Yeni Üyelik
42.
Bölüm
@mefmera

☂️

1 ay sonra...

 

"Ben ne iyilik yaptım da böyle bir gelinim oldu acaba." Füsun annem saniyede bin beş yüzüncü kez beni överken, yüzüme yapışan gülümseme ile ona bakıyordum.

 

Bugün pazardı ve dünden sözleşip pikniğe gelmiştik. Benim, Alparslan'ın ve Emre'nin ailesi toplanmıştık. Emre'nin ailesi ile Alparslan'ın ailesi önceden beri tanıştığından yabancılık çekmiyorlardı.

 

Alparslan'ın izni dolmuştu ve biz yarın Ankara'ya dönecektik. Gitmeden önce son kez vakit geçirelim istemişlerdi.

 

"Füsuncum marifet Betül Hanım'da diye düşünüyorum ben. Maşallah kızlarının ikisi de pek güzel pek hamarat." Bu kez de Fulya'nın kayınvalidesi Emel abla konuştu. Tamam belki de bu bir rüyaydı. Gelinini öven kaynana mı olurdu Allah aşkına?

 

Bugünün şerefine annem bütün hazırlığı bize yıkmış, biz de yiyecek bir şeyler hazırlamıştık. Şimdi höpür höpür götürdükleri sarmaları, dün akşam söve söve sardığımızı bilseler bizi gelinlikten reddederlerdi.

 

"Rahat bırakın kızları da yemeklerini yesinler." konuşan Orhan babamdı. Çok şükür biri bu duruma el atmıştı. Geldik geleli bizi övüyorlardı.

 

Öğleden sonrasıydı. Mangal yapılmadan önce atıştırmalık bir şeyler yedik ve havanın tadını çıkarmaya başladık.

 

"Göl kenarına gidelim mi?" Fulya bana doğru konuştuğunda bakışlarımı Alparslan'a çevirdim. O zaten beni izliyordu. Bu duruma artık alışmıştım. Ona bakınca başını salladı ve dördümüz ayaklandık.

 

"Biz biraz etrafı dolaşalım baba." Orhan babam Alparslan'ı onayladı ve biz yürümeye başladık.

 

Gölün kenarında su bisikleti kiralayan adamlar vardı. "Su bisikletine binelim mi hayatım?" diyerek Alparslan'a baktım. Alparslan elimi bırakmadan adamlara yöneldi. Emre ve Fulya da peşimizdeydi.

 

İki bisiklet kiraladık ve yerleştik. "Ay geri mi dönsek? Ben biraz korktum da." İkimizin ayağının altında da pedallar vardı. Dengeyi sağlayamazsam göle uçar mıydık acaba?

 

"Ben yanındayken bir şeyden korkmaman gerektiğini söylemedim mi sana?" söylemişti söylemesine de korkuyordum işte.

 

Derin bir nefes aldım ve cesaretle pedalı çevirmeye başladım. Korkunun yerini yavaş yavaş mutluluk almaya başlıyordu. "Ay çok eğlenceli." derken kahkaha atıyordum.

 

Emre'yle Fulya'nın üzerimize doğru geldiğini görünce güldüm ve konuştum. "Çarpışan arabalar mı bu enişte? Çekil yolumuzdan." bir süre gölde gezindik. Ben o sırada sürüyle fotoğraf çekmiştim. Süremiz dolduğunda bisikletlerden indik.

 

"Hadi dönelim bizimkilerin yanına, ayıp olmasın." dedim. Fulya ve Emre gezmeye devam ederken biz ailelerin yanına döndük.

 

Alparslan babası ile Emre'nin babası Barış amcaya yardıma gitti. Aklıma adada geçirdiğimiz mangal sahnesi geldiğinde gülmeme engel olamadım. Bu aralar çok mu sapık olmuştum ben?

 

"Kızım ne gerek vardı ki yaz okuluna? Kalsaydın burada." Füsun annem konuştuğunda cevap vermek üzereydim ki annem söze girdi.

 

"Kız Füsun, sen inandın mı bu yaz okulu hikayesine?" anneme şok içinde baktım.

 

"Nasıl yani Betülcüm?" annem sırıttı.

 

"Benim canım kızım annesini aptal sanıyor olabilir. Ama ben oraya Alparslan için gittiğinin farkındayım."

 

"Anne, o nasıl söz Allah aşkına?" dedim telaşla. Nasıl anlamıştı bilmiyordum ama onu aptal yerine koymak falan değildi amacım.

 

"Kızmıyorum çocuğum ben sana. Direk gelip söylesen daha iyi tabi, ben Alparslan oğluma da sana da güveniyorum. Biliyorum yanlış bir şey yapmazsınız." Füsun annem kahkaha attı.

 

"Bu yeni nesil çok fena. Allah bilir Açelya neler yapacak bana." konuyu fazla uzatmadan başka şeylerden konuşmaya başladılar.

 

Ben telefonumla uğraşırken yanıma Aytekin oturdu. Olanlardan sonra aramız düzelmeye başlamıştı. Onca sene sonra birine abi demek garip gelse de alışmaya çalışıyordum.

 

"Naber fıstığım?" gülümseyerek yanağımdan bir makas aldı.

 

"İyiyim abi sen?" Ona abi dediğim her an gözleri ışıldıyordu. Bazen bana pişmanlıkla bakıyordu. Sonuçta bir süre kadar bana yavşamıştı. Ancak aramızdaki ilişkiyi bilmediğinden ona kızamıyordum.

 

"İyiyim. Ben bir şey soracaktım sana." kaşımı kaldırarak ona baktım ve devam etmesini bekledim. "Sude nasıl iyi mi?" kahkahama engel olamadım. En son Alparslanların evinde kaldığımızdan beri aynı ortama birkaç kez girmişlerdi Sude ile.

 

"Bilmem, biz pek konuşmayız. Kendisine sorsana." Tedirgince etrafına baktı. Kıkırdadım ve telefonumdan Sude'nin numarasını açtım.

 

"Aslında Sude'ye sormadan vermem yanlış ama geçenlerde o da seni sorduğu için veriyorum numarasını." Aytekin sevinçle numarayı telefonuna kaydederek yanımdan ayrıldı.

 

Alparslan mangalın birkaç dakikaya hazır olacağını söyleyince ben de salatayı yapmaya başladım. Açelya da bana yardım etti ve beraber sofrayı hazırladık.

 

Yemekleri yemeye başlarken büyükler kendi aralarında konuşuyordu. "Betül Hanım, henüz erken belki ama bir şeyi merak ediyorum. Bizim çocukların düğün tarihi hakkında ne diyorsunuz? Mahperi'nin okulu var bekleyecek tabi ama Fulya kızımın o kadar beklemesine gerek var mı sizce?" Fulya telaşla elindeki çatalı düşürünce güldüm.

 

Annem bana baktıktan sonra konuştu. "Bilemedim Barış Bey. Soralım Mahperi'ye, ablasına verecek mi sırayı." Annem topu bana attığında bakışlar bana döndü. Ellerimi teslim olurcasına havaya kaldırdım.

 

"Aman beni karıştırmayın. Barış amca doğru söylüyor beklemelerine ne gerek var? Herhalde ben de ablamın mutluluğuna engel olmayacağım."

 

Barış amca ile annem düğün hakkında konuşmaya döndüler. Sanki benden onay almaya gerçekten ihtiyaçları vardı.

 

"Verdim gitti de dese miydim acaba?" diyerek Alparslan'a döndüm. Alparslan güldü. "Ben sıramı vermem, önce beni evlendirin deseydin keşke. Hatta 4 yıl bekleyeceğimi kim söyledi, ben Alparslan'sız duramıyorum deseydin."

 

Gözlerimi devirdim. "Aynen, sonra sen kudurmuşsun deyip eve kapatsın annem beni." Alparslan güldü.

 

Yemeklerden sonra çay servisini Fulya üstlendi. Çaylarımızı içip çekirdeklerimizi yedikten sonra tıpış tıpış evlerimize yöneldik.

 

Üzerimi değiştirip bavulumun başına oturdum. Her şeyi son güne bırakmak 🤝 Mahperi.

 

Bavulumla uğraşırken Alparslan'ımdan mesaj geldi.

 

#Aslan Parçası:*Benimle ilgilen yazılı sticker*

 

#Mahperi: En fazla 15 dakika geçmiştir, farkındasın değil mi? Ksndksnd

 

#Aslan Parçası: *Hazırsan küfür edeceğim yazılı sticker*

#Aslan Parçası: Yanımdayken bile özlüyorum kızım. Ne anlatıyorsun sen?

 

#Mahperi: Yaa, yerim bak seni.

 

#Aslan Parçası: Yesene. :)))

 

#Mahperi: Hiçbir fırsatı kaçırma aman.

 

#Aslan Parçası: E seviyorum seni kızdırmayı.

#Aslan Parçası: Neyse sevdiceğim. Sabah erken kalkacağız. Sen şimdi bavulunu hazırlamamışsındır. Hazırlayıp uyu. Seni seviyorum.

 

#Mahperi: Bir şeyi de bilme be adam. İyi geceler madem, ben de seni seviyorum. :*

 

☂️

 

"Uyanmayacaksan niye alarm kuruyorsun. Yeter ya. Bir izin günümde de öğlene kadar uyuyabileyim." Rüyamın en güzel yerindeydim. Alparslan padişah, bense onun gözde cariyesi olarak onunla halvete girmek üzereydim. Tam o sırada öküz gibi odaya dalan Fulya sayesinde rüyam kesilmişti. Ben neden böyle rüyalar görüyordum?

 

"Bir şeyi de abartma be." esneyerek yataktan kalktım. Hala çalmaya devam eden alarmı kapattım. Fulya söylenerek odayı terk etmişti.

 

Onu umursamadan üzerimi giyindim ve eşyalarımı koridora çıktım. "Anne kahvaltı hazır mı? Alparslan gelir şimdi."

 

Mutfağa girdiğim sırada masada çay içen Alparslan bana otuz iki diş sırıttı. Annem çay doldururken bana ters ters bakıyordu.

 

"Dünyadan haberin yok vallahi. Biz oğlumla üçüncü çayımızı içiyoruz." Annemin benden çok Alparslan'ı sevmesi beni üzüyor muydu? Biraz.

 

Annem arkasını dönmeden hızlıca Alparslan'ı öptüm ve yerime oturdum. "Maşallah anne. Allah muhabbetinizi arttırsın. Arada sırada bir kızın olduğunu da hatırla olur mu?" tribimi de attıktan sonra içim rahat bir şekilde yemeğe başladım.

 

Annem çayımı önüme koyduktan sonra güldü. "Aman aman, bir de küser miymiş benim küçük civcivim?" anneme yüzümü buruşturarak baktım.

 

"Civciv ne anne ya?" Alparslan kahkaha attı. Durumdan oldukça memnun gibiydi.

 

Yemeğimi apar topar yedim. "Annecim biz müsaade isteyelim. Erkenden çıkalım da vakitlice gidelim Ankara'ya." Alparslan ayaklanarak annemin elini öptü.

 

Annem bizi koridora kadar geçirirken yüzlerce tembih işitmiştik. "Dikkat et yavrum bu deli kıza." Annemle sarılırken hafifçe çimdikledim.

 

Fulya ile sarılırken sessizce konuştu. "Yıllık iznimde Emre'yi de alır kaçarım oraya." kıkırdadım. Vedalaşma faslı bittikten sonra evden çıktık.

 

Arabaya yerleştim ve her zamanki gibi radyoyu açtım. Alparslan arabayı yola çıkarır çıkarmaz elimi tuttu ve kucağına koydu. Ne zaman arabaya binsek böyle yapıyordu. Arada sırada kaldırıp öpüyor, vites değiştirirken bile bırakmıyordu.

 

"Sen biraz uyu, mola verdiğimizde ben seni uyandırırım." Hala esnemeye devam ettiğimden bu teklife hayır demedim. Gözlerimi kapatarak kendimi müziğe bıraktım.

 

Gözlerimi araladığımda ilk işim arabadaki saate bakmak oldu. Neredeyse varmak üzereydik!

 

"O kadar uyudum mu ben? Niye uyandırmadın ki sevgilim?"

 

"Kıyamadım fıstığım. Uykunu al istedim. Ama acayip acıktım. Hazır uyanmışken bir yerde duralım olur mu?" guruldayan karnım cevabı vermişti.

 

Gördüğümüz ilk lokantanın önünde durduk. Masaya geçmeden önce lavaboda üzerimi düzeltip içeri geçtim. Yemeklerimizi yedikten sonra yola devam etmek için dışarı çıktık.

 

"Dur sevgilim, şişeyi çöpe atmayı unutmuşum." Elimdeki su şişesini gösterip ilerdeki çöp konteynırına ilerledim. Çöpü atıp gitmek üzereyken cılız bir ses doldurdu kulaklarımı. Yok artık, bu kedinin burda ne işi vardı.

 

"Alparslan, koş!." Alparslan telaşla yanıma koştu. Ona kediyi gösterdim. Muhtemelen yeni doğmuştu. Ne kadar cani insanlar vardı böyle? Kediyi poşete koyup çöpe atmak ne demekti?

 

Dikkatlice kediyi poşetten çıkardım. "Alparslan, yazık buna. Veterinere götürelim." Alparslan da en az benim kadar üzülmüştü. Hemen arabaya koştuk. Arabanın ısıtıcısını ayarlayıp kediyi avuçlarım arasına aldım.

 

Alparslan konumdan en yakın veterineri buldu ve oraya sürdü. Veteriner bizi memnuniyetle içeri aldı ve kediyle ilgilenmeye başladı. Gerginlikten dudaklarımı kemirerek kediyi izliyordum. Gri tüyleri, boncuk boncuk gözleri vardı. Belli ki korkmuş ve üşümüştü.

 

Veteriner muayene yaptıktan sonra şırıngayla kediyi beslemeye başladı.

 

"Nerede buldunuz onu?" olanları anlattığımda o da bizim kadar üzülmüştü. "Duyarlı olduğunuz için çok teşekkür ederim size. Durumu iyi merak etmeyin. İsterseniz bana numaranızı bırakın, iyileşip sahiplendirildiğinde sizle irtibata geçeyim."

 

Ne söyleyeceğimi bilemedim. Onu bırakıp gitmek istemiyordum. "Onu biz sahipleneceğiz hocam. Siz bize yapmamız gerekenleri söylerseniz seviniriz." kocaman açtığım gözlerimle Alparslan'a baktım. Bana göz kırptı.

 

İnanılmaz mutlu olmuştum. Minnoş bir kedimiz mi olacaktı bizim? Veteriner bize gerekli talimatları, almamız gereken malzemeleri listeledikten sonra kediyi teslim etti. Kediyi taşıma kabına koyduktan sonra arabaya bindik.

 

"Minnoşum, güzel kızım benim. Şimdi yeni evimize gideceğiz seninle." ben kediyi severken Alparslan arabayı petshopa sürdü.

 

Veterinerin verdiği listeyi alarak kediyle birlikte dükkana girdik. Listeyi çalışana vererek hazırlanmasını bekledik.

 

"Ne isim koyacağız bu minnoşa?" beklerken Alparslan'a sordum.

 

"Bilmem ki, düşünelim biraz güzelim."

 

"Şey, Gümüş koyalım mı?" Alparslan gülümsedi. "Olur meleğim, artık bu miniğin adı Gümüş."

 

Gülümseyerek kedime baktım. Alparslan o sırada ücreti ödüyordu. "Gümüş, annecim. Beğendin mi ismini?" kıkırdadım ve Alparslan'ın seslenmesiyle dışarı çıktım.

 

Yarım saat sonra eve varmıştık. Aldığımız yatağı hazırlayıp Gümüş'ü yatağa yatırdık. Alparslan sıcak havlu getirip Gümüş'ün üstüne örttü.

 

Gün boyu Gümüş'le ilgilendik. En sonunda uykuya daldığında onu odama taşıdım. Alparslan çoktan üzerini giyinmiş yatağa yatmıştı. Tabiki birlikte yatacaktık, siz ne sanmıştınız?

 

Göğsüne sığındım, hiç bekletmeden saçlarımı okşamaya başladı. "Sen de kedi gibisin biliyor musun?" güldüm.

 

"Bana hayvan demeye çalıştığını düşünmeli miyim?" Alparslan saçlarımdan derince öptü.

 

"Sana kurban olurum ben. Ağzımdan kötü bir söz çıkarsa senin için taş olurum." başımı kaldırarak ona baktım. Bu fırsatı kaçırmadı ve beni öptü.

 

"Beni böyle sevdiğin için çok teşekkür ederim Alparslan." ardından esnedim. "Şimdi uyuyalım ama. Seni çok seviyorum."

 

"Ömrümün yettiğince seveceğim seni ay perisi. Ben de seni çok seviyorum."

☂️

Loading...
0%