@mefmera
|
☂️ "Abim damat oluyor, sırada bana geliyor!" Evleniyordum. Nikah memuru nikahlarımızı kıymış, Alparslan beni kendine çekmiş ve nazikçe alnımdan öpmüştü. Herkes heyecanla alkışlıyordu. Alparslan'la dans edecektik. Alparslan beni elimden tutmuş sahneye götürürken kulağımda Açelya'nın berbat şarkısı çalmaya başlamıştı.
Kafamın altındaki yastığı kapıp rastgele fırlattım. "Rüyamın en güzel yerindeydim Açelya!" Ne yazık ki yastık Açelya'ya değil Begüm'e gitmişti.
"Canım, görümce olmak rüyada bile yengeyi rahatsız etmek demektir." gözlerimi devirerek yataktan kalktım.
Kızlar çoktan toplanmış ve odamı ele geçirmişti. Duvardaki saate bakınca kızgınlığım daha da büyümüştü.
"Saat sabahın 10.30'u be!"
"Ee ne olmuş Mahperi? Daha bir sürü işimiz var, hazırlanacağız." Hain Fulya'ya gözlerimi dikerek onu bakışlarımla binbir parçaya böldüm.
"Bari kahvaltı hazırlamış olun." dedim isyan ederce.
"Hazırladık kuzum merak etme. Betül ablayla birlikte mis gibi bir sofra kurduk." Galiba içlerinde en sevdiğim Sude'ydi.
"Sen harikasın." diyip ona bir öpücük gönderdiğimde güldü.
"Hadi sen üzerine düzgün bir şeyler giy. Eniştem falan da gelecek birazdan." Fulya konuştuktan sonra odadan çıktı. Diğerleri de karınca sürüsü halinde onu takip ettiler.
Boy aynamın karşısına geçip ne günah işlediğimi sorgulamaya başlarken liste çok kabardığında bu işe son verdim. Kot bir şort üstüne askılı bluz giyip odadan çıktım.
Ben hazırlanıp mutfağa geçerken kapı çalmaya başlamıştı. Alparslan'ı görecek olmanın verdiği sevinçle kapıya koştum. Alparslan elinde bembeyaz bir gül buketi ile gülümseyerek bana bakıyordu.
Emre, Aytekin ve Berk içeri girdikten sonra kapıda Alparslan'la başbaşa kaldık. "Dünyanın en güzel gelinine yakışmasa da yine de hediyemi kabul et ay perisi." gülümseyerek buketi aldım ve mis gibi kokusunu içime çektim.
"Dünyanın en mükemmel damadından gelen her şey kabulümdür. Teşekkür ederim sevgilim, seni çok seviyorum." Alparslan tıpkı rüyamdaki gibi nazikçe alnımdan öptü.
"Seni çok seviyorum güzelim." ardından birlikte içeri geçtik. Alparslan'ı mutfağa kadar geçirdikten sonra çiçeklerimi hızlıca vazoya koyarak ben de onlara katıldım.
"Daha dün gibi şu masada üç kişi yemek yediğimiz zamanlar. Ne kadar kalabalık bir aile olduk." annemin konuşmasıyla birlikte bir bir arkadaşlarımın yüzüne baktım. Onlar hayatıma girdiğinden beri her şey çok daha güzel bir hal almıştı.
Birlikte pek çok şeyden konuşarak, gülüşerek kahvaltımızın tadını çıkardık. Kahvaltı faslı bittiğinde herkesi içeri göndererek mutfağı toparlamaya başladım.
Kendi kendime şarkı mırıldanıp bulaşıkları topladığım sırada Alparslan'ın şarkıya eşlik ettiğini duyup başımı çevirdim. Masadaki kalan bulaşıkları toplamaya başlamıştı.
"Sevgilim." dedim gülümseyerek. Aynı ifadeyle bana çevirdi bakışlarını.
"Söyle güzel gözlüm."
"Otursaydın ya içerde. Bitti zaten." masadaki bulaşıkları toplayıp masayı sildi.
"Çok yakında her şeyi birlikte yapmayacak mıyız? Alıştırma yapıyorum işte." kıkırdadım ve omzumu silkerek işime devam ettim. Kısa bir sürede mutfağı topladıktan sonra birer Türk kahvesi yaparak içeri geçtim.
Kahvelerimizi içerken Alparslan konuşmaya başladı. "Annecim, müsaade edersen kızlara bir sürprizimiz var."
"Alın götürün hepsini oğlum. Başımı şişirir bunlar sabaha kadar." anneme dudaklarımı büzerek baktığımda bana öpücük attı.
"Keyfinize bakın evladım. Ben de Füsün'la Emel'i çağırıp dünürlüğe giriş partisi yapacağım." kahkahalarımız birbirine karışırken bir süre daha sohbet ettik.
"Siz her şeyinizi alın o zaman. Geri eve dönmeyeceğiz çünkü." Alparslan'a başımı salladım ve kızlarla birlikte odama geçtik. Alışverişte aldığımız parti malzemelerini çoktan poşetlere ayırmıştım.
"Makyaj yapsak mı? Nereye gideceğiz acaba?" Açelya'ya omzumu silktim. Ben de bilmiyordum ki.
"Hafif bir şeyler yapalım. Makyaj malzemelerini de yanımıza alalım. İlla bir yerlerde yaparız." dedi Begüm. Ona uyarak makyaj çantalarımızı da aldık ve içeri geçtik.
Beyler ellerimizdeki poşetleri alarak annemle vedalaştı ve evden çıktılar. "Dikkat edin bak. Sarhoş falan olayım demeyin sakın." gözlerimi devirdim.
"Sanki bizi her gece rakı sofralarından topluyorsun annecim." Annem elini bizi defeder gibi silkeleyerek bizi kapıya kadar geçirdi.
Yine iki araba gidiyorduk. Begüm'le Berk bu sefer Emre'nin arabasına geçmişti. Eren ailesi olarak, ki yakında Sude de bu aileye katılacaktı, Alparslan'ın arabasına doluştuk.
"Nereye gideceğimizi söylemeyeceksin değil mi?" dedim umutsuzca. Alparslan her zaman yaptığı gibi, bir elini direksiyona diğer elini elime koydu. Gülümsedim. Dikiz aynasından dik dik bana bakan abimi saymazsak gayet mutluydum.
"Çok seveceğin bir yere gidiyoruz güzelim." omzumu silktim. O öyle diyorsa kesin sevecektim.
Araç sahil yoluna saptığında denize gittiğimizi anlamıştım. İyi de biz pijamalarla mı dolaşacaktık plajda?
Alparslan arabayı park etti. Burası plajdan oldukça uzaktı. Marinaya gelmiştik. Gözlerimi kısarak Alparslan'a baktım ancak bir şey sormadım. Sürprizi bozmak istemiyordum.
Beyler bizim için eşyaları bagajlardan alıp taşımaya başladı. Açelya ile Begüm çoktan özçekim yapmaya başlamıştı. Eminim ki bugün telefon hafızaları yüzlerce fotoğrafla dolacaktı.
Adımlarımız mütevazı bir yatın önünde son buldu. Gözlerimi kocaman açarak Alparslan'a döndüm. "Şaka yapıyorsun!" dedim heyecanla. Gülümseyerek başını salladı.
"Size küçük bir jest yapalım dedik." Fulya Emre'nin söylediğine güldü.
"Baya küçükmüş sevgilim ya." kahkaha attık. Yatın içinden bir adam çıktı.
"Hoşgeldiniz kardeşim. Ben kaçıyorum bebeğim size emanet." adam bizimkilere veda edip yattan ayrıldı. Alparslan içeri geçerek elini uzattı ve geçmeme yardım etti. Hepimiz yata dolduğumuzda heyecanla dolaşmaya başladım.
"Ee nasıl yapacağız şimdi. Biz kız kıza parti yapacaktık. Sizin ne işiniz var bu partide?" Açelya bir yandan fotoğraf çekinip bir yandan konuşuyordu.
"Biz de erkek erkeğe parti yapacağız kızım." Berk'e imalı bir bakış attım. Genelde bizle takılmak zorunda kalıyordu çünkü.
"Yatın iki bölümü var. Bir tarafta siz durursunuz, diğer tarafta da biz. Hem içimiz rahat olur hem de daha sonrasında birlikte vakit geçiririz." Alparslan olayı açıkladığında ellerimi çırptım.
"Ama öncesinde biraz gezelim değil mi?" dedi abim.
"Kim sürecek?" diye sordum merakla. Emre boğazını temizleyerek kendisini işaret etti.
"Oha sen biliyor musun ki sürmeyi?" Emre Fulya'nın şaşkın suratından bir makas aldı.
"Baktım doktorluğu yapabiliyorum, dedim her şeyi yapabilirim. Gittim ehliyet aldım." kahkahalarımız birbirine karışırken yatın güvertesine doluştuk. Emre dümene geçerken Fulya da onunla gitmeyi tercih etti.
"Yüzmeye gidiyoruz. Yassıca Adası'na." Alparslan ben sormadan cevap verdiğinde güldüm.
"Önceden söyleseydiniz keşke. Mayomuz yok ki yanımızda."
Alparslan beni göğsüne çekip saçlarımı okşamaya başladı. "Sence müstakbel kocan bunu düşünmemiş midir?" başımı hafifçe kaldırarak Alparslan'ın yüzüne baktım.
"Bilemiyorum bu kadar mükemmellik inandırıcı gelmiyor." güldü.
"Aşağıda odalar var. Beyaz kapılı odaya geçin kızlarla. Birkaç bir şey aldık sizin için." sevinçle ayaklandım ve yanağından öptüm.
"Kızlar gelin benimle." diyerek merdivenlerden aşağı indim. Kızlar pıtı pıtı beni takip etti ve birlikte beyaz kapılı odaya girdik.
"Bizimkiler mayo almış bizim için. Yüzmeye gidecekmişiz." diyerek durumu açıkladım. Poşetleri karıştırmaya başlayıp kendimiz için uygun olanları seçtik. Fulya'ya mesaj atıp aşağı gelmesini söyledim. O da kendi mayosunu seçtiğinde üzerimizi giyindik. Aldıkları pareoları da giyindikten sonra tam havaya girip yukarı çıktık.
Biz yeniden güverteye geldiğimizde Alparslan'la abim masaya içecek bir şeyler taşıyorlardı. "Of ben böyle çok şımarırım ama." diyerek içeceklerden birini aldım.
"Çok alışma sen. Sonra evlenince Alparslan'ın ayaklarını yıkarken bulursun kendini."
"Hayırdır abicim. Senin gelecekteki eşine ayak yıkatma planların mı var yoksa?" derken bir kaşımı havaya kaldırdım. Sude kıkırdadı. Abimin bakışları Sude'yi buldu. Ona gülümseyerek baktıktan sonra bakışlarını bana çevirdi.
"Ben onun kölesi olurum be Mahperi." kıkırdayarak Sude'ye baktım. Utangaç bakışlarıyla yeri izliyordu.
"Biz senin gibi dağ ayısı mıyız karımıza ayak yıkatalım lan?" Alparslan Aytekin'in ensesine vurduğunda güldüm. O bana abilik taslarken kendi abisini unutuyordu galiba.
İçeceğimi keyifle yudumlarken hala tartışan abimle Alparslan'ı izliyordum. O sırada Emre'yle Fulya güverteye girdi. "Ada kalabalık gözüküyor ya. İçeri kadar girmeyelim de burada takılalım olmaz mı?"
"Yüzme bilmeyen yok herhalde içimizde." Fulya Emre'nin konuşmasını devam ettirdi.
Fikir hoşumuza gittiğinden kabul ettik. Biz bize olmak daha keyifliydi. Kızlarla kendimize güneş kremlerimizi sürdük. Bir İzmirli'nin çantasında mutlaka olması gerektiğinden hepimizde vardı.
Alparslan muzurca bana baktı. Bir güneş kremine bir Alparslan'a baktım. Birkaç hafta sonra adamın karısı olacaktım, güneş kremi sürmeye utanacağımı falan mı sanıyordu?
Alparslan'ın çıplak omzuna bir öpücük bırakarak arkasına geçtim. Kremi güzelce sırtına sürerken, boynuna ve saçlarına öpücükler bırakıyordum. Alparslan kendini kasıyordu. Güldüm.
Abimle Sude'nin çoktan denize dalmış olmasını fırsat bilerek Alparslan'ın sağ dizine oturdum. Bir bacağımı bilerek ona sürttüğümde derin bir nefes aldı. "İyi misin?" kulağına doğru fısıldadım. Nefesini tutuyordu.
Bacağımı bir kez daha ona sürterek göğsüne kremi sürmeye başladım. "Mahperi." sesindeki ton deli gibi hoşuma gitmişti. Beni istemesi gururumu okşuyordu elbette.
"Hm." dedim şehvetli bir sesle.
"Gerisini ben halledeyim mi güzelim?" zorlanarak konuştuğunda kahkaha atarak dizinden kalktım. Kalkmadan son kez bacağımı ona sürtmeyi unutmamıştım.
Tıpkı onun bana baktığı gibi muzurca bakarak göz kırptım ve kremi eline tutuşturdum. Derin bir nefes aldıktan sonra gülümsedi. "Bunun sana dönüşü olacak biliyorsun değil mi?" ona havadan bir öpücük göndererek kendimi suya bıraktım.
"Açılın yoldan bela geliyor!" yüzerek arkamdakilere su sıçratırken hayatımda hiçbir zaman bu kadar eğlenmediğimi biliyordum. Onlara çok şey borçluydum. Bugün acıların yerini kahkahalarım aldıysa bunun sebebi onlardı.
♠️♠️♠️
"Yeter kızım daha başlamadan on tane fotoğraf çektin be!" makyajımın son dokunuşlarını yaparken zorla fotoğraf çekmeye çalışan Açelya'ya söylendim.
Güneş batana kadar biraz yüzmüş biraz sohbet etmiş ve bolca yemek yemiştik. Ardından sırayla duşa girip hazırlanmaya başladık.
"Ay ne yapayım bir sürü anımız olmalı birlikte." Açelya'ya gülümsedim. Bitmek bilmeyen enerjisini sevmiyor da değildim doğrusu.
"Hepiniz hazırsanız süslemeye geçelim haydi." Fulya bütün ciddiyetiyle bizi komuta etmeye kararlıydı. Ortalığa saçtığımız eşyaları toplayarak güverteye geçtik. Hava hafiften serinlemişti. Umarım bu kıyafetlerle üşümezdik.
Saten elbiselerimizin üzerine saten bornozlar giymiştik. Geceliğe benziyordu. Ben beyazını kızlar da siyahını almıştı. Pembe almalarını istemiştim. Ancak evlendiğim için yas tutmaları gerektiğini söyleyip siyah almayı tercih etmişlerdi.
Güverteye geçip balonları şişirmeye başladım. Fulya'ya Sude, önceden şişirilmiş harfli BRIDE balonunu asmaya çalışıyorlardı. Açelya'yla masayı ortaya çekip masanın üzerini süslemeye başladık. Masanın üzerine koyduğumuz mumları Begüm yaktı. Yatta hazırladığımız yiyecek ve içecekleri de masaya yerleştirdikten sonra dolaptan pastayı çıkarmak için aşağı indim.
Mutfakta Alparslan'la karşılaştığımda gözlerini kocaman açarak bana baktı. Pekala, elbise gerçekten de geceliğe benziyordu. "Bir şey istediğin zaman bana haber ver de ben getireyim güzelim. Böyle dolaşma." kaşlarımı kaldırdım.
"Ne var sanki?" dolaptan pastayı almak için eğildim.
"Mahperi bilerek mi yapıyorsun kızım?" arkamda durduğunu unutmuştum. Gülerek ayağa kalktım.
"Bu sefer bilmeden oldu." yanıma yaklaştı. Ayağıyla mutfağın kapısını kapatarak elimdeki pastayı tezgahın üzerine bıraktı. Beni tezgaha yasladı ve ellerini vücudumun iki yanından tezgaha dayadı.
"Niye bu kadar güzelsin anlamıyorum ki. Nasıl hala alışamadım bu güzelliğe onu da anlamıyorum. Akıl sağlığıma zararsın, bir de böyle çıkıyorsun karşıma çıldırayım mı istiyorsun?" aramızda mesafe yoktu belki de. Nefesi yüzümü yalıyordu. Kalbinin sesini bile duyabiliyordum buradan.
"Alparslan." dedim fısıltıyla. Sanki sadece o etkileniyordu. Şu an baştan ayağa tüylerim diken diken olmuştu.
"Söyle güzelim." dedi aynı tonda.
"Öpsene beni." sanki bu anı bekliyormuş gibi dudaklarını tutkuyla dudaklarıma yapıştırdı. Bacaklarımı beline doladığım anda kendini tamamen bana yaslayarak öpmeye devam etti. Ellerim çıplak gövdesinde geziniyordu. Alparslan dudaklarımızı ayırdıktan sonra boynumu hafifçe geriye çekerek öpmeye başladı. Ağzımdan kaçan inilti onu daha da hırslandırmıştı. Sesim duyulmasın diye elimi ağzıma kapadım. Alparslan elimi çekip yerine dudaklarını yerleştirdi. Geceliğimin ceketini indirerek omzumu açıkta bıraktı ve omzumu öpmeye başladı.
Dudakları boynumda, açık kalan gerdanımda gezinirken sonunda göğüs çatalımı buldu. Derin bir nefes alarak kendisini geri çekti. Alnını alnıma dayayarak nefesini düzene sokmaya çalıştı.
"Çok güzelsin kafayı yiyeceğim." dedi sessiz bir çığlıkla.
"Neden durdun o zaman?" daha fazlasını istiyordum. Ben de çıldırmak üzereydim zira.
"Çünkü bu şekilde olmasını istemiyorum. Zamanı gelince. O zaman sen bile durduramayacaksın beni." beni tezgahın üzerinden indirerek ceketi üzerime giydirdi.
"Böyle dolaşma olur mu? Seni çok seviyorum." kollarını belime doladığında sarılışına karşılık verdim. "Ben de seni çok seviyorum sevgilim." Pastayı alarak yukarı geçtim. Ancak dizlerim titriyordu.
Kızlar halime dikkatlice baktı. "Ya pastayı yeniden yaptın ya da eniştem seni pasta sandı." dik dik Fulya'ya baktım. Kızlar kahkaha attığında pastayı dikkatle masaya bırakarak oturdum.
"Dudağını sil dudağını. Alnına 'ben az önce sevgilimle öpüştüm' yazsak daha az dikkat çekersin." Begüme kaşlarımı çatarak baktım.
"Uğraşmayın benimle!" dedim sahte bir sinirle. Kızlar yeniden güldü. Taşan rujumu tazelerken hazırlıkların bittiğini gördüm.
Az önce yaşadıklarımın şokunu atlatana kadar sakince oturdum. Ardından poşetteki taçları ve bilezikleri çıkarıp kızlara uzattım. "Hadi fotoğraf!" dedim heyecanla.
Birlikte onlarca farklı açıdan fotoğraf çektik. Masaya geçip hafif alkollü kokteylerimizi içerken birçok konuda sohbet ettik. Bolca dedikodu yapıp, sırf birimiz sevmiyor diye tanımadığımız insanlardan nefret ettik. Kahkahalarımız gecenin sessizliğine karışıyordu. O gece sabaha kadar oturup konuştuk. Bir süre sonra üzerlerimizi değiştirip geldiğimizde beyler de sıkılıp bize katıldı. Hiçbir şey bundan daha mükemmel olamazdı. Zorluklar bitmişti, bekleyiş bitmişti. Önümüz düğündü. İşin en kötü yanı da deli gibi heyecanlanıyor olmamdı. ☂️ |
0% |