Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@mefmera

☂️

"İyi misin kuzum?" Fulya, ona doğru gittiğimi gördüğünde telaşla yanıma geldi.

 

"İyiyim, bir haber var mı?"

 

"Orhan, Orhan biz ne yapacağız?" Füsun ablanın ağlamaklı sesini duyduğumda hızla oraya yöneldim.

 

"Ne oluyor Füsun abla? Alparslan'a bir şey mi oldu?" Yaşlı gözlerini bana çevirdi, sıkıca doladı kollarını boynuma.

 

"Uyandı kızım. Uyandı ama son 6 seneyi hatırlamıyor. Kendisini Melike'nin öldüğü günde sanıyor." elim ağzıma kapandı. Çığlık atmak istiyordum.

 

"Çok zor atlattı kızım. Kendini toparlaması seneler sürdü. Yeniden o zamanları nasıl atlatacak bilmiyorum." Orhan amca Füsun ablayı kendine çekti sarıldı sıkıca. Peki ben kime sığınacaktım. Benim güvenli limanım, benim yüzümden içerideydi. Benim yüzümden acı çekiyordu.

 

Kaçmak istedim, buradan koşarak uzaklaşmak istedim. Annem yanıbaşımdaydı. Ama desteğe ihtiyacı olan ben değildim. "Anne, abla. Hadi eve dönün artık. Ben bugün burada kalacağım. Sabah gelirim tamam mı?"

 

Annem hemen itiraz etti. "Olmaz öyle şey. Ya bizimle gel ya da bizde burda kalırız."

 

"Yapma annem. Bak Orhan amca da Füsun abla da burda. Bana bir şey olmayacak." biraz daha ısrardan sonra nihayet ikna olmuşlardı.

 

"Bir şey olursa hemen ara tamam mı?" Fulya'ya başımı salladım.

 

Füsun ablanın iki büklüm oturduğu sandalyeye yanaştım. "Füsun abla sakin ol biraz." Füsun abla bana döndü.

 

"Halledeceğiz tamam mı? Söz veriyorum, onu iyi edeceğiz."

 

Füsun abla yeni bir gözyaşını silerken konuştu. "Nasıl olacak yavrum o iş? Seni hatırlamıyor bile."

 

Bu gerçek canımı cayır cayır yaksa da gülümsemeye çalıştım. "Zihni hatırlamıyor, ancak kalp unutmaz. Sen sadece sakin ol olur mu? Her şeyi ben halledeceğim."

 

"Orhan amca." Orhan amcaya yaklaştım bu kez.

 

"Bugün çok hırpalandınız. İzin verin bugün Alparslan'la ben ilgileneyim. Eve gidin, dinlenin. Söz ona gözüm gibi bakacağım." Orhan amca tereddütle bir bana bir eşine baktı.

 

"Kızım yalnız bırakmayalım çocuğu. Hem sen de çok yıprandın. Aytekin seni eve bıraksın. Biz dururuz Füsun'la başında."

 

Başımı salladım. "Orhan amca lütfen. Bana güvenmiyor musunuz?"

 

"Güvenmez olur muyum kızım? Kızma bana ama seni hatırlamıyor. Nasıl duracaksın yanında."

 

"Sen onu bana bırak. Yarın gelir durursunuz başında. Belki de beni hatırlayana dek onu son görüşüm olacak. Lütfen."

 

Nihayet hepsini ikna edebilmiş, evlerine göndermiştim. Şimdi Alparslan'ı görmem gerekiyordu.

 

Fulya'dan Emre'nin numarasını istedim. Anında mesaj attığında, aceleyle Emre'yi aradım.

 

"Alo?"

 

"Emre merhaba ben Mahperi. Hala hastanede misin?"

 

"Evet, kantindeyim." telefonu kapatarak hızlı adımlarla kantine yöneldim. Oturuyor kahve içiyordu.

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Bir ricam var diyelim." bana merakla baktı. "Bana hemşire kıyafeti ayarlar mısın Emre?"

 

☂️

 

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver...

 

Alparslan'ın kapısının önünde, üzerimde hemşire önlüğü elimde yemek tepsisi ile dikiliyordum. Beni tanımıyorsa ben de ona bir yabancı gibi yaklaşır yine de onu yalnız bırakmazdım.

 

Cesaretimi toplayınca içeri girdim. Başını kapıya çevirdi. Zeytin karası gözleri kan çanağı olmuştu. Dudaklarımı ısırdım. Hayır, ağlamayacaktım.

 

"Hiç kimseyi istemediğimi söyledim." hiç kimse. Onun için hiç kimse olmuştum.

 

"Hemşireler buna dahil değil maalesef Alparslan." başını sağına çevirdi. Gülümsemeye çalışarak yatağına yaklaştım. Tepsiyi masa bırakıp Alparslan'ı incelemeye başladım.

 

Kolu alçıya alınmıştı. Başına bir sargı bezi sarmışlardı.

 

"Yemek yemen lazım, ilaç içeceksin." Çorbayı elime alarak yatağın ucuna oturdum.

 

"Umrumda değil. İyi olmak, yemek yemek, sağlıklı olmak. Hiçbir şey umrumda değil. Ben bugün kardeşimi mezara koydum." derin bir nefes aldım. Doktorla konuşmuştum. Hafıza kaybı olduğunu ona söylememizde bir sakınca olmadığını söylemişti.

 

"Sanırım bahsetmediler. Hafıza kaybı geçirdin Alparslan. Son 6 seneyi hatırlamıyorsun." alayla bana baktı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen hemşire?" gözümü etrafta gezdirdim. Duvara asılmış takvimle gözlerim kesiştiğinde takvimi alarak Alparslan'a götürdüm.

 

"Yıla bak Alparslan, 2021. Kardeşini 2015'te kaybettin."

 

"Ne? Niye hafıza kaybı geçirdim peki?"

 

"Önce yemek yer misin lütfen? Sana iyi bakacağıma dair söz verdim." aç olduğunu biliyordum. Çorbayı yeniden elime aldım. Yutkunarak çorbaya baktı.

 

"Ben kendim içerim." bakışım koluna takıldı. Sinirle tısladı. "Tamam anasını satayım, sen içir."

 

Güldüm. Çorbayı üfleyerek içirmeye başladım. Çorbası bittiğinde, tepsideki ilaçları içirerek koltuğa oturdum.

 

"Ne bekliyorsun daha. Bitmedi mi işin?" Beni terslemesi sinirimi bozsa da sesimi çıkarmadım.

 

"İlacın seyrini izlemem lazım. Ben yokmuşum gibi davran." ardından elime telefonumu alıp oynarmış gibi yaptım. Aslında sadece ekranı kaydırıyordum.

 

Bir süre sonra, Alparslan'ın nefes alışverişi düzene girdi. Yerimden yavaşça kalkıp yanına yaklaştım. Uyumuştu.

 

Yüzündeki yorgunluğu gördüğümde, dakikalarca yanında tutmaya çalıştığım gözyaşlarım akmaya başladı.

 

Yanıbaşındaki telefonunu aldım. Şifresi, parmak izimdi. Gülümsedim. Önce numaramı sonra mesajlarımızı en sonda fotoğraflarımızı sildim. Belki böyle yapmam yanlıştı. Ona açık açık anlatmalıydım belki de her şeyi.

 

Ama şimdi önceliğim onu iyi etmekti. Doktor hafızasını zorlamamamız gerektiğini söylemişti. Önce yaralarını saracak, sonra kendimi hatırlatacaktım. Alparslan'ın yüzüne sayısız öpücük bıraktım. Belki de onu son kez öpüşümdü. Doya doya çektim kokusunu içime. Biliyordum, onu iyileştireceğimi biliyordum. Aylar önce, o nasıl beni hapsolduğum boşluktan çıkardıysa şimdi aynısını ben yapacaktım.

 

☂️

 

Günler sonra rahat bir yatakta uyumanın verdiği mutlulukla yatağımdan doğruldum. Bugün Alparslan çıkıyordu hastaneden. İki gündür hastanede, hemşire kıyafetleri içindeydim. Gerçek hemşire girdikten hemen sonra giriyor; yediriyor, içiriyor, fırça yeyince de kaçıyordum.

 

Neyse ki şimdi evine gitmişti sağ salim.

 

#Açelya: Mahperi! Çok kötü bir şey oldu?

 

#Mahperi: Ne oldu Açelya, Alparslan'a bir şey mi oldu?

 

#Açelya: Abim sabahın köründe çıkmış gitmiş, nereye gider bilmiyoruz.

#Açelya: Ya kendine zarar verirse.

 

#Mahperi: Korkma kuzum, ben onun nereye gideceğini tahmin ediyorum.

 

Telefonu kapatarak hızlı bir şekilde üzerime bir şeyler geçirdim. Annem iki gündür hastanede kaldığım için kızmış ve evden çıkmamı yasaklamıştı. O yüzden pencereyi açtım ve dikkatlice aşağı inerek otobüs durağına koştum.

 

Yarım saat sonra varacağım yerdeydim. Adımlarım orda olduğunu bilmenin güvencesi ile rahatlıkla ilerlediler. İşte, buradaydı. Melike'nin mezarının başındaydı.

 

"Gerçekten 6 sene önce ölmüşsün Melike? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum abicim? O 6 senenin içinde bir şeyler var, sanki birini özlüyorum gibi. Seni özlüyorum tabi birtanem, küsme. Ama biri daha var özlediğim." gülümseyerek dinledim onu. Kalbinin hissedeceğini biliyordum.

 

"Dur yerinde, bir adım daha atayım deme." Alparslan yeniden konuştu. Nasıl anladığına şaşırarak olduğum yerde kaldım ve o arkasına döndü. Bana baktı önce dikkatle. Sonra kaşları çatıldı.

 

"Hayda! Senin ne işin var burda?" omzumu silktim.

 

"Mezarlıkta ne işi olur insanın Alparslan?"

 

"Tabi, affedersin. Ben öyle seni görünce birden." başımı salladım. Yanına yaklaşarak Melike'nin mezarının önüne diz çöktüm.

 

"Ne yapıyorsun?" dedi şaşırarak.

 

"Kardeşine ne kadar inatçı ve sinirli bir adam olduğundan bahsediyorum." kaşlarını garip bir ifadeyle çattı.

 

"O da bana, abimi bu huysuzluğundan kurtaracak biri vardı ama maalesef hatırlamıyor diyor. Sahi Alparslan, hiçbir şey hatırlamıyor musun hala?"

 

Alparslan yanıma çöktü, sırtını soğuk mermere dayadı. Bir mezarlıkta sohbet etmemiz ne kadar mantıklıydı?

 

"Senin ismin ne hemşire?" gülümsedim. Belki ismim ona bir şeyler hatırlatırdı.

 

"İsmim Mahperi."

 

"Benziyorsun." dedi fısıltıyla.

 

"Neye benziyorum?" ikimizin de sırtı mermere yaslıydı. O ileri bakarken, ben başımı sağa yatırmış ona bakıyordum.

 

"Ay perisine." dedi kafasını bana çevirerek. Hadi canım, hatırlamış mıydı? "Niye bakıyorsun öyle? İsminin anlamı değil mi?" kıkırdadım. Dejavu yaşıyordum, tabi o bunu bilmiyordu.

 

"Aslında Mahperi, hiçbir şey hatırlamasam da içimde bir boşluk var. Ne bileyim, sanki arkamda bıraktığım biri varmış gibi. O boşluğu nasıl dolduracağım ay perisi? Eğer arkamda birini bıraktıysam, şimdiye karşıma çıkması gerekmez miydi?"

 

Yönümü ona çevirdim, bağdaş kurdum ve dirseklerimi dizlerime dayayarak yüzümü ellerimin arasına aldım.

 

"Belki de karşına çıkmıştır çoktan. Sadece bekliyordur. Hatırlamanı, hatırlamasan bile ona yeniden aşık olmanı bekliyordur."

 

"Olur mu dersin? Gerçekten yeniden aşık olabilir miyim?" başımı salladım hızla.

 

"Eminim o her kimse, seni kendine yeniden aşık etmek için elinden geleni yapacaktır Alparslan."

 

"Sen olsan öyle mi yapardın?" dedi çocuksu bir tavırla. Gülümsedim.

 

"Ben varya, sevdiğim adam için her şeyi yaparım Alparslan. Onu kendime aşık edecek şu kadarcık bir ihtimal bile varsa.." derken elimle işaret yaptım. Elimi Alparslan'ın kalbinin üzerine koydum. "Eğer şurası bir parça da benim için atıyorsa, kendimi hatırlatmak için her şeyi yaparım."

☂️

Loading...
0%