Yeni Üyelik
59.
Bölüm
@mefmera

☂️

Bir ay sonra...

 

Zaman su gibi akıp geçiyordu. Hayatımın en güzel zamanlarını yaşıyordum, her şey hayal ettiğimden bile iyiydi. Gümüş ve Mırmırsu'nun mama kaplarını son kez kontrol ettikten sonra evden çıktım. Birkaç hafta önce Mırmırsu'yu barınaktan sahiplenmiştik. Henüz küçüktü ancak Gümüş'le iyi anlaşmışlardı.

 

Orhan babamın benim için aldığı arabaya doğru ilerledim. Otomatik vites olması, bir ay içinde arabaya kolayca alışmama sebep olmuştu.

 

İlk durağım kafeydi elbette. İşlerimiz harika gidiyordu. Bizimle çalışması için teklifte bulunduğum kurye çocuk, Mehmet ertesi gün beni aramış ve bizimle çalışmak istediğini söylemişti. Bu bir ay içinde başka eleman almamıştık. Annem ve Füsun anne buna şimdilik gerek olmadığını söylemişlerdi. Zira kendileri bir o yana bir bu yana koşturuyor, kafedeki her işi yapıyorlardı.

 

Arabamı park edip aşağı indim. Orhan babamın sonradan eklettiği dış mekan oldukça kalabalıktı. Mehmet müşterilerle ilgileniyordu. Beni görünce başıyla selam verdi. Gülümseyerek ona el salladım. İçeri girdiğimde mis gibi kokuyordu, her zamanki gibi.

 

"Hoş geldin kuzum." annem tozunu aldığı masanın etrafından konuştu. "Hoş buldum annem. Ver ben yapayım." zorla da olsa annemin elinden bezi aldım. İçerideki masaları bir bir silerken hala Füsun annemi görememiştim.

 

"Kafeyi sen mi açtın bugün?" tezgahın arkasında siparişleri hazırlamaya başlayan anneme yardıma geçerken konuştum.

 

"Evet kızım, Füsun biraz gecikecekmiş bugün." başımı salladım. Bir saatin sonunda sabah kalabalığını nihayet atlatmıştık. Şimdi birkaç müşterimiz kalmıştı. Öğle saatine doğru kafe yeniden canlanıyordu.

 

"Benim artık derse gitmem gerekiyor annecim. Kaldı mı yapılacak bir şey?" annem başını salladı.

 

"Yok kuzum, Allah zihin açıklığı versin." annemle vedalaşarak kafeden ayrıldım. Arabama doğru ilerlerken telefonum çaldığında gülümsedim. Bu Alparslan'dı. Tabiki de kocama özel zil sesi yapmıştım!

 

"Efendim hayatımın anlamı." diyerek açtım telefonu. Alparslan'ın güldüğünü duydum.

 

"Yani diyorsun ki; Alparslan sen işi gücü bırak, beni eve hapset, bir ömür yataktan çıkarma..." daha konuşmaya devam edecekti ki lafını böldüm.

 

"Alparslan! Hemen şımarıyorsun sende." güldüm. Gülüşüme eşlik etti.

 

"Ne yapayım, bal gibisin." gülümsedim. Alparslan konuşmaya devam etti. "Geçtin mi okula?" hala arabanın içinde oturuyordum.

 

"Hayır bebeğim. Kafeye uğradım, Füsun annem yokmuş bugün yardımcı oldum kafeye."

 

"Evet evet, annemin bir yakını kaza geçirmiş de hastaneye uğramıştı." Cevap vermeme müsaade etmeden konuşmaya devam etti. "Senden izin almadıysa kovalım annemi."

 

Kıkırdadım. "Manyak mısın hayatım? Benden izin mi alması gerekiyordu?"

 

"Herhalde yani güzelim. Patron sensin sonuçta." annem hala gitmemiş olduğumu görünce kapıdan bana baktı. Telefonu gösterdiğimde onaylayarak içeri döndü.

 

"Senin de patronun muyum?" dedim heyecanla.

 

"Sen benim her şeyimsin. Patronum da olabilirsin tabiki."

 

"Hmm, o zaman sana desem ki; Alparslan işi gücü bırak, beni eve hapset, bütün gün yataktan çıkarma..." Alparslan hızla lafımı kesti.

 

"Eve geç, geliyorum hemen." Kahkaha attım.

 

"Ya sen benim canım mısın acaba?"

 

"Soruyor musun bir de? Bak ben çok ciddiyim, eğer böyle bir talebin varsa yemişim işini." kıkırdadım.

 

"Yok hayatım yok. Hadi okula geç kalacağım, kapatıyorum."

 

"Görüşürüz güzelim. Seni çok seviyorum."

 

Gülümsedim. "Ben de seni çok seviyorum."

 

Telefonu kapattıktan sonra bir kez daha beni kontrole gelen anneme korna çalarak yola çıktım. Okula alışmıştım. Çok fazla arkadaş edinemesem de ortak ders aldığım birkaç kişiyle sohbet ediyorduk. Zaten arkadaşa pek de ihtiyacım yoktu. Bugünkü birkaç derse girdikten sonra işim erken bittiği için kafeye geçtim.

 

Füsun annem beni görünce gülümsedi. "Hoş geldin kızım. Kaynanan seviyormuş, tam da yemek yiyecektik." gülerek yanaklarından öptüm.

 

"Seviyor musun gerçekten?" dedim muzurca. Kıkırdadı. "Sevmez olur muyum hiç güzel kızım? Canımın cananısın sen." annem gülümseyerek bize bakıyordu. Füsun annem annemi görünce yüzünü muzip bir ifade kapladı. "Annen kıskanmasın sonra bizi."

 

Annem elindeki tepsiyi, bizim için hazırlandığını düşündüğüm masaya koyarken gülüyordu. "Aman Füsuncum. Kızımın senin gibi kayınvalidesi olmuş daha ne isteyim?"

 

Onlara gülümseyip üzerimi çıkarmak için içeri yöneldim. Okuldan çıktıktan sonra geliyor, annemleri eve gönderip akşama kadar ben idare ediyordum. Önlüğümü üzerime geçirdikten sonra yemek masasına yöneldim. "Siz yediniz mi yemeğinizi?" Füsun annem kasada duruyordu. Annem son tabağı da getirip başını salladı.

 

"Yedik kızım. Mehmet oğlum yemedi bir tek. Çağırayım da gelsin." başımı salladım. İnanılmaz acıktığımdan hızlıca yemeye başladım. Mehmet karşıma oturduğunda ben neredeyse tabağımı bitirmiştim.

 

"Nasılsın abla?" dedi gülümseyerek.

 

"İyiyim Mehmet, asıl seni sormalı. Dersler nasıl gidiyor?" Mehmet'in programına göre bir çalışma saati ayarlamıştık. Ancak biliyordum ki hem iş hem okul aynı anda çok zor idare ediliyordu.

 

"Aynı abla, sayende rahatım şükür."

 

"Bir sıkıntın olursa mutlaka haber ver." tabaklarımı toplayıp ayaklandım. "Sen karnını doyur, ben annemleri yolcu edeyim. Akşam kalabalığı bastırır birazdan." Mehmet başını salladı.

 

Tabakları mutfağa götürdüğümde annemler çoktan hazırlanmıştı. "Hadi siz çıkın artık. Açelyalar da gelir birazdan. Gözünüz arkada kalmasın." annemleri kapıya kadar uğurlayıp masaları gezmeye başladım. Sözde kafe benimdi. Benden çok annemler ilgileniyordu burayla.

 

Akşam kalabalığı bastırdığında Açelya, Begüm ve Berk gelmişlerdi. Kalabalığı görüp sohbet etmeye fırsat bulamadan direkt çalışmaya başladılar. Mehmet'i yukarı yollamıştım. Orası çok kalabalık olmuyordu bu saatlerde.

 

Gözüm bir yandan saatteydi. Yarım saate kadar Alparslan burada olurdu. Kalabalık nihayet hafiflediğinde boşalan masaları temizleyerek kendimi en yakın masaya bıraktım. Açelya da çok geçmeden yanıma gelmişti.

 

"Yoruldun mu yengelerin gülü?" başımı salladım. "Vallahi yoruldum yavrum. Bugün baya kalabalıktı."

 

Açelya elindeki bezi yorgunlukla masaya bırakarak karşıma oturdu. "Çok yorma kendini. Hamile falan olursun, Allah korusun yeğenime bir şey olur." gözlerimi devirdim.

 

"Yavaşla kızım biraz. Daha 1 sene olmadı evleneli. Hem okulum var." Açelya kıkırdadı. "Korunuyorsunuz yani?" gözlerimi şokla açarak ona baktım.

 

"Sen ne ara bu kadar arsız bir kız oldun? Çok ilgini çekiyorsa böyle şeyler abine soralım." Açelya gülmeye devam etti.

 

"Aman sen de bir şey anlatmıyorsun! Ne var sanki, benden mi utanıyorsun?"

 

Cevap vermek üzereyken başıma kondurulan bir öpücükle susturuldum. Alparslan bir kez de yanağımdan öperek yanımıza oturdu. "Neyden utanıyormuş bakalım yengen?"

 

"Boşver bebeğim sen onu. Kızlar arasında, söylenmez." Açelya bezini alarak ayaklandı.

 

"Aynen abiciğim. Maşallah yengem pek utangaç, kızlar arasında bile konuşmuyor." Gözümü orta parmağımla kaşıyarak Açelya'nın görmesini sağladım. Açelya gülerek yanımızdan ayrıldığında ben de gülüyordum.

 

"Ne kadar ayıp, o güzel parmaklarını öyle şeyler için kullanma." Alparslan parmaklarımı elleri arasına alıp bir öpücük bıraktı.

 

"Nasıl şeyler için kullanayım sevgilim?" dedim saf bir şekilde.

 

Alparslan kendini bana iyice yasladı. Boynuma bir öpücük bırakarak dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Akşam anlatacağım sana ne için kullanman gerektiğini." Öyle dal düz konuşurken kocamın ne kadar arsız bir adam olduğunu unutuyordum. Omzuna yavaşça vurarak ayaklandım.

 

"İçerde işim çok. Gel de yardım et bana." Alparslan gülerek arkamdan geldi. "Nereye kadar kaçabilirsin ki? Akşam evde baş başayız ya." mutfakta neyse ki kimse yoktu.

 

"Susar mısın hayatım? Birisi duyacak şimdi." hoşuma gitmiyor da değildi tabi. İstemem yan cebime koy yapıyordum işte. Mutfaktaki bulaşıkları yıkarken Alparslan beni tezgaha iyice yapıştırdı. Kendisi de arkamda yerini almıştı.

 

"Neler yaptın bugün?" bana bu derece yakınken ve dudakları arsızca kulağımın etrafında geziyorken buna cevap vermek zordu.

 

"Aynı şeyler işte. Okul, iş, seni özlemek falan." Alparslan hiç çekinmeden beni öpmeye devam ediyordu. Derin bir nefes aldım. "Kapıyı kilitledin yine değil mi?" Alparslan güldü. Mutfağın kapısını her defasında kilitliyordu. Sonra dışarı çıktığımızda kızların imalı bakışlarına maruz kalan ben oluyordum.

 

"Sen bana sormayacak mısın ne yaptığımı?" Alparslan'ın fısıltılı konuşması tüylerimi diken diken ediyordu. Elimi hızlıca yıkayarak yönümü ona çevirdim. Eh, benim de bir dayanma sınırım vardı değil mi?

 

"Cık, sormayacağım. Şimdi ne yapacağın daha çok ilgilendiriyor beni." Alparslan'ın dudakları benimkileri bulmadan önce güldü. Kendimi ona teslim etmekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Hoş, başka bir şey yapmak istediğim de yoktu.

 

☂️

 

"Sos tenceresini uzatır mısın hayatım?" Makarnaları tereyağında güzelce marine ettiğim sırada Alparslan'a seslendim. Nihayet evimize gelmiştik. Mutfaktan çıktıktan sonra Açelya ve Begüm'ün sinsice sırıtan hallerine maruz kalmıştım. Neyse ki Alparslan soru yağmuruna tutulmama izin vermemiş, üçünü de adeta kovmuştu kafeden. Ardından biz de kafeyi temizleyip çıkmıştık.

 

"Uzatayım hayatımın anlamı." sos tenceresini alıp hazırladığım malzemeleri içinde karıştırdım. Bir yandan da Gümüş'le Mırmırsu'ya yaş mama hazırlıyordum.

 

"Bugünlük makarnayla idare edeceksin beyefendi kusura bakma." Alparslan'ın böyle şeyleri umursamadığını biliyordum. Tabi kafede beni oyalamasaydı orada yiyecekti yemeğini.

 

"Hiç önemli değil biliyorsun. Ben yemekten önce çok güzel doyurdum karnımı." gözlerimi devirirken kıkırdıyordum. Bu adamın libidosu hiç düşmeyecekti, emindim.

 

Yarım saat içerisinde yemeğimizi hazırlamış, masaya geçmiştik. "Yarın dersim yok hayatım. Bütün gün kafede olacağım." Alparslan başını salladı.

 

"Ben de erken çıkarım, uzun zamandır bir yerlere gidemiyoruz." gülümseyerek yanağını okşadım. "Seninle bütün gün bu evin içinde olsam bana yeter biliyorsun değil mi?"

 

"Olmaz. Hayatının baharında güzeller güzeli karımı eve mi kapatayım?" güldüm.

 

"Olur o zaman. Bugünlük bu kadar yeter ama, inanılmaz yoruldum." Alparslan yemek tabaklarını lavaboya bıraktı. Bana her daim her yerde yardımcı oluyordu ve bundan asla gocunmuyordu.

 

"Yarın erkenden hallederim sevgilim, uğraşma." Masayı silip Alparslan'ı koluma taktığım gibi odaya götürdüm.

 

Alparslan'ın telefonu çaldığında ben kendimi çoktan sıcacık yorganımla buluşturmuştum. Alparslan telefona cevap verdi, bir süre sonra yüzü dehşet bir ifadeye büründüğünde telaşla ayağa kalktım. Alparslan telefonu kapatıp endişeli gözlerle bana baktı.

 

"Lütfen kötü bir şey olmasın!" dedim umutsuz bir sesle. Ancak biliyordum ki bu yüz ifadesi hiç hayra alamet değildi.

 

Ardından birkaç kez yutkundu ve dudaklarından asla dökülmesini istemediğim o cümle duyuldu "Betül anneyi hastaneye kaldırmışlar."

☂️

Loading...
0%