Yeni Üyelik
41.
Bölüm
@mefmera

☂️

Evde büyük bir telaş hakimdi. Fulya bir oraya bir buraya koşturuyordu. Ağlayıp ağlamamak arasında kaldığını görüyordum ama işin ucunda makyajının bozulması vardı.

 

Oturduğum koltukta rahatça arkama yaslandım. Bu işleri çoktan atlatmış olmanın verdiği haklı gurur vardı üzerimde. "Amma abarttın ha. Altı üstü 50 kişilik bir organizasyon." Fulya dehşetle bana baktığında kahkaha attım.

 

Emre'nin biraz(!) kalabalık bir ailesi vardı. Bu yüzden söz için baya kişi çağırmışlardı. Bu nedenle evin arkasındaki bahçeyi düzenlemeye çalışıyorduk. Tabi Emre bunu son gün haber verdiği için Fulya'nın etekleri tutuşmuştu.

 

"Yavrum şaka yapıyorum. Her şey hazır telaş yapma artık." Alparslan elinde pide kutularıyla çıkageldi. Yemek işini erkek tarafı üstlenmişti. Alparslan da Emre'nin arkadaşı olarak ona destek olmak istemişti.

 

"Çok güzel kokuyor, yeyim mi bi tane?" Alparslan güldü ve pideleri masaya koyarak bana sarıldı.

 

"Sana lahmacun yaptırdım. Kimse gelmeden mutfakta ye." Gözünden aşk fışkırtacak ilk kadın olarak tarihe geçmek üzereydim.

 

"Sen var ya dünyanın en mükemmel adamısın." Alparslan'ı peşime takarak mutfağa yöneldim. Bizimkiler çoktan burdaydı. Fulya hepsini bir işe koştuğundan ortalarda gözükmüyorlardı.

 

"Ufacık şeylerden bile mutlu oluyorsun ya bayılıyorum sana." gülümsedim. Lahmacunu kıtlıktan çıkmış gibi gömerken bir yandan konuşmaya çalışıyordum.

 

"O kadar işinin gücünün arasında bunu düşünmüşsün. Nasıl mutlu olmayım?" Tabi ağzımda hayvan gibi bir lokma olduğu için bu bir homurtuya benzemişti. Utanarak lokmamı yuttum. "İğrendin benden şu an değil mi?"

 

Alparslan kaşlarını çattı. "Kızım manyak mısın? Ben senin kocan olacağım, senin her halini göreceğim. Niye iğreneyim senden?" Ona öpücük attım ve yemeye devam ettim.

 

Önce büyük aile üyeleri geldi. Kız istemeyi onlarla yapacak ardından diğerleriyle söze geçecektik. Ev o kadar kalabalığı ağırlayacak kadar müsait olmadığından annem dünürlerine rica etmişti.

 

İsteme bittiğinde bahçeye söz için çıktık. Kalabalık olunca Fulya ses sistemi de kurmak istemişti. Çalınan müzikler eşliğinde biraz eğlenip sözü bitirdik.

 

Çoktan akşam olmuştu. Herkes dağılmış, biz gençler kalmıştık. "Güzelim, hadi çıkalım mı?"

 

Orhan babam bugün, Füsun annemle birlikte iş gezisine gidecekti. Biz de bütün gençler Alparslanların evinde toplanacaktık.

 

"Çantamı alayım da çıkalım hayatım." üzerimi giyinmekle uğraşmak istemediğimden sabahtan hazırladığım çantayı aldım ve koridora yöneldim. Nasıl olsa Açelya'nın odasında giyinirdim.

 

"Hay maşallah benim damatlarıma. İkisi de dalyan gibi, püh." annem kapıda Emre'yle Alparslan'ı övmeyle meşguldü.

 

"Oğlum, kızlarım önce Allah'a sonra size emanet. Aman dikkat edin." Damatlar, kayınvalidelerinin elini öptükten sonra evden çıktık.

 

Fulya'nın söz için gelen arkadaşı Sude'de bizimle geliyordu. Arabalara doluştuk. Alparslan alışveriş için bir marketin önünde durdu. "Bu kılıkta gelmemi beklemiyorsun herhalde." dedim bana diktiği gözlerine ithafen.

 

"Ne olacak ay perisi, benim yanımda sana yan bakma cesaretini bile gösteremezler." kıkırdadım. Arkama dönerek konuştum. "Bir şey istiyor musunuz?"

 

Anında sorduğuma pişman olmuştum. "Kanka 8-10 tane cips al. Pizza al ısıtır yeriz. Bir de bana iki kutu fıstıklı dondurma al." Berk anında isteklerini sıralarken ben gözlerimi belertip ona bakıyordum. Alparslan ise benim yapmak istediğimi yapıp Berk'e orta parmağını gösterdi ve arabadan indi.

 

"Afiyet olsun." diyerek indim arabadan.

 

Alparslan indiğimi gördüğü an elini uzattı. Diğer arabada arkamızda durmuştu. Emre inip yanımıza gelmeye kalktığında Alparslan müsaade etmedi.

 

İçeri girdiğimizde Alparslan bir araba çekti. Sinsice sırıtarak ona baktığımda gülümsedi. "Her ne kadar yanımda çocuklaşmanı sevsem de, bu kadar güzelken birilerinin dikkatini çekecek şeyler yapamazsın."

 

Gözlerimi kocaman açtım. "Market arabasına girmek istediğimi nasıl anlamış olabilirsin ya?" Alparslan güldü ve yanağımdan hızlıca bir öpücük çaldı.

 

"Ben senin her zerrene aşık olmuşum ay perim. Nefes alışverişinden anlarım ne istediğini." kıkırdadım ve raflara yöneldim. Berk oburunun siparişlerini arabaya koymayı ihmal etmiyordum. Onun haricinde, yiyebileceğimiz birkaç şey daha aldık.

 

"Ya sevgilim." dedim çocuksu bir heyecanla.

 

"Efendim güzelim."

 

"Ya böyle şey gibi hissettim. Hani sanki evlenmişiz de evimizin ilk alışverişini yapıyormuşuz gibi." Alparslan önce gülümsedi. Sonra bir market arabasına bir de bana çevirdi bakışlarını.

 

"Tamam kabul, öyle söyleyince kulağa hoş geliyor ama. Evlenince hep hazır yemekler yemeyeceğiz inşallah." Usulca omzuna vurdum, güldü.

 

"Şurada bir hayal kuralım dedik, niye bozuyorsun?" Kasadaki sıraya girdiğimizde Alparslan beni kolunun altına aldı.

 

"Seninle ilgili, ikimize de yetecek kadar çok hayalim var benim." sıra bize geldiğinde seri bir şekilde poşetleyip ödemeyi yaparak marketten çıktık.

 

Arabada bizi bekleyenler bize sövüyor olabilirdi.

 

Nihayet yol bitmiş ve Alparslanların evine gelmiştik. Bir nevi ev sahibesi olarak Açelya'nın arkasından girmiş, evi yeni görecek olanlara rehberlik etmiştim.

 

"Lan Berk. Bir gün kıracaksın şu koltuğu." Aytekin, hayvan gibi koltuğa atlayan Berk'in arkasından söylenirken hepimiz salonda yerimizi almıştık.

 

"Ne yapayım abi? Koltuk gel beni parçala diye bağırıyor, çok rahat." kıkırdadım. Bu çocuğun asla bitmeyen enerjisinden bana da lazımdı.

 

"Karnınız açsa bir şeyler hazırlayalım." dedim. En son öğlen yemeği yemiştik ve saat şuan 16.00'a geliyordu.

 

"Olur valla yengecim de önce şu üstümüzdekilerden bir kurtulalım. Fulya her an salonun ortasına çıkıp sahnesine başlayabilir." Fulya Emre'ye çaktırmadan Açelya'ya el hareketi çektiğinde güldüm.

 

Açelya haklıydı. Hepimiz sözden çıktığımız halimizle duruyorduk. Önden ayaklanarak Açelya'nın odasına ilerledim. Kızlar da beni takip etti. Diğerleri ne yapardı bilmiyordum.

 

"Fulya sen bir duş al istersen." Açelya Fulya için temiz havlu çıkarırken konuştu.

 

"Var ya çok iyi olur. Yüz nakli yaptırmış gibi hissediyorum kendimi, çıkarayım artık şu makyajı." Açelya Fulya'ya eşlik ederek onu banyoya götürdü. Sude de Fulya'nın yanında giderek banyoda hazırlanmaya karar verdi.

 

Açelya geri dönene kadar ben de makyajımı silmekle uğraşıyordum. "Sen de duş almak ister misin? Burası senin de evin sonuçta." Açelya'ya sevgi dolu gözlerle baktım. Bazen sinirlendirse de onu seviyordum.

 

"Olur, Fulya çıksın da girerim çaktırmadan." Açelya başka bir havluyu bana uzattı.

 

"Abimin odasında da banyo var. Sen orda al bekleme boşuna." Omzumu silktim. Fark etmezdi.

 

Açelya peşimden gelmedi. Sonuçta müstakbel kocamın odasını biliyordum. Sırıtarak Alparslan'ın odasına girdim. Mis gibi kokusunu içime çekerken acaba sarhoş olur muyum diye düşünmüyor değildim.

 

Odadaki banyoya girerek kapısını kilitledim. Suyun ısınmasını beklerken hızlıca üzerimi çıkardım. Aklım her daim Alparslan'da olduğundan mıdır bilmem, kıyafetlerimi odadan almayı unutmuştum.

 

Şimdilik Alparslan'dan bir şeyler giyerim düşüncesi ile havluyu vücuduma sarıp banyodan çıktım. Çıktığım an büyük bir çığlık koparmam bir oldu.

 

"Mahperi, ne oldu güzelim?" Alparslan karşımda durmuş, panikle bana bakıyordu. Açık banyonun kapısından çıkan buharı süzdü gözleri ile, ardından bakışları üzerimdeki havluyu buldu. Ancak neredeyse saliselik bir hızla kaldırdı bakışlarını.

 

"Ben, seni öyle görünce birden korktum." Alparslan kaşlarını çattı.

 

"Kapıyı neden kilitlemiyorsun. Başkası girseydi ya?" dudağımı ısırdım. Bir yandan havlu düşmesin diye havluyu sıkı sıkı tutmakla meşguldüm.

 

"Elbiselerimi unutmuşum Açelya'nın odasında. Senin dolabından tişört alacaktım." Alparslan, gözlerini gözlerimden ayırmamak için çaba sarf ediyor gibi gözüküyordu.

 

"Tamam durma burda üşüteceksin. Sen gir banyoya, kapıyı kilitle. Ben elbiselerini getireceğim buraya." heyecanla başımı salladım ve hızlı adımlarla banyoya girdim. Sırtımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım. Çıldıracaktım!

 

Kapının kilit sesi duyulduğunda Alparslan'ın odadan çıktığını anladım ve kendime gelmeyi umut ederek duşa girdim. En azından Alparslan'ın şampuanı ile yıkanacaktım.

 

Hızlı bir duşun ardından kabinden çıkıp beklemeye başladım. O sırada kapı tıklatıldı. "Buraya mı bırakayım, içeri mi?"

 

Giyinip öyle çıksam daha iyi olacaktı. "Şey, ben şimdi kapıyı aralayım. Sen bana uzat olur mu?" Alparslan'ın güldüğünü duydum.

 

Kapıyı hafifçe açarak elimi uzattım. Alparslan'ın elinden poşeti alır almaz kapıyı hızla kapattım. Üzerimi giyindikten sonra, Alparslan'ın hala odada olduğunu fark edip dikkatlice banyodan çıktım. Şimdi bir de ben onu çıplak yakalamak istemiyordum.

 

Çıktığım an Alparslan bana döndü. Üzerini giyinmiş, eşyalarını dolaba koymakla meşguldü. Saçımdaki havluyu işaret ederken konuştu, "Saçlarını kurutmayacak mısın?" dudağımı büzdüm ve yatağın ucuna, Alparslan'ın tam karşısına oturdum.

 

"Ben çok üşenirim saç kurutmaya." Alparslan üzerime eğilerek burnumun ucundan öptü. Geri çekildiğinde derin bir nefes verdim. Çekmecesine yönelen Alparslan, elindeki tarak ve kurutma makinesi ile döndü. "Sevgilim, gerçekten üşenirim ama." Alparslan beni dinlemedi.

 

Arkama geçti ve oturdu. Elleri saçımdaki havluyu bulunca heyecanla beklemeye başladım. Saçlarımı o mu kurutacaktı?

 

Önce, burnunu saçlarıma gömüp derin derin kokladı. Gözlerimi kapattım ve gülümsedim. Anın tadını çıkaracaktım.

 

Tarağı usul usul saçlarımdan geçirdi. Sanki ben onun incitmekten korktuğu bebeğiymişim gibi davranıyordu bana. Saçlarımı özenle, uzun uzun taradı. Sıkılmamış mıydı bilmiyorum ama ben bile bu kadar özenmiyordum.

 

Sonra saçlarımı, aynı özenle uzun uzun kuruttu. İşi bittiğinde ben neredeyse uyumak üzereydim. Sonra saçlarımı ördü. "Ne yapıyorsun?" dedim gülerken.

 

"Hmm, bilmem. Melike'yle Açelya'nın saçlarını örmeyi çok severdim. Senin saçlarını da örmek istedim." garip gözükeceğimi bilsem de başımı geriye yatırarak Alparslan'a baktım. Güldü ve alnımdan öptü.

 

Saçlarımla işi bittiğinde ikimiz de ayaklandık. "Beni geceleri böyle uyutsana. Saçlarımla oynamanı çok sevdim." Alparslan odadan çıkmadan bana sarıldı.

 

"Seni her gece göğsüme yatırıp, saçlarını öpe okşaya uyutacağım ay perisi." sımsıkı sarıldığım kollarımı üzülerek gevşettim ve içeri döndük. Herkes çoktan bir köşeye kurulmuş kendi halinde takılmaya başlamıştı.

 

"Ben yiyecek bir şeyler ayarlayım." Alparslan'a seslendikten sonra mutfağa geçtim. Tezgahın önünde su içen Açelya beni görünce sırıttı. "İnşallah kız olur. Şöyle bıcır bıcır bir kız çocuğuna halalık yapmayı çok isterim." kaşlarımı çatarak ona baktım.

 

"Ne?" Açelya güldü.

 

"O kadar uzun süre kaldınız ki odada çocuk çalışmalarına başladınız sanmıştım." Açelya'ya boş boş baktım.

 

"10 saniye içinde mutfağı terk etmezsen yeğeninle asla tanışamayacaksın Açelya." Açelya kahkaha atarak mutfaktan çıktı.

 

"Neye gülüyor bu?" Alparslan'ın yüzünde tebessümle mutfağa girdiğini gördüğümde sinirle söylendim.

 

"Terbiyesiz terbiyesiz imalar yapıyor yengesine." Alparslan kaşlarını kaldırdı. Ona yanaşarak dudağına hızlı bir öpücük bıraktım. "Boşver sen şimdi onu. Yoksa bana yardıma mı geldin?" Geri çekilmeme izin vermeyen Alparslan, benim aksime uzunca öptü.

 

"Hıhı. Bu mutfakta ilk yemek yapışımızda, şu tezgahta yaşananlar geldi aklıma. Dedim belki devamı da gelir." An itibari ile Eren ailesi, büyüğünden küçüğüne sapıtmış bulunmaktaydı.

 

Poşetlerden aldığımız pizzaları çıkardım. Bir de bu aç ayı ordusuna yemek yapmakla uğraşamazdım. Pizzaları tepsiye koyup fırına sürdüm. Onunla idare etsinlerdi. Ben buraya nişanlımla vakit geçirmeye gelmiştim sonuçta.

 

Alparslan'ın da yardımı ile içecekleri ve pizzaları hazırlayıp içeri götürdük. "Lan bir de ayağınıza yemek mi getireceğiz sizin?" Alparslan içeri girdiğimiz anda sinirle söylenmeye başladı. Sonra bakışlarını Emrelerin olduğu tarafa çevirdi. "Siz hariç kardeşim." dediğinde güldüm.

 

Aytekin, sağ olsun orta sehpanın üzerindekileri alma zahmetine girmiş bize yer açmıştı. Pizzaları koyduğumuz an kıtlıktan çıkmış gibi hızla yemeye başladılar. Biz de Alparslan'la ikili koltuğa yerleştik. Allah'tan ilk çıkan pizzayı mutfakta yemiştik. Yoksa aç kalacaktık.

 

"Ya, ben sigara içmek istiyorum ama. Nerede içebilirim?" Sude ürkekçe konuştu. Ortamda bir tek Fulya ile beni tanıyordu. Biz de sağ olsun kızla ilgilenmemiş kızı yalnız bırakmıştık.

 

"Gel balkona çıkalım." Aytekin bizden önce atıldı. Sude önce Fulya'ya sonra bana baktı. Bana baktığında çaktırmadan, işaret parmaklarımı birbirine sürttüm. Gözlerini kırpıştırarak ayağa kalktı ve Aytekin'in arkasından gitti.

 

Gülerek başımı çevirdiğimde Alparslan'ın beni izlediğini gördüm. "Ne bakıyorsun?" dedim sessizce.

 

"E çok güzelsin, nasıl kaçırayım?" Gülerek başımı göğsüne yasladım. Aytekin'le Sude gülüşerek salona döndüğünde biz film seçmeye çalışıyorduk.

 

Abur cubur işini Açelya ile Begüm üstlenmişti. Ben de sevdiceğimin koynunun tadını çıkarıyordum. Gece yarısına dek korku filmi seyrettik. Yabancı korku filmleri beni etkilemezdi. Ancak işin içine Türk korku filmleri girdiğinde tuvalete bile gitmeye korkardım.

 

Hepsi Türk izlemek istediğinde duruma ayak uydurarak ses etmedim. Ama şimdi deli gibi korkuyordum.

 

"Yatakları ayarlayalım da yatalım artık." Açelya esneyerek ayağa kalktı ve konuştu. "Fulya, Mahperi siz Aytekin abimin odasında yatın. Begüm, Sude siz de benim odama gelin. Aytekin abimle Emre de salonda yatsın."

 

Herkes hemfikir olduğunda yatakları hazırlayarak odalarımıza geçtik. Aytekin'in çift kişilik yatağına Fulya ile birlikte girdik. Ancak bir o of çekiyor, bir ben of çekiyordum.

 

"Mahperi."

 

"Fulya." ikimiz de aynı anda konuştuğumuzda sinsice sırıttım. Muhtemelen aynı şeyi düşünüyorduk.

 

"Ben Alparslan'ın odasına gidiyorum. Sen de Emre'yi çağır. Bu aramızda bir sır tamam mı?" Fulya güldü ve beni onayladı.

 

Evin sessizliğe gömülmesini fırsat bilerek sessizce Alparslan'ın odasına yöneldim. Kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdim. Alparslan yatağında uzanmış, sırtını başlığa yaslamış ve kucağındaki bilgisayarda oyun oynuyordu.

 

Beni görünce bilgisayarı kenara bıraktı. "Bir şey mi oldu meleğim?" dudağımı büzdüm.

 

"Film biraz korkunçtu ya, uyuyamadım ben tek başıma." tabi canım, kesinlikle tek derdim korkudan uyuyamamaktı.

 

Alparslan dudağını yaladı ve kaşını havaya kaldırdı. "Fulya yok muydu yanında?"

 

"E Fulya da korkmuş. Ben de dedim madem öyle, ben gideyim aslan parçam beni korur dedim. İstemiyorsan dönerim ama geri." Alparslan güldü.

 

"Gel buraya suratını ısırırım senin." tepkisine gülerek açtığı yatağa koştum.

 

"Oyun mu oynuyordun?" başını salladı. "Ben de oynayım mı?" dedim hevesle. Bana gülümseyerek baktı.

 

"Şu ifadeyle bana adam öldür desen öldürürüm yemin ediyorum." beni kendine çekip sıkıca sarıldıktan sonra yataktan kalktı.

 

"Nereye gidiyorsun?" dedim merakla.

 

Şifonyerin aynasını ters çevirdi ve ortaya büyük bir ekran çıktı. "PlayStation oynayacağız." ben daha çok aynanın televizyona dönmesine şaşırmakla meşguldüm. Alparslan şifonyeri yatağın önüne çekti ve kumandaları alarak battaniyenin altına girdi.

 

"Ay çok heyecanlandım, ne oynayacağız?" Alparslan asla bilmediğim bir futbol oyununu açtı. Tamam, şu an barbie de giydirirdim futbol da oynardım. Önemli olan onunla vakit geçiriyor olmaktı.

 

Alparslan birkaç ayar yaptıktan sonra kumandayı bana uzattı. Oyunun kurallarını anlattıktan sonra oynamaya başladık.

 

"Kaybeden kazananın bir isteğini yapacak." başımla onayladım. Ben Galatasaray'ı Alparslan Beşiktaş'ı seçmişti.

 

Maçın daha 10. dakikasında 3 tane gol yemiştim.

 

"Ama hile yapıyorsun sen!" diye mızmızlandım.

 

"Ne hilesi yavrum, oynuyorum işte."

 

O sırada attığım golle neredeyse çığlık attım. "Gol be! İşte bu ya, sarısına ayrı kırmızısına ayrı kurban olduğum!" Alparslan kahkaha attı.

 

"Mahperi, kendi kalene gol attın." Yüzüm 180 derece şekil değiştirdi. Skor 4-0 olmuştu. Ben gerçekten dünyadaki en gerizekalı insandım.

 

Dayanamayıp gülmeye başladım. Bir de havalara giriyordum ya! "Tamam sus, dalga geçme benimle. Ayrıca sen bana bozuk kolu vermişsin." Alparslan hiç beklemediğim bir şey yaparak yanağımdan ısırdı.

 

Acımasa da hafifçe çığlık attım. "Bak bu kadar güzel olma. Yeminle kafayı yedirtiyorsun bana." Alparslan'a olan sevgim başkaydı tabi, ama gelin görün ki bu fırsatı değerlendirip Alparslan'a gol attım.

 

"Ya aslanım, meydanı boş bırakırsan böyle yaparlar adamı."

 

"Bana hile yapıyorsun diyene bak." dil çıkardım ve oynamaya devam ettim.

 

Maçın sonunda, skoru 10-2 ile kapatmıştık. Sinirden kumandayı ısırmak üzereydim. "Hayır ya, insan sevgilisine bir jest yapar oyunu kaybeder. Benim hödük adam bu anı bekliyormuş gibi vurdu da vurdu ya."

 

Alparslan eşyaları yerine koyduktan sonra gülerek yatağa yattı ve beni kendine çekti. "O zaman da bilerek kaybettin diye söylenecektin." beni bu kadar iyi tanımasına bayılıyordum.

 

"Peki tamam. Bükemediğin eli öpeceksin derler. Söyle bakalım ne istiyorsun?" Alparslan gülümseyerek bana baktı sadece.

 

"Bir şey istemem. Sen varlığınla şu hayatta istediğim her şeyi verdin bana." utanarak ona baktım.

 

"O zaman ben bir şey isteyebilir miyim?"

 

"Canımı bile isteyebilirsin." kıkırdadım. Şöyle içimi açsam da şu adamı canıma ciğerime bassam istiyordum.

 

"Öp beni." dedim sessizce. Yanağımdan öptüğünde ona ters ters baktım. Güldü ve dudaklarımızı birleştirdi.

 

Susuz kalmış dudaklarım onun dudaklarını kana kana içerken ben mutluluktan içime içime ağlıyordum. Bu adam benim hayatımın tam merkeziydi. Yaşamak için suyum, toprağım, nefesim bu adam benim her şeyimdi.

☂️

Loading...
0%