@mefmera
|
Yazarcıktan not: Şarkıyla birlikte okursanız moda giriyormuşsunuz. 🥰 ☂️ Yüzük bana, ben yüzüğe bakıyordum. Alparslan dün gece yüzüğü parmağıma takmış, başka hiçbir şey söylemeden gidip yatmıştı. Sabah erkenden evin yolunu tutmuştum. Ne olmuştu şimdi? Beni hatırlamamış mıydı?
"Of Alparslan! Sen böyle yapınca kafanı klozete sokmak istiyorum." yataktan doğruldum. Dışarı çıkmam gerekiyordu. Evde nefes alamıyordum çünkü.
Üzerimi değiştirme gereği bile duymadan evden çıktım. Kulaklıklarım kulağımdaydı. Sahile gidebilirdim belki.
Yürürken birden bir çocuk çıktı önüme. Elinde 3 tane kırmızı gül vardı. Kulaklığımın tekini çıkardım. "Bunlar senin için abla." çocuk gülleri elime tutuşturarak ortadan kayboldu.
Bu neydi şimdi? Güldüm ve elimdeki güzellikleri koklayarak yola devam ettim. Belki de Allah mutlu olmam için bu çocuğu göndermişti bana.
Yakındaki sahil kenarında bir banka oturdum. Denizin mis kokusunu derince çektim içime.
Şarkılar ardı ardına çalarken, dalgaların sesini duymak isteyip çıkardım kulaklıkları. Banka koyduğum güllere baktım. Gülün üzerinde küçük bir kağıt vardı. Ben neden az önce görmemiştim bunu?
Kağıdı alarak açtım. 'Vereceğim adrese gel.' altında bir adres yazılıydı. Hava kararıyordu, kim olduğunu bilmediğim biri beni çağırıyordu, peki ben gidecek kadar salak mıydım? Evet, öyleydim.
Hemen bir taksi çevirdim ve adresi söyledim. Taksi, orman yolunda durdu. "Abla daha fazla giremem içeri." parayı ödeyerek arabadan indim.
Hatamı ediyordum gitmekle acaba. Taksici uzaklaştı. Hava çoktan kararmıştı. Etrafa göz gezdirdim. Ormanın içinde bir yerde, yanıp sönen bir ışık gördüğümde oraya yürümeye başladım.
Kimse yoktu. Ancak yerde, bir örtünün üzerine atılmış birkaç minder ve tam karşısında ağaçların arasına asılmış beyaz bir perde duruyordu. Projeksiyondan yansıyan ışıktı yolun başında gördüğüm. Ne oluyordu?
Minderlerden birine oturdum ve beyaz perdede bir video açıldı.
Açelya ile Berk'i gördüm önce. "Selin, artık benden kaçamazsın!" Berk sesini kalın çıkarmaya çalışarak konuşunca güldüm.
"Of düşüyor mu böyle? Selin değilim diyorum uza." Açelya konuştuğunda gülüşüm arttı.
"Ben böyle bir şey söylemedim." dedim.
Sahne değişti. Begüm telefonla konuşuyor, Açelya yanında yürüyordu. Arkada ise Berk vardı. Berk telefonu kulağına götürdü. "Yanındakine benden bahsetmedin inşallah." Berk'in berbat bir taklit yeteneği vardı.
"Seni ben bile tanımıyorum ona nasıl anlatayım be adam?" Begüm konuştuğunda yine kahkaha attım.
Sahne değiştiğinde ekranda yine Açelya duruyordu. Sağ tarafta Berk oturuyor, elinde içki şişesi tutuyordu.
"İyilik perisi? Beni kurtarmaya mı geldin?" Berk konuştu önce. Mezarlığa gittiği andı bu.
"Hıhı, seni kurtarmaya geldim. Sonra belki dövmemi yaparsın sırtına." güldüm. Manyak mıydı bunlar?
Sahne değişti. Bu kez Fulya ile Emre vardı. Emre Fulya'yı duvara yaslamış, elini beline sarmıştı. "Alparslan.." dedi Fulya.
"Ay perisi.." diye fısıldadı Emre. Yüzleri birbirine çok yakındı.
"Mahperi yemek yapacağım diye mutfağa indin, kendin yemek olacaksın birazdan." Açelya konuştuğunda kahkaha attım.
Sahne yine değişti. Şimdi hepsi bir çember oluşturup oturuyordu. Fulya elindeki suyu Emre'nin üzerine döktü. "Yandım lan!" Emre hızla ayağa kalktı.
"Abi çıkar üstünü ne bekliyorsun?" Açelya konuştuktan sonra Emre üzerini çıkardı. Sırtına yapıştırdıkları peri dövmesini görünce kahkaha attım. Bilgisayardan çıktı çıkarıp yapıştırmışlardı!
"Alparslan?" Begüm şaşırmış gibi yaptı. Emre Begüm'e döndü.
"Ay perisi." Emre Begüm'e yaklaşırken, Füsun abla içeri girip Begüm'ü itekledi. Onun ne işi vardı burda?
"Oğlum yanmış, sen hala aşna fişna peşindesin." güldüm. Füsun abla da oyunlarına alet olmuştu.
Sahne bir kez daha değişti. Emre ile Fulya piknik yapıyordu şimdi. "Hani beni sevmeye gelmiştin?" Fulya cilveli cilveli konuştu.
"Sana geldiğim ilk andan beri seviyorum seni." Fulya kıkırdadı.
"Ya seni çok pis yemek istiyorum şu an." utanarak izlemeye devam ettim.
"Önce ben seni yiyeceğim." Emre hızla Fulya'nın dudaklarına yapıştı. Fırsatçı herif, biz böyle bir şey yaşamamıştık!
Sahne bir kez daha değişti. Masada bir pasta duruyor, Açelya ile Berk karşılıklı oturuyorlardı.
Açelya pastadan birkaç çatal yedikten sonra boğuluyormuş gibi yaptı. Sonra bir yüzük çıkardı ağzından. "Üüf Alparslan, böyle klişe mi olur?" güldüm. Bu kızın abisine zoru mu vardı?
"Sevgilim ol." Berk tüm öküzlüğü ile kızın parmağına yüzüğü taktı.
Sahne yine değişti. Üzerinde hemşire kıyafeti ile Açelya, yatan Berk'e yaklaştı. "Sen kimsin? Niye geldin?"
Açelya gözlerini devirdi. "Hemşire kıyafeti giydiğime göre hostesim. Uzatma da iç şu çorbayı." Berk'e zorla çorbayı yedirdi.
Ekran karardı. Ardından, Alparslan'la çekindiğimiz fotoğraflar gözüktü ekranda bir bir. Sonra video başladı yeniden. Nihayet Alparslan'ı görebilmiştim.
"Güzelim, gecemi aydınlatan ay ışığım. Ağlıyorsun şimdi, biliyorum. Sevinçten de olsa sakın benim yüzümden ağlama." gözümden akan yaşları sildim hemen. Beni böyle tanımasına bayılıyordum.
"Bu bizim hikayemiz. Her anını biz yaşadık. Biz güldük, biz ağladık. Başkası bilmez, ne yaşadık nasıl yaşadık bilmez güzelim.
Bu bizim hikayemiz. Tesadüfen karşılaşıp, bile isteye aşık olan ikimizin hikayesi. Peki sevgilim, bu hikaye nasıl devam edecek?"
Ekran karardı ve bir şarkı çalmaya başladı. Bana ellerini ver...
"Ben söyleyeyim.." Alparslan'ın sesini arkamda duyduğumda hızla ayağa kalktım. Buradaydı, gülümsüyordu.
"Minicik bir hayalim var. Bembeyaz bir elbiseyle, bana yaklaştığın bir hayal. Evin içinde, sevimli pijamalarınla koşturduğun; 'Alparslan bu macunu ortadan sıkma demiyor muyum sana?' dediğin bir hayal. Minicik ellerinle bana hazırladığın yemeği yerken, 'Güzel olmuş mu sevgilim?' diye sorduğun bir hayal. Gece yatarken bana sımsıkı sarıldığın, yorganı üstünden çektiğim için bana kızdığın ancak üşüdüm sandığın için kıyamadığın bir hayalim var.
Dizimin dibine yapışan, minicik bir kız çocuğu var hayalimde Mahperi. Bana baba diye seslenen, senin gibi ışıl ışıl parlayan bir kız çocuğu. Hayalimin her kıyısı, her köşesinde sen varsın. Senin adın, senin kokun, senin sesin.." yavaşça bana yaklaştı. Önümde diz çöktü.
"Ben istiyorum ki, ne yana baksam orda seni göreyim. Her yerde senin sesini duyayım. Ufacık bir anıyı bile seninle paylaşayım. İstiyorum ki, bir ömür seninle aynı yastığa baş koyayım. İstiyorum ki seni ömrüm boyunca yanımda, gururla taşıyayım. Bu benim eşim diyeyim soranlara, bu benim hem ruh hem gönül eşim." cebinden bir kutu çıkardı. Gözlerim dolu doluydu, merakla ona bakıyordum.
"Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel, seni almazsam gözlerim açık gider. Benimle hayalimi paylaşır mısın Mahperi? Hikayenin devamını birlikte yazmak, bir ömür benimle olmak ister misin? Benimle evlenir misin ay perisi?"
Elimi ağzıma kapattım şokla. Sevinçten ağlıyordum bu kez. Başımı salladım hızla. "Evet, evet Alparslan evet! Yüz kere bin kere evet! Evlenirim seninle." ☂️ |
0% |