz ambulansı arayın."
Omzumda bir el hissettim. Fulya gelmişti. Boynuna sardım kollarımı. "Abla! Abla uyanacak değil mi? Şaka yapıyor bana, şimdi kalkacak değil mi?"
"Başını çarpmış, beyin kanaması geçirebilir. Kolunda da kırık var. İç kanaması da olabilir." Emre'ye dehşetle baktım.
"Emre sus. Şimdi doktorluğun zamanı değil." Fulya beni kendine bastırdı. Ambulans sesi duyulduğunda kalabalık dağıldı ve yol açtı. Alparslan'ı sedyeye alıp içeri taşıdılar.
"Ben de onlarla gideceğim." Görevli kadın yanına yaklaşan bana baktı.
"Siz nesi oluyorsunuz?"
Hiç düşünmeden cevap verdim. "Sevgilisiyim. Ben de sizinle geleceğim." Kadın arkaya geçmeme yardım etti.
Alparslan'a ilk müdahale yapılırken ben ağlayarak olan biteni izliyordum.
Hastaneye nasıl vardık bilmiyorum. Alparslan'ı aceleyle ameliyathaneye götürdüler. Sırtımı duvara dayayarak yere çöktüm. Ölemezdi, daha benimle barışmak için bana şarkılar söyleyecekti. Ölürse onu asla affetmezdim.
Fulya koşarak yanıma geldi. "Fulya, ailesini arayın haber verin." telefonumu uzattım ona. Telefonu benden alarak uzaklaştı.
Kapı bir açıldı, bir kapandı. Alparslan'dan bir haber yoktu. Sadece beklemek zorundaydım. Elimden hiçbir şey gelmiyor oluşu canımı o kadar yakıyordu ki.
"Mahperi! Ne oldu oğluma?" Füsun ablanın geldiğini görünce ayağa kalktım. Arkasından Orhan amca, Açelya ve Aytekin de geliyordu.
"Araba çarptı." dedim hıçkırıklarım arasında.
"İyi mi kızım? Bir haber var mı?" Orhan amca konuştu bu kez. Cevap verecekken araya Fulya girdi.
"Bilmiyoruz henüz. Bir şey söylemediler." Ona minnetle baktım. Konuşmaya mecalim yoktu.
Orada öylece bekledik. Annem de gelmişti, bana destek olmak istiyordu. Ancak hepsi benim suçumken iyi olmayı umursamıyordum. Tek derdim Alparslan'ın iyileşmesiydi.
Bana yıllar gibi gelen bir süre sonunda doktorlar yanımıza yaklaştı. "Alparslan Eren'in yakınları siz misiniz?"
"Evet."
"Başına ciddi bir darbe almış. Ancak beyin kanaması ya da iç kanama gibi bir problem yok. Kolunda bir kırık var. Uyandığında, hafızasında bazı problemler olabilir. Geçmiş olsun." Ve doktor gitti. Geride kalanlar, üzülmek ve sevinmek arasında bir çizgide kalmıştık.
Evet, şükür ki hayati tehlikeyi atlatmıştı. Ama hafızasını kaybedecekti belki de. Belki bizi hiç hatırlamayacaktı. Buna sebep olduğum için kendimden nefret ettim.
"Ben biraz hava almaya çıkacağım anne." Fısıltım belki de duyulmamıştı ama gitmeliydim. Burada daha fazla duramazdım.
Hastane bahçesinde, ıssız gözüken kısımda bir banka oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp öne eğildim. Şimdi ne olacaktı?
"Peşimden gelmek için gerekli bir sebebin vardır umarım." doğruldum ve bakışlarımı yanımda oturan Aytekin'e çevirdim. "Sahi Aytekin, sen Alparslan'ı seviyor musun yoksa nefret mi ediyorsun? Neden buradasın?"
Aytekin burukça güldü. "Düşman olmadığımız zamanlarda abi kardeştik Mahperi. Güzel günlerimizin hatrına buradayım." başımı salladım.
"Peki neden yanımdasın?" Gergin gözüküyordu.
"Sana bir şey söyleyeceğim." tek kaşımı kaldırdım. Hayra alamet değildi bu ifadesi. "Ben sana bir konuda yalan söyledim."
"Devam et lütfen Aytekin."
"Alparslan seni tanımıyordu." dedi gergince.
"Ne diyorsun?"
"O fotoğraflar, siz tanıştıktan sonra çekildi. Alparslan seni tanımıyordu. Benim kardeşim olduğun için araştırmadı seni. Seni araştırırken kardeş olduğumuzu öğrendi." dehşet içinde ayağa kalktım.
"Ne dedin sen?!" bahçedeki birçok bakış bize dönmüştü. "Bunu biliyordun, biliyordun ve beni kandırdın öyle mi?" Aytekin ayağa kalktı.
"Sadece öyle söylemem gerekiyordu Mahperi. Alparslan'ın canını yakmak istedim." o kadar rahat söylüyordu ki bunu. Engel olamadım, yanağının sert tokatımla buluşmasına engel olamadım.
"Aptal! Koca bir aptalsın. Bu adam sırf ben onu dinlemediğim için o lanet olası yatakta. Sırf sen bana yalan söylediğin için." bir ileri bir geri yürüyordum. Sinirliydim, Aytekin'i parçalamak istiyordum.
"Bunun için geldin değil mi? Vicdanını rahatlatmak için? Sen, sen aşağılık bir insansın Aytekin. Ben bunu asla unutmayacağım. İçinde abi kardeş olacağımıza dair bir umut varsa eğer, sen bugün o umudun üstüne toprak attın." ☂️ |
0% |