Yeni Üyelik
35.
Bölüm
@mefmera

☂️

"Afyon yolcusu kalmasın!" Açelya her zamanki Açelya'lığını konuştururken onu takmadım.

 

Önümdeki lüks oteli izlemekle meşguldüm. Çekici, arabayı sanayiye bırakmıştı. Biz de bir taksiye atlamış, Aytekin'in bahsettiği otele gelmiştik.

 

Aytekin önden giderek otele girdiğinde, Alparslan'la el ele verip peşinden gittik. Açelya kendi halinde takılıyor, bizle ilgilenmiyordu.

 

"Kardeşim hoşgeldin." Kapıda bir adam Aytekin'i karşıladı ve erkeksi bir şekilde sarıldılar.

 

"Hoşbuldum Erkan. Bize bugünlük bir oda verir misin?" Erkan hemen masanın arkasına geçti. Kimliklerimizi çıkarıp masaya koyduk.

 

"İki tane çift kişilik odamız var sadece. Uygun mudur?" Sanki başka seçeneğimiz var demek istesem de kendimi tuttum.

 

Anahtarlarımızı alıp odaların önünde durduk. Odalar karşı karşıyaydı. En güzel yanı ise en üst katta olmasıydı ve dışarıdan gördüğüm kadarıyla harika bir teras vardı.

 

"Sevgili abilerim, ben canım yengemi alıp uyumaya gidiyorum." dudağımı büzerek Alparslan'a baktım. Aslında deli gibi onla kalmak istiyordum. Ama sağ olsun Açelya benden önce davranmıştı.

 

"Ben de sanayiye gideyim." Alparslan konuştuğunda daha da üzüldüm. Ben burada kalır vakit geçiririz diye umuyordum.

 

"Ben giderim." Aytekin'e umut dolu bakışlarımı attım. Halimi görünce güldü. "Sen burda kal. Ne bileyim, uzun süre görüşmeyeceksiniz vakit geçirin işte." Alparslan'ın itiraz etmesine izin vermeden uçar adımlarla asansöre bindi.

 

Kendini affettirmeye mi çalışıyordu bilmiyordum ama şu an yaptığı şey hoşuma gitmişti. Açelya çoktan odaya gitmişti.

 

"Sen de uyuyacak mısın güzelim?" Gözlerimi devirdim.

 

"Sence böyle bir fırsat yakalamışken uyur muyum?" Alparslan güldü. Bana doğru yaklaşarak, omzumdaki saçımı arkaya attı ve boynuma bir öpücük bıraktı. Nefesimi tuttum. Öyle ani hareketler yapıyordu ki dengede duramıyordum.

 

"Ne yapalım istersin peki, ay perim?" gülümsedim. Şu an tek istediğim ona sarılmaktı, yaptım. Kollarımı sıkıca boynuna dolayarak, tıpkı bana yaptığı gibi onu öptüm.

 

"İnan fark etmez. Beraber olalım yeter." Alparslan başımın üzerinden, kokumu içine derince çekerek öptü. Tutmasa yere yığılabilirdim.

 

"O zaman sen içeri geç, biraz soluklan. Hızlıca döneceğim ben." Başka bir şey söylemeden asansöre yöneldiğinde el mahkum içeri girdim.

 

Açelya çoktan kıymetlisini devirip yatmıştı. Görmeyeceğini bile bile gözlerimi devirip banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp uykumun açılmasını sağladıktan sonra yeniden içeri geçtim.

 

Buraya gelmişken sıcak havuza girmemek olmazdı. Gerçi üzerime giyecek bir şeyim yoktu. Nerden bilecektim ki Afyon'a uğrayacağımızı!

 

Uflayarak yatağa oturduğumda kapı tıklatıldı. Alparslan'ın geldiğini düşünerek kapıya yöneldim. Gülümseyerek içeri giren Alparslan'ın elinde birkaç poşet vardı.

 

"Havuza gireriz diye düşündüm. Şanslıyız ki çiftler için özel bölümler varmış." dudağımı büzdüm.

 

"Hayatım, yanımda giyecek bir şey yok ki." dudağıma hızlı bir öpücük bıraktı. Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya başladım. Bu halime güldükten sonra konuştu.

 

"Sence ben güzeller güzeli meleğimin üzülmesine izin verir miyim?" merakla ona bakarken elindeki poşetleri eline tutuşturdu.

 

Hevesle poşetleri açtım. Birkaç parça mayo vardı. Bedeni birebir uyuyordu. Niye bu kadar fazla aldığını sormadım. Benim için bir şeyler yapması deli gibi hoşuma gidiyordu. Anı bozamazdım.

 

Siyah, üzerinde çiçek desenleri olan mayoyu beğenerek poşetten çıkardım. Üçüncü poşetin içinde de hoş bir elbise vardı. İnce, beyaz renkli elbiseyi de paketten çıkardım. Banyoya girmeden önce Alparslan'ı yanağından öptüm.

 

"Seni çok seviyorum, haberin olsun." koşarak banyoya girdim.

 

"Ben de seni çok seviyorum meleğim." Alparslan'ın sesini duyunca gülümseyerek üstümü giyindim ve dışarı çıktım.

 

"Açelya'yı da uyandıralım mı?" dedim. Bu deli kız uyuma delisi olsa da sonuçta kaplıcaya gelmiştik.

 

"Uyusun, ben güzelliğimle baş başa kalmak istiyorum." elini tuttum ve başımı göğsüne yasladım.

 

Oyalanmadan dışarı çıktık ve asansöre bindik. Heyecanlıydım. Bu birlikte ilk tatilimizdi. Araba bozulduğu için şükrediyordum resmen.

 

Asansörden inip ilerideki kapıya yöneldik. Kapı sıcacık bir odaya açıldı. Odanın ortasında koca bir havuz vardı. Köşede birkaç şezlong, üzeri yiyeceklerle dolu bir masa bulunuyordu. Sanırım biz gelene kadar her şeyi halletmişlerdi.

 

Alparslan kapıyı kilitledi. Kimsenin gelmeyeceğini bildiğim için rahatça üzerimi çıkardım. Havuzun kenarına oturarak, ayaklarımı ılık suya soktum.

 

"Ay, harika!" verdiğim ani tepki Alparslan'ı güldürmüştü.

 

"Ay perisi de harika." masanın önündeki Alparslan'a kocaman bir öpücük yolladım.

 

Öpücüğü eliyle yakalarmış gibi yaptığında kıkırdadım. Koca adam benim yanımda çocuk gibi oluyordu ya, işte buna bayılıyordum.

 

Elinde tepsiyle havuza yaklaştı. Tepsinin üzerinde çeşit çeşit meyve ve çikolata bulunuyordu. Ağzım sulanarak çileğe uzandım. "Sen girmeyecek misin yoksa?" Alparslan hala pantolon tişörtle duruyordu. Tepsiyi yanıma bırakarak ayağa kalktı ve bir çırpıda üzerini çıkarıp altındaki şortla kaldı.

 

"Sen isteyeceksin de ben yapmayacağım ha. Taş olurum taş." baştan aşağı Alparslan'ı süzdüm.

 

"Sence şu an öyle değil misin?" Yapılı bir vücudu vardı. Instagram'da paylaştığı fotoğraftan hatırlıyordum ancak canlı canlı görmek ayrı bir zevkti.

 

Alparslan güldü ve kendini sıcak havuza bıraktı. Çileklerden üzülerek ayrılarak ben de suya girdim. "Şurada uyuyabilirim gerçekten!" anında vücuduma gelen rahatlamanın tarifi yoktu.

 

Alparslan yanıma gelerek kollarını belime sardı. "Şu senin verdiğin huzuru hiçbir şey veremez bana." utanarak başımı göğsüne yasladım.

 

"Konuşma öyle." Alparslan güldü. Başımı nazikçe kaldırdı. Gözlerinin içi güler miydi bir insanın? Alparslan'ın gözlerinde görüyordum ben o ışığı.

 

"Seviyorum ama." dedi masumca. Tebessüm ettim. Çok sevimli gözüküyordu ve onu ısırma isteği uyandırıyordu içimde.

 

"Neyi seviyorsun?" dedim muzipçe. Gülümsedi, beni kendine çekti.

 

"Seni seviyorum. Ellerini, gözlerini, saçlarını. Minnacık burnunu, bal yanaklarını. Böyle güzel olma insafsız, içim gidiyor." kıkırdadım. Neden bilmem, gözlerim dolu doluydu. Nerden bilecektim ki böyle bir aşk yaşayabileceğimi?

 

"Birisi bana, baban öldükten sonra hayatına devam edeceksin dese ona inanmazdım. Ama sen öyle bir geldin ki Alparslan, dokunduğun her şeyi güzelleştirdin." Alparslan beni alnımdan öptü.

 

"Söz veriyorum, hayatımın hiçbir anında babamın yokluğunu hissettirmeyeceğim sana." burukça gülümsedim. Ölmüş de olsa, babama baba demesi o kadar ince bir davranıştı ki ona her saniye daha da hayran oluyordum.

 

"Şimdi bunları düşünmeyelim. Buradayız, birlikteyiz. Bundan daha güzel bir şey var mı dünyada?" Yoktu, başımı salladım.

 

Yanağımı nazikçe okşayarak bana yaklaştı. Biliyordum, beni öpmek istiyordu. Ama o kadar düşünceli bir adamdı ki iznim olmadan sınırları geçmiyordu asla. Gülümsedim. Düşünmeden, dudaklarımı onun dudaklarıyla buluşturdum.

 

Anında, hevesle ancak nazikçe karşılık verdi. Bu şehvetli bir öpücük değildi. İnsan bir öpücükle vaat verir miydi? O veriyordu. Her zaman yanımda olacağını, beni dünyanın en mutlu insanı yapacağını söylüyordu bana.

 

Kendimi onun kollarına bırakmaktan başka düşüncem yoktu. O benim huzurlu limanımdı, nasıl başka bir şey düşünebilirdim ki?

 

♠️

 

"Meleğim." yatakta dönerek bir şeyler mırıldandım. "Güzelim uyansana." ses netleşti ve ben Alparslan'ın geldiğini anlayınca uyanabildim.

 

Havuzdan sonra yemek yemiş, Açelya aradığı için onu da yanımıza almıştık. Ordan saunaya ve çamur banyosuna girmiştik. Biz genelde Açelya ile eğlenmiş, Alparslan da yüzündeki o eşsiz gülümseme ile bizi izlemişti.

 

Sonrasında o kadar hafiflemiş hissetmiştim ki biraz uyumak için odaya gelmiştim. Hava çoktan kararmıştı. Açelya fosur fosur uyumaya devam ediyordu.

 

"Sevgilim." Esneyerek yataktan doğruldum.

 

"Hadi be uyuyacağım." Aytekin'in sesini duyunca şaşkınlıkla onlara baktım.

 

"Ne oluyor ya?" kafamı kaşırken esnemeye devam ediyordum.

 

Alparslan güldü. "Güzelim, Aytekin burada uyusun. Biz de seninle biraz daha gezelim." göz kırptığında hevesle yataktan kalktım.

 

"Aynen, gezeceksiniz bu saatte." Aytekin alayla gülerek bize bakıyordu. Alparslan Aytekin'in ensesine vurduğunda kıkırdadım.

 

"Ulan, resmen kardeşimle aynı odada kal diye işbirliği yapıyorum. Senin yaptığına bak."

 

"Ben de abinim oğlum. En doğal hakkım bunu yapmak." kıkırdadım ve hırkamı üzerime geçirip telefonumu cebime koydum.

 

Aytekin yatağa kurulduğunda biz çoktan odadan çıkmıştık. "Uyumaya devam etmek ister misin?"

 

"Terasa çıkalım mı?" dedim hevesle. Gülümseyerek başını salladı.

 

Hava hafif serindi. Kollarımı ovuşturduğumda Alparslan beni kendine çekti ve terastaki koltuğa oturduk.

 

Gökyüzü pırıl pırıldı. Derin bir nefes aldım. Yanımda Alparslan, gökyüzünde ışıl ışıl ay bir de buranın mis gibi havası birleştiğinde enfes bir şey çıkmıştı ortaya.

 

"Sana bir şey vermek istiyorum." merakla Alparslan'a baktım. Bana dünyaları verse de durmayacaktı bu adam.

 

İçeri geçip elinde bir kutuyla döndü. Kutuyu kucağıma bıraktığında paketi nazikçe açtım. İçinden çıkan şeyi gördüğümde ağzım açık bir şekilde Alparslan'a baktım.

 

"Ne, yoksa beğenmedin mi?" dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Deli misin? Bayıldım!" kutuda bir gece lambası vardı. Lamba küre şeklindeydi. İçinde ise, bir sürü küçük yıldız vardı. Köşesinde bir ay, altında Satürn ve sağında Jüpiter. Bu bir gezegen küresiydi. Zeminde ise bir kız heykeli vardı.

 

"Nolur deneyelim nolur!" dedim hevesle. Alparslan gülerek ayağa kalktı ve gece lambasını elimden aldı. Terasın köşesinde priz vardı. Lüks oteldi, buna şaşıracak değildim ya.

 

Lambayı prize taktığında daha da şaşırdım. İçinde ne varsa terasın duvarına yansımıştı. "Alparslan!" dedim sevinçle. Ayağa kalkarak adeta uçarak boynuna sarıldım.

 

"Sen çok harika bir insansın biliyorsun değil mi? Çok teşekkür ederim!"

 

"Odana her girdiğinde beni hatırlatan bir şey olsun dedim birtanem." gülümsedim.

 

"Bunun için gece lambasına ihtiyacım yok tabi. Girdiğim çıktığım her yerde aklımdasın zaten." sonra hevesle konuşmaya devam ettim. "Ama bu dünyanın en güzel lambası! Ya çok teşekkür ederim."

 

Alparslan içten bir kahkaha attı. "Ah güzel meleğim benim. Şu yüzündeki gülümseme için ben canımdan bile vazgeçerim."

 

Elimi dudağına kapattım. "Öyle şeyler söyleme. Sen yanımda olduğun sürece ben hep böyle mutlu olacağım."

 

Dudaklarımız, ay ışığının altında bir kez daha buluştu. Onunla geçirdiğim her gün en güzel günümdü. Onu çok seviyordum ve her nefes alışverişimde bu sevgi daha da artıyordu.

☂️

Loading...
0%