Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@mefmera

Lütfen medyayla dalga geçmeyin mwbfkwbrke

 

☂️

"Of, uyansana artık be!" Açelya ile sabah rutinimiz başlamıştı. Uykuya inanılmaz düşkündü. Önemli günlerde kendisini kaldırmamı istiyor ama asla uyanmıyordu.

 

Okulun ilk senesi bitmişti. Havalar iyice ısınmaya başlamıştı. Alparslan yıllık iznini dönem sonuna getirmişti ve şimdi yeniden İzmir'e dönüyorduk. Biraz tatil biraz da ailemizle vakit geçirdikten sonra ben yeniden buraya dönecektim. Anneme yaz okulu olduğunu söylemiştim ama tabiki böyle bir şey yoktu. Alparslan buradaydı, üstelik benim için buraya tayinini aldırmışken ben 3 ay boyunca İzmir'de duramazdım.

 

"Kalktım ya tamam. Ne var bensiz gitseniz." onu söylenmeleri ile baş başa bırakıp odama geçtim. Yazlık birkaç parça kıyafetimi ve makyaj malzemelerimi almıştım yanıma. Nasılsa yine dönecektim.

 

Kapı çaldığında Açelya da koridora çıkmıştı. Kapıyı açtığımda gülümseyen Alparslan'la karşılaştım. "Günaydın sevgilim. Hazır mısınız?"

 

"Hazırız abi. Sağ ol beni de hatırladığın için." Açelya abisine trip atarak önden önden çıktı. Arkasından gülerek baktık. Bu aralar bizi biraz kıskanıyor gibiydi. Gerçi haklıydı da. Alparslan geldiğinden beri sürekli dip dibeydik.

 

"Özlüyor galiba seni." dedim. Bavullarımızı alıp çıkmıştık çoktan.

 

"18 yıldır aklına gelmiyordu hiç abisi olduğu." dediğinde kıkırdadım. Ön koltuğa Açelya geçmişti. Gözlerimi devirerek arkaya oturdum.

 

"Hayırdır benim biricik kardeşim? Abini mi özledin sen?" Açelya çocuk gibi mırıldandı. Alparslan arabayı çalıştırdı ve vakit kaybetmeden harekete geçtik.

 

İlk molanın sonunda Açelya arkaya geçip uyuyacağını söylemişti. Kendi kendine kızıyor kendi kendine barışıyordu deli kız.

 

Hava kararmaya başlarken biz çoktan İzmir sınırlarına girmiştik. Camı sonuna kadar açtım.

 

"Oh be! Mis gibi kokuyor yemin ederim." Alparslan güldü.

 

Bizim eve gidecektik. Herkes orada toplanmıştı. Annem dönüşümüz için harika yemekler hazırlayacağını söylemişti. Karanlık iyice çöktüğünde biz çoktan eve varmıştık.

 

Alparslan yaklaştığımızda kornaya bastı. Açelya sıçrayarak uyanmıştı ve içinden küfürler ettiğine emindim. Korna sesini duyan annemler çoktan dışarı çıkmıştı. Alparslan arabayı park ettiğinde, iki büklüm oturmaktan ağrıyan uzuvlarımı unutmuş anneme koşmuştum.

 

"Yavrum. Hoşgeldiniz!" Annemle kucaklaştıktan sonra diğerleri ile de sarılmış içeri geçmiştik.

 

"Kızım, sen kilo mu aldın ne yaptın?" sofraya oturduğumuz an annem konuştu. Kaşlarımı çattım. Hiç de kilo falan almamıştım.

 

"Sana öyle gelmiştir anne, uzun zamandır görüşmüyorsunuz neticede." Benim yerime Alparslan cevap verdi. Yan yana oturuyorduk. Masanın altından elini tuttuğumda bana göz kırptı.

 

Yemekler yendi, çaylar içildi. Alparslanlar eve döndüğünde ben çoktan yatağıma koşmuştum. Fulya çikolatalı süt hazırlayıp odaya getirdi. "Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum." derken gülüyordum.

 

"Gelir gelmez başladın Mahperi'lik yapmaya. Sus da elbise seçmeme yardım et." sütümden bir yudum alıp kenara bıraktım.

 

Emre ile Fulya bu bir senede, ilişkilerini oldukça ileri taşımışlardı. İsteme için benim dönmemi beklemişlerdi ve bir hafta içinde sözlenecekti. O yüzden şimdi yana yana elbise arıyorduk.

 

"Bir dakika ya. Önce ben sözlendim, sen benden önce evlenemezsin." Fulya güldü.

 

"Ben senden büyüğüm. Sıramı sana kaptırır mıyım hiç?" kıkırdadım. Uyku iyice bastırana kadar elbiselere baktık. Tabiki de Fulya hiçbirini beğenmemişti.

 

Bana kızarak odadan çıktı. "Kapıyı kapatsaydın bari vicdansız!" arkasından bağırdım ancak oralı olmadı. Kalkıp kapıyı kapatmaya üşendiğimden yatağa iyice yayıldım ve kapıya sırtımı dönerek umursamamaya çalıştım.

 

#Aslan Parçası: Güzelim, uyudun mu?

 

#Mahperi: Hayır sevgilim. Uyumak üzereyim ama.

 

#Aslan Parçası: Tamam güzelim.

#Aslan Parçası: Yarın denize gidelim mi diyecektim.

 

#Mahperi: Bu da soru mu? Tabiki de gidelim.

 

#Aslan Parçası: Heyecanını yerim senin.

#Aslan Parçası: Yalnız bizim baş belaları da gelmek istiyor.

#Aslan Parçası: Sen de Fulya'ya söyle, hep birlikte gidelim.

 

#Mahperi: Tamam yavrum. Seni seviyorum, iyi geceler.

 

#Aslan Parçası: Seni seviyorum güzelim. İyi geceler.

 

☂️

 

"Niye güneş kremi almadınız yanınıza?" Bizi gördüğü için otuz iki diş sırıtan bir Berk, bilmem kaçıncı fotoğrafını çeken Begüm, köşede oturup cilveleştiklerini belli etmemeye çalışan Emre ve Fulya, benim burada ne işim var gibi bakan Aytekin, odama girip kendine giyecek bir şeyler arayan Açelya ve onları bir arada tutmaya çalışan sevgilimle ben küçücük salona tıkılıp kalmıştık.

 

"Alırız giderken ay perisi, nolacak." benim konuşmama müsaade etmeden, Alparslan yanındaki Berk'in ensesine yapıştırdı.

 

"Ona sadece ben öyle seslenebilirim. Biliyorsun değil mi Berk?" Berk hiç etkilenmedi bile. Sinirle gülerek annemin odasına girdim. Annemde her zaman güneş kremi bulunurdu. Çekmecesinden aradığım kremi bulunca yeniden salona geçtim.

 

"Açelya, hadi artık." Alparslan kardeşine seslendi. Açelya elinde birkaç parça kıyafetle içeri girdi.

 

"Yav güzelim, sen niye böylesin?" Alparslan'ın sorusuna karşılık Açelya şaşkınca baktı. Güldüm.

 

"Denizden çıkmayacağız kızım. Kocaman bir çanta hazırlamışsın farkında mısın?" Bu sefer Aytekin konuştu.

 

"Uğraşmayın benimle. Ben fotoğraf çekinmeye gidiyorum oraya." Açelya abilerine karşı saçını savurdu ve masadaki çantasını sırtına attı.

 

"Gidiyor muyuz artık kanka?" Emre nihayet ablamla cilveleşmeyi kesti ve ayaklandı.

 

"Herkes hazır heralde kardeşim. Gidelim." Alparslan'dan onay geldiğinde çok şükür dışarı çıkabildik.

 

Ben, Açelya ve Begüm Alparslan'ın arabasına binerken, diğerleri Emre'nin arabasına bindi. Çeşme'de sık sık gittigimiz bir yer vardı. Alparslan'dan rica etmiş, oraya gitmek istemiştim. Hem daha sakindi. Daha rahat hareket ederdik.

 

Yolumuz uzun değildi. O yüzden sohbet ede ede yolu kısa sürede bitirdik.

 

Arabalardan ilk inen Berk oldu. Kendisini bir anda suya bırakacağından korktuğum için peşinden indim. "Dur be çocuk!" Berk gülerek bana döndü.

 

"Bayadır denize girmiyorum lan. Tutmayın beni." neyse ki düşündüğüm gibi kendini öylece suya bırakmadı. Önce üzerini çıkardı ardından suya atladı. Manyaktı bu çocuk.

 

Kızlarla şezlonglara kurulduk. Erkekler yiyecek bir şeyler almaya gitmişti. Henüz erkendi, o yüzden pek kimse yoktu.

 

Bir şeyler atıştırdık. Ardından herkes kendi kafasına göre takılmaya başladı. Herkes denize gittiğinde ben şezlongta uzanmış kitabımı okuyordum.

 

"Güzelim." Alparslan'ın sesini duyduğumda gülümseyerek ona döndüm. "Denize girelim ister misin?" kitabı çantama attım.

 

"Girelim tabi. Güneş kremini sürdün mü?" başını salladı.

 

Çantama uzanıp içinden kremi çıkardım. Alparslan üzerindeki tişörtü çıkardı. Etrafa göz attım. Kimsenin izlemediğinden emin olmam gerekiyordu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamış olmalı ki güldü. Ne yani, kıskanamaz mıydım nişanlımı?

 

Alparslan önüme oturdu. Kremi özenle sırtına sürmeye başladım. Ellerim vücudunun ön kısmına ulaştığında, heyecandan ölmek üzere olduğumu hissedebiliyordum. Derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım. Bu adam yakında benim kocam olacaktı.

 

İşim bittiğinde kendimi adeta uçarcasına deniz kıyısına attım. Alparslan arkamdan gülüyordu. "Benim de sana sürmem gerekmiyor mu?"

 

"Ben hallettim sevgilim çok sağol." Alparslan gülmeyi zar zor keserek yanıma geldi. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda ise ellerini teslim olurcasına kaldırdı.

 

Üzerimdeki pareoyu çıkardım. Alparslan ellerimizi kenetledi. Ilık suda yürüdük ve derinlere geldiğimizde kendimizi suya bıraktık.

 

Diğerlerini çoktan geride bırakmıştık. Şimdi ikimiz vardık sadece. Onunlayken hep böyle hissediyordum zaten. Herkes gitmiş, her şey durmuş ve sadece ikimiz kalmış oluyorduk geriye.

 

Islak saçlarımı boynumdan çekti. Islak dudaklarını nazikçe boynuma dokundurdu. Olduğum yerde tir tir titrediğimi hissettim.

 

"Alparslan." sesim de tıpkı vücudum gibi titriyordu.

 

Alparslan, dile dökmesem de ne demek istediğimi anladı. Dudaklarını boynumdan çekti. Dudaklarımız birleştiği an kollarımı ona doladım. Aramızdaki mesafe kapandı. Öpüşmemiz tutkulu bir hal almaya başladığı anı bölen bir ses duyduk.

 

"Aile var kardeşim." Berk yanındaki sarışın kızla birlikte yakınlarımızda yüzüyordu.

 

Utanarak geri çekildim. Alparslan kızmışa benziyordu ancak omzuna dokunarak onu durdurdum. Bir şey söylemedi.

 

Berk'i geride bırakarak yeniden sahile döndük. Alparslan şezlonglarımızı birleştirdi. Şemsiyeyi tam ortamıza koydu ve şezlonga uzanarak bana yanını işaret etti. Gülümseyerek yanına uzandım.

 

"Hazır buraya gelmişken, babamla birlikte ev için çalışalım diyorum. Ne dersin?" ona doğru döndüm, başımı elimin üzerine koydum ve diğer elimi Alparslan'ın yüzünde gezdirdim.

 

"Sence ne derim? Zaten aklımdan hiç çıkmıyor. Evimizin nasıl olacağını o kadar düşündüm ki." gülümsedi. Avucumun içinden öptü.

 

"Lan yatmaya mı geldiniz? Kalkın voleybol oynuyoruz." Emre'nin sesi, Alparslan'la bakışmamızı böldü. Alparslan derin bir nefes aldı.

 

"Bu baş belalarıyla gelirken başıma bunların geleceğini biliyordum." kıkırdadım ve yattığım yerden kalktım. Hepsi toplanmış voleybol oynuyordu.

 

"Hadi gidelim. Ayıp olmasın." Alparslan el mahkum peşimden geldi.

 

Önce voleybol oynayarak başladık. Topu nerden bulduklarını bilmiyordum ama iyi gelmişti. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum.

 

Sonra yakartop oynamaya karar verdiler. Erkeklere kızlar takım oluşturduk ve ortaya önce biz geçtik.

 

"Lan böyle iş mi olur? Ben karımı nasıl vurayım?" Alparslan sinirle elindeki topa bakarken ben kahkaha attım.

 

Herkesin içinde bana karım demesi kendimi garip hissettirmişti. "Oyunbozanlık yapma Alparslan." Alparslan istemeye istemeye topu bana attı.

 

Oyun sona erdiğinde saat öğleyi çoktan geçmişti. Kendimizi yorgunca yere bıraktık.

 

Köşedeki dondurmacıyı görünce dilimin damağımın kuruduğunu fark ettim.

 

"Ben dondurma alıp geliyorum." diyerek ayaklandım.

 

"Sen otur güzelim, ben alırım." Alparslan ayaklanmak üzereydi ama onu durdurdum.

 

"Ben alırım hayatım. Otur sen, nefes nefese kaldın." bir şey söylemesini beklemeden dondurma tezgahına ilerledim.

 

"10 tane çikolatalı dondurma alabilir miyim?" Adama parayı uzattım ve dondurmaları beklemeye başladım.

 

"Pardon, bakar mısınız?" yanımdaki genç adam bana seslendi.

 

"Buyrun?" dedim kibarca. Adamın yüzüne arsız bir gülüş yayıldı.

 

"Acaba numaranızı alabilir miyim?" şaşkınlıkla baktım.

 

"Hayır tabiki." dondurmaları aldım ve bizimkilere doğru yürümeye başladım.

 

"Niye naz yapıyorsun ki şimdi? Numaranı vereceksin, biraz konuşacağız, biraz takılacağız hepsi bu." peşimden geldiğini duyduğumda adımlarımı hızlandırdım.

 

"Kızım uzatmasana. Altı üstü numaranı istedik." ve olmaması gereken bir şey oldu. Alparslan kafasını bu tarafa çevirdi. Tam o sırada arkamdaki çocuk kolumdan tuttu ve beni kendine çekti.

 

"Lan!" Alparslan'ın bağırmasını duydum. Çok kısa bir sürede yanımda bitti ve kolumu tutan çocuğun suratına bir yumruk geçirdi.

 

Diğerleri de çoktan yanımıza gelmişti bile. "Sen kendini ne zannediyorsun?" Alparslan inanılmaz sinirliydi. Onu ilk defa bu halde görüyordum.

 

"Ne oluyor kardeşim? Sen kimsin? Bırak da şu hatunun numarasını alayım." Adam sarhoş gibi davranıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

 

"Numarasını alacaksın öyle mi? Baştan söylesene. Al sana numara!" Alparslan bir yumruk daha attı.

 

"Alparslan bırak tamam. Bırak gidelim ne olur." Alparslan beni dinlemiyordu bile. Deli gibi yumruk atmaya devam ediyordu. İşler daha da kötüleşti. Çocuğun arkadaşları koşarak buraya geldiler ve bizimkiler de kavgaya dahil oldu.

 

Etraftaki birkaç insan araya girdiğinde kavga ancak dağılabilmişti. "Seni şikayet edeceğim. Bunun bedelini ödeyeceksin oğlum." çocuk hala pişkin pişkin konuşmaya devam ediyordu.

 

"Lan siktir git! Daha hala konuşuyor pezevenk." Alparslan'ı kolundan tuttum.

 

"Gidelim artık. Lütfen sevgilim." Alparslan elimden tuttu ve ilerlemeye başladık. Kendini zor tuttuğuna emindim ama elini tutuyorken biraz olsun sakinleşiyordu.

 

Arabaya geçtik. Alparslan direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. "Alparslan." konuşmama müsaade etmedi.

 

"Lütfen Mahperi. Şimdi değil." sustum. Bana zarar vermeyeceğini biliyordum ama yeterince öfkeliydi. Şimdilik üzerine gitmesem iyiydi.

 

Alparslan diğerlerini beklemedi. Arabayı çalıştırdı hızla. Sessizce sakinleşmesini bekledim. Nihayet bir köşeye park etti.

 

"Bir daha sakın, sakın bensiz bir yere gitme Mahperi. Kızım ya ben olmasaydım orda. Ya o şerefsiz seni takip etseydi, ya sana bir şey olsaydı." başını bana çevirdi. Birbirine sürttüğüm ellerimi elleri arasına aldı. "Güzelim, etrafta o kadar çok pislik var ki seni koruyamam diye çok korkuyorum. Lütfen, bundan sonra bensiz markete bile gitme olur mu?" Sakinleşmişe benziyordu.

 

Gülümsemeye çalıştım. "Tamam Alparslan." dedim titrekçe.

 

"Güzelim." elimden öptü. "Sana değil kızgınlığım, yapma böyle. Sokakta bunun gibi yüzlerce şerefsiz var. Kendine dikkat et istiyorum. Hepsi bu." başımı salladım. Alparslan arabayı çalıştırdı.

 

Evin önüne geldiğimizde inip inmemekte tereddüt ettim. Bir şey söylemeli miydim?

 

"Bakar mısın bana çiçeğim?" gülümsememe engel olamadım.

 

Başımı ona çevirdim. "Özür dilerim seni korkuttuysam. Seni çok seviyorum ben. Başına bir şey gelecek düşüncesi bile beni delirtmeye yeter." Arabada olmanın elverdiği kadar ona sarılmaya çalıştım.

 

"Özür dileme sevgilim. Biliyorum ne hissettiğini. Ben de seni çok seviyorum." Alparslan ben içeri girene kadar bekledi.

 

Kapıyı kapattığım anda arabayı çalıştırması beni gülümsetmeye yetmişti. Bir nevi tacize uğramış olmam beni korkutsa da Alparslan'ın her daim yanımda olacağını bilmek rahatlatıyordu.

☂️

Loading...
0%